Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

HALİT KIVANÇ Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

HALİT KIVANÇ ile Bülent Şenver'in Odası Özel Programı
06.12.2014
Okunma Sayısı : 10761
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

HALİT KIVANÇ ile Bülent Şenver'in Odası Özel Programı

.
.

Türk bankacılık sistemine bir çok ilkleri getirmiş duayen bankacı Bülent Şenver ile gençler için ofisinde özel bir söyleşi yaptık.

Yeni yazacağı kitabı için benim tecrübelerimi ve görüşlerimi sordu.

Yaşadığım tecrübelerden gençler için paylaşabildiklerimi ona anlattım.

Zevk aldığım bu hoş sohbeti sizlerle paylaşıyorum.

.
.
.
.

HALİT KIVANÇ ile Bülent Şenver'in Odası Özel Programı


 izlemek için    

.
.

 dinlemek için  

.
.

HALİT KIVANÇ ile Bülent Şenver'in Odası Özel Programı


Halit Kıvanç, Bülent Şenver
.
.

HALİT KIVANÇ Bülent Şenver'in Odası Özel TV Programı


BŞ:
Bülent Şenver'in Odası'na hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in Odasında konuğum Sayın Halit Kıvanç.

Hoş geldiniz Halit Bey.

HK:
Sayınsız.

BŞ:
Halit Abi.


HK:
Şimdi oldu.

Bana devlet büyükleri ve benden iki yaş büyük olanlar bu lafı söyleyebiliyor.

Yeğenimin üç buçuk yaşında  çocuğu var, Halit Dede diyordu, artık bir gün televizyon açıkken benim eski bir programımdan bahsederken Halit Abi'yi anlatıyor demişler.

Koşa koşa geldi, inanın üç buçuk  yaşında "Niye gülüyorsun?" dediler.

"Halit  dede Halit Abi oldu "dedi. Bu bana bir yol gösterdi. 

Dedim ki o bile Halit Abi diyor.

O zaman yaşınızı tahmin edemiyorlar.

BŞ: Ben başarılı yöneticinin alfabesi diye bir kitap hazırlıyorum.

Eksik olmayın o kitap ile ilgili siz de gençlere kendi yaşantılarınızdan ve kendi birikimlerinizden, zenginliklerinizden bir şeyler paylaşmayı kabul ettiniz.

Alfabe deyince A'dan başlayıp Z'ye kadar gençlere yol gösterebilecek bazı sözler hazırladım.

Müsaade ederseniz o sözleri önce ben okuyayım, o sözler içerisinde siz eksik olmayın üç tanesini daha detaylı anlatmak üzere ben bu konuda daha fazla birikimimi aktarmak istiyorum.


HK:
Aslında hepsi bir kız veya gencin ileride büyük insan olmaları için yol gösteren ve doğru olan sözler hepsi.

BŞ: Halit Abi bu A'dan Z'ye 26 harfin cümlesini ben okuduktan sonra önce her cümlenin karşılığında siz de bir cümle söyler misiniz?

BŞ:
A. Akıl akıldan üstündür.

HK:
Doğruların doğrusu

BŞ:
B: Büyük balık büyük düşünene gelir.

HK:
Bazen büyük düşünene değil de bazen büyük şansı olana da gelir.

BŞ:
C: Cesaret kapısını açmadan başarı odasına girilemez.

HK:
O da bir nedendir ama başarı odasına girilirken daha başka bir şeyler de lazım.

BŞ:
D: Disiplini bozan, işini bozar.

HK:
Disiplini bozan sadece işini bozmaz, dünyayı da bozar.

BŞ:
E: Evet demeden hayır diyebileceğinizi de düşünün.

HK:
En önemli söz.

: F: Farklı olduğunuzu fark edin, başkalarına fark ettirin.

HK:
Ona tam katılmayacağım. Gerçekten farklıysan zaten başkaları fark eder.

BŞ:
G: Güçlü olan kendine güvenir.

HK:
Güçlü sözcüğünden anladığınız anlama göre değişir.

Kolu güçlü olduğu için kalabalık yerde herkesi iter öyle geçer.

Ama gerçek hayatta öne geçmiş olmaz.

BŞ:
H: Hesap kitap bilmeyenin hesabı er geç şaşar.

HK:
O muhakkak.

BŞ:
I: Israr etmezsen kazanç gelmez.

HK:
Yalnız kazanç değil, her şey için geçerli. Eğer benimsiyor,  severek bir şeyin üstüne gidiyorsanız, onu bir ölçüde elde etme şansı büyür.

BŞ:
İ: İtibarını koruyan geleceğini korumuş olur.

HK:
Doğru.

BŞ:
K: Kazanmak kaybetmenin yolunu açar.

HK:
Kazanmak ile kaybetmek arasında o kadar çok oluyorsunuz ki hayatta. Onun için bu söz burada durmasa da kaybedenlerin yanına gitse, kazansalar.

BŞ:
L: Lüzumsuz işler ile uğraşanın lüzumlu işleri aksar.

HK:
O muhakkak. Ve de bir şey daha vardır, tesadüfen bir mevkii de oturan insanlar aslında lüzumsuz insan olduğunu farkında değildirler.

BŞ:
M: Mutluluk istemekle mutlu olunmaz.

HK:
Mutluluğu davet etmenin yollarını bileceksin. En başında kalbin senden önce herkesi mutlu etmeyi düşünecek.

BŞ:
N: Ne kesren onu hak edersin.

HK:
Bu doğru, büyük ölçüde.

BŞ:
O: Onurlu yaşamak en büyük zenginlik.

HK:
Muhakkak.

BŞ:
Ö: Ölümü her canlı yaşayacak.

HK:
Ben ölümlü söz söylemem, çok anlatmam. Ölümlü espri , fıkra dahi anlatmam.

BŞ:
P: Paylaşılmayan zenginlik aslında fakirliktir.

HK:
Muhakkak.

BŞ:
R: Rızkına şükreden fazlasına ulaşır.

HK:
Ulaşabilir diyelim çünkü böyle çok dürüst yaptığımız  bazı işlerde kaybettiklerimiz de oldu.

BŞ:
S: Saygı, sevgi ve sorumluluk hep sizinle olsun.

HK:
S harfinin en güzel yaptığı üç iş.

BŞ:
Ş: Şen, neşeli, eğlenmeyi bilen kaliteli yaşar.

HK:
S sevgi ise Şenlikte de neşe var.

BŞ:
T: Ter dökmeden kese yapılamaz.

HK:
Doğru demiş. Ter ille alından akması değil. Yıllarca kitaplar okuyarak , yıllarca çalışarak bir yerlere geliyorsanız terler dökülüyor orada.

BŞ:
U: Utanacak işler yaparak yüzünüzü kızartmayın.

HK:
Çok doğru.

Dünyada ben şunu söylüyorum; neden korkuyorsun? Hangi hastalıktan?

Utanılacak duruma düşmek.

En kötü, tedavisi bulunmayan, ilacı bulunmayan hastalıkların başında gelir utanmak.

Öyle bir şey yaparsınız ki kimsenin yüzüne bakamazsınız.

Demek ki dünyada en büyük ceza utanmaktır.

Aman ondan kaçın gençler.

BŞ:
Ü: Ümidinizi hiçbir zaman kaybetmeyin.

HK:
Öyle olmasaydı oğluma ümit adını koyar mıydım?

BŞ:
V: Verdiğiniz sözleri tutun.

HK:
Niye biliyor musunuz? Çünkü başkalarından verdikleri sözü tutmayı isteme hakkınız doğsun.

BŞ:
Y: Yalan dolan ile yapılan işin hayrı olmaz.

HK:
Muhakkak ama ama  ama eğer fantezi mizah yazısı yazıyorsanız orada kullanın o yalanları gülerler ama ciddi hayatta ciddi bir insana değil, insana yakışmaz.

BŞ:
Z: Zaman sizi kullanmasın, siz zamanı kullanın.

HK:
Oraya veya buraya götürmek elimizde değil, o yüzden zaman bize torpil yapsın, zaman bize acısın, zaman bizi daha çok sevsin diyorum.

BŞ:
Çok teşekkür ederim, bu 26 harfin üzerinden çok güzel geçtik ama sizin  bana bir sözünüz var dediniz ki: bunların içinden 3 tanesini ben daha detaylı anlatmak istiyorum.

Birincisi


Akıl akıldan üstündür.


HK:
Ben bütün gençlere, okullara da gidiyorum, bir çok yerde, TÜRVAK, gerek Müjdat Gezen Sanat Merkezi, bilhassa radyo, sunuculuk, spikerlik  ders vermekten ziyade onlara tecrübemizi nakletmek ve o zaman diyorum ki "Aklınız, zekanız, çalışkanlığınız , hepsi güzel ama unutmayın ki, sizden daha güzel olarak, daha akıllı olarak çalışan dünyada bir dolu insan var.

Durduğu yerde de olabilir, veyahut o insan her dakika bir şey söylemez, bir şey söyler herkesin söylediğinden daha doğrudur.

Onun için akıl akıldan üstündür.

Bunun aklı her zaman üstündür demiyorum.  

Ama orada herkesin gerisinde kalmadan öne çıktığı durumlar olabilir.

Hiç beklemezsiniz, on kişilik bir toplantıdır, her yaştan kişiler vardır, hatta yağmur mu yağacak acaba, birisi hem okumuş olmayan, hem de tecrübesi olmayan birisinin dediği çıkabilir.

Akıl akıldan üstündür değil, bir anda bir olayda birinin aklı en akıllı bilinen kişiden üstün olabilir.

Benim aklım herkesten üstün", hayır.

Her  olayda bir kişinin aklı ötekinin önüne geçer.

BŞ:
Her şeyi ben bilirim dememek lazım.

HK:
Bir kere önce kuralın temelini bilmiyorsunuz demektir.

Ulu Tanrı insanları yaratmış, hepsinin diğerine üstünlük göstereceği en az bir nokta var.

İkincisinde de detaylı yapmak istiyorum dediğiniz Ü Harfi.


Ümidinizi hiçbir zaman kaybetmeyin.


HK:
Çünkü bir takım bilgiler okumuşsanız, bir takım hazırlıklar yapmışsanız, kaybetmeyeceksiniz.

Çünkü ümit kaybettiği zaman insana olaylar, yanlışlara bir başlarsınız, bazılarında hemen tepki küfür kavga girişir.

Geldiniz kapıya, kapıdaki insan giremezsiniz diyor, şu davetiye olması lazım.

"Efendim, ben davetiye ile değil, ben buraya girip, temizlik yapıp yerleri süpüreceğim."
Ama o kuyruğa gelmeyecek o adam.

Doğruyu söylemek için yanlışa gitmek lazım değil.

Bekleyin, yardım isteyin birisinden.

Benim hayatta en sevmediğim, televizyon dizilerinde de geçerli, kavga, sövme, silah.
Silah  sevmem, kusura bakmayın.

Askere gittiğimde ne oldu diyeceksiniz, askere gidildi, atış talimi vardı, bakalım kim 12'den vuracak dediler.

Bir bölük attı, üç kişi ayırdılar, 11 vurulmuş, biri bendim.

Ben bundan mutluluk veya övünme duyarak anlatmadım hiç. Silahı elime aldığımı söylemem gerekecekti. Ben silahın en lüzumsuz icat olduğuna inanıyorum ne yalan söyleyeyim.

Çünkü bir çok insan silah olduğu için yaşayacağından daha önce ölmüştür.

BŞ:
Halit Abi, silah dediniz, çok güzel bir şey ama silahın mecazi anlamında düşünürsek, silah her zaman bizim bildiğimiz tetiği olan, gez gör arpacık olan değil.

Başka şeyler de silah gibi kullanılabiliniyor değil mi?

HK:
Öyle bir kelime söylersin ki yaptığın iş ile ilgili bir kelime söyler, senin o günkü programda şu vardı dese ben o gece top tüfek ateş açsalar o kadar kaçmazdım.

Kaçmaya başladım, ertesi gün  o yaptığım programı getirin yeniden montaj yapalım, hata yapmışım. Hata da bir silah gibidir , insanı vurur.

Öteki türlü memleketine hizmet için silah alıp, askerlik kıyafeti kuşananlara saygıda kusur etmek istemiyorum , ben de şerefle askerliğim i yaptım.

Ama dünyaya geldiğimde tabanca tüfeğinde dünyaya gelmesinden mutlu olmadım.


BŞ:
Sosyal yaşamda karşınızdakine zarar vermek için ne söz söyleyin, ne davranışta bulunun.

HK:
Ben çocuğa oyuncak olarak tabanca, tüfek götürmem hiçbir zaman.

BŞ:
Bu konuşmalara biz , Ümidinizi hiçbir zaman kaybetmeyin den geldik.

Ümidi kaybetmemek için de diyorsunuz, bazen kaybeder gibi oluyor gençlerimiz, hemen yardım mı istesinler, kendi başına bir şey elde edemiyor.

Belki  de istemiyordur.

HK:
Sizi ben yaratmadım, öldürme  hakkına da sahip değilim.  

Bir tabanca tak diye çekip öldürmek çok kolay.

Bitiyor o zaman ama aslında siz bitiyorsunuz. Dünyadan katil olarak gitmek.

O bakımdan dizilerde o gibi sahne olduğu zaman içeriye giderim.

Ama dediğim gibi askere alındığımda da en güzel şekilde yaptım, terhis oldum.

Bundan memleketini seven insan olma şerefini duyarım.

BŞ:
Üçüncü seçtiğiniz de V harfi ile ilgili.

"Verdiğiniz sözleri tutun
"

HK:
O çok önemli.

Her konuda veremeyecek sözü vermeniz, yapamayacağınız bir olaysa söz vermeyin.

Söz vermek çok önemli.

Çünkü verdiğiniz sözü tutabileceğinize inanmak değil, yüzde yüz ben bunu yaparım diyeceksiniz.

Ama belli değil, belki yaparım derseniz hiç olmazsa fazla ümit vermezsiniz, ama yaparsanız daha çok memnun olur.

Ben hiç yapamayacağım bir şeye "Peki efendim bir deneyeyim" demedim. Denemek her zaman insanı başarıya götürmez.

Götürmediğiniz zaman da çok şey kaybedersiniz.

Sadece o olayı değil, akrabanın, dostunun kalbini kaybedebilirsin.

Niye boşanmalar oluyor?

Bir çok kavga, tartışma, kopma verilen sözlerin tutulmayışından.

Yapamayacağınız bir sözü vermeyin.

BŞ: Söz verdiğiniz zaman karşınızda bir ümit doğuyor, ümitleniyor.

HK:
Bir de iki şey var;  söz verilen olay, bir yapılabilme var.

Ben söz veriyorum , biri size "Ben bu kitaptaki bu sayfayı çok beğendim." Diyor.

Ben de " Merak etme ben onu evde bilgisayarla bir kopyasını yapar, sana bir kopyasını veririm." Diyorum.

Yok bilgisayarım, ben oturur el yazısı ile yazar o sayfanın bir nüshasını veririm.

Bunun sözünü verebilirim.

Ama benim  bundan kaç sene evvel almışım ve piyasan çekilmiş bir kitap "Ben sana yenisini alıp getiririm"

Hayır.

"Ben sorayım kitapçılara bulabilirsem ama tahmin etmiyorum" yani ümit verdiysen

BŞ: Sizin öyle dediğiniz bir kitabınız var "Goool" diye.


HK:
Kitabım ne hale geldi.

Birkaç tane kaldı, içinden kesmişler , almışlar, nasılsa yenisini yaparım 1983, senesinde.

Bu en tatlı kitabım.

Niçin?

"Gülmek serbest dostlar" aslında hayvan resimlerinden belli.

Ben hayvanları çok severim.

Garibinize gidecek belki ama "Ah bu kedi ne şeker, ah bu kedi ne güzel " değil.

Ben yan yana durmadığım Afrika'da ki aslanla, fil sırtında Hindistan'da bir yerden bir yere gittik.

İnanın çok kıymetli bir otomobile binmişimde,  hele bazı çıkışlarda gözümü kapadım, düşersek gittim diyorum.

Fakat indim de fille birbirimize bakıştık,fil de bana baktı, ben filler arasında yaşamadım ama ben kendi kendime kaldım, Allaha ısmarladık , bir şeyler söyledim.

Eşim de "Fille ne konuşuyorsun?" diyor.

Hayatımda ilk defa bir file biniyorum ve bir yere geldim.

Bu fil sanki bir arkadaşım, tanıyordur, televizyon seyretmiştir belki.

Hayvanlarla ilgili yazı yazdım.

Bir yerde de bir köpek, dişi köpekmiş. Ben çıkacağım pencereye, gittiğim zaman benim bacağıma oturuyor.

Aramızda flört.

O kadar tatlı.

Tuhaf bir şey oldu, bir şey düşündüm, aslan diyorlar hiç bir aslan bana kötülük yapmadı. Hiçbir kaplan beni yemeğe kalkmadı.

Ama eş dost içerisinde beklemediğim gibi davranana rastladım. Hiç kötülük görmediğim hayvanlar dedim.

Bu hayvanlar için niçin kitap yazmayayım ben?

BŞ: Hayvanlar daha sadık.

HK:
Yalnız bunun hepsi mizahtır.

Eşek ile röportaj, boğa ile röportaj, İspanya'ya gidiyorum boğa ile röportaj yapıyorum.

Deve, sinek, ondan sonra fıkraları hayvanlara çevirdim.

Bayağı sinekle konuşuyorum.

Siyasi yazı yazılmıyordu o devirde.

Ben siyasi yazı hangisiydi şimdi hatırlamıyorum.

Bir hayvanı aldım karşıma yazdım.

Gazete ikinci defa bastı istek üzerine.

Hayvanlı atasözleri, hayvanlı deyimler.

Aç kurt gibi saldırmak

Ağzı ile kuş tutmak

Aralarından kara kedi geçti.

Karınca kararınca

Kaz beyinli. Kim görmüş kazın beynini?

Hiç geçinemezler kedi köpek gibi.

Kuş uçmaz, kervan geçmez

Leyleğin attığı yavru gibi.

BŞ:
Siz eksik olayın bunun içine de bir şey yazdınız.

Sizin ağzınızdan ben okuyayım mı?


HK:
Aramızda kalsın o.

Çünkü siz de güzel şeyler yapıyorsunuz.

Kendiniz dışındaki insanların da yararlanacağı işi yapmak en doğru hizmettir.


BŞ:
Tabii sizin bu anlattığınız maçları çok radyodan dinlemiştik.

Maça gitmeden maça gitmiş gibi olurduk, bazen şöyle söylerlerdi, Maça gidenler "Maça gidince bu kadar heyecanlanmıyoruz, Halit Abi anlatsa daha çok heyecanlanıyoruz"

Nasıl bunu başarıyordunuz ki siz?


HK:
Şöyle bir soru sorun "Sizi tanıyorum, hayat hikayenizi de okudum, minik bir hayat hikayesi vereyim size.

Onu okudum, şunu okudum, şu mesleği yaptım.

BŞ:
Sizin hayat  hikayenizi hap gibi yapıp bize anlatır mısınız?

HK:
Nasıl  yapayım?

Hayat hikayem o kadar çok şey ki. Mesela meslek.

İnsan bir iş yapar değil mi?

Ben hepsini birinci iş diye yan yana koyup kaç tane iş yaptım aynı anda.

Sabahleyin kalkarım, gazeteye giderim, o gün çıkacak yazımı yazarım, oradan çıkarım, soğuk su içmeden, sesimi üşütmeden , sesimi tutarak stada giderim, o zaman maçlar gündüz oynanıyor.

Orada ben maç anlatırım.

Oradan sonra gazeteye gelirim, anlattığım maçın kritiğini yazarım.

Ertesi gün maç yok ama ben yine ertesi gün gazeteye giderim, bu sefer magazin köşesindeki yazımı yazarım.

Veyahut haftalık mizah.

Çünkü ben  mizah, güldürü yazarak  girdim . Türkiye'nin ilk büyük dergilerinden biriydi Yusuf Ziya Ortaçgil rahmetli Akbaba Dergisi.

Ben bir arkadaşım ile birlikte yazı yazıyoruz.

Benim Akbaba'ya götürdüğüm yazı Akbabada çıktı. Türkiye'nin en büyük mizah dergisi.

Ben sporu çok seviyorum dedim, camii avlusunda top oynuyoruz, spor da ama ondan sonra üniversite bitirdim, hukuk okudum, hakimlik mesleğine girdim.

Ama spor yazdığım için müsaade ettiler , sen spor yazabilirsin dediler.

Tayinim çıktı, Güneydoğu'da ben hakim oldum cübbeli. 3 ay kaldım, döndüm.

Çünkü benim bulunduğum kazaya gitmek için 13-14 saat katır sırtında, yol yoktu, köy kaza yapılmıştı, bugünkü sıkıntılar gibi sıkıntılar vardı oralarda.

Fakat İstanbul'da gazetede, dergide ben yazı yazıyorum.

Bir sayfasında mizah yazıyorum, bir sayfasında maçı yazıyorum.

Bu kadar işlerin arasında ne kolay geldi, İstanbul'a döndüm o zaman.

Bir de bir şey var; İstanbul'da gazete de bana bir para veriyorlar.

Hakimlikte de bir para veriyorlar. Hakimlikteki para 15 Lira fazlaydı.

Ama ben çok seviyordum o mesleği.

Ailem İstanbul'da.

Orada sıkıntı, çok zor şartlardı. Gazete, yazarlık, spikerlik, daha çok seviyormuşum ki hakimliği kısa süre yapmanın şerefini duydum, selam verdim geldim.

Ondan sonra da hem spor yazmak, hem mizah yazmak .

Bu sefer televizyon geldi, yarışmalar başladı.

Derken şans bir yerden çekti, dünyanın bir numaralı radyosu BBC'ye çağırıldım.

İngiltere'ye BBC'ye gittim, çalıştım 1 seneye yakın.

Almancayı okulda okumuştum.

Almanya'da muhabirlik yaptım o kadar çok dağıttım, ne iş yaptığımı kendim bilmez oldum. 

Şimdi bunları toparlayıp, birkaç saat içinde anlatmak çok güç.

Ama bildiğim bir şey , sizin bu atasözleri doğru Ben "akıl akıldan üstündür" e inandım, ondan sonra gene geldim, hesap kitap bilmeyenin hesabı şaşar , doğru dedim, şaşmadı.

Şu sıralar ben evlilikte 60. Yılımı kutluyorum.

Çok saygın eşim Bülbin   de eczacıydı. O eczacılığı bitiriyorsun.

Ben spikerliğe başlıyordum.

Oğlumuz ümit o da kendi çapında iyi bir  yazar.

Gayet sevdiğim akrabalar aynı şekilde.

Onurlu yaşamak en büyük zenginliktir. diye bir söz var, ben ona baktım.

Gene saygı, sevgi ve sorumluluk, onu taşımayı  bildim.

Bazı iş tekliflerine bu benim işim değil.

Bunu bu, bu yapar dedim.

Bir  de benim bir tek kaçtığım şey politika. Politikayı, siyaseti sevmedim.

Bir seferinde üç partiden birden bana  milletvekilliği teklifi geldi.

Sabaha kadar uyumadım utancımdan.

Bir birine zıt düşünceli üç parti ve üçü de sen bizdensin diyor. Birbirlerine sen bizden değilsin diye kavga eden insanlar.

Ben hiç birinden değilim, politikayı aklım almıyor dedim, kendi işimi yaptım.

Yazarlık, sunuculuk, Türkiye'de ilk defileler Orhan Boran, Erkan Yolaç ile beraber sunan bir kişiyim.

Bir çok ilke imza attım.

Televizyon da ilk yarışmayı 5 sene sundum.

Övgü saati değil bu. Değişik işler yaptım ve şaştıkları oydu.

Aynı gün yazı yazıyorum, oradan geliyorum televizyona çıkıyorum.

BŞ: Sizi canlı tutan belki oydu değil mi? Değişik değişik şeyler yapmak.


HK:
Hiç kimse bana şuanda yaşımı soramıyor.

Çünkü baba, büyükbaba, oğul , torun beraber geliyorlar. Hepsi de beni tanıyor .

Kaç tane çocuk dergilerinde yazmışım.

Çocuk yarışmaları yapmışım. 20 sene dile kolay.

TRT'nin dünya çapında 2 bin, 3 bin çocuk geliyor, 23 Nisan çocuk şenliklerinin 20 tanesini sunmuşum.

Bundan ötürü bir de yabancı dile yakınlığım oldu.

Bugün de aynı şekilde hem radyo, hem televizyon programım var.

Yazıyı biraz azalttım.

Arada kitap yazdığım oluyor. Kendimi övmüyorum, ben şunu demek istiyorum; neyi yapabiliyorsam doğru bulduğumu yaptım. Gençlere de bunu tavsiye ediyorum.

BŞ: Halit Abi , siz her maç anlatmaya çıktığınızda heyecanlanıyor muydunuz?


HK:
Her mikrofonun başına geçtiğimde, şuanda size gelirken de aynı, ben gece "Yarın gideceğim, Bülent Şenver'in kitabını konuşacağız, şunu mu söylesem acaba diye, düşünürüm. 

Gençler, bir işi çok başarılı yapmak istiyorsanız, kendinizi bir işi yaptığınız anda sadece o işe veriniz.

O iş bitti, şimdi eve gideceğim eşimle sinemaya gideceğim, belki eşimi doktora götüreceğim.

BŞ: Yaptığı işe konsantre oluyor, ucundan tutmuyor, hakkı ile yapıyor.


HK:
Ben sabah 5'de kalkacağım, yazım var, bende böyle bir şey yoktur.

Çünkü o 5'te kalkılıp yazılacak yazıyı iki gün evvel boş bir zamanımda yazarım. Programlı olmak en mühim şey.

Ben şuanda size iki hafta sonraki programımı veririm.

Nitekim siz bu program için bana söylediğinizde konuşurken ben şu gün olabilir dedim. Programlı olacaksınız, ümidinizi hiç kaybetmeyeceksiniz, sizin bu sözlerinizin hepsi doğru.

Birisi bir şey yaptığı zaman "Bravo çok güzel ama benden üstün, benden iyi biliyor bunu" diyecek.

Futbol meraklısıysanız tuttuğunuz takım maçı kaybetmişse, karşı takım kazanmışsa, arkadaşlar öbür takımın taraftarını tebrik edeceksiniz, siz bizden üstünsünüz.

Tribünden küfür edip, atlayıp da adam dövmeye kalkmak.

Ben doğru olduğunu düşündüğüm şeylerin peşinden koştum.

BŞ: Şunu da hep ben merak ettim, siz hep maçları anlatırken 11 kişi sağ tarafta, 11 kişi sol tarafta bütün takım elemanlarının  isimlerini iliyorsunuz, yaşlarını biliyorsunuz, şurada şöyle yapmıştı.

Ben hayret ediyorum, bir ansiklopedi gibi.

İki takım yok ki, ondan sonraki hafta başka takımlar.

HK:
Her meslekte başarı sırrı kendinizi kapalı gözlükle yalnız o işe yoğunlaştıracaksınız.

Bugünkü  futbol takımlarını sayamıyorum, gazeteye bakıyorum, ama 40 sene evvel anlattığım maçın takımını sayabiliyordum.

BŞ:
Uzaktan bakınca o kişiyi tanıyabiliyorsunuz.

HK:
Yalnız o işe konsantre olacaksınız, o anda.

Bu böyle olduğu için ve zamanla bunu üst üste yapamam  demişimdir.

O zaman yapmamışımdır.

BŞ:
Üç tane Mehmet varsa sahada nasıl ayırt ediyordunuz.

HK:
Onlara isimler koyuyorduk.

Mesela benim radyoda koyduğum isimleri sonradan onlar kendilerine almışlardır.

Beşiktaş'ta var. Büyük Mehmet, küçük  Mehmet, çok isimler vardır böyle.

Başka isimlerde esprili takıyorduk. Bazen bir isim söylerdim ben ona o isim kalırdı.

O isim de tarihe geçerdi.

BŞ:
Şuanda televizyon yayınları sırasında yayını anlatan var.

Radyo olmadığı için televizyonda insanlar görüyorlar.

Maçı anlatan "Mehmet şuanda topa vurdu" diyor.

Gördüm ben zaten.

HK:
Spiker sadece spor değil, her alanda spiker seyircinin görmediğini söyleyecek.

Topu ayağına almış, sürüyor.

Karşısındaki genci geçiyor.

Ne diyeceksiniz?

Genci geçen Ahmet 33 yaşına bastı bu sene.

Geçtiği genç de 18'ini bu yıl bitirdi. 33 yaşındaki 18 yaşındakini geçiyor.

Enteresan bir olay diye söylüyorsunuz.

Siz bir sözsünüz, dudaksınız, spiker görüyor ve söylüyor.

Ondan fazla yorumu maç biter, yorum için toplanırlar, orada söyleyeceksiniz.

"Topu çok kötü vurdu dışarıya gitti" Hayır. "Topa vurdu ama istediği gibi vuramadı"

Zaten dışarıya giden top kötüdür. Bir de yorumdan kaçacaksınız.

Ben ne yalan söyleyeyim, benim de bir kulüp sevgim vardı, herkes bana hayatım boyunca şu soruyu sordu:

"Hangi takımı tutuyorsun?"

Çünkü ben orada doktorum.

Gelen hasta kim?

Bir harp oluyor, esirler alınıyor, gelen esir yaralı, doktora götürüyorlar.

Doktor ne yapar?

O düşman. Bize ateş eden adamı yakalayıp getirmişsin sen.

O doktor önce meslek şerefini düşünür, o adamı yaşatır.

Ondan sonra esirleri idam ederler.

Ona karışmaz doktor.

Doktorun görevi iyileştirmektir.

Spikerin görevi gördüğünü anlatmaktır.

"Sağ ayağı ile değil, sol ayağı ile vursa gol olurdu" o sonra yorum zamanında orada oturup konuşurlarken yapılır.

Maçı anlatırken yorum yapamazsın.

Ama güzelliği söylersin.

"Öyle bir güzel gol dur  ki, benim anlattığım maçlarda en güzel gollerden biriydi" demek hakkınız var.

Ama kötüyü söyleyip onun moralini bozma hakkınız yok.

Çok dikkatli olunacak şeyler.

Doktora gittiniz baktı doctor

"Evladım çok kötü. Ameliyat edeceğiz, ameliyattan geçersen yaşarsın"

Böyle bir doktor olmaz değil mi?"

Merak etmeyin efendim, biz sizin ilacınızı da ayıralım" diye söyleyecek.

Şimdi bir sinema tiyatroyu da tenkit oturuyorlar, konuşuyorlar.

O da aynı şekilde.

Yorum, tenkit yaparken çok dikkatli olacaksınız.

Sizin yüzde yüz söylediklerinizin doğru olduğuna kim inanır?

Onun için gençler burada her şeyi sen bilemezsin.

BŞ:
Sizin Cumhurbaşkanı ile bir anınız var.

HK:
Ben Türkiye'nin Cumhurbaşkanlarının hepsini gördüm.

Benim büyük Atatürk'üm Türk vatanını şerefli bir Türkiye Cumhuriyeti armağan eden , İran şahı gelmiş ve beraber bir açık otomobil getirmiş Mustafa Kemal ve arabadalar.

Halka bak komşumuz İran'ın şahı diyorlar. Fatih'te oturuyoruz.

Orada kütüphane var, onun kapısında sabahleyin 6-7'de çıkardılar.

Biz de bakıyoruz, çocuğum.

Şehre girdikten sonra yolun başından bu yarıya kadar, açık yarı gibi ve hakikaten 1 dakika, 2 dakika, 3 dakika, 5 dakika'dan çok değil, çok yakınımızdan gördük.

Hatta el sallıyor. Fakat İran Şahı çok uzun boyluydu.

Ondan sonra nur içinde yatsın İsmet Paşa'nın evine gidip eşinin elinden kahve içtim.

BŞ: Ama o kahvede çok önemli bir şey görmüşsünüz.

HK:
Biz içerideyiz, kapı hafif açık, aralığından ben gördüm, evde çalışan hanım kıyafeti ile o kahveyi getirdi, aynı anda koştu rahmetli Mevhibe Hanım, Cumhurbaşkanının karısı, aldı kahveyi getirdi. "Aman efendim" dedim.

"Rica ederim, bir evde misafir geldi mi evin hanımı kahve ikram eder" dedi.

Ben sorular yazdım, bana baktı şöyle; üç , beş  yedi var ya bu sorular, teşekkür ederim bunları sormadığın için" dedi.

Ben de Tabii efendim, onlar zaten yanlışlıkla yazılmış" dedim başladık gülmeye.

Ondan sonra en son Süleyman Demirel.

Bir bayram olunca ben telefon ediyorum.

Neden?

Benden 1 yaş büyük olduğunu biliyorum.

"Memlekette benden yaşlı bir siz kaldınız diyorum", katılarak gülüyor.

Politikayı sevmem ama memleketimin  başında devlet başkanı, siyasette büyük makamdaki insanlara her zaman benim memleketimin büyük insanı diye saygı gösteririm.

Ben hiçbir zaman öyle bir mevkii ye geçmeyi kendimi layık görmedim.

Oradaki olan işleri radyoda anlatan spikeri oldum, yazarı oldum.

BŞ: Yeniden dünyaya gelseniz yeniden aynı işleri mi yapmak istersiniz?

HK:
Yeniden dünyaya gelsem; aynı şeyleri yaparım ama bu sefer daha çok yaptığım işleri kitap haline bastırırım.

İzmir, Manisa'da bir okulun kitaplığına benim adımı verdiler, çünkü eşten dosttan kitaplar da bulup, okullara gönderiyorum.

Okumak en lazım olan şey.

BŞ:
Gençlerimiz okusun.

HK:
Yazıyorum bir şeyler, bu hayvanlar kitabı gibi . Bakıyorum daha neler yapılabilir diye.

BŞ:
Kalıcı olsun ve paylaşılsın.

HK:
Film, televizyon, bilmem ne , teknik ilerledikçe değişiyor.

Bir tek değişmeyen ne var?

Kitap.

Çok eski kitap getiriyorlar,  götürüyorum, karıştırıyorlar "Aaa bu kaç sene önce yazılmış" diyorlar.

Televizyon, film, radyo, bazı şeyler teknik zamanla bozulabiliyor.

Onun bozulmayanını da yapacaklar gelecek kuşak.

BŞ:
Dijital kitaplar yapılacak.


HK:
Ben mesela okullarda ders veriyorum, ne dersi?

Nasıl yaptık , oldu.

Bizim zamanımızda nasıldı?

Sizler  şunlar, sizin atasözlerini söylüyorum.

"Her şeyi siz bilmezsiniz. Sizden iyi bilene sorun.

Öyle cümle yazıyor ki adam yüzde yüz doğru.

Gözle görülmemiş bir şeyi "O böyledir" diyor.

Hayır. "Böyle olduğunu duyduk".

BŞ:
Halit Abi, Türkiye'de nelerin gelişmesini ister siniz?

Elinizde bir imkan olsa.

Alaaddin'n sihirli lambası olsa, dile benden ne dilersen yapacağım.

HK:
İnsanın bir numaralı meziyeti haddini bilmesi olmalıdır.

Kendi bildiklerini, okuduklarını, öğrendiklerini kabul ederek  ortaya atılacak.

Bugün ben kendimi bir bakan olacak görme yeteneğimi bile yetersiz buluyorum.

Ama benden 2420 kere  yeteneksiz birisi kendini yetenekli bulup  çıkıyor.

Bir gün o yeteneksizliği anlaşılıyor.Onun için politikayı çok sevmiyorum .

Politikada bazen bazı şeyleri söylemeyip susmak ,  bazısında susacak yerde konuşmak yanlışlıkları yapılıyor.

Saygı duyuyorum ben. Askerlikte de şapkayı giydik mi giydik.

Ben Fenerbahçe Kulübünün üyesiyim.

Galatasaray, Beşiktaş Kulübünün şampiyonluk gecelerini ben sundum.

"Evet ben Fenerbahçeliyim ama Galatasaray bu dönem bizden daha iyiydi.

Tebrik ederim" deyip  o geceyi sunucu olarak ben  sundum.

BŞ:
Şuanda taraftarlar kendilerini düşman gibi görüyorlar. Niye?

HK:
Kusura bakmasınlar ama büyüklerimiz de, onları yönetenler de üstüne üstüne gidiyor.

BŞ:
Üzüm üzüme baka baka kararır mı?

HK:
Size bir şey söyleyeyim;  benim için en çok üzüldüğüm, çocukken maça götürürlerdi bizi elimizden tutup, büyüdükten sonra da gittik.

Ne vardı biliyor musunuz?

Stadyuma gittiğimizde bir tribünün takımı bu tarafta, diğer tribünün  takımı  bu taraftarı , burası yeşil takımın, burası sarı takımın taraftarı olurdu.

Gelir devre.

Ne olur?

İkisi ayağa kalkarlar, birbirlerinin yerine giderken de takılırlar.

Biz o tarafa geliyoruz, bizim takımın kalecisi oraya gelecek, sizin  kaleye giren golleri görelim diye.

Öbürü "Göremeyeceksiniz çünkü biz öbür tarafa gidiyoruz, biraz atacağız" derler gülüşüyorlardı.

Şimdi bu takımın taraftarı burada arada polisiler , askerler, demir teller,harbe mi gidiyoruz? Maça mı gidiyoruz?  

Ben çok utanıyorum.

Onun için ben bir kere kavganın karşısında olan bir adamım.

Bir insana bir kelime söylemek dahi " Beni üzdün, çok ayıp ettin. ".

Yumruktan, tekmeden daha fazla.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum size.

HK:
Bu sene evlilikte 60. Yılımı kutluyorum.

Gençler, çok dikkatli davranın, evleneceğiniz zaman  seçtiğiniz insanda biraz dikkatli olun ki uzun ömürlü olsun.

Çünkü Ulu Tanrı yaratmış bir erkek, bir kadın.

Aynı yuvada beraber çoluklar çocuklar yetiştirirler.

Hepsi mutlu olur, ana baba mutluysa.

Bu çok önemli.

Ben buna çok dikkat ediyorum.

Bir de hiçbir büyük insan yoktur , herkesten büyük olan.

Akıl akıldan üstündür o doğru ama ben daha büyüğüm?

Hayır.

Öyle şeyler yap ki, yaptıkların büyük olsun.

O büyüklüklerle herkeste senin büyüklüğünü kabul etsin.

Böyle insanlar da tarihte çok olur.

Benim bir kusurum var, konuşmak.

Ama beni spiker yapmışlar, al konu. 1.5 saat maç.

Maç başladı, devre arasında devam et dediler, devre arsında da konuştuk, maçın başında da 15 dakika konuştuk, maç bitti maçtan sonra da konuştuk.

Maçtan çıktık, geldik, ondan sonra radyo evinden çağırdılar, gece programın eleştirisi yapıldı, ben onu idare ettim.

Ben sabah kalktım, gece akşama kadar konuştum.

Evde annem bazen "Dur evladım bir şey söyleyeceğim" dediğinde "Sen durdurtma bari" diyorum.

Çok konuştuk, çok yazdık. Bütün bunların sonunda dediğim gibi ben bir gün otobüse bindim, oturdum, önde birisi benim kitabımı okuyor.

O anda bana milli piyangodan 100 milyon çıkmıştı.

O nedenle yaptığınız eser kendisi size bağırsın, "Güzel yaptın" böyle bir şey size mutluluk veriyor bana.

Bir de eşinin dostunun başarısını kültür için "Bir arkadaşım kitap yazmış, öyle bir şey yapmış ki, veya maddi durumu iyi okul açmış, ben yapmışım gibi gurur duyuyorum.

Çünkü ömür kısa diyorlar, hayır. Yaptığınız şeylerle dünyada olmadığınız zaman da sizden söz edilir.

Hem de "Ahh ahh ,  ne güzeldi, ne iyiydi" diye söz edilir.

BŞ:
Çok teşekkür ediyorum. Sağolun, eksik olmayın.

Bülent Şenver'in Odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Halit Kıvanç'tı. Halit Abi'ydi.

HK:
Ve bugün Sevgili Bülent'in hatırı için uzun konuşmadı.

BŞ:
Ağzınıza sağlık.

Çok güzel şeyler anlattı.

Başarılı Yönetici Alfabesi kitabının A'dan Z'ye başlıklarını  değerlendirdi.

Onların  içerisinde önemli bulduklarını daha geniş bir şekilde bizlerle zenginliklerini paylaştı.

Bu programın sonunda tüm gençler adına Halit Abi'ye çok çok teşekkür ediyorum.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle.

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.
.



.



.



.



.



.



.



.



.


Halit Kıvanç, Bülent Şenver
.



.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org