Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

NASUH MAHRUKİ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Hemşehrilik Kültürü
04.08.2007
Okunma Sayısı : 5014
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 4,5
Popülarite : 1,35
Verdiğiniz Puan :
 

 

Hemşehrilik Kültürü
Ama Nereye Kadar

Nasuh Mahruki


Bizler zaman aile değerlerimizle, birbirimize olan bağlılığımızla, geleneksel değerlerimizin gücüyle övünürüz. Bunda da sonuna kadar haklıyız, tarih boyunca karşılaştığımız bütün sınavlar, zor zamanları bu özdeğerlerimiz ve birbirimize olan bağlılığımızla ve bu sayede gösterebildiğimiz eşsiz fedakarlık kapasitemiz sayesinde aştık. Ancak birbirimize olan bağlılığımızı ve dayanak noktası sadece ilkel kabilecilik olan korumacı yaklaşımlarımızı, hukukun, doğruluğun,adaletin, ahlakın ve eşitliğin üstüne çıkarırsak, ki, Türkiye ne yazık ki uzun bir süredir bu durumdan kaynaklanan ve gittikçe daha tehlikeli bir hal alan bölünmüşlük  ve alt kimliklilik süreci yaşamaktadır, sonuç hepimiz için son derece tehlikeli yerlere varabilecek  seviyelere taşınabilecektir.

Ateşlerden birlikte geçmiş olan, her şeyini kaybettiği halde kararlılığı, vatan ve insan sevgisi ile en zor anlarda bile yeniden doğmayı başarmış, birbirine  bu kadar bağlı fedakar ve cefakar bir milletten, bugünkü her kurumda ve seviyede görülen kabilecilik kültürü ile iş yapma anlayışına nasıl gözgöre göre gelindiğini anlamakta zorlanıyorum. Türkiye, vatandaşları arasında eşitliği, adalet ve hukukun üstünlüğünü ne yazık ki bir türlü tam anlamıyla sağlayamadığı, için bu milleti oluşturan birbirinden farklı sosyal, kültürel ve etnik kökene bağlı insanlar, son derece doğal ve anlaşılır olarak, diğerlerine karşı rekabet avantajlarını yitirmemek, daha doğrusu diğerlerin de  yaptığı bu ilkel kabileciliğe karşı kendilerini koruyabilmek için sosyal, kültürel, ekonomik veya etnik benzerleri ile, bunlar yoksa bile kendileri gibi mağdur kalanlarla birlikte başka bir takım benzerlikler bulmaya çalışarak yapay ve uydurma alt kimlik grupları oluşturmuş ve süreçleri bu pencereden değerlendirerek çözmeye çalışmışlardır. Ve başka çareleri olmadığı için de halen böyle yapmaya devam etmektedirler.

Bu böyle bir kısır döngü haline dönüşmüştür ki, en eğitimli ve kültürlü olanlarımız bile bu hastalıktan kendilerini kurtaramamaktadırlar.  Bu dediğimi sıklıkla şikayet ettiğimiz kadrolaşma sonuçta bir siyasi erkin, nüfuz alanı içinde kendi yandaşları ile iş yapmayı tercihi kullanması bir yere kadar sisteme zarar verir, ama milleti oluşturan milyonların bu anlayışta her türlü tercih ve uygulamalarını yapması demek, 70 milyonluk bir aileyi bin parçaya bölmek demektir. Bölünen ailelerin sonu ne olursa, bölünen milletlerin sonu da öyle olur.

Türkiye’de olduğu gibi, ana birleştirici unsuru ırksal saflık değil de, aynı kültür kökeninden gelmek, aynı coğrafyayı paylaşmak, aynı dili kullanmak, aynı dini benimsemiş olmak, geçmişi ortak olmak, geleceği ortak olarak algılamak noktalarında birleşen bir millet olma düşüncesi olan bir ulus devletin , bekası ve güvenliği için en tehlikeli bir tehdit olarak değerlendirebileceğimiz bu hız kazanan alt kimliklilik sürecini sadece kontrol altına almaya dönük kaba  önlemlerle çözmeye kalkmak, uzun vadede sadece imkansız değil, olası sonuçları itibariyle yıkıcı dahi olabilecektir.

Tarihi boyunca devletine, liderlerine bu kadar büyük bir saygı , sadakat ve bağlılıkla yaklaşan bir millete yapılacak en büyük  kötülük, bu asil milletin bu fedakar tutumunu bu acizlik olarak değerlendirip fırsat olarak görenlerin insafına terk etmek olacaktır. Atatürk’ü tam olarak anlamayan, son 50 yıldır devleti yöneten, yönetmeye aday olan kişi ve kurumların çoğu bu şekilde kurgularla ve sadece şu veya bu  alt kimlik grubunun menfaatlerini önce çıkaran kaba sayı hesaplarıyla, kendi menfaatleri için bu eşsiz coğrafyanın sahiplerinin birbirlerine düşmesine yol açacak  her türlü kurguyla yönetsel süreçlere dahil olmuşlardır.

Bir toplumsal örgütlenmenin en büyük gücü olan liyakata göre yetkilendirme ve görevlendirme ve adil ve tarafsız bir ödül ve ceza sistemi konularını öldüren bu hastalıklı anlayış, Türk Milleti’ne en büyük zararı veren unsurların başında gelmektedir. Bugün, ülkemizde iş ve işbirliği  yapma süreçlerinde öncelik çoğu zaman  ilkel kabilecilik kültürü ile yapılmaktadır. Sadece siyaset sahnesinde değil, her alanda yaşadığımız bu alt kimliklilik sürecini daha iyi anlatabilmek için birkaç örnek vermek istiyorum, Aynı şehirden olmak, aynı üniversiteden olmak, aynı sivil toplum örgütü mensubu olmak, aynı liseden olmak, aynı futbol takımı taraftarı olmak, aynı tarikata mensup olmak, aynı türkücünün hayranı olmak, aynı araç grubunun şöförü olmak gibi artık her seviyeye yansıtılmış bu ilkel gruplaşmalar, ülkemiz  insanını bin parçaya bölmüş, aramizdaki adalet duygusunu zedelemiş ve muazzam bir doğru akılgücü kaybı ile sorunlarımızı çözemez hale gelmemize sebebiyet vermiştir.

Burada dikkat çekmeye çalıştığım şey, elbetteki bu tür gruplaşmaların varlığı değil, karar mekanizmalarında ve iş süreçlerinde de bu gruplaşmalar odaklı bir anlayışla ve hukuku ve ahlakı hiçe sayarak yapılan uygulamalardır. Yoksa kendini bir gruba ait hissetmek elbette ki  kötü bir şey olarak değerlendirilemez, bilakis beraberinde bir rahatlığı ve pek çok sıkıntıya çözümü de getirir. Burada asıl sorun, toplumsal hayatın neredeyse tamamına sirayet eden bu anlayışla kurulan ilişkilerin; “bizden ve bizden olmayan” teması üzerine kurgulanmasıdır. Milleti bölen be birbirine düşüren de bu zihniyettir.

Burada, Osmanlı imparatorluğu’nun çöküşünü hızlandıran, İngilizlerin profesyonel kışkırtmaları ile Osmanlı’ya büyük zararlar veren Rum, Ermeni ve Kürt ayrılıkçı hareketleri ve isyanlarından da bahsetmiyorum. Bunlar zaten beklememiz ve hazır olmamız gereken tehlikeler ve bence Anadolu coğrafyası gibi dünyanın en güzel yerlerinden birinde yaşamak için küçük bir bedel. Ancak burada asıl değinmek istediğim şey, bu alt kimliklilik anlayışının toplumdaki her kesiminde yer alması, kabul görmesi, hatta neredeyse onsuz iş yapılamaz hale gelmesidir.

Bugün hangimiz acaba, yeni tanıştığımız biriyle özel bir yakınlık, özel bir ilişki fırsatı çıkar mı acaba diye, ilk söze nerelisin, nereden mezunsun, hangi takımı tutarsın, onu tanır mısın, bunu bilir misin diye başlamıyoruz. Asıl tehlike bence burada. Bugün  bile birisiyle bir iş yapacaksak, bir şey paylaşacaksak, işin içeriğinden, beklentilerimizden ve ihtiyaçlarımızdan, yani işin kendisinden  önce karşımızdaki ile bize her nedense bir avantaj sağlayacağına inandığımız bir ortak kimlik yakalayarak duygusal bir yakınlık kurma çabası içine giriyoruz. Doğal olarak bu anlayış en alttan en üst düzey ilişkilere kadar yayılıyor ve en iyi ve en doğru seçenek yerine, yaratabileceği kayıplara rağmen bizden olan seçenek tercih ediliyor. 70 küsur milyonluk Türk milletinin gerçekle olağanüstü boyutlara ulaşabilecek sinerjisi de ancak kağıt üzerinde kalıyor.

Atatürk 19 Ocak 1923 tarihinde, İzmit’te halkla yaptığı söyleşide şunları söyler;


“Milletimiz çok zamandan beri sayasi partiler ve onların ihtirasları ve çatışmaları yüzünden, çok büyük zararlara uğramıştır; kendi çıkarları unutturulmuştur; şunun bunun çıkarlarının hizmetine konmuştur. Ulusal çeşitli sınıflardan bir ya da üçünü alıp, diğerlerinin zararına olarak, yalnızca o sınıfın yararını sağlamakla uğraşan bir siyasi parti, bizim ulusumuz ve ülkemiz için zararlıdır. Bizim ihtiyacımız, tüm ülke insanının el ele vererek çalışması ve bu çalışmadan elde edilecek sonuçlardan ibarettir.”


Atatürk, 14 gün sonra 2 Şubat 1923 tarihinde bu kez İzmir’de halkla yaptığı konuşmada görüşlerini yineler; “Sosyal gruplara sağlanan yarar çoğu kez, toplumun tüm katmanlarını kapsayamaz. Bazı sınıfların yararları başka yönde, bazı sınıfların yararı ise başka yöndedir. Bu sınıfların yararlarını  sağlamak için onlara dayanan, onları temsil eden partiler kurulabilir. Ancak kurulan her partinin karşısında, kendi haklarını temsil eden bir başka zümrenin partisi bulunacaktır. Ben, ulusun içinden şu yada bu sınıfı almak, diğer bir sınıfın aleyhine çalışmak fikrinde değilim. Çünkü böyle bir düşüncede bulunmaya bizim ülkemizde gereksinim yoktur. Zira, inceleyerek görüyoruz ki, çıkarları birbirine denk sınıflardan oluşan bir halktan başka bir muhatap bulamıyoruz.
                                          

1923’ten bu güne dek, süreç içerisinde bütün yaşadığımız acı olaylara rağmen , bu sözlerden hala bir şey öğrenemediysek  bilemiyorum ne yapmalıyız artık . Bu güzelim cografyaya en az 1000 yıldır egemen olan Türk milletini, ilkel kabilecilik  anlayışı ile gruplara bölerek, her grubun menfaati diğerlerinden farklıymış gibi göstererek ve her grubu bir diğeriyle rakip haline getirerek  yapılan siyaset etme anlayışının bugün bizi getirdiği tehlikeli süreci  bir an evvel doğru olarak okumak zorundayız. Bundan beslenen ve bu durumu bir genel anlayış haline getirip milletimizin  yaşam biçimine yerleştirenler, umuyorum ki bu asil millete yaptıkları kötülüğün farkındadırlar.

Hayatımızın her alanına işleyen bu hastalıklı süreci  bir an önce çözemezsek çok  daha zor günler yaşayacağımızı düşündüğümü üzülerek söylemek isterim.

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org