Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Raffi Portakal Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Müzayede
06.02.2008
Okunma Sayısı : 14073
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 5
Popülarite : 4,23
Verdiğiniz Puan :
 

 

Müzayede
Rafi Portakal
.
.
Yaşa dergisinde yayınlanan Sayın Umut Bavlı'nın benimle yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum...
.
.

Raffi Portakal (RP)
.
.


Müzayedeyi bir performans olarak değerlendirirsek iyi performans için nelere dikkat etmek gerekiyor?

RP: Müzayedede önce neyi sattığınızı çok iyi bilmelisiniz. Eserin en ince detayına kadar fark etmelisiniz. Çünkü 30 saniyelik bir zaman içerisinde gelebilecek herhangi bir sorunun cevabını mükemmel ve çok hızlı biçimde verebilmelisiniz. Duruşunuzla, bakışınızla o eseri adeta anlatmalısınız. Ayrıca her performansta en yüksek nokta ve aşağı iniş bulunur. Ama bundan salonla kurulacak iletişim de çok önemli. Salondan gereken karşılık alındığında iletişim çok daha başarılı olur. Tek taraflı bir başarıyı yakalayamazsınız. Eninde sonunda bir eseri takdim ediyorsunuz ve fiyatının artırılmasına yardımcı oluyorsunuz. Salondan reaksiyon almanız gerekiyor. Elbetteki vücut diliniz, sesiniz, eserleri sunuşunuzdaki sağlamlık çok önemli. Ayrıca salondaki kişilerin nerede oturduğunu daha önceden bilmek gibi beyinsel jimnastiğin ötesinde bedensel jimnastiğe de ihtiyaç olan bir iş.

Seyirciler açısından baktığınızda onların performansını neler etkiliyor?

RP: Hayatım boyunca kadın ve erkek ayrımı yapmadım. Ancak eserleri sunarken özellikle genç ve güzel hanımların sunmasını tercih etmedim. Çünkü benim için önemli olan eserlerin öne çıkmasıydı. Ayrıca sunan kişileri içimizde istihdam etmemiz de gerekiyor. Çünkü  sunum işi hemen kiralanan ve çalışmaya başlayan insanlarla gerçekleştirilmiyor. Sizinle uzun süredir çalışmayan insan, o eserin inceliğini, niteliğini ve önemini ne kadar anlatırsanız anlatın hemen kavrayamaz. Eserleri sunan arkadaşlarımız uzun yıllardır bizimle çalışan kişiler. Eserlerin hangi zorluklarla bize ulaştığını, sıralamasını biliyorlar. Temizlenmesini kendileri yapmış, taşımaya yardımcı olmuş kişiler. Dolayısıyla eseri taşırken eserin ağırlığını bildikleri gibi benim vücut dilime de çok hakimler. Ayrıca önemli bir nokta olarak bizim salonlarımızda alkol verilmez. Artışın, eserin niteliği dışındaki  unsurlardan kaynaklanmaması için çalıştım. Bu benim üslubum. Bütün müzayedelerde geçerli bir kural değil.

İşinizi insanları anlamaya teşvik etmek olarak niteleyebilir miyiz?

RP: Öncelikle oraya koyduğumuz eserleri uzun eleklerden geçirip koyuyoruz. Fiyatına, kalitesine inandığımız eserleri sunuyoruz. Burada bir çok sorumluluğu birden taşıyoruz. Çok üst fiyatlara satmak performans gibi gözükse de eserin  fiyatının bir kereye mahsus anormal artışının doğru olmadığı kanaatindeyim. Ben bir maraton koşucusuyum. Eseri çok üst fiyata satmanın negatif etkileri olur. Eseri alan kişi pişmanlık duyar. Benzer eserlere sahip kişiler, eser o değere sahip olmadığı halde eserlerinin fiyatının öyle olduğunu zannederler. Bir tarlaya üç beş yağmur damlasının düşmesi, tarlanın sulandığı anlamına gelmez. Damla düştüğü yer kadar ıslatır. Ben olabildiğince nötr kalıyorum. Eseri iyi sunabildiğime inanıyorum. İyi katalog yapıyorum. Güven unsurunu diri tutmaya çalışıyorum. Performansımla, duruşumla formda olmaya özen gösteriyorum. Ama artması için çok özel bir çaba sarf etmem. Tabii bazı özel haller olabilir. Örneğin bağış müzayedeleri bambaşka bir performanstır. Orada kendim ya da müşteri için bir şey istemiyorum. Toplum için, sosyal bir olgu için para istiyorsam hiç çekinmem.

Bu anlamda denge unsurusunuz…

RP: Denge unsuru olmaya özen gösteriyorum. Çok pahalı satmaktansa ederine satmayı isterim.

Dünya sanat borsasının değeri yaklaşık 25 milyar Dolar, Türkiye’nin  ise 25 milyon Dolar. Bu uçurumun nedenleri nelerdir?

RP: Türkiye’nin sanat borsası son yıllarda artış gösterdi. Yaklaşık 50 milyon Dolar olduğunu söylesek bile bu Batı’da bir tablo fiyatı değil. Türkiye’de geçmişin fotoğraflarına baktığımızda bugün yaklaşık 100 bin Dolar’a sattığımız Nazmi Ziya eserlerinin fiyatı yaklaşık 30 yıl önce 5 bin Dolar’dı. Bu eser zaman içinde üzerine değer mi kattı? Hayır. Aynı eser, ancak Türkiye’de anlayış ve zenginlik, zengin kitle değişti. Zaman içerisinde Türkiye’deki eserlerin fiyatı da artacak ve Türkiye’deki zenginler uluslararası anlamda zengin olduğunda uluslararası anlamda sanat eserlerini almaya çalışacak. Ancak Türkiye’nin eserlerinin bu kadar büyük fiyatlar etmemesinin bazı nedenleri var. Öncelikle bu eserin uluslararası değeri olması için dünyada sirkülasyonunun olması gerekiyor. Bir Picasso’nun dünyanın her tarafında alıcısı var. Londra’da satılan bir Picasso eserini Çinli alıp evine götürebilir, Türk de. Tabii çok özel eserler hariç. Bir de bizim sanat eserlerimizin yurdışına çıkması yasak. Uluslararası sanat eserlerimize baktığımızda hatlarımızın uluslararsı değeri olduğunu görüyoruz. Ancak kişisel olarak Türkiye’de eserlerin yurtdışına çıkarılması yasağının faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü sanat eserlerimizin hala biraz korunmaya muhtaç olduğunu hissediyorum. Dolayısıyla çok kolay dışarıya gidebilir. Sanat ve kültür eserleri yurtdışına gitti mi bir daha zor geri gelir. Bence milli zenginliğimiz bu. Eserlerimizi korumak zorundayız ve bu ancak sanat piyasasının güçlenmesiyle olur.

Dünyada kapital entelektüel kesimin elinde ve sanatın gelişimi destekleniyor. Türkiye’de ise kapitalin uzun yıllar boyunca entelektüel kesimin elinde olmamasının Türkiye’de sanat piyasasına etkisi nedir?

RP: Fransız ihtilali 1789’da gerçekleştirilirken aynı tarihte III. Selim tahta çıkıyordu. Fransız ihtilali’nin içinde, önünde , arkasında hep sanayi devrimi vardı. Biz ise 200 yıl sonra onları yakalamaya çalışıyoruz. Burjuvamız henüz doğuyor. Sanayicilerimiz henüz gelişiyor. Ford fabrikasının sahiplerine baktığımızda yüz yıllık geçmişleri olduğunu görürsünüz. Koleksiyonlarını 60 yıl önce yapmışlar. Eserlerini Picasso’nun kendisinden almışlar. Biz bu süreçleri ne yazık ki çok geriden takip ediyoruz. Yine de içimizi ferahlatalım. Kore bugün dünya devlerinden biri, ancak orada da durum çok farklı değil, Ben çok daha önemli şeyler olduğunu zannediyordum. Öyle olmadığını gördüm.

Tüm bunların yanında ekonomi, kültür ve eğitimin etkisi nedir?

RP: Yüzde yüz etkileri var. Minimum bu üçlü yan yana örtüşmedikçe durum ne yazık ki kaotik oluyor. Yalnızca bilgiyle değerlendiremezsiniz. Yalnızca parayla da yanlış işler yaparsınız. Üçünün bir arada gelişmesi gerekiyor.

Sanatseverlerde eserlere ilgi olarak neler değişti?

RP: Türk alıcısı çağdaş eserlerin  yüzüne bakmıyordu.  Dili farklıydı. Dil derken, gerçek anlamda lisanı kastediyorum.  Sanat bir dildir. Çince bilmiyorsanız, karşınızdakinin ne kadar iyi Çince konuştuğunu değerlendiremezsiniz. Sanat da öyledir. Bu dili bilmek zorundasınız. Şu an hepimiz kendi içimizde giderek çağdaş sanat eserlerinin dilini kavramaya çalışıyoruz. Ne kadar kavrarsanız, o dili iyi konuşanla konuşmayanı ayırt edebilirsiniz. Böylece değerlendirmenizde , ona göre ödeyeceğiniz fiyat da farklı olur. Yalnızca para değil, doğru değerlendirmeyle duvarınızı güzel bir eserle süsleyebilirsiniz. Giderek bunu ayırt etmeyi öğreniyoruz. Türkiye şu an bu seviyede ilerliyor. Çağdaş sanata daha yoğun ilgi gösteriliyor. Ayrıca klasik sanat eserleri ülkemizde çok az üretildi. Çok az sanatçı ve çok az sanat eseri var. Bu sanat eserleri arasında da çok az şahaser var. Bunlar da giderek belli başlı koleksiyonlarda ve müzelerde yer almaya başladı. Sanat piyasasında bunların yerini bir başkası dolduracak,  başka bir çare yok.

Tokmağı kızınıza devredince neler yapacaksınız?

RP: Emekli olacağım. Bu devir biraz soyut bir kavram. Üzerimden yükler kalksın istiyorum. Bir de bir iş yapıyorsanız, onun devamının emin ellerde olduğunu görmek istersiniz. Biraz böyle bir şey istiyorum. Yine işin içinde olacağım.

Size ulaşmak çok zor. Yoğun programınızda neler oluyor?

RP: İşimiz çok detaylı. Bir yandan sanatçı, zanaatçı,alıcı,satıcı diğer yandan ofisteki elemanların eğitimi,galeridekilerin eğitimi, P Dergisi’nin içeriği, reklamları, ingilizcesi,editörlüğü, müzelerde bağlantısı, yönetim kurullarındaki görevlerim,özel koleksiyonlarla ilişkilerim ile hobilerim programımı dolduruyor. Beşiktaş’lıyım ve bugün Beşiktaş futbol takımının antremanına gittim. Oraya dergi götürdüm. Futbolcular beğenmeseler bile akıllarında birkaç şey kalsın istedim. İngilizcesini de götürdüm ki yabancı futbolcular baktıklarında “Türkler doğru dürüst işler de yapıyor. Böyle dergi çıkarıyorlar” desinler istiyorum.

Bir anlamda sosyal sorumluluk çalışması olmuş…

RP: Öyle sayılabilir. Göndermekle yetinmiyorum kendim götürüyorum. Nereye konulacağına özen gösteriyorum. Nasıl konması gerektiğini öğretiyorum. Tercüman arkadaşlara dergiyi anlatıyorum, önce onların benimsemesini sağlıyorum. Tercüman benimseyince içim rahat ayrıldım. Ama kontrol etmeyeceğim demek değil. 15 gün sonra ne olup bittiğini görmek için gidip bakacağım.

Dedeniz ve babanız yolu açtılar, siz kendi adınıza onların açtığı yolda neler yaptığınızı düşünüyorsunuz?


RP:
Her şeyden önce mirası reddetmedim, kabul ettim. İnsan gençken daha egoist olabilir. Biraz bunlardan uzak durmuştum. Babam benim hocam, eğitmenim,ustam ve rakibimdi. Çünkü aynı işi yapıp baba-oğul olursanız bu kaçınılmazdır. Zamanında çalışmalar oldu, ancak zaman içerisinde birlik olduk. Bugünkü bakışımın en önemli etkeni babam oldu. Bazı şeylere sahip olduğunuzda özellikle gençken kıymetini bilmezsiniz. Bana gelip dedemi anlatırdı, önem vermezdim. Akrabalarımızdan biri Sultan Abdülhamit’in maliye nazırı Mikal Portakal Paşa’ydı. Hiç önemsemezdim. Böyle bir şeyi seçerek, böyle bir ailenin çocuğu olmayı düşünmediğim için bir katkım olmadığını inanırdım. Bu anlamda düşüncelerimde bir değişiklik yok. Ancak zaman içerisinde bunu sahiplenip korumak  duygusu gelişti. Geleceğe aktarmak bilinci yerleşti.

Bu anlamda Maya Hanım’dan neler bekliyorsunuz?

RP: Hayal kurmam. Bende hayal yok, gerçek var. Bakacağız ve ne olacağını  göreceğiz.

Eserler elinizden geçerken içinizin sızladığı anlar oluyor mu?


RP:
Tabii ki oluyor. Ancak bu arada inanılmaz derecede profesyonelim. Aynı anda hem kıskanılacak kadar hem de aptal sayılabilecek kadar profesyonelim. Yarın çok yüksek fiyata gidebilecek çok prestijli bir eseri gözümü kırpmadan satarım. Kalbimde bir sızı olur ama satarım. Bu, bir yandan kıskanılacak diğer yandan aptal bulunabilecek profesyonel tarafım. Ancak bundan mutluyum. İlk günden beri böyle olmasaydım Raffi olamazdım diye düşünüyorum.

Obje fetişizmi olarak değerlendirebilir miyiz?


RP:
Bende yok, bundan hep uzak durmaya çalıştım. Mülkiyet duygusunu ve obje tutkusunu törpüledim.

Elinizden geçen maddi ya da manevi açıdan  en değerli, içinizi sızlatan parça hangisi oldu?


RP
: Çok fazla.

O zaman çok sızınız var.

RP: Evet, içimde çok sızı var. Ama güzel sızılar.

2007’de Türkiye’de en önemli sanat olayı neydi?

RP: Sanat fuarlarının performansları üst düzeydeydi ve sergiler genelde başarılıydı. Müzeler işlevlerini yerine iyi getirdiler. İyi sergiler yapıldı, iyi sergiler getirildi. İy bir korumacılık zihniyetinin gelişmesine katkı sağladılar ve sanat severlerin iyiyi ayırt edebilmelerine imkan tanıdılar. Müzelere gelen insanların, evlerindeki eserlerle karşılaştırma yapıp yeni satın almalarında daha dikkatli olmalarına, kaliteli olana yönelmelerine etki ettiğini umut ediyorum. Ayrıca İstanbul Bienali dünyada çok ses getirdi. Bu yıl Art Basel ve Venedik Bienali’ne gittim. Onların geçmişi, ülkeyle bir bütün olmaları, uluslararası duygular ve kapitalin oraya akması inanılmaz. Dünyanın kuvvetli bankalarından Union des Bangues Suisse (UBS),  Art Basel’e sahip çıkmış ve dünyanın dört bir yanından müşterilerini getiriyor. Özel seminerler verip davetler organize ediyor. Hem kendi tanıtımını hem Basel’in tanıtımını gerçekleştiriyor. Sanatın gelişmesinde, desteklenmesinde rol oynuyor. Bizim de sanatın gelişimi açısından bu tarz desteklere ihtiyacımız var. İstanbul Bienali çok önemliydi ve sanat çevrelerinin dışında birçok noktada ses getirdi. Tüm bunlar sanat piyasası için bence olumlu gelişmeler. Ülkemizde sponsorluk sisteminin de gelişmesi lazım, İnsanlar bir yere destek olduklarında bunu bir kayıp olarak görüyor. Ancak bunun bir kayıp değil, getiri sağladığını hissetmesi lazım. İyi bir sanat eserine, sanatçıya sponsor olmak esasında kurum açısından büyük getiri sağlar.

Sizce Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?

RP: Kimlik sorunumuz olduğunu düşünüyorum. 21. yüzyıla gelmiş olmamıza rağmen kendimizi çok iyi tanımlayamadık. Batılı isek Batı’nın neresinde ve nasıl duruyoruz. Doğulu isek neresinde ve nasılız, dün neler yaptık, yarın neler yapacağız, bağlarımız nelerdir tam tanımlayamadık. Belli şeyleri bilerek, bazılarını  bilmeyerek, bir kısmını da yanlış bilerek yetiştirildik. Hepimiz öyle eğitildik. Eğitimde, sağlıkta ülkemizin sorunları var. Güneydoğu’da da büyük  bir sancımız var, Türkiye Cumhuriyeti 85 yıllık genç bir cumhuriyet. Ancak Bulgaristan ve Romaya’yı kıskanmamak mümkün değil. Komünist dönemdeki baskıcı ve sistemli kültürel yardım Batı’ya entegrasyonlarını kolaylaştırdı. Türkiye’nin kültür ve sanat alanında yatırımlara büyük ihtiyacı var.

.
.


.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org