Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Sezen Cumhur Önal Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

SEZEN CUMHUR ÖNAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
09.01.2008
Okunma Sayısı : 16477
Oy Sayısı : 7
Değerlendirme : 3,86
Popülarite : 3,26
Verdiğiniz Puan :
 

 

SEZEN CUMHUR ÖNAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
Sayın bankac Bülent Şenver ile zevkli bir televizyon programı yaptık. Sizlerle paylaşıyorum.
.
.
İzlemek için lütfen tıklayın.
    
.
.
SEZEN CUMHUR ÖNAL Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Sezen Cumhur Önal (SCÖ)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Sezen Cumhur Önal. Hoşgeldiniz.

SCÖ: Hoşbulduk. Nasılsınız?

BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Sizi burada görmek hepimizi memnun, mutlu ediyor. Bu programın amacı gençlerle sizin tecrüblerinizi, zenginliklerinizi paylaşmak ve hoş bir söyleşi yapmak. Ben hep söyleşilerimin ilk sorusu olarak şunu soruyorum her insanın hayatında diyorum kilometre taşları dediğimiz taşlar vardır böyle dönüpte geçmişe baktığınızda benim kilometre taşlarım dediğiniz taşlarınızı bizlerle paylaşırmısınız?

SCÖ: Tabii paylaşırım, ayrıca böyle bir programda gençlerle buluşturduğunuz için beni çok teşekkür ederim. Benim hayatımdaki ilk kilometre taşı ses. Yani insanın yeryüzüne gözlerini açtığı, geldiği anda attığı çığlık o çığlıktaki bütün duygular sevinciyle, kederiyle, hüznüyle . Ses benim hayatımda kendimi ilk bildim bileli, hayatımın cazibe noktası ses olmuştur ve ses çok etkilemiştir beni. Ses çok önemlidir benim hayatımda.

BŞ: Ondan sonra bu sesle ilgilenmeye ne zaman başlamıştınız?

SCÖ: Burada bir açıklama daha getirmek istiyorum, yalnız benim  değil bütün insanların, canlıların  hayatında sesin çok önemi vardır. Hepimiz öyle değilmiyiz? Doğarken aynı duyguları hissettiğimiz aynı duyguların çağrışım yaptığı. Ses çok önemliydi . Nasıl keşfettim?  Zannediyorum,  babam memurdu. Anadolu'ya çıkmışlar Kaymakam, Vali bayram günlerinde şölen günlerinde nutuk söylüyor , vatandaş diye başlıyor bu arada Önder Gazi Mustafa Kemal'in çok güzel bir sözü vardır "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz." Diyor Akdeniz çevresinde babam da görev yapıyor. Bu sözler çok anlamlıydı . O inerdi ben çıkardım masanın üzerine vatantaş diye nutuk atarmışım. Sonra okul hayatımız başladı.

BŞ: Sonra radyo da bazı şeyler yaptınız.

SCÖ: Evvela okulda edebiyat derslerinde , diğer derslerde daima benden istekte bulunurlardı, oda hoşuma giderdi şiirler okurdum , müzik kulüplerinde çalışmalar yapardım, böyle başladı devam etti sonra radyo başladı.

BŞ. Ve Türkçe'yi güzel konuşmaya başladınız. Onu nasıl kazandınız?

SCÖ: Radyo günlerinin  çok büyük  bir özelliği var. Bu postmodel dünyada radyoyu anlatmak uzayda bir yıldızı tarif etmek gibi . O zamanlar çok başka bir alemdi gençlerin onları yaşaması imkanı yok tabii ama hissetmesi için,  sabahları bilmem hatırlarmısınız? İstiklal Marşı ile başlardı radyo hayatımız. İstiklal Marşı, radyo, haberler radyoda haberlerden  sonra jimnastik. Klasik Türk müziği, klasik batı müziği ve radyo kapanırdı. 11:30-12'de yine açılırdı. Türk müziği konulur arkasından haberler daha geniş, sonra batı müziği . Daha sonraki zamanda reklamlar girmeye başladı. Böyle akıp gitti.

BŞ: Çok iyi programlar vardı eskiden değil mi radyolarda?

SCÖ: Babam memurken, akşamları

BŞ: Arkası yarın değil mi?

SCÖ: O sonra. Benim anlattığım 40'lı yıllar, 50'li yıllar. Radyo'nun içine girer radyo  tiyatrosu dinlerdik.

BŞ: Radyo tiyatrosu. Mikrofona koyan Zihni Küçümen.

SCÖ: Mesela ben hala büyük bir keyifle hatırlıyorum . Çetin Altan'ın "Dostlarım" diye başlayan Ankara radyosu hoş sohbetlerini. Eşref Yetmez hoş sohbetlerini. Behçet Kemal Çağlar'ın şiir sohbetlerini. Sevgili rahmetli Baki Süha Edipoğlu'nun şiir üzerine yaptığı yorumlar ve makaleler üzerine yaptığı yorumlar. Çok güzel günler yaşardılar. O günlerin ahengi başkaydı. O zamanın yaşantısı başka güzeldi. İnsanlar o zaman  uykuya hasret değillerdi. O zaman uyuyorlardı. Saat 11'de herkes yatağındaydı. 24 saat yaşamak gibi bir olay yoktu. O dönemin müzikleride o dönemin istatiğine uygun , yaşamına uygun, duygularına uygun. Çok güzel günler yaşadık. Şimdi baktığım zaman kendimi çok uzaklarda, uzaydan gelmiş gibi hisseddiyorum. Hem kendi adıma üzülüyorum, hem gençler adına üzülüyorum.Biz çok şık yaşadık diye düşünüyorum.

BŞ: Sizde Türkçe sözlü hafif batı müziğinin ilk Türkiye'de başladığı yıllarda önemli bir kilometre taşı o.

SCÖ: 1949 yılında Tarık Gürcan'ın anonsuyla başlayan İstanbul radyosu , mikrofonda güzelleşen yayınlar yaptı. O yayınlarda bir Faruk Yener var. Klasik batı müziğinden bahseden  Türk müziği deyince çok önemli isimler var. Müzeyyan Senar, Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses. O dönemin besteleride çok güzeldi. Bestekarler hala dillerde. Bir Minur Nurettin Selçuk Bir Selahattin Pınar'ın   besteleri , bir Kadri Şencalar'ın besteleri. Bunlar  çok önemli adamlardı ve dönemlerine şarkılarıyla damgalarını vurdular. Şimdi bakıyorum o günle bu günü kıyasladığım zaman Türk sanat müziği diyorlar veya Klasik Türk müziği. Klasik Türk  müziğine söyleyecek lafım yok. Yıpranmaz eskimez bitmez ama Türk sanat müziği dediğimiz müzik günümüzde kaybolmuş. Niye kaybolmuş? Beste yok. O besteciler gelmiyor. Bir Yusuf Nalkesen yok, bir Avni Anıl bey yok, bir Baki Duyarlar yok. O  dönemin hem sanatçıları hem yorumcuları çok özeldi. O dönemin Türk kültürü müthiş bir ahenkti. Müthiş bir zevk. Onlar yüreklerde yankılanırdı. Dudaklarda nameydi. Şarkılar şarkı gibi yapılırdı.

BŞ: Şimdi nasıl?

SCÖ: Şarkı yok.

BŞ:  Başka şarkı söyleyenler kızmasınlar şarkı yok deyince.

SCÖ:Onlar şarkı söylüyorlar. Türkiye'de özgürlük var. Onlar postmodel dünyanın çocukları. Onlar  söylüyorlar ama onların şarkılarının şarkı olma özelliği yok. Şarkılar insanlar gibidir.

BŞ. Yaşar.

SCÖ: Tabii yaşarlar. Şarkıların bir vücudu var. Şarkıların bir başı vardır, gövdesi vardır  ayakları vardır. Şarkının kalbi vardır.

BŞ: Şarkının kalbi vardır.

SCÖ: O kalpler, nameler bütün  yüreklere seslenir.  Bir şarkının varamadığı bir kalp olamaz. Eğer şarkıysa. Hani son zamanlarda sayın Başbakanında bir tabiri var, ıvır zıvır.

BŞ. Ivır, zıvır 

SCÖ: Ivır, zıvır  şarkılar bunlar. Olsa da olur, Ahmet olmazsa Mehmet olur, Mehmet olmazsa Sevcan olur, Sevcan olmazsa Ajda olur.

BŞ. Dinlenir, biter , geçer gider.

SCÖ: Dinlenir mi orasıda belli değil. Şimdi ben dikkat ediyorum yemek yedikleri yerde orada bir şeyler çalıyor insanlar hiç farkında değiller. Söyleniyor mu? Söylenmiyormu? O şarkılarda neler söyleniyor? Söylenmezse ne olur? Türkiye'de bugün çok ilginç bir nokta var. Herkes bir takım şeylerden şikayet ediyor. Usulsuzluk  üzerine bir takım sözler söylüyor. Sanayide, yapıda, otomobil sektöründe, her sektörede bir şikayet sesleri yükleniyor. Biliyor musunuz en sefil durum da olan , en yoksul durumda olan müzik sanatıdır.

BŞ. En yoksul durumda olan müzik sanatıdır.

SCÖ: Tabii. Resim sanatında bir takım fotokopilerle sizin yaptığınız eser dünyaya yayılabilir, internet ortamında. Bir başka arkadaşın yaptığı heykel bir internet ortamında bütün dünyaya yayılabilr. Ama sesin başka bir özelliği var.Bir ahlak , yeryüzünü kucaklayan bir ahlak.  Ses milenyumun kralı veya kraliçesi ne isterseniz söyleyebilirsiniz. Ses Milenyumda taçkanmıştır. Çok önemli bir şey. Ses milenyum'da aradığı beklediği yeri bulmuştur. Bundan 100 sene evvel sesin değerimi vardı. Kitap yazılır, yayınlanırsa bir takım yerlere giderdi. Sesinde güzelleştiği nokta şarkı.

BŞ. Ses şarkıda güzelleşiyor.  Şarkıda anlam mı buluyor?

SCÖ: Onu dedim. Ses bir insan gibidir. Bir yapısı var, bir kalbi var. O sesin kalbini bulabilirseniz. Besteciler çok önemli insanlardır. Yorumculardan daha önemlidir. Bestenin sahibidir esas olan. Şarkıyı yazan  ve besteleyen. Şarkıyı söyleyen şarkıyı keşfetmişse iş bitmiş.

BŞ. Sizin bu ilk yaptığınız Türkçe şarkılardan birkaç hatırlatma bize yapabilir misiniz?

SCÖ:  Benim ilk şarkımı Tanju Okan söylemişti. Daha başka bir şey söyleyeyim. Daha ilginç gelir size. Mesela ben 60'lı yıllarda radyolarda program yapıyordum. Oradan başlayayım. Demin sorduğunuz soru kilometre taşlarından biri bu.   Radyolarda müzik programı yapıyorum. İzmir radyosundan bir mektup aldım dediler ki; geçenlerde vefat eden çok değerli bir yazar, gazeteci Cenap Ozandağ , mektubu hala duruyor. İzmirli gençler batı müziğini Yunan radyosundan dinliyorlar, bize program yap dediler. Ben İstanbul  radyosunda program yapmaya başlamıştım hem de Ankara radyosunda program yapıyordum. Aynı anda üç radyoda program yapıyorum. Bu radyolar o dönemde nasa yayın genel müdürüne bağlı. O dönemde benden birkaç yıl önce başlamış aramızda on kusur yaş farkı vardı.  Fecri Ebcioğlu.  Solmaz Yinser ile İnci Baylar  yapıyorlar İstanbul radyosunda. Türkiye'nin batıya açılan kapısı.  O şarkılarla biz batıdaki güzel duygulu şarkıları Türk müzik severlerle buluşturuyoruz.  Çok güzel bir zaman parçasıydı. O dönemin dünyadaki şarkılarıda güzeldi. Mesela Fransa'da  Dalida vardı. Amerika'da bir Night  Kingdom vardı çikolatalı renkli şarkıcı.  O dönemde Elvis Presley vardı.

BŞ: Çok güzel söylüyordunuz, çikolata renkli diye. O anonsu bize yapar mısınız? Bize o eski günleri hatırlatın.

SCÖ: Şarkıyı sunarken ben yine Müzik Yelpazesi programı yapıyorum. "Artık uzakta kalan günlerde bir şarkıcıyı, çikolata renkli , kadife sesli bir şarkıcıyı sizlere sunuyorum diyorum." O uzakta kalan şarkıların büyüsü nerde şimdi? Diyorum. Biraz sitemli anons yapıyorum. Nereden nereye. Elvis Presley Amerika'da, Night  Kingdom ve yüzyılın şarkıcısı Frank Sinatra. Öyle bir dönem düşünebiliyor musunuz? Şimdi günümüzde bu mostmodel dünyada, o kadar teknik araç ve gereçlerin olduğu bu kadar güzel bir dünyada bir Frank Sinatra var mı? Sorarım ben size soraraım sayın Şenver

BŞ: Doğru.

SCÖ: Bir Night Kingdom o kadife sesli Night Kingdom'un sesi var mı? O günün tekniği ile düşünün ve dinleyin şarkılarını müthiş. Ben bugün genç arkadaşlarımı hem çok ianslı buluyorum .Teknik açıdan çok imkanlı yaşıyorlar. Hemde biraz şansız buluyorum.  Biz daha güzel yaşadık. Kusura bakmayın. Bu gerçekleri söylemek lazım. Radyo günlerinde bir şeye dikkat ettim, ünlü şarkıcılar mesela ünlü Fransız şarkıcısı Dalida bir şarkısını yedi dilde okudu. O ülkelerde konserler veriyor. O ülkelerin sanatına, sanatçısına halkına gösterdiği saygı . O dilde söylüyor.

BŞ: Sizde niye Türkçe söylemesin mi dediniz?

SCÖ: Günlerden bir gün yabancı bir dostum geldi Avrupa'dan. Çok önemli bir adamdı. Çok önemli şanatçıları dinledik. Türkiye'nin en önemli sanatçıları  Özdemir Erdoğan, Tanju Okan'ı, Berkant'ı , Selçuk Ural'ı. Adam şaşırdı dediki ; Adam şaşırdı dedi çok güzel söylüyorlar. Her şarkıyı güzel söylüyor. Kendi şarkısı yok mu dedi. O zaman ip koptu.

BŞ: Yoktu çünkü.

SCÖ: Yok. Bir şey daha var . O günlerde rahmetli Fecri Ebcioğlu,  benim bir dostum Bob Azzam  çok önemli bir adamdı . Bir çok şarkı bestelemiş . Bir tanesi "alnımda yazılı". Fecri ona söz yazmış. "Bak bir varmış bir yokmuş."  O şarkı çok tuttu . Onun devamında Benim şöhrete ulaştırdığım İlk defa çalmak imkanını bulduğum bir şarkıcı var. O dönem çok ilginç plaklar gelir ,biz program yapıyoruz  Aykut programlarında caza ağırlık verirdi. Fecri Ebcioğlu Pazar sabahları yapardı. 10:30- 11.00 arası. Amerikan müziği çalardı ama seçipte çalardı. İnanılmaz güzellikte ve estetiğe sahipti. Zaten onlar o kadar güzel çalışma yapmasalar dı bende onlar ayak uyduramazdım. Yada onları geçmeye çalışmadım. Onu geçmek amacı, ben onu geçeceğim o beni geçeçek Aynı şarkılara söz yazdık zaman zaman  ben geçtim, zaman zaman o geçti. Güzel şeyler. Tabii dinleyici kazanıyordu. .Yabancı parçalara söz yazalım olayı şöyle başladı. Benim meşhur ettiğim bir şarkıcıydı Adamo. İtalyan asıllı, Belçika'da yaşayan, Fransızca şarkılar  söyleyen, bir insandı Adamo. Hala dostum mektuplaşıyoruz. Üç tane çok güzel bestesi var. "Kaybolan aşk" vede "Her yerde kar var kalbim senindir bu gece" Her yerde  kar var kalbim senindir bu gece çok önemli olmayabilir. Ama o kadar tuttu ki şarkı yani sözcüklerin müzik notalarındaki yeri çok önemlidir. Evvela beste önemlidir, besteyi tamamlayan söz önemlidir. Ondan sonra yorumcu . Şimdi bizde bir şarkı tutulur gibi olduğu zaman  herkes söylemeye başlıyor. Kimse bu şarkı benim sesime gidermi ? Bu şarkıda benim a,e,i diye bağırışım acaba oradaki notada ne kadar güzellik arz eder ? Böyle bir şey yok. Şimdi herkes her şarkıyı söylüyor. O dönemde ben sanatçılarla konuşuyorun İngilizce bilmiyorlar, Fransızca bilmiyorlar söylüyorlar. Niye  söylüyorsun? Böyle.  O dönemde ben  yabancı şarkıcılara Türkçe parça okuttum.

BŞ: Kimler oldu onlar?

SCÖ: Sacha Distel .  17 yaşında Fransa'nın en iyi caz gitaristi. 24 yaşında büyüklerde en iyi caz gitaristi.

BŞ: Bizim Türkçe ne söyledi o?

SCÖ: Brijit Bordo ile de çok büyük bir aşk yaşıyor o dönemde. Onun bir şarkısı var Fransızca ben ona söz yazdım. Galiba çok tuttu . Şuradan anlıyorum, o dönemde sevgili Türker İnanoğlu'nun yönettiği Vahi Öz'ün başrolünü oynadığı filmde Vahi Öz'e aşık gazino şarkıcısı rolünde oynayan Ajda Pekkan  şarkımı söylemiş. İlginçtir Ajda hiç benim şarkımı 45'lik veya long play de okumadı. Ama sinemada söylemiş. Çolpan İlhan'da aynı şarkıyı söylüyor.Ayhan Işık'a söylüyor. Mavi Melek filmi vardır, onun yerli versiyonunda söylüyor. "Kime derler sana derler, benim sevgilim. Bir içim su fidan boylum." Diye başlıyor şarkı. Çolpan İlhan da Ayhan Işık'a söylemiş. Arkadan johnny Hallyday'e  yazdığım şarkı tuttu. Biliyor musunuz 2003'de fransa'da Figaro gazetesinde ilanı var. Çok enteresandır 10 bin euro'dan açık artırmaya çıkıyor. Pariste. Bu 2003. 2006'da internet ortamında 10 bin  euro'dan satılıyor.

BŞ: Bu 45'lik tek bir plak.

SCÖ: Evet. Çok ilginç şarkının Japoncasını yine Johnny Hallyday söylüyor 15 dolar. Türkçe olduğu için değere binmiş. Çok hoşuma gitti. Onur duydum.

BŞ: Gayet güzel. Ben şimdi sizi birazcık ıslatmak istiyorum. Islatmak dediğim nedeni şu; Bu bölümün adı soru yağmuru. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sezen Cumhur Önal. Şimdi soru yağmuru. Ben şimdi size bazı sorlar soracağım. O sorularla ilgili kısa kısa cevaplar vermenizi istiyorum. Birinci sorum şöyle; Siz kültürden sorumlu devlet bakanı olsaydınız Türkiye'de müzik ile ilgili ilk yapacağınız iş ne olurdu?

SCÖ: Bütün okullara müzik dersi koyardım. Bütün okullarda müzik dersi olacak çünkü müzik hayatın kalp atışlarıdır.

BŞ: En son yanaklarından öptüğünüz kişi kimdi?

SCÖ: Karım Çiğdem.

BŞ: Hiç aklımdan çıkmıyorki dediğiniz.

SCÖ: Eski günlerde çalıştığım, şimdi rahmetli olmuş dostlarım, arkadaşlarım.

BŞ: Neyi unutmak istersiniz?

SCÖ: Böyle bir duygum yok.

BŞ: "Her zaman benimle birlikte olsun" bu cümleyi kimin için kullanırsınız?

SCÖ: Yalnızlığım için kullanırım.

BŞ: Sizi üzen bir olay nedir?

SCÖ: Yalan.

BŞ: Hiç bir zaman unutamadım derseniz unutamadım dediğiniz şey ne olur?

SCÖ: Fransız Cumhurbaşkanı  Jacgues Chirac'ın el yazısı ile bana yazdığı mektup.

BŞ: En çok sevdiğiniz ses ne sesidir?

SCÖ: İnsan .

BŞ: Sizi en çabuk kızdıran şey nedir?

SCÖ: İhanet.

BŞ: En son ne zaman ağlamıştınız?

SCÖ: Belki dün, belki eversigün.

BŞ: "Gülü seven dikenine katlanır." Diye bir söz vardır. Siz gül mü olmak isterdiniz , diken mi?

SCÖ: Ne gül ne diken.

BŞ: Sizce insanlarda bulunması sakıncalı olan şey nedir?

SCÖ: Egoizm.

BŞ: Yaşam boyu en sık gördüğünüz ahlak dışı davranış neydi?

SCÖ: İyiliğe karşı yapılan kötülük.

BŞ: Size karşı dürüst davranmayana ne yaparsınız?

SCÖ: Selam vermem.

BŞ: Sizi en son kim kızdırmıştı?

SCÖ: Hatırlayamıyorum.

BŞ: Kızdırmamışlar demekki.

SCÖ: Kızdırırlar. Mesela trafikte kötü araba kullananlar beni çok üzüyor. Neden? Benim vatanım, benim bayrağım çok önemli. İstanbu'un trafiği maalesef çok yanlış kullanılıyor. Trafikteki o yanlış hareketleri yapan şoförlere çok kızıyorum.

BŞ: "Ayakta alkışlarım" Siz neyi ayakta alkışlarsınız?

SCÖ: Bayrağımı yurtdışında, uluslararası evrende, onurla göndere çektiren insanları.

BŞ: Hayatımın dönüm noktası. Sizin hayatınızın dönüm noktası neydi?

SCÖ: Şarkılarım.

BŞ: Bu dünyadan ayrılırken geride ne bırakmak istersiniz?

SCÖ: Kulaklarda çınlayacak o melodilerdeki sözcükler.

BŞ: Sevdiğiniz insanlara ne vermek istersiniz?

SCÖ: Onlara ben zaten kalbimi vermişimdir.

BŞ: Sevmediğiniz insanlara ne vermek istersiniz?

SCÖ: Onlar zaten benden bir şey alamazlar. Ben kendimi pek anlamlı buluyorum. Hareketlerimi. Çok zengin olmayabilirim, çok paralı olmayabilirim, çok şu olmayabilirim ama ben çok dengeli ölçülü, haddini bilen, sınırlarını aşmayan, çizgisini yerinde alan , yediği içtiği suyun hakkını veren. Her fırsatta Allah'a dua eden , dualarımda önce Atatürk'e rahmet okuyan,  ulusal bilince sahip bir Türk vatandaşıyım. Bunlarla övünüyorum o bakımdan.

BŞ: Sevdiğiniz insanlarla neyinizi paylaşır sınız?

SCÖ: Herşeyimi.

BŞ: Şimdi üç ben soruları var. Biraz zor görünüyor bu sorular ama bunu dinleyenlerin hoşuna gidiyor. Sizide terlettim ama bu ben sorularınıda sormak istiyorum size.

SCÖ: Severek cevap veriyorum.Çok bilinçli sualler.

BŞ: Teşekkür ederim. Bunu ben nasıl yaptım diye düşündüğünüz bir olay?

SCÖ: Çok şey olmuştur. Hayatta yaptıklarıma mı? Yapmadıklarıma mı? Pişmanım diye sorduğum zaman bir çok yerde pişman olduğum şeyler olmuştur. Zamanı iyi kullanmak marifettir.

BŞ: Aklınıza gelen bir şey var mı, bunu ben nasıl yaptım?

SCÖ: Yok. Genelde bazı şeyler olmuş olabilir.

BŞ: Bu bana yakışmadı diyebileceğiniz bir şey oldumu?

SCÖ: Çok acele , çok ani sinirlenirim. Yaradılışımdan gelen bir şey. Çünkü ben çok mükemmeliyetçi bir insanım.  Çok ilginçtir, Ertan Anapa rahmetli ile bir albüm yapıyoruz yedi gün stüdyoya gittik. Çocukcağız Avrupa'dan geldi, müzik, beste, stüdyo , patronda arkadaşımız. Ne istediysek ödedi.  Bana ödedi, Erkan'a ödedi, stüdyo'yu ödüyor. Biz her akşam gidiyoruz, Çocuk yüksekte ton yoruluyor. Bağırıyor. 7-8 defa alıyorum şarkıyı dinliyorum, dinliyorum olmamış. Daha iyisini yapmak, daha iyisine varmak için  elimizden geleni yapan bir zaman yaşadık biz. En son bir gün dediki çocuk, telefon açtı ; Bu yedi gün oldu. Siz paranızı aldınız mı Sezen Bey dedi. Aldım dedim. Ertan Bey aldımı? Ertan Bey'de aldı dedim. Bir tane beyenin, iş bitmiştir. Bıktım dedi adam. Paramızı almışız biz hala gidiyoruz. İş para değil. İş güzel bir şey ortaya koymak. Bu idealist olmanın, mükemmeliyetçi olmanın bir örneği.

BŞ: Üçüncü ben de şu; "Ben buna layık değilim" dediğiniz bir şey.

SCÖ: Kötü  bir hareket görmüşsem demişimdir. Olabilir de olmayabilir de.

BŞ: Ben size dedim bu benli sorular zor diye. Tanrım soruları var şimdide. Tanrım beni üç şeyden koru. Tanrı sizi hangi üç şeyden korusun?

SCÖ: Evvela her şeyden önce dostun riyakarlığından. Sağlıksız bırakmasın. Sağlık çok önemli. Birde müziksiz bırakmasın.

BŞ: Tanrım beni üç şeyden mahrum bırakma. Birincisini söylediniz . Müzikten mahrum bırakma.

SCÖ: Dostlarımdan mahrum bırakma, sağlıktan mahrum bırakma.

BŞ: Tanrı size deseki Allah korusun beş duyunuzdan bir tanesini almak zorundayım. Hangi beş duyunuzdan birini vermek zorunda olsanız hangi duyunuzu verirdiniz?

SCÖ: Gecemi? Gündüzmü?

BŞ: Dünyada yaşıyorsunuz her ikside var. Geceside var, gündüzüde var. Sesi çok seviyorsunuz.

SCÖ: Onu verememde . Tanrı beni sever.

BŞ: Bir tanesini alacağım diyor.

SCÖ:Tanrıya bırakırdım.

BŞ: Bir tanede cin sorumuz var. Alaaddi'in lambasından çıkıyor ve istediğini yapacağım diyor. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sezen Cumhur Önal ve ne istersen yapacağım diyor ve söyle soruyor. Dostuma ver,

SCÖ: Benim sevdiklerimi Allah benden ayırmasın. Dostuma sağlık versin.

BŞ: Düşmanıma ver.

SCÖ: Onada sağlık versin. En büyük düşmanım bile yaşamalı. Bakın benim şarkılarım var. Bu şarkıda bu imaj var. Kadın, sevgilim  beni bırakmış. Terk  edip gitmiş. "Benim bütün dualarım seninle" sözlerindeki manaya bakın.

BŞ: Devamı nasıl onun?

SCÖ: "Benim bütün dualarım seninle, sen bir ömür mesut olasın diye. Yalvarırım gündüz gece. Hayalin gözlerimde. Sen mesut olasın diye" bu bir şarkı . Başka bir şarkı , sevgili Özdemir Erdoğan'ın sesinde, nefesinde güzelleşen bir şarkıydı. "Kimbilir belki bir akşamüstü çıkarsın karşıma. Sen bir yabancının kolunda. Bakınca ak düşmüş saçlarıma, belki hatırlamasında. Sensizim ama her anım seninle. Sen mutlu ol bu yeter bana." Bunlar enteresan şeylerdir. Ben galiba fazla romantik, fazla duygusal , fazla değişik bakıyorum dünyaya. İnsanların daha mutlu, daha anlamlı yaşaması benim sevincim benim mutluluğum.

BŞ: Son cin'den isteyeceğiniz şeyde çocuklarıma ver. Cin ne versin çocuklarınıza?

SCÖ: Sağlık ve mutluluk.

BŞ: Ben bu soru yapmurlarıyla sizi epeyi ıslattım. İsterseniz biraz kurulanalım. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sezen Cumhur Önal. Biraz ara verelim. Kurulandıktan sonra yine beraber olacağız.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sezen Cumhur Önal.  Yağmurdan sonra kurulandık. Şimdi kurulandıktan sonra sohbetimize devam edelim. Ben bu bölümde size küçük oyun yapalım diyorum. O oyunumuzda bizim çubuk oyunumuz olsun. Bu çubuklarımızın üzerinde atasözlerimiz var. Bir tane çubuk bana seçip  verirseniz bakalım size hangi atasözü çıkacak. "Bir elin nesi var, iki elin sesi var." Bu konuda bize neler söyler siniz?

SCÖ: Bir kere bu söz hayatı çağrıştırıyor. Hayatta  her şey çift çift olmalıdır. Adem ile Havva. Aşk iki kişilik bir oyundur. Futbolda bile mücadelede iki kişi vardır, çalım yaparlar. Boksta iki kişi vardır. Çok anlamlı bir söz. Tek başına birey yalnızdır, yoksuldur. Ama iki kişi güçtür. Beraberlikten güç doğar. Keşke dünyanın bütün insanları, bütün devletleri farkında olsalarda, beraberliğin dirlik olduğunu bilselerde. Bir araya gelip insanlık bayrağını yüceltseler. Yalnız kendi bayraklarını değil, insanlık bayraklarını yüceltseler. Bu coğrafya'ya bakıyorum ben Türkiye'nin komşularına bakıyorum. Bizim topraklarımızdan  bunca devlet doğmuş Osmanlı'dan. O devletin insanlarına Osmanlı o kadar adil , o kadar güzel davranmış ki, eğer davranmamış olsaydı o devletlerin hiçbiri yoktu. Milletler yoktu, insanlar yoktu.

BŞ: İki elin seside güzel ses olmalı değil mi? Bazen iki kişi bir araya geliyor, kavga etmeye başlıyorlar. Güzel ses çıkmalı. Değerlendirebilmeliyiz. Ben size etik sorusu hazırladım. Müsaade ederseniz o soruyu size sorayım . Bu bir vaka gibi bir şey. Bu vakayı size okuyacağum ondan sonra size soracağım. Diyeceğimki bu durumda siz olsaydınız ne yapardınız? Cemal Bey devlet bakanı. Ve Cemal Bey'in oğlu ise henüz yeni iş hayatına atılmış bir genç. Cemal Bey'in oğlu Hakan birgün  babasını makamında ziyarete gidiyor. Cemal Bey o sırada önemli bir toplantıda. Sekreteri telefon ediyor, oğlunuz Hakan  Bey geldi diyor. İçeriye alın diyor. Oğlu giriyor içeriye, bakıyor bir toplantı var. Köşede bir koltukta oturup beklemeye başlıyor. Kulağı konuşulanlara gidiyor. Dikkatini çeken sözler olmaya başlıyor. Bakanın bir tanesi diyor ki mısır ithalatına on gün sonra %20 mi fon koyacağız diyor.   Türk çifçisini korumamız gerekiyor diyor. Toplantı bittikten sonra bakan oğlu ile eve gidiyorlar. Yemek yiyorlar, daha sonra televizyon seyrediliyor, yatma zamanı geliyor bakan yatmaya gitmeden önce oğlunun odasına gidip iyi geceler oğlum demek istiyor. Tam kapıya geldiğinde oğlunun telefonla konuşmakta olduğunu farkediyor. Kulak misafiri oluyor ve oğlu telefonda şöyle söylüyor. "Bugün babama gittim, odasında bakanlar konuşuyordu. Duydum ki mısıra  %20 fon geliyor. On gün önce bir ithalat yapabilirsek  ve yaklaşık 30 ton ithalat yaparsak köşeyi döneriz galiba. Tamam, oldu anlaştık. Yarın ben sana geliyorum." Diyor. Ve babası donup kalıyor. Oğluna iyi geceler demeden sessiz sedasız odasına çekiliyor. Yatıyor ve düşünmeye başlıyor. Sayın Sezen Cumhur Önal , bu bakanın yerinde siz olsaydınız bu durumda  siz ne yapardınız?

SCÖ: Oğlumu sokağa atardım o gece. Ben babasının makam arabasına binememiş Vali çocuğuydum. Aynı şey benim başımada gelmiştir. Babama giderdim vilayette odasında beklerdim, işi bittiği zaman  çıkardı ne istiyorsun derdi. Çok enteresan Rize'de yalnız Cumartesi, Pazar elektirk vardı gündüzleri. Hep gece olurdu.  Geziler   vardı ve benim haftada bir gün bir seyansa gitmeme izin vardı. Makam arabasına binemezdim, böyle bir şey yoktu. Bir sabah Rize'de hava çok karlı, baba dedim beni arabanla bırakır mısın? O oldu. Dediki; Bundan sonra 8:30'da değil, 8'de çıkacaksın evden  ve okula ilk önce sen gidip en önde sen duracaksın dedi. Biz böyle bir yaşamdan, böyle bir hayattan geldik. Sayın Eski Genel  Kurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun bir lafı var bana; "Onlar Atatürk'ün bürokratlarıydı" demişti bana. Ben Akseki'de doğmuşum. Akseki'den Trabzon Maçka kazasına atla gitmişler.  Altı ay ben kulak ağrısı çekmişim. Üşütmüşler. Dört günde gidiyorsunuz. Onlar çok özel zamanlardı. O yüzden ben hemen sokağa atardım.

BŞ: Oğlunuza böyle bir şeyi yaptırtmazdınız.

SCÖ: İmkan olabilir mi?

BŞ:  Atmak yerine yaptırmayıp onu doğru yola getirip tekrar evde kalsa. Belki bir çocukluk etmiştir.

SCÖ: Duymak bile istemiyorum. Çok çirkin bir tablo. Ben çocukluğumdan beri dürüst olmanın, namuslu olmanın , aslında özel bir şey değil herkes  düsürt olmak zorunda herkes namuslu olmak zorunda.  Kimsenin kimseye tecavüz etmeye, hakkını yemeye hakkı yok. Ben iyi bir müslümanım. Kuran'ı Kerimi iyi okusunlar. Atatürk'ün gösterdiği yolda  ilerlerken Kuran-ı Kerim'i de iyi yorumlasınlar. Din başka devlet başka. Allah'ın bize gösterdiği bir yol var. O yolda da dürüst ve namuslu olmak zorundasınız.

BŞ: Sizce şu anda Türkiye'de bu tür düşünenlerin sayısımı çok? Yoksa aferin oğlum 30 ton değil, 60 ton ithal edin diyenlerin mi çok?

SCÖ: Türkiye'de insanların bu dönemde kafası çok karışık. Paralı olmayı adam olmak zannediyoruz. Zengin olmayı, imkanlı olmayı bir iftihar vesilesi  sayıyoruz. Ben hayatım boyunca çok şık yaşadım. Bu şık tabiri nasıl isterseniz öyle alın. Yapabileceğim işe soyundum, yapamayacağım işe soyunmadım. Ben gülüyorum onun bunun teşviki ile , onun bunun tabiri caizse bağışlayın bir yerlere gelmek çok ayıp bir şey. İnsanlık adına utanç verici bir şey. Başkasının ekmeğine talep açmak. Çok ayıp bir şey. Mesela ben ne yaparım?  Benden ne olur? Ben şarkı sözü yazarım, benden müzik prodüktörü olur, benden televizyon programcısı olur. Ama çok şükür Allah'a ben bunun karşılığını aldım. Fransa Kültür Bakanı bana "Kültür Şövalyesi " ünvanını verdi. İtalya Cumhurbaşkanı bana "Dayanışma" nişanını verdi. Ne yaptım? Dünya'nın en ünlü şarkıcılarına Türkçe okuttum. Bir şey söyleyeyim mi; Ben şöyle düşünüyorum, Türk insanı çok temiz, çok saf, çok bakir ve saydam ve romantik. Çabuk kandırılıyor. Çabuk inandırılıyor. Bu benim içinde geçerli.

BŞ: Çabuk kanıyormu Türk  insanı?

SCÖ: Bu benim içinde geçerli. Biz çok merhametliyiz. Ünlü Ahmet Haşim'in Frankfurt  seyahatnamesinde bir adam dileniyor, kalkarlar Alman para verir. Ahmet Haşim şaşırır. Siz nasıl veriyorsunuz der. Siz der bir Almanın ihtiyacı olmadığı zaman bile el açabileceğini  düşünebiliyor musunuz der. Bu çok büyük bir derstir. Ben çok romantik bir insanım. İnsan el açıyorsa mutlaka onun bir eksiği var diye düşünüyorum. Bu coğrafya da artık tadını kaçırdı. Biraz daha yemek, biraz daha imkanlı  olmak.  O ona destek çıkıyor, o ona destek çıkıyor. Yalnız bu coğrafya demiyeyim. Eurovizyon şarkı yarışmasına dikkat ettim Gazetelerde beyanatım çıktı yanlış anlaşılmış olabilir. Dedim ki; bu eurovizyon yüz karasıdır dedim. Yüz karasıdır çünkü dostluklarla paylaşıldı oylar. Hayır böyle bir şey olmaz. Orada bir insan var yüreğinde duyduğu acıyı, yüreğinde duyduğu saygıyı , sevgiyi müzik yapmış, bir eser ortaya koymuş. O eser bütün kalplerde aynı yankıyı  bulmalı. Yanında komşusu olan Letonya 'ya veriyor, Danimarka Hollanda'ya veriyor. Çok çirkin. İnsan haysiyetine haykırı şeyler. İnsan hakkı olan şeye kavuşmalı. Bu ülkede de , memlekette de maalesef son dönemde benim için Türkiye'nin en büyük sorunu , en acı sorunu, en kötü sorunu kendi göreneklerimizi geleneklerimizi dinimizi unutup batıya dönmüşüz. Ben batılı olmak  istiyorum. Ben batılı olmak istiyorum diye bir şey yok. Ben medeniyim çağdaş olmak istiyorum derseniz varım. Nedir o kanallardaki  programlar. Madonna elli yaşında kadın vücudunu teşhir ediyor şarkısını satmak istiyor. Şarkı satar , şarkıcı satmaz. Michael  Jackson gidiyor rengini beyazlatıyor. Bu post model dünyanın defoları bunlar. Bir yerlere geliyorlar , servet ve alkış sarhoş ediyor. İçkinin sarhoşluğu geçiyorda onun sarhoşluğu geçmiyor. Bizde de var bu. Açın televizyonu bakın. Akla yatkın, duygulara seslenen bir şey bulmakta ben zorlanıyorum. Yazık oluyor. Türk gençlerine bence daha güzel, daha anlamlı, daha duyarlı programlar yapılmalı. Dünya kültürüyle bütünleşen. Edebiyatı, şiiri, musiki,heykeli ile bütünleşen programlar  olmalı.

BŞ: Hazırsanız size bir şey daha geliyor. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sezen Cumhur Önal  ile birlikteyiz.  Ben şimdi ona bir göster bin işit diyeceğim. Objemi görmeye hazır mısınız? Ben şimdi size bir obje göstereceğim ve diyeceğimki bu objeye beş saniye bakın, ve gençlerimizin kulağına küpe olacak bununla ilgili birkaç şey  söyleyin. Objeniz bir peçete. Lütfen peçeteye beş saniye bakın. Beyaz bir peçete ama siz istediğiniz gibi hayal kurabilirsiniz bu peçete ile ilgili. Gençlerimizin kulağına küpe olsun.

SCÖ: Hayatta açacağınız her sayfa bu peçetenin sayfası kadar beyazdır ilk anda. Dikkat edin o sayfayı kirletecek, o sayfayı lekeleyecek hiçbir şey yapmayın. O sayfaya daima dünyanın en güzel yazısını yazın. Kaderinizin yazısında hayatın güzellikleri  olsun. Nedir o güzellikler.? Karşındakinin hakkını yemeden, onu üzmeden, arkadaşlarınıza beyaz sayfayı uzatın.  Beyaz ünlü bir Türk ozanı Özdemir Asaf'ın dediği gibi ; "En çabuk kirlenecek olan renktir." O beyazı kirletmemeye çalışın sevgili gençler. O beyazın aklığına, temizliğine bütün bir hayatınız boyunca  ihtiyaç duyacaksınız.

BŞ: Şimdide üç tane keşke sizden dinlemek istiyorum. İnsanlar her zaman hayatlarında keşke diye düşündükleri şeyler olabiliyor. Türkiye ile ilgili bir keşke söyleyebilir misiniz?

SCÖ: Türkiye keşke Cumhuriyet döneminin güzelliklerini bu modern çağda aynı ulvi duygularla devam ettirebilseydi.

BŞ: Keşke o heyecan şimdi olsa. İş hayatınızla ilgili bir keşke.

SCÖ: Hayatın normal seyri içinde ben hala nefes alabiliyorsam, sizin gibi dostların programlarına konuk olabiliyorsam, gözüm görüyor, elim tutuyorsa ve hala yürüyebiliyorsam, hala güzel şarkılar dinleyebiliyorsam, hala sevgili seyircilere müzik severlere güzel şarkılar sunabiliyorsam ne mutlu.

BŞ: Aile hayatınızla ilgili keşke

SCÖ: Onlarda olabilir.Aynı çerçevede devam edyor. Zaman akıp gidiyor, her şey yıpranıyor eskiyor.

BŞ: Gençlere üç yap, üç yapma diye sizin ağzınızdan alalım. Önce yapları alalım. Ne yapsın gençler?

SCÖ: Dünya medeniyetinden çağdaşlıktan uzaklaşmasınlar.  Kendilerini keşfetsinler.  Hangi noktada başarılı olabilirler. Sağlıklarına değer versinler. Sağlık her şeyin başı.

BŞ: Birde yapmalardan söyleyelim. Sigara içmeyin diyordunuz.

SCÖ: Sakın sigara içmesinler. Atatürk  kurallarının,  Atatürk milliyetçiliğinin dışına çıkmasınlar. Dilinize sahip olun.

BŞ: Dilinize sahip olun diyorsunuz.

SCÖ: Hem dilinize, hen dininize, bayrağınıza  vatana .

BŞ: Önünüzde bir torba var. Merak ediyorsunuz bu torba ne işe yarayacak diye. Torbamızın içerisinde  harflerimizi var. Ben sizden bir harf çekmenizi isteyeceğim. Bu harfi seçinde diyeceğimki o harf ile başlayan bir doğru davranış bir iyi davranış söyleyebilir misiniz? Bakalım hangi harf çıkacak size? "Ö" harfi ile başlayan doğru bir davranış, iyi bir davranış .

SCÖ: Ömrünüzün mutlu geçmesini istiyorsanız sağlığınıza sahip olun. Bayrağınıza sahip olun. Vatanınıza sahip olun, sevdiklerinize sahip olun. Onlara saygı ve sevgi gösterin.

BŞ: Çok güzel. Şimdi aynı şeyide bu sefer kötü bir davranış, yanlış bir davranışı bir yeni harf ile deneyeceğiz. "T" harfi kötü bir davranış veya yanlış bir davranış olabilir.

SCÖ:Türkiye Cumhuriyeti'ne sakın kötülük yapacak davranışta bulunmayın. Ülkemin, vatanımın insanlarına saygı gösterin. Türklerin Türklerden başka dostu yoktur. Bu vatan içinde yaşayan insanlara iyilik ve güzellik gelsin diyorum.

BŞ: Sizin sanatçılarla geçmiş hayatınız. Muhakkak çok anınız vardır. Onların içerisinden bir tanesini bizimle paylaşırmısınız?

SCÖ: Tabii. Çok enteresandır geçmiş günlerde biz yabancı parçalara Türkçe sözler yazıyoruz.  Bu son derece güzel bir olaydır. Fakat bazı şarkıcı arkadaşlar Adamo gibi,  bazı şarkıcıları taklit ederek R'leri yutarak söylüyorlar. Sevgili Ajda, Berkant sahnede kim varsa böyle söylüyor şarkıları. TRT yasakladı. Nereden nereye? Türkiye Radyo Televizyon Kurumu kendi radyolarında Fransızcasının  çaldığı şarkı'nın Türkçesini yasakladı.

BŞ: Nedenide R harflerimi?

SCÖ:Daha doğrusu o dönemde Refik Cevat  Bey rahmetli Milliyet gazetesinde bir yazı yazdı. Dediki: Bunlar Türkçe'yi bozuyorlar. Etkilendi TRT'de kesti attlar. Dönemin İçişleri bakanı Orhan  Öztrak ile tanışıyoruz.  Ben Tercüman gazetesinde Beyoğlu  muhabiriyim. Parkistan Devlet başkanı geliyor, İran Şahı geliyor onları ben takip ediyorum. O arada dost olduk Sayın içişleri bakanı Orhan Öztrak ile.  Bir şey olunca bana gel demişti. . Telefon ettim bir ricam olacaktı dedim. Ankara'ya gelince beni ara dedi.Aradım Ankaradayken ,  beni evine davet etti. Bir şey istermisin dedi . Tabii dedim. Adnan Öztrak'tan randevu istiyorum dedim. Gittim,  o gün 13 tane daire başkanı toplandı ve bu aldığımız karar yanlıştır dedi. Ve Türkçe şarkının önü açılmış oldu. Nereden nereye? 

BŞ: Sizin sayenizde Türkçe eserlerde .

SCÖ: Ben olmasaydım başkası yapacaktı.

BŞ: Biraz vakit geçerdi belki. Siz çabuklaştırdınız bu kararı.

SCÖ:Bir şey daha var , hayatı keşfetmek.  Ben her şarkıcıyı veya ilk meşhur ettiğim şarkıcıyı ilk 45'lik plağında meşhur etmeseydim ikinci plağı olmazdı.  

BŞ: Bir sanatçıda , iyi bir sanatçıda olması gereken vasıflar sizce nelerdir?

SCÖ: Bir şey söyleyeyim ben sizin sualinize çok yakın bir şey. Son dönemde  yüzbin satan palağa altın plak veriyorlar. Do , re, mi, fa, sol gibi  müzik kuralları var. Bir milyon sattığı zaman altın plak, birbuçuk milyon sattığı zaman platin  plaket verilir. Oysaki günümüzde bunlar yüzbine yüzellibine düştü. Niye? Çünkü Türkiye'de bugün  güzel şarkı yok. Güzel şarkıcı çok ama şarkı olmadığı için rakamlar düştü. Mesela ben geçtiğimiz günlerde bir gazetede İsmail YK diye bir çocuğun bir plağı var. Ben halkın insanıyım diyor. Dokuzyüzbin satmış. Benim duyduk duymadık demeyin şarkımın olduğu Hande Yener'in iki sene evvelki albümü sekizyüzellibin sattı. İnternet, hırsızlık bu laflar bence ıvır zıvır. Gerçek olan bir şey var, Türkiye'de bugün şarkı yok. Dolayısıyla günümüzün bu yoksulluğu her şeye etki ediyor. Sanatçıda olması gereken vasıflar nelerdir?  Evvela sanatçı kendisini keşfedecek. Ben bir doğa ressamımıyın, bir portre ressamımıyım. Ben şair miyim? Ressam mıyım?  veya şarkı sözü yazarımıyım? Ben heykeltraşmıyım? Yoksa portremi yapsam daha iyi olur? Herkes Picasso olmak zorunda değil. Herkesin bir donanımı var. Allah bütün insanları donanımlı yaratmış. Önemli olan insanı kendisini keşfetmesi. Bu sanatçılıktada çok önemli bir yer arz ediyor çünkü . Ünlü bir sözdür  " Sanatçı aydınlığı alnında ilk önce hisseden  insandır" sanatçı çok değerlidir.

BŞ: "Aydınlığı ilk önce alnında hisseden insandır"

SCÖ: Aslında bana sorarsanız , belki büyük sanatçılar alınacaklar ama her insan bir sanatçı. Yolda yürümek, yemek yemek, oturup kalkmak, bir bardağa su koymak bile bir estetik istiyor. Bir zerafet istiyor, bir incelik istiyor. Bunlar çok önemli şeyler.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum.Bu hoş sohbetimizin sonunda sizden bir fıkra dinleyelim.

SCÖ: Çok ünlü bir orkestra şefi turne öncesi hazırlık yapıyor. Müthiş bir prova. Önde bir Keman grubu var. Prova çok güzel geçiyor, her şey oluyor ama öndeki kemancının suradı çok asık. Orkestra şefi rahatsız oluyor ama sesini çıkarmıyor. Turne devam ediyor, bitiyor. Kokteyl kutlamalar derken yaklaşıyor kemancının yanına siz çok iyisiniz ustasınız tebrik ederim diyor. Teşekkür ederim vazifem diyor. Çok başarılısınız diyor. Teşekkür ederim efendim diyor kemancı. Yalnız hiç yüzünüz gülmüyor diyor. O başka onun sizinle hiç alakası yok diyor. Peki kavga varmı arkadaşlarınızın arasında. Hayır oda yok diyor. Benden mi memnun değilsiniz. Olur mu siz çok önemli çok değerlisiniz diyor. Peki niye yüzünüz çok asık? Aslında iyi hoşta ben müziği sevmem diyor kemancı.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum . Ağzınıza sağlık. Bizlerle tecrübelerinizi paylaştığınız zenginliklerinizi paylaştığınız için size çok teşekkür ediyorum.

SCÖ: Programınıza beni konuk ettiğiniz için bu güzel sözleri karşılıklı  konuştuğumuz için, geçmişi andığımız için çok mutlu ettiniz beni .Çok teşekkür ederim.

BŞ: Ben teşekkür ediyorum. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Sezen Cumhur Önal'dı. Kendisinin zenginliklerini paylaştık. Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın. Hoşçakalın.

.
.

Bülent Şenver, Sezen Cumhur Önal
.

.

.

Bülent Şenver, Sezen Cumhur Önal

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org