Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

NÜZHET KANDEMİR Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Kaynakları ''taşerona'' verip çekilecek
28.10.2007
Okunma Sayısı : 4344
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

Kaynakları "taşerona" verip çekilecek
Nüzhet Kandemir
.
.
Özgür Sağlam'ın yaptığı ve Turkishtime'da yayınlanan bir söyleşimi paylaşıyorum.
.
.

Kaynakları "taşerona" verip çekilecek

BAĞDAT VE WASHINGTON BÜYÜKELÇİLİKLERİ YAPMIŞ OLAN NÜZHET KANDEMİR, ABD'NİN IRAK'TA İSTİKRARI BİRAZ SAĞLADIĞINDA "MENFAATLERİNİ" TAŞERONLARA DEVREDİP ÇEKİLECEĞİ GÖRÜŞÜNDE.

Başını ABD ve İngiltere'nin çektiği müttefik orduları Irak'a 20 Mart 2003'te saldırıya geçtiklerinde kimse Saddam Hüseyin yönetiminin sadece günlerle telaffuz edilecek kadar kısa bir süre içerisinde düşeceğini tahmin etmiyordu. Bağdat'ın bu kadar kısa bir süre içerisinde teslim olmasının hemen ertesinde yapılan yorumlar ABD'nin Irak'ın tümünde kontrolü çok kısa süre içerisinde sağlayacağı yönündeydi.

Ancak tarihin kanla yazıldığı bu topraklara hakim olmanın bu kadar kolay olmadığını geçtiğimiz 21 ay hem bize hem de işgal güçlerine öğretti. ABD kitlesel silahlar aramak için geldiği topraklarda aradığını bulamadı ama kendi kitlesel silahlarını denemekten de geri kalmadı. Nefret ektiği bu toprakların dört bir yanında filizlenen direniş aynı zamanda bir kaos ortamının da habercisi olmaya başladı. Önce Saddam çevresindeki Sünni Araplar direniş başlatırken, daha sonra Şiilerin de katılımıyla Irak direnişi ABD askeri gücünün kabusu haline dönüştü. Bugün herkes -bu oyunun aktörleri dahi- aynı soruyu soruyor: Irak nereye gidiyor? Biz de bu soruyu daha önce Bağdat ve Washington Büyükelçiliği görevlerinde de bulunmuş ve bölgenin etnik yapısını iyi bilen deneyimli diplomat Nüzhet Kandemir'e yönelttik.

Başlarda Irak'taki direnişi Saddam'ın idare ettiği söyleniyordu. Ama Saddam yakalanmasına rağmen direniş artarak devam etti. Başlarda sadece Sünniler vardı, sonra Şiiler de katıldı direnişe. Sizce Irak'ta direniş nereye gidiyor?

NÜZHET KANDEMİR: Bu direnişi Saddam ve taraftarlarının organize ettiğini iddia etmek kesinlikle doğru değil. Direniş bugün ülke geneline yayılıyor. Felluce'deki müdahaleden sonra işgalci kuvvetlere yönelik saldırılar daha da arttı. Bugün günde yaklaşık 150 saldırı oluyor ve bunların işgalci kuvvetler başta olmak üzere onlarla işbirliği yapanlara da yönelik olması Irak'ta bir iç savaşın tetikleyicisi olması bakımından önemli.

Yalnız bu bir kurtuluş mücadelesinden çok, sanki "ABD'nin bölgeden kaçması için bir kaos ortamı yaratma çabasına" benziyor.

ABD ve İngiltere bugünkü sorunların çözümünde silahlı müdahaleyi en başta çare olarak görüyorlar. Oysa bunun yanında siyasi diplomasinin de içinde yer alacağı siyasi ve ekonomik birtakım yaklaşımlar Irak'taki kaosun çözülmesinde yardımcı olacak. Sırf askeri güç kullanarak ve bu gücün de en üst düzeyde kullanılması suretiyle Irak'ta bir çözüme varmak mümkün değil. Tabii ki direnişçilerin amaçları arasında işgalci güçlerin ve onlarla işbirliği halinde görünen mevcut atanmış yönetimin işlerini zorlaştırmak var. Ancak bunlar ne ABD ve İngiltere'yi korkutacak ne de direnişçilerin nihai amacını karşılayacak durumda.
Irak'ta temelde birkaç grup gündemde hep; Sünniler, Şiiler ve Kürtler. Nedir bunların Irak geleceğindeki nihai amaç ve vizyonları?

Bu ortamı irdelerken işgalci güçlerin başından beri yaptıkları çok büyük bir hataya değinmek gerekiyor. ABD ve İngiltere Irak'ta kuracakları yeni idareyi etnik ve dinsel temelli ayrışımlara oturtmaya gayret ettiler. Irak'ta yapılabilecek en büyük hata budur. Çünkü işgalci kuvvetler kendilerine daha yakın olan etnik gruplara öncelik verdiler, onları eğittiler, beslediler, silahlandırdılar; diğerlerini ise ihmal ettiler. Irak'ta bu ayrım tarih boyunca olumlu sonuçlar vermedi. Bunlara -sayıları ne olursa olsun- eşit düzeyde muamele edilmesi gerekir. Tabii ki Kuzey Irak bağlamında konuştuğumuzda Barzani ve Talabani'nin asıl amacı Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürdistan kurulması. Her ne kadar başından beri ifade ettikleri siyaset Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafazasını esas alsa da, ABD ve İngiltere bugüne kadarki tutumları ile bu sürece defakto yardım ettiler. Şii ve Sünni Araplar ile Türkmenlerin amaçları ise bağımsız ve ortak bir Irak'a sahip olmak.

Yani Kürtler ile Şii ve Sünni Araplar ve Türkmenlerin amaçları bu noktada ayrışıyor.

Evet, bu da Kürtler ile diğer unsurlar arasında bir çatışma ortamı yaratıyor. Nitekim bugün gördüğümüz; her iki grup arasındaki bu çatışmanın giderek artma eğiliminde olduğu. Kürtler de Türkmenler ve Şii Arapların yaşadıkları şehir ve bölgelere Kürt kökenlileri getirip yerleştirmek suretiyle oradaki nüfus yapısını değiştirmeye çalışıyorlar ve onların bu arzularına Allavi hükümeti yeşil ışık yakıyor. Son kez Dokan'da Barzani, Talabani ve Allavi'nin katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıda bu hususlar Kürtler tarafından açık seçik masaya getirildi. Onun için merkezi otorite ve işgal güçleri bu konularda fevkalade dikkatli olmalı. Hatır için verecekleri tavizlerin Irak'ın bütünlüğü ve geleceği açısından ölümcül sonuçlar getirebileceğini düşünmeleri ve bunun sonucunda bir iç savaşın başlayabileceği gerçeğini hiçbir zaman gözden uzak tutmamaları gerekiyor.

Irak sizce yeni bir Vietnam'a doğru mı gidiyor; yoksa bir Lübnan veya Filistin'e mi?

ABD her şeyden önce Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ayırımı yapmaksızın bu gruplara bir güven vermeli. Ayrıca Irak'ın komşularına saldırgan bir politika yerine uyuşur bir politika sergileyerek, onların işbirliğini yanına almalı. Bugün ABD'de Şahinler, Irak'tan sonra sıranın İran'a ve Suriye'ye geleceği mesajını vermekte. Bu, bugün Irak'ta yaşananların bir çözüme kavuşturulamamasına neden oluyor. Çünkü Irak'ı çevreleyen ülkeler -sıranın kendilerine geleceği korkusu ile- ABD'nin oradaki işini kolaylaştırmaktan ziyade zorlaştırma yolunu tercih ediyor. Bir an evvel ABD'de bu şahinlik politikasının yumuşatılması, bölge ülkelerine güven verici eylemlere geçilmesi ve onların da işbirliğinin kazanılması şart.

Felluce Operasyonu'yla birlikte ABD kendi müttefiklerinin dahi desteğini yitirmeye başladı. Gittikçe bataklığa sürükleniyor gibi. Ocak 2005'te yapılması planlanan seçimlerle birlikte hızla çekilme ihtimali var mı?

ABD Irak'ta yaşanabilir bir ortamı yarattıktan sonra bir an önce oradan çekilme eğilimi gösteriyor. Bunu yaparken Irak'ta kendi menfaatlerini ilgilendiren konuları bir nevi taşerona teslim etmek gibi bir eğilim sergiliyor. Kuzey Irak petrollerini belki de orada yaratacakları ve kendilerine çok yakın bir Iraklı yönetime teslim etmek, güney petrollerinin ise İngilizler marifeti ile kontrolünü devam ettirmek gibi… Seçimleri, yaşanabilir ortam yaratma arzusuyla birlikte değerlendirmeli. Ancak seçimlerin başarılı olabilmesi için söylediğim gibi Irak'taki bütün grupların mutabakat halinde olmaları ve ortaya Irak halkının iradesini yansıtacak bir sonucu çıkarılabilmeleri gerekir. Oysa bugünkü gelişmeler böyle bir ortamın Ocak ayına kadar çıkarılamayacağını gösteriyor. Öte yandan, ABD ve İngiltere bu silahlı müdahaleyi uluslararası toplumu ve BM Güvenlik Konseyi'nin kararını göz ardı ederek başlattıklarından kurdukları koalisyonunun çatırdaması çok ta şaşırtıcı değil.

ABD'nin hesabı iktidara kendisine yakın bir hükümetin gelmesi. Ama ya ABD karşıtı bir hükümet gelirse?

Irak'ta yönetime gelecek hükümetin yüzde 100 ABD taraftarı olmasını beklemek de gerçekçi değil. Ama böyle bir hükümet de olsa, uluslararası toplum içindeki yerini almak için ABD ve İngiltere ile normal ilişkiler peşinde koşacaktır. Yine de bu ABD ve İngiltere'nin tam işine gelmez. Ama Irak'ın geleceği açısından ve Irak'ın komşularının daha rahat bir nefes alabilmeleri için en doğru yol bu olacaktır.

Peki Ocak sonu itibariyle Irak'ta sağlıklı bir seçim yapılabilir mi?

Ben şahsen sağlıklı olabileceğini düşünemiyorum. Çünkü aceleye getirilmiş bir seçim olacaktır. ABD; G8 ülkeleri ve bölge ülkelerinden seçimlerin sağlıklı ortamda gerçekleşmesi için destek arıyor. Ama ne olursa olsun önümüzdeki bir buçuk ay içerisinde böyle bir ortamın yaratılacağını iddia etmek gerçekçi bir yaklaşım değil.

Yavaş yavaş yeni partileşmeler görüyoruz Irak'ın siyasi arenasında. Oluşmaya başlayan yapılar ABD'nin kurgulamaya çalıştığı türden yapılar mı?

Partileşme olgusu süratle yayılıyor. Bugün için Irak'ta 200'ün üzerinde çok çeşitli siyasi parti ortaya çıkmış vaziyette. Irak'ta ortaya çıkacak olan her şey demokratik çerçevede yine de ileri bir adım sayılabilse dahi bu ileri adımın Batı dünyasının arzuladığı ölçüde demokratik ve din temelinden uzak olacağını düşünmemek gerekir. Irak'ta ortaya çıkacak olan yönetimlerde daha uzun yıllar dinsel etkiler olacaktır. Bunun bilinci içerisinde hareket etmek gerekir.
Şarm el-Şeyh'teki toplantı sizce bu süreci hızlandırıcı bir ışık yaktı mı yoksa her katılan ülkenin kendi çıkarları doğrultusunda maddeleri sonuç metnine ekleme çabalarıyla mı geçti yine?
Sizin de gayet isabetle belirttiğiniz üzere bu toplantı katılımcı ülkelerin kendi siyaset ve amaçları doğrultusunda birtakım kararlara varma çabaları ile geçti. Orada ABD'nin asıl ortaya çıkartmak istediği tablo kendi kontrolü altında bir birliktelik tablosuydu.

Peki Türkiye'nin rolü bu noktada biraz daha artmıyor mu?

Türkiye başından beri sınıfta kalmış bir ülke. Türkiye eğer olayların başlamasından çok önce cesur kararlar alabilmiş ve Irak'ta kendi menfaatlerini ve ulusal güvenliğini ilgilendiren konularda hem diplomatik hem de askeri bağlamlarda kararları almış ve uygulamış olsaydı Irak'ta ne Türk askerinin kafasına çuval geçirilebilirdi ne de Telafer olayları ortaya çıkabilirdi. Türkiye'nin bölgedeki konumu ve önemi, gerçekten bu türden tutumları alabilmek ve bunları müttefiki olan ABD ve İngiltere başta olmak üzere diğer ülkelere anlatabilmekte yatıyor.

Bu noktada Türk ve ABD diplomasisini kıyaslayınca ne görüyorsunuz?

ABD diplomasisi açısından tabii ki bir çıkmaz söz konusu ama oradaki sistem dolayısıyla tek elden karar veriliyor. Yani Beyaz Saray karar veriyor, Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları uyguluyor. Türkiye'de karar alma mekanizmaları çok daha değişik. O bakımdan bir kıyas doğru olmaz. Onlar uzun vadeli olarak yanlış ta olsa bir karar aldılar ve onu cesaretle uygulayabildiler. Türkiye ise bu kararları alamadı ve uygulayamadı.

PKK'nın üzerine gidilmesi konusunda son zamanlarda ABD'den yeşil ışık yandı. Bunu samimi ve gerçekçi görüyor musunuz?

Gerçekçi görmüyorum. ABD eğer bir şeyler yapmak isteseydi bugüne kadar yapardı. ABD'nin Türkiye'nin arzuları istikametinde PKK terörü ile mücadele etme iradesinin bulunmadığı açıkça ortaya çıktı. Bundan böyle de bu iradenin oluşacağını sanmak ve o beklenti içinde olmak bence gerçekçi olmaz.

Kuzey'de otonom bir yönetim oluştu diyebiliriz. ABD Irak'ın toprak bütünlüğünü artık Kürt bölgesinin güneyinden itibaren mi düşünüyor?

ABD'de birtakım kavram kargaşaları var. Think-Tank'lerden çıkan birtakım fikirler var. Bu fikirler Irak'ı Kuzey, Orta ve Güney Irak olarak üçe bölmek şeklinde. ABD'nin yine de kesin bir karara varması, durumu kontrol altına aldıktan sonra mümkün olabilir. Her gün 5-10 tane Amerikan askeri ölürken ABD'den gereği gibi kararların çıkması mümkün olmaz. Onun için ABD'nin sağlayacağı istikrar çerçevesinde daha gerçekçi kararlar alacağını düşünüyorum.

Ancak daha makul olduğu söylenen Colin Powell yerine daha şahin olan Condoleezza Rice Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Bu nasıl bir tercih sizce?

Hiç kuşkusuz dışişleri bakanlığı ile savunma bakanlığı arasında öteden beri varolan uyuşmaz tutum sonucu, Powell daha gerçekçi tecrübelere dayanan politikasından vazgeçme mecburiyetinde kaldı. Condoleezza Rice'ın gelecek olması şahinlerin galip geldikleri imajını verse bile ABD'de makul düşünen kişilerin sayısı az değil. Kaldı ki kamuoyundan gelecek reaksiyonları da Amerikan yönetimi daima göz önünde bulundurur.

ABD IRAK'TA YAŞANABİLİR BİR ORTAMI YARATTIKTAN SONRA BİR AN ÖNCE ORADAN ÇEKİLME EĞİLİMİ GÖSTERİYOR. BUNU YAPARKEN IRAK'TA KENDİ MENFAATLERİNİ İLGİLENDİREN KONULARI BİR NEVİ TAŞERONA TESLİM ETMEK GİBİ BİR EĞİLİM SERGİLİYOR.


Irak kan gölü


Irak'ta savaşın başladığı 20 Mart 2003 tarihinden bu yana sivil halkın genel kayıplarına ilişkin hiçbir resmi açıklama yapılmadı, ancak bağımsız kurumların derlediği rakamlar savaşın soğuk yüzünü gözler önüne seriyor. Bu kaynaklar sivil halktan en az 14 bin 548 ila 16 bin 714 ölüm kaydedildiğini aktarıyor. Saddam rejimi ordusunun kayıplarıysa tahmini verilere göre 4 bin 895 ila 6 bin 370 arasında. Koalisyon güçlerinin ölü sayıları ise çok daha ilginç. Aşağıdaki tablolar zihinlerde şu soruyu sorduruyor: Hangisi savaş?
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org