Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

AB Sevdasının Faturası: Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk - 07.10.2005
11.10.2005
Okunma Sayısı : 6735
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

AB Sevdasının Faturası: Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk - 07.10.2005
AB sevdasının şu ana kadarki faturası zillet, aldanış ve ziyan olmuştur. Yani sürekli istiyorlar, sürekli veriyoruz ve sürekli boyun büküyoruz.

Peki, bütün bunlardan sonra, Türkiye AB'ye üye olabilecek mi?

Eğer, insancıl, saygın bir üyelikten söz ediyorsak, bana göre, olamayacak. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. AB'nin bugüne değin sergilediği tavır, bizi üye yapma tavrı değil, bir yalan sevda ile işimizi bitirdikten sonra kaldırıp atma tavrıdır. İşin esasının bu olduğunu AB kurmaylarının önde gelenleri, değişik biçimlerde defalarca söylediler, ama bizim 'AB Sevdalılarımız' bir türlü anlamıyor. Çünkü anlamak istemiyorlar. Kara sevdanın kara büyüsüyle uyuşmuşlar.

İtalya'nın AB işlerinden sorumlu  Devlet Bakanı Rocco Buttiglione, 2 Temmuz 2003 tarihli demecinde tüm çıplaklığıyla şöyle demişti:

"Türkiye, koridorda daha çok bekleyecek!"

Bir siyasetçinin ağzından çıkan bu sözlerin yalın ve riyasız şekli şudur: Türkiye AB'ye tam üye olamaz. Bunu değişik ağızlardan ama diplomatik bir dille sürekli söylüyorlar. En son söylettikleri, Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik oldu.

3 Ekim günü müzakereler başlamışmış! Hangi müzakere? Biz, 1963'ten beri müzakere halindeyiz. Müzakereden başka elde ettiğimiz bir şey var mı? Sadece verdiklerimiz var. Vereceklerimiz ise sıraya konmuş durumda.

Müzakereymiş! Bu müzakere, bizim ağzı sulanmış kara sevdalıların yuttukları ve bize de yutturmaya çalıştıkları gibi değil. İşin gerçeğini yine AB kurmayları söylesin. Avrupa Parlamentosu Ortak Komisyon Eşbaşkanı Joost Lagendijk 3 Ekim'de başlayan sözde müzakereleri şöyle niteliyor:

"Bu müzakerelerin anlamı ortak bir yol bulma değil, Türkiye'nin kendini AB'ye uydurmasıdır."

İşte size adam gibi adam sözü. Anlayana elbette. Anlamak istemeyene anlatacak hiçbir güç yoktur. Anlamak isteyenlerin bile aldatıldığı bir dünyada anlamak istemeyenler nasıl olur da aldatılmaz?!

2003 yılında yayınlanan Batı Sömürgeciliği ve İslam Dünyası kitabımda şunları söylemişim:

"Benim anladığım da şudur: AB, Türkiye'yi "tam üye" asla yapmayacak, "bazı zorunluluklar" nedeniyle, belki "kısmî statü" verilen bir üye yapacak. Türkiye tamamen uzaklaşmasın ve bu büyük pazar sömürülebilsin diye... Nitekim, AB komisyonu temsilcisi ve Türkiye aleyhine demeçleriyle ünlü Günter Verheugen gerçeği açıkça söylemiştir:

"Türkiye'nin AB'ye tam üye olacağına inanmıyorum. En iyisi tam üyelik dışında bir çözüm bulmaktır." (11 Temmuz 2003 tarihli gazeteler)

Verheugen'in sözlerinin açık ve tam Türkçesi şudur: Türkiye'yi tam üye sıfatıyla asla aramıza alamayız ama böyle büyük bir pazarı elden çıkarmak da akılcı değildir. O halde, Türkiye'yi oyalamak için bir şeyler yapmalıyız. Bu noktada en "iyi çare" ise Türkiye'yi "kısmî bir statü" ile AB'ye monte edip sömürmektir."

Evet, aynen böyle demişim. Şu anda olan, bu dediğim değil mi?

Bir büyük ve onursuz oyun oynanıyor. Dıştan kotarılan bu oyunun içteki aktörleri, Atatürk mirasından rahatsız olan Bizans çocuklarıyla, mürteci ekipler. Siyasal İslamcı siyasetler, sırf bu amaç uğruna AB'ye, midelerini tuta tuta taraf görünmekte, AB kitleleri de yine bu amaç uğruna ve yine midelerini tuta tuta, siyasal İslamcı iktidarlara destek vermektedir.

Gelelim işin esasına:

Bizim AB sevdamız, öyle bir dış politika seçeneği değildir, Avrupa'ya teslimiyettir. Ama AB üyeleri, bu teslimiyeti öyle ucuz yoldan kabullenmiyorlar. Biz, bin yıllık topraklarımızda "yabancı bir üst kimlik"in güdümünde bir alt kimlik olarak yaşamaya çoktan razı oluyoruz ama onlar bunu yine de kabul etmiyorlar.

Benim kozmik barometrem şunu gösteriyor:

AB bizi, Sevr'in amaçladığı bir "minicik Türkiye" yaratılmadan önce asla içine almayacaktır.

Almayacaktır ama, içine düştüğümüz "ölümcül kara sevda"yı gördüklerinden durumumuzdan sonuna kadar yararlanmaktan asla vazgeçmiyorlar. AB kara sevdamızı kullanarak Kıbrıs'ı, Ege meselesini, Patrikhane'yi, Heybeliada Ruhban Mektebi'ni Hıristiyan dünyanın keyfine göre hallettikten ve uyum yasaları adı altında Atatürk ve laikliğin dibini iyice oyduktan ve özellikle, o asırlardır korkulu rüyaları ve öfke hedefleri olan Türk Ordusu'nu 'beklenen kıvam'a getirdikten sonra "Hadi, yallah!" deyip bir kenara itecekler.

Şimdi de Müzakere Çerçeve Belgesi'ne Kıbrıs Rum şefliğinin NATO'ya üye olmasını önleyecek veto hakkımızı işlemez kılacak maddeyi (7. madde) eklediler. Bizimkiler, istedikleri kadar "Kabul etmezük" desinler. Neyi kabul etmezsiniz, beyler? Madde orada. Hukuksal anlam ifade edecek olan o. Çünkü Çerçeve Belgesi'nin 10. maddesi, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarına uyma zorunluluğu da getiriyor. Yoksa imzayı atarken bunu görmemiş miydiniz? Rum şefliğinin NATO'ya üyeliği gündeme gelip de biz veto hakkı kullanmaya kalktığımızda çıkan tartışma, Çerçeve Belgesi'ndeki bu maddelere göre mi çözülecek, İngiliz Büyükelçi'nin AKP parti merkezinde verdiği zabıtlara geçmemiş sözlere göre mi?

Türkiye'yi yönetenler işte böyle politika yapıyorlar. Bunlar bunu neden yapıyor? Bu kadar zekâ müflisi olduklarını asla düşünmüyorum. Hedefleri, Atatürk mirasını çökertmek olan Haçlıların hedefleriyle örtüştüğünden yapıyorlar.

Olup bitenlerin başka bir izahı yok!

Bu ne biçim kara sevdadır ki bize, bir gün olsun, şöyle derin bir nefes alarak durumumuzu yeniden gözden geçirme fırsatı vermiyor. Öldük, bittik bu kara sevda yüzünden. Ne yüzümüzde su, ne yüreğimizde şevk kaldı.

Bu ne biçim politikadır, ne biçim ülke yönetmektir? Koca bir ülke, böyle bir kara sevdaya nasıl mahkûm olur?

Ne yapıyor bu AB? Bizden ne istiyor? Bize nasıl davranıyor?

Sadece isteklerini sıralamıyor bu AB, her vesileyle bize hakaret ediyor, saldırıyor, düşmanımız ne kadar unsur varsa hepsini alkışlayıp alkışlayıp üstümüze salıyor. Bizimle alay ediyor. Bizden âdeta intikam alıyor.

Bizimle ilişkilerini bir tür Sevr'e boyun eğdirme şeklinde sürdürüyor.

AB bize, âdeta örtülü bir Sevr imzalatıyor. Ne var ki bunu Kopenhag Kriterleri adıyla, özellikle Ortak Katılım belgesi ve İlerleme Raporları denen hakaret ve küstahlık belgeleriyle yürütüyor.

İşin beyin noktasında, kararlı ve atak bir "Haçlı Kurmaylar komisyonu" görünümü veren Avrupa Parlamentosu var. Bir alt basamakta, Avrupa Komisyonu denen Hıristiyan kurmaylar takımı yer alıyor. Bu ikisi, kendi aralarında paslaşarak, Türkiye'yi çiğneyip pestile çeviriyorlar.

Önce, "Şunları yapın!" diye emir buyuruyorlar. Yapıyorsunuz. Bu kez, "Bazı alanlarda gemlişmeler görülmesine rağmen yapılacak daha çok şey var" diyorlar. O "şeyleri" de sıtku ihlas ile yerine getiriyorsunuz, bu defa, "Bunların hukuken ve fiilen korunmasının inandırıcı bir biçimde gösterilmesi"ni irade buyuruyorlar. Bu emri de aynen ve hakkıyla yerine getirdiniz diyelim. Bu kez, "norma bağlanan taahhütlerin hayata geçirilmesi"ni ferman ediyorlar.

İşte, bu son nokta zurnanın "zırt" dediği noktadır. Çünkü, "hayata geçirme" tâbiri-Çerçeve Belgesi'nde de tekrarlanmıştır-öylesine kıvrak ve pelte bir tâbirdir ki, zerre kadar art niyeti olan bir adama "Ben şunu hayata geçirdim" diye kabul ettirmeniz mümkün değildir. Takdir hakkı onun. "Hayır, tâm ve kamil anlamda hayata geçmedi!" dediğinde iş bitmiştir.

Çerçeve Belgesi 20 ve 21. maddelere göre, 30 küsur bölümlük müzakere paketinin tartışılıp bitirilmiş dosyaları için bile "Olmamıştır, yeniden ele alınacak" diye tekrar müzakere konusu yapılabilecektir.

Bu nasıl müzakeredir?

Müzakerenin bir tarafı olduğunu söyleyen Türkiye bu belgeye nasıl imza atmıştır?

Şu Avrupa Parlamentosu'nun, AB sevdamız süresince bizimle ilgili aldığı kararlara, verdiği demeçlere, sergilediği taleplere bir bakın! Vicdanınız bunların, en azından örtülü bir Sevr mantığı sergilemediğini söyleyebiliyorsa ben bu yazdıklarımın tümünü silip atacağım.

Şimdi, hiç kızıp öfkelenmeden, sakin ve yavaşça şu AP ve AK denen Hıristiyan kurmaylar topluluğunun bizimle ilgili karar, içtihat, temenni ve taleplerine, ama özellikle şu ana kadar hakkımızda aldığı 40 civarında karara şöyle bir bakalım. Bu kararların tümü aleyhimizdedir ve bize hakaretlerle doludur. Konularına bakın ve kararı siz verin: Bu kararların, 21 tanesi azınlıklar ve bölücülük meselesiyle ilgilidir. 7 tanesi Kıbrıs, 4 tanesi Patrikhane ve Heybeliada Rum Mektebi, 3 tanesi Ege sorunu, 2 tanesi Ermeni meselesi ile ilgilidir.

Ne istiyor AP ve hakkımızda nasıl karar alıyor, bu kararlar vesilesiyle bize nasıl hitap ediyor?

1.Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenikliğini ısrarla istiyor. Bunun altında, İstanbul surları içinde bir Ortodoks Din Devleti kurma sevdası yoksa ne vardır? Bakın, patrik efendiye, sürekli Bizans amblemleri kullanıyor, sürekli "Yeni Roma" deyip duruyor.

İstanbul'u bir Hıristiyan-Bizans kenti yapma emel ve stratejileri, tüm örtüp saklamalara rağmen ortaya çıkmaktadır.

AP, bu yöndeki isteklerini açık kararlara dönüştüremediği zamanlarda, "önerge" adı altında, kurumun kurmaylarından birine dikte ettirip dünyaya duyurmaktadır. "Ayasofya'nın Hıristiyan Dünyaya İadesi" başlığıyla verilen şu "önerge" bunun en canlı örneklerinden biridir:

"İstanbul, işgal altındaki Hıristiyan kentidir. Bizans dönemindeki gibi Konstanipol adıyla anılmalıdır. Ayasofyanın, asıl sahiplerine, yani Avrupalılara iade edilmesi gerekmektedir." (Suat İlhan; "Türkiye'nin AB Yolu Tıkandı", Ankara Ticaret Odası Yayınları, yersiz, tarihsiz, s.34)

Allah korusun, ağır bir deprem felaketinde, bu adamlar, bir bahane bularak "yardım-mardım" adıyla İstanbul'u örtülü bir kuşatma altına alabilirler. Hele o sırada AKP gibi 'Haçlılara mutî' bir 'uyumlu ve güdümlü yönetim' başta ise...

Ben, şu söylediğimin, bir yere mutlaka kaydedilmesini rica etmekten kendimi alamıyorum!

2. Kıbrıs'la ilgili kararlarının tümünde Kıbrıs'ın Hıristiyan Yunan-Rum toplumuna kazandırılmasını âdeta dayatıyor, emrediyor.  Bu kararlardan işte bir örnek:

"Avrupa Parlamentosu, Türk Hükûmeti'ne, Kuzey Kıbrıs'taki işgal güçlerini geri çekme çağrısında bulunur..." ( 15.11. 2000 tarihli AP kararı) 10.02.2000 tarihli bir karar da şöyle:

"Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının yüzde 37'sini yasadışı bir biçimde işgal etmektedir."

3. Ermeni emellerini gerçekleştirmek üzere yoğun baskı ve dayatmalar uygulamaktadır.

Ermeni meselesi ile ilgili olarak 15.11.2000 tarihinde aldığı bir karar bu tutumunun bir göstergesidir:

"AP, Ermeni azınlığın mâruz kaldığı soykırımın kamu oyu önünde kabulü ile, Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur."

4.Türk Ordusu'na açık ve tevilsiz bir karşı duruş sergileyen AP, özellikle Milli Güvenlik Kurulu'nun ortadan kaldırılmasını hedef seçmiş bulunuyor.

Özetleyelim: AB sevdamız, bizi güldürecek bir imkân gibi durmuyor. Tam tersine, eğer Türkiye, bu sevda uğruna atılmadık tek köprü, sırt dönülmedik tek komşu, denemeye açık tutulmadık tek ihtimal bırakmaz ise, Allah korusun, sonuç, hüsranın tescil ve ilanı olabilir...

Bunun ufuk işaretleri ortaya çıkmaya başlamıştır bile: Kara sevdamızın kara yosması AB'nin öfkeli çocukları, Türkiye'nin Sevr şartlarına uydurulması gerektiğini dünyanın önünde açıkça ve defalarca ilan edebilmişlerdir.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org