Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

NURİ M. ÇOLAKOĞLU Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Nuri Çolakoğlu Bloomberg TV Konuğu Oldu
26.05.2011
Okunma Sayısı : 16094
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 


Nuri Çolakoğlu Bloomberg TV Konuğu Oldu

.
.

  izlemek için 

.
.

Nuri Çolakoğlu Bloomberg TV Konuğu Oldu

Deşifresi

BLOOMBERG TV: Bugün bir medya ustasını size konuk olarak takdim ediyorum. Benim de çok özel bir arkadaşım. Kendisi bir işkolik. 20 saat çalışır belki 20 saatin üzerinde ama 1990'lar dan sonra özel televizyonların açılmasıyla özel televizyon yayıncılığına teknik olarak hem içerik olarak büyük hizmetler yapmış ve  bu arada da yönlendirici de olmuş , birçok televizyonun kurucusu ,  bugünkü konuğumuz Nuri Çolakoğlu.Hoşgeldin.

NÇ:Hoşbulduk.

BLOOMBERG TV:Çok dikkat ettiğim bir özelliğiniz var çalışmak. Ben onu hep merak etmişimdir. Günde 20 saat çalışmak, sabah 5'lerde, 6'larda kalkmak , gece yarılarına kadar çalışmak, devamlı bir koşturmaca devam ediyormu hala?

NÇ: Hala devam ediyor, sabah 3 gibi kalkıyorum , akşam yemekten sonra pilim bitiyor. Saat 11:30 da uykuya dalıyorum saat 3 gibi kalkıyorum ve ondan sonra müzik kanalları var çok güzel , müzik dinliyorum , sonra MBA'i açıyorum basket maçlarını seyrediyorum. Bir yandan bilgisayarımı açıyorum yazılacak şeyleri yazıyorum. Saat 7 gibi yıkanıp , traş olup kendimi sokağa atıyorum.

BLOOMBERG TV:Nuri Çolakoğlu hem medya ustası, özellikle televizyon çalışmaları çok önemli. Show Tv kuruluşunda, NTV, kuruluşunda CNN TÜRK'ün kuruluşunda önemli görevler almıştır. Önemli bir televizyoncudur, aynı zamanda bir yazardır. Gazetecidir. Yıllarca gazetecilik yapmıştır. İşadamıdır, TÜSİAD üyesidir. Bütün bu çalışmalarının yanında benim gözümde terminatör 4'dür. Hastalanır doktora gider, apandisit aldırır,  ertesi gün işe gelir.

Biz Nuri Çolakoğlu ile özel televizyonlar açılmadan TRT'de birlikte çalıştık ama en önemlisi de 1991 yıllarında Show Tv'yi birlikte kurduk.

NÇ: Çok gizli kalmış bir şeyi anlatmam lazım. Faruk Bayhan, TRT'den ayrılmış, kendi işini kurup, çok zengin olacak , kendi hayatını krumak üzere ben Faruk Bayhan'ı Bebek'de barda içki içmeye davet ettim, yarım saat içinde Faruk'u heyecanlandırıp Show TV'nin çekirdek kadrosuna katılmasını sağladım.  Show Tv'ye Erol Aksoy'un işe aldığı bir numaralı kişi bensem, iki numaralı kişi de Faruk Bayhan'dır. Show TV önemli paslaşmalarla sanıyorum üç sene kadar çalıştık yayın öncesi hazırlığı ve yayını ile beraber.

BLOOMBERG TV:Ayrıca o çalışmalar diğer televizyonlara örnek oldu. Ulusal Radyo Televizyon Kurumu'ndan  ayrılmıştım, özel bir hayata atılırken Nuri Çolakoğlu ile karşılaştık ve Show TV çalışmalarına başladık.

Ben size sormak istediğim, sizin medya hikayenizden başlayalım.

NÇ:Duyanlar inanmakta zorluk çekecekler ama ben gazeteciliğe 11 yaşımda başladım. 11 yaşımda Robert Kolej'e girdiğim yıl ortakul'da Robet Gazetesi çıkıyordu. Ersin Paralyalı vardı, İzmir'den de aile dostumuz. Beni bahçede yakaladı avare avare dolaşırken "Bir adama ihtiyacım var, gel bana yardım et." Dedi. O zaman kollu çoğaltma makinesi ile gazeteyi basıyoruz. Makinenin kolunu çevirerek gazeteye başladım, ortaokul'da gazetenin yöneticisi oldum. Ortaokul bitti, Robert Koleji lise açılmış, lisede gazete yok, bir arkadaşım ile beraber bir tane gazete kurduk. Tavan arasında terkedilmiş 1904 model  daktilo bulduk, çoğaltma makinesi bulduk, okuldan biraz para bulduk, o para ile halen devam eden bir gazete kurduk 1959 sonbarında.

İki sene sonra bu gazeteyi bu hali ile beğenmedik, Cağaloğlu'na gittik. "Benim İzgilizce operatörüm yok .  Ben size dizmeyi öğreteyim gazeteyi siz basın" dedi. Yanımdaki arkadaş Ömer Bilgin diye şimdi otomotiv yan sanayide birçok önemli isimlerden biri .Biz ikimiz bu gazeteyi çıkartmaya başladık.

Siyasala gittim, siyasal da okurken TRT'de metin yazarlığı sınavı açıldı. Dış yayınlara metin yazarı olarak girdim 1965 senesinde. 350 kişi  metin yazarlığı sınavına girdik TRT kurulduktan bir sene sonra . Ondan sonra da bir dönem siyasal da doktora yaparken bu defa TRT dış yayınlara girdim.

BLOOMBERG TV:Yaşınız o zamanlar çok genç . Siyasal bilgilerin hangi branşındaydınız?

NÇ: Diplomatik ilişkileri okudum. Benden önce sınıflardan mezun olanlar çok yakın arkadaşım , baktım ki çok parlak değil. Başkalarının söylediği lafları söylüyorsun, kendi ağzına geleni söyleyince seni kulağından tutup kapının önüne koyuyorlar. Bu bana göre bir iş değil dedim.

BLOOMBERG TV:Gazeteci olmak başka bir şey.

NÇ: Yıl 1968 daha televizyonun  T harfi bile yok. Doktora yapıyorum.

BLOOMBERG TV: Bu doktora tezin nedir?

NÇ: Türkiye'de toprak meslesi 1939 – 1949 . Demokrat Parti  dönemine kadar Türkiye'de toprak yüzünden çıkan siyasi çatışmaları konu alıyor. Burada da hocam Mümtaz Soysal  o zaman  Siyasi Bilgiler  Fakültesinde anayasa Profesörü . Mümtaz hoca'da kabul etti. Hatta 12 Mart dönemi ikimizde hapise girince bizimle dalga geçiyorlardı. O doktora tezim orada kaldı, tamamlayamadım.

BLOOMBERG TV:Milliyet Gazetesi var hayatında.

NÇ: Milliyet gazetesi çok ileri aşamada. Onun önünde siyasaldan çıktıktan sonra asistan  olmak istedim ben ama olmadı basın yayın yüksek okulunda radyo ve televizyon habercilik geçtim. Ondan sonra cezaevine girdim  çıktım.

BLOOMBERG TV:Bu ceza evinide anlataım da . Öğrenci olayları, 1968- 1969 olayları, siyasi bir takım nedenler.

NÇ: Askeri yönetim ilan edilince 12 martta , biz askeri yönetimi protesto etmek üzere illegal Şafak isminde gazete yayınlamaya başladık. Cezaevinden 1974'de çıkınca sevgili Orhan Apaydın ile Yaşar Kemal geldiler. Dediler ki "Bizim Altan Övmen yeni bir ajans kurdu,  oraya İngilizce bilen aklı başında adam arıyorlar. Beni Altan abi ile tanıştırdılar ve ben Altan Övmen'nin Ankara ajansının dış haberler şefi oldum. 1975 senesinde.

BLOOMBERG TV:Burada bir şey söylemek istiyorum, Nuri Çolakoğlu İngilizceyi İngilizler'den çok daha iyi konuşuyor. Bu arada İngilizce'nin yanında Almanca, Fransızca, İtalyanca zaman zaman da Japonca ile dil bakımından çok büyük özelliği olan bir kişi.

NÇ: Çok şey anlatmak zorunda kalıyorsun. O nedenle 8- 10 kelime her dilden bilmek gerekiyor. Bunlar acil durumlar için. Yemek sormak için, yol sromak için gibi.

NÇ: Ankara Ajansında çok iyi bir çalışma yaptık. 1977'de Altan abi Halk Partisi'nden milletvekili seçilince Ankara Ajansı biraz karıştı. Uğur Mumcu, biz ayrıldık. Ben bu defa Aydınlık gazetesini kurma işine girdim. Çok çalışkan, gayretli adamlarla çalışarak Türkiye'de üç sene çok ses getiren , çok gürültü çıkaran bir gazete yayınladık. 1978 - 1980 senelerinde. O seneleri hatırlayan kaç kişi var seyircilerin arasında bilmiyorum ama sokakta insanların öldürüldüğü , gazete okuyor diye  insanların dayak yediği bir dönemden söz ediyorum.

BLOOMBERG TV:Nuri Bey, o dönemlerde gayet cesur girişmleri vardı. Bu nedenle başına bir sürü olaylar geldi. Cezaevi, arananlar listesi, Londra'ya gitmeler vs.

NÇ:12 Eylül ilan edildikten sonra Aydınlık gazetesi kapatıldı. Türkiye'de biraz iş aradım , iş yoktu. İngilizce bildiğim için yabancı gazetelerle temasım vardı. Bir teklif geldi İngiltere'de BBC'de çalışırmısın diye . Bende uçağa bindim, karımı yeni doğmuş çocuğumu aldım , Londra'ya göçtük. BBC'de bir sınava girdim. Sınavda beni prodüktör sunucu haline getirdiler.

BLOOMBERG TV:Hayatında BBC var.

NÇ:Hayatımda BBC var ve uzun bir dönem var. 1980'nin Kasım'ından 1986'nın Mart'ına kadar. BBC ile biz çok enteresan  işler yaptık. 12 Eylül basına çok ağır bir baskı uygulandığı için o dönem Türkiye'de ne oluyor bitiyor , milletin duymasını sağlayan esas kaynak BBC'ydi. Biz o zaman telefon ediyoruz, Türkiye'den haber alıyoruz Süleyman Demirel yasaklı, Süleyman Demirel ile telefonla mulakat yapıyoruz. Bülent Ersoy yasaklı, Bülent Ersoy'u stüdyoda konuk edip , 1 saatlik bir program yapıyoruz. Türkiye'de ne oluyor bitiyor hemen duyuruyoruz. Üç tane yayınımız var. Türkiye'de sabah 7:30 , akşam 19:00, gece 21:30'da. Biz bu üç yayında bayağı gürültülü şekilde yayın yapıyoruz.

Bu arada en enteresanı Güneri Civaoğlu'nun hakkımızda başyazı yazmasına yol açan bir seçim olayı var. 1982 seçimlerinde biz üçümüz oturduk İngiltere'de oylar nasıl sayılmadan ilan ediliyor . Bunu gelin Türkiyedeki seçime uygulayalım dedik. BBC'yi BBC yapan olaylardan biri. Biz portatif bilgisayara Türkiye'nin geçmiş seçim sonuçlarını girdik, BBC'nin dinleme servisi var onada Ankara radyosunu bağlttık, biz Türkiye'de seçim sonuçları ilan edildiği zaman 5 kişilik ekip yazıyor sonuçları onları bilgisayara veriyoruz, sandıklar açıldıktan yarım saat sonra biz dedik ki "Anavatan Partisi yüzde 120, Halkçı Parti yüzde 110, MDP'de 60." Millet birbirine girdi.

Yayında Halit Şılgın'ı buldum, onun vasıtasıyla Turgut Özal'ı buldum. Tarabya'da ki evinden çıkmış, Ankara'ya gelir gelmez evine Turgut Özal ile mülakat aldım, o gece. Bu Türkiye'de o zaman hiç yapılmayan bir şey.

BLOOMBERG TV:Yankısı nasıl oldu? Güneri Civaoğlu dedin de.

NÇ: Güneri Civaoğlu o zaman Güneş gazetesinde baş yazı yazıyor , upuzun bir yazı yazmıştı. Seçim böyle izlenir, böyle sonucu olur şeklinde müthiş bir övgü aldık. Türkiye'de herkes BBC dinler  hale geldi, BBC çok önemli yayın haline  geldi.

BLOOMBERG TV:Sizin Londra'daki Milliyet döneimide bu dönem mi?

NÇ: Ben Lodra'ya gittim ama gecinmek zorundayım. BBC'de sınava girdim , 4 ay dolaşıyorsun güvenlik soruşturması yapıyorlar. O sırada ben Financial Times gazetesi ele Euro Money dergisinde parça başı iş yapıp karnımı doyuracak para kazanıyordum. Bir haber aldım, Türkiye başbakan yardımcısı Turgut Özal, ticari  borçlarını görüşmek üzereLondra'ya geliyor. Nerede olduğunu gazeteci arkadaşlardan öğrendim. Türkiye'den hiçbir gazetecinin bulunmadığı bir anda Turgut Bey'i yakaladım ve bir demeç aldım.

İki gün sonrada elime IMF'in raporu elime geçti, onuda yazınca rahmetli Nezih Demirkent Nuyan'ı aramış "Sen birini buldun orada galiba çok önemli işler yapıyor" demiş. Nuyan'da beni söyleyince ben Hürriyet'e geçtim.Hürriyet'te 6 ay çalıştım. Tam o sırada Milliyet'in Londra şefi Kasım Yargıcı  yeni yönetim ile anlaşamadı ayrıldı. Beni Mehmet Ali Birand Londra'dan aradı "Londra'da muhabir aranıyor yaparmısın?" dedi. Sami Kohen ile konuştum. "Senin gibi bir adamı kaybetmek zor olacak ama sen geç Milliyet'e" dedi. Ben Milliyete de böyle geçtim.

BLOOMBERG TV: Siz Türkiye'de yasaklı durumundasınız, dönemiyorsunuz.

NÇ: 12 Mart 'da bir arama çıkartıldı ama 12 Eylül'de bir şey çıkartılmadı. 12 Eylül de  tek problemim o zaman 24 Ocak kararlarının alınmış olmasına rağmen Maliye Bakanlığı benim maaşımın resmi yollar ile transfer edilmesine izin vermiyor. Aydın Doğan'da bana dedi ki "Bunlar sana bunun iznini vermiyorlarsa  başın belaya girer. Sen Türkiye'ye gelme" dedi ve ben 6 sene Türkiye'ye gelmedim.

 Hasan Celal Güzel benim okuldan arkadaşım "Bir problem yok, neden gelmiyorsun" dedi ve geldim. Gelir gelmez de Aydın Doğan "Milliyet'in başına gel" dedi.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         BLOOMBERG TV:İstanbul'a gelene kadar 6.5 yıl Londra var.

NÇ:Çok seker bir ekonomi muhabirimiz var, geldi baba dediki  "TRT'nin yeni genel müdürün kim olduğunu öğrendim." Dedi. "Kim?"  dedim . "Söylemem" dedi. Dedi ki "Cem Duna." Cem Duna'ya telefon ettim, "Sen yurtdışına büyükelçi olarak gidecek adamsın TRT genel müdürlüğünde ne işin var?" Benim hem okuldan arkadaşım hem de ben Londra'dayken o da Londra'da müşteşardı.

BLOOMBERG TV:Londra'da 6.5 yılda ekonomik sıkıntı çektiniz mi? Yoksa kazandıklarınzla Londra'da rahat rahat yaşadınız mı?

NÇ: Londra'da ilk aldığım maaşlar çok komik maaşlardı ama bir yandan BBC'den para alıyordum, bir yandan Milliyetten para alıyorum, seslendirme yapıyordum, çeviriler yapıyordum.

BLOOMBERG TV: Gelelim Cem Duna'ya.

NÇ: Cem Duna'ya "Sen delimisin TRT genel müdür olacaksın, büyükelçi olacak adamsın" dedim Oda ban "Sen bana ağlamyı bırak kendine ağla. Turgut Bey ile pazarlığı senin üzerinden yaptım. Ben gelirim ama Nuri Çolakoğlu benim yanıma gelirse " dedi. "TurgutBey, seninle çalışmak istiyor, atla gel"dei.  Ankara'ya gittim, Turgut Bey ile görüştüm. Turgut Bey, bize nasıl bir TRT istediğini anlattı. Anladığım kadarıyla Turgut Bey , o dönem cumhurbaşkanlığına geçmek üzere. Cumhurbaşkanı olduğu zaman kendisine arkadan vurmayacak , destek olacak bir yayın kuruluşu istiyor.

TRT'ye geldim, çalışmaya başladım, seninlede beraberliğimiz orada başladı.

Faruk Bayhan ve birkaç arkadaşımla birlikte TRT'nin havasını değiştirdik.

BLOOMBERG TV:            TRT'nin üzerinde siyasi baskılar fazla olduğu için çok gündemdeydi TRT.  Ben şuna acırım o dönemde Cem Duna çok ideal bir isimdi. Uzun süre kalmış olsaydı belki bugün TRT yayıncılığı bugün başka bir yerde hatta özel televizyonların bile çıkmaya cesaret edemeyeceği olacaktı.

NÇ:Rahmetli Adnan Kahveci, yıllar sonra Cem'e ve bana dediki  "Eğer siz kalsaydınız Türkiye'de özel televizon yayıncılığına gerek kalmazdı"

BLOOMBERG TV: Biz sizinle orada tanıştık, beraber çalıştık, aynı frekansta olduğumuzu anladık yayıncılık konusunda. Daha sonra ben ayrıldım ama sende ayrıldın. Bu sefer karşına Asil Nadir çıkıyor. O zamanlarda özel televizyonlar başlamak üzere.                                                                                                                                             

NÇ: Biz TRT'den Cem Duna ile aynı gün istifamızı verdik. Cem Duna  bir basın toplantısı yaptı veda etti. Yayınladı bu basın toplantısını,  telefonum çaldı. Nezih Demirken telefonda  "Asil Nadir ile bereber bir medya grubu kurmaya çalışıyoruz, gel seninle televizyon kuralım" dedi.

Biz, Asil Nadir ile şunu yapalım, bunu yapalım derken Asil Nadir Almanya ile bir uydu kanalı kurmaya başlamış.

BLOOMBERG TV: O kanal Almanya'da yaşayanlar içinmiydi?

NÇ: Almayadan Türkiye .Cem Uzan ve ekibi, Tunca Bey'ler Franburg'da KKK diye bir stüdyodan yayın yapıyor, bizde Dusseldorf'da çalışmaya başladık. Ben yanımda Serpil Akıllıoğlu, Murat Birsel, Emre dDğdeviren ile Almaya'ya gittik, yerleştik, yeminler ettik, genel müdür olduk . Tam o sırada Asil Nadir'in başı derde girdi İngiliz .polisi ile ve gözaltına alındı. Bütün operasyon kapandı . Biz Almanya'da ki arkadaşları geriye gönderdik. Biz de köz köz döndük.

Geçimimizi sağlamak için başka operasyonlar peşindeydik. Günlük bir bülten çıkarmaya başladık. İntermedia kuruldu. İngilizce habaer bülteni çıakrtmaya başladık. Mustafa Oğuz ile kimsenin aklına gelmeyecek bir şey  yaptık. 1990 Dünya Kupası yayını İtalya'daydı. O zaman da TRT tek kanal. Pek parlak değil durumu. Türker İnanoğlu ile anlaştık, ondan cihaz kiraladık, Rumeli Hisarı kiraladık, Gittik orada devasa bir ekran yaptık , kapıdan 5 liraya adam sokuyoruz. Ümt Aksan'ı bulduk, Ümit Aksan maç anlatıyor. Ama Maradona'nın bacağındaki kıllar solucan şeklinde gözüküyor, çünkü o kadar büyük ekran.

Tam ne yaparım derken bir arkadaşım Nila Dula geldi "Ben müşteri olsun diye Erol Aksoy'a gittim , Erol Aksoy seninle çok tanışmak istiyor" dedi.

Betül Mardin'in  imajının kuruluş yıldönümü partisi var Kuruçeşme Divan'da oraya gittim. Arkamda Erol Aksoy, orada tanıştık, yarın akşamı randevu verdi. Gittim. "Sana bir teklifte bulunmak istiyorum ama kimseyle paylaşma . Eğer kabul etmezsende unut. Ben bir televizyon kurmak istiyorum" dedi. "Şan şöhret mi? Kudret mi? Para mı?" dedim.  "Ben paraya bakarım. Bunun iyi bir iş olduğuna inanıyorum" dedi ve bizim Show TV projemiz böyle başladı.

Bir  ekip kurmak lazımdı. Benim bildiğim Faruk Bayhan var, Bülent Varol , Namık Kasapbaşoğlu, İlker Yasin , böyle bir  ekip kurduk. Sessizce derinden yani 1 Temmuz gibi el sıkıştım 15 Şubat gibi deneme yayınına başladık, 1Mart 1982'de Show TV yayına girdi.

BLOOMBERG TV: Hiç unutmam biz Eda Turzim diye Erol Aksoy'un bir şirketi var,  biz orada oturuyoruz geçici olarak

NÇ: Ziraat Bankası'nın boşalttığı bir şube binasının çekme katında sığıntı bir hal.

BLOOMBERG TV: Ekip şu; Siz, İlker Yasin Futbolu ve Avrupa futbolu bilmesi, prodüksiyon olarak Namık  Kasapbaşoğlu , benim sekretim Neslihan ,birde senin bir sekreterin vardı galiba. Böyle bir başlangıç yaptık ve  5-6 kişiydik çalışmalarda. O çalışmalar hızlı gelişti ve Erol Apartmanına geçtik.

NÇ: Güveri Civaoğlu'nu Kasım, Aralık gibi aldık, o zaman sizin şimdiki binanızın yanında Andromeda diye bir diskotek vardı , orada bir açılış yaptık, biz 500 kişi gelir diye beklerken 5 bin kişi geldi .

BLOOMBERG TV: Önemli olan şey sizin  ile benim bir televizyon kuruluşunda çok uyumlu olduğumuz.  Çok zor bir patron ile çalışıyorduk. Televizyonculuğu seven, bize dostluk yapan, arkadaşlık yapan ama çok zordu.

O zamanlar Show TV'yi bir Amerikan televizyonu gibi düşünüyor , yabancı müzikler, pop müzikler, yabancı filmler derken biz Kemal Sunal Filmlerini yayına koyduk.

NÇ: O hikaye çok önemli bir hikaye. Aslında Show TV'yi başarıya götüren olay. Erol Aksoy'un kafasında Faruk'un dediği gibi böyle bir model var. Ben de bu modelin çok fazla çalışmayacağını düşünüyorum: Bir iki ajansa izleyici araştırması yaptık. Televizyonda kimi görmek istersiniz? Neyi seyretmek istersiniz? Diye bütün sorular Erol Aksoy'un kafasındaki imajı yerle bir etti. "Herkes Hülya Avşar'ı görmek istiyor. Hülya Avşar'ı bulun bana" dedi.

Bir yandan da Faruk ile ikimiz bir cinlik yaptık. TRT'nin sansür kurulunun , TRT'de asla yayınlanamaz diye ilan ettiği 74 tane film vardı.

BLOOMBERG TV: Bunlar Kemal Sunal filmleri, Hababam Sınıfı filmleri, İbrahim Tatlıses filmleri, Arabeks filmler.

NÇ: Amerika'da batmak üzere olan iki şirketin bütün filmlerini aldık , Faruk abi ile birlikte Pazar akşamına yabancı film, Cumartesi akşamına yerli film koyduk.

BLOOMBERG TV: Bir Paris hikayemiz var, ben bütün filmleri aldım o zaman gümrük .

NÇ: Show TV'nin yayın stüdyosu Paris'de, operasyon İstanbul'da. Amerika'dan aldığımız filmler Levent'te stüdyoda inanılmaz bir düblaj yapılıyor . Sabahleyin kargodan film çıkıyor, akşama kadar tercümesi yapılıyor, seslendirilmesi yapılıyor, gece uçağına yetiştirip Paris'e gönderiyoruz.

Biz gelen filmleri bantlarla işaretliyoruz, bakıyoruz manzaranın yarısı boş. "Faruk ne olacak?" "Merak etme abi olacak" diyor. 28 subat akşamı Faruk Bayhan Paris'e gidip bütün eksik filmleri yüklemiş , elinde 6 tane bavul.

BLOOMBERG TV: Burada Star televizyonununda önemi var ama biz kısa sürede kısa sürede parladı. O logoyuda kaldırdılar ama o logo özel televizyonculuğun ayrı bir semboluydu. Bu logoyu da Amerika olimpiyatların logosunu yapan Paris'teki bir firma yapmıştı.

Bu arada iki tane yabancı uzman var, devamlı bize köstek oluyor. Erol Aksoy yabancılara daha fazla inanıyordu başlangıçta. Biz üç ay içinde bu yabancı uzmanları memleketlerine gönderme başarısınıda gösterdik.

NÇ: Orada unutmadığım en başarılı işlerden birtanesi Cumartesi , Pazar  uzun spor programı sunacağız, yabancı malzeme arıyoruz , anlaştığımız şirket bize jest olsun diye  Hollanda bilmem ne maçı verdi , biz bunu yayınlayalım dedim Fransız uzman karşı çıktı . "Biz naklen yayına 8 kişi  gideriz" dedi. Ben de "Burada İlker Yasin var, İlker Yasin 10 sendir maç anlatıyor ." Biz inat üzerine üç gün içinde İlker'i Paris'e  yolladık, Show TV'nin deneme yayınında Anam Babam futbol maçı naklen  yayınladık.

BLOOMBERG TV: Erol Aksoy bizi bir Pazar günü çalışmaya teknesine çağırırdı. Plaj kıyafetleri ve elimizde bond çantalar, tekneye giderken bizi gören kaçıyordu . "Hadi denize girelim"denilirdi, denize girerdik. Kafamız iyi çalışsın diye kafamızı suya yatırtırdı.

Sonra kırmızı noktalara başladık.

NÇ: Biz akşam saat 12'den sonra erotik programlar yayınlıyoruz ama dedik ki biz bunu böyle yayınlarsak tepkiye yol açar. Programın başında bir yazı beliriyor ekranda. "Az sonra başlayacak olan program 18 yaşından küçükler için  uygun değildir" ve ekranın köşesine kırmızı nokta koyuyoruz.

O dönemde de Demirel hükümeti iş başında. Ömer Barutçu'da Güneri Civaoğlu'nun çok iyi arkadaşı. Telefon açmış ve "Siz ahlaksızlık yapıyorsunuz, bu kırmızı noktalı filmleri kaldırın . Türkiye'nin ahlakını bozacaksınız" demiş. Güneri topladı bizi "Biz bu programları kaldıramayız" dedik ve aklımıza bir cinlik geldi kırmızı noktayı kaldırdık.

Bir  gün beni Ertuğrul Özkök aradı "Playboy  filmi seyrederken uyuya kalmışım , gözümü bir açtım odanın içinde  birisi ezan okuyor." Dedi. Cuma sabahları dini yayınımız vardı.

BLOOMBERG TV: Ramazandı  ve "Yaz Aşıkları" diye bir film yayınladık ama filmler karışmış çıplaklar kampında geçen bir filmdi. Sen mi telefon ettin, Güneri mi?

NÇ: Ramazan geldi Güneri dediki  "Yayınlanacak şeylere dikkat edin, açık saçık program olmasın." Güneri'nin odasında toplantıdayız, arkada da televizyon, bir baktım her tarafları meydanda adamlar dolaşıyor.

BLOOMBERG TV : Bir filmimizde yanlışklıkla TGRT 'ye gitmişti. Onlarda seyretmeden koymuşlar. Kırmızı noktalı filmmiş, kıyamet kopmuştu.

NÇ: Faruk Bayhan model isminde manken olmak isteyen bir genç kızın hikayesi filmini aldı . Fakat aynı isimde bilmediği bir de Polonya filmi varmış. O günde Beşiktaş'ın maçı  var, ona karşın hoş gençlik filmi diye model filmini koyduk. Model filmi yayına girmesi ile beraber  sandalyelerden 10 santim zıpladık. Çırılçıplak adamlar, acayip sahneler. O zaman cep telefonları da yok. Ben show TV'nin santraline ulaşmaya çalışıyorum ama sadece ben değil bütün Türkiye arıyormuş.

BLOOMBERG TV: Sizinle çalıştığımız o dönemlerde Show TV bir yerlere kadar geldi. İyi bir yayıncılık yapıldı bunun paralelinde Cine 5 kuruldu. Orada benim hala düşündüğüm bir şey vardır, şifreli yayın. Demek ki yanlış bir atılımdı çünkü 5 sene sonra dijital platforma geçti . Kutu satarak yayın yapmak belki bugünkü dijital platforma benziyor ama ölü bir yatırım mı oldu o?

NÇ: Orada iki tane hata yapıldı diye düşünüyorum. Birincisi; kapandığı zaman Cine 5 495 bin abonesi vardı. 495 bin abone Cine 5'i çok güzel yaşatacak bir sayıydı. Fakat Erol Bey orada bir taktik hata yaptı. Futbol maçları ilk önce Star 'daydı, bunları Show TV'ye aldık sonra Cine 5'e devrettik. Ondan sonra federasyon uyandı ve ihaleye çıktı. İlk ihalesinde 40 milyon dolarlık bir fiyatla Cine 5 satın aldı. Erol Bey bunu diğer kanallarla paylaşmadı. Özet görüntüleri de kimseye vermedi. Oradan müthiş bir tepki almaya başladı. Cine 5'in aboneleri hızla artmaya ve Cine 5'i karlılığı artmaya başladı. Bunun üzerine rakip kanallar Cine 5'in yükselişini önlemek için Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın maçlarını satın aldılar. Sözleşmeler bozuldu.

BLOOMBERG TV: Bir seyahatimiz vardı Amerika'da,  yemek yiyoruz ben de Erol Aksoy'un yanındayım hesap geldi . Bizde el uzatma huyu vardır ya birden elim uzandı hesaba sanki cebimde para varmış gibi , cebimde ne var ne yok ödedim. Sonra senden borç para almıştım. Sonra Erol Bey'e dedim "Neden sen ödemedin?" "Niye sen elini uzattın" dedi. O bana hep bir ders olmuştur.

Show TV'den 3. yılda koptunuz beni yalnız bıraktınız. Sizin ondan sonra kurduğunuz başka bir kanal var. Bu da haber kanalı olarak NTV'nin başlangıcı.

NÇ:Ben Show TV'den ayrıldım, başka işler yapıyorum, kendi yayın evim var, Faruk Bayhan'a geldim dedim ki "Kanal D'de sabah programları yapalım. Nisan – Mayıs- Haziran'da tam  bu programın sonuna doğru gelince Erman Yerdeler geldi dediki "Cavit Çağlar seninle tanışmak istiyor , bir haber kanalı kurmak istiyor" dedi. Cavit Bey ilede o güne kadar yollarımız kesişmemişti. Cavit Bey Bursa'da bekliyor bizi dedi "Bursa'ya nasıl gideceğiz?" "Helikopter var"dedi. Ertesi gün saat 11'de İstinye'den helikopter ile kalktık Cavit Bey'in fabrikasının çatısına kondu helikopter. İndik. Cavit Bey dediki " Sen bu işi iyi yaparsın dediler, bir haber kanalı kurar mısın Bursa'da ?" dedi. "Bursa'da olmaz" dedim. "Bursa'da televizyonum var" dedi.  Cağit Bey'in Olay TV var "Onu çok iyi bir reel televizyon haline getirebiliriz ama haber kanalı İstanbul dışında bir yerde olmaz." Dedim.  Yine 1 Temmuz günü Cavit Bey ile el sıkıştık, ben haftada 2-3 gün helikopter ile Bursa'ya gidiyorum, Bursa'da Olay TV'yi hızla toparladık. Halada benim fikrim; Türkiye'nin en derli toplu yayın yapan yerel kanalı.

İstanbul'da Cahit Bey'in ofisi Plaza Oteli'nin  yanında sefertası gibi bölümde. Bütün televizyondan atılan,ayrılan pırıltılı gençleri topralayıp haber kanalını başlattık. 28 Şubat sürecine denk geldi ve akıllı, dengeli dürüst bir habercilik yapıldı,  halada gidiyor.

NTV'den önce de Kanal E, borsacıların takip ettiği bir kanalıydı, Ayhan Bey'i ikna ettim 15 milyon gibi bir paraya satın aldık. Erkut Yüceoğlu'nun vasıtasıyla Ferit  Bey ile New York'a gittik CNBC ile anlaştık. Bir de ekonomi kanalı oldu.

BLOOMBERG TV: Bir başka televizyonun kuruluşunda daha bulundunuz. Türkiye sınırları dar geldi , Romanya'da bir Kanal D kurdunuz. Halen devam ediyor.

NÇ:Şuanda en çok seyredilen 3. kanal durumunda. Doğan Grubunda biz belli bir büyüklüğe geldikten sonra Türkiye'nin içinde kalmanın, Türkiye'nin içinde devam etmenin  çok bir anlamı olmadığı noktasından hareketle Romanya'da, Kanal D  Romanya'yı kurduk.

BLOOMBERG TV: Türk televizyonculuğunun nereye geldiğini söyleye bilir misiniz?

NÇ: Bir rakam söyleyeceğim derdimi anlatacağım. ; Şuanda Türkiye'de prodüksiyonu yapılıp yurtdışına satılan televizyonlardan sağlanan gelir yaklaşık 200 milyon doları buluyor yılda. Eskiden yalvar yakar yurtdışından topladığımız malzeme ile kurduğumuz televizyonları , şimdi  biz burada üretip yurtdışına satıyoruz.

Türkiye'de ki televizyonculuk belki hiçbir hukuk kural tanımadan , vahşi bir ormanda elinizde baltayla gittik, hatalarda yaptık. Ama bunun arkasında çok iyi bir endüstri yarattık.

Gerek Show TV'yi kurarken, gerek NTV'yi kurarken biz dijital sıçramayı tam zamanında yaptık. Analoga çok para batırmadan dijitala sıçradık.

Türkiye'de televizyoncu için çok yol var ve bugün Türkiye'de ki televizyonların veyahut medya kuruluşlarının etrafındaki yabancı alıcıların olmasının ana sebebi de bu. 70 milyon nüfusu var, günde 4 saat gibi televizyon izlenme oranı var, bütün dünyada gazeteler kapanırken bizde hala gazetelerin tirajı artıyor, buna rağmen Türkiye'deki toplam reklam harcaması gayri safi milli hasılanın yüzde birinin üçte biri, yani binde 3. Bu rakkam Avrupa'da yüzde 1.5 yada 2 yani 5 kat daha büyüyecek reklam pazarı var. Müthiş bir potansiyel.

BLOOMBERG TV: Reklamda daha büyüyecek, pazarda daha büyüyecek. Nuri Çolakoğlu ile Televizyon Yayıncılar Derneği'ni beraber kurduk. Siz Başkandınız, ben başkan yardımcısı. Şuanda da hala devam ediyor. Gerek yasaların çıkmasına büyük emekleriniz var.

Türkiye yayıncılığı bölgesinde televizyon yayıncılığı, kalitesiyle , dizileri, haber kanallarıyla, dijital platformuyla inanılmaz bir yere geldi.

1969 yılında Mithatpaşa caddesinde bodrum katında, farelerin cirit attığı salonlarda, asansörünün delinmesi ihtimali olan bir yerden bu yayıncılığı görmek nasip oldu.

NÇ:Benim tahminin önümüzdeki 10 sene içerisinde ATV, Show, Kanal D  Star gibi belli saatte program başlayıp, belli saatte biten program kanal formatlarının sona ereceğini düşünüyorum.

Eskiden bir Daruk Bayhan vardı, sabahları Anıtkabir'den askerlerin yürüyüşü ile başlatıp , akşam Anıtkabirden bayrak töreni ile kapatan , Türkiye'nin o zaman ki 50 milyon nüfüsun seyredeceğine tek başına karar veren bir adam vardı.

Şimdi onun yerine paşa gönlüne göre istediğin saatte haber seyrediyorsun, istediğin saatte belgesel seyrediyorsun, istediğin diziyi seyrediyorsun bu iş buraya geldi.

Amiyane tabiri ile "Ne kadar köfte , o kadar ekmek" Ne kadar iyi bir mal üretip seyrettirebilirsen onun karşılığını alacaksın.

BLOOMBERG TV:Yeni yasa çıktı. Yeni yasada da bu yabancı ortaklığı söz konusu. Bu olumlu yöndemi bizi etkileyeck?

NÇ:Türkiye'deki yayınlar global yabancı yayıncıları Türkiye'ye yönlendiriyor. 10 seneye kadar Türkiye'de yerli malı televizyon TRT'nin dışında kalmayacak. Adamın bakış açısı milleti eğlendirmek ve para kazanmak. Milleti ne  kadar eğlendirirse o kadar para kazanack.

BLOOMBERG TV:İki tane önemli şey söylediniz. 10 yıl içinde bu tarz yayıncılık kalkacak, ikincisi de 10 yıl içinde Türk malı kanal kalmayacak. Allah hayırlısını etsin.

Siz İzmir doğumlusunuz. Kökeninizde 1776 da yapılan Çumlu savaşına bayraktar olarak katılan  ve top mermisinin kolunu kopardığı için Çolak Bayraktar  olarak anılan Hasab Bey'in 7. kuşak torunusunuz.

NÇ:Ailedeki bütün dükümanları topladım.Sancaktar Hasan Gazi'nin yeniçeri kılıcını bulduk.

BLOOMBERG TV:Nuri Çolakoğlu zengin bir ailnin çocuğu ve kapitalist bir ailenin çocuğu. Fakat kendisi biraz o dönemde siyasi olarak başka yönlerde. Nuri Çolakoğlu'nun ailesinde isimler hep birbirini takip ediyor. Nuri arandığı zaman siyasi suçtan birde amcası var itibarlı, banka sahibi Nuri Çolakoğlu ı var , adam her yurtdışına gidişinde sıkıntı çekmiş. Öylemi?

NÇ: Amcamın oğlu, rahmetli oldu. Nuri'nin çok ağını aldığımı biliyorum.

BLOOMBERG TV:Anneniz, babanız İzmir'de. Bir de küçükken bir kaza geçiriyorsunuz. Gözlerinizden ameliyat olmak için Amerika'ya  gidiyorsunuz ve sizi Hürriyet Heykeline getiriyorlar. Orada kayboluyorsunuz.

NÇ:Amerika'da ki son günümüzde Hürriyet Anıtı'nı görmek istedim, onlarda götürdüler. Annemler anasör ile indiler, "Ben asansör ile inmem , yürüyerek ineceğim" dedim. İnerken fazla aşağıya inmişim , baktım annem babam yok kendimi sokaklara attım. Derken karşıdan polis geliyor, annem koluna girmiş iki göz iki çeşme ağlıyor. Babam bir polisle vapuır iskelesinde belki  biri vapura bindimi diye. Ben 11 yaşımdaydım.

BLOOMBERG TV:Nuri Çolakoğlu'nun 2  kız 1 oğlan üç çocuğu var. Hasan, Fatma, Berfin. Üç tane de evlilik. Doktoram yarım kaldı tamamlayacağım dedin. Gençlikte solculuk yap, ondan sonra gel TÜSİAD'da görev al, müthiş bir değişim.

NÇ: Hayatı nasıl yaşarsan öyle yaşanıyor.

BLOOMBERG TV:Hayatınızda televizyonun dışında İntermedia var, günlük bülten çıkarıyorsunuz. Kitaplar çıkıyor. Son İstanbul Kültür Başkent olması konusunda büyük emekler var. Formula 1 Türkiye'ye gelmesi olaylarında katkılarınız var.

NÇ: Birkaç tane daha proje üzerinde çalışıyoruz. En heyecan verici projem UNICEF ile birlikte "İstanbul'un yıldızları" diye bir proje yapıyoruz. Eylül- Ekim-Kasım aylarında İstanbul'un bütün ana caddeleri, meydanlarında benim kadar iri yarı yıldızlar dolup taşacak. Hedefimizde bu yıldızları destekleyen, el atan firmaların katkılarıyla bu yıldızları ünlü sanatçılara boyatıp bunların satışından UNICEF'e para yaratmak.

Birleşmiş Milletler 2015 yılına kadar temel eğitim almamış çocuk kalmasın diye bir kampanya getiriyor. UNICEF'e para lazım. Bizde böyle bir proje yarattık.

BLOOMBERG TV:Robert  Kolej'de okudunuz ama sizin o dönemlerde çok ünlü arkadaşlarınız var.

NÇ: Tansu Çiller ile sınıf arkadaşıyım. Mehmet Emin Karamehmet, Hüsnü Özyeğin. Robert Koley'den çok iyi büyük elçiler çıktı. Çok iyi, yetenekli kişiler çıktı. Ben mahallenin delisi olarak ortada koşturmaya devam ediyorum.

BLOOMBERG TV:Ben sizi konuk ettiğim için çok mutlu oldum. Bir kez daha gördüğüm için çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim geldiğin için.

NÇ: Bende senin gibi çok değerli bir arkaşımla , hayatımın 25 yılını birlikte geçirdiğim bir arkadaşımla böyle bir konuşma yaptığım için çok memnunum.

.
.


Nuri Çolakoğlu

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org