Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Raffi Portakal Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

RAFFİ PORTAKAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
03.01.2008
Okunma Sayısı : 12904
Oy Sayısı : 11
Değerlendirme : 5
Popülarite : 5,21
Verdiğiniz Puan :
 

 

RAFFİ PORTAKAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
.
Bülent Şenver, duayen üstat bankacı  ile ilginçbir televizyon sohpeti yaptık.

Bana gemçler için sorular sordu.

Oyunlar oynattı.

Hem güzel vakit geçirdik hem de tecrübelerimizi paylaştık...

.
İzlemek isterseniz lütfen tıklayın.   RAFFİ PORTAKAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
 

.
.
.
.

RAFFİ PORTAKAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Raffi Portakal (RP)
Bülent Şenver (BŞ)

.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal. Hoşgeldiniz.

RP: Hoşbulduk. Nasılsınız?

BŞ: Ben sizin o gülen yüzünüzü gördükçe daha da neşeleniyorum. Siz sanat kültür ile ilgileniyorsunuz.

Bu insanlarla samimi iletişimi ve doğru bir iletişimide size kazandırmış. Öyle görüyorum.

RP: Yanlış değil. Konunuzu bilip sanat ve kültür ile konuşmak için o içeriğin içinde elbetteki günün politikasınıda bilmelisiniz.

Düya politikasını bilmelisiniz.

Elbette konunuzu çok iyi bilmelisiniz ama iletişimsiz bir sanat ve kültür dünyasının çok zor olacağına inanıyorum.

Bende de bu doğrusu  epeyi gelişti.

BŞ: Gelişti ve hakikaten yüzünüzün ifadeside bir insana baktığınız zaman hemen bir güleryüz oluşuyor. Ben ona çok dikkat ettim. Pozitif enerji alıyor size bakan.

RP: Bunu sizde bana çok veriyorsunuz hemen söyleyeyim.

Dinamizminizle, bakışınızla, sesinizin tonu ile vurgularınızla, seçtiğiniz kelimler ile ve kelimelerin arka arakaya geliş hızı ile çevrenize pozitif ve genç bir enerji saçıyorsunuz.

BŞ: Çok teşekkür ederim.

Ben sizin müzayedelerinize vakit buldukça katılmaya çalışıyorum. S

izin orada gösterdiğiniz enerjiyi o sıradaki gösterdiğiniz enerjiye hayran kalıyor. Ve eve döndüğümdede çocuklarıma, kızım Nil'e , oğlum Kaan'a basit taklidinizi yapmaya çalışıyorum. Şimdi bakın çocuklar müzayededesiniz diyorum.

Bende şimdi Raffi Portakal oldum diyorum.

Kürsüye çıktım elimde de bir tane tokmağım var benim diyorum. Ve diyorum ki şimdi şu eserimizi sunuyoruz.  

10'num var, 15'im var, 20'mim var, 25'im var, 28'im var, 30'um var, satıyorum saaat, 50'im var, 51'im var. Böyle hoşlarına gidiyor.

RP: Ben korkmam hastalanmaktan artık müzayede günü. Siz gelirsiniz yerime.

BŞ: Estağfurullah çok hoşlarına gidiyor. Hakikaten o müzayedelerin özel havasımıdır?

Bu tür sizinle satın almak isteyen insanlar arasındaki o iletişim, ses tonunuz ve hakikaten o meblağları okurken ki ifade tarzınız o bir özel iletişimmidir?

RP: Çok güzel yorumlamışsınız. Çok iyi analizler yapmışsınız.

Oraya gelmek için, o noktada bulunmak için müzayedenin bütününden bir güven hissetmeniz lazım.

Kurgusunu iyi yapmış olmanız lazım.

Eserleri birbiri arkasına sıralarken daha önceden iyi bir sıralama yapmış olmanız lazım.

Satamayacaklarınızı göz önüne alıp arkasından kolay satabilecekllerinizi koyup ama genel kurguyu bozmadan eserleri çok iyi tanımanız lazım.

Eserlerde kimlerin ilişki kurabileceğini bilmeniz lazım.

Bunlar gerek şartlar ama yetmez.

O günkü politik durum, o günkü oradaki hava durumu , oradaki salonun ambiyansı , gelen katılımcılar, telefonlar, bunlar bütün o günkü showun ögeleri.

Benim görevim orada adil davranmak.

Benim görevim kimsenin peyini kaçırmamak.

Ama salondaki tansiyonuda hep dinamik tutmak.

Bir sempati ortamı içinde, hoşgörü sınırları içinde.

Bu çok kolay başarılabilecek gibi.

Pek değil ama,  babamdan çok örneklerini gördüm.

Kromozonlarında  işe yaradığını zannediyorum.

Sizde bana bu kadar iltifat ettikten sonra .

BŞ: Hak ediyorsunuz. Sizin rahmetli Sakıp Sabancı ile de sanat konusunda önemli ilişkileriniz vardı.

Hatta onun müzesinin oluşturulması ile ilgili katkılarınız oldu.

Muhakkak anılarınızda vardır .

Aklınıza gelen bir anınız var mı? Bizimle paylaşır mısınız?

RP: Hemen söyleyeyim.

Bir tanesi karşılaşmamızdır Sakıp Bey ile. Halen bilmiyorum tesadüfen mi bizim dükkana geldi ama babam o sırada tesadüfen benim dükkanımdaydı.

Sakıp Bey, Türkan Hanım ile birlikte geldiler.

Sene 1975'ler 76'lar civarı. B

ende 73'de henüz dükkanı açmışım.

Çok yeniyim.

Deneyimim az.

Ama babamın ve dedemin soyadını taşıyorum meslekte Portakal soyadını.

O otomotik olarak bana bir güven ve bilgide vermiş. 

 Dükkanım Nişantaşı'nda Mimkemal Öke sokakta  ve halen orada 34 yıldır.

O zaman sokaktan  arabalar sayılarak geçerdi. En yoğun geçen arabalar Harbiye Beşiktaş dolmuşlarıydı. 

O sarı pençeli kocaman  dolmuşlar.

Onlar geçerdi.

Birde baktık ki bir Mersedes geldi kocaman, park etme sorunu asla yok.

Oturduk Sakıp Bey ile sohbete başladık.

Babam da var.

Babam bir İstanbul ermenisi, onu değiminde Sakıp değil, Sakipti ismi .

Çünkü onu tanıyordu daha  evvel.

Ben senin çocukluğunu bilirirm dedi ve eski anılarını Hacı Ömer ile anlatmaya başladı. Sakıp bey ile biz sanat ve kültürden farklı  ve daha çok o günün politikalarını konuştuk.
Ecevit başbakandı.

Onlardan söz ediyorduk.

Bu bir iki saatimizi aldı.

Ben müthiş etkilendim Sakıp Bey'in doğallığıyla otantik konuşmasından , tavrından, liderlik vasıflarından inanılmaz.

Sakıp Bey gittikten sonra biz babamla ve dükkanda çalışanlar ile onlarda iki kişi bugünkü gibi değil.

Bir sekreterim vardı ve birde ofis boy .

Başka işlerde yapıyordu o tabii.

Oturup konuşmaya başladık.

Az sonra bir telefon geldi.   

Sekreter hanım bir yerdeydi ben açtım telefonu.

Ben Portakalla ile görüşmek istiyorum dedi.

Veriyim efendim ben oğluyum dedim.

Yok yok ben küçüğü ile görüşmek istiyorum dedi.

Ve beni evine çağırdı.

Evine gittim.

Evinde babadan kalan eserleri gösterdi.

Bunları bana bir fiyatlandırabilir misin?

Ekspertizini yapabilir misin ? dedi.

Bende o zaman bu günkü gibi yine çok kurallarım var.

Bir ekspertiz yapmak kolay değil.

Oturup çalışma yapmak lazım.  

Mukayese etmek laızm.

Onlardan biraz söz ettim.

Yok ağam dedi hemen söyle bir şeyler dedi.

Sakıp bey olmaz derken .

Alan yok satan yok söyle dedi.

Bende tek tek üç aşağı beş yukarı limitler çerçevesinde değerlendirmeyi yapmaya çalıştım.

Teşekkür ediyorum dedi.

Tam ayrılıyoruz ben dedimki;

Efendim evinizi gördüm, en kuytu yerlerini gösterdiniz ama sizi izliyorum televizyondan, basından Türk kültüründen söz ediyorsunuz ama burada Türk kültürünü gösterecek en ufak bir şey yok dedim.

Ne olabilir? Dedi. Tablo olabilir, hat  olabilir, gümüş olabilir .

Ya ağam dedi babam asmış bunları işte, vekili babamdan aldım  bana bunlar yeter dedi.
Efendim o kadar size misafirler gelip gidiyor yabancı özellikle , onların evlerinde saraylarında buradaki eşyaların çok daha güzelleri var.

Ama sizi ve ülkeyi tanıtan hiçbir şey yok sizden başka dedim.

Benim ihtiyacım yok dedi.

Peki dedim ayrıldık.

İki gün sonra telefon açtı.

O zaman adımı artık biliyordu.

Ağam gel sen akıllı laflar ettin, gel bana bir daha anlat dedi.

BŞ: Allah rahmet eğlesin.

RP: Amin. Bende çok emeği vardır.

Gittim Salıpazarındaydı o zaman holding binası orada başladık konuşmaya.

Hadi ağam başlayalım dedi ve bugünkü Sakıp Sabancı Müzesinin temelini attık.

Nasıl temelini attık?

Fikir temelini bilmeden attık.

Eser satın alarak.

Sonra bu eserler çoğaldı.

Bir koleksiyon amaçlı almadık.

Bir toplama amaçlı alındı.

Zevk ile alındı.

Ama daha sonra bir başka adım ona topladığım eserlerden Amerika'da Metropol müzesinde bir Hat sergisi yapıca Sakıp Bey o zaman Raffi dedi sen bana anlatıyordun bunların ne kadar kıymetli olduğunu ben şimdi daha iyi anladım.

Amerika'lı bizim eserlere bu kadar özen gösterip sergiliyorsa. S

ergi sonucu 450 bin kişi gezdi sergiyi. 

5 bin tane katalok satıldı.

Bu rakamlarda elinde olunca sen doğru anlatıyormuşsun dedi.

Hep kafasında bir müze yapayım meselesi vardı.

O bu fikirden sonra , bu oluşumdan sonra, o sergiden sonra gerçeklik kazandı.

Her şeyin temelini seven insandı.

Çok temelli bir şey yaptık.

BŞ: Allah rahmet eğlesin. Sizinde ellerinize sağlık. Güzel bir eser kazandırmak için aracı oldunuz, yardımcı oldunuz.

RP: Bana bu imkanı sağladı.

Sadece eser satın almadık onunla birlikte hayatın bir çok kısmını  birlikte yaptık.

BŞ: Şimdi sizinle bir kelime bir cümle oyunu oynamak istiyorum.

Bülent Şenver 'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Potakal .

Şimdi bir kelime bir cümle oyunu.

Ben size bir kelime söyleyeceğim ve o kelimenin size hatırlattığı ilk cümleyi söylemenizi isteyeceğim.

Kelime aşk cümle.

RP: Tebrik ederim ve teşekkür ederim bana böyle bir kelime seçtiğiniz için.

Aşk bir iletişim vasıtasıdır.

Aşk meslek sevgisidir bence.

Çünkü ben yaptığım işi aşk ile seviyorum.

Gördüğüm zaman iyi ve güzel bir şeyi müthiş duygulanıyorum.

BŞ: O zaman başarı oluyor değil mi?

RP: Sevdiğiniz şeyleri çok sık göremiyorsunuz hayatta öyle değil mi?

Hayatta da beraber olduğunuz karşı  cinsten insan  genelde ona karşı aşk duyduğunuzda ve bunu iş ile bütünleştirirseniz müthiş değil mi?

BŞ: Kelime evlilik cümle

RP: Kutsal bir iş.

BŞ: Kelime sanat cümle.

RP: Ülkeler arasındaki bir köprü.

BŞ: Kelime müzayede cümle.

RP: Artırma ama bir yere kadar.

BŞ: Kelime dürüstlük cümle.

RP: Hayatın kendisi.

BŞ: Kelime para cümle.

RP: Vasıta

BŞ: Kelime kültür cümle

RP: Olmazsa olmaz. Varlık sebebimiz.

BŞ: Kelime Türkiye cümle.

RP: Yaşadığımız toprak ve aşk.

BŞ: Kelime ölüm cümle.

RP: Kaçınılmaz.

BŞ: Kelime Raffi Portakal cümle.

RP: Keşke bir çakıl taşı kadar anımsanabilse.

BŞ: Çok teşekkür ederiyorum. Ağzınıza sağlık.

Şimdi sizden gençlerimize üç tane öğüt vermenizi isteyeceğim.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu  Sayın Raffi Portakal ile birlikteyiz.
Şimdi üç yap, üç yapma.

Gençlerimize üç tane gençler üç tane yapın diyeceğiniz bir.

RP:İşinizi, mesleğinizi çok iyi bilin.

BŞ: Gençler muhakkak yapın iki

RP: Dürüstlükten hiç mi hiç sapmayaın.

BŞ: Gençler muhakkak yapın üç

RP: İletişimi ve doğru zamanı iyi bilin. 

Doğru şeyler yapmak için.

BŞ: Gençler sakın yapmayın bir.

RP: Dürüstlükten şaşmayın.

Yanlış zamanda yanlış bir iş yapmaktan  hemen kaçının.

Düşman yaratmayın.

BŞ: Şimdide ben sizi kısa kısa sorularla yağmur damlaları gibi ıslatmak istiyorum. Islanmaya hazır mısınız?

RP: Terletmezseniz bir şekilde ben  ıslanmaya hazırım.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal ile birlikteyiz.

Şimdi soru yağmuru.

Yağmur damlası bir.

"Benim için önemli olan itibardır" cümlesindeki kullanılan itibar sizin için hangi özellikleri içermektedir?

RP: Öncelikle devamlılık, tanınma, mesleğinizdeki  dürüstlük ve elbetteki mesleki bilgileriniz.

BŞ: Çok parası olan bir insan parasını harcarken hangi konularda cömert olmalıdır?

RP: En çok yardım ederken cömert olmalıdır.

Yardım için cömert olması Hele bizim ülkemzin koşullarında zorunlu olarak görüyorum.

Eğer sanatsal soruyorsanız bunu , sanat eseri alırken kaçırılmayacaklar var, tekrar bulunabilecek olanlar var.

İşte onlardan kaçırılmayacak olanları imkanları varsa, sevgisi varsa ayırt etmesi ve kaçırmaması gerekir.

Orada da cömert olması lazım.

BŞ: İnsan davranışlarından hoşunuza gitmeyen bir davranış söyler misiniz?

RP: Riyakarlık.

BŞ: Biraz açarmısınız ne demek?

BŞ:   Farklı düşünüp bir kişi veya bir durum hakkında farklı davranışlarda bulunmak.

Örneğin birisinden hoşlanmıyorsunuz ama ona müthiş mültefik dvranıyorsunuz, müthiş iltifatkar  davranıyorsunuz ve onu önünde yüceltip, arkasından tekrar esas fikrinizi başkalarınla paylaşıyorsunuz.

BŞ: Sözü ile davranışı farklı olan.

İçi başka tavırları, sözü  başka olan riyakarlık.

En son hatırladığınız kulağınıza küpe olan olay var mı?

RP: Bir iş adamının kendini çok zorlu ve kuvvetli gördüğü dönemde etrafına şimdi açıklayamayacağım şekilde baskı kurması ve sonra kötü duruma düştüğünde çevresinde çok az dostu olduğunu görmesi insan davranışlarını ne kadar çok daha dikkatli olması gerektiğini beni uyradı ve bundan otuz seve evvel daha da önce kırk sene evvel müşahede etmiştim.

O zamanın çok önemli iş adamının taksi şöförüne olan borcunu , taksi şöförünün bizim dükkana gelip tahsil etmeye kalkması beni çok üzmüştü.

Yaralamıştı derinden.

BŞ: Bu kulağa küpe olması gereken , insan ne oldum diye değil ne olacağım diye düşünmeli.

Etik Değerler Merkezi kurucu üyesi Bülent Şenver  size gelse deseki Türkiye'de etik anlayışı bilincinin oluşturulması geliştirlmesi için bir şeyler yapmak istiyoruz ne yapalım diye size sorsaydı ona ilk önereceğiniz ne olurdu?

RP: Benide bu kurumun içine alın, birlikte derinlemesine çalışalım.

BŞ: "Biz adam olmayız" sözcüğüne katılıyor musunuz?

RP: Ben buna katılmıyorum.

BŞ: Biz adam oluruz.

RP: Elbette.

BŞ: "Devletin malı deniz yemen domuz" derler sizce bunu bizim kültürümüzden nasıl söküp atarız?

RP: Osmanlının iyi taraflarını almalıyız.

Gelenek ve göreneklerimize sahip çıkıp, güncel yaşamayı, modern yaşamayı bilmeliyiz.

Ama o günlerden kalan anlayışıda bugünkü vatandaşta dünkü kulun aynı olduğunu düşünüp devlet ile olan ilişkileri farklı yorumlamalıyız. Modern devleti iyi bilmeliyiz.

BŞ: Size göre başarı nedir?

RP: Başarı mesleğinizde farklı, öncü, eğer mümkünse tek olmaktır.

BŞ: En son ne zaman ağlamıştınız?

RP: Çok sık ağlarım. Kendimde kalacak anlatmayacağım ama çok yakın zamanda oldu.

BŞ: İş ile mi ilgili?

RP: Hayır değil,. Kişisel de değil. Birisi ile ilgili bir hastalık, öyle bir şey oldu.

BŞ: Ben sizi yağmur damlaları ile ıslattım.

Onun için müsaade ederseniz biraz kurulanalım.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal ile birlikteyiz.

Kısa bir aradan sonra yine hoş sohbetimiz devam edecek.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal .

Şimdi kurulandık.

Ben size bir etik vaka hazırladım. Müsaade ederseniz o etik vakayı ben size okuyayım, ondan sonrada bu durumda siz olsaydınız siz ne yapardınız diye size sormak istiyorum. 

Etik vakamız aynen şöyle.

Dilaver Bey büyük bir partinin genel sekreteridir.

Partisi yapılan seçimlerde başarısız olmuştur, milletvekili sayıları düşmüştür.

Seçim gecesi sonuçlar açıklanmaya başladıkça parti binasında genel sekreter üzülmeye başlar. Telefonlar çalar, niye böyle oluyoruz der.

Partililerle ilgili bir huzursuzluk oluşur.

Ve seçimlerde artık tamamiyle berlirlenmeye başladığı sırada gece yarısı çevreden sesler durmaya başlar.

Basın mektupları hadi bir açıklama yapın demeye başlarlar .

Genel sekreterde Dilaver Bey ne yapsın nel başkanı arar  bulamaz parti binasında. Hemen Genel başkanın evini arar. 

"Başkanım bir açıklama yapmamızı istiyorlar ne yapabiliriz?"

Genel Başkanda "Dilaver Bey sonuçlar bu kadar kötü .

Ben bu durumda çıkıp ne söylesem ?

Ben bir şey yapamam.

Sen durumu idare et. Bir şeyler söyle der."  

Ve telefonu kapatır. Kapatmadan öncede şöyle der;

Benimle konuştuğunu da kimseye söyleme.

Dilaver Bey telefonu kapattıktan sonra düşünmeye başlar. 

Çıkıp bir açıklama yapsam mı? B

aşkanla görüşmeden bu açıklamayı yaptım desem mi?  Demesem mi? Diye bir an tereddüt eder.

Sayın Raffi Portakal genel sekreter Dilaver Bey'in yerinde o gece siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

RP: Bu kesitten bakmak kolay değil.

Biraz daha geriye gidip oralara nasıl geldiğime , başkan ile olan ilişkime, başkan ile olan bağlılığıma , parti disiplininin var olup olmadığına .

Yalnız benimle ilgili değil çevreyide , onu bir süzgeçten geçirmek lazım.

Orada başkanın bir sözü var.

Açıklama yap, idare et .

Benimle de görüştüğünü söyleme. Burada ikili bir şey var.

Ya siz parti disiplini ile ilgili, partiniz ile ilgili o disiplin çerçevesinde öyle yürümüş ise işler , sizden de bu bekleniyorsa bunu söyleyip bir şekilde görüşüp görüşmediğinizi es geçebilirsiniz.

Yok böyle değilde bir çok batılıların söylediği alaturkavari  Ali'nin külahı Veli'ye, Veli'nin külahı Ali'ye gidiyorsa işler o zaman kendiniz istifa edip şapkanızı alıp gidebilirsiniz.

BŞ: Belki basın mensupları size sorabilir, başkan ile konuştunuz mu?

RP: Onu ben şöyle formüle ettim. Geçmiş meselesi o.

Eğer sizde disiplin varsa yalan söylemeyeceksiniz.

O sormakta serbest ben söyleyip söylememekte serbestim. Bir şey söylemem.

BŞ: Konuşmadım da demezdiniz.

RP: Geçiştirmeye çalışırdım. Ayrılırdım oardan.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Masanın üzerinde  bir kutu var. Orada da bir göster bin işit diye bri sorumuz var.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster bin işit.

Bu kutunun içerisinde size bir obje getirdim.

Bu objeye bakıp gençlerimize bir mesaj vermek, bu obje üzerinde konuşmak istiyorum.
Şöyle bir açalım bir sürpriz var bunun içerisinde çünkü sürpriz şu, içerisinde bir şey bulamayacaksınız.

Size getirmek istediğim obje kutunun içine sığmadı.

O yüzden kutuyu açtık ama getirdiğim objemiz buydu size.

Üzerinde konuşalım diye getirdiğimiz.

Bununla ilgili gençlerimize biraz bir şeyler söyleyelim.

RP: Memnuniyetle bu bir Çallı İbrahim tablosu.

BŞ: Nasıl anlaşılıyor ki bu?

RP: Hem üslubundan, hem imzasından.

Çallı İbrahim Türk Emperyalist döneminin en önemli ressamlarından biridir.

Yalnız resmi ve emeği ile değil, yaşamı ile de iniş çıkışları ile de sizin az evvel söylediğiniz sorduğunuz kelime aşkları ile de ünlü .

Atatürk ile olan arkadaşlıkları ve tanışmaları.

Onun portresini yapmış birkaç kez. İnönü'yle de olan hatta çatışmaları var.

Minik bir hikayeleri var onu anlatayım.

Bir portresini yapmış İnönü'nün.

Ona götürmüş. Uzun zaman kabul etmemiş İnönü.

İnönü derken İsmet İnönü.

Ve nice zaman sonra Çallı'yı kabul etmiş kendi mekanına ve o sırada da masanın üzerine koymuş İnönü portreyi, muhtemelen bir İnönü portresi o.

Ve muhtemelende Çallı İbrahim parasız kalmış, İnönü'ye kendi portresini yapıp bir para almak istiyor. Muhtemelen.

Buraları çok salih değil.

Çok açık değil.

Uzaktan İnönü'yü görmüş portrenin üzerine eğilmiş bakıyor.

Anlamış ki hava pek iyi değil kendisi hakkında. İnönü  öyle inceliyor .

Paşa paşa demiş yaklaşınca  o harita değil ona öyle bakılmaz demiş.  

BŞ: Yakından baktığı için .

RP: Tahmin edersiniz Paşa da almamış resimi diye söylerler.

BŞ: Bu güzel anıdan sonra gençlerimize buna bakarak nasıl bir mesaj verebilir siniz?  Ne diyelim onlara?

RP: Bu bir sanat eseri. S

anat eseri ile igili insanların bakışlarını ve ruhlarını zenginleştirecekleri en  önemli mecralardan biri.

Bunu size gençler ne söylediğine kulak vermeniz lazım.

Kulak vermek için dilini bilmek lazım.

Sadece ben sevdim, sadece bu benim gönlümü hoş tutmuyor.

Bu neye benziyor demek yerine dünya çapındaki sanatçıların izlerinden gidin anlamaya çalışın.

Dilini bilin. Dil de bilmek sizin çok iyi bildiğiniz gibi hemen üstten olmaz.

Temelini bilmek lazım. Sanatın temeli ne?

Resim ise Rönesansı'da bileceksiniz, Rönesans sonrasınıda bileceksiniz, Klasik dönemide bileceksiniz. 

İşte o zaman konunuzuda iyi bildiğiniz zaman ve bununla da birleştiğinde o zaman komple insan olup hem ailenize hem yurdunuza , hem dünya ya bir mesaj verebiliriz.

Birisyle konuşmaya başladığınızda bir yabancı ile , sözünüz çok geniş olur.

Öğrendiğiniz kulaktan dolma ufak sözcükler, cümleler, tümcecikler değil.

Derinliğine konuştuğunuzda o çok iyi anlaşılabilir.

BŞ: Ağzınıza sağlık. Gençlerimizle çok güzel mesaj vermiş olduk gençlerimize.

RP: Çallı İbrahim'in ışığı nasıldır? Niye manolya kullanırdı? Onlar ayrı bir tek başına ciddi bir zaman isteyen.

BŞ: O zaman ben onu böyle tutayımda o da bizimle birlikte olsun.

RP: Manolya'nın ışığı bize nasıl yansıtıyor.

Çalllı'nın bir çok süreçleri var.

Maşrallı  kadınlar süreci, Mevleviler, en önemlilerinden biri de manolyalardır.

Belki yüze kakın, belki yüzden fazla manolya tablosu var.

: Çok teşekkür ederim. Şimdide keşke kelimesini biz hayatımızda çok kullanıyoruz.

Bu keşke kelimesi ile dünyada söyleyebileceğiniz ne var?

RP: Ben keşke demem.

BŞ: Dünya ile ilgili her şeyi beğenirmisiniz?

RP: Keşke şöyle olmasaydı.

Ben gerçekçiyim Bülent Bey.  Var.

Benim keşkem ile değişecekse , koştura koştura keşke  diyeyim sabahtan akşama kadar.
Yanlış betonlaşmadan tutun, insanların birbirlerine saygısız davranışlarından tutun, ahlak meselelerine  bir çok şeye keşke diyebilirsiniz ama var.

Bunun çaresi nedir? Bir tek çaresi.

BŞ: Nedir?

RP: Onları, o keşkeleri söylemeyecek ortamı birlikte hazırlamak.

BŞ: Burada kulağınıza küpe olsun diye bir kutu görüyorsunuz.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal ile birlikteyiz . 

Şimdi kulağınıza küpe olsun  çubuk oyununu oynayacağız.

Bunun içinde çubuklar var.

Bunlardan bir tanesini seçmenizi istiyorum.

Bu çubukların üzerinde güzel sözler, atasözleri var.

RP: "Ateş düştüğü yeri yakar"

BŞ: Ne kadar doğru bir söz.

Bununla ilgili biraz konuşalım mı? A

teş düştüğü yeri yakar yani sizden başkası o ateşin sıcaklığını hissetmiyor mu?

RP: Hissederde o kadar hissedemez değil mi?

Hele bu hastalıklarda.

Bu negatif bir şey.

Negatif zamanlarda, ölümlerde, hastalıklarda ve işlerin kötü gittiği zaman gibi örneklerde çok iyi tanımlayan bir atasözü.

BŞ: Bir tanede müsaade ederseniz ben çekeyim sizin şansınıza .

Bakalım ondan ne çıkıyor.

"Terazi tartıyla her şey vaktiyle" diye bir söz.

RP: Az evvel timening dedik onun tarifi bu.

Her şeyi tartıp doğru dürüst yapacaksın.

Hesaplı kitaplı yapacaksın.

Ölçülü yapacaksın.

Her şeyi vakti ile vaktinde yapacaksın.

Ne erken ne sonra.

Bir bunun benzeri daha var.

"Herksin kantarı kuşağındadır."

Eskiden kuşaktaymış kantar.

Yani herkes birşeyi ona göre tartar. K

endi bilgisine, kendi parasına, kendi kuvvetine göre tartar.

BŞ: Herkesin kantarı kuşağındandır, belindedir anlamında.

Biz bunları gençlere söylediğimiz zaman gençler diyorlarki biz nasıl vaktimidir değilmidir diye anlayalım. 19 yaşında evleneceğim diyor .

Anne baba diyorki çok gençsin olmaz.

Hayır diyor benim için bu vakit tamam vakittir.

Bu vaktin doğruluğunu nasıl tesbit edecekler?

RP: Hangi işi yapıyorsanız, yaptığınız işin benzerini  dünyada hangi kurum yapıyorsa oradan  mukayese etmek lazımsa , buda öyle.

Genelde bakmak lazım yaş ortalaması kaçta evlenilirse iyi.

Bu genel bir cevap.

Özel bir durum var, bir daha böyle bir kız bulamam ben veyahut böyle bir erkek bulamam meselesi .

Hep erkeklere göre değil kızlara görede bakalım. O da var.  

O zaman işte herkesin kantarı belindedir.

BŞ: Her koyun kendi bacağından asılır gibi bizim atasözlerimizden.

Sizin yaptığınız bu iş ile igili bir genç  deseki bende Rafi Portakal olmak istiyorum.

RP: Ben arıyorum öyle birisini.

BŞ: Arıyor musunuz?

Üniversiteden mezun olup bende Rafi Portakal olmak istiyorum diyenler için bir şeyler söyler misiniz?

RP: Gelip beni tanısınlar.

Bir tek kelime.

Ben çok böyleyim, benim şu yolumdan gidin yerine ben belki kendime fazla önem veriyorum .

Gelip beni tanısınlar.

Onlara hiç olmazsa neler yapmak lazım geldiğini söyleyebilirim.

Ama çok kısa ve genel hatları ile mükemmel iki yabancı dil, sabırlı iseler sabretmeyi biliyorlarsa, güzel sanatlara karşı yetenekleri varsa, güzelden anlıyorlarsa , bir şeyi derinlemesine araştırmaktan zevk alıyorlarsa, mukayese etmek, analitik bir zekaları varsa, dürüstlerse kapım her zaman açık ayrıca.

BŞ: Özelliklede gençleri yetiştirmek için çaba sarfederim diyorsunuz.

Gençlere bu mesleği tavsiye ediyor musunuz?

Gençlerin bu meslekten para kazanıp zevkle yapabilecekleri meslek olarak bunu algılasınlar mı?

RP: Ülkenin kaldıraca kadarını  evet. Herkesin bir kapsitesi var.

BŞ: Arz talep bakıp

RP: Evet. Bir mahalleye kaç tane eczane lazım gibi bir şey.

BŞ: Bu tabloya yatırım yapmak ta tavsiye edeceğiniz bir şey midir?

Altın almak veya vadeli mevduat yapmak yerine, hazine bonosu almak yerine

RP: Bu kadarına benim aklım ermez ama aklımın erdiğini size söyleyeyim.

Doğru, iyi eser, iyi sanatçıdan iyi eser, kimse daha anlamadan , uyanmadan iyi eser. Bu bir avangart duruştur.

Çok kolay değildir.

BŞ: Onun içinde bilenlere danışmak gerekir.

RP: Birazda önsezi lazım. Bileni bulmak nasıl ön sezi gerektiriyorsa .

: Bu işe ben küçük bir yatırım ayırayım diyen ne kadarlık bir rakamla bu işe başlayabilir?

RP: Bin Lira ile bile başlayabilir.

BŞ: Çok güzel. Gençler hep zannediyorlar ki yüzbin Lira

RP: Onun için söylüyorum.

BŞ: Bin Liralık şeyleri sizde bulabilirler mi?

RP: Zaman zaman bulabilirler tabii.

BŞ: Tuzluklar hariç. Sizin öyle bir şeyiniz var değilmi?

RP: Benim dedemden babam, babamdan da bana geçti.

BŞ: İlk satışa sunulan ufak bir tuzlukmudur?

RP: O uğur, bereket getirirmiş.

BŞ: Bereket için yapılır. Ve de makul bir rakkamdır değil mi?

RP: Her zaman.

BŞ: Ve hemen sonuçlanabilen.

RP: Doğru. İyi gözlemlemişsiniz.

BŞ: İnsallah bir tuzluk alma imkanına kavuşurum ileriki müzayedelerinizde.

RP: Seve seve insallah.

BŞ: Bizim birde torba oyunumuz var.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakal ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunumuz.

Torba oyunumuzun özelliği şu içinde tombala gibi harf var.

Harflerin bir tanesini çekelim bakalım şansınıza hangi harfimiz çıkacak.

Ve o çıkan harf ile başlayan sizden bir kelime istiyorum.

İyi bir davranış doğru bir davranış için çekmiş olalım. "İ" harfi ile başlayan iyi davranış veya doğru bir davranış aklınıza geliyor mu?

Birine öğütleyebileceğiniz bir davranış olabilir.

RP: İncelik.

BŞ: Ne demek incelik.

RP: İncelik bence son derece önemli bir sözcük. İçinde büyük ve geniş değerler ihtiva eden bir şey.

Eğer yeterli inceliğiniz varsa kendi içinizde karşınızdakine kötü bir şey dahi , çok ince uslubuna uygun , çok makul anlatabilirsiniz.

Onu kırmadan, onu dökmeden.

Ama gerçeğide saptırmadan.

İkincisi ince bir ruha sahipseniz o zamanda baktığınız bir objeyide aynı tatla görebilirsiniz ve aktarabilirsiniz.

BŞ: Gençler nasıl kazanabilir bu inceliği?

RP: Bana sorarsanız elbetteki başta yetenek.

Doğanın getirdiği DNA'nın getirdiği bir şey ama bu hiç edinilmeyecek bir şey değil.

Çevre ile çok ilgili bence. Bazı çevre var ki ince davrandığınız zaman sizi bir yere atar. 

Aile, mahahalle semt.

BŞ: Bir tande de kötü bir davranış , yanlış bir davranış olabilir. Bakalım hangi harf

RP: "K"

BŞ: K ile başlayan  yanlış bir davranış veya kötü bir davranış.

RP: Kahpelik etmek.

BŞ: Ne demek bu kahpelik?

RP: Kahpelik herhalde hiç beklenmeden , kendisinden beklemediğiniz bir kişinin büyük bir ihaneti. 

Daha fazla kadın erkek ilişkilerinde kullanılan bir tabir gibi duruyor ama biz bunu daha genişletelim.

Sadece orada tutmayalım. Kahpelik etmemeye özen gösterelim.

Kahpelik edilecek durumlardan da uzakta durmaya çalışalım.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Ağzınıza sağlık.

Gençlerle tecrübelerinizi paylaştınız. İnsallah uzun yıllarda bizimle gençler için tecrübelerinizi paylaşmaya devam edersiniz. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Raffi Portakaldı.

Gençlerle tecrübelerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birkimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.

Rafi Portakal, Bülent Şenver
.


.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org