Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bir Konferansın Düşündürdükleri: Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk - 09.11.2005
16.11.2005
Okunma Sayısı : 7868
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bir Konferansın Düşündürdükleri:

Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk - 09.11.2005


Akıl almaz şeytanî bir siyasetle İstanbul’dan Türklüğe ve Türklere ait ne varsa yok ediliyor.

İstanbul’un ‘Müslüman ve Türk içi’ni boşaltıyorlar. Dört bir yana asılan afişler, İstanbul’u ‘Bir dünya kenti’ olarak ilan ve propaganda ediyor.

“Maksat turistiktir” diyenlere “Siz de bönsünüz!” derim.

Maksat, İstanbul’un ne olduğuna değil, bir Müslüman ve Türk kenti olmadığına vurgu yapmaktır. ‘Dünya kenti’ yaftasının arkasındaki İblisâne niyet ve emel bu.

Biz yutmuyoruz, yutanlar buyursun yutsun!

Bu gaflet ve dalalet talimini yutmayan yurttaşlar var bu ülkede.

Felsefe ve edebiyat yapmadan sözü tam göbeğinden söyleyelim. Söyleyelim ki, tarih ve Tanrı bizi ahmaklar listesine yazmasın! Sözün tamı ve gerçeği şudur:

İstanbul’u, ‘ekümenik patriklik’ adına fetih öncesi bir Bizans kentine dönüştürme faaliyeti hummalı bir biçimde yürüyor. Dinci gafil ve hainler ise, camilerin sayısını ballandıra ballandıra anlatıp müslümanın, onur ve kimlik çöküşünün farkına varmasına, uyanmasına engel oluyorlar.

Cami, ezan ve namaz, Kelimei Şehadet’in haysiyetini vurma aracı olarak kullanılıyor. Vuranlar Haçlılar, araç olanlar siyaset dincisi gafil veya hainler.

Müslüman vicdanlara sorarız:

Haysiyeti ve bağımsızlığı tartışılan bir Kelimei Şehadet’in yer aldığı ezanlarla teselli bulmak, İslam iman ve vicdanının kabul edeceği şey midir?

İstanbul, kısa aralıklarla ve ‘Dinler Arası Diyalog’ ve ‘Barış ve Tolerans Konferansı’ gibi cilalı pankartlar altında patrikhaneye ‘ekümenya’ olarak hazırlanıyor. Uluslararası Haçlı kurmaylarca kotarılan  bir ‘Müslüman-Türk yurdunu Hıristiyanlaştırma’ faaliyetiyle karşı karşıyayız. Bu yolda şimdilik de facto (fiilî) durumlar yaratılarak ilerisi için yol açılıyor.

Alıştırma ve kabullendirme süreci tüm hızıyla ilerliyor. Ardından de jure (hukukî) süreç açılacak.

Bunu böyle yapacaklar, göreceksiniz. Millet bunu göremesin diye, müslümanın gözünü ‘din cilası’ ile boyayan bir dinci iktidar bindirildi tepemize. Onlar, İslam adına bir metre kumaşla kıyametler koparırken, Ehlisalîb, bin yıldır hayaliyle yaşadığı kaleleri bir biri düşürüyor.

Ey Müslüman, camiye hapsolmayı bırak da neyle karşı karşıya olduğuna bak!

Bak da gör, neler oluyor?

7-9 Kasım 2005 tarihlerinde Swiss Hotel’de yapılan ‘2. Barış ve Tolerans Konferansı’ (Şu ada bakar mısınız?) bunun çok tipik ama çok belirgin bir göstergesidir. ABD Başkanı Bush’un bir tebrik telgrafıyla katıldığı ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun da bir konuşma yaparak teyit ve takviye ettiği bu toplantı çok önemli tablolara vücut vermiş ve çok hayatî işaretleri önümüze koymuştur.

Bir defa şunu görelim: Toplantının üç önemli ve anlamlı hâmisi var:

1. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso,

2. Fener Rum Patriği Bartholomeos,

3. Merkezi New York’ta bulunan Appeal of Conscience Başkanı ve Başhahamı Arthur Sichneier.

Yani konferansın hâmi (kotarıcı ve koruyucu) temsilcilerinin ikisi Hıristiyan, biri Musevî.

Dahası ve en önemlisi: Bu toplantının ‘hâmi’lerinden biri olan Patrik Bartholomeos bu konferans münasebetiyle de ‘ekümenik patrik’ diye anılmaktadır. Gelen kutlama telgrafları bu unvana hitap etmekte, kayıtlar bu unvanla tutulmaktadır.

Ve hemen söyleyelim: Bu unvanın kullanılması bu ülkede sadece mevzuat suçu değil, anayasal suçtur. Neylersin ki, ülkenin anayasal din kurumu olan Diyanet’in başı bu toplantıya katılmış ve destek vermiştir.

Ama, diğer din temsilcileri gibi ‘hâmi’ sıfatıyla değil, sadece ‘hizmetli’ sıfatıyla.

Her zaman olduğu gibi...

Bu konferansın esas hedefi, daha birçoklarında olduğu gibi, patrik efendinin ‘ekümenik’ sıfatının tekrar tekrar söylenmesi ve değişik ağızlardan teyit edilmesidir. Amaç budur; gerisi hikâye...

Evet, esas hedef de budur. Yani patrik efendinin ‘ekümenikliği’ni de facto (fiilî) olarak tarihsel kayıtlara geçirmek ve ileride kullanılır hale getirmektir. Toplantının hedefi, toplantıya ABD Başkanı, AB, BM ve Papa’nın bir biçimde müdahil olmasının Türkiye aleyhine döşediği mayınlar işte bunlardır. Konferansın hizmetlisi mevkiinde olan Diyanet İşleri Başkanı da katılımıyla bu de facto duruma imza atmış olmaktadır.

Hâmi rolü falan yoktur ama, hizmetli olarak işini iyi yapmıştır.

Tarihsel misyonunu, tarihin ve Tanrı’nın huzurunda, ‘Türkiye’yi pazarlamak mükellefiyeti’ olarak bizzat kendi ağzıyla kayda geçiren bir Başbakan’a bağlı bir Diyanet’ten de bundan başkası beklenemezdi.

Şu, hem diplomatik hem akademik rezalete bakın:

Üç büyük dinin tarihsel geliş bakımından sonuncusu, mensuplarının yekûnu bakımından ikincisi olan İslam adına katılan bizim Diyanet Başkanı ve konferansın yapıldığı ülke olan Türkiye hâmi (koruyucu) falan değil.

Peki, ne?

Figüran, taşeron, söylenenleri dinleyen, sonra da yapacak olan taraf.

Yani ötekiler hâmi, bizimkiler hizmetli.

Evet, Türkiye’de toplanan ve Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı’nın da katıldığı bir ‘Dinler arası tolerans konferansı’nda üç hâmi var: Hâmilerin ikisi Hıristiyan, biri Musevî.  Müslümanların ve ev sahibi ülkenin ‘temsilcisi’ (!) ise sadece figüran.

Diyanet’in figüran, Hıristiyan ve Musevîlerin hâmi olarak katıldığı konferansın ne gibi tablolar çizdiğini, hangi anlamları içerdiğini ve ne demek istediğini anlamak için konferansın basında yer alış şekline bakmak yeterli. Cumhuriyet Gazetesi’nin 8 Kasım tarihli haberinden takip edelim:

“İstanbul'da dinî liderler buluştu. ‘2. Barış ve Tolerans Konferansı’nda buluşan 3 semavî dinin lideri, dinlerin şiddete âlet edilmemesini istedi. Bartholomeos'un 'ekümenik patrik' ibaresiyle yer aldığı konferansta, Papa 16. Benedictus'un yanı sıra AB, BM ve ABD liderlerinden gönderilen mesajlarda 'diyalog' çağrısında bulunuldu.”

 “Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso , Fener Rum Patriği Bartholomeos ve merkezi New York'ta bulunan Appeal of Conscience Başkanı ve Başhahamı Arthur Schneier 'in himayesinde, düzenlenen Konferans, 3 dinin liderlerini bir araya getirdi. Bartholomoeos'un ‘ekümenik patrik’ ibaresiyle yer aldığı konferansa katılan dini liderler, medeniyetlerin çatışmaması çağrısında bulundular.”

 “Konferansa Papa 16. Benedictus, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso , BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve ABD Başkanı George Bush da mesaj gönderdi.”

“ABD Başkanı Bush da mesajında, eşitliğin tüm insanlar için geçerli olduğunu !!! vurgulayarak ‘Biz tüm insanların bir arada, barış içinde yaşamasını istiyoruz. Toplumlar arasında düşmanlığın bulunmamasını istiyoruz. İnsanlar arasındaki kini ve anlayış eksikliğini işbirliğiyle yok edebiliriz. Bizce, böyle bir diyaloga ev sahipliği yapacak Türkiye'den daha ideal bir ülke olamazdı. Çünkü Türkiye, kültürler arasında köprü kuran bir ülkedir’ dedi.”

Evet, ‘dinler arası barış ve tolerans konferansı’ dedikleri işte bu!

Ben, şu Diyanet İşleri Başkanı’na hayret ve esef ediyorum. Oraya ya hiç gitmemeli ve niçin gitmediğini gerekçelendirirken, tarihe, Tanrı’ya ve milletine muhteşem bir sunum yapmalıydı. Yahut da gidip gerçek anlamda insancıl, barışçı ve hoşgörülü bir konferansın nasıl olması gerektiğini dünyayı dinletecek şekilde dile getirmeliydi. Bu konferanslar yoluyla Müslümanları uyutmak için oynanmakta olan oyunları Ali Bardakoğlu bilmez mi?

Bilmez ise yazık, bilir de gereğini yapmaz ise daha büyük yazık!

Diyelim, bağlı olduğu ‘mükellef Başbakan’ dan çekinerek gitti. O zaman, dünya mazlumlarının, özellikle müslüman mazlumların dertlerine deva olacak birkaç cümle ile dünyanın dikkatini çekemez miydi? Hıristiyan emperyalizm ve sömürgeciliğine ‘yandan çarklı destek’ten başka bir anlam taşımayan idarei kelamcı cümlelerle kimi memnun etmenin peşindeyiz?

Barış ve hoşgörü; görkemli dinsel kıyafetler giymek, Tanrısal mesajı sömürgeci siyasetlerin zulüm değirmenine su taşımak anlamına gelen nutuklarla olmaz, iman, dirayet, akıl, sevgi ve yürekle olur.

İbn Arabî’nin, Hacı Bektaş’ın, Mevlâna Rûmî’nin, Yunus Emre’nin çocuklarına hoşgörü ve barışı Bush, Şaron ve Benedictus’un memurlarının öğretmeye kalktığı bir dünya, uzaktan "lâ havle" çekilerek seyredilecek bir dünya değildir. Doğu'nun ve Batı'nın gerçek hümanist yüreklerinin ayağa kalkmaları vaktidir!

Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu!


 

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org