Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Sevan Bıçakçı Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

SEVAN BIÇAKÇI Bülent Şenver'in Odası TV Programı
30.11.2007
Okunma Sayısı : 22394
Oy Sayısı : 9
Değerlendirme : 3,78
Popülarite : 3,6
Verdiğiniz Puan :
 

 

SEVAN BIÇAKÇI Bülent Şenver'in Odası TV Programı
.
.
Bülent Şenver hocam ile yaptığımız güzel bir televizyon programımızı sizlere sunuyorum.
.
.
  İzlemek isterseniz lütfen tıklayın.    
.
.

SEVAN BIÇAKÇI Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Sevan Bıçakçı (SB)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı.

Hoşgeldiniz Sevan Bey.

SB: Hoşbulduk.

BŞ: Sevan Bey sizi kapalıçarşı çılgın lakabı ile tanıyor demeyim.

Sizi çok eskiden beri tanıyordu ama yaptığınız işlere baktıktan sonra bu lakabı size onlar taktı.

Bir insana çılgın denildiği zaman herhalde  ilk aklımıza gelen  şu oluyor; kimsenin yapamadığı, kimsenin yapmaya cesaret edemediği, veya kimsenin yapmak için bir çaba göstermediği  şeyleri  yapan ve başkalarından farklı hale gelen .

Başkalarından daha ön plana çıkan bir insan . Siz çılgın lakabını nasıl aldınız?

SB: Harika özetlediniz. Söyleyecek bir şeyim kalmadı.

Bu kapalıçarşıda da  ve  dünyada da  bir ürünün tezgah ömrünün 15 günlere kadar düştüğü hatta daha da düşük ama çok iyi markaların  bir yüzük için bir kolye için 15 günlerden fazla uğraşmadığı bir dünyada  biz , her yüzüğümüze 3 aylar, 5 aylar, 8 aylar bir senede uğraştığımız için  insanlar bunu bir yere oturtturamadılar ve adımıda çılgın koydular.

BŞ: Siz kapalıçarşı da yüzük yapıyorsunuz.

Ama herkes yüzük yapabilir.

Fakat sizin yüzükleriniz diğer yüzüklerden çok farklı.

Çok farklı olduğu içinde dedilerki bunu yapsa yapsa Sevan yapar.

Ona da çılgın denir.

SB: Buna ilk başta başladığımda birinin bunu yapması gerekiyordu.

Benden belki on tane adam olsa hepimiz aç kalırız.

BŞ. Bir çılgın yeter diyorsunuz Kapalıçarşıda.

SB: Keşke herkes böyle şeylere imza atsa.

Benim yapmış olduğum aslında çok farklı bir şey değil.

Bundan yüz sene evvel , ki tekonolojinin olmadığı bir dönemde  ustaların uğraşmış olduğu aynı mantıkta gidiyoruz bizde.

Biraz daha belki abartmış olabiliriz.

Bundan yüz sene evvel yüzlerce Sevan vardı.

Çünkü o zamanlar bütün işçilikler elde yapılıyordu.

O zamanlar baktığınız parçalar, antika parçaları bugün yapabilen ustalar yok.

Biz bu geleneği tekrar biraz daha populise etmeye çalıştık.

Ve insanlara sevdirmeye çalıştık.

Bakın her şey teknoloji değildir, insan emeğiyle insan gücüyle harika şeyler ortaya çıkabilir dedik.

O inancımıza insanlar ödüller vermeye başladılar. İnsanlar paralar ödemeye başladılar.

Tabii o marka beni bir noktaya getirdi.

BŞ: Siz Sevan Bıçakçı olarak eminim herkes merak ediyor bu bahsettiğiniz meşhur yüzükler  nasıl?

Birtanesi için 7 ay, 8 ay el emeği, göz nuruyla uğraşılıpta ortaya çıkarılan  yüzük acaba neye benziyor diye.

Şimdi biz çok meraklandırmayalım bizleri izleyenleri ve hemen sizin  yapmış olduğunuz aslında sanat eserleri bunlar.

Bunlarla ilgili isterseniz bize birer birer bu sanat eserlerini takdim edin ve bazı özelliklerinden bahsedin bunların.

SB: Tabii. Özelliklerinden bahsedeyim.

İstiyorsanız Sevan'ın evrimi ile başlayalım. 

Bundan 5-6 sene evvel ilk çıkışımız olan  Osmanlı Portreler, 36 Padişah'ın, 36 Sultan'ın  portreleri ile bu işe ilk çıktık.

İlk tasarımlarım.

Yüzük üzerine Sevan'ın karakterinde genellikle gümüş ve 24 ayar altın, hari madenleri kullanıyorum ben . Biraz daha toprak havası var.

Bütün koleksiyonda Sevan karakterinde esas görmüş olduğunuz  şey modernlikten biraz uzak, sanki bundan 300 yıl evvel yapılmış, ve daha sonra toprağa gömülmüş ve  daha sonra bulunmuş havasını alırsınız.

Bir elektrik alırsınız. Bütün genel yüzüklerin karakteri budur.

. Bu bir padişah.

SB: Fatih Sultan Mehmet. Bu ilk bir nolu koleksiyonumuzdu. Altı sene evvel ilk çıkışımızdı.

Onun arkasından heykel koleksiyonumuz başladı.

Burada Yavuz Sultan Selim'in heykeli var.

Bu yüzüğümüz işaret veya serçe parmağına takılıyor.

Yani yan. Bütün dünyada yüzüğün görünmeyen yani yan kısımlarına hiçbir işleme yapılmaz.

Nasılsa oralar kayıptır düşüncesiyle işlem yapılmaz.

Ben niye böyle bir işlem yapılmıyor diyerek bu sefer yüzüğün yanına çok düşünmeye başladım.

BŞ: Yüzüğün yan yarafının görülür hale gelebilmesi için serçe parmağa yada işaret
parmağa takılıyor.

SB: Yüzük parmakla birleştiği zaman  bir karakteri ortaya çıkartıyor, daha da güzelleşiyor.

Bu heykel koleksiyonumu yaptım.

Benim için çok özeldir bu heykel koleksiyonu.

Daha sonra Osmanlı koleksiyonunun uzantısı  olan büyülü taşlar .

Büyülü taşlar adını koyduğum yani taşın büyüsü içindeki olan heykelinden ortaya çıkıyor.

Bir tane örnek vermem gerekirse.

Taşın içinde bu sefer biz  yarı değerli testler oymaya başladık.

Tabii bu heykeller gerçekten çok büyük bir emek.

Çünkü bir heykeli oyana kadar aşağı yukarı 5-6 taşı kırıyorsunuz.

Sonuca giden yol çok firalı ve çok masraflı.

Eline aldığın bir yüzüğe harika olmuş diyebilmek için  en azından 7-8 tane taşı fira olarak ve bunu göze almanız lazım.

Çünkü bu taşların hepsi çok büyük paralar.

Benim için final önemli. Finalde verdiği resim önemli. Belki çılgınlığın getirdiği uzantı bunlar.

Bunlar içerisine mimariyi  genel olarak alıyorum.

Osmanlı mimarisini.

Yani buradaki hanlar, hamamlar, camiler, türbeler, çeşmeler,  her neyse bizim topraklara ait bütün mimariyi  kendi kafamda tasarlayıp içine oturturuyorum taşı.

BŞ: Buradaki taşın içinde ben görüyorum kubbeler var.


SB:
Sevan'da çok görebileceğiniz kubbeler var.

Mesela bu minyatür sanatındaki  dalgalar var.

Etrafındaki taşlarda kayalar.

Sahil ve türbe dalgaları ile beraber.  

O çikolata renli elmaslarla yapılmış.

Simoki topazının içinde de bu heykel oyulmuş.

Bunlar beni dünyaya taşıyan koleksiyon diyebilirim size.

Çünkü  bu ilk dönemler Sevan'ın hayalleri ve çıkışı için cesaretlenmesi.

O cesareti bu koleksiyonda topluyor.

Bu koleksiyonla beraber de sırtına bavulunu topluyor, yurt dışına açılıyor.

Yurt dışıda  bizi kendi içinde dünyayı gördüğünüz zaman gerçek kritalleri de ortaya çıkartıyorsunuz.

Ve tabii sizi dünyada eğitiyor. Tabii dünya değiştirmiyor.

Ve siz tabii Bizans'ı, Osmanlı'yı ve bizim topraklarımızı yüzüğe sığdırmaya devam ediyoruz.  

Şöyle , hatta onuda getirdim ben, Amerika'ya ilk gittiğimizde hani 1 kilo baklava yerine götürdüğümüz hani Amerika'ya gidiyoruz, Sevan sadece Osmanlı'ca mı hayal kurabilir  diyenlere yok deyip

BŞ: O nedir?

SB: Bu Abraham Lincoln'ün heykeli. Satmadığımız bir parçamız.

Abraham Lincoln'ün heykelini yaptık.

Biz Ameriknaca da hayal kurabiliyoruz ama satmıyoruz diyebilmek için.

Hatta sizin programınızda ilk defa tanıtıyorum bunu.

BŞ: Elinize sağlık. Herhalde bu da aylarca uğraşılıp yapılan şeyler.

SB: Tabii. Bütün parçalara minimum 3 ay uğraşıyorsunuz.

Her bir yüzük 3  ay olmadan tezgahtan bitmiyor.

Onlarca değişik usta emeği var üstünde.

Tabii bu sizin bünyenizde aşağı yukarı yüze yakın usta çalıştırmanız anlamına geliyor.

Çünkü teknolojiden uzaksınız. İnsana yatırım yapmak zorundasınız.

BŞ: El emeği yüz kişi uğraşmak zorunda. Her biri değişik bir şey yapıyor.

SB: Her biri değişik bir şey yapıyor.

Bu arabanın direksiyonun başında biz varız.

Ama bu kesinlikle ekip işidir.

Benim hayalini kurmuş olduğum resmin hangi bölümünde ben varsam o bölümüne endeksleniyorum.

Onun dışındaki hayalini kurmuş
olduğum resimde diğer ustalara yer veriyoruz.

Onların minyatür ustaları var, , mıhlama ustaları var, cila ustaları var. Her türlü usta bunun üzerinde  toplantı yapıp, düşünüp .

BŞ: Ne kadar çokt ataş üzerinde birikmiş.

SB:Tabii. Sevan Bıçakçı'nın bütün ürünleri çok fazla taşlıdır. Pırlanta'nın ışığını sever Sevan.

Onun için ayrı bir anlamı vardır.

Hiç elmazsız parçalarımda vardır.

Ama elmas koyacaksam biraz çoşkulu davranırım.

BŞ: Başka burada değerlerde var.

SB: Kendi içinde koleksiyon evrilmeye başlıyor.

Buda yine büyülü taşlar koleksiyonundan bir yüzük.

Bu biraz daha sarayi bir havada. Bire bir koymuyorum şeyleri içine.  

Mimariyi genel olarak bakıp kendi taşımın içine yorumluyorum.

Bire bir Ayasaofya'yı, Topkapı'yı yapmak mümkün ama Sevan'ın kendi dünyasındaki İstanbul .

Bir yüzüğe bakıldığında İstanbul'u hissettiren, bu oryantalik çizgileri hissettiren parçayı hiç bilmeyen bir Amerika'lı bile aldığında "çok farklı , enteresan" dedirttirebilmek için
ve bizim toprakları hisettirmek istiyorum.

Ben yüzüklerime sığdırmak istiyorum.

Burada sultanlarımızı küçültürebildik.

BŞ: Bütün sultanların kafaları

SB: Evet portrelerini etrafına koyduk.

Saltanat yüzüğü haline getirdik. Büyülü taşla minyatür koleksiyonumuzu birleştirdik.

Kendi içinde evrilen kavuklarımız.

BŞ: Kavuk.

SB: Evet kavuktan esinlendiğimiz büyülü taşlardan esinlendiğimiz derken ortaya yeni çıkarttığımız Nuri Osmaniye koleksiyonunun ilk ilham verici mozaik parçalarından bir tanesi ortaya çıkıyor.

Evet diyoruz biz makro mozaiği  buraya koyabiliriz, yapabiliriz diye düşünüyoruz.

Ve bunun üzerine Nuri Osmaniye koleksiyonunun ilk adımı atılıyor.

Hatta bu koleksiyon üç hafta evvel Topkapı Sarayın'da tanıtıldı bir gecede.

Hatta değerli müzayedecimiz  Rafi Portakal tarafından bir nolu yüzük , yaptığımız bir nolu yüzük açık artırmada müzayedede satıldı .

Sağosun çok değerli kadim dostum, büyüğüm  Güler Sabancı Hanımefendi güzel bir bedel ödeyerek yüzüğümüzü satın aldı.

BŞ: Nereye bağışlandı o?

SB: Bütün gelir Topkapı Sarayını Sevenler Derneği'ne dolayısıyla Topkapı Sarayı'na bağışlandı.

Hayırlara vesile olacak bir işede imza atmanın büyük bir keyfini yaşadık.

BŞ: Ne kadar  bir rakam oldu o bağış?

SB: 65 milyar lira.

BŞ: Güzel bir bağış  olmuş.

SB: Güzel bir bağış oldu.

Belki bir minnet borcumdu Topkapı Sarayına.

Sonuçta onun sayesinde onlarca insana  ekmek veriyoruz. Onun sayesinde evimize ekmek götürüyoruz.

Onun sayesinde  dünyada bu ödülleri alıyoruz.

Esin kaynağımız.  

Kapımızın önü. Ne kadar güzel ki kapımızın önü. 

Kapımızın önündeki esin kaynağımızdan, dünyadaki bütün insanlar bir çok uzak diyarlarda bir şeyler ararken , biz kapımızın önündekini mücevherleştiriyoruz.

Ve bununla ödüller alıyoruz.

Onun için Topkapı Sarayına minnet borcumdu.

Minnet borcum hiçbir zaman bitmez.

İnşallah ilerde ben yine bir şeyler yapıp onlara bırakacak bir şeyler bulursam ne mutlu bana.

Ondan sonra o yüzüğümüze başlayarak Makro mozaik koleksiyonumuzu ortaya çıkarttık.

Burada dünyadaki en ufak seramik porselenleri pişirdik.

BŞ: Dünyadaki en ufak sermaik porselen.

SB:  Pişirdik ve altıyüz'ün üzerinde renk elde ettik.

Bunlarda renk elde etmek çok zor.

Bunun için kendi has formüllerimiz var.

Burada kadim dostum , çok değerli dostum Nuri Osmaniye koleksiyonunda büyük emeği olan Kutlay ve Tanter  Susam kardeşlere çok teşekkür ediyorum sayenizde.

Onlarla beraber bu koleksiyonun bu  mozaik kısmı ortaya çıkmaya başladı. Fikir bizde gelişti yapabilirmiyiz diye düşündük.

Oturduk  aylarca toplantı  yaptık. Bir çok ar-ge çalışması  yaptık.

Bir çok yüzük çöpe gitti.

Ve ondan sonra gerçek yüzüğümüz ortaya çıkmaya başladı.

Formülleri geliştirdik. Tabii bu 3 senemizi aldı.

Üç sene boyunca üzerinde evrile evrile bu koleksiyonumuz ortaya çıkmaya başladı.

Burada surlar ve gemileri görüyorsunuz.

Burada bir kız kulesi var , Akvomarim taşların arkasında yine geminin önden bakış sulieti yapılmış.

Çok güzel bir parçadır.

Mozaik biliyorsunuz bizim toprakların sanatıdır.

Mozaik ile ilgili birçok müzelerimiz bile var.

O yüzden biz kendimize çok yakın hissettik.

Tabii bunu Ruslar'da çok çalıştılar.

İtalyanlar'da çok çalışıyorlar.

Biz İstanbul'casını yaptık.

BŞ: O zaman yüzüğün üzerinde mozaik var. Değerli taşlardan neler var?

SB: Benim yaptığım koleksiyon içerisinde mozaik , her türlü renkli taş, elmas, büyük yarı değerli taşlar, altın, gümüş, platin.

Sevanda tek bir şey  bulamazsınız.

Her türlü yüzüğün üzerinde birkaç  farklı taş vardır.

O konularda şımarığım biraz.

BŞ: Çılgındır Sevan diyorsunuz.

SB:  Her şeyi kullanmak ister

BŞ: O yüzük bembeyaz değil mi?

SB: Burada teknik çok özel bir tekniktir. Bunlar porselendir. Dünyada kullanılmamış bir tekniktir. İlk defa biz kullandık bunu.

BŞ: Bembeyaz

SB: Evet çok saf bir yüzük oldu.

Gelin yüzüğü diyorum ben buna . İstanbul laleleri ile süsledim dört tarafını.

Ortasında bir su topali var.

Su tepolinin ortasında da porselenler var ama ilk defa bizde bu teknikle çıkarttık ortaya.

Laleler derken yine bir lale yüzüğümüz.

Yakutlarla süslenmiş.

İstanbul lalesi deidğim.  

İstanbul'u ben çok seviyorum biraz torpil geçiyorum.

Koleksiyonumun %65'ini İstanbul üzerine kuruyorum. Y

ine bizim topraklarımız Türkiye'den , Osmanlı'dan esinlendiğim için  bütün topraklarımızıda mücevherleştirmeye çalışıyoruz.

Bunlarda ilk başta bahsettiğim bu mozaik koleksiyonuna ilham veren deneme yaptıktan sonra hoşumuza giden parçamız.

BŞ: Son yüzüğümüz kaldı orada onuda anlatalım.

SB: Son yüzüğümüz ham elmaslarla, işlenmeden ham elmaslarl ayani doğanın bize bahşettiği elmas işlenmedende harikalar yaratılır düşüncesiyle onun üzrinde yaptığım bir yüzüktür.

BŞ: Çılgın Sevan . Sevan Bıçakçı.

Bu kadar yüzüğü bana taktırtığın için ellerime şimdi bu emeğin değerini biçmek çok zor.

Buna bir değer biçmek çok zor ama yaklaşık şöyle piyasada sana gelipte bunların hepsini ben almak  istiyorum benim olsun hepsi denildiğinde yaklaşık sana ne kadar dolar ödemem gerekir şunları senden alabilmek için ?

Normal bir fiyatla söyle dost fiyatı değil, normal bir vatandaş geldi bunları senden almak istedi .

SB: Ben şöyle söyleyeyim size.

Bir Sevan parçasını satın almak isteyenler cebime ne kadar para koymalıyım  diye düşündüğünde cebine birkaç bin dolar para koyması gerekir.

Onun aşağısında bir yüzük yoktur Sevan'ın.

Bundan sonra yukarı doğru çıkar. Yukarının bir sınırı yoktur Sevan'da. Minimumlarda 3-4 bin dolar koyması gerekir. Sevandan bir parça alabilmesi için.

BŞ: Yüzbin  dolar bunlarla ilgil bir para koymam lazım herhalde.

SB: Bütün elinidekiler için biraz daha fazla.

BŞ: 150, 200 , 300 bin dolar mı?

SB: Korkak alıştırmayın elinizi.

BŞ: 350 bin dolar diyeyeim.

SB: Tamam verdim gitti.

BŞ: Ben çok teşekkür ediyorum. Ben size niçin çılgın dendildi diye sordum.

Hakikaten öyle güzel şeyler anlattınız ki , siz kendi mesleğinize yeni şeyler ilave eden , bir şekilde sizin gençlere yeni yetişecek gençlere birtakım miraslar bıraktığınız , onlara örnek olduğunuz sanatkar değil mi? 

Siz sadekar diyorsunuz galiba?

SB: Evet sadekar.

BŞ: Sadekar bunları yaratana mı deniliyor?

SB: Evet. Meslek içerisindeki branjlaşmalardan dolayı sadekarlık, mıhlayıcılık, cilacılık gibi meslekler var.

Tasarıma en yakım meslek , şöyle örnek vereyim ; bir ağacı alıp sandalye yapana sadekar diyoruz.

Yani altın külçesini alıp yüzük haline getirene sadekar diyoruz. Üstüne taş takana mıhlayıcı , parlatana cilacı gibi mesleklere dağılıyor.

Onun için sadekarlık bu işin ilk yaratıcışığı , başlangıcı.

BŞ. Bana 350 bin dolar çok ağır geldi .

O nedenle birazcık ara verelim. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz.

Kısa bir aradan sonra birlikte olacağız.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı .

Ben şimdi size soru yağmuru dediğim  bölümüi sorularla sizi ıslatma bölümünü yapıp size kısa kısa sorular sorup sizinde kısa cevaplar vermenizi istiyorum .

Yağmurdaki ilk sorumuzu şöyle hazırladım.

Kapalıçarşı esnafının en önemli üç özelliği nedir?

SB: Kapalıçarşı esnafının en önemli üç özelliği, geleneksellik, keşke olmasa ama biraz kopyacılık, üçüncü özellik hoş bir üniveriste.

BŞ: Çok parası olan bir insa parasını harcarken hangi konuda cömert olmalı?

SB: Bana soracak olursanız mücevher.

BŞ: İnsan davranışlarından hoşunuza gitmeyen iki davranış?

SB:  Ukalalık ve gri ton sevmiyorum.

BŞ: Etik Değerler Merkezi kurucu üyesi Bülent Şenver size gelse deseki ; Türkiyede etik anlayışı bilincinin oluşturulması ve geliştirilmesi için bana yapmam gereken bir proje önerirmisiniz? 

Ona ne yapmasını önerirsiniz?

SB: Bir kere Bülent Şenver'e bir şey önermek mümkün değil.

Bana soracak olursanız etik değerler bu çok ayrı konuşulacak bir konu.

Ama ben namus ve dürütlük üzerine bütün dünyamı vicadanım üzerine kurduğum için etik  değerler içinde çok konuşulacak şeyler var.

Hepsi beyaz beyaz duruyorlar, hepsi güzel duruyorlar.

Ama ben oradada ilk başta sevgi ve saygı diyorum.

Saygının başlangıcındaki  uzanan şeyleri zaten hepsini kapsıyor.

BŞ: "Böyle gelmiş, böyle gitmez Türkiye'de, böyle gitmemeli dediğiniz ne var?

SB: Ben aslında bir sanatçıyım.

İşin siyasi kısmını çok kafamın çalışmadığını söyleyebilirim.

Ama aslında bir çok şey var.

Bu konuda ne diyebilirim? En basit örnek belki bu vergiler.

BŞ: Kayıt dışı  vergi.

SB: Kayıt dışını biraz daha kayıt içine alabilirsek çok böyle gitmezi ortadan çıkartacağız.

BŞ: Sevilen, sayılan ve başarılı bir sadekar olmak isteyen veya sizin mesleğinizde ilerlemek isteyen genç birine sahip çıkması gereken iki eğer. Hangi iki değere sahip
çıksın.

SB: Mücevher çok spekülatif  bir iş.

Bir kere korkunç bir güven vermesi lazım.

Bütün  fikrini ben karşımdakinden alırken karşımdakinden aldığım ücretin en azından  en tepesine kadar vermeliyimi düşünmesi lazım.

: Hakettiğini alması lazım.

SB: Kesinlikle hakettiğini almazı lazım .

Bu bir dürüstlük kavramı bizim kuyumculukta çok önemlidir.

İki başkasının yaptığını yapmaması, tamamen kendi hayallerini yapması .

BŞ: Farklı olması.

SB: Farklı olması gerekiyor.

Bu bizi ileriye götürür.

Geri kalan dibe çökeltir.

BŞ: Yağmur damlalarıyla farkındayım ben sizi çok ıslattım.

O nedenle bir başka oyunumuzu oynayalım diyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz. Şimdi bir kelime bir cümle oyunu. Ben size bir kelime söyleyeceğim ve o kelime ile ilgili bir cümle bana söylemenizi, aklınıza gelen ilk cümleyi. Bir kelime bir cümle oyununa hazırmısınız?

SB: Hazırım.


BŞ:
Kelime aşk cümle.

SB:  Üstüne bir çok konuşulması gereken bir şey ama Allah'a çok şükürler harika bir aşkım var.

BŞ: Kelime  sadekar cümle.

SB: Ekmek param.

BŞ: Kelime kumpas cümle.

SB: Hayatımda çok olan bir şey.

: Kelime dürüstlük cümle.

SB: Bütün dünyası vicdanı üzerine kurulu bir insan için harika bir duvar.

BŞ: Kelime yaratıcılık cümle.

SB: Bunu benim cevap vermem çok zor ama öyle olduğum söyleniyor. Bilmiyorum.

BŞ: Kelime para cümle.

SB: Maalesef gerekli .

BŞ: Kelime kapalıçarşı cümle.

SB: Üniversitem.

BŞ: Kelime usta cümle.

SB: Hausep Çatak .

BŞ: Kelime ölüm cümle.

SB: Allah  o güne nasip ettiğinde geriye baktığımda çok güzel şeyler bırakmış olmak.

BŞ: Kelime Sevan Bıçakçı cümle.

SB: Belki eşime sorsaydınız hayatımdaki en sevdiğim adam derdi. 

Sevan Bıçakçı  insallah Türkiye'den iyi bir marka çıkartmak için çabalarının sonucunu alabilecek adam diyorum.

BŞ: Teşekkür ediyorum. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz.

Şimdi 3 yap 3 yapma. Ben size gençler için 3 tane gençler muhakkak yapın istiyorum.

SB:  Adam gibi verginizi ödeyin. Devletinize faydalı bir adam olun. Hayallerinizin peşinde koşun.

BŞ: Yapmayın ile üç tane . Başkalarını taklit mi demiştin sen biraz önce.

SB: Evet başkalarının hayallerini çalmamak gerekiyor.  Şimdi böyle sorunca aslında bir çok şey var yapılmamsı gereken.

BŞ: Sağlıkla ilgili bir şey söyle.

SB: Kendilerini çok yıpratmasınlar diyeceğim ama bunuda ben pek başarıyor değilim. Ama onlar yapmasınlar.

BŞ: Çok şişmanlamasınlar diyorsun.

SB: Üçüncü yapma olarak saygısızlık olabilir. Gençlerde bu biraz var ama yapmasınlar.

BŞ: Şimdi ben sana bir etik vakası hazırladım.

Onu okumak istiyorum.

Ve sonunda soracağım siz olsaydınız ne yapardınız diye.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz şimdi siz olsaydınız ne yapardınız.

Bu vakayı ben kedi hayalimden  hazırladım.

Hakiki bir vaka değil. Sonunda diyeceğimki siz olsaydınız ne yapardınız? Vakam şöyle;

Rüştü bey tanınmış bir gıda şirketinin sahibidir.

Şirketin banka borçlarını ödeyebilmesi için çok para kazanması gerekmektedir.

Tasarruf yapmak gerekmektedir.

Ne yapsak diye düşünür. Fabrika müdürünü çağırır der ki; bir şeyler bulda tasarruf yapalım.

Fabrika müdürü birgün gelir odasına derki Rüştü Bey buldum, güzel bir fikir buldum.

Nedir bulduğunuz fikir?

Biliyorsunuz  bizim sattığımız ürünlerin kutuları var üzerinede 250 gram yanında da artı, eksi 15 gram  yazarız.

Bu bizim gıda yasasının bize sağladığı bir menfaattir. Ne olmuş bunda der Rüştü Bey.

Efendim yeni makineler aldık ya İtalya'dan o makineler bırakın 15 gram 1 grama kadar çok hassa tartarak kutulara yerleştirebiliyor.

Efendim biz 235 grama ayarlayalım makinelerimizi o tam 235 gram koyar. Müşteriden 250 gram parası alırız.

İçine 235 gram koyarız.

Artı, eki 15 yazarız yanına , gıda yasasıda buna müsaade ediyor. Biz yılda iki milyon kutu satıyoruz.

Bunu bir çarparsak her kutuda 15 gram tasarruf  , her kutuda 15 gram tasarruf, bu bizim için yılda 500 bin dolar ilave kazanç demektir.

Müdür çıktıktan sonra Rüştü Bey odasında düşünmeye başlar.

Acaba böyle bir şey yapsam mı yapmasam mı diye.

Sayın Sevan Bıçakçı patron Rüştü Bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

SB: Bu aslında benim çok işin finans kısmınla ilgilenmediğim için hayatım tezgahta olduğu için kafamın çalışmadığı şeyler ama bütün  dünyamda vicdanım üzerine kurulduğu içinde bu tip bir şeyde ben etik olarak doğru olan  gram 250 ise ben 255 gram koyan bir adam olurdum.

Zanendersemde şirketin batışını hızlandırabilirim diye düşünüyorum. 

BŞ: Fabrika müdürüne derdiniz ki o zaman ben öyle anlıyorum.

Öyle bir şeyi biz yapamayız.

Mademki artı eksi 15 diyor. Hep eksi 15'e çalışan bir şey için düşünülmemiş  bu yasa.

Bu yasa teknoloji gelişmemiştir, olabilir artı, eksi 15 .

Mademki bizim teknoloji gelişti, bu gramları hakiki koyabiliyor, hep eksi 15 koyarak halkın tüketicinin cebinden bir şey çalmak gibi hissediyorum ben bunu yapamam mı derdiniz?

SB: Ben kesinlikle öyle bir şey yapamazdım.

İşin o kısmında yani koltuğun, masanın arkasında oturan  kişi  ben olsaydım onun gibi düşünmek benim için çok zor sanayici değilim

Bu benim yapabileceğim bir şey değildi.

Yaratıcılığımı artı koyduğum zaman belki farklı malzemeler ne satabilirirm, farklı şeyler  ne yapabilirim  diye düşünürdüm.

Tasarruf yerine insanların daha çok tüketebileceği şeyleri almaya çalışırdım.

Çünkü tasarruf böyle bana göre çok ters bir şey.

Yapanları kınarken kendim o senaryonun içinde olmak isteemzdim.

BŞ: Ben çılgın Sevanı terletmeye devam edeceğim.

Bakın bir kutu daha aldım.

Bu kutunun içinde bazı çubuklar var.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz.

Şimdi kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu  oynayacağız.

Buradaki çubuklardan bir tanesini çekin bakalım şansınıza hangi çubuk çıkacak.

Bu çubuğun üzerinde bir şey yazıyor ne yazdığını okuyalım.

SB: "Bal yiyen arısından gocunmaz"

BŞ: Ne demek bu.? Bunun üzerinde  biraz konuşalım. Ne anladınız siz mesaj olarak?

SB: Bal yiyen arısından gocunmaz.

Şimdi arının hem tatlı balından yiyorsunuz ama çirkin görselinden utanıyorsunuz gibi bir şey mi çıkıyor ortaya?

Zaten bizim Türk geleneğinede ters gelen bir şey.

Bu biraz popülist insanların kendi kabuğunu farklı tutup içini farklı olan insanların  belki tez alacağı bir şeydir ama Anadolu kökenli insanların pek benimsediği bir cümledir.

BŞ: Yani bir yerden ekmek yiyorsanız , ekmek yediğiniz yerden gocunmak olmaz.

SB: Kesinlikle . bir fabrikatör ekmeğini evine Mersedesle gittiği fabrikadan da

götürebiliyor, Bunda gocunacak bir şey yok.

Aynı altında çalışan işçi oradan çalıştığından götürüyor.

Sonuçta günün sonunda ,şerefinle, naumusunla ekmeğini evine götürebiliyorsa doğru olan budur.

Kendine farklı kabuk edinmek çok doğru bir şey değildir.

Bizim Anadoludaki böyle güzel sözlerimize ben bayılıyorum.

Büyükanneminde çok güzel sözleri vardır.

Ben onları dinleye dinleye benim de yaratıcılığıma çok şey vermiştir diye düşünüyorum.

 BŞ:  Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster bin işit bölümümüz var.

Bu kutu içinde bir tane ben size bir obje getirdim.

Bu objeye sizin  bakıp bununla ilgili gençlerimize bir mesaj vermenizi istiyorum.

Bakalım hangi obje size getirmişim?

Bunun içine bakın objemizi elimize alalım, buna bakıp gençlere mesaj vereceğiz bu obje ile ilgili.

Objemiz gösterin bakalım nedir bu?

SB: Bu bir kumpas.

Kuyumculukta çok kullanılan bir  kumpas.

Banada sürpriz oldu.

O soruyuda sorduğunuzda günde çok kullandığım diye cevap vermiştim.

Burada da açıklayayın belki insanlar kumpası başka şekilde anladılar.

BŞ: Nasıl kullanılıyor bu kumpas?


SB:
Bu  kumpas sadekar kumpası dediğimiz kumpas.

Bir tane yüzük alıyım göstereyim size.

Burada birden ona kadar ölçü birimleri var.

Şuradan ölçelim.

Buradan parmakla bastırıyoruz yaylı olduğu için geri geliyor.

Burada kumpasın ağzı açılıyor.

Ağzını en maksimum kalınlığı olduğu yere götürüyoruz çünkü  çok ince olduğu için ince yerlere girsin diye yapılmıştır.

Kuyumculuk hassas olduğu için. Mesela bu üçyüz mikron.

BŞ: Ne demek?


SB:
300 mikron , 30 kumpas 3 milim anlamına geliyor.

Bu birimleri çok daha hassasa indirmek için yapılmıştır.

300 mikron, 30 kumpas aynı  anlamdada 3 milim anlamına gelir.

BŞ: Önemli olan bununla ilgili gençlere ne mesaj verelim?

Hayatınızı kumpas, kumpas mı ölçün.

Veya evlenirken aman kızı iyi ölçün. 

Yada şöyle mi diyorsunuz bu kadar ince eleyip sık dokumayın hayatı.

Kuyumcu değilsiniz ki. Bir genel kendinize yol verin .

Çok hassas olmaya çalışırsanız kalbiniz dayanmaz.

SB: Siz harika anlatıyorsunuz.

Konu kumpassa ve gençlere mesaj göndermekse , böyle çok eleyip sık dokumakta doğru değil.

Büyükannem derdi ki "kaşığa baksan çorbayı içemezsin" derdi.

Oda büyükannemin güzel bir lafıdır rahmetli.

Kaşığa baksan çorbayı içemezsin derdi , bunuda kumpasa örnekleyecek olursak çok eleyip  sık dokuduğun zaman hiçbir şeyin içinden kalkamıyorsunuz.

İşin içine giriyorsunuz, benim hikayemde de bu çok vardır.

Bir şeyin içine giriyorsunuz , insanlar size ne yapıyorsun öyle şey yapılır mı diyor ve siz o işin altından öyle bir kalkıyorsunuz ki kuyumculara meydan  okuyorsunuz yeni bir tarz açıyorsunuz.

Hesapla kitapla olmayacak şeyler ama ondan sonrasına da kumpas gerekiyor.

BŞ: Ben ozaman şöyle bağlayabilirmiyim müsaade ederseniz?

Her şeyi yerinde ve dengesinde kullanmak lazım diye gençlerimize söyleylim.

Bazı konularda  kumpas kadar hassas olunsunlar.

Hassasiyet gerekiyor. Ama bazı konularda da hayır, daha genel düşünme gerekiyor.

Nerede nasıl düşünüleceğinide onlar bilmeliler değil mi?

SB: Büyük resmi küçük ayrıntılar oluşturur.

Bu küçük ayrıntılar sonucunda büyük resim oluşur ama baktığınız zaman yedi metre geriden resmin genelini görüyorsunuz.

O ayrıntılar olmazsada o resim olmuyor.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunumuz.

Bunun içinde harfler var. Tombala gibi gördün ama harfler var.

Yine içinden şansına bir harf çek bakalım diyeceğim.

Bakalım senin şansına hangi harf çıkacak?

Bu harfle ne yapacağız dersen bu harfle, çıkacak olan harfle baş harfi ile başlayn güzel bir davranış, doğru bir davranış söylemeni isteyeceğim.

Baş harfi bununla başlayan güzel, doğru bir davranış.

SB:"H"

BŞ: "H" harfi lie başlayan güzel davranış, doğru bir davranış hatırlayabiliyor musun? Bunu gençlere öğüt olarak söyleyebileceğin. Hayata sarılmak mı mesela. Senin kelimen vardı

SB: Hayaller olabilir . Bravo hocam harikasınız.

BŞ: Birde hayır işi geldi benim aklıma. Son olarakta baş harfi kötü bir davranış için çek bakalım. Baş harfi kötü bir davranış olacak bir şey  söyleyelim . "Ü" ile yanlış kötü bir davranış.

SB: U olsaydı umursamamazlık derdim.

BŞ: U diyelim.

SB:  Umursamamazlık kötü bir davranış, utandırmak  .  Genel düşünüyorum.

BŞ: Bence yeterli söyledin. Umursamamak ve utandırmamak. Hani derler ya bizde Allah utandırmasın.

SB: Ü harfi ilede üzmemek.

BŞ: Evet kimseyi üzmeyin hayatta.

Çılgın Sevan aslında sizin yaptığınız şeyler tüm toplum önünde sizin gibi insaların çoğalmasına bir şekilde önderlik yapan bir davranış türü.

Sadece sizin mesleğinizde değil her meslekte  yaratıcı insanlar, her meslekte farklı işler yapan insanlar ve her meslekte dünya çağında ödüller kazanan ve siz dünya çapında ödüllerde kazandınız.

Amerika'da ödüller kazandınız.

Bu tür insanların Türkiye'de yetişmesi önemli.

Ağzınıza sağlık.

Dilinize sağlık. 

İnşallah daha uzun yıllar bu değerli eserleri yapmaya devam edersiniz.

Ben size teşekkür ediyorum gençler adına.

SB: Ben size teşekkür ediyorum.

Böyle bir programa beni konuk ettiniz ve böyle muhteşem süprizlerle karşılaştım.

Çok heyecanlandım.

Nadiren heyecanlanıyorum ama siz beni çok heyecanlandırdınız. 

Teşekkür ediyorum . Sağolun.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sevan Bıçakçı ile birlikteydik.

Gençlerle tecrübelerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz , en değerli hazinemiz.

Gençlerimize ship çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın. Hoşçakalın.

.
.


Sevan Bıçakçı, Bülent Şenver

.



.


Sevan Bıçakçı, Bülent Şenver

.



.



.



.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org