Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Sezen Cumhur Önal Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Dostum Frank Sinatra
03.08.2007
Okunma Sayısı : 9982
Oy Sayısı : 9
Değerlendirme : 4,11
Popülarite : 3,92
Verdiğiniz Puan :
 

 

Yıllardan Sonra Yine Dostum Frank Sinatra  
Sezen Cumhur Önal
.
.
.

Yıllardan Sonra Yine Dostum Frank Sinatra  

Bir dostumu kaybettim değerli müzikseverler... 9 yıl geçti üstünden...

Anıları, şarkıları hala dün gibi canlı ve taze... En zor, en kötü ve en mutlu olduğum zamanlarda o vardı... Yaz, kış demezdi, gece gündüz demezdi, gelirdi... O çok vefalı bir dosttu...

“Bir gece iki yabancı birbirine bakıyordu Aşkı arayarak. İlk görüşte aşık olan iki yabancı Sonsuza kadar seveceklerdi birbirlerini...” dediğini duyardım. “Strangers in the Night”

O, çok eski dostumdu... Yolda, sinemada, barda veya garda rastlardım ona.

“Senin yanında kendimi çok genç hissediyorum. İlkbahar gelmiş sanki. Sen gülünce, mutlu oluyorum” derdi. “You Make Me Feel So Young” Anılarla tütsülenen akşamlarda, yüreklere seslenirdi eski günlerden, “Artık yarınları unutalım. Çünkü yarınlar hiç gelmez Şimdiki zamanı yaşayalım gönlümüzce” “Forget Domani” Yıllarca umut çiçekleri dağıttı... Duygularımı ve tutkularımı paylaştı. “Dilek havuzunda, üç umutlu aşığın, attığı üç para mutluluğu arıyor. Talih hangisine gülecek bilinmez” derdi o gençlik günlerinin sesiyle. “Strangers in the Night, You Make Me Feel So Young, Forget Domani ve Three Coins in the Fountain...” Dostumun kartvizitinden birkaç isim bunlar. Beş çizgili müzik evreninden dağılan ışıklar... O yalnız benim dostum değildi. Yedi iklim aşkı onun soluğunda yaşadı.

Yeryüzünde o kadar çok dostu vardı ki... Tüm aşıklar onun dostlarıydı... Her gittiği yerde, her iklimde, onun için çarpan birçok yürek vardı. Yüzyılın sesi Frank SINATRA, işte böyle bir dünyayı bırakıp gitti. Acaba gerçekten gitti mi? Bana kalırsa, HAYIR, gitmedi. O altın hatıralarımızda yerini aldı. 1998 yılının Mayıs ayının 14 Perşembe gecesi Los Angeles’taki Cedars Haastanesi’nde hayata gözlerini yuman Frank SINATRA, artık hülyalarımızda. O günden bu yana anılarıyla hep aramızda. Ezgileri ve filmleri eski de olsa, şimdi daha kıymetli dinlenmekte ve seyredilmekte. Şimdilerde Tokyo’da, Paris’te, New York’ta anılmakta. “New York New York”

“Geceleri hiç uyumayan bir şehirde uyanmak. Ve kendimi en tepede görmek istiyorum, New York New York. İşte küçük kasaba sıkıntılarım yavaş yavaş bitiyor. Ve sana geliyorum, yeni bir başlangıç yapmak için New York New York”

“New York New York” yüzlerce defa çalınmakta, binlerce defa satılmakta. Yıllardır arkasından bir tümce yankılanmakta. “Ah nerde Frankie Boy...” Radyo Günlerinde O’nun sesiyle kurduğumuz tek taraflı bir dostluğumuz vardı. Frank SINATRA zaten beni pek tanımazdı... Nereden bilecekti, dünyanın öteki ucunda, bir Türk radyosunda O’nu öve öve göklere çıkaran, zevkle, keyifle plaklarını çalan disc-jockey’i... Evet nereden bilecekti, eğer ben, yıllar önce Paris’te, emprezaryosu Jim MAHONEY’e SINATRA’ya olan hayranlığımı söylememiş olsaydım. Jim MAHONEY’e söylediğim birkaç göz kamaştıran cümleyi duyunca çok sevinmişti, gülmüştü, ağzı kulaklarına varmıştı. “Teşekkür ederim” dedi.

Radyo Günleri... 60’lı yılların Radyo Günleri... Radyolarda disc-jockey programlarında üç arkadaşız. Tüm Türkiye’de Batı müziği sevenler bizleri dinliyor. Aykut SPOREL, Jazz’a düşkün... Fecri EBCİOĞLU, Amerikan şarkılarına hayran... Ben de Akdeniz müziğine tutkun... İspanyol, Fransız, İtalyan ve Latin ezgileri sunuyorum “Plaklar Arasında” programında. Aramızda zevk yarışı var...

Hangi türden daha güzel örnekler bulup sunacağız diye uğraşıyoruz. Bir gün farkettik ki, programlarımızda hepimizin, en çok plağını çaldığı şarkıcı: Frank SINATRA... Evet Frank SINATRA, bizi ve müzikseverleri yüreğinden yakalamıştı. Sesi çok özeldi, güzeldi, duyguluydu.

Okyanusun ötesinden sesleniyor. O herkesin sevgilisi. Her şarkısını sunarken sözcüklerin manasını açıklamaya çalışıyorum. İnsanlar kendilerinden geçiyordu. Herkes tutkulu... “My Funny Valentine” “Benim şeker sevgilim. Tatlı komik sevgilim. Sayende tüm kalbimle gülüyorum. Kal küçük sevgilim kal. Her gün bizim için aşıklar günüdür” Radyo milli eğlencemiz. Televizyon yok, diskotek yok... Radyolarda Frank SINATRA’yı “Her ezgisi bir sevda tablosu” gibi gönül ve göz kamaştıran sözcüklerle sunar, sonra da O’nu dinlerken, şarkıda kendimizden geçerdik.

Dinleyici memnun, biz memnun... O günlerde genç Frank SINATRA’nın bir şarkısı gönüllerimizde solmuş rüzgarlar estirmişti: September of My Years... “Birgün çevrene bak... Vakit yaz... Ertesi gün çevrene baktığında Sonbahar gelmiş olacak...” Sonra da Jennifer JONES ile William HOLDEN’ın oynadıkları ağdalı bir aşk öyküsü “Love is a Many Splendored Thing”... “Aşk hayatın sebebidir. Aşk harikulade bir şeydir.

Altmışların kuşağı... Dünya romantiklerin... Romantiklerin başı Frank SINATRA... Ezgiler tutkuların doruklarında... Kadınlar da Ajda PEKKAN, Tülay GERMAN ve Gönül TURGUT genç isimler... Ayten ALPMAN, Rüçhan ÇAMAY, Ayferi ve Sevinç TEVS günün yıldızları...Hepsi de Frank SINATRA hayranı... Frank SINATRA şarkıları söylenirken Türkiye de Türkçe sözlü Batı müziği modasını başlattık. Ben bir de isim buldum: Aranjman Modası... Yabancı bestelere Türkçe sözler yazıyoruz... İki kişiyiz... Ben ve rahmetli Fecri EBCİOĞLU... Kimisi kızdı, karşı çıktı, kimisi alkışladı. Fecri EBCİOĞLU, baktı ki Frank SINATRA şarkıları çok seviliyor, bir SINATRA şarkısını alıp, Türkçe sözler yazdı: “İki Yabancı” “Gece karanlık, eller birleşmiş. Gece karanlık, kalpler sözleşmiş. İki yabancı tanışmışlar böyle” Ajda PEKKAN bu şarkıyı öylesine güzel okudu ki... Şarkı herkesin dilinde... Genç yönetmen Türker İNANOĞLU da, şarkıyı filmde kullandı. İki Yabancı modası Türkiye’yi sardı... Frank SINATRA’nın haberi yok ama, Ajda’yı dinleyen herkes Frank SINATRA’nın kulaklarını çınlatıyor... Başta sevgili dostum Türker İNANOĞLU... Tabii ki erkeklerde İlham GENCER, hepsinin ustası, öncüsü, Frank SINATRA şarkıları söylüyor... Tabii “İki Yabancı” da var. Tanju OKAN, Ertan ANAPA, Alpay, Berkant, Özdemir ERDOĞAN, Mehmet TANERİ ve Şevket UĞURLUER... Hepsi, evet hepsi Frank SINATRA şarkıları söylüyorlar. radyo ortamında, SINATRA’nın şarkıları hayatımızdan bir parça oldu. Fecri yazar da ben durur muyum? Yarışıyoruz... ben de yazdım... Ertan ANAPA okudu, Tanju OKAN okudu... Bu moda okyanusu aşıp, Avrupa’ya sıçramış. Bizim radyolar İki Yabancı ile çınlarken, aynı şarkı Fransa’da Ricardo’nun sesinde, “Etrangers Dans La Nuit” oldu. Tam o sırada, benim tavsiyemle Tanju OKAN’a Fransa yolu göründü. Leo MISSIR İstanbul’da dinlediği Tanju OKAN’ı Paris’e davet etti. Türk dostuydu ve OKAN’ın sesini beğenmişti. Tanju bu fırsatı kaçırmadı. Fransa’ya gitti ama şarapları da ihmal etmedi. Paris’te, Seine kıyılarındaki meyhanelerden, vakit bulunca Fransızlar’a, Fransızca bir Frank SINATRA şarkısı armağan etti. “Shadows of Your Smile”, Tanju’nun sesinde “Ton Sourire” oldu. Sevgili Frank SINATRA. Beş çizgili evrende, bir dünya markasıydı. Benim dostumum sesinde Radyo Günlerinin büyüsü vardı. Şarkılarında, sözlerini yazdığı bir tek şarkı olan “I am a Fool to Want You” radyolarda, programlarımızda en fazla istek alan parçalardandı. “Seni sevmekle ben bir deliyim. Gerçekleşmeyecek bir aşkı istemekle, Ben bir deliyim Fakat hayattaki tek gerçek aşk bu.

İşte benim dostum, böylesine duygulu bir insandı. Yüreği duygu yumağı insanlara seslenirdi.... Bir de O’nun bir diğer yüzü olduğunu söyleyenler var... O’nu suçlayanlar, kötü sözleri ona yakıştıranlar var... Bildiğim kadarıyla bu kristal kürenin diğer yarısında kara bulutlar kaplı... Karanlık adam, mafyanın gizli adamı, yer altı dünyasının sırdaşı, yandaşı gibi sözler duyuldu yıllarca. İnanması güç, ama bu söylentiler arasında, bir gazeteci bunları araştırıyor ve yazıyor... Adı Kitty KELLY... Kitabın adı: His Way... Kitap, yayımlandığı zaman Amerika’da büyük yankılar uyandırmıştı. Bu suçlamaları dostum Frank SINATRA asla kabul etmedi. Onun yaşam öyküsünde o dönemin soluğu vardı. İyisiyle kötüsüyle yaşama karşı yaptığı bir savaş vardı Frank SINATRA’nın. Zirveye çıkmak kolay olmamıştı.

Gerçek adı Francis Albert SINATRA olan sanatçının hikayesi 1915 yılında, New Jersey’deki İtalyan mahallesi
Hobakan’da başladı. New Jersey, o zamanlar İrlandalı gangsterlerin ve sendika ağalarının denetimindeydi. Sicilyalı olan babası, işsiz bir boksördü. Annesi ise ebelik yapıyordu, birkaç defasında yasadışı kürtaj yaparken yakalandı. Böyle bir ortamda, ekonomik krizin getirdiği güç yıllarda, güçlükler içinde büyüdü SINATRA. O dönemde, mafya ile ilişki kurmadan, eğlence dünyasında ayakta kalmanın mümkün olmadığını söylemişti bir defasında gazetecilere. Gerçek olan bir şey vardı ki; mafya babalarının Hollywood sineması üzerindeki müthiş etkisi, oyuncuların ve film stüdyolarının geleceğini belirliyordu. İşte SINATRA böyle bir ortamda şöhreti yakaladı.

Çeşitli barlarda şarkı söylerken, Swing’in kralı Harry JAMES orkestrasından sonra Tommy DORSEY orkestrasına geçti. Kısaca dönemin devleri hep ona eşlik ettiler. Savaş yıllarında kadınların sevgilisi oldu. Sinemaya geçti. Baş döndürücü bir şöhretin doruğuna tırmanırken 50’li yıllara gelindiğinde şansı döndü, yıldızı adeta söndü. Kimse adını anmaz, kapısını çalmaz olmuştu. Ne plak, ne film...

Onun hayatının dönüm noktası “From Here to Eternity” olmuştur. 1953 yılında James JONES’un “İnsanlar Yaşadıkça” adlı romanından perdeye aktarılan aynı adlı filmde “Çavuş Maggio” rolünde sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Yılın En İyi

Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını aldı. Amerikan Dram Sanatları Akademisi’nin Oscar ödülü ile yeni bir kimlik kazanmış oldu. Artık o yalnız taş plaklardaki sesinde, soluğunda, şarkıların güzelleştiği bir şarkıcı değil, aynı zamanda beyaz perdede de gönülleri büyüleyen rollerde oynayan bir aktördü. Frank SINATRA, bundan sonraki yaşamında “şarkıcı aktör” diye anılacaktı. Bundan sonra , yaşamın bu yeni döneminde, filmler, şarkılarla, ödüllerle süslü, herkesin belleğinde yer edecek olan baş döndürücü bir ömür sürecekti. Yüzyılın şarkıcısı olarak da, hayata veda edecekti.

Bir şarkıdır “My Way” bilirsiniz. Öyle bir şarkıdır ki, Frank SINATRA’nın tüm yaşamını kucaklar. Her dinleyişimde bana Radyo Günlerini anımsatır. Eskiler bilirler, bir dönem İstanbul’un sen seçkin lokali olan İbrahim DOĞUDAN’ın ünlü Kervansaray Gazinosu’nda sevgili dostum Sinan BABİLA’nın yönetiminde hep yabancı vedetler çalışırdı. Gazetecilik yıllarımda İstanbul Hilton’da karargah kurduğumuz günlerde İstanbul, Ankara, İzmir radyolarında DJ programları yaptığım sıralarda, dışarıdan gelen yabancı yorumcuları Kervansaray gecelerinde takdim etmek bana verilen çok zevkli bir görevdi. Böylece, dünya şöhreti olmuş sanatçıları yakından tanımak fırsatı bulmuştum. Bir gün, bir genç Fransız şarkıcı geldi İstanbul’a; Jacques REVAUX. Güzel sesli, zarif bir delikanlı... Her gece beraberiz. Kervansaray’da iki hafta birlikte çalıştık. Hatta Bob AZZAM’ın da İstanbul’da çalıştığı günlerde birlikte eğlendik. O zamanlar dikkat ettim; sahnede her gece hep kendi bestelerini söylüyor, şarkıları, şarkıcılığından daha güzel.

Nereden nereye... Bir gün baktık ki Avrupa’da yıldızı parlamış. Dalida, Johnny HALLYDAY onun şarkılarını söylüyor. Hatta Paris’ten dostum ünlü Claude FRANCOIS ile birlikte yaptıkları “Comme d’Habitude” adlı bestesi bir gün unutulmaz “My Way” olarak çıktı karşımıza. 50’li yılların sonunda Türk müzikseverlerine radyo programlarımda ilk defa sunmaktan keyif aldığım Paul ANKA, hani şu “Diana, You Are My Destiny, Adam and Eve” gibi şarkıları söyleyen ünlü Paul ANKA, nereden bulup dinlediyse, çok beğenmiş olacak ki oturup bu şarkıya İngilizce sözler döşenmiş, ve bunu Frank SINATRA’ya armağan etmişti. Aslında bu dünya müziğine bir armağandı.

Unutulmamalıdır ki sevgili dostlar, herkesin hayatında bir iyi veya kötü yol vardır.

Son perdeye geldik şimdi
Her şeyi açıkça söyleyeceğim
Tek bildiğim gerçeği
Dolu dolu bir hayat yaşadım
Her türlü yoldan geçtim
Hep kendi bildiğim gibi yaptım
Pek pişmanlık da duymadım
Ne gerekiyorsa onu yaptım
Biliyorum, bazen sınırları aştım
Hayata karşı başım dik dayandım
Kimi zaman sevdim kimi zaman yenik düştüm
Ve şimdi gözyaşları içinde
Yaptıklarımın hepsi saçma geliyor bana
Bütün bunları kendi bildiğim gibi yaptım
Neyi var insanın
İçtenlikle paylaşacağı duygularından başka...


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org