Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Barış Bölükbaşı Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Tütünlerin Kalite Nitelikleri (Tütün Kalitesinin Değerlendirilmesi)
19.09.2007
Barış Bölükbaşı
Okunma Sayısı : 6809
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

ÖNSÖZ
35 yıldan fazla bir zaman tütün fabrikalarında, fabrikasyonunun çeşit­li bölümlerinin teknik işlerinde tütün eksperi olarak tütünün ve tütüncülü­ğümüzün sorunlarıyla iç içe yaşadım.
Şimdiye kadar bu konuda yapılan çalışmaların yetersizliği ve dağınık-lığı, beni uzun görev yıllarında elimdeki olanaklardan değerlendirerek, bu sorunlara çözüm getirecek araştırmaları ve çalışmaları yapmaya yöneltti.
Böylece, Eksper Kursunda öğretmen olarak görev yaptığım yıllardaki etüt ve gözlemlerim, incelediğim çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgiler ve kişisel çalışmalarımdan yararlanarak önce tütüncülük mesleğinin gerek ekonomik ve gerekse tütün yapımlarının kaliteleri yönünden büyük önemi haiz olan "Tütünlerin Kalite Nitelikleri" konusunda ve ayni başlık altında, ilk kitabımı oluşturdum.
Uzun ve titiz bir çalışmanın ürünü olan bu kitabım amacı, basta bu yıl açılan Tütün Eksperleri Yüksek Okulu'nda öğretim gören elemanlara bir başvurma kaynağı niteliğinde olmasıdır.
Ayrıca öğretmenliğim sırasında çeşitli nedenlerle talebelerime noksan olarak vermiş olduğum bazı derslerin tanımlanması ve bilgi dağarcıklarına yeniden bir katkıda bulunulmasında yararlı olursam kendimi mutlu sayarım.
Tütün Eksperleri dışında, bu kitabın tütüncülükte uğraşan kişiler ve tütün konusu ile ilgili kuruluşlar içinde yararlı olacağı kanısındayım.
Bütün çaba ve titiz çalışmalara rağmen, eksiklikler ve kusurlar olması kaçınılmazdır. Bu konuda beni uyaracak okurlara teşekkür ederim.
Bundan başka bu konuda olumlu eleştirileriyle beni teşvik eden Prof. Dr. Fethi İncekara'ya tütün hastalıkları konusunda kitabıma katkıda bulunan Ziraat Yüksek Mühendisi Şerif Budak'a ve kitabın hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Saygılarımla.
Yazar

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ          
3
I — Tütünlerde Kalite ve Kalitenin Değerlendirme Sorunları

II — Tütün Kalitesine Etkin Olan Faktörler       
10
          A — Ekolojik koşullar faktörü                
10
          B — Biyolojik koşular faktörü                
11
          C            Tip özelliği faktörü                  
11
          D — Tarımsal koşullar faktörü               
11
          E — Hastalıklar, zararlılar ve arızalar faktörü
12
          F — Teknolojik işlemler faktörü             
12
III — Tütünün Kalite Nitelikleri
12
          1— Tütün yaprağının büyüklüğü             
14
          2— Tütün yaprağının morfolojisi
18
                    A — Yaprak biçimi.        
18
                    B — Yaprağın zenep biçimi.       
20
                    C — Yaprağın uç açısı durumu                
21
          3— Tütün yaprağının renk ve parlaklığı              
22
          4— Tütün yaprağının dokusu      
28
                    A — Tütün yaprağının kalınlık niteliği       
30
                    B — Doku yoğunluğu niteliği       
32
                              a — Yaprağın yüzey birimi ağırlığı  
37
                              b — Hacimsel ağırlık 
38
                              c — Özgül ağırlık              
39
                              d — Yaprak dokusunun mesamatlığı                      
40
                              e — Tütün yaprağının damarlılık niteliği      
40
                              f — Tütünlerin sağlamlık esneklik niteliği
44
          5 — Tütünlerin koku niteliği                   
47
          6 — Tütünlerin yanma niteliği.    
50
          7 -- Hastalıklar, zararlılar ve arızalar faktörü 
55
Canlı Olmayan Hastalık Etkenleri         
56
                    A — Hava olayları                      
58
                    B              Besin maddeleri                      
58
                    C — Sebebi iyice bilinmeyen hastalıklar   
58
MANTARI HASTALIKLAR:

                    A — Yaprak leke hastalıklar                   
59
                    B Diğer mantarı hastalıklar                     
61
BAKTERİ HASTALIKLARI:

                    A — Yaprak leke hastalığı          
62
                    B             Kök ve sap hastalıkları
63
VİRÜS HASTALIKLARI:

          Zararlılar :                     
65
          A — Tarla dönemindeki zararlılar   
65
          B — Ambar zararlıları               
66
NEMATODLAR:

          Parazit Bitkiler              
67
          Kurutma, işleme, bakım ve diğer sebeplerden meydana gelen arızalar
68
          8 — Tütünün rutubet alma niteliği                      
71
IV — Tütün bitkisinde ellerin özellikler ve bunların önemi
80
V — Teknik kalite nitelikleri                 
87
          A — Tütünün kaliteli maddelerce zenginliği.                   
87
          B — Tütünlerin olgunlaşma   (Pişkinleşmesi)    .             
89
          C — Tip soyluluğu   (asaleti)           .      
91
VI — Tütün Kalitesinin Değerlendirilmesi                    
93
          A — Altı nevili tasnif                 
97
          B — Üç nevili tasnif                  
99
          C — Amerikan grad nevi tasnifi             
100
          D — Klâs unik tasnif                 
104
          E — Kırık,  kırıntı ve toz            
104

TÜTÜNLERDE KALİTE VE KALİTENİN DEĞERLENDİRME SORUNLARI:
Kişilerin organizması üzerinde oluşturduğu kendisine özgü fiziksel, sinirsel ve ruhsal izlenimler kompleksinin keyif verici etkisinden ötürü, insanlar tütün içmeye alışmakta ve bu alışkanlık birçok kimselerde ade­ta gerekli bir ihtiyaç, bir tutku durumuna gelmektedir. Bu ihtiyacın karşılanması konusu, ilk madde tütünün yapısında çeşitli nitelikleri toplanmış olmasına bağlı bulunmaktadır.
Tütünün tüketim özelliğini ve endüstriyel değerini sağlayan çeşitli niteliklerin bileşkesi kalitesini oluşturur. Tütünlerde bulunan ve kalitesini oluşturan tüm nitelikler özelliklerine göre aranan olumlu nitelikler ve istenmeyen olumsuz nitelikler olmak üzere iki kısma ayrılır. Bu niteliklerin değişik biçimlerde ve derecelerde belirlenmiş olması tütünler arasındaki kalite farklarını meydana getirir. Özellikle içim kalitesine yararlı etkiler yapan olumlu niteliklerin çoğunlukla olması tütünün, kalite değerini yükseltir. Herhangi bir tütün tipinin veya menşeinin kalite değerinin belirlenmesinde genellikle (1) olumlu nitelikler toplamından olumsuz nitelikler toplamının çıkartılması biçiminde bir işlem uygulanır. Aradaki fark kalite ölçüsünün değerinin gösterir.
Dünya sigara piyasasında bulunan çeşitli sigara tipleri ve tüketicilerin değişik içim zevkleri, tütünün değişik biçimlerdeki tüketimi, mevcut tütün tiplerinin ve çeşitlerinin fazlalığı, tütünün kültürel bir bitki, önemli bir ticaret ve endüstri maddesi oluşu gibi türlü sorunlar da tütünlerin kalite durumlarıyla ilişkilidir.
Tüketen kişinin doğrudan doğruya burnuna çekerek veya ağzına alıp çiğneyerek yararlandığı enfiye ve çiğneme tütünü yapımlarında kullanılan tütünlerin kalite özellikleri, dumanı içilmek tarzında kullanılan tütünlerden farklıdır. Ayrıca sigara, puro, pipo ve nargile yapımları biçiminde dumanı içilmek tarzında kullanılan tütün çeşitlerinin kalite özellikleri arasında az veya çok farkların olması doğaldır.
Herhangi bir tütünün kalite durumu genellikle fiziksel yapısı ve kimyasal bileşimiyle bağımlıdır. Bu kural özellikle şark tipi tütünlerinde yukarı ellerdeki yaprakların alt ellere göre fiziksel yapılarındaki değişmeler ve kaliteli maddelerce daha zengin olması nedeniyle kalite değerlerinin daha yüksek olmasını sağlar. Bilhassa yüksek kaliteli tütünlerden az bir miktarının harmanlara katılması ile harmanın bileşiminde bulunan daha düşük kaliteli tütünlerin Islahında ve harmanın içim kalitesinin yükselmesinde yararlı olması bakımından önemlidir.
Tütünlerin kalite sorunları üzerinde burada yapılan açıklamalarda özellikle memleketimizde üretilen sigaralık tütün tiplerinin ve türlerinin kalite sorunları dikkate alınmıştır. Kalite niteliklerinin açıklanması sırasında tütünlerde istenilen bir kaliteye ulaşılması veya kalite üzerinde olumsuz etkiler yapan koşulların ortaya çıkmasının engellenmesi yönünden ayrıca uygulanması gereken tarımsal ve teknolojik işlemlerin yararlı biçimde seçilmesi konuları üzerinde de durulmuştur.
Kalite niteliklerinin iyi bilinmesi önce tütünlerin satın alınması sırasında bunların kalite değerlerinin ve randımanlarının belirtilmesi ve sınıflandırılması işlemlerinin doğru yapılmasına olanak vermekte ve ayrıca para değerlerinin daha uygun olarak saptanmasında yararlı olmaktadır. Bununla beraber tütünlerin ticarî, endüstriyel ve tüketim özelliklerinin bilinmesi, ayrıca bunların tarımı, işlenmesi, bakımı ve korunması dönemlerinde uygulanması gereken işlemlerin ve çalışma yöntemlerinin uygun biçimde tayinine ve çeşitli tütün menşelerinin çeşitli harmanlarındaki kullanma yerlerinin ve % de oranlarının doğru olarak tanımlanması olanağını vermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalarla önemi belirtilmek istenilen tütünün kalitesini değerlendirme işleminin, daha bilinçli ve anlamlı esaslara dayalı olarak yapılmasının sağlanması amacıyla, kaliteyi oluşturan her niteliğin tanımlanmasında ve değerlendirmesinde bilimsel çalışmalardan örnekler verilmek suretiyle daha yararlı olacak biçimde anlatılmasına çalışılmıştır.
Tütün kalitesinin değerlendirilmesi sorununun çözümlenmesi konusu pek eski tarihlere gitmektedir. İnsanlar tütünün özelliklerini buldukları ve tüketimine başladıkları günden itibaren kalitesinin durumuyla da ilgilendiklerini düşünmek hatalı olmaz. Amerika'nın keşfinden 500 – 600 yıl evveline ait kadim, bir Meksika tapmağında bulunan kabartma bir resimde tütünün en eski kalite değerlendirme biçiminin anlatışı bu kanımızı kanıtlamaktadır.
1648 -1669 yılları arasında yaptığı çalışmaları üç kitap halinde yayınlayan Amsterdamlı Yohannes Magneus ilk defa tütünlerin kalite niteliklerini tanımlama girişiminde bulunmuş ve yanma, taam, koku, doku, yoğunluğu ve düzgünlüğü elemanlarını kalite nitelikleri olarak önermiştir.
Bu tarihten zamanımıza kadar geçen süre içinde bu konu üzerinde birçok çalışmalar yapılmıştır. 1671 yılında Baillara tütünlerin boğucu ve keskin sertliklerini, acı ve yakıcı taamlarını ve koku niteliklerini kalite faktörü olarak işaret etmiştir. Hollandalı Yohan Samul 1780 yılında yayınlanan çalışmalarında tütünün koku durumunu ve temiz rengini en önemli kalite elemanları olarak göstermiştir.
Th. Schloesing. Paris 1868 yılı, yanma durumunu en önemli kalite faktörü olarak belirtmiştir. Nessler de 1830 -1890 yıllarında aynı kanıda olduğunu bildirmiş ve ayrıca toprağın yapısıyla ilgili gördüğü yanma durumu ve külün rengi nitelikleri üzerinde durmuştur.
W. Garner, Waşington 1906 yılında, yanma yeteneğini en önemli kalite faktörü olarak önermiştir. Grotewol, Ştutgard 1907 yılında, daha çok renk durumu üzerinde durmuştur. Brennan, 1915 yılı, sigara kalitesinin taam, koku yanma ve nefes çekme durumlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Daha yakın zamanlarda ve ilk defa, Kissling Almanya 1925 yılı, tütünlerin kimyasal bileşim durumlarının, kalite üzerinde etken olabileceği sorunu üzerinde durmuş ve bu konuda yaptığı çalışmaları, "Tütün Kimyası" başlıklı eserinde yayınlamıştır. Burada ayrıntılı biçimde, tütünlerde bulunan nikotin miktarıyla sigaraların taam durumları arasındaki ilişkileri incelemiştir. Bu arada piridin esasları ve eterli yağlar maddelerini de kalite elemanları olarak işaret edilmiştir.
Killebrevv, A. B. D. 1928 yılı, Tobacco Leaf başlıklı kitabında kaliteli bir tütünün, parlak açık renkli, yaprak dokusu ince ve esnek, aroma kokulu, yanma durumu iyi ve kül renginin beyaz olması gerektiği görü­şünü savunmuştur.
Capus 1930! yılı, tütüncülük konusunda zamanının en modern olarak kabul edilen Fransızca kitabında, tütünleri sınıflara ayırmış ve ayrıca su­lama, gübreleme, güneşleme süresi gibi tarımsal işlemlerin tütünlerin kaliteleri üzerindeki etkilerini incelemiştir.
Tütünlerin ve tütün yapımlarının (Sigara ve Puro) kalite niteliklerinin açıklanması konusuna en güvenilir deneyler ve çalışmalar P. König, Forhaym Tütün Enstitüsü - Almanya 1931 yılı, tarafından yapılmıştır. Kimyasal, fiziksel ve botanik yönünden yapılan araştırmalara, tütünlerde en önemli kalite elemanlarının renk durumu, olgunluk derecesi, doku sağlamlığı, yanma durumu, koku durumu, taam v. b. niteliklerinin esas olarak alınması gerektiği görüşlerini öne sürmüştür. Ayrıca tütünlerin kimyasal bileşimleriyle kalite durumları arasındaki ilişkileri de inceleyerek en fazla nikotin ve albümin maddelerinin kalite üzerindeki etkinlikleri üzerinde durmuştur. Kalite durumunun belirtilmesi işlemini yaprak tütün ve tütün yapımları olmak üzere iki bölümde incelenmiş ve kalite değerlendirilme işleminin puan verme metodu ile yapılmasını önermiştir. Bu metot kaliteyi etkileyen her karakteristik niteliğe ayrı ayrı olmak üzere belli sayıda puan verilmesi esasına dayanır.
Metodun uygulanması sırasında her kalite niteliğini puan takdir edilmek suretiyle, değerlendirilir ve değerlendirme işlemi sonunda puanlar toplanır. Bu puanların toplam sayısı kalite değerini gösterir.
Sovyet Rusya İlimler Akademisi üyesi Profesör Chmuck ve yardımcıları tütüncülüğün çeşitli konuları üzerinde yaptıkları çalışmalar sonunda tütünün kalite sorununun bilimsel şekilde açıklanmasında pek önemli katkıda bulunmuşlardır. Rus bilgim Profesör Smirnof ise bu çalışmaların olumlu sonuçlarından yararlanarak tütüncülüğün her döneminde­ki teknolojik işlemlerindeki uygulama metotlarını elde etmiştir.
TÜTÜNÜN KALİTESİNE ETKİN OLAN FAKTÖRLER:
A — Ekolojik koşullar faktörü: Tütünlerde kalitenin gelişmesini etkileyen ve kalite niteliklerinin olumlu ve olumsuz biçiminde oluşmasına yön veren en önemli faktör çevre koşulları kompleksidir.
(Toprak, ısı derecesi, güneşlenme süresi, yağış miktarı, çevre havasının nem oranı v. b. çevrenin başlıca ekolojik elemanlarıdır.
Başka bir deyişle yetiştikleri ortamın ekolojik koşulları kompleksi tütün tiplerinin kendilerine özgü fiziksel ve içim karakterinin oluşmasını sağlayan temel faktördür.
Burada ekolojik koşullar konusunun önemini belirtmek amacıyla, önce dünya çapında, kıtalar ve ülkeler arası geniş üretim sahaları ve büyük ölçüler dikkate alınarak bir sınıflama yapılabileceği gibi ayrıca ülkeler içi ekim bölgeleri ve ekim alanlarına göre de tütünlerin coğrafi bakımdan bir bölümlenmesinin yapılması olanağı vardır.
Örneğin Virjinya tütünleri üretildikleri kıtalara göre Amerikan, Hindistan, Japonya, Çin v. s. biçiminde adlandırılarak sınıflara ayrılır. Ülkeler içi ölçülere göre de A. B. D. de Virjinya tütünü Auldgold, Karolina v. s. türlerine ayrılmaktadır.
Puroluk tütünleri de, dünya tütün piyasasında, üretildikleri ülkelere göre, Havana, Cava, Sumatra, Brezilya v. s. isimleriyle tanınır. Oriental tütünleri denilince Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan v. s. ülkelerde üretilen tütün tipleri anlaşılır. Bunların üretildikleri ülke içi bölgelere göre de İzmir, Samsun, Bursa, Trabzon, İskeçe, Filibe, v. s. biçiminde adlandırılarak türlere ayrılır.
B — Biyolojik özellikler faktörü: Bütün tütünler geniş bir bitki topluluğunu oluşturan Solanacea familyasının (Patlıcangiller), Nicotiana cinsine dâhildir. Bu cinsten bu güne kadar, yaklaşık olarak 100 kadar çeşit bulunmuştur. Bu çeşitlerin yarısı kadarı Güney Amerika, 16 -17 çeşidine Orta Amerika, 10 çeşidine Kuzey Amerika ve 13 14 kadar çeşidine de Avustralya’da rastlanmıştır.   (4)
Yapılan birçok araştırma ve inceleme çalışmaları sonunda botanikçiler, dünyadaki kültürel tütün tiplerinin yabani halde yetişen türlerinden oluşmuş hibridler olduğunu ve bu gün mevcut bütün bu tütün tiplerinin de doğal ve yapay biçimde yapılan hibridasiyon işlemleri sonunda oluşturulan melezlerin ıslahı ve gelişimi suretiyle meydana gelmiş tütün tipleri oldukları kanısındadırlar. Hibridleşme işlemleri sırasında çeşitli tütün türlerinin soyundan geçen bazı özelliklerin üstün gelmesi ve bunların gelişmesi durumu yeniden meydana gelen tütün tiplerinin fiziksel ve teknik yönden formasyonunu sağlamıştır.
Tütünün bir bitki olarak kalite değeri önce biyolojik özellikleri faktörüne bağlı bulunmaktadır. Türk tütün tiplerinin kalitesini etkileyen biyolojik özelliklerini genellikle kuraklığa dayanıklılık bitki üzerindeki alt, orta ve üst kuşak yaprakları arasındaki belirli kalite farkları, kimyasal bileşimlerinde karbonhidratlar ve aromatik maddeler oranına göre nikotin ve azotlu maddeler oranının çoğunlukla daha düşük olması, yaprak boylarının küçük ve orta, yanma yeteneklerinin iyi, renk durumlarının çoğunlukla açık oluşu gibi soydan geçme faktörleri olarak sıralanabilir.
C — Tip özelliği faktörü: Biyolojik özellikler faktörü ile ilgili ise de, tip özelliği, tütünlerin kalite değerlendirme işlemi sırasında her zaman ayrı bir temel faktör olarak dikkate alınır. Örneğin Trabzon, Taşova, Doğu ve Güneydoğu tütün tipleri ile Samsun, Bafra gibi asil tütün taleri ve İzmir tütünleri kalite değerleri bakımından birbirinden farklıdır. Her tütün tipi ancak kendisine en uygun gelen ekolojik koşullarda yetiştirildiği takdirde tipinin olumlu özelliğini ve en yüksek kalite değerini edinmiş olur.
D — Tarımsal koşular faktörü: En asil bir tütün tipinin en uygun ekolojik koşullarda yetiştirilse bile tarımsal döneminde gereken teknik yetiştirme ve geliştirme metotlarının uygulanmaması durumunda istenilen yüksek kalitenin yeterli derecede elde edilmesine olanak yoktur.
Örneğin tütün tarlasındaki bitkiler arasından tohum alınacak olanların seçilmesi, tohumların alınması ve korunması, fidelik tarla yerlerinin iyi seçilmesi ve hazırlanması, fidelerin sağlam yetiştirilmesi ve tarlaya zamanında dikimleri, çapalama, işleri, dip yapraklarının ve filizlerin temizlenmesi, yaprakların olgunlaşması sırasında el el toplanması, gübreleme ve sulama gibi tütün tarımı ile ilgili bütün işlerin en uygun ve noksansız biçimde yapılması sonunda daha kaliteli bir ürünün alınması sağlanmış olur.
Bu bakımdan tütünlerin üretim dönemindeki tüm çalışmaların teknik tarımsal metotlara uygun yapılmasının sağlanması gerekli ve yararlı bulunmaktadır.
E — Hastalıklar, zararlılar ve arızalar faktörü: Çeşitli Hastalıklar, zararlı böceklerin ve küflerin sebebiyet verdiği hasarlar ile eziklik, basıklık ve kazıklaşma gibi mekanik arızalar tütünlerin kalitesine olumsuz etkiler yapması dolayısıyla bunların türemesine meydan verilmemesi için gereken önleyici tedbirlerin alınmasına veya gözükmesi halinde mücadele edilmesi çalışmalarının uygun tarzda yerine getirilmesi gerekli görülmektedir.  (12)
F — Teknolojik işlemler faktörü: Tütüncülüğün teknolojik işlemlerini teşkil eden tütünlerin kurutulması, ekici işlemesi ve denklemesi, satın alınan tütünlerin manipülasyonu, bakımı, fermantasyonu ve korunması ile fabrikasyon dönemlerindeki çalışmaların uygun biçimde yürütülüp yürütülmemesi durumlarının da tütünlerin kalitesi üzerinde etkisi vardır.
Örneğin kırımdan sonra uygulanan kurutma işlemlerinin tütünlerin renk, kimyasal bileşim v. b. niteliklerinin oluşmasında; bakım döneminin fermantasyon safhasında niteliklerin geliştirilerek en yüksek düzeye ulaşmasında, koruma safhasında gelişmiş olan niteliklerin stabilize olması ve korunması hususlarının kalite durum ile sıkı bir ilgisi olduğunu hatırdan çıkartmamak gerekir.

TÜTÜNÜN KALİTE NİTELİKLERİ
Tütünlerin fiziksel, teknik ve kimyasal bileşim niteliklerinin tanımlanması bakımından yapılan ekspertiz muayeneleri, degüstasyon muayeneleri ve kimyasal bileşimlerinin analiz muayeneleri tütünlerin üç esas kalite değerlendirme metotlarını oluşturur.
Belli bir tütün üzerinde bu muayene metotlarının ayrı ayrı uygulanması biçiminde yapılan kalite değerlendirme işlemine tam veya kesin kalite değerlendirme muayenesi denilir.
Bu üç kalite değerlendirme işlemleri arasında en önemli olanı tütünün sigara haline getirilip tütün dumanının içilmek suretiyle yapılan bilinç­li ve metotlu kalite değerlendirme muayenesidir (18)
Tütünlerin kurutma döneminden sonra satışa uygun bir mal durumuna veya endüstride kullanılma zamanına kadar geçen süre içinde çeşitli nedenlerle yapılan muayeneler tütünler yaprak halinde iken olmaktadır. Yaprak tütünlerin kalite değerlerini muayene işlemleri, belli bir düzen içersinde olmak üzere tütünlerin fiziksel ve teknik nitelikleri esas alınarak yalnız tütün eksperliği diploması bulunan uzmanlarca yapılabilir. Bu amaçla yapılan muayene işlemi sırasında tütün eksperi tütünlerin dizileri, hevenkleri, yaprak demetleri veya dizilerden yapılı istiflerden veyahut tütün denklerinden, gerekli gördüğü kadar bir miktar tütünü eline alır ve yapraklara bakmak, parmaklarla yoklamak koklamak ve gerekirse kıyıp içmek suretiyle, çabuk ve pratik biçimde tütünün kalite durumunu kontrol veya muayene eder.
Tütünlerin muayene edilmek suretiyle kalite değerlerinin en doğru bir biçimde saptanabilmesi veya teknik bir deyimle ekspertizlerinin yapılması için tütünlerin denk haline getirilmiş olması gereklidir. (14)
Tütün uzmanlarının organoleptik muayenelerden yararlanarak uyguladıkları metotlu ekspertiz kalite değerlendirilme çalışmalarında tütünlerde dikkat ettikleri ve göz önünde bulundurdukları fiziksel ve teknik kalite nitelikleri sırasıyla şunlardır;

1 - Yaprak büyüklüğü.
2 - Yaprak morfolojisi,    yaprak biçimi,    zenep biçimi ve uç açısı durumu.
3 - Yaprağın rengi ve parlaklığı.
4 - Yaprağın doku durumu: incelik - kalınlık, doku yoğunluğu sağlamlık, esneklik ve damarlılık nitelikleri.
5 - Koku niteliği.
6 - Yanma niteliği.
7 - Arızalar, hastalıklar ve zararlılar faktörü.
8 - Nem alma ve koruma (higroskopisite) niteliği.
Burada genellikle tütünlerin kalitesine etken olan bu niteliklerin ayrı ayrı incelenerek açıklanmasına çalışılmıştır.

1 - TÜTÜN YAPRAĞININ BÜYÜKLÜĞÜ:
Tütün yaprağının boy ve en durumunun cm. olarak ölçüm değeri yaprağın büyüklüğünü (boyutunu, ebadını) belirtir.
Yaprak tabanı ile yaprak ucunu orta damar boyunca birleştiren doğ­runun cm. olarak uzunluğu yaprağın boyunu, yaprak ayasının en geniş noktasından orta damara dikey olarak geçen kırışın cm. olarak uzunlu­ğu yaprağın enini gösterir. Örneğin bir tütün yaprağının boyu 23 cm. eni 11 cm. olursa yaprağın büyüklük durumu, çaplar ölçüsünün 23 X 11 rakamlarıyla tanımlanması biçiminde gösterilir.
Tütün fidanındaki ellere göre yaprakların büyüklük durumları deği­şik olur. Tütünlerde genellikle dip ellerden itibaren yaprak büyümeye başlar ve başı bağlı tütün tiplerinde en büyük yapraklar ikinci ana elleri­dir. Basma tiplerinde ise en büyük olan yapraklar birinci analardır. Bu ellerden yukarıya doğru gidildikçe yapraklar yavaş yavaş küçülür ve uç ellerin yaprakları en küçük olur.
Tütünlerde yaprağın büyüklük derecesi ölçümü işleminin belli bir düzen içinde yapılmasını ve alınacak sonuçların standart değerde olma­sının sağlanması için ölçüm materyali olarak en büyük ellerin yaprakları­nın esas olarak alınması uygun bulunmaktadır. Ölçüm işlemi zenepli tütün tiplerinde yaprak tabanı denilen zenep ile yaprak ayasının birleştiği noktadan, basma ve kabakulak gibi zenepsiz tiplerde ise orta damarın alt bitim noktasından başlamak üzere yaprak ucuna kadar yapılır. Ölçme işinin daha doğru yapılabilmesi için ölçülecek yapraklar yaklaşık olarak % 14–15 kadar tavlandıktan sonra bir cam plâka altına serilerek düzgün duruma getirilir. Ölçü sonuçları cm. olarak gösterilir.
Türk tütünlerinde yaprak boyları küçük, orta ve büyük olmak üzere üç kısma bölünür. Büyüklük derecelerini birbirinden ayırt etmek için bu­rada kullanılacak ölçüler sırasıyla: 2 – 3 cm. den 15. cm. kadar olan yap­rakların küçük, 16 – 25 cm. arasında olanlar orta ve 28 cm. den daha bü­yük olanlarda büyük yapraklar grubuna dâhil edilir.
Dünya tütün piyasasındaki çeşitli tütünler boyları bakımından ge­nellikle büyük yapraklı ve küçük yapraklı olmak üzere iki büyük gruba ayrılmaktadır. Yaprakların büyüklük durumlarına göre gruplandırılması işleminde burada esas olarak alman ölçüler bizde uygulanan ölçülerden değişiktir. Örneğin orta kuşak elleri yapraklarının 30 cm. den daha fazla olması durumda bunların büyük yapraklı, aynı ellerin yaprakları 30 cm. den daha az olması durumunda bunların da küçük yapraklı tütünler olarak kabul edilmesi nedeniyle bu ölçülere göre gruplandırılır.  (17)
Genellikle büyük yapraklı tütünlerin nemli, küçük yaprakların ise kurak iklim koşullarıyla ilgisi bulunmaktadır.
Büyük yapraklı tütünlere Virginya, Burley, Kentaki Maryland v. b. tütün tipleri, küçük yapraklılara da oriental tütün tipleri olarak gösterilebilir.
Sigara fabrikasyonu bakımından yaprağın büyüklük durumu iki bakımdan değerlendirilebilir. Birincisi, büyük yaprakların kıyımlarından daha uzun saçakların elde edilmesi durumu harmanın kıyılmış tütünlerinin saçaklılık kalitesinin iyileştirilmesinde yararlı olması nedeniyle tütün fabrikasyonunda olumlu etkileri vardır. Diğer taraftan büyük yaprakların çoğunlukla, küçük yapraklara göre, dokularının daha kaba ve dayanıksız, orta ve yan damarlarının daha kaim olması durumu sigara verimlerinin düşmesine ve ham madde kaybı oranının artmasına sebebiyet vermektedir. Ayrıca tütünlerin büyük yapraklı olması kimyasal bileşimlerinde anorganik, selüloz ve azotlu madde miktarları oranının yüksek olduğuna işaret sayılmaktadır. Bu durum ise tütünlerin içim kalitesi üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır.
Yaprağın büyüklük durumu öncelikle bir menşe özelliği ise de bitkinin yetiştirildiği ekolojik koşullarla da bağımlı bulunmaktadır.
Büyük yapraklı tütünler genellikle nemli iklimlerde ve kuvvetli toprak koşullarında yetişir. Kimyasal bileşimleri itibariyle bunlarda azotlu maddeler, albüminler, nikotin, selüloz v. b. maddelerin oranı daha yüksektir. Harmanlara, daha ziyade sertlik sağlamak amacıyla karıştırılır.
Küçük yapraklı tütünler ise kurak iklim ye yoksul toprak koşullarında yetiştirilir. Bu koşullar tütün yapraklarında tütünün kalitesine olumlu etkiler yapan karbonhidratlar, reçineli maddeler, eterli yağlar v. b. maddelerin daha yüksek oranlarda, birikmesinde yararlı olmaktadır. Dünyada üretilen sigaralık tütünlerin en kalitelisini ve beğenilenini oluşturan Türk tütün tiplerinin çoğu bu koşularda yetişir.
Fazla sulama ve gübreleme, zengin toprak ve taban arazi koşullarında üretilen tütünler büyük yapraklı olur. Büyük yaprakları oluşturan dokuların hücreleri daha büyük, hücre cidarları daha kaim ve hücreler arası boşlukların daha geniş olması nedeniyle yaprak ayası kabalaşır ve buna paralel olarak yaprağın orta ve yan damarları da kalınlaşır.
Bunun tersine topraktaki su miktarının yetersiz olması koşulları tütün yaprağını küçültür. Bu yaprak küçülmesiyle beraber doku hücreleri de küçülür, dolgunlaşır ve bu nedenle yaprak ince, esnek ve dayanıklı bir duruma gelir.
Büyük yapraklı tütünler gurubu yetiştirildikleri ekolojik koşullara, teknolojik özelliklerine ve tütün sanayinde kullanıldıkları yerlere göre iki kısma bölümlenir. Birinci kısım nemli ve sıcak iklimlerde üretilen puroluk tütünlerden, ikinci kısım ise nemli fakat ılımlı iklimlerde üretilen sigaralık tütünlerden oluşmaktadır.
Birinci bölüme giren Havana, Sumatra, Brezilya v. b. puroluk tütün tipleri Küba, Endonezya, Filipin adaları ve Japonya da üretilir. Bu tütünler diğer bölgelerde üretilen bu tip tütünlerden kalitelerinin yüksek oluşu bakımından oldukça farklıdır.
İkinci bölüme açık renkli Virjinya tipi, koyu renkli Mariland tipi, yeşil renkli Dunzi tipi (Çin) v. b. tütünler girmektedir.
Bunlardan başka Fransa, İtalya, Çekoslavakya, Polonya, Macaristan, Sovyetler Birliği v. s. Avrupa ülkelerinde üretilen ikinci derecede önemli tütün tipleri büyük yapraklı sigaralık tütünler kısmına dâhil edilir.
Yapraklarının büyüklük ölçüleri bakımından yukarıda belirtilen büyük yapraklı tütünler gurubu ile küçük yapraklı oriental tip tütünler gurubundan ayrı olarak dünya tütün piyasasında yarı oriental tütün tipleri deyimiyle nitelendirilen, ayrı bir gurup daha vardır. Bu tip tütünler yapraklarının büyüklüğü ve diğer fiziksel özellikleri bakımından büyük yapraklı tütünlere benziyorlarsa da kurutma tarzları ve bazı içim özellikleri bakımından oriental tip tütünlere daha yakın olurlar. Bunların en karakteristik tipleri Yugoslavya, Arnavutluk, Romanya ve kısmen Sovyet Rusya ülkelerinin oriental tip tütünlerin ekim bölgeleri sınırlarına yakın olan sahalarda üretilir.
Küçük yapraklı oriental tip tütünler gurubu iç ve dış pazarlarda Başı bağlı ve Basma olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Eskiden yapılmış bulunan bu bölümlemede daha ziyade tütün yapraklarının büyüklük durumları ve bunlara uygulanan işleme tarzlarındaki farklar esas olarak alınmıştır.
Başı bağlı tütün tiplerinin boyları çoğunlukla 20 cm. den daha büyük, basma tiplerinde ise 20 cm. den küçük olur.
Basma tütünlerinin üretim bölgelerinde iklim koşulları başı bağlı üretim bölgelerine göre daha kurak geçtiğinden burada ortalama yağış miktarı daha düşük olur. Bu bölgelerdeki fazla yağışların daha fazla tütünlerin vejetasyon döneminin başlangıç zamanına rastlaması nedeniyle basma tütünlerinde en büyük yaprakların elleri tütün fidanın ortasından daha aşağıda bulunan kısımlarında oluşur. Bu durum basma tütünlerinde bitki boyunun daha kısa olmasını ve küçük yapraklar miktarının, başı bağlı tütünlerine kıyasla daha fazla ve dolayısıyla kaliteli tütünler miktarının daha yüksek oranda olmasını sağlamaktadır.
Morfolojik yapılışları birbirinden oldukça değişik olan başı bağlı tipi tütünler kısmı dar yaşmaklı, orta yaşmaklı, geniş yaşmaklı, sığırdili ve kabakulak gibi oldukça daha büyük yapraklı tütün çeşitlerinden oluşmaktadır.
Yakın zamana kadar üreticiler, başı bağlı tütün yapraklarını geniş pastal (yelpaze) veya dar pastal (demet) biçiminde getirdikten sonra pastalların baş kısımlarının alt tarafından sazla bağlanması tarzında işlemelerinden ötürü bu tütünlere başı bağlı denilmiştir. Ayrıca, denk yapılmadan evvel başı bağlı demetleri uzun sıralardan oluşan düzenli istifler biçiminde yığılır ve tütünlerin bakımı ve korunması bu durumda iken sağlanmış olur. İskenderiye ve Rumeli tarzı denkler bu istiflerden alman başı bağlı demetlerden yapılır.
Basma tütünlerinin ismi basmak sözcüğünden meydan gelmiştir. Dizilerden sıyrılan tütünler önce el ve boylarına göre ayrılır ve aynı zamanda yaprak orta damarları yan yana bitişik olmak üzere yapraklar birbiri üzerine konulur ve parmaklarla bastırılarak çile veya maso denilen basma pastalı biçimine getirilir. Bu suretle işlenen basma demetlerinin dağılımlarını önlemek ve biçimlerini daha düzgün ve dayanıklı duruma getirmek için üzerleri hafif ağırlıklarla bastırılır. Denklemeden evvel basma demetleri 50 – 60 cm. yüksekliğinde muntazam ve düzgün daireler biçiminde istif edilir ve tütünlerin bakımı ve korunması işlemi burada yapılır. Yaprakların büyüklüğüne göre 5–6 masodan oluşan uzun demet sırasına baston denir. Basma dengi bu demet sıralarından yığılıdır.
Tütün yaprağının eni ile kalitesi arasında bir ilişki yoktur. Yaprağın en durumu bir tip özelliği olmakla beraber yaprağın formasının oluşması ile ilgili bulunmakta ve ayrıca yaprağın en ve boy ölçüleri durumunun belirtilmesinde yararlı olmaktadır. Yaprağın boyu ile yaprağın eni arasında olumlu bir ilişki vardır. Yaprağın boyu ne kadar büyür veya küçülürse buna karşılık yaprağın eni de aynı ölçüler oranında büyür veya küçülür. Ancak uç ellere doğru gidildikçe yaprak enlerinde doğal bir daralma olduğundan bu kuraldan hafif dönüşümler olmaktadır.
Tütün yapraklarının büyüklük ölçüsünün sınırları, küçük yapraklı oriental tütün tiplerinde 3–4 cm. den, büyük yapraklı tütün tiplerinde 70 – 80 cm. kadar olan boylar arasında değişmektedir.
Türk tütünlerinin büyüklük ölçüleri çoğunlukla küçük ve orta dereceler arasında değişir. Tütün yaprağı ne kadar küçük olursa kaliteli değeri o kadar yüksek olur. Büyüklük ölçüleri bakımından en uygun olan ve kalite değerini olumlu biçimde etkileyen yaprak boyları 15 cm. kadar olanlardır. Kaliteli sigaralık tütünlerin boyları en fazla 25 cm. kadar büyük olur.
2 _ TÜTÜN YAPRAĞININ MORFOLOJİSİ:
Bir tütün yaprağının yatay durumundaki görünüşü yaprağın formunu belirtir. Tütünlerde yaprak formlarının tanımlanması konusunda yapılan çalışmalarda, form durumlarının daha iyi belirlenmesi için incelenecek yaprakların yumuşatılıp kırılmalarını önlemek amacıyla önce yaklaşık olarak % 14 kadar tavlandıktan sonra düzgün biçimde iki cam levha araşma serilir.
Tütün yaprakları türlerinin karakteristik formlarım genellikle basma tiplerinde birinci ve ikinci aralarda, başı bağlı tiplerinde ise ikinci ve üçüncü ana ellerinde edinmiş olmaları nedeniyle form durumlarının incelenmesinde bu ellerin yaprakları esas olarak dikkate alınır. Tütün yapraklarının büyüklük durumlarının ölçümünde de aynı ellerin yaprakları dikkate alındığına göre çeşitli tütün türlerinin yaprak formlarının tanımlanması işlemlerinde de bunlardan yararlanmak olanağı vardır.
Tütünlerin yaprak formunu oluşturan yaprak kısımları sırasıyla: Yaprak biçimi, zenep biçimi ve uç açısı durumu.
A — Yaprak Biçimi: Bir veya iki tütün tipi ayrı tutulursa dünya ekim bölgelerinde üretilen tüm tütünlerin simetrik bir yapılışları vardır. Buda yaprak orta damarının sağ ve sol kısımlarındaki yaprak ayası parçalarının biçim ve boyutları itibariyle birbirine eşit olduklarını anlamına gelmektedir.
Tütün yapraklarının oval ve elips olmak üzere başlıca iki asal biçimi vardır. Tütün yaprağında en geniş yerinin yaprak ayasının orta kısmından daha aşağıda ve yaprak tabanına daha yakın bir noktada olması durumunda yaprak biçimi oval olur.
Yaprak ayasının en geniş yerini orta kısımlarına doğru olması durumunda ise yaprak biçimi elips olur.
Oval biçimdeki tütün yapraklarında, yaprak ayasının yaprak tabanından itibaren birdenbire genişlemesi ve en geniş yerinin tabana yakın yerde oluşturması durumunda yaprak yüreğe benzer bir biçim alır ve omuzlu olur. Yaprak ayasının taban kısmından itibaren azar azar genişlemesi ve en geniş yerinin yaprak ayasının orta kısmından daha aşağı ve tabana yakın bir yerde olması durumunda yaprak omuzluca veya hafif omuzlu bir biçim alır. Genellikle oval biçimli yapraklarda yaprak boyu­nun yaprak enine oranı 1,5–1 dolayında olmaktadır.
Tütün yapraklarının elips biçimlerinde ise yaprak ayasının en geniş yeri orta kısımlarda olmaktadır. Bu yaprak biçimlerinde yaprak boyunun yaprak enine oranı 2–1 dolayındadır. Yaprak eninin ölçüsü yaprak boyu
Ölçüsü değerinin yarısından biraz daha fazla olması durumunda yaprak geniş elips biçimini alır. Ayrıca, yaprak ayasının geniş yaşmak biçiminde yaprak tabanından itibaren yukarıya doğru uzayarak azar azar genişlemesi ve yaprağın orta kısmından daha yukarıda ve yaprak ucuna daha yakın bir yerde en geniş hale geldikten sonra uca doğru daralması durumunda yaprak sığırdili biçimini alır. Sığırdili yaprak biçimlerinde yap­rak boyunun yaprak enine oranı 2,5: 1 veya daha fazladır.
Tütünlerde en fazla rast gelinen yaprak biçimleri şöyledir:
a)  Yuvarlak biçimler: Yaprak eni ile yaprak boyu ölçülerinin bir­
birine eşit olması durumunda yaprak biçimi yuvarlak olur. Yaprak eni
ölçüsünün yaprak boyundan biraz daha az olması halinde yaprak yuvarlağımsı bir biçim alır.
Yuvarlak biçimlerde yaprak boyunun yaprak enine oranı yani çaplar kat sayısı veya çaplar endeksi 1: 1 dir. Ülkemiz tütünlerinde yuvarlak biçimde yaprak yoktur.
Yuvarlağımsı yaprak biçimlerine bizim tütünlerimizden Taşova Topbaş ve Tömbeki türleri örnek olarak gösterilebilir.
b)  Oval veya omuzlu yaprak biçimlerinde yaprak boyunun yaprak
enine oranı her zaman 2 katından daha azdır. Bu yaprak biçiminin çaplar kat sayısı ortalaması 1,5 : 1 dır. Yaprak boyunun 0,1 veya 0,2 kadar azalması durumunda yaprak biçimi çok omuzlu olur. Buna karşılık
ayni ölçülerde artması durumunda omuzluluk derecesi azalır.
Tütünlerimizden Bura menşeini belirgin biçimde omuzlu, Alaçam, Bafra, Hendek ve Sinop menşelerini omuzlu veya omuzluca, Maden ve İzmit menşelerini de hafif omuzlu yaprak biçimlerine örnek olarak gösterilebilir.
c)  Elips biçimindeki tütün yapraklarının çaplar kat sayısı oranı 2:1
dolayında olmaktadır. Bu biçimdeki yapraklar pratikte genellikle karın­lı deyimiyle nitelenir.
Burada da örnek olarak İzmir, Basma, Taşova, Düzce, Trabzon ve Pazar menşeleri gösterilebilir.
d)  Sığırdili biçimindeki dar uzun yaprakların çaplar kat sayısı
3: 1 dolayındadır.
Bu biçimin tütünlerimizdeki en belirgin örneği Canik menşeidir. Malatya ve Yayladağ menşelerinin biçimleri sığırdiline benzerler.
Çeşitli biçimlerdeki tütün yapraklarının çaplar kat sayısı oranının sınırları çoğunlukla 1,5: 1 ile 3,1 arasında değişmeler gösterir.

Tütün yaprağı boyunun uzunluk ölçüsü yaprak eni ölçüsünün 2 ka­tı değerinde olduğu elips biçimlerindeki yapraklarda, diğer yaprak biçimlerine göre yaprak ayası kısmının miktarı daha yüksek oranda olması nedeniyle, çaplar kat sayısının 2: 1 oranındaki elips biçimi tütünlerde olumlu bir kalite faktörü olarak kabul edilmesini gerektirir. Böyle yap­rak biçimlerinin özellikle puroluk tütün tiplerinde, en az kayıpla daha fazla miktarda uzun sargılık şeritlerinin biçilebilmesini sağlaması bakımından, kalite değeri daha yüksek olur. Ayrıca elips yaprak biçimlerinin diğer biçimlere göre yaprak ayası miktarının fazla olması durumu tütünlerde damar miktarı oranının düşürülmesine sebebiyet verdiğinden, daha kaliteli kıyılmış tütünün elde edilmesini ve sigaraların daha muntazam ve düzgün yapılmasını sağlar. Elips biçimindeki yaprakların sigara verimleri de daha yüksek olmaktadır.

B — YAPRAĞIN ZENEP BİÇİMİ
Yaprak ayasını sapa birleştiren yaprak kısmı yaprağın zenebini oluşturur. Yaprak formlarının oluşmasından zenep kısmının önemli rolü vardır.
Basma ve kabakulak tütün türlerinde yaprakların kök kısımları hafifçe daralarak doğrudan doğruya ve adeta oturmuş biçimde sap kısmiyle birleşmiş olmalarından ötürü tütünlere zenepsiz denilir. Bu tütünlerin diğer bir özelliği de yapraklardaki yan ve ikinci derecedeki, damarların, yaprağın ayasında olduğu gibi kök kısımlarında da kendilerini belli edecek kadar gelişmiş olmasıdır.
Zenepli tütün türlerinde ise yaprak ayasının sap kısmıyla birleşmesi, yaprak orta damarının uzantısı ve damarın bu uzantısı boyunca çeşitli enlerde uzayan ayanın kısımlarından oluşan çeşitli boylardaki zeneplerin aracılığı ile olmaktadır. Tütün yapraklarının zenepleri hiç bir zaman kirazın veya armudun sapı gibi çıplak bir orta damar uzantısı biçiminde olmazlar.
Zenepsiz tütünlerin küçük yapraklı olanları basma, büyük yapraklı olanları da kabakulak deyimiyle nitelendirilir.
Zenepli tütünlerde yaprağın orta damarının bir devamı olan yaprak sapı boyunca uzayan aya kısımlarına yaşmak denir. Yaşmakların enlilik durumları ise çeşitli zenep biçimlerini meydana getirir.
Yaşmağın eni orta damardan az veya orta damar kadar olursa bu zenep biçimine dar yaşmaklı denir. Bu biçim pratikte tütüncüler arasında çıplak baş veya yalnız zenepli deyimiyle adlandırılır.
Yaşmağın eni orta damarın bir veya iki katı fazla olması durumundaki zenep biçimleri orta yaşmaklı, kulaklı veya küpeli olarak adlandırılır.
Yaşmak eninin orta damardan 3 katı veya daha geniş olması durumunda zenep şekli geniş yaşmaklı olur. Bu zeneplere pratikte sadece yaşmaklı da denir.
Tütün fidanı üzerinde zeneplerin en uzun ve belirgin olduğu yapraklar birinci ve ikinci ana ellerdir. Daha yukarı ellere gidildikçe zenepler küçülür. Birinci ana ellerinden aşağıya doğru gidildikçe yaprak zenepler i küçülür ve belirginliğini kaybeder.
Basma, kabakulak ve geniş yaşmaklı yapraklarda yaprak ayası oranının, dar yaşmaklı ve orta yaşmaklı yapraklara göre daha yüksek olması nedeniyle basma, kabakulak ve geniş yaşmak zenep biçimleri tütünlerde olumlu bir kalite faktörü olarak kabul edilir.
Bafra, Alaçam, Bursa, Hendek ve Sinop tütün menşelerinin dar yaşmaklı, Maden, İzmit ve Trabzon tütünlerinin orta yaşmaklı veya küpeli Canik, Bitlis, Yayladağ, Adıyaman ve Edime tütünleri geniş yaşmaklı, Balıkesir türü kabakulak, Basma ve İzmir tütünleri de zenepsiz yaprak biçimlerine örnek olarak gösterilebilir.
C — YAPRAĞIN UÇ AÇISI DURUMU:
Yaprağın uç noktasından yaprak kenarlarına doğru çizilen teğetlerin oluşturduğu açıya yaprak ucu açısı denir. Yaprakların uç açılarının genişlik durumları bakımından sivri, az sivri, küt ve yuvarlakça gibi deyimlerle nitelendirilir.
Yaprakların oval, dar elips ve sığırdili biçimlerinde uç açıları genellikle sivri, elips ve geniş elips yaprak biçimlerinde ise çoğunlukla az sivri ve küt biçimlerde olmaktadır.
Bazı oval yaprak biçimlerinde yaprak, en geniş noktasını orta kısmından daha aşağıda bir yerde aldıktan sonra hemen daralmaya başlaması durumunda yaprak uçlarının daha sivri biçimde olmasına sebebiyet vermektedir.
Tütünlerin yaprak uçları çoğunlukla düzgün ve simetrik biçimde olmaktadır. Ancak bazı tütün türlerinde yaprak uçlarının hafifçe sağa veya sola kıvrılmış biçimde olanlara da rastlanır.

Uç açılarının genişlikleri ellere göre değişmektedir. Dip ellerin yaprak uçları genellikle küt veya yuvarlak biçimdedir. Bir tütün fidanın­da alt ellerden üst ellere doğru gidildikçe uçlar sivrileşir ve uç ellerin yaprakları diğer ellerin uç açılarına göre en sivri durumda olur.
Tütünlerde uç açısı durumunun ölçümünde materyal olarak en büyük olan yapraklar alınır. Ölçme işlemi bunlar üzerinde yapılarak ölçü değerleri derece olarak gösterilir. Uç açılarının birbirinden ayırt edilmesi için kullanılması uygun görülen derece ölçüsü değerleri şöyledir: Uç açıları 55° ye kadar olan yaprak ucu açılarına sivri, 56° ile 75' arasında olanlara az sivri ve 76° den fazla olanlara da küt deyimleriyle nitelendirilmesi uygun görülmüştür.
Uç açıları az sivri olan yaprakların uç açıları sivri olan yapraklara göre, yaprak ayası miktarının daha fazla olması sebebiyle az sivri yaprak uçlarının tütünlerde olumlu bir kalite faktörü olarak tanınması uygun bulunmaktadır-
Tütün tiplerinin morfolojik niteliklerinin açıklanmasında yaprağın uç açısı durumunun da derece değeri ile veya kullanılan terimlerle belirtilmesi gerekmektedir.
3 — Tütün yaprağının renk ve parlaklık niteliği:
Tütünlerin kalite değerlerinin belirlenmesinde dış görünüşlerinde en önemli nitelik tütünün rengidir. Tütünlerin kalite değerini oluşturan çeşitli faktörlerin tütünün renk durumu ile sıkı ilişkileri vardır. Örneğin bir tütünün tip özelliği kalite kategorisi ve içim karakteri gibi nitelikleri öncelikle renk durumlarına göre tanımlanır. Tütün bitkisinin vejetasyon devresinden başlanarak, tütün yapraklarının kırımları sırasındaki olgunluk durumları, sarartma, kurutma ve kısmen fermantasyon evlerinde uygulanan tarımsal ve teknolojik metotlar ve işlemler tarzı tütünün rengini, renk tonunun renk nüanslarını ve yaprak renginin parlaklığı durumlarının oluşmasında en önemli ve etkin faktörlerdir. Bundan başka tütünlerin kimyasal bileşim özelliklerinin de renklerin oluşumunda etkileri vardır. Ayrıca hastalıklar, arızalar ve tütün Zaralılarının tütünlerin renk durumuna kısmen de olsa etkileri nedeniyle bunlarında burada dikkate alınması gereklidir.
Tütünlerde renk niteliklerinin değerlendirilmesi pratikte tütün yapraklarına gözle bakmak suretiyle incelenmesi işlemi sonunda yapılmaktadır. Bir tütünün üretim koşulları uygun gider, tarımsal ve teknolojik işlemleri düzgün yürütülürse veya başka bir deyişle tütünün yetiştirilmesi evreleri normal bir gidiş izlemiş olursa bu tütün kendi türüne özgü karakteristik rengini edinmiş olur.
Dünya tütün pazarlarında çeşitli tütün tipleri renk durumları bakımından açık ve koyu renkli olmak üzere iki guruba ayrılmaktadır. Bir tütün tipinde renginin kuvvet derecesi, renk nüansları, yaprak yüzeyinin parlaklık durumları, belli bir kaliteyi gösterir.
Oriental tütünlerin karakteristik asal kalite renkleri sarı, sarı turuncu, açık kırmızı ve kırmızı arasında değişen renklerdir. Çeşitli nedenlerle bu renklerden meydana gelen sapmalar genellikle tütünleri kalite bakımından olumsuz biçimde etkilemektedir.
Flue Cured Virjinya tütünlerinin karakteristik rengi limon sarışıdır. Bu tütünlerde açık limon sarısı renginin tonu kuvvetli ve mütecanis olması yüksek bir kalitenin işareti sayılır.
Kentaki tütünlerinin renkleri koyudur. Bu tütünlerin renginin düz kahverengi olması olumlu bir kaliteyi kanıtlar.
Genellikle tütünlerin doku strüktüründe hücre içi maddelerinin hüc­re zarı maddelerine göre daha yüksek oranda olması renginin tonunu kuvvetlendirir. Bir tütün tipinde renk durumunun özelliği değişmeden renk tonunun kuvvetlenmesi her zaman doku yanışının kimyasal maddelerce zenginliğini ve dolayısıyla kalite bakımından daha yüksek olduğunu belirtir.
Sigaralık Türk tütünü türlerinde tütün kalitesine olumlu etkiler yapan esas renkler, açık sarı, portakal sarısı, açık kırmızı ve kırmızı renkleridir. Bu renklerin, kuvvet derecelerinin ve renk nüanslarının tütün türlerine göre değişik durumlarda olması tütünlerde değişik kalite değerlerine işaret sayılır.
Genellikle oriental tip tütünlerinde görülen çeşitli renkler ve renk nüansları sırasıyla şöyledir:
Yeşil, açık yeşil, ayva sarısı, sarı, sarı turuncu, açık kırmızı, kırmızı koyu kırmızı ve kahve renkleridir. Bu değişik renklerden her birisi ayrı ayrı bir tütünün kalite değerinin ve ayni zamanda içim kalitesinin önem­li kalite elemanlarıdır. Şöyle ki:
Yeşil renkler: Öncelikle tütün yapraklarının olgulaşmadan, kırılmış olduğunu ve kurutma işleri normal sürelerini tamamlamadan gereğinden daha kısa zamanda yapıldığını kanıtlar. Tütünlerin yeşil renkte olması kalitesinin düşük ve içimlerinin kötü olduğuna işaret sayılır.
Açık yeşil renkler: Tütün yapraklarının tam olgunlaşmadan toplandığını ve bilhassa sarartma ve kurutma fazlarının hatalı           yapıldığını göstermektedir. Bu renk de kalitenin düşük olduğuna işaret sayılır. Ancak kalitenin buradaki düşüklük derecesi ve içimindeki kötülüğün etkisi yeşil yapraklardaki kadar fazla değildir.
Açık sarı-renkler: Yaprakların tam olgunlaşma döneminde iken kırılmış, sarartma ve kurutma fazlarının uygun biçimde yapılmış olan tütünlerin karakteristik işaretidir. Bu renkteki yapraklarda kimyasal yapıları bakımından, karbonhidrat maddelerin oranı yüksektir. Buraya, ayva sarısı, saman sarısı ve diğer tipik sarı renkler girmektedir. Açık renkli tütünlerde çoğunlukla nikotin oranının düşük olması nedeniyle içimleri yavaş olur. Sarı renk tonunun kuvvetlenmesine paralel olarak tütün dumanının fizyolojik etkinliği de fazlalaşır.
Sarı turuncu (Portakal sarısı) renkler: Genellikle yaprakların olgunlaşmış iyi kurutulmuş ve fermantasyonlarını uygun biçimde geçirmiş, kimyasal bilânçoları kaliteli maddelerce zengin olan tütünleri belirler. Sarı turuncu renginin tonu ne kadar kuvvetlenirse tütünün kalitesi o derece yükselir. Fizyolojik etkinlik derecesi artar, taam ve koku faktörle­ri daha belirgin derecede duyulur- Bu renk tütünlerin nikotin miktarla­rında meydana gelen artışlar sebebiyle, içimlerindeki sertlik etkisi de artmakta fakat bu çoğunlukla orta dereceye kadar yükselmekte ve tok deyimiyle nitelendirilmektedir.
Açık kırmızı ve kırmızı renkler: Bu renkler tütünün biyolojik bir tip özelliği olmakla beraber doku hücrelerinin madde bilânçosunun zenginliğini ve kalite değerinin yüksekliğini simgeler.
Açık kırmızı ve kırmızı renklerdeki tütünlerin içim kaliteleri en yüksek düzeyde olmaktadır. İçimlerinin fizyolojik etkisinin gücü, taam ve aromalı koku gibi kalite faktörleri burada kendilerini en uygun biçimde belirtmiş olması nedeniyle toplu, düzgün ve doyurucu bir içim meydana gelmektedir.
Kırmızı rengin derece derece koyulaşması ve koyu kırmızıya kadar değişmeler göstermesi durumunda tütünlerin içim kalitesine olumsuz etkiler yapan albüminler, nikotin ve bazı diğer maddelerin miktarlarında gereğinden fazla artışlar olduğuna işaret sayılmaktadır. Bu nedenle tütünlerden koyu kırmızı renklerin kalite bakımından olumlu fonksiyonları yoktur.
Tütünlerin renk durumları konusunda buraya kadar yapılan açıklamalar, Türk tütünlerinde, türlerine göre, en uygun renklerin sarı, turuncu, açık kırmızı ve kırmızı renkler olduğu ve bu renklerin olumlu bir kalite faktörü olarak kabul edilmesinin doğru olacağını kanıtlamaktadır. Bu renklerden açık yeşile ve kahverengine doğru oluşan renk değişmeleri kalite bakımından olumsuz etkiler yapmaktadır. Bir tütün türünün karakteristik rengi değişmeden renk tonunun kuvvetlenmesi kaliteli maddelerce zengin olduğunu gösterir. Buna göre normal koşullarda yetiştirilmiş tütünlerde esas renklerinin koyulaşmaya doğru değişmeler yapmadan kuvvetlenmesi durumu tütün yapraklarının muhteviyatça zenginliğini ve dolayısıyla kalitesinin yüksek olduğunu kanıtlar.
Oriental tip tütünlerde yukarıda açıklanan karakteristik renklerden başka, koyu yeşil, koyu kahverenginden yanık, morumsu, siyah ve benzeri renk çeşitlerine de tesadüf edilmektedir.
Koyu yeşil renkler olgunlaşmadan kırılan veya güze kalan yapraklarda, koyu kahve renkler olgunlaşma dönemini geçirmiş, geç kırılmış, yanık, kavruk veya kurutma döneminde hava koşullarının sürekli yağmurlu ve nemli geçmesi veyahut da maviküf, külleme, vahşi ateş ve benzeri hastalıkların ve zararlıların tütünler üzerindeki zararlı etkilerinden ileri geldiğini göstermektedir. Bu renklerdeki tütünlerin gerek fiziksel ve içim kalitesinin çok kötü olması ve gerekse kimyasal bileşimleri bakımından hiç bir değeri olmaması yüzünden harmanlarda kullanılması sakıncalı bulunmaktadır.
Oriental tip tütünlerinin renk durumları yaprak dokusunu oluşturan hücrelerin ihtiva ettikleri maddelerin miktarına bağlı bulunmaktadır. Genellikle hücre içindeki maddelerin miktarında alt ellerden üst ellere doğru gidildikçe bir artışın meydana geldiği gerçeği dikkate alınırsa, tütün yapraklarında alt ellerden üst ellere doğru renk tonunun kuvvetlenmesi durumunun nedeni daha iyi açıklanmış olur. Tütün bitkisinin alt ellerinin yapraklarında renkler en açık ve zayıf, uç ellerde ise daha koyu ve kuvvetlidir.
Dip ellerin yaprak renklerinde çoğunlukla yeşilimsi renk nüansları vardır. Bu ellerin dışında kalan bazı yaprakların orta damarlarının iki yanı boyunca olan kısımlarında yaprak ayasının diğer kısımlarına göre, yüzeylerinde koyu ve parlak renkte yaygın lekelere rastlanabilir. Bu lekelerin koyulaşarak kahve, koyu kahve ve siyaha yakın renklere dönüşmesi yaprakların arızalanmış olduğunu belli eder. Dizme ve kurutma işlerinin hatalı yapılmasından ileri gelen böyle arızaları tütüncüler kara göbek deyimiyle nitelendirir.
Bilindiği gibi tütünlerin vejetasyon döneminde yaprakların renkleri yeşil olur. Yaprağın yeşil rengini klorofil maddesi oluşturur. Yaprakların olgunlaşmaya başlaması sırasında klorofil maddesi yavaş yavaş azalır ve yaprağın olgunluk dönemine gelinince yaprak yüzeyinin rengi açılmaya başlar. Bu renk açılması önce yaprak kenarlarında başlar ve kısa zamanda bütün yüzeye yayılır.
Tütünlerin kurutma döneminin soldurma fazı sırasında yapraklardaki nişastalı ve proteinli maddelerle birlikte bazı diğer maddelerde de meydana gelen hidroliktik ve oksidatif değişme olaylarına paralel olarak klorofil maddesi de parçalanmaktadır. Klorofil maddesinin bu dağılma­sı sonunda yaprakta bulunan sarı veya portakal sarısı rengindeki karotin ve ksantofil maddeleri meydana çıkarak yaprağın rengini sarartır. Soldurma fazında oluşan hidroliktik ve oksidatif olaylar sırasında karotin ve ksantofil boyar maddelerinden ancak yarısı kadar bir miktar parçalanır ve geride kalan bozulmayan kısımları yaprakların sarı renklerini oluşturur.
Klorofil maddesinin parçalanma olayının süresi tütünlerde bulunan karbonhidratların miktarına bağlıdır. Genellikle karbonhidratlar oranının yüksek olması durumu klorofilin dağılma olayım çabuklaştırır ve yaprakların renkleri kısa zamanda sarı renge dönüşür.
Yaprak yüzeyindeki sarı rengin tecanüsünün korunması kurutma tarzının uygun yapılışına bağlıdır. Sarartma fazından sonra hemen yapılacak kısa süreli bir kurutma sonucu tütün renginin fikse edilememiş olması polifenollerde vukua gelen oksidatif reaksiyonlar nedeniyle yaprak üzerine turuncu, kırmızı veya daha koyu renkli lekeler meydana gelir.
Soldurma fazındaki işlemlerin iyi yapılmaması yüzünden istenilen esas rengin elde edilememiş durumunda yaprakların yeşil kalmış kısımlarıyla karışan sarı ve turuncu beyaz maddeleri yaprağın renk tecanüsünü bozar ve kalite düşüklüğüne işaret sayılan yeşilimsi kahve ve benze­ri gibi renkler meydana gelir.
Polifenoller tütünün rengini doğrudan doğruya etkileyen en önemli maddelerdir. Bu maddelerin oksidasyonları sonunda tütünlerde kahverengine kadar giden değişik derecede renk koyulaşmaları meydana gelmektedir. Bazen tütünün renk durumu ile polifenollerin miktarı arasında bir ilişki bulunmaktadır. Çoğunlukla polifenollerin mutlak miktarından ziyade bunların eriyen karbonhidratlara göre % oranlarının zengin oluşunun da rolü vardır. Genellikle karbonhidratları miktarının oranı ne kadar yüksek olursa tütünün rengi o kadar açık olur. Bunun tersi karbonhidratlar miktarının azalmasına karşılık polifenoller miktarının fazla olması durumunda tütünlerin renkleri koyulaşmakta ve gösterişleri donuklaşmaktadır. Polifenoller miktarının belli oranlardan, örneğin % 5 den daha düşük olması, tütünün rengine olumlu etkiler yapmaktadır. Bu durumdaki tütünlerin renkleri sarı ile açık kırmızı arasında değişir.  (17)
Tütünlerin rengini etkileyen diğer kimyasal bileşimler sırasıyla, rutin, izokversetin, kversetin peroksidas, bazı glikozitler, klorogenik asidi, kafeik asidi gibi maddelerdir.
Proteinler, reçineler ve nikotin maddeleri de tütünün rengini etkilemektedir. Genellikle bunların miktarlarının fazla olması renkleri koyulaştırır. Bunlar arasında başta nikotin maddesi miktarının fazla olması, renklerde kırmızı ve koyu kırmızıya doğru bir değişmeye sebebiyet verir. Nikotin oranları düşük olan tütünlerin renkleri açıktır. Nikotin ora­nı yükseldikçe renkler kırmızıya 'doğru değişir. Nikotin oranları % 2–8 düzeyine çıkan tütünlerin renkleri çoğunlukla kırmızı olur.   (17)
Tütünlerin kurutulması dönemi sırasındaki hava koşullarında nem oranının düşük ve ısı derecesinin yüksel olarak geçmesi sonucu oksidatif faaliyetlerde önemli miktarda azalmalar olacağından şekerlerin sarf edilmesi önlenmiş olur. Bu koşularda kurutulan tütünlerin çoğunlukla renkleri açıktır.
Buna karşılık kurutma için gereken ısı derecesinin yeterli olması, fakat havadaki nem oranının gereğinden yüksek bulunması koşulları kurutma süresini uzatır. Bu durumda oksidatif faaliyetlerde daha sürekli bir gelişme vukua gelmesi sonunda koyu renkli boyar maddelerin daha fazla miktarda oluşmasına sebebiyet vereceğinden tütünlerin renklerinde koyulaşmalar olmaktadır.
Son yıllarda tütünlerin renk durumunun daha objektif biçimde ölçülüp belirlenmesi konusunda yapılan çalışmalardan henüz uygulamalarda yararlanılacak yeterli sonuçlar alınamamıştır. Bazı memleketlerin laboratuarlarında renklerin daha iyi belirlenmesini sağlamak için yapılan denemelerde kolorimetre denilen özel renk ölçme araçları kullanılmaktadır. Bu sebepten tütün muayenelerinde renk durumlarının tanımı, eskiden olduğu gibi bugün de gözle bakılarak yapılmaktadır.
Tütünün renk durumu ile birlikte yaprak ayasının renginin parlak veya mat görünüşü ile yüzeyinin düz ve pürüzsüz veya pürüzlü olması durumları da önemli birer kalite işaretidir. Bu tütünlerin anatomik strüktürü ve kimyasal bileşimlerindeki maddelerin mahiyetleri ile ilgilidir.
Genellikle doku strüktürü ufak ve muhteviyatça zengin hücrelerden oluşan yaprakların büyük hücreli yapraklara göre renklerinin görünüşleri daha parlak ve yaprak yüzeyleri daha düz ve pürüzsüzdür.
Yaprağın renk görünüşünün parlaklığı ve yüzeyinin düzgünlük durumları önce bir biyolojik tip özelliğidir. Ancak tütünün yetişme koşullarının da burada önemli etkisi vardır. Yaprak dokusunun kalınlaşmasına sebebiyet veren tüm ekolojik faktörler yapraklarda renk parlaklığını ve ayasının yüzey düzgünlüğünü olumsuz biçimde etkiler. Genellikle yaprak dokusu ne kadar ince ve muhteviyatça zengin olursa rengi daha parlak ve yüzeyi daha düzgün olur. Yaprağın yüzeyinde yaygın bulunan reçineli maddeler de renklerin parlaklığını çoğaltır. İçindeki maddelerce yoksul olan, büyük hücrelerden yapılı, kalın dokulu tütün yapraklarının renkleri donuk ve yüzeyleri pürüzlüdür. Ancak yaka ve yarım yaka topraklarında üretilen ince dokulu bazı tütün tiplerinin yaprak kenarlarında ve yüzeylerinde oluşan düzgün kıvrılışlar ve dalgalanmalar ile yaprak dokusunun kaim veya kaba olmasından meydana gelen pürüzlülüğün aralarındaki farklı durumun dikkate alınması gerekir. Yaprak yüzeylerinin pürüzlülüğü ve renklerin matlığı durumları kendilerini en fazla en alt ellerin yapraklarında belli eder. Üst ellere doğru gidildikçe belirginliğin derecesi azalır ve üst ellerde kaybolur- Bunun tersine yaprak yüzeylerinin düzgünlük ve renklerinin parlaklık nitelikleri alt ellerde en zayıf yukarı ellere doğru gidildikçe artar ve en yukarı ellerde en belirgin hale gelir.
Burada açıklamalar tütünlerde yaprak yüzeyinin düz ve renginin parlak görünüşte olmasının olumlu birer kalite faktörü olarak kabul edilmesi gerektiğini kanıtlamaktadır.
Tütünlerin muayenelerinde yaprak yüzeylerinin düzgünlük veya pürüzlülük durumları elin parmak uçlarıyla yoklanması biçiminde yapılan işlemler aracılığı ile belirlenir.
4 — Tütün Yaprağının Dokusu:
Burada konuya tütün yaprağının doku strüktürü üzerinde kısa bir açıklama yapmak suretiyle girilmesi yararlı görülmüştür.
Genellikle bitkilerin bir beslenme organı olan yapraklar yetiştikle­ri ortamın koşullarına göre bazı fiziksel farklar göstermekte ise de bir tütün yaprağının içyapısının incelenmesi sırasında yaprağın anatomik strüktürü üzerinde genel bir bilginin edinilmesi olanağı vardır.  (11) 
Bu amaçla tütün yapraklarından alman kesitlerin mikroskopla yapılan incelenmesinde görülen doku katları ve kısımları şöyledir:
Yaprağın üst ve alt yüzeyleri sık dizilmiş hücrelerden yapılı koruyucu iki epidermis katını oluşturur. Üst epidermis katındaki hücrelerin üzerleri kutikula denilen ince bir deri ve yapışkan reçineli maddelerle örtülüdür.
Alt ve üst epidermis arasında hücre biçimleri değişi iki parankima görülür. Üst epidermisin altında sık dizilmiş silindirik biçimdeki hücreler palisad parankiması katını oluşturur.
Palisad parankimasının altında dağılmış bir durumda ve çoğunlukla oval biçimde hücrelerden ve geniş hücre arası boşluklarından oluşan sünger parankiması bulunmaktadır. Besin maddelerini ileten borucuklar mekanik doku denilen sık dizilmiş parankima hücreleriyle örtülüdür. Sünger parankiması katında bulunan bu borucuklar yaprağın alt yüzünü yaygın biçimde kaplamış durumdadır.
Palisad ve sünger parankiması hücrelerinde koyu renkli ufak tanecikler biçiminde yaprağın boyar maddelerini bulunduran kromatoforlar vardır. Palisad parankiması hücrelerinin daha sık biçimde dizilmiş olması ve sünger parankimasına göre burada kromatoforlar miktarının daha fazla oluşu nedeniyle yaprağın üst kısmının renk görünüşü alt kısmından daha koyu yeşil renkte olmaktadır.
Kromatoforlarda yaprağın yeşil rengini meydana getiren klorofil maddesinden başka yaprağın sarı ya da sarı turuncu rengini sağlayan karotin ve ksantofil boyar maddeleri de bulunmaktadır. Tütün yapraklarının olgunlaşma döneminden başlamak üzere özellikle kurutma döneminde sarartma fazında klorofilin parçalanması sırasında tütün yaprağının rengini etkileyen karotin ve ksantofil maddeleri meydana çıkmaktadır. (2)
Ayrıca epidermis hücrelerinin arasında havanın alış verişine yarayan özel yapılışta stoma (gözenek) denilen delikler bulunur. Stomalar epidermis hücrelerinden bazılarının fasulye biçiminde form değiştirmiş iki hücrenin karşı karşıya gelmesinden meydana gelen deliklerdir. Stoma deliğinin bağlı olduğu hücre arası boşluğunun diğer hücre arası boşluklarla bağlantılı olması dolayısıyla dokunun tüm hücreleriyle ilişkisi bulunmaktadır. Yaprağın üst yüzeyindeki stomaların miktarı alt yüzeyindekinden yaklaşık olarak iki katı kadar fazladır.  (11)
Bu kısımlardan başka yaprağın üst epidermis hücrelerinden bazılarından meydana gelen uzantılardan tüycükler meydana gelmektedir. Tütün yapraklarında salgı tüyleri ve örtü tüyleri olmak üzere bunların iki biçimi vardır. Bu tüycükler genellikle geniş bir baş ve bir sap olmak üzere raket biçiminde veya bir kaç kısımdan oluşmaktadır. Salgı tüylerinin baş kısımları eterli yağlar gibi aromatik maddeleri kapsamaktadır. Tüycüklerin miktarı ve nitelikleri yaprakların ellerine ve yetiştikleri ortamın ekolojik koşullarına göre değişmektedir. Bitkinin vejetasyon döneminde havaların kurak geçmesi koşulları tüycüklerin miktarını arttırıcı biçimde etkilemektedir. Belli bir yüzeydeki tüycüklerin miktarı üst ellerdeki yapraklarda alt ellere göre fazladır- Bilhassa tütünlerin kurutulmaları sırasında tüycükler kırılır ve bir kısım yaprakların üzerine yapışarak burada kalır. Bunlar yaprağın yüzeyinde parlak zerrecikler biçiminde görülebilir.
Yaprak dokusunun anatomik strüktürü konusunda yapılan bu kısa açıklamadan sonra burada tütünlerin yaprak dokularının kalınlık, yoğunluk, sağlamlık, esneklik ve damarlılık nitelikleri gibi tütünlerin kalitesini oluşturan fiziksel ve teknik elemanları dikkate alınarak incelenecek ve açıklanacaktır.
A — Tütün Yaprağının Kalınlığı Niteliği:
Tütün yaprağının kalınlık derecesi genellikle parankima hücrelerinin büyüklüğüne hücre arası boşlukların genişliğine ve epidermis hücreleri cidarlarının kalınlığı gibi, dokusunun anatomik strüktürünün bir sonucudur. Doku hücrelerinin büyümesi ve hücre arası boşlukların genişlemesi tütünlerin yaprak dokusunu kalınlaştırır ve bundan ötürü yapraklar kaba, gevrek ve kırılgan duruma gelir. Buna paralel olarak hücre cidarlarının da kalınlaşması ise yapraktaki selüloz maddesi miktarlarının artışına ve dokunun iskeletleşmesine sebebiyet vereceğinden yaprak sertleşir ve daha kaim olur. Ayrıca odunumsu maddelerden oluşan yaprak damarlarının kalınlaşmasını sağlayan koşulların tümü yaprağın dokusunu kalınlaşmaya doğru götürür.
Genellikle tütün yaprakları ne kadar kalın olursa kaliteleri o derece düşük veya bunun tersine ne kadar ince olursa kaliteleri de o derece yüksek olur. Ancak iyi beslenmeme, olgunluk döneminden sonra kırılma ve hastalıklar etkisiyle vukua gelen incelmeler bu kural dışında kalmaktadır. Bu gibi tütünler renklerinin açık ve renk tonunun zayıf olması, esneklik ve dayanıklılık yeteneklerinin düşük olması, kolaylıkla kırılabilmeleri ve benzeri gibi belirgin işaretlerle normal tütünlerden kolaylıkla ayırt edilebilirler.
Dokuları kaim olan yapraklar tütüncüler arasında erkek, kaba ve yabani gibi adlarla nitelendirilir. Tütün muayenelerinde yapraklar kalınlık durumlarına göre çok ince, ince, kalınca ve kaim deyimleriyle sınıflara ayırt edilir. Tütün yapraklarının kalınlık niteliği öncelikle biyolojik bir tip özelliğidir. Belli bir tütün tipinde yaprak kalınlıkları yaprakların ellerine, üretildikleri ortamın iklim koşullarına ve eskime süresine göre değişmektedir. Ayrıca tarladaki dikim biçimi,  gübreleme,   sulama,  tepe
kırma filiz alma gibi tarımsal işlemler ve kurutma tarzı yaprakların kalınlık durumlarını etkilemektedir.
Genellikle Virjinya, Kentaki ve Tömbeki gibi büyük yapraklı tütün­lerde yapraklarının kalınlığı küçük yapraklı oriental tip tütünlerden da­ha kaim olmaktadır.
Bir tütünde yaprak kalınlaşmasına etkin olan en önemli faktör tütün tarlasının fazla sulanmasıdır. Tütün tarlası arazisinin taban ve toprağının kuvvetli ve zengin oluşu, gerektiğinden fazla ve bilgisiz biçimde gübre verilmesi koşulları yaprakların kalınlaşmasına sebebiyet verir.
Buna karşılık eskime süresinin fazlalığı, kırımın geç yapılması, kurutma döneminde saratma fazının gereğinden fazla uzatılması işlemleri madde kaybını çoğaltması yüzünden yaprak dokularını incelmeye doğru götürmektedir.
Kalın dokulu yaprakların diğer özelliklende öncelikle yaprak yüzeyinin pürüzlü ve renginin çoğunlukla donuk açık yeşile doğru çalmasıdır. Çok kaim dokulu (kaba) tütünlerde orta ve yan damarların kalınlaşmasıyla beraber yaprağın yeşilimsi ton da kuvvetlenir, Ayrıca yapraklar kalınlaştıkça tütünlerin saçaklılık, sigara randımanı ve higroskopisite niteliklerine paralel olarak içim kaliteleri de düşmektedir. Hele yapraklan çok kaim ve yabani olan tütünlerin taamları acı, kokuları kötüdür. İçildiklerinde ağız boşluğunda ve boğaz kısmında keskin, yakıcı ve tırmalayıcı gibi olumsuz etkiler yapmaktadır. Böyle tütünlerin yanma yetenekleri de düşük olur.
Yaprakları ince (dişi) olan tütünlerin dokusu sık dizili küçük hücrelerden yapılı, esnek ve dayanıklıdır. Yaprak yüzeyleri pürüzsüz, yumuşak veya dalgalıdır. Renk tonu kuvvetli, parlak, mütecanis ve kendi tipinin karakteristik renk durumunu belirtmektedir. Böyle tütünlerin sigara verimleri yüksek, yanma yetenekleri iyi ve içimleri toplu ve düzgün olmaktadır.
Genellikle alt ellerden üst ellere doğru gidildikçe yapraklar incelir.
Tütün yapraklarının kalınlık durumu muayenelerde çoğunlukla yaprağın doku yoğunluğu niteliği ile karıştırılmaktadır. Tütün yaprağının kalınlık niteliğinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi işlemleri pratik metotlar ve laboratuarlarda olmak üzere ilâ ayrı biçimde yapılmaktadır. Yapraklarının kalınlık durumları ölçülerek tütünlerin kurutma dönemini geçirmiş olmaları gereklidir. Ölçme işlemine alınacak materyalde yaprakların nem miktarı oranının % 13 getirilmesi, doğru sonuçların alınabilmesi için en uygundur.
Pratik usullerle yapılan ölçüm işlemlerinde genellikle tütün eksperleri hevenklerden, istiflerden veya denklerden yeterli gördükleri kadar aldıkları bir miktar tütünün yapraklarını birer birer elden geçirirler ve bu sırada parmaklarının uçlarıyla yoklamak suretiyle muayene ederek kalınlık durumlarını nitelendirirler.
Tütün yapraklarının incelik ve kalınlık durumlarının objektif olarak ölçülmesi 0.001 mm. kadar duyarlı olan mikrometre araçlarıyla laboratuarlarda yapılır. Burada ölçme işlemi orta damarın sağ ve sol kısımlarından ve yaprak ayasının damarsız olan yerlerinden 1–2 cm. çapında bir zımba aracılığı ile alman yaprak parçaları üzerinde yapılır. Bu ölçme işleminden doğru sonuçların alınabilmesi için ölçüm 100 parça örnek üzerinde yapılır ve bunların ortalama kalınlık ölçüsünün değeri yaprakların kalınlık durumunu tanımlar. Bu değer mikron olarak belirtilir.
Tütünlerimizin kalınlık durumlarının ölçülerle belirtilmesi konusunda yapılan çalışmalarda yaprakları çok ince olanların 80 – 90 mikron, incelerin 91 – 110 mikron, orta kalınlıkta olanların 115 -150 mikron ve kalın olanların ise 151 -190 mikron dolayında oldukları görülmüştür.
Dış sargılık puro tütünlerinde 50 mikrona kadar ince tütünlere rastlanmıştır. Hasan Keyf tütünlerinin bazı örneklerinde ise 300 mikron ölçülmüştür.
B — Doku Yoğunluğu Niteliği:
Doku yoğunluğu genellikle tütün yapraklarında bulunan çeşitli maddelerin miktarlarıyla ilgili bir niteliktir. Kalite üzerindeki rollerinin önemine bakılmaksızın tütün yapraklarında var olan tüm kimyasal maddelerin belli bir hacımdaki gram cinsinden ağırlığı yoğunluk derecesini gösterir. Bir tütünün yoğunluk durumu, kapsadığı maddelerin kimyasal özelliklerini belirten önemli bir kalite işaretidir. Bu durum ayrıca yaprağın doku strüktürünü ve diğer kalite özelliklerinin tanımlanmasında yararlı olmaktadır.
Tütünlerde yaprak dokusunun yoğunluğu sorusunun daha iyi biçimde anlaşılabilmesini sağlamak için tütünlerin kimyasal bileşimleri konusunda kısa bir açıklama yapmak suretiyle konuya girilmesinin burada da yararlı olacağı düşünülmüştür.
Her türlü bitkisel materyalde olduğu gibi tütünün de su ve kuru madde olmak üzere iki asal madde yapısı vardır.
Su maddesi: Taze kopartılmış tütün yapraklarındaki su miktarı oranı yaprakların total ağırlığına göre % 70 – 80 arasında değişmektedir. Kurutma devresinden sonra, ise tütün yapraklarındaki su miktarının oranı % 6–10 a kadar düşer. Bundan sonra üretici evinden başlanarak tütünlerin işlenmesi, bakımı fermantasyonu, korunması ve fabrikasyonu gibi çeşitli geliştirme işleme dönemlerinde tütünlerdeki su bilânçosu limitleri yaklaşık olarak  %  11–16 arasında değişmeler gösterir
Kuru madde: Alınan bir miktar tütün örneği analitik terazide tartıldıktan sonra kurutma dolaplarına konulur ve burada 95° —105° C. ısı koşulları altında ağırlığı değişmez duruma gelinceye kadar bir süre bekletilerek kurutulur. Bu tütünün bütünüyle nemini kaybettiğini ve salt kuru duruma geldiğini gösterir. Suyunu kaybetmiş olan bu madde tütünün kuru maddesidir. Tütünün kuru maddesinde bulunan çeşitli maddelerin miktarları ve % de oranları tütünün kimyasal bileşimini oluşturur.
Kimyasal bir sınıflandırmaya göre tütünün kuru maddesinin kimyasal bileşkesi anorganik ve organik maddeler olmak üzere iki kısma bölümlenir.
a) Anorganik maddeler: Bu maddelerin tütünün tüm kuru maddesindeki oranı % 10–25 arasında değişir. Yüksek ısı etkisine, örneğin bir elektrik fırınına bırakılan bir tütün örneği bütünüyle yanar ve bu yanma olayı sonunda anorganik maddelerin çoğu külde kalır. Bu külün aslında yanma sırasında meydana gelen maddelerin oksitlerinden oluşması nedeniyle buna saf kül denir. Tütünlere saf kül miktarının oranı yaklaşık olarak % 8–20 arasında değişmeler gösterir. Tütünde kül miktarının oranı ayni tütün türünün yüksek kalitelerine göre düşük kalitelerinde daha yüksek olmaktadır.
Anorganik maddelerin, tütünlerin içilmesi sırasında, tütünün tat ve koku nitelikleri üzerinde sezilir derecede bir etkileri yoktur. Bu bakımdan bu maddelerin tütünlerin içim kalitesine doğrudan doğruya bir etkinliği olduğu söylenemez- Ancak organik maddelerin tütünün yanma biçimi ve hızı üzerinde önemli rolleri olması sebebiyle, dolaylı olarak tütünlerin içim kalitesini etkilemektedir.
Tütün külünün bileşiminde en fazla kalsiyum, potasyum ve magnezyum mineral maddeleri vardır. Bunlardan kalsiyum ve potasyum oksitlerinin anorganik maddeler miktarındaki oranı yaklaşık olarak % 50 kadardır.
Bunlardan başka külde bulunan diğer mineral maddeler sırasıyla sodyum, demir, kükürt, fosfor ve klordur. Ayrıca külde iz miktarları halinde daha birçok mineral maddelere rastlanır. Bu maddelerden bazıları, mikro eleman ve katalizatör olarak bitkinin biosentez olaylarında önemli rolleri bulunmaktadır.
Tütünlerin kurutma ve fermantasyon dönemlerinde anorganik maddelerin miktarlarında bir azalma olmaz. Fakat bu dönemler sırasında vukua gelen kimyasal ve fiziksel olaylar sırasında organik maddelerin miktarlarında meydana gelen kayıplar nedeniyle anorganik maddelerin % de oranlarında bir yükselme olmaktadır.  (4).
B - Organik maddeler: Bu maddelerin, tütünün kuru maddelerindeki miktarına göre oranı c/c 75 – 90 arasında değişmeler gösterir. Çeşit­li kimyasal bileşimlerden oluşan organik maddeler kısmının genellikle oksijen ile birleşmesinden bunlarda yanma olayı meydana gelir.
Organik maddeler bileşimlerinin molekülleri içinde, azot maddesinin bulunup bulunmaması esasına göre bunlar, azotlu ve azotsuz maddeler olmak üzere iki guruba ayrılmaktadır.
1 — Azotlu maddeler :  Bu gurupta alkaloitler,  albüminler, amino asitler, amino ve amino bileşimleri, amonyak, azotlu bazlar, nitratlar ve benzeri kimyasal bileşimleri yer almaktadır. Yalnız tütün bitkisinin bir özelliği olan alkaloit maddeleri dışında kalan diğer bütün azotlu maddeler her bitkide vardır.
Azotlu maddeler tütün bitkisinin büyümesinde ve gelişmesinde olduğu gibi tütünlerin işleme, bakım ve fabrikasyon gibi teknolojik işlemleri dönemlerinde ve ayrıca tütünlerin içim kaliteleri üzerinde önemli rolleri vardır.
Azotlu maddeler genellikle tütünlerde içim kalitesini olumsuz biçim­de etkilemektedir. Özellikle bunların tütünlerdeki miktarları belli bir orandan ne kadar yüksek olursa buna karşılık tütünlerin içim kalitesinde aynı oranda düşüş olmaktadır. Azotlu maddelerden yalnız nitratlar ve bazı aminoasitler tütünlerin içim kalitesini olumlu biçimde etkiler.
2 — Azotsuz maddeler: Bu grupta bulunan maddelerin en önemlileri sırasıyla karbonhidratlar, glikozitler, polifenoller, pektinler, organik asitler ve aromatik maddelerdir. Kimyasal bileşimleri bakımından birbirinden farklı maddelerden oluşan bu bileşik moleküllü maddeler özelliklerine göre tütünlerin kalite durumlarına türlü yönlerden olumlu etkiler yapmaktadır.
Tütünlerin yanma, koku, v. b- niteliklerinin açıklanması sırasında bu maddelerden bazıları hakkında daha ayrıntılı bilgiler verilecektir.
Yaprak dokusunun yoğunluğu konusuyla ilgili olarak yukarıda yapılan açıklamalar özetle, belli bir miktar tütünün ağırlık değerinin su ve kuru madde miktarlarının toplamına eşit olduğu, tütünün kuru maddesinin kimyasal özelliği bakımından anorganik ve organik olmak üzere iki kısma ayrıldığını, ayrıca organik kısmının da azotlu ve azotsuz guruplara bölündüğünü ve tütünün kalite değeri ile organik maddelerin mahiyeti ve miktarları arasında sıkı ilişkilerin bulunduğunu anlatmaktadır.
Belli bir tütün tipinin yaprak dokuları arasındaki yoğunluk farkla­rına göre, bunların renk, sağlamlık, esneklik, higroskopisite, sigara ran­dımanı, yanma yeteneği ve içim kalitesi gibi fiziksel ve teknik nitelikleri arasında, değişmeler meydana gelmektedir.
Tütünlerin kimyasal bileşimlerinde kalitesine olumsuz etkiler yapan azotlu maddeler miktarının fazla olması doku strüktürünün çok sıkı olmasına ve yaprakların yoğunluk durumunun çok yüksek bir düzeye ulaşmasına sebebiyet verir. Yoğunluk dereceleri çok yüksek olan yaprakların kimyasal bileşimleri tek taraflı olmaktadır. Bunların bileşimlerinde albüminlerin, diğer azotlu ve alkaloit maddeler miktarlarının yüksek oranlarda olması tütün dumanının PH’nın bazik reaksiyona doğru gitmesine sebep olur. Bu gibi tütünlerin renkleri de bir takım koyu renkli maddelerin varlığı dolayısıyla çoğunlukla donuk koyu kırmızı ve kahverengine doğru değişmektedir.
Yoğunluk dereceleri çok yüksek olan tütünlerin yaprakları daha kalınca olup yüzeyleri düz ve pürüzsüzdür. Burada yaprakların kalınlaşması durumu selüloz maddelerinden çok azotlu maddeler miktarlarının fazla olmasından ileri gelmektedir. Böyle tütünler ellerin parmaklarıyla muayene edildiklerinde bir derinin yüzeyine dokunulmuş gibi etki yaptıklarından bunlar tütüncüler arasında kayışlı veya kayış deyimiyle nitelendirilir. Yoğunluk dereceleri çok yüksek olan tütünlerin genellikle esneklik, dayanıklılık, nem alma ve nemi muhafaza etme yetenekleri çok iyi olmasından bunların işleme bakım ve fabrikasyon sırasındaki işlemlerinde ilk madde kayıplarının oranı düşük olur. Azotlu maddeler miktarının fazla olması genellikle içim kalitesini olumsuz bir yöne yöneltirler. Toprakların humusça zengin olması azotlu gübrelerin gereğinden fazla miktarda verilmesi tütünlerin yoğunluk derecelerinin yükselmesine başlıca sebeplerdir.
Öte yandan tütünün kalitesine olumlu etkiler yapan maddeler miktarlarının fazla olması, tütün yapraklarına uygun bir yoğunluk sağlar Tütünlerin kimyasal bileşim bilançolarında karbonhidratlar, aromatik maddeler ve diğer kaliteli maddeler miktarları oranlarının, azotlu maddelere göre daha yüksek olması durumunda, tütün dumanının PH reaksiyonu asitli olur. Bu gibi tütünler yapılan muayenelerde, "gıdalı" "besili" ve "yağlı" deyimleriyle nitelendirilir. Bu tütünlerin yaprakları daha ince, renkleri sarı, açık kırmızı ve kırmızı, renklerin görünüşü parlak, esneklik ve dayanıklılık dereceleri yüksek, nem alma ve nemi koruma yetenekleri iyi ve içimleri kaliteli olmaktadır. Kaliteli maddelerce daha zengin ve yağlı olarak nitelendirilen tütünlerin içimleri daha toplu, düzgün ve belirgin derecede aromalı kokulu olmaktadır. Özellikle yaprakları çok ince "dişi" olan parlak açık sarı ve sarı renkli tütünlerde albüminler ve nikotin miktarlarının çok düşük olması nedeniyle bunların içimleri yavaş, tatlı ve hafif kokulu olmaktadır.
Gerek azotlu ve nikotin maddelerinin, gerekse karbonhidratlar reçineler ve diğer azotsuz maddeler miktarlarının düşük oluşu buna karşılık selüloz ve organik maddeler miktarları, fazla olan tütünlerin yapraklarının doku strüktürü seyrek ve yoğunluk dereceleri düşük olur. Bu nedenle böyle tütünlerin renkleri çoğunlukla açık yeşilimsi, doku strüktürü seyrek, zayıf ve kırılgan, yaprak yüzeyleri pürüzlü, orta ve yan damarları kaim, sigara randımanları düşük, işleme, bakım ve fabrikasyon dönemlerindeki işlemlerde ilk madde kaybı oranları yüksektir. Yoğunluk dereceleri düşük olan tütünlerin genellikle sertlik dereceleri düşük, taamları yavan, dilde batıcı, boğazda yakıcı etkiler yaptıklarından içim kaliteleri düşük olmaktadır. Bunların nem alma ve nemi koruma yetenekleri de düşük olur.
Tütünlerin muayenelerinde yaprak dokusunun yoğunluk durumu tütün eksperleri tarafından tütünlere bakmak ve parmaklarla yoklamak biçimindeki işlemler sonunda tanımlanır. Bu muayene ayni zamanda tütünlerin kimyasal bileşimlerinin ve doku strüktürünün niteliği bakımından da bilgi vermektedir. Bu arada yaprak kalınlığı ile doku yoğunluğu durumlarının birbiriyle karıştırılmamasına dikkat edilmelidir. Yaprağın kalınlık durumu dokusunun strüktürüyle ilgilidir. Örneğin seyrek dizilmiş mantarsı büyük hücrelerden oluşan gevşek dokulu kalın yaprakların, sıkı dokulu ufak hücrelerden oluşan ince yapraklara göre doku yoğunluklarının daha düşük olması nedeniyle daha hafif olabilirler. Buda ince yaprakların belli bir düzeyde veya hacimde kapsadıkları kuru madde miktarının daha fazla olmasından ileri gelmektedir.
Tütünlerde önemli bir kalite işareti sayılan doku yoğunluğu niteliğinin objektif biçimde ölçülmesi çeşitli metotları uygulanması suretiyle laboratuarlarda yapılmaktadır.  (2).
Tütün yapraklarının doku yapılışları ölü hücreler, hücre arası boşlukları, damarlar, kılcal damarlar, doku içerisindeki nem ve hava miktarı gibi çeşitli elemanlardan oluşmaktadır. Bu itibarla homojen bir yapısı olan maddelerden değişiktir. Belli tanımlamalara göre tütünlerde çeşitli yoğunluklar söz konusu olmaktadır. Bu yoğunluklar özelliklerine göre sırasıyla yüzey birim ağırlığı, hacimsel ağırlık, özgül ağırlık ve yaprak mesamatlığı (porozite) gibi türlere bölümlenebilir. Her türlü yoğunluğun incelenmesi ve değerlendirilmesi birbirinden ayrı belli metotlar aracılığıyla yapılır.
a — Yaprağın yüzey birim ağırlığı: Burada damar hesaba katılmadan, belli bir yaprak yüzeyine düşen ağırlık, yüzey birimi ağırlığını gösterir. Buda 1 m2 yüzeyinin gram cinsinden ağırlığı olarak belirtilir.
Yaprakların yüzey birimi ağırlıklarının ölçümünün yapılabilmesi için önce 50 -100 adet kadar yaprak örneği alınır ve yaklaşık % 14 kadar tavlanarak yumuşamaları sağlanır. Bundan sonra yaprakların orta damarlarının sağ ve sol yanlarından belli çaptaki bir zımba aracılığıyla belli miktarda yaprak ayası alınır. Alman bu parçalar kurutma dolaplarına konur ve 95° C. ısı koşulları içinde ağırlıkları değişmez duruma gelinceye kadar bir süre kurutulur ve bundan sonra analitik terazide tartıları yapılır. Belli yüzeydeki bu ağırlık miktarı m2 yüzeyin ağırlığına göre hesap edilmek suretiyle yüzey biriminin gram cinsinden ağırlığı bulunur. Bu ağırlığın değeri ayrıca doku strüktürünün yapılışı ve yoğunluk durumu bakımından bilgi vermektedir.
Bu konuda çeşitli tütün tipleri üzerinde yapılan çalışmalar yüzey birimi ağırlıklarının en az 30, ortalama 50 ve en fazla 100 gram (gr./m2) olduğunu göstermiştir.
b — Hacimsel ağırlık: Yaprağın doku strüktürü bozulmaksızın (katı maddesi, damarları, kılcal kanalları ile hücre arası boşluklarında ve porlarda bulunan nem ve hava ile birlikte) olduğu gibi, 1 cm.3 kurutulmuş tütün yapraklarının gram cinsinden ağırlığı ile gösterilir.
Hacimsel ağırlığın ölçüsünün değeri yaprakların doku strüktürü ve kimyasal bileşimlerinin yoğunluk durumlarıyla ilişkisi vardır. Buna göre doku yapılışları büyük hücrelerden ve geniş hücre arası boşluklardan oluşan yaprakların hacimsel ağırlıkları düşük olur.
Hacimsel ağırlığın ölçümü laboratuarlarda belli metotlar dâhilinde yapılır.
Bu metotlardan birisinde yaprağın yüzey birimi ağırlığı ile yaprağın kalınlık ölçüleri esas alınır ve bunlardan yararlanmak suretiyle hacimsel ağırlık ölçüsü elde edilir. Burada yapılacak işlemde önce incelenecek tütünlerden 100 adet yaprak örneği seçilir ve nem oranları yaklaşık %14–15 kadar yükseltilerek yumuşamaları sağlanır. Bununla beraber yapraklar teker teker elden geçirilir ve bu sırada fırçalamak veya üflemek suretiyle üzerlerindeki toz ve toprak zerreciklerinden temizlenir ve ayni zamanda kurutma kâğıtları altında elle ütülenerek yüzeylerindeki kırışıklıklar düzeltilir. Bundan sonra her yaprağın orta damarının iki yanından belli kuturdaki keskin bir zımba aracılığıyla pürüzsüz ve düzgün dairecikler biçiminde örnek aya parçaları kesilir. Ayanın kalınlığı her yerinde eşit olmadığından örnek parçaları ayrı ayrı olmak üzere yaylı bir mikrometre aracı ile ölçülerek kalınlık durumları saptanır-Bulunan kalınlık değerleri önce toplanır ve elde edilen toplam sayısının örnek sayısına bölünmesi sonunda ortalama kalınlık ölçüsünün değeri bulunur.
Ayrıca yüzey ölçüleri belli daire biçimindeki örnek parçalarının örnek sayısına çarpımından tüm örneklerin oluşturduğu yaprak ayasının cm.2 olarak yüzey ölçümü elde edilir.
Yaprak ayası ortalama kalınlık ölçüsünün değeri ile yaprak ayasının yüzey ölçüsü değerinin çarpımından önce daire biçimindeki örneklerin hacimsel değeri bulunur.
Bundan sonra bir ölçek cam kutusuna konulan tüm örnek parçaları kurutma dolabında 95° C. ısı içerisinde bırakılarak 3 saatlik bir süreyle kurutulur. Bu kurutulmuş örneklerin tartımından bunların kuru maddesinin ağırlık değeri bulunur.
Örneklerin kuru madde ağırlık ölçüsü değerinin evvelce bulunmuş hacimsel ölçü değerine bölmek suretiyle hacimsel ağırlık ölçüsü denilen bir çeşit yoğunluğun değeri elde edilmiş olur.
Hacimsel Ağırlığın Ölçümünde Uygulanan Presleme Metodu:
İncelenecek tütünlerden tartı ile 100 gr. yaprak örneği alınır. Yapraklar makasla büyükçe parçalar biçiminde kesilir ve bir termostata konularak 40–50° C. da hafif kırılgan duruma gelmeleri için nemleri c/o 12–13 oranına getirilir. Örnekler 100 -120 mm. çapında ve 200 mm. boyunda cidarları ince delikli ve alt kısmında kapağı olan madeni bir silindir içerisine düzgün katlar biçiminde doldurulur. Silindir içerisindeki havanın boşaltılması ve yaprak parçalarının ayin sıkılıkta bir kütle durumuna gelmesinin sağlanması için silindire bağlı olarak aşağıya ve yukarıda doğru hareket edebilen bir piston aracılığıyla cm.'2 ye 15 kg.lık basınç kuvveti uygulanarak tütünler prese edilir. Prese edilen yaprak kütlesinin, silindirdeki mm. lik bölümlere göre, eriştiği yükseklik düzeyi hacimsel ölçü değerini ve tartısı da ağırlığının ölçü değerini gösterir.

Bundan sonra silindirin dip kısmındaki kapak çıkartılır ve içindeki tütünler bir ölçek kutusuna konularak 95° C. ısı içinde üç saat süreyle kurutularak örneklerin kuru maddesinin ağırlık değeri belirlenir. Kuru madde ağırlığı ve hacimsel ölçülerinden incelenmekte olan tütün örneklerinin hacimsel ağırlık değerleri hesap edilir.  (17).
Presleme metodunun miktar bakımından daha fazla tütün örnekleriyle çalışma olanağını vermesi ve yaprak ayası parçalarıyla olduğu gibi tütünlerin kıyılmış durumda iken de çalışmaya uygun gelmesi nedeniyle diğer metoda göre daha yararlı olmaktadır.
Çeşitli tütünler üzerinde yapılan araştırmalar hacimsel ağırlığının 0.40 -1.20 gr./cm.3 arasında değiştiğini göstermiştir.
Hacimsel ağırlık ölçüsü tütünlerin sigara randımanını oluşturan en önemli faktördür.
Sigara fabrikasyonunda genellikle sigara randımanının tanımlanması konusundaki çalışmalarda ayni fabrikasyon koşullarının uygulanmasında (Sigaranın boyu, çapı, biçimi, sıkılık derecesi, kıyım eni ve nem oranı) belli bir tütün türünün belli miktarından elde edilen sigara sayısı ile ölçülür. Buda 1 kg. tütünden yapılan sigara sayısının rakamla belirtilmesi biçiminde olur.
Tütünlerin hacimsel ağırlık değeri ile sigara verimleri arasında ters orantılı bir ilişki vardır.
c — Özgül ağırlık: Tütünün hücre arası boşluklarındaki havanın ve nem ağırlığının hesaba katılmadan 1 cm. kuru maddesinin gr. cinsinden ağırlığı biçiminde gösterilir.
Tütünün özgül ağırlığı doku hücrelerindeki protoplazmanın miktarı ve kimyasal bileşiminin özelliği ile dokusunu oluşturan selüloz maddesinin miktarına bağlıdır. Protoplazmayı oluşturan maddeleri miktarı ne kadar fazla olursa tütünün özgül ağırlık değeri o kadar yüksek olur. Bu yoğunluk değeri ayrıca tütünün kimyasal bileşimini oluşturan maddelerin cinsini de göstermektedir. Özgül ağırlık değeri yüksek olan anorganik maddeler oranının, özgül ağırlıkları düşük organik maddelere göre, daha yüksek olması durumu tütünün özgül ağırlık değerini yükseltir.
Bu nedenle tütünlerin kalitesi ile özgül ağırlıkları arasında ters oranlı bir ilişki bulunmaktadır-
Özgül ağırlık değerinin ölçülmesi için uygulanan metotlardan bir tanesi şöyledir:
Yaprakların üzerinde yapışmış bulunması muhtemel toz, toprak ve kuru zerreciklerin özgül ağırlıklarının yüksek olması tütünün özgül ağırlığını etkilemeleri nedeniyle öncelikle bunların fırçalanmak ve üflenmek suretiyle yaprakların elden geçirilerek temizlenmesi gerekir. Bu örnekler daha sonra bir öğütme aracında toz haline getirilir ve 0.25 mm. ince delikli elekten geçirilir. Elek altına geçen tozlardan 3 – 3,5 gr. kadar bir miktar alınarak üç saat süre ile 105° C. da kurutulur. Bu kurutma sonunda kuru madde durumuna gelmiş olan tütün tozu piknometreye konur ve birlikte tartılarak ağırlıkları bulunur. Piknometrenin ağırlı­ğı önceden saptamış olduğundan, bu ağırlığın genel ağırlıktan düşürül­mesi suretiyle Peknometre içindeki toz tütünün kuru maddesi ağırlığı belirlenmiş olur. Bundan sonra piknometrenin havası boşaltılır, sonra saf likit parafin doldurulur. Burada piknometrenin hacmi, tütün örneğinin ağırlığı ve parafin yoğunluğu ölçülerinden yararlanılarak hesap edilmek suretiyle evvelâ tütünün kuru maddesinin hacim ölçüsü ve buradan da gr./cm3 cinsinden tütünün özgül ağırlığının değeri elde edilir.  (2).
d — Yaprak dokusunun mesamatlığı (Porozitesi) : Bu kurutulmuş tütün yaprağındaki hava ile dolu olan boşlukların (Porların) hacmini gösterir. Bu ayni zamanda doku strüktürünün sıkılığına veya gevşekliğine işaret sayılır.
Yaprağın mesamatlılık (gözeneklilik) durumu hacimsel ağırlık ve özgül ağırlık ölçülerinden yararlanılarak elde edilir.
Yukarıdaki açıklamalar hacimsel ağırlığın, yaprak dokusu strüktürü bozulmadan, kuru maddesi, kılcal kanallar ve boşluklarda bulunan hava ile nemin ağırlık ölçüsünü belirtir. Özgül ağırlık ise yalnız dokunun kuru maddesinin ağırlık ölçüsüdür. Hacimsel ağırlık ile özgül ağırlık ölçüleri arasındaki farkın % de olarak oranı ise tütün yaprağının mesamatlılık durumunun değerini belirtir.
e — Tütün yaprağının damarlılık niteliği:
Tütün yapraklarında orta ve yan damarların kalınlıkları ve boyları, yan damarların sık veya seyrek oluşu ve bunların orta damarlarla oluşturdukları açıların genişlik derecesi ile yapraklardaki tüm damar miktarının yaprakların ağırlığındaki % de oranı tütünlerin önemli kalite elamanlarıdır.
Harmanların kıyılmış tütünlerinin içerisine karışan kaim ve sert damar parçaları sigaraların düzgün sarılmasını engeller, yoğunluk tecanüsünü bozar, içim kalitesini düşürür, yanma yeteneğini düzgün yanmaları bakımından olumsuz etkiler yapar ve sigaraların sık sık sönmelerine sebebiyet verir. Özellikle kalın orta damar parçaları fabrikasyon sırasında sigara makinelerinin düzenli çalışmasını engeller ve meydana getirdikleri aksaklıklar makine verimlerini düşürür ve işletme malzemesinin kayıp miktarını arttırır. Sigaranın içerisine sert parçalar biçiminde giren kaim damarlar zaman zaman sigara kâğıdının delinmesine ve sigara uçlarının dökülmesine yol açmaktadır.
Genellikle orta ve yan damarların kaim olması tütünlerin kalitesini olumsuz yönde etkiler. Ayrıca kaim damarlı tütünlerin sigara fabrikasyonundaki ilk madde kayıp miktarının oranları yüksek buna karşılık sigara verimleri düşük olur.
Kaim damarlar yüzünden meydan gelen bütün bu aksaklıkların önlenmesi için Virjinya ve Kentaki gibi tütünlerin kaim orta damarları işlenmeleri sırasında kısmen çıkarılmaktadır. Bu tütünlerdeki kalın damarların miktarı % 20 – 30 arasında değişmekte ve ortalaması % 25 i bulmaktadır.
Kalın damarların tütünün kalitesi üzerindeki olumsuz etkileri daha kurutma döneminde görülür. Yaprakların aya kısımlarına göre damarların daha fazla nemi bulundurmaları nedeniyle kurumalarının daha güç olmasından renkleri koyulaşmakta buda yaprağın renk görünüşünü bozmakta ve tütünlerin küflenmesine yol açmaktadır. Kıyılmış durumda bile damarlar kıyılmış yaprak ayasına göre fazla tavlarını daha geç kaybetmelerinden bunlar zaman zaman sigaralar üzerine sarımtırak lekeler yapmaktadır. Genellikle damarların kalın oluşu tütünlerin dayanıksız, kaliteli maddelerce yoksun ve odunumsu bir yaprak dokusuna işaret sayılır.
Tütün yapraklarının orta ve yan damarları ne kadar ince ve bunların ağırlık miktarının yaprakların ağırlık miktarına göre oranları ne kadar düşük olursa tütünün kalitesi o kadar yüksek olur.
Doğu bölgesinde üretilen Kozluk, Silvan ve Adıyaman gibi kaim damarlı bazı tütün türlerimizde damar durumlarının incelenerek belirtilme­si bakımından yapılan çalışmalarda yaprak ayası miktarının yaklaşık ortalama oranının % 65 – 68 olmasına karşılık orta damarlarının % 25 -27, yan damarlarının % 5–7 ve ikinci derecedeki damarların yüzde 2–3 oranında oldukları sonucuna varılmıştır.
Yaprakların aya kısımları ile damarların kimyasal bileşimleri arasında da farklar vardır. Bu farklılık derecesi en fazla orta damarlardadır. Yan damarlarda farklılık azalmakta, ikinci derecedeki damarlarla, kılcal damarlarda ise en az olmaktadır. Yaprağın aya parçalarına göre kalın damarlarda azotlu maddeler, nikotin, reçineler ve benzeri kaliteli maddeler miktarlarının % de oranı çok düşüktür. Buna karşılık odunumsu selüloz maddeler ve başta kalsiyum ve klor gibi anorganik maddeler ile asitli madde bakımından zengindir. Bunlar arasında içimde acılık yapan oksalik asit de bulunmaktadır.
Yan damarların orta damarla oluşturdukları sapma açılarının genişlik dereceleri yapraklardaki damarların boylarını ve miktarını etkilemesi nedeniyle gerçek bir kalite işareti sayılır. Yan damarların sapma açıları ne kadar dar olursa boyları o kadar fazla uzayacağından bu durumda yapraklarda damar miktarının oranı yükselir- Ancak küçük yapraklı ve ince damarlı tütünlerdeki sapma açılarının genişlik dereceleri büyük yapraklı sigaralık ve puroluk tütün tiplerinde olduğu kadar önem­li değildir. Hele puroluk tütün tiplerinde yaprak dokusunun ve damarla­rının ince, dayanıklı, esnek ve sapma açılarının orta açı derecesi dolayın­da olması aranılan en önemli niteliklerdir.
Yaprakların yan damarlarının sık veya seyrek olması ve miktarlarının durumu kalite bakımından oldukça etkisi vardır.
Genellikle tütünlerde alt ellerden yukarı ellere doğru gidildikçe yap­raklardaki damar sayısı artmakta buna karşılık damarlar incelmektedir. Buna göre uç ellerde damarlar en incedir.
Yapraklarda damarların kalınlaşması, yan damarların orta damarlarla oluşturdukları açıların dereceleri, yan damarların sıklığı, sayıları ve miktarları öncelikle bir yaprağın büyüklük durumu ile bağımlıdır. Büyüklük durumu ise tütünün biyolojik tip özelliğinin ve üretildiği ortamın ekolojik koşulları etkisinin bir sonucudur.
Büyük yapraklı tütünlerin, kurak ve kırsal toprak koşullarında üretilen küçük yapraklı tütünlere göre damarlarının sayıları daha az olmasına karşılık damarları daha kaim olmaktadır. Çok nemli ve zengin olan toprak koşulları yaprakları büyültür ve damarları kalınlaştırır. Bel­li bir tütün tipinde fazla sulananların yeteri kadar sulanan veya sulanmayanlara göre damarlarının kalınlaşması, yaprak dokusunun incelenerek zayıf, esnek olmayan dayanıksız duruma gelmesi sonucu yaprakların genel ağırlığındaki damar oranı payında büyük artışlar olmaktadır. Bu itibarla özellikle karasuluklar, akarsu yatakları, kışın su altında kalan yerler ve bataklıklarda tütün ekilmesi sakıncalı bulunmaktadır.
Bilinçsiz gübrelemenin, başta azotlu gübrelerin fazla miktarda verilmesi damarların kalınlaşmasına etken olmaktadır. Orta ve yan damarları kalın olan tütün yapraklarının yapılışları kaba ve iskeletli sözleriyle nitelendirilir.                                                                                  Yaprakların yan damarları ince ve düzgün veya zikzaklı çizgiler biçiminde uzayabilir- Yan damarların ince olması ve düzgün çizgiler biçiminde uzamış olması tütünlerin kaliteli olduğuna işaret sayılır. Yan damarların kalınca ve uzantılarının kırık çizgiler biçiminde olması tütünlerin kalite değerini düşürür.
Tütünlerin damarlılık durumunun bir kalite faktörü olarak gösterilmesi genellikle orta damarlar ağırlığının, yaprakların tüm ağırlığındaki % de oranı olarak belirtilmesi biçiminde olur. Yaprakların orta damarları ne kadar kalın olursa ağırlık değerleri ve dolayısıyla % de oranları o kadar yüksek olur.
Orta damar miktarının belirtilmesi konusunda yapılacak işlemlerde önce ayaları bütün olan 100 adet yaprak alınır. Yaprakların yumuşatılarak kırılmalarının önlenmesi için bunlara % 14 dolayında tav verilir. Bu tavlanan yaprakların 0,001 gr. kadar duyarlı terazilerde ağırlıkları ölçülür. Bundan sonra jilet bıçağı gibi uygun kesicilerle yaprakların orta damarları çıkarılır. Damarların aynı terazide yapılan tartısından miktarları ve buradan da % oranları hesaplanır.
Tütün bitkisinde damar oranları en yüksek olan yapraklar ikinci ana ellerdir. En düşük olanlar ise uç ve uç altı ellerdir. Genellikle yaprakların büyümesine paralel olarak orta damarlar da büyür ayni zamanda kalınlaşır- Buna göre yaprakların büyüklüğü ile damarların ağırlığı doğru oranlı olarak değişir.
Trabzon tütünleri dışında Karadeniz, Marmara ve İzmir bölgelerinde üretilen çeşitli tütün menşelerinin orta damarları çoğunlukla incedir. Bu bölgelerdeki tütünlerin damarlılık durumları üzerinde yapılan incelemelerden damar miktarlarının % 10–22 oranında değiştiği görülmüştür. Ancak buradaki damarların daha çok ince ve yumuşak olmaları sebebiyle sigara fabrikasyonunda ve sigaraların içim kalitesinde olumsuz etkileri pek fazla değildir.
Oysa Doğu ve Güneydoğu bölgesinde üretilen tütün menşelerinin çoğunlukla orta damarları kaim veya orta derecede kaim olmaktadır.
Damar kalınlıkları mm. olarak ölçülür ve kalınlık durumlarına göre sınıflandırılır. Kalınlıkları 1 mm. ye kadar olanlar ince, 1–2 mm. arasında olanlar orta ve 2 mm. den fazla olanlar ise kalın damarlar kısmına girerler.
Orta damar ağırlık miktarının tüm yaprak ağırlığına göre % de oranının yaprakların damarlılık durumunu gösterdiği gerçeğinin göz önünde tutularak yapılan incelemelerden alman sonuçlara göre genellikle damar miktarlarının % 20 oranına kadar olan tütünlerin ince damarlı, % 20 - 25 arasında orta derecede kaim damarlı, % 25-30 arasında olanlar kaim damarlı ve % 30 dan daha fazla olanların da çok kaim damarlı olarak sınıflandırılması uygundur.
Evvelce de işaret edildiği üzere bazı ülkelerde kaim damarlı tütünlerin işlenmeleri sırasında veya sigara fabrikasyonuna verilirken orta damarları çıkarılır. Orta damarı çıkarılmış ve yalnız yaprağın aya kısımlarından oluşan tütün parçaları uluslararası kullanılan strip sözü ile nitelendirilir.
Halen dış ülkelerde birçok sigara fabrikalarında tütünlerin çeşitli fabrikasyon işlemlerinde çıkan damarlardan faydalanma cihetine gidilmiştir. Damarların faydalanılır duruma getirilmesi için fabrikalarda ay­rı bir ünite olarak kurulan damar işleme tesislerinde yapılmaktadır. Burada yapılan işlemlerde önce damarların yumuşatılması için bunlar % 25 – 30 kadar tavlanılır. Tavlanmış damar kütlesi bundan sonra büyük madeni silindirler arasından geçirilerek ezilir ve 0,4–0,6 mm kalınlığında ince tabakalar haline getirilir ve buradan kıyım makinelerine verilerek 0,2 – 0,3 mm. enlerinde ince ince kıyılır. Kıyılmış durumdaki bu damarların fazla tavlarının giderilmesi maksadıyla kurutma silindirlerinden geçirilir. Kurutma silindirlerinden % 14 kadar bir tavla çıkan kıyılmış damarlar, uygun oranlarda harmanların kıyılmış tütünlerine karıştırılır ve bu biçimde sigaraların yapımında kullanılır.
Ancak çok kalın damarların odunumsu bir yapısı olması ve kimyasal bileşimlerinin tütün yaprağından çok farklı olması sebebiyle bunların sigaraların yapımında kullanılmaları uygun görülmemektedir.
f — Tütünlerin sağlamlık ve esneklik niteliği:
Tütün yapraklarının sağlamlık (Dayanıklılık) ve esneklik nitelikleri en önemli fiziksel ve teknik kalite faktörlerinden biridir.
Tütünlerin işlenmesi, bakımları ve fabrikasyonları sırasında maruz kaldıkları el ve makine hareketlerine kırılmadan dayanıklı olması, siga­ra yapımına uygun kalitede saçaklı kıyılmış tütün alınması ve sigarala­rın muntazam ve düzgün biçimde yapılmasının sağlanması bu niteliklerin durumuna bağlıdır. Bu sebeple tütünlerin kalite değerlerinin belirlenmesinde yaprakların dayanıklılığı ve esnekliği durumları önemle göz önünde tutulur.

Sağlamlık niteliğinden amaç, tütünlerin baskılara karşı gösterdikleri kopma direncidir. Bu direncin değeri uygulanan ağırlığın veya basıncın gram cinsindeki değerinin belirtilmesiyle ölçülür.
Esneklik (Uzama) ise tütünlerin kopma direncine bağlı olan bir niteliktir. Bu belli boydaki bir tütün yaprağına uygulanan çekiş kuvvetinin etkisiyle kopma anma kadar cm. olarak vukua gelen uzama boyunun c/o de olarak gösterilmesi biçiminde tanımlanır.
Sağlamlık ve esneklik nitelikleri iyi olan tütünler gerek yaprak ve gerekse kıyılmış durumda uygulanan tazyikler karşısında bükülmeleri ve tekrar eski vaziyetlerine gelmeleri eğilimi, tütüncülük mesleğinde, hareketlilik, canlılık, çeviklik veya esneklik deyimleriyle nitelenir. Böyle tütünlerin çeşitli evrelerde uygulanan işlemler sırasında kayıp oranları düşük ve sigara verimleri yüksek olur.
Dayanıklılık ve esneklik nitelikleriyle tütünlerin doku yapılışları ve kimyasal bileşimleri arasında sıkı bir ilişki vardır.
Yaprağın doku yapılışı, hücre arası boşlukları az olan küçük dolgun ve sık dizilmiş hücrelerden olması tütünlerin kopmaya karşı dirençlerini olumlu yönde etkiler.
Tütünlerin kimyasal bileşimlerinde karbonhidratlar ve reçineli maddeler miktarlarının fazla olması dokunun esnekliğini, pektin maddeleri işe sağlamlık niteliklerini olumlu, buna karşılık selüloz ve anorganik maddelerin fazlalığı ise olumsuz biçimde etkilemektedir.
Bu bakımdan tütünlerde sağlamlık, esneklik, canlılık ve hareketlilik durumları, tütünlerin kimyasal bileşimlerinin niteliğini, doku strüktürünü ve dolayısıyla kalitesini işaret eden faktörlerdir.
Gıdalı veya yağlı tütünlerin dayanıklılık ve esneklik nitelikleri en üstün düzeydedir. Bundan sonra doku yoğunlukları çok yüksek ve kalınca yapraklar gelir. Doku yoğunlukları düşük zayıf ve cansız tütünlerin dayanıklılık dereceleri en düşüktür. Tütünlerin sağlamlık ve esneklik durumları alt ellerden üst ellere doğru gidildikçe kuvvetlenir. Normal koşullar altında yetişmiş ve gelişmiş bir tütün bitkisinde genellikle alt eller en zayıf üst eller ise en dayanıklı olurlar.
Tütünlerin sağlamlık ve esneklik durumları önce bir biyolojik tip özelliğidir. Ancak burada da ekolojik koşulların durumu bu nitelikler üzerinde etkili olmaktadır. Özellikle tütünlerin tarla döneminde, havaların gereğinden fazla sıcak veya serin geçmesi tütünlerdeki kolloid maddelerin, reçinelerin ve pektinlerin kısmen bozularak sertleşmesine sebebiyet vermektedir. Tütüncüler bu duruma gelmiş tütünlerin haşlak, kavruk veya kısır deyimleriyle nitelendirilir. Bunların dayanıklılık ve esneklik nitelikleriyle tav alma ve tavı koruma yetenekleri düşüktür.
Değişik kurutma metotlarının tütünlerin dayanıklılık ve esneklik nitelikleri üzerindeki etkilerinin belirlenmesi konusunda yapılan çalışmalardan alman sonuçları burada kısaca belirtmek yararlı olacaktır.
Isıtıcı borularla donatılmış hangarlarda sıcak hava koşullarında (Flue cured) yapılan kurutma metodunda dayanıklılık ve esneklik niteliklerinin en yüksek düzeye ulaştığı, buna karşılık açık havada ve özellikle güneşte yapılan kurutmalar ise bu nitelikleri olumsuz yönde etkilediği bildirilmektedir.  (18).
Kurutma döneminin soldurma ve kurutma fazlalarının gereğinden fazla uzatılması tütünlerde kahverengine doğru değişen renk koyulaşmalarının meydana gelmesine sebebiyet vermekte bu da dayanıklılık ve esneklik değerlerini düşürmektedir. Bu değişme pektim maddelerinden bir kısmının dekompoze olması sonucu hücre cidarlarındaki miktarlarının azalmasını ve hücre arası bağlantıların zayıflamasından ileri gelmektedir. Fermantasyondan sonra tütünlerin sağlamlık ve esneklik değerlerinde hafif bir düşme olmaktadır.
Tütünlerin bulundukları ortamın hava koşullarının da dayanıklılık ve esneklik nitelikleriyle ilişkisi vardır. Buradaki en önemli etken tütünlerin tav durumunu etkileyen havanın nem oranıdır. Kopma direnci ve esneklik değerleri tütündeki nem miktarıyla doğru oranlıdır. Bu değer artışı ülkemiz tütünlerinde nem oranının %16 oranında olmasıyla en yüksek seviyesine ulaşır. Tütün Fabrikasyonunda harmanların kıyımları sırasında nem oranlarının % 15 dolayında olması en uygundur. Genellikle tütünlerimizin kopma direnci ve esneklik yeteneklerinin meydana gelmesi ve gelişmesi tav oranının % 12 den itibaren olması ile başlar ve % 16 da maksimum düzeyine ulaşır. İnce dokulu asil tip tütünlerimizde nem oranının % 13 ten düşük olması kopma direnci ve esneklik değerlerini düşürücü, % 16 dan yüksek oluşu ise kalitelerini, olumsuz yönde etkiler.
Tütünlerin dayanıklılık, esneklik ve çeviklik durumlarının uygulamalardaki ölçümü el muayeneleriyle yapılır. Burada tütün eksperi muayene ettiği tütünleri temsil edecek nitelikte bir miktar örnek alır ve bunun her yaprağını teker teker sol eline alarak yaprak ayasının orta kısmına doğru rastlayan bir yerinden tutar ve ayni zamanda sağ eliyle sağa doğru çekmek suretiyle yavaş yavaş çekiş kuvvetini arttırır. Kopma anma kadar uygulanan çekiş küvetine göre yaprağın gösterildiği kopma direnci ve bu sırada meydana gelen uzamanın boyu dikkate alınarak dayanıklılık ve esneklik durumları değerlendirilir. Bu tarz muayene işlemleri tütünlerin bu niteliklerinin değerleri bakımından bilgi edinilmesinde yararlı olmaktadır-
Kopma direnci ve esneklik durumlarının objektif olarak ölçülmesi laboratuarlarda dinamometre denilen özel araçlarla yapılır. Burada sağlamlık niteliğinin ölçümü 1 cm.nin kopması için gereken kuvvetin gram cinsinden karşılığı olarak gösterilir.
Ölçme işleminin yapılması için önce yaprakların damarları arasındaki kısımlarından 1 cm. eninde ve 18 cm. boyunda yaprak ayası şeritleri kesilir. Bunların 5 er cm.leri dinamometrenin iki çenesi içine sıkıştırıldıktan sonra dinamometre çalıştırılır. Dinamometrenin kuvvet göstergesi yaprak ayası şeridinin kopma anında gram olarak işaret ettiği ölçü, kopma direncinin değerini gösterir. Ortalama değerdeki sonuçların alınabilmesi için denemeler tekrarlanır.  (2).
Ayni tütünün çeşitli ellerinden alman örnekler üzerinde yapılan denemelerden uç ellerin 91 gr. ana ellerin 71 gr. ve diplerin 45 gr- kopma dirençleri olduğu görülmüştür.
Kopma direnci ölçümünde olduğu gibi esneklik değerinin ölçümünde de dinamometreye konan ayni ölçüdeki yaprak ayası şeridinin ilk boyuna göre kopma anma kadar eriştiği uzama boyunun % de oranı olarak belirtilmesiyle değerlendirilir. Bazı puroluk tütünlerin dış sargılık yapraklarında % 14 de kadar esneklik ölçülmüştür.
Son yılarda tütünlerin kopma direnci ve esneklik niteliklerinin ölçülmesi için Şopper dinamometresi çalışma prensibine dayanan yeni bir araç yapılmıştır. Burada yaprak ayasından kesilen uzun şeritler yerine belli çapındaki bir zımba aracılığıyla alınan yuvarlak biçimdeki aya parçaları kullanılmaktadır. Bu da her boydaki yaprakların ölçülmesi olanağını sağlamaktadır.
5 — Tütünlerin Koku Niteliği: Tütünlerin koku durumu, koku alma organı üzerinde yapmış olduğu etkiler ve meydana gelen izlenimlerin niteliklerine göre nitelendirilir.
Yalnız tütün bitkisinde bulunan nikotin 247° C. da kaynayan renksiz ve kokusuz bir sıvıdır. Havada kalırsa kısa bir zamanda rengi koyulaşır ve bunun sonucunda oluşan kuvvetli bir tütün kokusu çevreye yayılır. Bu nedenle tütünlerin bulunduruldukları yerde ve çevresinde her zaman bu tütün kokusu duyulur.  (19, 20)
Kurutma dönemini geçirmiş tütünlerde çoğunlukla bu doğal tütün kokusu ile birlikte kendi tip ve menşelerine özgü veya aromalı gibi çeşitli kokular da duyulabilir. Bu çeşitli koku etkilerinin oluşturdukları değişik izlenimler yapılan muayenelerde tütün menşelerinin tanınmasın­da ve kalite değerlerinin daha uygun biçimde belirtilmesinde yaralı olmaktadır.
Koku niteliği tütünlerin kimyasal bileşimlerinde var olan bir takım kokulu maddelerden meydana gelmektedir. Tütünün aromalı kokusu, başta koku özelliğini oluşturan uçucu eterli yağlar, reçineler, karbonhidratlar, polifenoller ve henüz kesinlikle belirlenmemiş olan baz kokulu maddelerin kombine etkilerinden ileri gelmektedir. Eterli yağlar, yaprağın yüzey dokusunda oluşan salgı tüylerinin baş kısımlarıyla genişlemiş dip yerlerinde toplamıştır. Belli bir yüzeydeki salgı tüyleri miktarı ne kadar fazla ise tütün yaprağının aromatik kokusunun derecesi o kadar yüksek olur.
Tütünlerde bulunan reçineli maddeler ve eriyen karbonhidratlar da tütünlerin aromalı kokularını olumlu yönde etkilemektedir. Koku durumunun da tütünlere bakmak, parmaklarla yoklamak ve koklamak biçiminde yapılan muayeneler sırasında yaprağın doku yapılışının uygun sıkılıkta olması, renginin kırmızı ve renk tonunun kuvvetli ve parlak oluşu, yaprağın yüzeyindeki yapışık bulunan reçineli maddelerin miktarı ve kokusunun koklama organında oluşturduğu etkinin gücü ve kokunun niteliği gibi konular dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmesi yapılır.
Tütünlerdeki koku kendisini iki şekilde belli eder. Burada yaprak halindeki içilmeyen tütünün kokusu ile içilen tütün dumanının kokusu söz konusudur. Birinci şekilde kurutma dönemini geçirmiş tütünlerin yaprak, kıyılmış ve tütün yapımı biçiminde iken koklanmalarında duyulan kokular anlaşılmaktadır. Bunlar tütüncülükte zahiri veya görünür koku deyimiyle tanımlanır. Eterli yağlar ısı derecesinin hafif yükselmesiyle uçar hale geldiklerinden tütünlerin biraz ısıtmak veya hohlamak suretiyle yapılan muayenelerde kokularını daha iyi belli ederler. Koku muayenelerinde çoğunlukla bu işlem uygulanır.
Aromalı koku genellikle alt ellerin yapraklarında (Diplerde) duyulmaz. Yukarı ellere doğru gidildikçe belirmeye başlar ve uçlarda en belirgin duruma gelir. Tütün tiplerinin ve tütünlerinin kendilerine özgü kokuları kendilerini en uygun biçimde orta kuşak ellerinde belli ederler.
İkinci şekil: Tütünün içimi sırasında oluşan dumanın kokusudur. Buna da içim kokusu denir. Genellikle tütünün koku özelliği kendisine en açık biçimde içim sırasında belli eder.
Yapılan muayenelerde bazen aromalı olarak nitelendirilmiş olan tütünlerin,  içildiklerinde kokularının pek zayıf duyulduğu veya bunun tersi aroması duyulmayan veya aroması az olanların da belirgin biçimde koku oluşturduklarına rastlanabilir. Bu durum her şeyden önce eterli yağların miktarına ve bunlardaki kokulu maddelerin cinsine bağlıdır.
Tütünlerde aromalı kokunun oluşması önce bitkinin tarla döneminde başlar. Bitkinin büyümesi ve gelişmesi sırasında ekolojik koşulların uygun geçmesi yapraklarda kaliteli maddelerin meydana gelmesini ve birikmesini olumlu yönlerde etkilemektedir. Burada gereken tarımsal işlemlerin uygulama biçiminin ve üretilen tütünün tip özelliğinin de kokusunun niteliği bakımından önemi vardır. Tütünlerde oluşan aromalı kokunun gelişmesi ve yüksek bir düzeye ulaşabilmesi ile olgunlaşarak stabil duruma gelebilmesi ancak tütünlerin sarartma, kurutma, fermantasyon ve koruma dönenlerinde uygulanan işlemlerin uygun biçimde yapılmasına bağlıdır.
Tütün tarlası toprağının kuvvetli olması havaların bulutlu, serin ve nemli geçmesi üretim koşullarında yapraklarda eterli yağların oluşumunun engellenmesi nedeniyle tütünler kokulu olmazlar. Kıraç ve zayıf topraklar, güneşli ve kuru hava koşulları eterli yağların oluşmasında ve birikmesinde yararlı etkiler yaptığından burada üretilen tütünler aromalı kokulu olurlar.
Sigara, Puro, Pipo ve Nargile yapımları biçiminde kullanılan tütünlerde aromalı koku olumlu bir kalite faktörüdür. Genellikle tütünler aromalı kokulu olup olmadıkları esasına göre kokulu ve kokusuz olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Türk tütünleri aromalı veya iyi kokulu tütünler kısmına dâhil olmaktadır. Kokuların kuvvetli veya zayıf biçimde belirmiş olması ve harmanlara katılması oranlarına göre kokulu tütünler harmanların kalitelerinin düzeltilmesinde yararlı olmaktadır. Her menşein kendisine özgü bir kokusu vardır. Örneğin Samsun ve Bafra tütünlerinin kokuları bir birinden farklı olmakla beraber bunların kokuları hoşa giden ince ve asil bir tütün kokusu deyimiyle nitelendirilebilir. Özellikle Bafra tütünlerinin kokusu dünyada üretilen aromalı sigaralık tütünlerinin başında gelmektedir. İzmirlerde reçineli, Basmalarda hafif yanık şeker veya karamelamsı, Bursalarda pestilimsi, Düzcelerde hafif çörek mayası, Canik’ler de baharlı aromalı, Bitlislerde yeni biçilmiş otumsu kokulu, Adıyamanlarda simidimsi, Trabzonlarda sertliğini belli eden ekşimsi, Yayladağ’lar da, tömbeki tütününe benzer baharlı kokulu v. s. gibi özel kokuları vardır. Tütünler kokularını en açık biçimde fermantasyonlarından sonra belli ederler.
Tütünlerdeki çeşitli kokuları karakterleri bakımından genellikle hoşa giden iyi ve aromalı kokular ve hoşa gitmeyen kötü kokular olmak üzere iki kısma bölümlenir. İyi kokulu tütünler içicide hoşa gitme, zevk verme ve daha uzun bir süre alınma isteğinin meydana gelmesi gibi olumlu yönde etkiler yapmaktadır.
Kötü kokunun etkileri ise içicide hoşa gitmeyen ve hatta tiksinmeye kadar giden izlenimler yapmaktadır. Bakım işlerinin kusurlu yapılması sebebiyle meydana gelen eziklik ve basıklık arızaları tütünün kokusunu bozar. Küflenmeleri sonucu tütünlerin kokuları kötüleşir. Tütünlerin, örneğin naftalin, D. D. T. ve benzeri yabancı kokuları almış olması veya makine yağı, petrol ve yağ gibi maddelerle bulaşmaları kokularını içilemeyecek derecede kötüleştirir.
Tütün kokularını karakterleri bakımından olduğu gibi etkinlik güçlerine göre de derecelere bölümleme olanağı vardır. Aromalı veya iyi kokuları, çok kuvvetli aromalı, kuvvetli aromalı ve aromalı deyimleriyle açıklanması ve belirtilmesi uygundur. Kötü kokularında kötü kokulu ve çok kötü kokulu deyimleriyle derecelendirilmesi suretiyle nitelendirilir.
Düşük kaliteli tütünlerin bazı fiziksel nitelikleriyle tat ve kokularının düzeltilmesi amacıyla bunlara çeşitli maddeler katılmaktadır. Amerikan sigara fabrikalarında ve Amerikan tipi sigaraları yapan Avrupa’nın ve Dünyanın diğer sigara fabrikalarında tütünler önce Cassing banyosu ile sonra da Flavouring banyosu ile muamele edilir. Cassing tütüne yaprak halinde iken verilir. Harmanlara Cassing uygulamanın amacı, tütünlerin sağlamlık ve esnekliklerini arttırmak, çabuk kurumalarını önleyecek uzun zaman taze ve yumuşak kalmalarını sağlamak, yanma yeteneklerini arttırmak ve içimlerini tatlılaştırmaktır.
Flavouring uygulanması daha ziyade tütünlerin aromasını düzeltmek için yapılır ve tütünlere kıyılmış halde iken verilir.
Tütünlerin aromalı veya iyi kokulu olmaları kalitelerinin yüksek olduğunu gösteren en önemli işarettir. Daha düşük kaliteli tütünlerden oluşturulan harmanlara katılan aromalı tütünler harmanın koku ve taam bakımından içim kalitesinin düzeltilmesinde yararlı olmaktadır.
6 — Tütünlerin Yanma Niteliği:
Tütünde aranan olumlu niteliklerinden birisi de iyi yanmadır. Ancak yanma yetenekleri sayesinde tütünler içilebilir ve içim özelliklerini belli eder.
Genellikle yanma bir fizikoşimik olay olup alevli ve alevsiz olmak üzere iki biçimde olmaktadır. Her iki yanma sonunda ısı ve ışık olu­şur.  (20).
Tütünlerin yanması alevsiz, kor halinde yavaş ve sürekli biçimde cereyan etmektedir. Tütünün tipine ve yanmanın hızına göre sigaranın ateş bölgesindeki ısı derecesi nefes aralarına göre nefes çekme anında daha yüksek olmakta ve çoğunlukla 500–700° C arasında değişmektedir.
Tütün içilirken yanma sırasında oluşan kimyasal değişmeler ve bunların oluşum tarzlarının tütünün içim kalitesi üzerinde önemli etkileri vardır. İyi yanma sonucu sigaranın ateş bölgesindeki ısı derecesi daha yüksek olacağından içim sırasında oluşması gereken kimyasal değişmeler daha kolay, uygun ve eksiksiz biçimde gelişir. îyi bir yanma sonunda olu­şan oksidatif maddeler tütün dumanının içim kalitesini yükseltir.
Kötü yanma biçiminde ise kimyasal olayların gelişmesi engellendiğinden içim kalitesi düşük olur. Ayni çeşitli nedenler yüzünden yanma hızının değişmesi durumunda dumanın kimyasal bileşimi de değişik olacağından içimindeki kalite etkisi değişik olur.
Bu nedenle tütünlerde iyi yanma olumlu bir kalite niteliğidir.
Tütünün yanma niteliği öncelikle kimyasal bileşimindeki anorganik maddelerin karakteristiği ve miktarlarıyla bağımlıdır. Kimyasal bileşimlerinde anorganik maddeler miktarındaki fazlalık (Örneğin % 7–9 oranında olması) yanmayı güçleştirir ve dolayısıyla tütünün kalitesini düşürür. Anorganik maddelerden yanmayı en fazla etkileyenler potasyum ve klor bileşimleridir. Potasyum tuzları yanma üzerinde olumlu, klor tuzları ise olumsuz yönde etkiler gösterirler. Tütünde bulunan miktarları ve organik asitlerin potasyumla bağlı bulunması ve miktarlarının yeterli seviyede olması durumu bunların tütünün yanması sırasında kabartmaların oluşmasına sebebiyet verirler. Yanma bölgesinde oluşan süngersi kömür tabakası yanma yerine bitişik bulunan ve henüz yanmamış olan tütün ile havanın temasını sağlamış olacağından yanma olayı kolaylıkla cereyan eder. Tütünlerin yanmasında potasyumun katalizatör olarak önemli rolü vardır.
Klorun özellikle kalsiyum ve magnezyumla bağlı bulunması durumunda ise yanma sırasında kabarmalar olmadığından burada oluşan kömür tabakası süngerimsi biçimde olmaz. Bu tuzların erime noktalarının düşük derecede olmasından bunlar kolaylıkla yapışkan bir sıvı haline gelerek tütünle havanın temasını engeller ve dolayısıyla yanmayı kötüleştirir.
Tütünün kimyasal bileşiminde potasyum ve kalsiyum miktarlarının
eşit olması veya potasyum miktarının daha fazla olması durumu yanma
olayını kolaylaştırır.                                                       .
Buna karşılık kimyasal bileşimlerinde klor maddesi miktarlarının düşük olmasına rağmen kalsiyum miktarının fazla oluşu yanmayı azaltır.
Anargonik maddelerden başka tütünün bileşiminde bulunan bir kısım organik maddelerin de tütünün yanma yetenekleriyle ilişkisi vardır. Bunlardan proteinler, azot bileşikleri kompleksi ve pektinler yanma üzerinde olumsuz, buna karşılık, çözünen karbonhidratlar, malik ve sitrik asitleri ise yanmayı kolaylaştırıcı yönde etkiler. Ancak organik bileşiklerinin tütünün yanma yeteneği üzerinde yaptığı etkinin derecesi anorganik maddelerde olduğu kadar önemli değildir.   (18).
Yukarıda belirtilen kimyasal bileşim faktörleri ile birlikte tütünün fiziksel yapısı, yetiştirildiği ortamın toprak ve iklim koşulları, tip ve menşe özelliği, yaprakların olgunluk ve el durumu ve benzeri faktörleriyle yanma yeteneği arasında ilişkiler vardır.
Yoğunlukları uygun derecede ve yaprak dokularının ince olması tütünlerin yanmasını arttıran faktörlerdir. Dokuları kalın olan yapraklardaki odunumsu selüloz maddelerinin yüksek oranda olması yanmayı güçleştirir. Yoğunluk dereceleri yüksek olan küçük hücreli ve sık dokulu yapraklarda azotlu maddeler miktarları oranının yüksek olması yanma yeteneğini düşürücü biçimde etkiler. Buna göre burada yaprağın kalınlığı, yüzey birimi ağırlığı ve hacimsel ağırlık durumları ile yanma derecesi ters oranlıdır.
Ayrıca yaka, yarım yaka ve iskeletti topraklarda yetiştirilen tütünlerin, ova ve zengin topraklarda yetiştirilenlere göre yanma dereceleri daha iyidir.
Dünyada üretilen tütün tipleri arasında en iyi yananlar puroluk tütünlerdir. Sigaralık tütün tiplerinden ise yanma dereceleri en yüksek olanlar Oriental tip tütünleridir.
Yeşil kalmış veya tam olgunlaşmamış durumda olan tütünlerin olgunlaşmış olanlara göre yanma dereceleri düşüktür. Doku yoğunlukları en düşük olan dip ellerin yanmaları en iyidir. Yukarı ellere gidildikçe yanma derecesi azalır.
Yanma yetenekleri iyi olan tütünlerin yanmaları sırasında organik maddeler tümüyle yandığından küllerinin rengi genellikle açık olur. Orta ve kötü yanan tütünlerin organik maddelerinde tam bir yanma olmadığından yanmanın derecesine göre küllerinin rengi koyulaşarak gri, koyu gri ve siyah bir renk alır. Bu itibarla tütün külünün renk durumu tütün kalitesi hakkında bir bilgi vermektedir. Genellikle külün açık olması daha yüksek koyu olması ise daha düşük kaliteye işaret sayılır. Tütün külünde açıktan koyuya doğru gidildikçe görülebilen renkler sırasıyla beyaz, açık gri, gri, koyu gri ve siyahtır.
Tütünlerde yanma niteliğinin ölçümü ve değerlendirilmesi sigara biçimlerinde pratik metotlarla ve laboratuarlarda aletler aracılığıyla olmak üzere iki türlü yapılmaktadır.
Tütün yaprak halinde iken pratik metotla yapılan ölçmeler çoğunlukla puroluk tütün tiplerinde uygulanmaktadır. Amsterdam ve Hamburg gibi, Avrupa’nın en büyük tütün giriş limanlarında satıcılar ile alıcılar ve komisyoncuların puroluk tütünlerin ekspertizlerinde diğer kalite faktörleriyle birlikte yanma yeteneğinin ölçülmesi işlemi çok eskiden beri uygulanmaktadır. Bu muayene şu şekilde yapılır:
Hava cereyanı bulunmayan bir yerde yaprak yatay olarak tutulur ve yaprak ayasının homojen bir yapılışı olmaması sebebiyle orta damarın iki yanındaki damarlar arası çeşitli noktalara sigara ateşi veya kızıl derecede ısıtılmış bir metalik uçla dokunularak aya yakılır. Yaprağın yakılan noktasından itibaren yanmanın hızı ve ateşin yayılışı mesafesi gibi belirtiler kıyaslanarak yanma derecesi ölçülür.  (16).
1  — Yaprak hiç yanmaz veya ateşle dokunulan yer kömürleşir. Bu gibi belirtiler tütünün yanma derecesinin kötü olduğunu veya yanma yeteneğinin sıfır olduğunu gösterir.
2  — Yaprağın dokunulan noktası yanar ancak ateş kaldırılınca he­men söner. Bu az yanan veya güç yanan tütünlerin yanma belirtileridir.
3  — Orta yanma derecesinde olan tütünlerin yanış belirtileri şöyledir:
a)     Yaprak ayası yanar ve az sonra söner. Yanan yüzeyin çapı 15 mm. kadardır.
b)    Yakılan noktadan itibaren yanma yalnız bir yöne doğru yayılır.
4   — Yaprak dokusu yakıldıktan sonra ateşin yavaşça ve düzensiz
bir biçimde yayılması ve yanan yüzey çapının 20 mm. kadar olması belirtileri oldukça iyi yanma derecesini gösterir.
5   — Yanma yeteneğinin iyi derecede olması halinde yaprak ayasının yakıldığı noktasından itibaren yanma hızla ilerler fakat yan damarları aşamaz. Yanan yüzeyin çapı 25 – 30 mm. kadar olur.

6 — Yanmanın daha yavaş ancak düzgün bir biçimde devam etmesi ve yan damarları da aşarak ilerlemesi ve yanan yüzey çapının 35 – 40 mm. veya daha fazla olması belirtileri yanma yeteneğinin çok iyi derecede olduğunu gösterir.
Sigaralık tütünlerin yanma durumlarının ölçülmesi tütünler kıyılıp sigara haline getirildikten sonra yapılır. Ölçme işlemi pratik muayeneler ve laboratuar muayeneleri olmak üzere iki biçimde gerçekleştirilir.
Yanma durumunun belirlenmesi amacıyla yapılan pratik muayene sigaranın içilmesi tarzında olur. Burada önce muayenesi yapılacak sigara yakılır ve içilmesi sırasında orta kuvvetle nefes çekildiğinde yanma bölgesindeki yanışın hızı ve yanma yerinin mesafesi fazla olursa, çekilen duman ağzı dolduracak miktarda ise, dumanın sıcaklığı ağızda belirli derecede duyulursa ve ayrıca sigara kül tablası üzerine bırakıldığında sonuna kadar yanmaya devam ederse bu belirtiler sırasıyla sigaranın çok iyi yandığına işaret sayılır.
Bunun tersine, sigara yakılıp içimi sırasında kuvvetli nefes çekilmesine karşı az miktarda dumanın oluşabilmesi, yanışın çok zayıf ve yanma mesafesinin gayet az olması ve sigara kendi haline bırakıldığında hemen sönmesi gibi belirtiler sigaranın kötü yandığını gösterir.
Orta derecede bir yanmada ise tütün dumanının ağzı doldurabilmesi için normalden daha kuvvetli bir nefes çekişine ihtiyaç göstermesi, yanma mesafesinin gayet az olması ve sigara kendi haline bırakıldığında 2 – 3 dakika sonra sönmesi gibi işaretlerle kendini belli eder.
İyi yanan sigaralarda ateşin koru ve külü tonlu ve sıkı,   kül rengi açık gri, dumanı ise mavimsi açık gri renkte olur ve gezleri pek yakmaz. Yanma kötüye doğru gittikçe dumanın rengi koyulaşır ve gözleri yaşartıcı gri renge dönüşür.
İyi yanan sigaralarda yanma bölgesi kestane renginde ince ve düz­gün bir yüksük biçiminde görünür. Yanma kötüleştikçe yanış yeri genişler, yanma yerinin rengi siyahlaşır ve düzgünlüğünü kaybeder. Burada çoğunlukla sigara kâğıdı üzerinde zifir lekeleri meydana gelir. Kötü yanan sigaraların küllerinin renkleri de koyu gri veya siyah olmaktadır.
Laboratuar çalışmalarında tütünlerin sigara biçiminde iken yanma I derecelerinin ölçülmesinde uygulanan üç metodun yapılışı özetle aşağıda belirtilmiştir:
1 — Sigaranın Serbest Bırakılarak Yanması:
Sigara yakılır ve hiç nefes çekilmeden yanmayan ucundan yatay durumda ince bir çiviye tespit edilir. Sigaranın tamamının veya bir kısmının yanması veya hemen sönmesine göre yanma durumunun derecesi belirlenir.
2   — Yanma durumunun sürekli olarak hafif vakum yapan aletler­
de ölçülmesi ve sigaranın yanış süresine göre yanma durumunun değerlendirilmesi biçiminde yapılan işlem.
3   — Yanma durumunun sigara içimini taklit eden biçimde kesin­tili vakum yapan aletlerle ölçülmesi. Burada 2–3 saniyelik bir çekişten
sonra 27 – 28 saniye ara verilir. Bu biçimdeki çekiş ve kesintiler sigara
bitinceye kadar sürdürülür. İşlem sonunda yanma derecesi değerlendirilir.
Her üç metodun uygulanması sonunda alman sonuçlara göre yanma durumunun değerlendirilmesinde şu hususlar dikkate alınır.
a — Kendi kendine yanmada, yanmanın sürekliliği yani ateş tutma süresinin ölçümü.
b — Yanan kısmın mm. olarak mesafesinin veya gram olarak ağırlığının oranı. Burada yanmanın hızı mm. /dakika; mm2/ dakika ve gr-/dakika olarak tanımlanır.
Yanma durumlarının ölçülmesi sonucu edinilen bilgilere göre yanma dereceleri çok iyi, iyi, orta ve kötü deyimleriyle nitelendirilir.
Yanma durumunun belirlenmesi konusunda yapılan denemeler için önerilen en yeni metotlardan birisinde işlemin tütün yapraklarından alınan belli ölçülerdeki ve miktarlardaki aya parçaları üzerinde yanmasını, diğerlerinde de tütünlerin kurutulup tez haline getirildikten sonra tozların yakılması suretiyle belirlenmesinin uygun olacağı savunulmaktadır. (18)
Bütün bu çalışmalar tütünlerde yanma niteliğinin ne derece önemli olduğunu göstermektedir.
7 — Hastalıklar, zararlılar ve arızalar faktörü:
Kökenleri ne olursa olsun tütünlerde meydana gelen çeşitli arızalar genellikle tütünün verimin ve kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bozunmalar tütünün fidelik ve tarla dönemlerinde bazen tütün bitkisinin tümünün yok olmasına veya yapraklarından bir kısmının yıpranması sonunda yaprak miktarının azalmasına ve verimin düşmesine sebebiyet vermektedir. Ayrıca tütünlerin kurutulması, işlenmesi ve bakımları sırasında çeşitli sebepler yüzünden yapraklarda meydana gelen arızalar tütünün ticari kalitesini bozmaktadır. Çeşitli arızaların nedenlerine ve oluşturdukları hasarın durumuna göre bunların verim ve kalite bakımından etkinlik dereceleri değişik olmaktadır.
Tütünlerdeki arızaların meydana gelişinin kökenleri ve özellikleri bakımından bunlar sekiz bölüme ayrılmaktadır:
1   — Canlı olmayan hastalık etkenleri,
2   — Mantarı hastalıklar,
3   — Bakteri hastalıkları,
4   — Virüs hastalıkları,
5   — Zararlılar,
6   — Nematodlar.
7   — Parazit bitkiler,
8   — Kurutma, işleme ve bakım dönemleri sırasında ve diğer sebeplerden meydana gelen arızalar,  (3, 6, 7, 8, 9, 10)
Canlı olmayan hastalık amilleri bölümünün özellikleri bakımından hava olayları, besin maddeleri noksanlığı ve sebebi iyice bilinmeyen hastalıklar olmak üzere üç kısma ayrılması uygundur-
A — Hava Olayları:
a)      Soğuk: Tütün dünyamızın tropik bölgelerinde yetiştiği için soğuğa karşı duyarlı bir bitkidir. Don zararı fide yastıklarında başlar, Don etkisine uğramış fide haşlanmış gibi görülür ve önce koyu yeşil sonra kahverengi bir görünüş alır ve pörsür. Don zararlarına karşı daha fideliklerde gerekli tedbirler alınmalıdır.
b)     Fazla, rutubet, kuvvetli yağmur ve çiğ: Tütün fazla rutubetli ve yağmuru sevmeyen bir bitkidir.    Zira kökleri çok derine iner ve yeteri kadar suyu ve besin maddelerini alabilir.   Sulandığında boy uzar yaprak büyür ve kalite değeri düşer. Fazla yağmur bilhassa fideliklerde rutubeti arttırdığından, fide hastalıklarının çoğalmasına elverişli bir ortam ha­zırlar. Fazla su verilen fideler pişkin olmaz, kolayca hastalanır.    Bunun için fideleri gerektiğinden fazla sulamamalı ve fazla yağmurlu günlerde fideliklerin üstü örtülmeli,  gibi tedbirler alınmalıdır.   (12)
Tütün kökleri suda 24 saatten fazla kaldığında boğulup çürürler. Çürüme sonucu yapraklar solar ve bitki ölür.
Tütün yapraklarının kurutma döneminde de yağan yağmurlar çok zararlı olur ve kaliteyi bozar.
Kuvvetli çiğ düşen bölgelerde de kaliteli tütün yetiştirilemez.
c)    Dolu: Bilhassa tarladaki tütünlere önemli zararlar yapabilir. Do­lu nedeniyle tütün sapları kırılır ve yapraklar delik deşik olarak kalitesi bozulur.
d)    Kuraklık: Fazla kuraklıktan da tütünler zarar görebilir. Bu zarar yaprak damarları arasında kahverengi, kuru ve değişik biçimde lekeler halinde kendini gösterir.  Yaprak kenarlarına rastlayan dokular tamamen ölür. Ayrıca kuraklık nedeniyle bitki de solabilir. Kuraklık zararına karşı sulama ve potaslı gübre verme biçiminde önlemler alınabilir.
e)    Güneş Çarpması: Tütün hızlı bir gelişme gösterirken birden bire şiddetli güneş ışınlarından etkilenince uç yapraklarından bir kısmı so­lar ve kururlar. Zarar genellikle hafif olup diğer yapraklara geçmez. Güneş çarpması, tütün mozaiği’nin yaptığı yanıklıkla karıştırılmamalı­dır.
f)      Işık Noksanlığı: Tütün ışığı fazla gereksinme duyar. Gölgede yetişen fide ve bitkiler cılız kalır, yetişkin olmaz ve fide hastalıklarına kolayca tutulur. Fazla ışıkta tütün için zararlıdır.   Bilhassa yaprakların alt yüzü, rüzgârın etkisiyle güneşe doğru çevrili kalırsa yapraklarda düzgün olmayan ölü kısımlar meydana gelir ve kalite düşer. Buna güneş çarpması da diyebiliriz.
g)    Şiddetli Rüzgâr: Şiddetli rüzgâr ve fırtınalar yapraklarda yırtılmalar ve bu yüzden kalite düşüklüğüne neden olabilir. Bunun için böyle rüzgâr tutan fırtınalı bölgelere tütün dikilmemelidir.
h) Soysuzlaşma belirtileri (Dejenerasyon) : İlk belirti, genç tepe yapraklarında damarlar arasındaki yeşil rengin kaybolmasıyla başlar. Sonra bu yapraklar normale göre kalınlaşmış etkisi yaparlar. Biçimleri biraz uzamış ve daralmış gibi görünürler. Bu belirti uç yapraklarda geç olarak meydana geldiğinde bu tarife uyar. Şayet erken görülürse yapraklar şerit gibi ve kalınca bir biçim alırlar. Kenarları da tarak gibi dişli bir görünüm alır. Bu anormalliğin nedeni tam bilinmemekle beraber, çeşitli beslenme ve çevre faktörleri bu belirtinin gelişmesini kolaylaştırıcı bir tesirde bulunurlar.
i) İlâç Zararları: Tarım mücadele ilâçlarının hatalı biçimde kullanılmasından dolayı tütünlerde kaliteyi düşürücü birçok etkiler meydana gelebilir.

Mantar öldürücü ilâçları (Fungisit) hatalı kullanılması halinde yaprak damarları arasında oldukça geniş ve muntazam olmayan kahverengi lekeler görülebilir.
Bazı böcek öldürücü ilâçların (İnsektisit) hatalı kullanılması sonucu yapraklarda form bozukluğu görülebilir-
Bundan başka, yabancı ot öldürücü ilâçlara (bazı Herbisitler) kar­şı tütün çok hassastır. Bunlardan bilhassa esterli olanları rüzgârla taşındığından tütün ve diğer bitkilere çok zararlı olurlar.
Herbisitlerin etkisiyle yapraklar darlaşır. Formları bozulur, damarlar kalınlaşır, sapta boğuk araları uzar ve san yassılaşır, çatallaşır.
İlâç zararları fidelikte ve tarlada olduğu kadar, bunların yaprak tütünler üzerindeki kalıntıları da insan sağlığını ve içim kalitesini etkile­diğinden üzerlerinde önemle durulmasını gereken sorunlardır.
B — Besin Maddeleri Noksanlıkları:
Tütün toprak konusunda pek güç beğenen bir bitki olmasa bile yeteri kadar kireci bulunan kumlu veya hafif tınlı ve bilhassa kırmızı renk­li topraklarda en iyi şekilde yetişir. Zengin ve ağır topraklarda uygun renk oluşmayan, kokusuz ve kaba tütün yetiştirilir.
Bilindiği gibi tütünün ana besin maddeleri azot, fosfor, potas ve kireçtir. Bunların yanı sıra bazı mikro elementlere de ihtiyacı vardır. Bunlar magnezyum, bor, manganez, kükürt, çinko, bakır ve demirdir.
Gerek dört ana besin maddesi ve gerekse mikro elementlerin nok­sanlığı tütünlerde büyümeyi yavaşlatmakla beraber, hastalık belirtilerine benzeyen anormal değişiklikler meydana getirebilirler.
Bunları hastalık zararlıları ile karıştırmak olanağı da vardır. Besin maddeleri yetersiz ligi fidelikte başlayıp tarla döneminde de devam edilir. Bu maddelerin azlığı gibi fazlalığı da bitkilerde zararlar meydana getirebilir-
Tedbir olarak fidelik ve tarla topraklarının analizlerini yaptırarak noksan görülen besin maddelerini gübre vermek suretiyle yerini doldurmak gerekir.
C — Sebebi İyi Bilinmeyen Hastalıklar:
a) Çıfıt Alacası: En yaygın olarak Karadeniz bölgesi tütünlerinde görülen bir hastalıktır.

Toplanan yaprakların sarartma fazının gereğinden fazla uzatılması ve havaların rutubetli geçmesi koşullarında daha yaygın olur. Çoğunluk­la zayıf olan ellerin yaprakları ile kısmen olgunlaşma devresini geçirmiş bulunan ana ellerin yapraklarında görülmektedir. Tütün yapraklarında sık olarak serpilmiş ufak noktalardan oluşan yeşil, kahve ve siyaha kadar değişen lekeler biçiminde kendisini belli eder. Henüz olgunlaşmamış olan yapraklar ile muhteviyatça zengin ve kuvvetli yapraklarda çıfıt alacası hastalığına pek az rastlanır. Hastalığın fizyolojik karakter taşıdığı tahmin edilmektedir.
Çıfıt alacası hastalığından zarar gören yapraklar, zayıf, cansız, rutubet alma yeteneklerini kaybetmiş, esneklikleri olmayan  içim kaliteleri çok düşüktür. Çok lekeli yapraklar ise kararmış yanık ve kolaylıkla kırıldıklarından kullanılmaya uygun değildir.
Bu hastalıkla mücadelede tedbir olarak yaprakların olgunluktan bir iki gün önce kırılması, sarartma fazının uzatılmaması, seyrek dizilmesi ve dizimden sonra hemen güneşe çıkarılması biçiminde tavsiye edilebilir.
b) Kloroz (Prenching) : Hastalık, damarlar arasındaki yaprak dokusunun sararması biçiminde kendini göstermektedir. Erken mevsimde hastalanan bitkilerde yaprak kenarları tarak biçiminde gayri muntazam kalın ve kayış gibi olurlar. Hastalığın en had döneminde çalı görünümünü alırlar.
Hastalık etkeni virüsü andırmakla beraber virüs değildir. Beslenme ve çevre koşulları hastalığın gelişmesinde etkili olmaktadır.
Tedbir olarak toprağın vaktinde hazırlanması ve drenajın iyi yapılması tavsiye edilebilir.
2 — Mantarı Hastalıklar (Fungal)   : A — Yaprak Leke Hastalıkları:
a) Mavi Küf: Hastalığın etmeni peronospora tabacına Adam'dır. Dünyada ilk defa 1891 yılında Avustralya da görülmüştür. Mücadelesi güç ve fazla masraflı olan bu hasalık 1980 yılında hemen hemen bütün Avrupa'yı sarmış. 1961 yılında komşularımızdan Yunanistan'da ve nihayet ayni yıl yurdumuzda Trakya, Kocaeli, Çanakkale, Balıkesir ve Manisa'da görülmüştür. 1982 yılında ise hava koşullarının uygun gitmesi nedeniyle hemen hemen bütün tütün ekim bölgelerindeki fideliklerde hızlı yayılmış, sonra da tarlalara bulaşmıştır.
Hastalık serin, rutubetli ve bulutlu havalarda kolaylıkla yayılmakta, sıcak ve açık havalarda durmaktadır. Yüksek rutubetle (% 95 -100 mis­li nem) birlikte 10–20° C. lik sıcaklık mantarın yaygın bir duruma geçmesine pek uygundur. Hastalık fideliklerde ne kadar erken görülürse zararı o kadar fazla olmaktadır.
Hastalık fidelikte başlar tarla döneminde koşullar uygun olduğu sürece devam eder.
Fideliklerde, yaprakların alt yüzeylerinde, sabahın erken saatlerinde beyazımsı veya maviye çalan menekşe renginde bir küf tabakası göze çarpar. Hastalığın ilerlemiş halinde, yapraklar suda haşlanmış gibi olurlar. Tedbir alınmazsa hastalık iki haftada tüm fideliğe yayılabilir. Küf tabakası rüzgârlarla 100 Km. den daha uzaklara taşınabilen küçük yazlık sporlardan (Konidi) oluşur. Hastalıklı bir tütün yaprağında bu sporlardan milyonlarcası bulunabilir. Kışlık sporlar (Oospor) yaprak artıkları üzerinde ertesi yılın ilkbaharına kadar dayanır ve yeni enfeksiyonların meydana gelmesine neden olurlar.
Hastalık fazlaca nemli ve güneşlenmeyen tarlalarda serin ve rutubetli havalarda görülebilir. Tarlaya erken dikilen fidelerde, geç dikilenlere oranla daha fazla tahribat yapar. Hastalık tarladaki tütün bitkilerinin dip yapraklarından başlayarak yukarıya doğru yayılır. Hastalıklı yapraklarda meydana gelen lekeler zamanla kurur ve kahverengi rengine dönüşürler. Kuruyan bölgedeki dokular öldüğünden, yaprak gelişmez ve leke yerleri delinir. Yapraktaki leke sayısı ne kadar fazla olursa yaprağın değeri o kadar düşer. Sonuç olarak hastalıktan zarar görmüş yaprakların form ve kaliteleri bozulduğundan ticari ve endüstriyel değerleri çok düşer veya hiç kalmaz. (12)
Hastalıkla mücadele kültürel tedbirler başta gelir. Ayrıca Dithiocarbonat'lı (Zenep, Maneb, Ferham, Antrakol) ilâçlarla tarifesine uygun ilaçlama yapılmalıdır.
B) Küllenme : Hastalığın etmeni (Oidium Tabacı - Erisiphe cichoraccearrum DC) dır. Ekseri tütün bölgelerimizde görülür. Yaprakların her iki yüzü kirli beyaz renkte adeta kül serpilmiş gibi yapışkan bir ör­tü biçiminde kendini belli eder. Bu örtü mantarın misel denilen ipliklerin­den ibarettir. Bu misellerin uçlarında yumurta biçiminde tek hücreli ve zincir gibi boğumlardan sporlar teşekkül eder.
Hastalık çoğunlukla dip yaprakların kalitesini bozar ve hatta şiddetli hastalık durumlarında yapraklar tümüyle kurur. Küllenme en fazla ağaç altı ve benzeri gibi gölge yerlerde yetişen, gereğinden fazla sulanan veya tarlaya çok sık dikilen tütünlerde ve taban arazide fazla görülür.
Hastalık yaz boyunca sporlarla (Konidi) yayılır. Tedbir alınmadığı takdirde yaz sonlarına doğru yapraklarda yaklaşık olarak 100 mikron çapında kahverengi kış sporları teşekkül eder. İlkbahardaki yeni enfeksiyonlar bu kış sporlarından meydana gelir.
Hastalıkla mücadele kültürel tedbirler başta gelir. Bunun için taban ve su tutan araziye tütün ekilmemelidir. Ayrıca fideler tarlaya dikilirken dikim sıraları aralıkları ve mesafeleri iyi ayarlanmalı ve esen rüzgârlar göz önüne alınmalıdır. İlâçlı mücadelede kükürt kullanılması gerekirse de, kükürt tütünler için iyi bir ilâç değildir.
Külleme hastalığına fazla bulaşmış tütünlerde mantar tozları yaprağın özsuyunu emdiklerinden yaprakların beslenmesini ve gelişmesini engeller ve sarartarak kurutur. Daha az bulaşmış olan tütünlerin ise yaprakları kuruduktan sonra kahverengi bir renk alır. Bunlar çok za­yıf cansız, esneklik yetisi olmadığından işleme, bakım ve fabrikasyonla­rında fazla miktarda kırıntı ve toz meydana gelir.
c)  Kahverengi Leke: Hastalığın ekmeni Alternazina longipes  (Eliet Ev.)  mason'dur.  Bu hastalık tütün yaprakları olgunlaştığı sıralarda kendisini gösterir.    Yapraklarda çoğunlukla merkezler bir olmak üzere oldukça geniş, kahverengi, daireye benzer lekeler biçiminde görülür. Ha­sat mevsimi yağmurlu geçtiği takdirde önemli zararlar meydana gelebilir. Hastalık rüzgâr ve yağmur sularıyla uzak mesafelere yayılabilir, Yurdumuzda Doğu Karadeniz bölgesi tütünlerinde rastlanabilir.
Bu hastalıkla bilinen belirli bir mücadele biçimi yoktur. Tarlada potasyumlu gübre kullanılması, nematod mücadele yapılması ve Dithiocarbanat'lı ilâçlar kullanılması tavsiye edilebilir.
Hastalıktan zarar gören yaprakların kalitesi bozulur. Ticari endüstriyel değeri düşer.
d)  Kurbağa Gözü: Hastalık etmeni Cercospora Hicotianal Eli et Ev’dır. Kahverengi leke hastalığı gibi bu hastalıkta tütünlere olgunlaşma döneminde zararlı olur. Hastalıklı yapraklar üzerinde çapları 6–7mm. veya daha küçük lekeler görülür.    Lekelerin iç kısmı beyaz olup, ortalarında siyaha benekler bulunur.
Yurdumuzda bu hastalığa henüz rastlanmamıştır. A. B. D. de has­talıkla bulaşık küçük lekeli yapraklar yeğ tutulur. Zira bu lekeler tütün­de olgunlaşmaya işaret sayılır.
Kültürel tedbirler başta olmak üzere, maviküf hastalığını önleyen ilâçlarla bu hastalığın da önlenmesi olanağı vardır.
B — Diğer Mantari Hastalıklar:
a) Özü Kuru,
b)  Fusarium solgunluğu,
c) Verticillium Solgunluğu,
d)    Kara taban  (Phytophthoza parasitica var. nicotiana)
e)     Siyah kök çürüklüğü  (Shielayiopsis basicola)
f)      Söze - shain (Rhzoctonia solani)
g)     Beyaz kök çürüklüğü (Selerotium zolfsii)
Yukarıda ismi geçen hastalıklar henüz Türkiye için bir önem teşkil etmezler. Yalnız Avrupa tütünleri için önemli birer hastalıktır.
3 — Bakteri Leke Hastalıkları:
A — Yaprak Leke Hastalıkları:
a) Vahşi Ateş: Hastalık etmeni Pseudomanas tabaci (Volf Foster) Stevens veya Bacterium tabacina denilen bir bakteridir. Fide yastıklarında bu hastalığı tanımak kolaydır. Hastalık yastığın her tarafına mütecanis bir biçimde dağılmıştır. 1 -1,5 mm. çapındaki hastalık lekeleri yastığın orta kısmındaki fidelerde daha çok, kenarlara rastlayan kısımlara ise azdır. Yaprak lekeleri yuvarlakça olup yeşilimtırak sarı renktedirler. Ortalarında ölü dokulardan oluşan beyaz renkte küçük bir merkezi kısım vardır. Fideliklerde hastalık çok tehlikelidir. Çünkü hastalık fidelerde kolaylıkla tarlaya taşınır ve tarlada iken yaprağın büyük bir kısmını kaplar. Hastalık alt ellerin yapraklarından başlayarak üst yapraklara, çiçek ve tohuma kadar ilerler. Çok çabuk yayıldığından halk arasında bu hastalığa "Yalaza" denir. Hastalık çevrenin iklim koşullarıyla ilgili olduğundan, kış sonu ve ilkbaharın yağışlı gittiği senelerde önemli zararlar meydana getirir. Rüzgâr, dolu ve haşereler hastalığın yayılmasında etkilidirler-
Hastalıkla mücadelede koruyucu tedbirler önde gelir. Hastalık tohumla taşınabileceğinden, ekilecek tohumların temiz olmasına dikkat edilmeli ve tohumları koruyucu kimyasal eriyiklerle (% 2’lik formalin, % 0–1’lik süblime ve gümüş nitrat) temizlenmelidir. Fidelik materyali de c/c 3 lük göztaşı eriyiği ile dezenfekte edilmelidir. Ayrıca gerekli kültürel tedbirler alınmalıdır.
Hastalığın yeşil yapraklardaki tipik arazı hale biçiminde açık renkli lekelerdir. Daha sonra hastalık gelişerek lekeler solarak kurur ve delinir. Hastalığın etkisiyle yaprağın görünüşü bozulur ve kalitesi düşer.

Alternaria ve Filostikta bakterileri de vahşi ateş hastalığına benzer lekeler meydana getirir. Ancak bunların lekeleri daha ufak ve yaptıkları zararın miktarı daha azdır.
b) Köşeli yaprak leke hastalığı: Hastalık etmeni Pseudomonas angulata (Fromme et Mürray) Stapp'tır Hastalığa yakalanmış yapraktaki lekeler yaprağın damarlarıyla sınırlanmış olduğundan lekeler köşeli gibi görünürler. Bu lekeler küçük, açık renkli ölü kısımlardan ibaret olduklarından haşere zararı ile karıştırılabilir. Hastalığın fideliklerdeki görünüşü vahşi ateşe benzer. Yurdumuzdaki zararı önemli olmamakla beraber hastalığın zarar derecesi vahşi ateş kadar olabilir. Hastalığın ilerlemesi durumunda lekeler yaprakları tamamen kaplayabilir.
Hastalıkla mücadele de vahşi ateş için yapılan savaşın bu hastalıkta da uygulanabilir.
Hastalığın zararına uğramış olan tütünün kalite değeri çok düşük olur.
B — Kök ve Sap Hastalıkları:
a) Bakteri solgunluğu: Hastalık etmeni pseudomonas solanacearun E. F. Smith'dir. Hastalığa A. B. D. de Branville solgunluğu denilmektedir. Hastalık tütünlerde kök çürümelerine ve solgunluğa sebep olur. Hasta saplar sıkılacak olursa içinden sümüğümsü bir sıvı çıkar. Hastalık sıcak ve rutubetli iklimlerde fazla yayılır. A. B- D. de zararı % 20–25 kadar ürün kaybına sebep olmaktadır.
Hastalıkla mücadele de münavebe ve nadas başta gelir. Dekar başına 110 Kg. üre verilmesi de tavsiye edilebilir.
4 — Virüs Hastalıkları:
Tütün virüs hastalıkları, geniş bir ilim kolunu oluşturan virüs hastalıklarının bir bölümüdür.
Virüsler arız oldukları bitkilerde her zaman karakteristik belirtiler meydana getirmezler. Tarımı yapılan tütün çeşitlerinde meydana getirdikleri belirtilere göre tütün virüsleri:
a)     Sistemik enfeksiyona neden olan virüsler,
b)     Mevzii lekelere  (nekrotik lekelere)  neden olan virüsler diye gruplandırılabilir. Fakat bu iki gurup arasında kesin bir sınır çizilemez. Tütün virüs hastalıklarının bazıları haşerelerle   (Yaprak bitleri, thripsler ve beyazsinekler)  ve bazıları da mekanik olarak taşınabilirler.
a)  Adı mozaik hastalığı  (Nicotiana virüs I) : Tütün yapraklarında en fazla görülen bu hastalık çoğunlukla genç yapraklara arız olur ve önce yapraklar mütecanis olmayan bir renk alır ve daha sonra deforme olmalarıyla kendini belli eder. En karakteristik arazı kloroplastların düz­ gün yayılmasından ötürü yaprak üzerine de birbirini takip eden sarı yeşil ve kayısı yeşil renkli lekelerin görülmesidir. Bundan başka yaprak yüze­yinde kambur biçimde oluşuklar meydana gelir ve yaprak dalgalı bir hal alır. Hasta bitkilerin büyümeleri sağlamlara göre geridir. Ayrıca mozaikli yapraklarda sık sık odunumsu kabartılar ve kalınlaşmalar da gö­rülür.
Adi tütün mozaik’i yaprakları öldürmese de, ürünün gerek miktar ve gerekse kalitesi üzerinde olumsuz etkiler yapar. Bu durum yaprakların görünüşümü bozar, yanma yeteneğini ve koku niteliklerini de olumsuz yönde etkiler ve ticari değerini düşürür.
Hastalık memleketimizde yayılmış olmasına rağmen ekonomik değeri o kadar büyük değildir. 30° C. üzerindeki sıcaklık koşullarında hastalık pek görülmez.
Hastalığın genellikle tütünün kalitesi üzerine olumsuz etkiler yaptığı bilinmektedir.
Bu hastalıkla ilâçlı bir mücadele yapılmasına henüz olanak yoktur. Bunun için alınacak tedbirler daha çok koruyucu olmalıdır.
b)  Halkalı leke hastalığı (Ring spot)   : Bu hastalık,    yaprakların damarları arasına merkezleri bir, açık renkli daireler ve bunlar ilerleyip damarları aşarsa kısmen de muntazam olmayan lekeler halinde görünür. Lekeler bazen zikzaklı bir görünümde de olabilir. 26–27° C sıcaklıkta tütünlerde hastalık en şiddetli olarak görülür. Bilhassa yonca, tırfıl ve bazı yem bitkilerinden sonra tarlaya tütün dikilirse halkalı leke hastalığı
kendini gösterebilir.
Hastalığa Kuzey Anadolu da rastlanabilir. Belirli bir mücadele tarzı yoktur.
c)  Kıvırcıklık Hastalığı: Hastalığın başlıca belirtileri, yaprakların kıvırcıklaşması, aşağı doğru bükülmesi ve üzerinde ölü dokudan ibaret kahve veya kül rengi çizgiler meydana gelmesidir. Daha sonra bu kısımlar beyazlaşıp kururlar.
Hasta tütünlerde yaprak verimi azalır ve kalite düşer.

Hastalık mekanik yolla ve böceklerle bulaşmaktadır. Mücadelede bu durumların göz önünde tutulması gerekir.
d)    Yanıklık virüs hastalıkları ;   (Etch)   : Bu hastalıkta evvelâ uç yapraklarda klorotik lekeler ve daha sonra alt yapraklarda alacalaşma görülür. Hastalık adi tütün mozaiki hastalığına benzer.
e)  Diğer virüs hastalıkları: Bunlar sırasıyla, Hıyar mozaiği,    Y. Virüs hastalığı, şerit ve kıvırcıklık hastalığı gibi isimlerle anılan hastalıklardır. Bu hastalıklar memleketimiz için henüz problem teşkil etme­mektedir.
5 — Zararlılar:
A — Tarla Dönemindeki Zararlılar:
a)  Yaprak bitleri (Aphid spp.)   : Yaprak bitlerinin pek çok türleri vardır. Tütünlerde zarar yapan yaprak bitlerinin boyları küçüktür. (1–5 mm.). Yılda 5–15 döl verirler. Renkleri yeşilden sarı ve griye kadar değişebilir. Kanatsız türleri vardır. Yaprak bitleri hem fideliklerde ve hem de tarlada tütün yapraklarının alt ve üst yüzeydeki damarlarını emerek geçinirler.    Emdikleri yaprak, gövde, filiz ve çiçekler üzerinde tatlı bir madde çıkardıklarından halk arasında bunlara "Ballık" denir.
Tütünler üzerindeki bu koyu esmer yapışkan madde birçok tütün hastalıklarına vasat olup çoğalmalarını sağlar.  Ayrıca tütünün gelişmesin­de durgunluk yapar.    Yaprakların rengini bozar ve kalitesini düşürür. Böyle tütünlerin fiyat değerleri de düşük olur.
Yaprak bitleri ile mücadelede kültürel tedbirler başta gelir. Ayrıca % 0,03 lük Malathion ve 120 gr/dekar Parathion gibi ilâçlarla mücadele edilebilir.
b)  Tütün Thrips'i  (Thrips tabaci lind)   :Yabancı ülke tütünlerinde bu tütün zararı pek önemli değilse de, yurdumuz tütünlerinde önemli bir zararlı olarak kabul edilir. Bu zararlı, tütün yaprakları üzerinde çıplak gözle bile görülebilir. Yaprağın üst yüzeyine yumurtlar. Yumurtaları çok küçüktür.
Thripsler yaprak hücrelerini emdiklerinde içi boş hücrelerin bir araya gelmesiyle yaprak üzerinde ak ak lekeler meydana gelir. Çoğunlukla damarlarının öz suyunu emdiklerinden yaprak damarları boyunca meydana gelen ak lekelerden dolayı buna halk arasında "Ak damar" adı verilir.
Böyle yapraklar zayıf ve cansız olduklarından kaliteleri düşük olur.
Thrips'lerle mücadelede kültürel tedbirler başta olmak üzere, dekara 15 – 20 gr. Parathion preparatı da kullanılabilir.
c)  Tütün Öz Kurdu  (Tütün gebesi — Phtharimaca   Opergualata)   :
Memleketimizin bütün üretim bölgelerinde görülen önemli zararlılardan
biridir.  Yumurtalardan çıkan larvalar tütün yapraklarından beslenerek iki epidermis arasında boşlukları meydana getirirler.    Daha sonra tütün saplarına geçen larvalar sanlarda tipik şişkinlikler meydana getirirler.    Bu durumlar nedeniyle zararlıya halk arasında   "Tütün gebesi" ismi de verilir.
Zarara uğrayan tütünlerin yaprak verimi azalır, yapraklar zayıf ve cansız olduğundan kaliteleri düşük olur.
Son nesil kış mevsimini, saplar içinde geçirdiğinden mücadelesinde tarla temizliği başta gelir.
d)  Tütün kapsül kurdu (Yeşil kurt-Heliothis virescens): Tütüne tarla devresinde zarar veren bir kelebektir. Larvaları tütünün uç tomurcukları ve yapraklarını yemek suretiyle zarar yapar. En büyük zararı tütünlerin tohum bağladığı zamanlarda kapsüllerde görülür ve kap­sülü delerler.
Bilhassa puroluk tütünlerde yenik ve delik yaprakların kaliteleri düşer ve fiyatlarda önemli düşüklüklere sebebiyet verir.
Bu zararlı ile mücadelede ilkbaharda toprakların derin işlenmesi başta olmak üzere, zehirli yemler (75 kg. un 1 kg. enderin) de yapılabilir.
d) Diğer zararlılar: Bunlar mahmuzlu kurt, çekirgeler ve benzeri zararlılardır-
Bu zararlıların tarla devresinde yaptıkları zararlar bölgesel olup popülâsyonlarının miktarına göre zararları değişiktir.
B — Ambar Zararlıları:
a) Tütün güvesi (Ephestia elutella) : Ambarlardaki tütünlere zararlı olan bir kelebektir. Tütünden başka kuru meyvelere de zararlı olurlar.
Kelebekler yumurtalarını ambardaki tütünler üzerine toplu veya tek tek olmak üzere bırakırlar. Bu yumurtalardan 4–5 günde larvalar çıkan. Önce kirli renkli olan larvalar daha sonra açık kahverengiye dönerler. Zararlının asıl yaptığı devre larva devresidir. Larvalar önce yaprağın kütikül tabakasından başlayarak bütün yaprağı yiyerek yalnız damarları bırakırlar. Ambarlardaki işlenmiş bilhassa tatlı tütünler üzerinde farklı derecelerde zararlar yaparak hem miktar ve hem de kalite bakımından olumsuz etkileri vardır.
Mücadelesinde ambarın temizliği başta gelir. Zararlıya kargı pyretrumlu prejaratler; DDVP, Areginal ve Metil-Bromid gibi kullanılacak birçok ilâçlar vardır.
b) Tatlı kurt (Lasıoderma serricorne) Tütün ambarlarındaki tütünlerde olduğu gibi yapım olarak sigara, puro v. s. maddeler üzerindeki zararı büyüktür-
Sigaraların, puroların ve tütün balyalarındaki tütünler üzerinde ince burgu ile delinmiş gibi tipik deliklerin içerisinde kahverengi başlı, kirli beyaz tenli küçük larvaları görmek olanağı vardır. Bazen evlerde uzun zaman kalmış sigara paketlerinde çoğaldıkları ve hatta koltuk sandalye v. s. mobilyalara ve dolaplardaki elbiseler saldırdıkları görülmektedir.
Zararlı ile mücadelede ilk yapılacak iş ambar temizliğidir. Ayrıca işleme yerleri ve fabrikalar uygun zamanlarda çok iyi temizlenmelidir. Bu zararlıya karşı yapılacak mücadelede Metil Bromit, Formaid, Etilen Oksid, Phostoksin v. s.  kimyasal preparatlar kullanılabilir.
6 — Nematodlar (kök ur solucanları)   : Nematodlar gözle görülme­yen mikroskobik solucanlardır. Fidelik ve tarlada tütünün kök dokuları­na girerek toplu iğne başı büyüklüğünden fasulye büyüklüğüne kadar değişen yumrular meydana getirirler. Daha ziyade tütünün ince köklerini tercih ederek kök damarlarını tıkarlar. Böyle tütünler topraktan tam olarak beslenemezler.  Büyümede durgunluk ve yapraklarda solgunluk olur.
Tütünlerin verimini azaltıcı ve kaliteyi düşürücü etkileri vardır.
Tütünlerde zararlı olan başlıca nematod türleri Hetedora marioni, Prathilenchus zea sternen ve Prathilenchus biocephalus stanier dir. Bunların üreme güçleri çok fazla ve bulaşma kolaylığı yüksektir.
Nematodlarla mücadelede ürün münavebesi başta gelir.
7 — Parazit Bitkiler:
a) Küsküt (Cuscuta curopaca L.) : Fidelikte ve tarlada tütünlere zararlı olur. Sarımtırak renkteki iplikleriyle bitkiyi sarar öz suyunu emer ve boğar. Bu yüzden halk arasında bu bitkiye "Cin saçı” denir. Toprağa dökülen küsküt tohumları burada çimlenir ve tütüne emici organlarıyla sarıldıktan sonra toprakla ilgilerini keserler. Buna yakalanan tütünler küçük ve zayıf kalır. Tedbir alınmadığı takdirde küsküt bütün tarlayı sarabilir.
Mücadelesinde pek başarı sağlanamaz. Fakat küskütler tohum bağlamazdan önce sökülüp yakılır veya gömülürse popülasyonları kısmen azaltılmış olur.
b)  Canavar Otu  (Taum otu = Orobanche zamoza L.)  : Canavar otu yapraksız ve klorofilsizdir. Tohumları çimlenme yeteneklerini 10 -13 yıl gibi uzun süre korurlar.  Çimlenen tohumlar konukçu olarak tütüne rastladıkları zaman tütün köklerine yapışır ve burada birkaç sürgün vererek dışarı çıkarlar. Buna yakalanan tütünler küçük, zayıf kalır, yap­raklar kuruyup saman gibi sararırlar. Tütünlerin verimini ve kalitesini olumsuz biçimde etkiler ve büyük zararlara sebebiyet veririler.
Canavar otu ile mücadelede kültürel tedbirler başta gelmektedir.
c)  Tütüne hastalık bulaştıran diğer bitkiler:
Yer fıstığı, patates, domates, biber v. s. gibi kültür bitkileri ve bir kısım yabancı otlar, tütünden hastalık meydana getiren bazı virüs, bakteri ve mantarları taşıyabilir ve bunları tütünlere aşılayabilirler. Bunun için bu gibi kültür bitkilerini münavebeye sokmamak ve yabancı otlarla da fidelik ve tarlada savaşmak gerekir.
Ayni yastık ve tarlada arka arkaya tütün yetiştirilmesi de tütün hastalıklarının buralarda yıldan yıla artmasına sebebiyet verebilir.
8 — Kurutma, işleme ve bakım sırasında ve diğer sebeplerden meydana gelen arızalar:
a) Ambar yanıklığı: Yaz sonlarına doğru uzun zaman havanın rutubetli ve sıcak geçtiği takdirde tütünlerde yanıklık zararları görülür. Kurutma dönemindeki zararların önemi büyüktür. Yeni koparılmış yeşil tütün yaprakları hastalanmaya dayanıklı oldukları halde sararmış ve dokuları ölmeye yüz tutmuş yapraklar duyarlı olurlar. Yanıklık tehlikesi kuruma dönemi ilerledikçe azalır ancak orta damar tamamıyla kurumadıkça büsbütün ortadan kalkmaz. Yanıklığa neden olan mantarlar Selerotinin Selerrotiorum, Botritis Cineren, Alternaria tenuis'dır. Bu mantarların yaptığı zararlar değişik olmaktadır. Hastalanan yapraklar koyu bir renk alır ve yan damarlar çürüyecek kadar yaş kalır.
Kurutma sırasında yeşil leke, sarı çürüklük ve bazı diğer zararlar meydana gelebilir. Bu zararların etkeni çeşitli mantarlardır.

b)   Kurutma döneminde meydana gelen başlıca zararları kilit, kuru
benek, sulu benek, kara göbek ve açılmayan yeşil renk ve akbenek gibi
bozukluklar olarak sıralayabiliriz.
Kilit kurumakta olan tütün yapraklarında kirli mat renkte lekeler biçiminde görülür. Üzerinde çiğ varken kırılan yapraklarda, çiğ'in isabet ettiği kısımlarda güneşte kurutma sırasında meydana gelir.
Kuru benek hastalığına koku beneği adı verilirse de koku ile bir ilgili görülmemektedir. Güneşte kurutma esnasında yapraklar üzerinde esas renkten farklı olarak koyu kahverengi lekeler görülür.
Sebebi pek bilinmemekle beraber kalite üzerinde önemli rolü yoktur.
Sulu benek, kurutulmuş yapraklar güneşe doğru tutulduğu zaman yağ lekesi gibi görülür. Güneşte kurutma sırasında çiğ veya yağmur damlalarının düşüp uzunca kaldığı yerlerde oluşurlar.
Kara Göbek, dizilerdeki tütünlerin orta kısımlarından, ana damarın etrafı kahverengi veya siyaha yakın bir renk alır. Tamamen kapalı, fazla rutubetli ve yağışlı havalarda dizi ortalarının nemli ve havasız, kalması sonucu meydana gelir. Bu gibi yapraklar fena kokar, iyi tavlanamaz ve kalite değerleri düşük olur.
Açılmayan yeşil renk, ham kırım, güzlemeye kalma, kurutmanın ilk zamanlarında sıcak rüzgârlara veya şiddetli güneşe maruz kalma gibi sebeplerden ileri gelir.
Bu gibi yapraklarda yeşil renk kaybolmaz, kokuları iyi olmaz ve içimleri acı olduğundan kalite değerleri düşük olur.
Ak Benek, ham kırılan tütünlerde parçalanmayan nişasta tanelerinin yaprak yüzeyinde mevzii veya dağınık olarak görülen beyaz nekrotik lekelerdir.
c)   Tütünlerin işleme ve bakım döneminde meydana gelen arızalar:
Burada söz konusu olan arızalar tütünlerde üretici yerinde olduğu gibi bunların satın alınmasından sonra alıcıların işleme ve bakım yerlerinde meydana gelen çeşitli bozuklukları kapsamaktadır. Tütünlerin tav durumlarındaki düzensizlik bu arızaların en önemli etmenidir. İçeriklerindeki su miktarına göre tütünlerin tav durumu ağır tavlı, normal tavla ve tavsız veya kuru olmaktadır. Üretici evinden başlayarak tütünlerin işleme bakım, koruma, fabrikasyon ve tüketime uygun bir yapım halinde gelinceye kadar tav miktarı % 11,5–16 arasında bir değişme göstermektedir. Tütünlerin %  16 tan fazla nemi ihtiva etmeleri durumuna ağır tavlı,  % 11,5 tan daha az olması durumuna da tavsız veya tavını kaybetmiş olarak nitelendirilir. Tav miktarının fazla veya düşüş olması durumu tütünlerin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ağır tavlı tütünlerin işlenmesi ve bakımı sırasında eziklik, basıklık, kazıklaşma, küflenme, esmerleşme, kararma ve çürümeye kadar giden çeşitli bozukluklar olmaktadır.
Ağır tavlı tütünler yapılan baskı işlemleri sonucu yaprak dokusunun az miktarda zedelenmesine eziklik, daha geniş bir kısmının zedelenmesine de, basıklık denir. Böyle yapraklar ışığı karşı tutulursa arızalanmış kısımları saydamlaşmış veya yağlanmış gibi çeşitli büyüklükte lekeler biçiminde görülür.
Ağır tavlı tütünlerin bakımı ve fermantasyonu sırasında, meydana gelen oksidatif olayların normalin üstünde gelişmesi sonucu tütünün rengi önce esmerleşir ve daha sonra kararır. Bu da tütünün içim kalitesini bozar. Gereken önlemeler alınmadığı takdirde bozukluk çürümeye kadar gider ve tütünler kullanılamaz duruma gelir.
Tütünlerin bakım ve fermantasyonu döneminde fazla tavlı ve ısınmış bulunan tütün denklerinin dağıtılarak soğuk hava cereyanına bırakılması veya fazla havalandırılması sonucu tütünler suyunu kaybeder ve kurur.
Tütünlerin tav alma ve tavı koruma niteliğini sağlayan kolloid maddelerin bozulmasından ve bu yetisini yitirmiş olmasından, tütünler bir daha tav alamaz veya güç tavlanır duruma gelirler. Tütüncülükte bu arızalanmaya kazıklaşma veya kemikleşme denilir. Böyle tütünlerin işleme kayıpları çok fazla ve içimleri bozuk olur.
Ağır tavlı tütünler küf mantarlarının da üremesine ve yayılmasına uygun olduğundan kolaylıkla küflenirler. Küfün rengine göre beyaz, yeşil ve siyah gibi çeşitleri vardır. Küflenme arızaları genellikle tütünün kalite niteliklerini bozar. Küfün tütün balyasının içine kadar geçmesi ve tüm tütünlere bulaşmış olması tütünleri kullanılmaz hale getirir.
Tavı yetersiz olan tütünler esneklik ve sağlamlıkları olmadığından kolaylıkla kırılır ve fazla miktarda madde kaybına sebebiyet verir. Ayrıca fermantasyonlarını geçiremeyen böyle tütünler olgunlaşmadığından kaliteleri düşük olur.
Tütünlerin toz, toprak, sicim parçaları gibi maddelerle kirlenmesi tütünün kalitesini düşürür ve fabrikasyonda arızalara sebebiyet verebilir.
Tütünlerin her hangi bir yağlı madde ile yağlanmış veya duyulur derecede herhangi bir kokuyu emmiş olması gibi bulaşmalar tütünleri kullanılmaz hale getirir.
8 — Tütünün rutubet alması niteliği:
Kurutma dönemlerini geçirmiş bulunan tütünlerin bulunduruldukları çevre havasının rutubet oranına ve ısı derecesine göre havaya rutubet vermeleri veya havadan rutubet almaları yahut rutubet miktarlarını belli bir düzeyde korumaları olayları tütünlerin rutubet alması niteliğinin aracılığı ile sağlanmaktadır.
Tütünlerin işlenmesi, fermantasyonu, bakımı ve korunması dönemlerinde olduğu gibi bakım evinden alınıp fabrikasyonları sırasında yapım durumuna gelinceye kadar ve yapımın tüketiminde bile sürekli olarak rutubet durumlar ile uygulanan işlemler arasında sıkı bir ilişki vardır. Tütünün gelişerek fabrikasyona uygun bir ilk madde durumuna gelebilmesi ve fabrikasyonda uygulanan çeşitli işlemleri kolaylıkla geçiştirerek kaliteli tütün yapımlarının elde edilmesi her işlemde belli miktarda rutubetin bulundurulmasıyla olabilmektedir.
Tütünün yaprak, kıyılmış ve yapım biçimde içerdiği su miktarına tav, nem veya rutubet denir.
Tütün yaprağının dokusu homojen bir madde olmayıp genellikle hücreler, hücre arası boşluklar, değişik kalınlıkta damarlar, kılcal kanallar, yüzeyindeki gözenekler, hücre zarı gibi karışık bir strüktürü ayrıca değişik kimyasal bileşimi vardır. Çeşitli tütünlerin yaprak dokusunun yapılış özelliği bunların değişik miktarlarda rutubet alma ve tutma niteliklerini oluşturur. Bu da çevre havasının hararet derecesi ve rutubet oranı koşullarının aynı olduğu halde çeşitli tütünlerin değişik miktarlarda rutubetli bulundurulmalarına sebebiyet vermektedir.
Çevre havasının belli rutubet ve ısı koşullarında çeşitli tütünlerin değişik miktarlarda suyu içerebilmesi durumu tütünün rutubet alması yetisinin derecesini veya higroskopisite değerini gösterir.
Tütünlerin bulundukları ortam havasının rutubet ve hararet koşullarından etkilenirler ve bunun sonucu havadan rutubet alıp tavlanırlar veya havaya rutubet vermek suretiyle tavları azalır veya kururlar- Bu itibarla bir higroskopik madde olan tütünün bulunduğu yerin havasının rutubet durumu ile sıkı bir ilişkisi vardır. Havadaki rutubet miktarının değişmesine paralel olarak tütünün rutubet miktarında da değişme meydana gelmektedir. Havanın rutubet oranındaki her değişikliğe karşılık tütünün su miktarında bir değişme vukua gelir. Buna göre çevre havasının rutubet oranı ve hararet derecesi belli koşullarda bırakılan tütünler bir süre sonra belli bir rutubet miktarı düzeyine ulaşır ve burada kalır. Belli termohigrometrik koşullarda bulunan bir çevredeki tütünlerde rutubet miktarının değişmez duruma gelmiş olmasına denge rutubeti denilir. Bu durumda havada bulunan su buharı basıncı ile tütündeki su buharının yaprağın belli bir yüzeyi üzerindeki basınç eşit olmaktadır.
Bulunduğu çevrenin higrometrik koşullarına göre tütündeki rutubet miktarının denge rutubeti oranındaki daha yüksek düzeyde olması veya başka bir deyişle tütündeki su buharının belli bir yüzey üzerindeki basınç gücünün havadaki su buharı miktarının basıncından daha yüksek olması tütünün rutubete doymuş durumda olduğunu gösterir. Bu durumda tütünden havaya doğru, denge rutubet düzeyine gelinceye kadar, rutubet kaybı olmaktadır.
Bunun karşıtı tütündeki su buharı miktarının denge rutubetinden daha düşük veya tütündeki su buharının belli bir yüzey üzerindeki basınç gücünün havadaki su buharı basıncından daha düşük olması tütünün higroskopik halde olduğunu gösterir. Bu higrometrik koşullarda tütün yavaş yavaş havadan su buharı alarak denge rutubet düzeyine erişir.
Havanın nem oranının çevrenin hararet derecesiyle ilişkisi vardır. Hararet derecesinin yükselmesiyle havanın nem oranı düşmekte ve hava daha fazla miktarda nem alabilir duruma çelmektedir. Hararetin bu değişmesi nedeniyle tütünden havaya doğru su buharlaşmakta ve rutubeti azaltmaktadır. Hararet derecesinin düşmesi halinde havanın rutubet oranı yükselmektedir. Bu duruma tütünün havadan su buharı alarak rutubeti yükselmektedir.
Çalışma yerlerinde havadaki hararetin değişmesi yüzünden rutubet dengesinin sağlanabilmesi için tütünün rutubetinde sürekli olarak değişmeler olmaktadır.
Bu nedenle tütünlere uygulanan teknolojik işlemlerin düzgün yürütülmesinin sağlanması bakımından iş yerlerindeki havanın hararet ve rutubet durumlarının ihtiyaçlara göre uygun biçimde regule edilmesi gerekmektedir.
Aynı hararet derecesi koşullarında havanın nem oranı ile tütünün rutubet miktarı arasındaki ilişkileri yani tütünün rutubet alma yetisini gösteren diyagramlara (Grafik eğrileri) rutubet alma izotermisi veya sorbsiyon isotermisi diyagramı denir. Bu diyagramın yapılış tarzının prensibi şudur: Tütün örnekleri hararet derecesi sabit tutulmak şartıyla havanın nem oranı % 0 dan % 100 e kadar değişen iklimleştirme dolaplarına konulur ve burada her değişik nem oranı koşullarında örneklerin ulaştıkları denge rutubeti düzeyinin noktalanarak belirlenmesi suretiyle isoterm eğrileri çizilir ve örneğin hangi nem oranında ne seviyede bir denge rutubetine ulaşılabileceği saptanmış olur.
Havanın nem oranı sabit tutulduğu buna karşılık hararet derecesi değiştiği takdirde tütünün denge rutubetinin hararet durumuyla bağımlı olarak meydana gelen değişmeleri gösterin diyagrama isopsişren eğrisi denir.
Son zamanlarda, tütünlerin istenilen termohigrometrik koşullardaki denge rutubetinin belirlenmesi amacıyla geliştirilen ve en çok uygulanan metotların prensibi, bir takım tuzların doymuş çözeltileri üzerindeki buhar geriliminin referans olarak alınmasına dayanır.
Sıvı, buhar ve rutubetli hava biçiminde su moleküllerinin tütünün yüzeyinden bünyesine emdirilmesi işlemine tavlama denir. Tütün yaprağının alt ve üst yüzeyinde bulunan bir çok gözenekler ve hücre zarı vasıtasıyla su molekülleri absorbe edilerek dokunun içine alınır ve buradaki kılcal kanallar ve hücre arası boşluklar aracılığı yaprağın her tarafına yayılarak hücrelerin şişmesini ve dolayısıyla yaprağın yumuşamasını, esnekliğini ve dayanıklılığını sağlar Yaprağın kimyasal bileşiminde bulunan hidrofil maddeler grubuna giren bileşik moleküllü kolloid maddelerinden pektinler, nişastalar, albuminler, sellülöz ve benzeri maddeler fiziksel mahiyetteki absorpsiyonu; suda çözünen kristaloid maddelerinden karbonhidratlar, organik asitler ve bunların tuzları, mineral maddeler ve aminoasitler gibi maddeler, kimyasal mahiyette oluşan adsorpsiyon olayını sağlayarak su moleküllerinin dokunun içine girmesini ve tutulmasını gerçekleştirir.
Absorpsiyon olayının mahiyetine göre yaprak dokusunda bulunan suyun niteliğini aşağıda gösterildiği gibi sınıflandırılabilir:
1   — Yüzey suyu: Tütünlerin bulundukları çevre havasının hararet
derecesine ve rutubet miktarına göre havadaki su buharının yaprak yüzeyine yapılan basınç sırasında yüzeyi üzerinde meydana gelen su miktarı.
2   — Kapiller suyu: Dokunun kılcal kanallarında tutulan suyun miktarı.
3   — Kollaidal suyu: Yaprağın kimyasal bileşiminde bulunan kolloid maddeleri tarafından tutulan su miktarı. Tütünlerin higroskopisite yetisi üzerinde en önemli rolü kolloid maddeleri oynamaktadır.
4   — Kristal suyu: Çoğunlukla mineral maddelerin bileşimlerinde bulunan su molekülleridir.
Bir tütünün denge rutubet düzeyine erişmesi veya tavlanması süresinin bağımlı olduğu faktörler sırasıyla şunlardır:
1   — Havanın ve tütünün hararet durumu,
2   — Ortam havasının rutubet oranı,
3   — Tütünün tav miktarı ile denge rutubeti arasındaki farklılık derecesi.
4   — Havanın hareket hızı
Tütünün çevre havasına su buharı vermek suretiyle rutubet kaybetmesi veya rutubet alarak tavlanması ve denge rutubet düzeyine erişmesi öncelikle çevre havasının hararet durumuna bağlıdır.
Rutubet oranları eşit olan ancak hararet dereceleri farklı bulunan hava koşullarında daha sıcak olan havanın soğuk havaya göre içerdiği su buharı miktarı daha fazla olduğundan tütünün tavlanması veya denge rutubetine erişmesi süresi daha kısadır-
Diğer koşullar eşit olduğu takdirde tütünün tavlanma süresi havanın rutubet oranına bağlıdır. Rutubet oranı daha yüksek olan havadaki su buharının miktarı daha fazla olacağından tütünlerin rutubet alması hızı artar ve dolayısıyla tavlanmanın müddeti daha kısa olur.
Aynı rutubet ve hararetteki havanın durgun durumda oluşuna kıyasla hareketli olması tütünün tavlanmasında daha etkili olmaktadır. Ancak burada havanın hareket hızının uygun sınırlar içinde ayarlanması gerekir. Bu konuda yapılan denemeler ayni koşullardaki durgun havaya göre havanın hareket hızının saniyede 0,2 metre olması halinde tavlama süresinin 3 katı, saniyede 5 metre hızında olmasında ise 6 katı daha kısa bir zamanda olmaktadır. Havanın hareket hızının daha fazla arttırılması halinde tavlama etkinliği azalır ve tavlama süresi uzar.
Tütünün rutubet alma olayı dış ve iç yayınlanma (Difizyon veya absorbsiyon) biçiminde olmak üzere iki fazda gerçekleşmektedir. Birinci faz rutubetli havanın tütünün yüzeyi üzerine gelerek yoğunlaşması, ikincisi de havadaki rutubetin buhar veya sıvı biçiminde yaprağın yüzeyindeki gözeneklerden ve osmoz yolu ile hücre cidarlarından geçecek dokunun içerisine girmesi ve dokudaki hücre arası boşluklar ve buradaki kılcal kanallar aracılığıyla dokunun her tarafına yayılmasıdır.
Tavlamanın süresi rutubetin dış ve iç yayımlanma olaylarının oluşum biçimiyle bağımlıdır.
Dış difizyonun gelişmesinde havanın rutubet oranı, hararet derecesi ve sirkülasyon hızı faktörler etken olmaktadır.
İç difüzyon fazında yanı rutubetin tütünün bünyesine geçişi daha yavaş cereyan etmektedir. Bu olayın gerçekleşmesinde rutubetin tütün dokusunun her tabakasında ayni miktarda olmaması ve hararet farklı etkili olmaktadır. Bu durumda rutubet daha ziyade daha sıcak ve kuru olan kısımlara doğru yönelmektedir.
Yapılan bir bölümlenmeye göre tütünün kimyasal bileşimindeki çeşitli maddeler ve fiziksel yapısı ile rutubeti arasındaki ilişkileri, kimyasal, fiziksel-kimyasal ve mekanik prensiplere bağlıdır.
Su moleküllerinin belli miktarlarda kimyasal bir bağ ile tutulmuş olması durumu kimyasal rutubet olarak nitelendirilir. Bu rutubetin ancak yüksek derecelerde hararet uygulanması veya kimyasal işlemlerle etkilenmesi suretiyle giderilmesi olanaklıdır.
Buna göre tütün ile rutubet arasındaki ilişkilerin oluşum yani tütünün rutubet alarak tavlanması veya rutubet kaybetmesi olayları, fiziksel - Kimyasal ve mekanik biçimlerdeki bağlı vaziyette olmayan serbest rutubetin alışı ve verişi işlemiyle oluşmaktadır.
Tütünün fiziksel ve kimyasal biçimde rutubet alması olayında kimyasal bileşimindeki hidrofil maddeleri rol oynar. Burada, pektinler, proteinler, nişastalar, selüloz ve benzeri maddelerin kitle çekimi kuvveti esasına göre rutubeti kendilerine çekerek emerler ve tutarlar.  (2)
Rutubetin mekanik olarak yayınlanması işlemi yaprağın yüzeylerindeki gözenekler ve hücre zarında vukua gelen osmoz olayı aracılığı ile oluşmaktadır. Çevre atmosferindeki su moleküllerinin yaprak yüzeyine dokunarak hücre zarından ve gözeneklerden hücrelere ve hücre arası boşluklara sokulur ve oradaki kılcal kanallar tarafından yaprağın tüm dokusuna yayılır.
Tütünün rutubet alma yetisi belli atmosfer koşullarında aldığı suyun miktarı ile tanımlanır. Tütün teknolojisinde kullanılan rutubet oranı (tav miktarı) terimi bir tütün örneğinde bulunan su ağırlığının o örneğin toplam ağırlığına orantısını gösterir- Bu da bir tütün örneğinin tüm ağırlığının içerdiği kuru madde ve su ağırlıklarına eşit olduğunu belirtir.
Tütünün rutubet oranın tayini konusunda fiziksel, kimyasal ve pratik olmak üzere çeşitli metotlar uygulanmaktadır.
Rutubet tayini çalışmalarında en fazla uygulanan bir kaç metodun burada özetle gösterilmesi yararlı görülmüştür.
Kurutma metodu: Beli tartımdaki tütün örneği kurutma dolabına konur ve burada 95° C. hararette 3 saat veya 105° CC hararette 1 saat bırakılmak suretiyle kurutulur. Sıcak hava ile yapılan bu kurutma sonunda kaydedilen ağırlık farkı rutubet olarak kabul edilir ve buradan rutubet oranı hesap edilir.
Elektrik iletkenliği esasına göre yapılan rutubet tayini bir alet aracılığı ile yapılmaktadır.
Rutubeti ölçülerek tütünden alman örnek üstü açık bir cam kutu içerisine konur. Bu tütün kütlesi üzerine cihaza elektrik telleri ile bağlı bulunan metalik bir plâka vasıtasıyla baskı yapılır. Rutubet ölçme aletindeki pillerden sağlanan elektrik cereyanı tazyik edilen tütün kütlesinden geçirilir. Tütün kütlesinin elektrik akımına karşı gösterdiği direnç cihazda bulunan taksimatlı bir manometre üzerindeki ibrenin işaret ettiği sayı tütünün rutubet oranını gösterir. Bu metot pratik olmakla beraber, tütün kütlesi üzerine ayni güçte baskının uygulanması güçlüğü ve tütünün alt ellerinde mineral maddelerin fazla miktarda olması rutubetin hassas derecede ölçülmesini engeller. Bu nedenle bu esasa göre çalışan rutubet ölçme aletleri günlük çalışmalarda bir bilgi almak için yararlı olmaktadır.
Rutubet oranının pratik olarak tayini bu işlerde çalışanların bilgisi, görgüsü ve becerisine göre yapılan el muayenesi aracılığı ile belirlenir. Yapılan denemeler sonunda görgülü bir tütün eksperinin bu muayenelerde çoğunlukta tav oranı doğru veya gerçeğe çok yakın derecede tanımladığı görülmüştür.
Tav durumunun muayenesi tütünler yaprak, kıyılmış ve yapım biçiminde iken uygulanmaktadır.
Yaprak tütünlerin rutubet durumunun muayenesinde istiflerden balyalardan, tezgâhlardan veya taşıma bantlarından alınan bir miktar tütün parmaklarla veya avuç içinde iken yapılan hafif baskı sonunda çıtırtı ile kırılırsa işleme, bakım ve fabrikasyon dönemlerinde uğrayacak­ları el ve makine hareketlerine karşı koyacak esneklik ve dayanıklılık derecesinde olmadıklarından bunların rutubet durumları az tavlı veya kuru olarak nitelenir.
Yaprak tütünlerin muayenesinde nemli bir beze dokunmuş izlenimini yapan, avuç içinde sıkıldığında bile kırılmayan ve yaprakları birbirine yapışacak kadar rutubeti kapsayan tütünleri çok tavlı veya ağır tavlı denir.
Rutubet miktarının, uygulanacak işlemlerin oluşmasında gelişmesinde ve sonuçlanmasında yararlı oranda olması durumu tütünlerin normal tavda, tavında veya uygun tavda deyimiyle nitelenir.
Normal tavda olan tütünlere el ile dokunulduğunda ıslaklık etkisi duyulmaz. Avuç içinde alındıklarında yapılan baskı etkisiyle kırılmazlar ve birbirine yapışmazlar. Pastal halindeki yaprakları kolayca file edilir ve bırakıldıkları zaman kendiliğinden ilk haline dönerler. Yalınız yumuşak, esnek ve dayanıklı olması haliyle rutubet durumlarını belli ederler.
Kıyılmış tütünlerin rutubet muayenesinde avuç içine alınan bir miktar tütün üzerine diğer elin avucu ile baskı yapıldığında kıyılmış tütün saçakları (şeritleri) birbirine yapışıp pestil haline gelirse çok tavlı ve işlenmeye uygun olmadıkları, baskı sonucu kırılır ve aynı düzeyde kalıp kabarmazlarsa kuru, yine baskı yapılıp kendi halinde bırakıldıklarında kabarmak suretiyle ilk durumuna gelmeleri bunların normal tavda olduğu ve sigara yapımına uygun olduklarını gösterir.
Paketlenmeye verilecek veya içilecek bir sigaranın rutubet muayenesi aynı şekilde yapılmaktadır. Bu amaçla sigaranın kâğıdı boydan boya yırtılır ve içindeki tütünler parmak arasına alınarak tav durumları belirlenir.
Sigaralar kulağa yaklaştırılarak iki parmakla baskı yapıldığında sigaralardaki tütünün çıtırtısından (Ses çıkarmasından) tav durum hususunda bilgi edinilebilir.
Zayıf ve cansız tütün yapraklarının doku özelliğini kaim cidarlı büyük hücrelere, hücre içi madde miktarının az ve yoğunluğunun düşük olması ile hücre arası boşluklarının geniş olması gibi hususlar teşkil etmektedir. Bu gibi tütünlerin higroskopisite yetisi ve rutubeti koruma nitelikleri düşük olmaktadır.
Kuvvetli yaprakların ise küçük, dolgun, ince cidarlı ve sık dizilmiş hücrelere, yüzeylerinin rutubet kaybını önleyen balmumu tabakası ve tüycüklerle örtülmüş olması gibi yapı özelliği vardır. Bu bakımdan kuvvetli yaprakların zayıf ve cansız yapraklara göre higroskopisitesi ve rutubeti tutma nitelikleri daha yüksektir. Aynı tavlandırıcı koşullarda bulundurulan tütünlerin zayıf olanların tavlanması veya denge rutubeti düzeyine erişmesi süresi kuvvetli yapraklara kıyasla daha kısadır. Buna karşılık kurutucu koşullarda rutubetlerini daha çabuk kaybettiklerinden rutubeti koruma yetisi daha düşüktür.
Tütünlerin rutubet alması niteliği genellikle bünyesine aldığı su miktarının kapasitesi biçiminde tanımlanır. Bunun rutubeti tutması veya kaybetmesi olayındaki sürenin, uzun veya kısa olmasıyla doğrudan doğruya bir ilişkisi yoktur. Örneğin, rutubetini uzun zaman koruma gücüne sahip tütünlerin rutubet alma kapasiteleri düşük olabileceği gibi bunun tersi rutubeti kolaylıkla kaybeden tütünlerin rutubet alma kapasiteleri yüksek olabilir.
Çevre havasının belli higrometrik koşullarında tütünün rutubet alma yetisi başta hücre protoplazmasını yapılış kompleksinin özelliği olmak üzere yaprak dokusunun strüktürü ve kolloidal maddelerin zenginliği ile bağımlıdır. Burada başta pektinler ve albuminler gibi kolloid maddelerin fazla olması tütünlerin daha fazla miktarda rutubet tutmasını sağlar. Bu bakımdan bilhassa yüksek hararet prensipleri uygulanan tavlama biçimleri tütünlerin kolloidal kompleksinin bozunmasma sebebiyet verdiğinden tütünlerin higroskopisite niteliklerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Genellikle küçük yapraklı Oriental tip tütünlerin büyük yapraklı tütünlere göre rutubet alması yetileri daha düşüktür.
Tütünlerin tarla döneminden başlayarak yaprakların toplanması sırasındaki olgunluk durumları ve kurutulmaları işlemleri tütünün rutubet alma gücünü azaltır. Yeşil kalmış veya tam olgunlaşmış yaprakların olgun yapraklara göre rutubet alma güçleri fazladır- Kurutma döneminin sarartma ve kurutma fazlarını geçirmesi tütünlerin rutubet alma kapasitesini düşürür. Olgunluk dönemini geçirmiş, geç kırılmış yaprakların rutubet alma güçleri düşük olur. Böyle yapraklar rutubetlerini de kolaylıkla kaybettiklerinden çoğunlukla kırılgan halde olurlar.
Tütünlerin tarla döneminden bağlıyarak yaprakların toplanması sıra kapasiteleri değişiktir. Kolloid maddelerce en zengin olan yukarı ellerin yapraklarının rutubet alma kapasiteleri en fazladır. Aşağı doğru gidildikçe rutubet alma kapasitesi azalır.
Yaprağın üzerindeki çeşitli bölgelere göre de rutubet alma yetisi değişir. Yaprağın kök kısmı orta ve uç kısımlarından daha fazla rutubet alabilmektedir.
Kurutma döneminden sonra tütünler üzerinde uygulanan çeşitli işlemler rutubet alma yetisini gittikçe düşürür. Aynı yılın ürünü olan tütünlere önce sonbahar ve sonra kış mevsimlerinde uygulanan bakım işlemleri sonunda tütünlerin rutubet alma yetisinde yavaş yavaş belirli bir düşme olur. Bu, tütünlerin bakımları sırasında vukua gelen pişkinleşme olayında bazı kolloid maddelerde meydana gelen fiziksel değişmelerden ileri gelmektedir.
Bundan sonra ilkbahar mevsiminin ortalarına doğru başlayan fermantasyon olayında tütünlerde meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişme­ler sonucu rutubet alma yetisinde daha fazla bir düşme olmaktadır.
Tütünlerin çeşitli dönemlerinde uygulanan teknolojik işlemler sırasın­da yapılan rutubet ölçmelerinden tütünlerdeki yararlı tav miktarının % 12–16 arasında değiştiği görülmüştür.    Tütünlerdeki bu rutubet oranına karşı çevre havası rutubetinin  %   60–75 oranında olmasını gerektirmektedir.
Tütünün ve çevre havasının rutubet oranının bu sınırlar dışına çıkması tütün kalitesini olumsuz biçimde etkilemektedir.
Örneğin, rutubet oranının 12 den daha düşük olması halinde tütünler az tavlı, tav miktarının % 10 ve daha fazla düşüklük göstermesinde tav durumları tavsız veya kuru deyimleriyle nitelenir. Kuru olan tütünler kolaylıkla kırılarak yaprak bütünlüğünü kaybeder. Kırık ve kırıntı haline gelerek fire verir ve ağırlık miktarları azalır. Bu tütünlerde biyoşimik ve fiziksel olayların husule gelmesine olanak bulunmadığından kalitelerinde bir gelişme olmaz.
Tav oranının % 16 dan biraz fazla olmasında tütünler fazla tavlı ve tav oranının gittikçe artmasıyla ağır tavlı duruma gelirler. Ağır tavlı tütünlerin muayenelerde nemli veya ıslak gibi etkiler yapmaktadır. Böyle tütünler bakımları ve işlemeleri sırasında kolaylıkla arızalanır ve küflenirler. Fermantasyon olayını düzgün biçimde geçiremediklerinden renkleri koyulaşır ve kaliteleri düşer. Ağır tavlı tütünlerin sigara fabrikasyonunda kıyım ve sigara makinelerinin düzgün çalışmasında ve sigaraların kaliteli olarak yapılmasında olumsuz etkileri vardır.
Tütün ile tav ilişkilerinin iyi bilinmesi ve tütünlere uygulanan çeşitli işlemlerde tav miktarının uygun biçimde düzenlenmesi tütüncülük sanatının en önemli işlerinin başında gelmektedir.
Tütünlerin, üretici evinden başlanmak üzere tütün fabrikalarında işlenip tüketime uygun yapım biçimine gelinceye kadar geçirdikleri çeşitli dönemlerde içermesi gerekli tav miktarı yaklaşık olarak aşağıda verilmiştir:
1 — Üretici elindeki tütünlerin işlenmesi ve denklenmesinde   %  14-14,5.
2   — Tütünlerin satın alınmasında %  13,5–14
3   — Alıcılar tarafından tütünlerin işlenmesinde % 13,5–14,5
4   — Tütünlerin fermantasyonları döneminde % 14–16
5   — Bakım ve koruma döneminde % 13–13,5
6   — Tütün fabrikasyonunda yapılan tavlamada % 15–16
7   — Harmana giren tütün denklerinin açımında c/o 15–15,5
8   — Harmanların kıyılmasında %  14,5–15
9 — Kıyılmış, tütünlerin sigara yapılmak üzere sigara makinelerine verilmesinde  %  13–13,5.
10 — Sigaraların paketlenmesinde % 11,5–12,5.
Tütündeki rutubet miktarının, tütünün esneklik dayanıklılık ve sigara randıman niteliklerine, kimyasal ve biyolojik olayların gelişmesine ve içim kalitesi üzerinde oynadığı rolün önemi göz önünde tutularak tav miktarının üzerinde durulması ve uygun biçimde düzenlenmesi gerekmektedir. Tütünün uygun tavda olmaması durumu kalite değerini düşürür.
Tütünü kalitesinin doğru biçimde değerlendirilmesi de ancak tütünlerin normal tavda oldukları zaman yapılabilir.
IV — TÜTÜN BİTKİSİNDE ELLERİN ÖZELLİKLERİ VE BUNLARIN ÖNEMİ:
Oriental tütün tiplerini dünyada üretilen diğer tütün tiplerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi de yapraklarının teknik olgunlukları sırasında ayrı ayrı olmak üzere bir kaç defada toplanmasıdır. Bu tütünlerin üretildikleri bölgelerin iklim koşulları diğer tütünlerin ekim bölgelerinden oldukça farklıdır. Burada yağmurların en fazla yağdığı mevsim tütünlerin vejetasyon döneminin başlangıcı olan ilkbahar zamanıdır. Tütünlerin gelişme dönemi olan yaz mevsiminin ilk aylarında yağmurlar aza­lır buna karşılık güneşleme süresi artar ve havanın hararet derecesi yük­selir. Tütünün vejetasyon süresinin devamınca meydana gelen değişik meteorolojik koşullar altında yetişen yapraklar fiziksel yapılışları ve kimyasal bileşim özellikleri bakımından aralarında oldukça farklar olmaktadır. Tütün, bitkisi üzerinde birbirine en yakın olan, aynı zamanda olgunluk derecesine erişen ve aynı zamanda toplanan 3–4 tane yapraktan oluşan yaprak gruplarına el denilir. Ayni elden olan tüm yapraklar fiziksel yapılışları ve kimyasal bileşimleri bakımından birbirlerine çok benzerler, Bu nedenle tütünlerin kalitelerinin değerlendirilmesine baz olarak eller alınır.
Memleketimizde üretilen tütünlerin yaprakları el olarak nitelendirilir en fazla sekiz defada kırılır ve sırasıyla şöyle adlandırılır:
1 — Dip, 2. Dip üstü, 3. Birinci ana, 4. İkinci ana, 5. Üçüncü ana, 6. Kovalama, 7- Uçaklı ve 8. Uç.
1 — Dip — Tütün fidanının en altında toprağa en yakın olan 2-3 yapraktır. Toprağa çok yakın olduklarından genellikle üzerlerinde yapışmış toprak zerreleri vardır-
f
Büyüklükleri bakımından dipler uç altı ve uç yapraklardan daha büyük analardan daha küçük olurlar.
Form bakımından tipik yaprak şeklini temsil etmekten uzaktırlar. Yaprağın uç kısmı yuvarlağa yakın kütlükte, zenep kısmı ise fazla uzamış olup fidelik yapraklarına benzemektedir. Bazı menşelerin uç kısımlarındaki yuvarlaklık olmayabilir. Ancak zenep kısmının genişlemiş biçimde uzamış olması dip yapraklar yapısının form özelliğidir.
Yaprak dokusunun yapılışı seyrek, zayıf esneksiz ve dayanıksızdır. Orta damarları kalıncadır. Yan damarların miktarı diğer ellere göre dip yapraklarında en azdır. Bunların orta damar ile oluşturdukları açılar ana yapraklarına göre daha dar uçlara göre ise daha geniştir. Normal koşullar altında kurutulmuş dip yapraklarının renkleri çoğunlukla açık yeşilimsi açık renk dip yapraklarının karakteristik rengidir. Renklerin gösterişi donuktur.
Dokuları esneksiz ve zayıf olduğundan kolaylıkla kırılırlar.
Yanma dereceleri iyi ancak düzgün değildir. Yalnız dip yapraklarından yapılmış bir sigara içildiğinde hafif çıtırtı yaparak çok hızlı yandığı ancak yanmanın düzgün cereyan etmediği görülür. Külü miktar itibariyle fazla ve rengi açıktır.
İçim kaliteleri çok düşüktür. İçildiklerinde ağız boşluğunda ve boğaz kısmında yakıcı, dilde batıcı etkiler yaptıklarından öksürtürler. Diğer ellere göre nikotin miktarları en düşüktür. İçilen dumanın doyurucu gücü yoktur- Genellikle bu elin ilk iki yaprağı olgunlaşma dönemine doğru yanık duruma geldiğinden kalite değerleri yoktur. Bunlar toplanmayıp saptan sıyrılır ve tarlada bırakılır.
2 — Dip üstü — Dipten sonra gelen 3–4 yaprak dip üstü olarak toplanırlar. Boyları dip yapraklarından daha büyüktür.
Form bakımından menşeinin karakteristik şeklini temsil edemezler, ancak bu form farklılığı diplerde olduğu kadar fazla değildir. Buradaki yaprakların uçları hafif daralmış ve kök kısmındaki uzama belirli derecede azalmıştır.
Yaprak dokusu biraz kuvvetlenmiş esnekliği ve dayanıklılık nitelikleri oluşmaya başlamıştır. Orta ve yan damarları kalındır. Yan damarların sayısında dip yapraklarına göre her iki taraf içinde 1 – 2 tane artış olmuştur.
Kurutulmuş yaprağın rengi açıktır. Dipteki yeşillik azalmış ve renk daha belirgin duruma gelmiştir. Renklerin gösterişi yine donuktur.
Yanmaları dip yapraklarında olduğu gibi iyi ve yanış düzgün olma­maktadır- Kül miktarı fazla, rengi açıktır.
İçim kaliteleri düşüktür içilen dumanın doyuruculuk gücü zayıftır. Bileşimlerindeki nikotin miktarı diplerden biraz daha yüksek, analardan ise düşüktür.
Havanın rutubetini kolaylıkla almaları ve çabuk kaybetmeleri nedeniyle pastal yapma ve denkleme işlerine bu ellerden başlanır.
3 — Birinci ana — Basma tipinde bu elin yaprakları bitkinin en büyük yapraklarıdır. Genellikle büyüklük bakımından dip üstü yapraklarından daha büyük olurlar.
Bu elin yaprakları ait oldukları menşein tipik formunu temsil edebilirler. Yaprak uçlarındaki yuvarlaklık ve kütlük ile zenep kısmındaki uzamalar bu elin yapraklarında tamamen kaybolmuştur. Yaprakların dokuları ince biraz seyrek ve madde yoğunlukları düşüktür. Dip ve dip üstü yapraklarının yüzeylerindeki pürüzlülük durumları bu yaprakların ancak kuyruk kısımlarında yarım daire biçiminde görülebilir.
Yaprak yüzeyinin diğer kısımları düzdür. Yaprağın orta damarına bitişik iki yan tarafın yüzeyi çok düz ve parlaktır. Birinci ana ellerin tanımlanmasında bu özellikler bir işaret olarak sayılabilir.
Orta ve yan damarları kalıncadır. Yan damarların sayısı dip üstü yapraklarından fazla ve orta damar ile oluşturdukları açılar daha geniştir.
Normal koşullarda kurutulmuş yaprakların renkleri açıktır. Dip üstü yapraklarında görülen yeşilimsi nüanslar burada kaybolmuştur. Genellikle birinci ana elleri renk bakımından en açık olurlar.
Esneklik ve dayanıklılık nitelikleri zayıf olmakla beraber dip üstü yapraklarından daha iyidir. Bu ellerin kırım zamanı olgunlaşma dönemini biraz geçirirse esneklikleri kaybolur.
Reçineli maddelerin oluşması ve diğer maddelerin yoğunlaşmaya başlaması bu ellerde olur.
Dip ve dip üstü yapraklarında koku niteliği duyulmadığı halde bu yapraklarda hafif derecede de olsa duyulmaya başlar.
Yanma dereceleri iyi ve yanış biçimi düzgündür. Kül rengi açıktır, içerdikleri nikotin miktarı diplerden daha fazla olduğundan içimleri oldukça doyurucudur. İçilen dumanın ağızdaki batıcılık ve boğazdaki yakarlık etkileri pek düşük derecede duyulabilir.
Rutubeti alma ve koruma yetileri dip üstlerine benzer. Kimyasal bileşimlerindeki madde miktarı ve yoğunluk durumu düşük olduğundan rutubeti çabuk alır ve kolaylıkla kaybederler.
4  — İkinci ana — Basma tipi menşelerinin dışında kalan diğer tü­tün menşelerinden en büyük yapraklar bu elde olur. Menşein tipik form durumu en uygun biçimde bu ellerde belirlenir. Yaprağın uç, zenep ve diğer aya kısımlarının görünüşü yaprağın karakteristik formunu ifade eder.
Yaprağın doku yapılışı oldukça sıktır. Genellikle ikinci ana yaprakları bitkinin en kaim, yoğunluk dereceleri yüksek ve hacimsel ağırlıkları en fazla olan elleridir.
Gerek orta ve gerekse yan damarları kalındır. Yan damarların miktarı birinci analarda olduğu kadar veya biraz daha fazla olup orta damar ile oluşturdukları açılar burada en geniştir. Yaprak renkleri alt ellere göre daha koyu ve kuvvetlidir. Renkler arasındaki bu fark kimyasal bileşimlerindeki maddelerin fazlalaşmasından ileri gelmektedir.
Esneklik ve dayanıklılık nitelikleri orta derecededir. Koku nitelikleri kolaylıkla duyulur derecede olmakla beraber pek kuvvetli değildir.
İkinci ana ellerin içerdiği nikotin miktarı en fazladır. Bu nedenle içimlerinin sertlik derecesi veya doyuruculuk güçleri bu yapraklarda en yüksektir. İçilen tütün dumanının batıcılık ve yakarlık etkileri kaybolmuştur.
Yanma derecesi alt ellerden daha düşük olmakla beraber iyidir. Külünün renginde açık griye doğru giden bir koyulaşma olmuştur.
Kimyasal bileşimleri ve fiziksel yapılışındaki özellikleri gereği alt ellere kıyasla rutubeti daha yavaş alır ve daha yavaş kaybederler.
5  — Üçüncü ana — Diğer ana yapraklarına göre bu elin yaprakları en ufaktır. Biçimleri muntazamdır. Yaprak ayasında vukua gelen hafif daralma ve uçların sivrilmesi değişmeleri yaprağı asıl formdan pek saptırmaz.
Yaprak dokusu sık ve incedir. Orta ve yan damarları da diğer analardan daha incedir. Yan damarların miktarı ikinci analardan daha az olmasına rağmen daha sık ve orta damarlarla oluşturdukları açıları da­ha kapalı olmaktadır.
Üçüncü ana ve daha üst ellerin meydana gelmesi ve olgunlaşması koşulları diğer ellerden farklıdır. Yağmurlar mevsimi geçmiş ve toprağın rutubeti azalmıştır. Buna karşılık güneş çok kuvvetli,  hararet derecesi yüksek ve bitkinin su kaybı fazladır. Bilhassa kaliteli tütün yetiştirilen yaka ve yarım yaka topraklarında bu etkiler daha kuvvetlidir. Bu koşullar tütünün en kaliteli olan yapraklarının yetişmesine yararlı olmaktadır. Kimyasal bileşimlerinde olduğu gibi yaprağın fiziksel yapılışların­da oldukça önemli değişmeler meydana gelmektedir. Dip yapraklarında pek seyrek rastlanan örtü tüycüklerine karşılık bu eldeki örtü ve salgı tüycükleri fazla miktarda gelişmiş ve adeta yaprağı bütünüyle kaplamış bulunmaktadır.
Burada renk tonu ikinci analardan daha kuvvetli ve mütecanistir. Yaprak yüzeyinde renk açması ve koyulaşması gibi renk dalgalanmalarına pek rastlanmaz. Diğer ellere göre renkleri en parlaktır. Kaliteli tütün çeşitlerinin bu ellerinde ilk defa koyu renkte yağlı benekler meydana gelir.
Dokunun esneklik ve dayanıklılık nitelikleri çok iyidir. Yaprağın gerek zahiri ve gerekse içim kokuları kuvvetlidir, içim özelliği toplu düzgün ve doyurucudur. Yanma derecesi oldukça iyidir. Bu yapraklarından yapılan sigaraların yanması daha alt ellere göre daha yavaş fakat sürekli ve düzgün cereyan etmektedir. Kül rengi alt ellerden daha koyucadır
Rutubet alma kapasiteleri yüksektir. Ancak rutubeti daha yavaş alırlar ve daha güç kaybederler.
6 — Kovalama: Bazı yerlerde üçüncü ana gibi sayılırsa da özellikleri bakımından uç ellere daha yakındır.
Büyüklük bakımından olduğu gibi form bakımından da ana ellerden farklıdır. Yaprak ayasının orta kısmında vukua gelen daralma yüzünden yaprak uzamakta ve uç kısmı sivrilmektedir. Yaprak biçimi elips olan menşeler bu daralma etkisiyle dar elips biçimine gelirler. Yaprağın zenep kısmı belirginliğini korumakla beraber kısalmış, yaşmaklı olanların yaşmak kısımları genişlemiştir. Doku yapılışları üçüncü ana yapraklarından daha ince ve sıktır. Keza orta ve yan damarları da daha incedir. Yan damarlar daha sık ve orta damarla oluşturdukları açılar daha dardır.
Yaprağın renk tonu biraz koyulaşmış ve kuvvetlenmiş ancak parlaklık dereceleri biraz azalmıştır.
Bu ellerin oluşması dönemindeki iklim koşulları vejetasyon olayını güçleştirici fakat tütünün kalitesini yükseltici maddelerin çoğalmasına pek uygundur. Esneklik ve dayanıklılık nitelikleri çok iyidir.
Yaprakların zahiri kokuları ve dumanın içim kokusu kuvvetlidir. Kaliteli ve doyurucu içimleri vardır. Yanma dereceleri üçüncü analardan biraz düşük fakat yanma olayı düzgün cereyan etmektedir. Nikotin miktarları ana ellerden düşüktür. Rutubetlenmeleri daha yavaş olmakta ancak kurutucu koşullarda rutubetlerini daha güç kaybetmektedir.
7  — Uç altı: Bu elin yaprakları kovalama yapraklarından daha küçük olmaktadır. Yaprak ayasının daralmasından ötürü yaprağın esas şeklinden olan sapma derecesi burada fazladır.    Formu bakımından kovalamalardan diğer farkı yaprak uçlarının daha sivri oluşudur. Zenepler daha kısalmış. Yaşmaklar ise "adeta yaprak ayasıyla birleşmiş gibidir.
Yaprağın doku yapılışı ince, narin fakat çok sıktır. Orta ve yan damarları çok incedir. Yan damarların orta damar ile oluşturdukları açılar daha kapalıdır. Esneklik ve dayanıklılıkları çok iyidir.
Renkleri ve parlaklıkları kovalama yapraklarına çok benziyorsa da renklerinin tonu daha kuvvetlidir.
Yaprağın zahiri kokusu ve dumanının içim kokusu çok kuvvetle duyulmaktadır. İçim kalitesi çok iyidir. Nikotin miktarlar; kovalama yapraklarında olduğu kadardır.
Yanma dereceleri alt ellerden biraz düşük fakat yanış düzgündür. Bu elin yaprakları reçineli maddelerce çok zengin olduklarından kolaylıkla birbirine yapışırlar.
Rutubet almaları ve kurumları diğer ellerden daha yavaş olmaktadır.
8  — Uç: Çiçek demetleri bitişik bulunan 3–4 yapraktır. Bunların olgunlaşmaları en geç olmaktadır.  Vejetasyon devresinin uzun olması veya hava koşularının uygun gitmesi nedeniyle bu yapraklar bazen olgunlaşmadığı için yeşil kalırlar.
Uç elleri bitkinin en ufak yapraklarıdır. Form bakımından menşeinden en fazla sapma bu yapraklarda olmaktadır. Yapraklar çok daralmış ve uçları çok sivridir. Zenepler çok kısa yaşmaklar ise yaprak ayasıyla adeta birleşmiştir.
Yaprak dokularının yapılışı sıkı, ince çok esnek ve dayanıklıdırlar. Orta ve yan damarları da çok incedir. Yan damarları daha sık ve orta damarla oluşturdukları açılar burada en kapalıdır. Gerek uç altı ve gerekse uç yapraklarında örtü ve salgı tüylerinin miktarı en fazladır.
Yaprakların renkleri diğer ellere göre en koyu ve tonu en kuvvetlidir.
Muhteviyatça en zengin yapraklardır. Yaprakların zahiri ve içim kokuları bu ellerde en kuvvetlidir.
Nikotin miktarları uç altı yapraklarından biraz düşüktür.
Kovalama ve uç altı ellerindeki gibi kaliteli içimleri vardır. Uç elleri rutubeti en güç alır ve en güç kaybederler.
ELLERİN GRUPLANDIRILMASI:
Tütün yapraklarının elleri konusunda yapılan bu ayrıntılı açıklama­dan sonra, yaprakların tütün bitkisi üzerindeki yerleri, gelişmesi ve ol­gunlaşması dönemleri ile fiziksel ve kimyasal özellikleri gibi durumları göz önünde tutularak bunların uygun biçimde birleştirilerek gruplara veya kuşaklara bölümlenmesi suretiyle bir genelleme yapılabilir.
1  — Alt eller gurubu veya kuşağı: Bu gurup dip ve dip üstü yapraklarından oluşur. Ekim bölgelerinin değişik iklim koşullarına göre bunların olgunlaşma zamanı Mayıs ayının son haftası ile Haziran ayına
rastlamaktadır. Bu dönemde ilkbahar yağmurları azalmış ancak topraktaki rutubet miktarı fazladır. Buna paralel olarak havanın nem oranı yavaş yavaş azalmakta ve hararet derecesi yükselmektedir. Bu koşullarda alt ellerin yaprakları olgunlaşırken orta ellerin yaprakları gelişmeye başlar ve alt ellerin yapraklarından besin maddelerini kendilerine doğru çekerler.    Olgunlaşma döneminin hemen başlangıcından bu yaprakların toplanması gerekir. Alt ellerin yaprakları form itibariyle, yaprak uçları yuvarlakça, zenep kısımları uzamış, renkleri yeşilimsi sarı, dokuları kaba, damarları kalın, esneksiz ve dayanıksız olmaktadır. Bunların kalite değerleri çok düşüktür.
Bitkideki tüm yaprak miktarına göre yaklaşık olarak oranları 20 kadar tutmaktadır.
2  — Orta eller gurubu veya kuşağı: Bu guruba birinci ana, ikinci ana ve üçüncü ana ellerinin yaprakları girmektedir. Alt eller gurubu ile orta eller gurubu arasındaki geçişi sağlayan ve bel değimiyle tanımlanan yaprakların özellikleri bakımından dip üstü ile birinci ana yaprak­larına benzerlikleri vardır. Bu guruptaki ellerin yaprakları bitkinin en büyük yapraklardır. Üretim bölgelerinin iklim koşullarına göre bunların olgunlaşma dönemi çoğunlukla haziran ayının sonlarına doğru başlar ve Ağustos ayının, ilk haftasına kadar sürmektedir. Bu dönemde yağmur­lar kesilmiş hava sıcak ve nem oranı düşük ancak toprak altı yeteri kadar rutubetlidir. Bu koşularda yetişen yapraklar daha büyük, doku ya­pılışları esnek ve dayanıklı ve kaliteli olmaktadır. Bunlarda doku strüktürünün sıkılığı orta derecede olması nedeniyle kırımlarının olgunluk dönemlerinin hemen başlangıcında yapılması daha yararlıdır.  Bu guruba giren yaprakların tütün bitkisindeki miktarı yaklaşık olarak % 50 ora­nındadır.
3 -— Üst eller gurubu veya kuşağı: Bu guruptaki yaprakların meydana gelmesi daha alt ellerdeki yaprakların toplanmış ve kurutulmuş olmasından sonra başlar. Bunlar bitkinin en küçük, dokuları en sıkı ve kaliteleri en yüksek olan kovalama uç altı ve uç yapraklarıdır. Bunların olgunlaşma zamanı çoğunlukla Ağustos ayının ilk haftasında başlar ve Eylül ayının ilk haftasının sonuna doğru biter. Bu dönemde gündüzleri havanın sıcaklığı devam etmekle beraber geceleri serin geçmektedir. Havanın rutubeti düşük, hararet derecesi yüksek ve toprak oldukça rutubetini kaybetmiştir. Bu koşullar yaprakların küçük, doku yapılışlarının sıkı, yoğunluklarının yüksek olmasını ve olgunlaşmalarının daha yavaş gelişmesini sağlar, Bu itibarla olgunluk dönemlerinin geciktirilmesi tehlikesi burada daha azdır.
Bu guruptaki ellerin tüm bitkideki yapraklara göre oranı yaklaşık olarak % 30 u bulmaktadır.
V — TEKNİK KALİTE NİTELİKLERİ:
Tütünün kalitesinin değerlendirilmesi işleminde önceki bölümlerde açıklanan fiziksel kalite nitelikleri ile birlikte teknik kalite nitelikleri olarak tanımlanan bazı özelliklerinde de incelenmesi gereklidir. Bu özelliklerin tütünün fiziksel kalite nitelikleri gibi açık seçik belirlenmesi oldukça güçtür.
Bunlar tütünün fiziksel kalite işaretleriyle içim kalitesi arasında bir ilişkinin kurulmasında yardımcı olmakta ve tütünün kalite değerinin daha doğru olarak saptanmasında yararlı olmaktadır. Bilgi ve tecrübelerine dayanarak tütün eksperleri tütünlerin muayenesinde veya ekspertizlerinde daima bu nitelikleri dikkate alırlar. Bunları sırasıyla yaprağın doku yoğunluğu, pişkinlik durumu ve asaleti özellikleri olarak gösterebiliriz.
TÜTÜNÜN KALİTELİ MADDELERECE ZENGİNLİĞİ:
Fiziksel niteliklerini ve içim kalitesini olumlu yönde etkileyen temel bir faktördür. Tütün yaprağı genellikle iskelet ve dokunun içindeki maddeler muhtevası olmak üzere iki kısımdan oluşur. Yaprağın formunu oluşturan hücre zarı maddeleri yaprağın iskeletini, bu iskeletin içini dolduran tüm maddelerin miktarı da yaprağın madde muhtevasının durumunu kanıtlar. Buraya hücrenin protoplazması ve hücre suyunda eriyik maddeler ile reçineler ve benzeri gibi tüm hücre dışı maddeler de girmektedir. Kaba ve yabani tütünlerin boş hücreleri yerine, muhteviyatça dolgun hücrelerden oluşması, bunların kalite değerini yükseltir. Bu nedenle dokunun yoğunluk durumu hücre içi maddelerinin hücre zarı maddelerine oranı olarak belirlenir. Bu kısa ve basit formül konunun kolaylıkla anlaşılmasını ve önemini gösterir.
Hücre içi maddelerinin yetersiz olması halinde tütünler zayıf, cansız, kaba ve yağsız deyimleriyle nitelendirilir. Muhteviyatça zengin tütünlerin doku yapılışları sıkı olur ve muayenelerde yağlı gibi etki yaparlar. Ayrıca fazla kuraklık etkisiyle doku strüktürü sıkılaşmış iskeletli tütünler esneksiz ve dayanıksız olurlar.
Vejetasyon döneminde olgunluk zamanına kadar yapraklardaki hücre içi maddelerinde sürekli bir artış olmaktadır. Yaprakların eskime­si ve olgunluğa doğru gitmeyi başlamasıyla madde miktarlarında azal­ma vukua gelir. Hücrelerin madde muhtevasını oluşturan birçok maddeler dağılmakta ve başka organlara geçmek suretiyle yaprağı zayıflatmaktadır. Fizyolojik olgunluklarını geçirmiş yaprakların hücre içi maddeleri tamamen boşaldığından bunlar iskelet denilecek hale gelmektedir. Yaprağın olgunlaşmasını sağlayan tüm olaylar hücre içi maddelerinin azalmasına doğru götürür. Bu nedenle tam olgunlaşma zamanında yapraklar madde muhteviyatı bakımından en zengin değildir. Henüz olgunlaşmamış olan yaprakların içerdikleri madde fazladır.
Bunun için tütünlerde madde muhteviyatının daha zengin olması durumunun kısmen sağlanabilmesi için toplama zamanının uygun olarak seçilmesi gerekir. Daha zayıf olan alt ellerin teknik olgunluklarından biraz daha evvel toplanmaları ve bunların sarartmalarının daha uzun sürdürülmesi suretiyle olgunlaşmaları sağlanmış olur, Bunun tersine madde muhtevaları fazla ve yoğunlukları yüksek tütünlerin olgunlaşmalarından biraz sonra toplanmaları albuminli maddelerin dağılmasını ve azalmasına sebebiyet vereceğinden tütünlerin kalite bakımından değerleri yüksektir.
Tütünün kimyasal bileşim bilânçosuna en önemli etkileri üretildikle­ri toprak koşulları meydana getirir. Burada öncelikle toprağın kuvvetli oluşu yani besin maddeleri bakımından zengin olması rol oynamaktadır. Kuvvetli topraklarda üretilen tütünlerin muhtevaları fazladır. Ancak burada toprak çeşitlerinin tütünün madde muhtevasının üzerindeki etkile­ri konusuna değinmek gerekir. Genellikle fakir ve kıraç topraklarda da­ha kaliteli tütün yetiştiği bilinmektedir. Özellikle azotça fakir, potas ve diğer maddelerce zengin, killi kumlu, tınlı, kireçli, hafif asitli veya nötr olan yüzey profilli sıcak topraklarda bitki tarafından alınacak besin maddelerinin oluşmağı ve bitki tarafından alınması olaylarının kolaylıkla cereyan etmesi yapraklarda kimyasal maddelerin fazla miktarda birikmesine olanak sağlamaktadır.
İklim koşullarından yağışlar ve sulama işleri tütünün doku yoğunluğu durumuna önemli etkiler yapmaktadır.
Kuraklık en fazla yaprağın büyüklüğünü etkilemektedir. Genellikle hava rutubetinin düşük olması yaprağı küçültür. Diğer taraftan kuraklıktan korunmak için yaprakta reçineli ve benzeri maddeler meydana gelir. Bu olaylar yaprağın madde muhtevasının artışına etken olur.
Fazla yağışlar ve sulama kaliteli maddelerin oluşmasını ve birikmesini engeller.
Yaprakların tütün bitkisi üzerindeki mevkilerine göre de tütünün madde muhtevası değişmektedir. Bitkinin üst kısımlarında bulunan yapraklar daha kurak hava koşullarında yetiştiklerinden bunlar daha küçük olur. Ayrıca daha altta bulunan yapraklardan üst yapraklara doğru kısmen bir besin maddesi akışı olmaktadır. Bu nedenle en üst yapraklar kaliteli maddelerce en zengin olmaktadır.
Tütün fidanında son bahar mevsimine doğru meydana gelen filiz yapraklarının madde yoğunlukları düşüktür. Son bahar mevsimi dönemine rastlayan filiz yaprakları boylarının küçük, enlerinin dar, uçlarının sivri ve yüzeyleri fazla miktarda tüycüklerle örtülmüş olması nedeniyle fizyolojik bakımdan üst ellere yakındır. Bu yaprakların meydana gelmesi ve yetişmesi sırasında bitki üzerinde bulundukları yerin alt kısımlarında yapraklar bulunmadığından bunlardaki madde miktarı düşük olmakta ve bu nedenle ekolojik bakımdan alt ellerin yapraklarına benzemektedir. Sonbahar mevsiminden evvel meydana gelmesi ve henüz bunların altında az miktarda da olsa yaprak bulunması, filiz yapraklarındaki madde miktarını arttırır ancak formları bakımından normal yapraklardan değişik olurlar. Bu açıklama aynı zamanda alt kuşak ellerindeki madde yoğunluğunun üst ellere göre daha düşük olması nedenini tanımlamaktadır.
Tütün tarlasının gereğinden fazla sulanması dolayısıyla bitkideki tüm yaprakların beslenme koşulları ayni olacağından, yaka ve yarım yaka tütünlerinde olduğu gibi, çeşitli ellerin yaprakları arasındaki yoğunluk farkları pek fazla olmamaktadır.
TÜTÜNLERİN OLGUNLAŞMASI (PİŞKİNLİK DURUMU)
Tütünde vukua gelen belirli kimyasal ve fiziksel değişmeler sonucu meydana gelen kalite gelişmeleri tütüncülükte olgunlaşma deyimiyle nitelenir. Mahiyetleri bakımından doğal olarak oluşan bu olaylarda insanın ayarlayıcı rolü vardır.
Yaprakların tam olgunlaşmaları sırasında toplanması, saratma ve kurutma fazlarındaki kimyasal değişmelerde olduğu gibi renklerinde de meydana gelen olumlu gelişmeler sonunda tütünlerin olgunluk düzeyine yaklaşmış ve adeta tüketime uygun bir hale gelmiş olması tütün eksperlerince pratikte yaz kurusu deyimiyle nitelenir.
Tütünlerin pişmesi veya olgunlaşması olayı yaprakların olgunluğa erişmesi ile başlar. Kurutmanın sarartma fazlarında gelişir ve fermantasyon döneminin bitişiyle sona erer. Birbirini izleyen bu dönemler ayrı­ca bir evvelkinin noksan kalan yönlerini düzeltici rol oynarlar. Keza bir evvelki işlem ne kadar kuvvetli cereyan etmiş ise ondan sonraki o derece daha yavaş geçmektedir. Bu nedenle olgunluk zamanını geçirmiş tütünle­re soldurma işlemi yapılmaz, güneş yanığı olanların ise fermantasyonları çok yavaş olur veya fermantasyon geçirmezler.
Olgunluk veya pişkinliğin teknik anlamı tütünde gerekli kimyasal reaksiyonların ve fiziksel değişmelerin oluşması tütünün gelişerek tüketime uygun bir madde haline gelmesidir. Tütünün pişkinlik durumunun en fazla içim kalitesi üzerinde rol oynamaktadır. Çeşitli nedenlerle pişkinlik durumuna erişememiş ve çiğ kalmış tütünler dilde acılık boğazda yakarlık yaparlar ayrıca kokuları da iyi olmadığından içim kaliteleri düşük olur.
t
Tütünlerin pişkinleşmesi dönemlerinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar önce albüminler gibi bileşik moleküllü maddelerin dağılmasını sağlamaktadır- Ayrıca eterli yağlar gibi kokulu maddelerde meydana gelen gelişmeler ise kolaylıkla uçar hale gelen ve daha fazla hoşa giden değişik kokuların oluşmasına etken olmaktadır.
Bu nedenle pişkin tütünlerin içimleri düzgün tatlı ve iyi kokulu olduğundan bunlar kaliteli olarak nitelenir.
Pişkinleşme olayında başta renk niteliği olmak üzere tütünün fiziksel niteliklerinde ıslah edici değişmeler olmaktadır. Pişkinleşme döneminin başlangıcı olan yaprağın olgunlaşma ve sarartma fazlarında tütünün renkleri meydana gelir. Daha sonraki kurutma ve fermantasyon fazlarında renk tonları kuvvetlenir ve yaprakların yüzeylerinde pişkinliğe işaret sayılan açık kırmızımsı renkte nüanslar oluşur.
Pişkin olmayan tütünlerin renkleri yeşilimsi sarı veya kırmızı olup gösterişleri donuktur. Böyle tütünlerin büyük bir kısmı Sonbahar mevsiminde havaların uygun gitmemesi yüzünden yaprakların olgunlaşmadan sona kalmasının bir sonucudur. Burada renklerin yeşilimsi olması yapraklardaki klorofil maddesinin çeşitli nedenlerle tümüyle dağılmamış olmasından, koyu kırmızı donuk renkler ise fazla rutubetin etkisinden ileri gelmektedir.
Pişkinlik düzeyine ulaşamayan tütünlerin genellikle kalite değerleri düşük olmaktadır.
Tütünlerin higroskopisiteleri ile pişkinlik nitelikleri arasında özel bir ilişki vardır. Olgunlaşmamış tütünlerin pişkin tütünlere göre higroskopisite nitelikleri daha iyidir. Yaprakları olgunluk dönemini geçirmiş veya yanık hale gelmiş tütünlerin rutubet alma güçleri veya denge rutubet düzeyleri en düşüktür.
Tütünlerin pişkinleşmesi olayında ekolojik koşulların yalnız bitkideki yaprakların olgunluğu üzerinde etkileri vardır. Sarartma, kurutma ve fermantasyon dönemlerindeki işlemlerin insan tarafından yöneltilmesi nedeniyle burada ekolojik koşulların önemli bir etkisi yoktur.
Çeşitli ellerin yapraklarının değişik koşullarda olgunlaşmaları dolayısıyla bunların pişkinlik durumları değişik olmaktadır.
Alt kuşak elleri yapraklarının doku yapılışları seyrek, yoğunlukları düşük ve kuraklığa karşı dayanıksız olmaları nedeniyle pişkinleşmeden çabuk kuruduklarından renkleri açık yeşilimsi kalmaktadır.
Orta kuşak ellerin yapraklarının meydana gelmesi ve olgunlaşması havaların en sıcak ve kurak olduğu koşullara rastlamaktadır. Yapraklarının büyük ve yüzeylerinin geniş olması bu ellerin kolaylıkla kurumalarını ve pişkinleşmelerini sağlar.
Üst kuşak ellerinin kurutulması ve pişkinleşmesi daha güç olmaktadır. Bilhassa Sonbahar yağmurlarının erken başlaması ve daha sonra havaların açmasına rağmen havadaki nem oranının yüksek kalması bu ellerin tamamıyla pişkinleşmesini güçleştirmektedir.
Ayrıca yapraklar üzerinde yapılan incelemeler yaprakta uç kısımlarının en çabuk olgunlaştığını göstermektedir.
ORİENTAL TİP TÜTÜNLERİNİN TEKNİK NİTELİKLERİNİN EN ÖNEMLİSİ TİP SOYLULUĞU (ASALETİ) DİR.
Soyluluk niteliği anlamının kesinlikle belirlenmemiş olmasından pratikle yaprağın doku yoğunluğu ve pişkinliği nitelikleriyle sık sık karıştırılmaktadır. Örneğin tütün renginin açık mütecanis ve parlak olması veya doku yoğunluklarının iyi olmasına işaret sayılan yağlı beneklerin yapraklarda bulunması soyluluk işareti olarak kabul edilmektedir. Bazı kimse­ler ise bütün kaliteli tütünleri, düşük kaliteli ve sıradan olanlardan ayırt etmek için bunları soyluluk deyimiyle nitelendiririz. Bu nedenle soyluluk niteliğini tanıtlayan işaretlerin açıklanması suretiyle bu niteliğin belirtilmesi gerekli görülmüştür. Soylu tütün çeşitlerinin kaba, yabani ve erkek tütünlerinden ayırt edilmesi en başta görünüş özelliklerindeki zarafet, incelik ve dişilik işaretleriyle yapılır. Tütünlerin pişkinlik ve yoğunluk nitelikleri genellikle asalet niteliği ile birlikte bulunması nedeniyle soyluğun kanıtlanmasında, bunlara gerek görülmektedir. Önemlilik sırasına göre soylu bütün tiplerinin işaret özelliklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
1   — Yaprakların küçük olması: Soylu tütünleri ile diğer tütünlerin yaprak büyüklükleri konusunda kesin ölçülerin verilmesine olanak olmamakla beraber genellikle, yapraklar ne kadar küçük olursa tütünler o derece soyludur denilebilir.
2   — Yaprakların ince olması, Yaprakları kaim ve kaba olan tütünler "erkek" ve yabani olarak nitelenir.
3   — Yaprak damarlarının inceliği ve narinliği: Burada en fazla orta damarın kalınlık derecesinin önemi vardır. Bu bakımdan soylu tütünler orta damarlarının ince oluşu ile kendilerini belli ederler. Böyle tütünlerin yaprakları kurutulduktan sonra orta damarları yaprağın uç kısmına doğ­ru dalgalı bir şekilde uzanırlar.
4   — Yaprağın esnek olması: Soylu tütünlerde esneklik yetişi çok iyi derecededir.
5   — Yaprağın doku hücrelerinin küçük olması: Bu işaret ekolojik koşulların yaprağın büyümesinin engellenmesi olayının bir sonucudur. Bu soyluluğun belgelenmesinde güvenilir bir işaret olarak sayılır.
Tütünlerin soyluluk özellikleri konusunda yapılan bu açıklamalar bu niteliğin daha fazla küçük yapraklı tütün tipleri ve üst kuşak ellerin yaprakları ile ilişkisi olduğunu gösterir. Uygun ekolojik koşullarda üretilen Samsun, Bafra ve Düzce gibi tütün menşelerimiz soylu tip tütünlere örnek olarak alınabilir.
Başta rutubet rejimi olmak üzere tütünün soyluluk niteliği üretildiği ekolojik koşullarla bağımlıdır. Tütün bitkisinin vejetasyon döneminin ikinci yarısındaki rutubet miktarının yetersiz olması tütünlerin soyluluk özelliklerinin oluşmasına yararlı etkiler yapmaktadır.
Rutubet miktarının fazlalığı ve fazla sulama yapılması tütünlerde asalet faktörlerinin gelişmesini engeller.
Havaların aşırı derecede kurak gitmesi yapraklarda fazla miktarda selüloz, hemiselülöz ve odunumsu maddelerin oluşmasına ve birikmesine sebebiyet vereceğinden dokuları kalınlaşır ve buda soyluluk faktörlerinin gelişmesini olumsuz biçimde etkiler.
Genellikle kaliteli tütün üretimine yararlı bulunan toprak ve atmosfer koşuları tütünün soyluluk niteliğinin uygun biçimde oluşmasını ve gelişmesini sağlamaktadır.
VI TÜTÜN KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Genellikle tütünlerin fiziksel, içim ve kimyasal bileşim nitelikleri bileşkesi tütünün gerçek kalitesini oluşturur. Bu çeşitli niteliklerin özelliklerine ve bunlara uygulanan tanılama işlemlerine göre tütünün kalite değerlendirilmesi üç esas metoda göre yapılmaktadır. Bunlar:
1. Fiziksel niteliklere göre değerlendirme metodu: Bu metot tütünlerin dış görünüş niteliklerinin incelenmesi sonunda yapılan kalite durumunun değerlendirme işlemidir. Burada kalite nitelikleri özeliklerinin incelenmesi sırasında tütünlere bakmak, elle yoklamak ve koklamak gibi duyu organları aracılığıyla yapılan muayene tarzı uygulanır. Buradaki kalite değerlendirme işlemi tütün eksperi denilen uzmanlar tarafından yapılmaktadır.
2  — İçim niteliklerine göre değerlendirme metodu: Buradaki muayene işlemi yalnız tütün dumanının içilmesi ve bu sırada içimi etkileyen elamanların incelenmesi suretiyle yapılan degüstatif kalite değerlendirilmesi biçiminde olmaktadır. Tütün dumanının içim niteliklerinin ağız boşluğu, dil, boğaz ve koklama organı ile sinir sistemi ve tüm organizma üzerinde yaptıkları etkilerle kendilerini belli etmektedir.
Degüstasyon muayeneleri genellikle metotlu deneyler aracılıyla bilgili ve tecrübeli tütün uzmanları tarafından yapılır.
3  — Kimyasal bileşimlere göre değerlendirme metodu: Burada tütünlerin kimyasal bileşimleri ile kaliteleri arasında bağlantı kurulması
suretiyle kalite durumlarının objektif bir şekilde değerlendirilmesine çalışılmaktadır. Tütün kimyası ve tütün teknolojisi konuları üzerinde çalı­şan uzmanlar tütünün ve tütün dumanının analizlerinden yararlanarak var olan bir takım kimyasal maddelerin özellikleri ve miktarları ile tütünün kalitesi arasındaki ilişkileri incelemişler ve buna dayanarak bazı yargılar ileri sürmüşlerdir.
Tütünün kimyasal analizlerine göre yapılan bilimsel ve objektif kalite değerlendirme işlemi özel kimya laboratuarlarına ve analizlerin yapılması için fazla zamana ihtiyaç göstermesi nedeniyle pratik çalışmalarda uygulama yeri yoktur.
Ancak yapılan ekspertiz ve içim muayeneleri sonuçlarının kontrolünde, tütünlerde kullanılan ilâçların kalıntı miktarlarının tayininde, tütün teknolojisinde, ve ıslâh çalışmaları gibi bilimsel araştırma çalışmalarında yararlı olmaktadır.
Tütüncülük mesleği uzmanları tütünlerin kalite değerlerinin tayin edilmesi konusunda yaptıkları çalışmalarda genellikle tütünlerin kalite elamanlarını oluşturan fiziksel, teknik ve içim niteliklerini organoleptik muayenelerden yararlanmak suretiyle belirlenmiş iki metot aracılığıyla inceleyerek saptarlar.
Bu kalite değerlendirme metotlarından birincisi tütünlerin dizi, hevenk istif, denk gibi yaprak halinde iken geçirdikleri bütün dönemlerde uygulanabilmektedir. Burada yaprakların büyüklüğü, formu, rengi, doku yoğunluğu, inceliği, esnekliği, dayanaklığı, damarların kalınlığı ve miktarı, koku durumu, yanma gücü, higroskopisitesi ve sigara randımanı gibi fiziksel ve teknik niteliklerine göre yapılan kalite değerlendirme metodu olup tütünlerin ekspertiz işlemini teşkil eder.
Diğer organoleptik metot ise içilen tütün dumanının degüstatif değerlendirilmesidir. Tütün dumanının kalitesini oluşturan fizyolojik etki gücü (sertlik derecesi), tat ve koku elamanları ile diğer etkenlerin içim sırasında incelenerek değerlendirilmesi işlemleri tütünlerin içim ekspertizini veya degüstasyonunu teşkil etmektedir.
Gerek ekspertiz ve gerekse degüstasyon muayenelerinin yapılışında yalnız insan duyu organları araç olarak kullanıldığından her iki ayrı kalite değerlendirme metodu aynı zamanda organoleptik olmaktadır.
Konu olarak burada yalnızca kurutma dönemini geçirmiş bulunan yaprak halindeki tütünlerin kalite değerlendirilmesi üzerinde durulacaktır.
Tütünün kalite durumunun değerlendirilmesinde ölçü birimi nevidir. Her ayrı nevi kalite değerleri bakımından aynı veya birbirine çok yakın olan yaprak guruplarını temsil etmektedir. Kalite özellikleri birbirinden farklı bulunan tütün yapraklarını farklılık dereceleri göz önünde tutularak belli guruplar halinde toplanması işlemi ayrı nevi’leri oluşturur. Tütün yapraklarının kalite bakımından nevi’lere ayrımı kalite değerinin ölçülmesi demektir.
Tütünlerin kalite durumlarına göre nevi'lere ayırımı işlemi serbest nevi'lendirme ve önceden belirlenmiş standartlara göre nevilendirme olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.
Kalitenin serbest olarak nevi'lere ayırımında önceden nevi sayısı ve ayrı nevi'lere girecek tütünlerin özellikleri belirlenmemiştir. Buradaki kalite ayırımında ilkin tütünün nevi'lendirilmesinde esas alınacak en yüksek ve en düşük tütünlerin özellikleri tanımlanır. Aranan nitelikleri en yüksek düzeyde taşıyan tütünler maksime dereceyi, en düşük düzde bulunduranlar ise en düşük düzeyi yani minima dereceyi oluşturur. Bu iki dereceye gerekmeyecek kadar farklı nitelikleri olan diğer tütünler de kalite özelliklerine göre kıyaslanmak suretiyle uygun şekilde ve sayıda nevi'lere bölümlenir. Burada maksima derece birinci nevi olarak kabul edi­lir ve geri kalan nevi'ler derece değerlerine göre aşağıya doğru sıralanır.
Nevi sayıları ve kalite niteliklerinin özellikleri önceden belirlenmiş olması şeklinde yapılan nevi ayırımı şekline standart değerlendirme şek­li denir.
Gerek iç ve gerekse dış piyasalarda kalitenin değerlendirilmesi işlerinde genellikle nevi standartlarına göre yapılan kalite değerlendirme §ekli uygulanmaktadır-
Her ne şekilde olursa olsun, tütünlerin endüstride kullanılacakları yere göre kalite ayırımının belli prensiplere uygun olarak yapılması gerekir. Burada tütünün kalitesini oluşturan en önemli niteliklerinden birisinin veya bir kaç tanesinin ayrı nevilerin belirlenmesinde esas kalite işareti olarak alınır. Örneğin şart tipi tütünlerinde, nevilere esas olarak yaprağın eli, doku durumu, rengi ve benzeri nitelikleri göz önünde tutulur. Virjinya tütünlerinin nevi değerlendirilmesinde ise yalnız rengin durumu dikkate alınır. Kalite ayırımında nevilerin birbirinden açık seçik biçimde ayrılmış olmak gerekir. Buda kalite niteliklerinin iyi bir şekilde belirtilmesi ile birbirini izleyen nevilerin bir merdivenin basamakları gibi aralarında boşluk kalmayacak şekilde uygun ve ölçülü olarak yapılan bir sıralamayla sağlanır.
Neviler her ayrı tütün tipinin özelliklerinin bir kapsamı olarak ifade edilmelidir. Çeşitli tütün tiplerinin kendilerine özgü bir fiziksel yapısı ve buna göre bir kalitesi vardır. Burada yapılacak kalite ayırımında başrolü oynayan nevi işaretlerinin özellikleri dolayısıyla ilk bakışta diğer tütünlerden farklı olmaktadır.
Çeşitli tütün tiplerinin nevilendirilmesinde dikkate alınması gereken en önemli kalite nitelikleri şöyledir;
Kentaki ve benzeri ateşte kurutulan tütünlerde yaprakların büyük, dokularının kalın ve dayanıklı ve renklerinin kahverengi olması işaretleridir.
Puroluk tütünlerde yapraklarının büyükçe, dokularının ince ve esnek, yan damarlarının seyrek ve ince, renklerinin açık kahverenginde olması aranır.
Virjinya tütünlerinde açık limon sarısı renk en yüksek nev'inin kalite işaretidir. Renklerin koyulaşmaya doğru değişmesi kalitenin düşmeye başladığına işarettir.
Tömbeki tütünlerinde yaprakların büyük, dokularının kaim ve renklerinin açık zemin üzerine açık kırmızı beneklerle süzülmüş olması yeğ tutulmaktadır-
Şark tipi tütünlerinden nevilerin tanımlanmasında, yaprağın küçük, doku yoğunluğunun uygun ve rengin açık kırmızı olması en önemli işaretlerdir. Bu kalite işaretleri normal koşullarda yetişmiş tütünlerin ellerine göre kendilerini en uygun olarak belli ederler. Doğal olarak alt ellerden üst ellere doğru gidildikçe nev'i değerleri yükselir.
Tütünlerin fiziksel ve teknik niteliklerinin muayenesinden yararlanmak suretiyle nevilerinin tanımlanması konusunda yapılan metotlu kalite değerlendirme işlemine ekspertiz denilir. Ekspertiz işlemi çoğunlukla üretici piyasasından satın alman tütünlerin nevi ve fiyat bakımından değerlendirilmesinde, satın alman tütünlerin alıcılar tarafından ihtiyaçlara veya isteklere göre yeniden tasnifinde, tütünlerin bakımı ve korunmasında, dış ülkelere yapılan tütün satışlarında ve tütün fabrikasyonu gibi tütünler üzerinde yapılması gerekli görülen işlerde pratik ve çabuk bir işlem olarak geniş uygulama sahası vardır.
Ekspertiz işlemi her ne kadar bir sübjektiflik izlenimi gösteriyorsa da teorik ve pratik bilgileri olan tecrübeli tütün eksperleri tütünün nevilendirilmesini tam ve doğru olarak yaparlar, Ayrıca tecrübeli bir eleman ekspertiz sırasında tütünlerin fiziksel ve teknik işaretlerinden yararlanarak kalite değerini saptamakla beraber, yaklaşık olarak, kimyasal bileşimi hakkında bilgi edindiği gibi içim özelliklerini de tanımlamış olur. Bundan başka tütünün yetişmiş olduğu ekolojik koşulları, kullanılan gübrelerin cinsini, yetiştirme, kurutma ve geliştirme işlemleri ile işleme, bakım ve koruma çalışmalarının nasıl yapıldığını tanımlayabilir.
Nevi esaslarına göre iyi tasnif edilmemiş olan ekici tütün denklerinde neviler az veya çok karışık durumda olacağından bunların ekspertiz muayeneleri ve dolayısıyla kesin kalite değerlendirmeleri daha güç olmaktadır. Burada muayeneyi yapan eksper mümkün olduğu kadar gerçeğe yaklaşabilmesi için denk içindeki tüm tütünlerin fiziksel ve teknik işaretlerini göz önünde tutar ve bilinçli ve tedbirli hareket etmek suretiyle bunları nevi ve miktar bakımından gruplara ayırması sonucu akıldan yaklaşık veya doğru olarak ekspertiz işlemini yapmaktadır.
Alıcılar tarafından ihtiyaçlara veya isteklere göre işlenmiş ve denklenmiş olan tütünlerin nevi tasnifleri doğru yapıldığından bunların kalite durumlarının değerlendirilmesi gayet kolaylıkla yapılmaktadır. Burada yapılan ekspertiz işlemi genellikle kabul edilen nevi standartları ile denklerdeki tütünlerin nevilerinin kıyaslamasından ibarettir.
Nevilerin daha doğru tanımlanabilmesi için tütünlerin biçim ve miktar itibariyle belli üniteler haline getirilmiş olması gereklidir. Muayene ve ekspertizde ünite denktir.
Türkiye'de üretilen tütünlerin, Türk Standartları Enstitüsü tarafından saptanmış bulunan Türk Standartlarına göre Marmara ve Karadeniz bölgeleri tütünleri için altı nevi üzerinden, Doğu bölgesi tütünleri için üç nevi üzerinden ve İzmir bölgesi ile Karadeniz (Trabzon ve Artvin menşeleri dışında) ve Marmara bölgeleri tütünlerinin Amerikan Grad şeklinde nevilere bölümlenmesi esası kabul edilmiştir.
KARADENİZ VE MARMARA BÖLGESİ TÜTÜNLERİNE UYGULANAN ALTI NEVİLİ TASNİF ŞEKLİNİN TANIMLANMASI:
I. NEVİ
El             : Başlıca uç, kısmen uç altı ve üçüncü ana,
Boyut      : Küçük kısmen orta
Renk       : Menşeine has rengin parlağı,
Doku       : Kuvvetli ve esnek,
Koku       : Menşeinin koku özelliğim tam veya kısmen taşır,
Yaprak bütünlüğü   : Tam,
Arıza ve hastalık   : Arızasız ve hastalıksız,

II. NEVİ
El             : Başlıca uç altı, kısmen uç, 3. ve 2- ana ve I inci neve giremeyen nitelikteki uçlar.
Boyut      : Küçük, orta ve kısmen büyük,
Renk       : Menşeine has rengin parlak ve az parlağı,
Doku       : Kuvvetli ve esnek,
Koku       : Menşeinin koku özelliğini tam ve kısmen taşır,
Yaprak bütünlüğü   : Tam,
Arıza ve hastalık   : Arızasız ve hastalıksız,
III.  NEVÎ
El             : Başlıca 3. ana, kısmen 2. ana ve I ve II neve giremeyecek nitelikteki uç ve uç altı,
Boyut      : Orta ve büyük,
Renk        : Menşeine has renkte,
Doku        : Kuvvetli, kuvvetlice, esnek,
Koku        : Kokulu ve nötr,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve yırtıksız,
Arıza, ve  hastalık   :  Arızasız ve hastalıksız,
IV.   NEVÎ
El             : Başlıca 2. ana, kısmen 1. ana ve I - III neve giremeyen yukarı eller.
Boyut      : Küçük, orta ve büyük,
Renk        : Menşeinin bütün renk nüanslarını taşır,
Doku        : Kuvvetlice, kuvvetli, esnek,
Koku       : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve az yırtıklı,
Arıza ve hastalık   : Az arızalı veya az hastalıklı olabilir,
V. NEVİ
El             : Başlıca 1. ana ve dip üstü ile I - IV neve giremeyecek bütün eller.
Boyut      : Küçük, orta ve büyük,
Renk       : Karışık ve yeşilli,
Doku        : Zayıf, kuvvetlice ve kuvvetli,
Koku       : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam, az yırtıklı ve çok yırtıklı olabilir.
Arıza ve  hastalık   : Arızalı ve hastalıklı olabilir,

VI. NEVİ
El             : I - V neve giremeyecek özellikteki bütün eller.
Boyut      : Boyut vasfı aranmaz,
Renk        : Karışık, yeşilli ve çok yeşilli,
Doku        : Doku, vasfı aranmaz,
Koku       : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam, az yırtıklı ve çok yırtıklı olabilir.
Arıza ve hastalık   : Çok arızalı ve çok hastalıklı olabilir,
Trabzon gibi tepe kırılan menşelerin nev'ilendirilmesinde uç ve uç altı ellerinin yerini 3. ve 2. analar alır.
DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGESİ TÜTÜNLERİNE UYGULANAN ÜÇ NEVİLİ TASNİF:
I. NEVİ
El             : Kısmen uç, Uç altı, başlıca 3. ve 2. ana
Boyut      : Orta, büyük,
Renk        : Menşeine has rengin parlak ve az parlağı,
Doku        : Kuvvetli, kuvvetlice ve esnek.
Koku        : Kokulu ve nötr,
Yaprak bütünlüğü   : Tam,
Arıza ve  hastalık   : Arızasız ve hastalıksız,

II. NEVİ
El             : Başlıca 2- ve 1. analar ve neve giremeyecek özellikteki üst eller.
Boyut      : Orta, büyük,
Renk        : Menşeinin bütün renk nüanslarını taşır, Doku        : Kuvvetlice, zayıf,
Koku        : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve yırtıklı,
Arıza ve  hastalık   :  Çok az arızalı ve çok az hastalıklı yapraklar az miktarda bulunabilir.

III. NEVİ
El            : Karışık ve başlıca dip üstü,
Boyut      : Boyut   vasfı aranmaz,
Renk        : Menşeine has rengin bütün nüansları, yeşilli ve çok yeşilli,
Doku        : Doku vasfı aranmaz,
Koku       : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam, yırtıklı, az yırtıklı, çok yırtıklı,
Arıza ve hastalık   : Çok arızalı, çok hastalıklı,
Tepe kırılan Doğu ve Güneydoğu menşelerinin nevilendirilmesinde uç ve uç altı ellerinin yerini 3. ve 2. Analar alır,
EGE, KARADENİZ VE MARMARA BÖLGELERİ TÜTÜNLERİNE AMERİKAN GRAD TASNİF ŞEKLİ:
Ege bölgesinde üretilen tütünler ile Karadeniz ve Marmara bölgelerinde üretilen çeşitli menşelerin doku, renk ve koku gibi kalite niteliklerinin farklı olması nedeniyle, nevilerin daha iyi belirtilmesi için bu bölgelerin kalitesini oluşturan nev'i özelliklerinin tanımlanması iki ayrı bölüm halinde yapılmıştır.
EGE BÖLGESİ TÜTÜNLERİNE UYGULANAN AMERİKAN GRAD NEVİİ TASNİFİ ŞEKLİ:
AMERİKAN GRAD  (AG)
El            : Uç, üç altı 3,2 ve 1 analar, kısmen dip üstü,
Boyut       : Küçük ve orta,
Renk        : Sarı, açık sarı, açık kırmızı ve bunların yeşilimsi ve kır­mızımsı nüansları,
Doku        : Kuvvetli ve esnek,
Koku        : Kokulu, hafif kokulu ve nötr,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve az yırtıklı,
Arıza ve  hastalık   : Arızasız ve hastalıksız,

G. GKAD  (B. G.)
El             : Başlıca 1 ve 2. analar, kısmen dip üstü ve Amerikan Grada giremeyecek nitelikteki diğer eller,
Boyut      : Küçük, orta ve büyük,
Renk : Sarı, açık sarı, açık kırmızı ve kırmızı ile bunların yeşilim­si ve kırmızımsı nüansları,
Doku       : Kuvvetlice,
Koku       : Nötr ve hafif kokulu,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve az yırtıklı
Arıza ve hastalık : Çok az arızalı ve çok az hastalıklı yapraklar­dan az miktarda bulunabilir.
KAPA
El             : Başlıca dip üstü, Amerikan Grad ile B. Grad'a giremeyecek nitelikteki diğer eller.
Boyut      : Küçük, orta ve büyük,
Renk        : Karışık, yeşilli.
Doku        : Zayıf, kuvvetlice ve kuvvetli,
Koku        : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve yırtıklı,
Arıza ve hastalık : Arızalı, az hastalıklı dip üstü arızalı ve hastalıklı diğer eller,
DUBL KAPA
El             : A.G. , B. G. ve kapa'ya giremeyecek nitelikteki bütün eller.
Boyut      : Boyut vasfı aranmaz.
Renk        : Renk vasfı aranmaz,
Doku        : Doku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve yırtıklı,
Arıza ve  hastalık   : Çok arızalı ve çok hastalıklı,
Trabzon ve Artvin dışında Karadeniz ve Marmara bölgesi tütünlerine uygulanan Amerikan Grad nevi tasnifi:

AMERİKAN GRAD (A. G.)
El         : Uç, üç altı, 3,2 ve 1 inci analar,
Boyut      : Orta ve küçük
Renk        : Menşeine has rengine parlak ve az parlağı,
Doku       : Kuvvetli, kuvvetlice ve esnek,
Koku       : Menşeinin koku özelliğini tam ve kısmen taşır,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve az yırtıklı,
Arıza ve hastalık   : Arızalı ve hastalıksız,

B. GRAD (B. G.)
El         : Başlıca 2 ve 1 inci analar ile kısmen dip üstü ve Amerikan Grad'a giremeyecek nitelikteki diğer eller,
Boyut      : Küçük, orta ve büyük,
Renk        : Menşeinin bütün rengi özellikleri bulunabilir,
Doku        : Kuvvetli,kuvvetlice,
Koku        : Nötr ve kokulu,
Yaprak bütünlüğü   : Tam ve az yırtıklı,
Arıza ve  hastalık   :  Çok az arızalı çok az hastalıklı   yapraklardan
az miktarda bulunabilir,

KAPA
El         : Başlıca dip üstü ile Amerikan Grad ve B. Grad'a giremeyecek nitelikteki diğer eller,
Boyut       : Küçük orta ve büyük,
Renk        :  Karışık ve yeşilli,
Doku        : Kuvvetlice ve zayıf,
Koku       : Koku vasfı aranmaz,
Yaprak bütünlüğü   :  Tam ve yırtıklı,
Arıza ve  hastalık   :  Az arızalı ve hastalıklı dip üstü, arızalı ve hastalıklı diğer eller bulunabilir.

DUBL KAPA
El         :  A. G. , B. G. ve kapa'ya giremeyecek nitelikteki bütün eller.
Boyut      : Boyut vasfı aranmaz,
Renk        : Karışık, yeşilli ve çok çeşitli.
Doku        : Doku vasfı aranmaz,
Koku        : Koku vasfı aranmaz,
Arıza ve hastalık   : Tam ve çok yırtıldı.
Yaprak bütünlüğü   : Çok arızalı ve çok hastalıklı olabilir.

KLÂS ÜNİK
Bu tasnif şekli İzmir bölgesi tütünleriyle Karadeniz ve Marmara bölgesinde Amerika Grad tasnifine göre işlenen menşelere uygulanır. Dubl Kapa dışında kalan bütün neviler Klâs Ünik ismi altında bir arada toplanarak işlenir.
Ayrılan Dubl Kapa tütünleri Amerikan Grad tasnifindeki ayni vasfı taşırlar. Bunlar ayrı olarak Dubl Kapa ismiyle işlenir ve denklenirler.
Not:
Ürün yılı menşei, denkleme tarzı ayni olan ve bir defada muayene ve ekspertize arzu edilen tütünler bir parti kabul edilir.
Altı nevili tasnif şeklinde partinin daha yüksek kaliteli ve oldukça daha muntazam, düzgün ve kusursuz gösterişi olan I, II, III ve IV. nev'ileri kapsayan kısmına mahsul veya bıçak denir. Daha düşük ve kusurlu olan V ve VI. nevilerden oluşan kısmı da görmez deyimiyle nitelenir.
Mahsûl veya bıçak tütünü miktarının partinin tüm miktarına göre % de oranı nevi randımanını gösterir.
Ayrıca tütünlerin çeşitli dönemlerinde ve bilhassa işlenmeleri sırasında tabi tutuldukları el ve makine hareketleri etkisiyle yaprakların kırılmalısından ve kopmasından tütün parçaları meydana gelir.
Karadeniz bölgesi için 8 mm. diğer bölgeler tütünleri için 12 mm. çapında olan eleklerden geçemeyecek büyüklükte olan tütün parçaları ayrı denkler haline getirilir ve kırık tütün deyimiyle nitelendirilir.
Bu eleklerden geçecek kadar küçük olan ve kırıntı denilen parçacıklar standart dışında kalırlar.
0,5 – 1 mm. kutrunda eleklerden geçen incelikte olan tütünler de tütün tozu olarak nitelendirilir.
Kırıntı ve toz tütünler özel Fabrikalarda işlenerek homojen tütün denilen safihalar ve bobinler biçimine getirildikten sonra tütün endüstrisinde yararlanır duruma getirilir.
Dip, yanık, kara yeşil ve çok hastalıklı yani görmeze veya dubl kapaya giremeyecek derecede düşük yapraklar ile kırıntı, toz ve yabancı maddeler standart dışı olup tütünlere karıştırılmaz.
Bunlar toprağa karıştırılmak veya yakılmak suretiyle yok edilebilir.

LİTERATÜR
1 __  Aksu SAMİM —  1975   "Tütün Kimyası" _________  Tekel Enstitüleri yayınlarından
No. 8, A ____  Serisi.
2  — Aksu SAMİM — 1976 "Tütün Kimya ve Teknolojisi" — Tekel Enstitüleri yayınlarından No.   11,  A —  Serisi.
3 __  Arı  O.  — 1963 "Tütün Hastalıkları ve Mücadelesi'' ____________  Tarım  Bakanlığı Bor­
nova Zirai Mücadele  Enstitüsü  Teknik Bülten. 9
4  — Prof.  Atanasof Dimitır —  1965   "Tütünoproizvodstvo" — İzdotelstro     Hristo
G.  Danof. Plovdiv.
5 __  Prof.   Güzelef,   Boyadijief,   Dedeva,   Dimitrof   "Rıkovodstvoza  Laboratoren  na
Tütüna i Tütünovite İzdeliya" - Dırjavno İzdatelstvo "Tehnika'' . Sofiya - 1S65
6  — Karasu H. 1967  "Doğu Karadeniz Bölgesi Tütünlerinde Canavarotu   (Orebanche)" Tarım Bakanlığı Ziraî Mücadele yayını, Mesleki kitaplar serisi - ANK.
7 __  Karaca İ. 1965 Sistematik Bitki Hastalıkları ____________  Ege Üniversitesi Ziraat Fak.
Yayını No. 107 Bornova
8  — Karaca İ., 1966 Sistematik Bitki Hastalıkları — Ege Üniversitesi Ziraat Fak.
Yayını No. 124 Bornova
g___ Karman, M.  Ş.  — Çelebi O., 1960 "Tütün  Zararlılar''  —  Tarım  Bakanlığı Zirai  Mücadele  Enstitüsü Bülteni No. 2  İzmir
10 __  Karman  M.   Ş.,   1962   "Tütün     Hastalıkları ve  Mücadelesi"   —  Çiftçi   Bülteni
No. 2C23 İzmir
11 __  Dr. Özkan NEVİM,   1965   "Türk Tütünlerinin Anatomik Özellikleri"      Tekel Enstitüleri yayınlarından No. 9 A                  Serisi
12___ Soydan AHMET,  1975  "Tütün Hastalıkları''  Tekel Enstitüsü Müd.   Cevizli-M.
13       — Sarıoğlu MEMDUH, 1971 "Tütün Fabrikasyonu ve Harmancılık" dersi notları.
14       — "Türk Tütünlerin Standartları1'  _________ Türk Standartları Enstitüsü 1971
15       — Türk Ansiklopedisi'
13 — Provost A. "Techmik du Tabac." 1959
17 __  Prof. Veselimof Metodi Dimitrof. 1964 "Stokoznanic Na Tütüna'' — Dırjavno İzdatelstvo Hristo G. Danof —. Plovdiv.
İS __  Prof. Veselinof Metodi Dimitrof — 1961 "Tehnologya Na Tütünovite İzdeliya"
Dırjavno İzdatelstvo Hristo G. Danof — Plovdiv.
^9 — Dr. Wenusch Adolf _______  "Tütün Yaprağının Kimyası'' Tekel Enstitüleri yayınları C Serisi No. 2 1944
2o — Dr. Wenesch Adolf _______ . "Tütün Dumanı, Kuruluş, Özellik ve Bileşimi" — Tekel Enstitüleri Yayınları C Serisi No. 3 1945

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org