Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Modern Batı Stratejileri ve İslam: Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk -09.03.2006
28.03.2006
Okunma Sayısı : 8029
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

Modern Batı Stratejileri ve İslam

(Batı Sömürgeciliği ve İslam Dünyası; s. 9-17, 2003)

Dünyanın büyük çoğunluğu, uzun bir süreden beri şöyle düşünüyor:

Din savaşları bitmemiştir!

Diyor ki bu çoğunluk: Din savaşları bitseydi din tek olurdu ve insanlık esenliğe çıkardı. Çıkmadığına göre dinler savaşı devam ediyor. Hem de en kanlı ve en zalim şekilde devam ediyor. Din savaşı, Allah'ın iradesine tamamen zıt olmasına rağmen devam ediyor.

İster soğuk savaş deyin, ister sıcak savaş, savaşın en yıkıcısı, en kahırlısı daima din savaşı halinde sürer. Siz saklasanız da, açıklasanız da bu böyledir...Bu bir hayat ve insan gerçeğidir...

Din savaşı bitmediğine göre Haçlı Savaşları da bitmemiştir. Filan devirde yapılıp bittiğini söylediğimiz Haçlı Seferleri, o devirdekilerdir, devam edenler değil.

Çoğunluğun vicdanı şunu seslendiriyor: Haçlı savaşları tüm hızı ve şiddetiyle devam ediyor. Biten, bu savaşlar değil, bu savaşlarda uygulanan stratejiler, kullanılan silahlardır. Yani dekor ve kişiler değişmiştir ama savaş devam etmektedir.

Her nedense, din savaşlarının bitmediğini Müslüman coğrafyalardaki düşünce adamları söyleyince "gericilik" veya "kışkırtıcılık" oluyor da Amerika'da Huntington, Almanya'da Steinbach söylediğinde "muhteşem" oluyor?! Bunu, Muhammedî düşünürler yazdığında dudak bükülüyor da Huntington yazdığında eseri "best sellers" (en iyi satanlar) listesinde tepeye oturuyor?! Çünkü Batılılar da, Müslüman coğrafyalardaki Batıcı aydınlar da, yabancı patenti taşımayan hiçbir şeye değer vermiyor. Onlar vermeyince, onları izleyen kitleler de vermiyor.

Çoğunluk, neden Irak Operasyonu denen istila hareketini bir din savaşı gibi görüyor? Birçok sebep gösterilebilir, ama sanıyorum, şu çok önemli bir sebeptir: Resmen açıklansın, açıklanmasın, ABD halkı, hatta ABD'nin önemli diplomatlarının  bir kısmı, Başkan Bush'un, Irak Operasyonu ile ilk adımını attığı "temizleme ve dize getirme" faaliyetlerinin ona verilmiş tanrısal bir misyonun icrası olduğuna inanıyor. Lübnan asıllı Fransız yazar Gilbert Achcar’ın "Barbarlıklar Çatışması" adlı eserinde Başkan Bush’un radikal Protestanlar arasında öncü bir role sahip olduğu inancının yaygınlığı anlatılıyor. Gazeteci-yazar Derya Sazak "Savaşın Teolojik Boyutu" adlı yazısında bu konunun ayrıntılarını ele almıştır. (Milliyet, 15 Nisan 2003)

Konuşmalarında sık sık İncil’den cümleler okuyan, karar ve eylemlerini nitelerken de yine İncil’den cümleler seçen Bush’un İskoç asıllı gezgin rahip Oswald Chambers’ın "Dinî Nasihatlar" kitabını elinden düşürmediği, çevresinin verdiği bilgiler arasında. Rahip Oswald, Haçlı ruhunu öven söylemleriyle ünlüdür. Oswald, Çanakkale’ye Türk Müslüman öldürmeye gidecek Anzac askerlerini cesaretlendirmek için verdiği vaazlarla da ünlüdür. Gazeteci-yazar Can Dündar, "Meczup" başlıklı yazısında Başkan Bush üzerindeki Oswald etkisinin ayrıntılarını incelemiştir. (Milliyet, 15 Nisan 2003)

Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, şunu söylemek belki de abartma olmayacaktır:

Günümüz dünyası "Soğuk savaş"tan "Kutsal savaş"a geçmiş bulunuyor.

Böyle bakınca, Irak Operasyonu’nun arka planında nasıl bir ruhun yattığını anlamakta fazla zorluk çekmiyoruz. İslam kültür ve medeniyetinin tartışmasız bir numaralı beşiği Irak’ın seçilmesi son derece anlamlıdır.

Çoğunluğun dediğini esas alırsak günümüz din savaşlarının mağlubu ne yazık ki sürekli bir biçimde Müslümanlar olmaktadır. Çünkü biten Haçlı savaşlarından farklı olarak, günümüzde Müslümanların silahları Haçlılar’a göre çok zayıf, çok geride. Savaş sürüyor ama kaybeden hep Müslümanlar oluyor. Çünkü Müslümanlar silahsız savaşıyorlar.

Bunun açık anlamı şudur: Günümüz savaşlarının temel silahları olan bilim, teknoloji, akılcılık, güçlü ekonomi, güçlü siyaset, yaratıcı devlet adamları Müslümanlarda ya hiç yok, yahut da yeterince yok...

İslam Peygamberi’nin yasaklamasına rağmen, halktan toplanan paralarla görkemli-süslü camiler dikiliyor. Binlerce, on binlerce... İslam dünyasının orasında-burasında on binlerce diplo-malı adam var. Yabancı dil bilen, teknolojinin imkânlarına kullanan. Ama bunların hiçbiri, teknoloji ve bilim üretmiyor; sadece başkaları tarafından üretileni kullanıyor. Bilgisayarı iyi kullanan, ama beynini ve yüreğini efendilerine kiraya veren okur-yazarlara, yaratıcı-üretici benlik anlamında aydın denmez; onlara dense dense süslü molla veya hünerli mürit (iradesini başkasına teslim eden köleleşmiş tip) denir...Yaratıcı benlik; diyalektiği, isyanı, özgürlük sevdası olan benliktir...Adına "İslam Dünyası" dedikleri coğrafyalarda böyle benliklerin boy at-masına izin verilmiyor. Her şeye rağmen çıkanlarına da nefes aldırmıyorlar. "Haçlı Savaşları"ndan şikâyet edenler buna ne derler bilemiyorum. Hem o çoğunluğa hem de din adına dinsizliğin dik alasını yapan aforozcu din yobazlarına sormak lazım....

İslam dünyasında nitelikli insan zaafı var. İslam dünyasında lider zaafı var.

Dahası, Müslüman dünya, nitelikli insandan rahatsız olmakta, onunla âdeta savaş haline girmiş bulunmaktadır. Müslüman dünya nitelikli insanı âdeta cezalandırmakta ve onu bir tür "zararlı" gibi görmektedir. Yağcı, meddah, okşayıcı, avutucu, kandırıcı, soyup soğana çevirici "efendiler"e kölelik etmeden yaşayamayan bir dünya, insanlık kervanının önüne geçmeye neden layık olsun!!! Neden gerilerde nal ve atık toplamaya müstahak hale gelmesin!!!

Müslüman dünyanın, bu öldürücü hastalıktan kurtulmadıkça iflah etmesini beklemek Allah'a ve onun varlığa egemen kıldığı ilkelere (sünnetullaha) isyan ve hakarettir...İçte, nitelikli in-sanla savaş halinde olanların dıştan yönetilen savaşlarda başarılı olmaları varlığın ve aklın kanunlarına aykırıdır.Bunun içindir ki, modern din savaşlarında sürekli kazanan taraf Haçlılar, sürekli kaybeden taraf ise Müslümanlar oluyor. Doğrusu o ki, Müslümanların kazanacağına ilişkin hiçbir belirti de görülmüyor.

Ben, "Haçlı Savaşı" yerine Batı sömürgeciliği veya Batı’nın "ötekiler"e egemen olma savaşı demeyi yeğlerim. Ama biz, çoğunluğun yeğlediği tâbiri yeğleyelim ve öyle devam edelim:

Günümüz Haçlı savaşlarının temel hedefi nedir? Bunu iyi belirlemeliyiz. Bana göre, temel hedef, üç başlık altında verilebilir:

1. Sürekli yükselen ve gelecek zamanların dini olmaya aday görünen İslam'ı çağın gözünde çirkin ve kanlı göstererek reddettirmek ve sahne dışına itmek,

2. Çirkin, kanlı, bozguncu, terörcü gösterilen Müslümanların çeşitli bahaneler ileri sürerek topraklarındaki  muhteşem ve muazzam enerji kaynaklarının üstüne oturup yönetim ve tasarruflarını ele almak,

3. Etkisini yitirip uyuma, belki de tükenme dönemine girmiş bulunan Hıristiyanlığı, yeni bir atılım ruhuna ulaştırıp yeni dünyada yeniden etkin hale getirmek.

Hıristiyan dünya, sadece bir medeniyet olarak değil, bir din olarak da “kargaşa olmadan ta-nımak ve etkin olmak mümkün olmaz” ilkesine önem vermektedir. Hıristiyanlığın kavga ve kargaşa ortamı olmaksızın kendi saflarına dindaş kazandırmasının söz  konusu edilemeyeceği ilk Hıristiyanlardan beri dile getirilmektedir. Sadece Katolik Hıristiyanlar değil, Protestan-Reformcu Hıristiyanlar da aynı kanıdadır.

Protestanlığın babası Luther (ölm.1546) şu ilkesel tespiti yapmakla da ünlüdür: "İncil; kargaşa, skandal ve isyan olmadan tanıtılamaz...Tanrı’nın dünyası; kılıcın, savaşın, tahribin, perişanlığın, zehirin dünyasıdır.” (James D. Davidson, The Great Reckoning- Simon and Schuster Co./1993, s. 241) Bu tespiti dikkatle incelediğimizde, Batı’nın ve onun son devir politikalarına teorisyenlik yapan Huntington ve Steinbach’ın İslam denince daha çok radikal-militan grup ve devletleri ilgi konusu yapıp muhatap almalarının psikolojik arka planı daha anlaşılabilir olmaktadır. Kavga ve karmaşayı başarı yolu seçenlerin, kavga ve karmaşayı başarı bilenleri görmezlikten gelmeleri beklenemez.

Bunun içindir ki, Batı politikaları, İslam’ı bir sevgi ve rahmet dini olarak hayata geçirmek isteyenlerle İslam adına asla diyaloga girmez; hatta onlardan tiksinir. Batı ülkelerindeki saf ve temiz halkların bunun aksi bir tutum içinde olmaları, sevgi ve hoşgörüyü öne çıkaranlarla yakınlaşmaları bu gerçeği değiştirmez. Unutmamak gerekir ki, en azından kısa vadede, kaderi halklar değil, siyasetçiler belirliyor. Amerikan (ve dünya) halklarının, hatta Amerikalı (ve dünyalı) aydınların harbe karşı olmaları, Irak’ın işgal ve tahribine karar veren politika kurmaylarını durdurmaya yetmemiştir.  

Bu medeniyet-din eksenli kazanç ve egemenlik kavgasına bir de açık ekonomik çıkarlar eklenince iş biraz daha önem kazanmaktadır. Sıcak bir gündem olan Irak meselesi (yine çoğunluğa göre, Ortadoğu'nun istilası meselesi) bunun en tipik örneklerinden biridir...

Ortadoğu, işte bu çok yönlü çıkar tablosu açısından bir numaralı bölgedir. Hem Hıristiyan imanının beklentileri, hem de ekonomi ve enerji kaynakları Ortadoğu’yu Batı’nın rüyalarını sürekli süsleyici kılmaktadır. Enerji kaynakları; Irak ve Suudi Arabistan'da petrol, Türkiye'de su, bor, toryum, altın vs. olabilmektedir. Unutmayalım ki, en büyük ve en leziz kaynaklarını Türkiye'nin kontrol ettiği su, artık petrolden daha önemli hale gelmiş bulunmaktadır. Bor ma-deni ise tartışmasız bir şekilde petrolden üstündür...Ve bu madenin ana yatağı Türkiye'dir...

Dünya kamu vicdanı şunu düşünmekte ısrarlı: Süper güç (Amerika ve yandaşları), Saddam’ı ve Irak'ı bahane yapıyor. Daha önce silahlandırdığınız bir ülkeyi,  "silahsızlandırmak istiyorum" diyerek yerle bir etmenin adı bahane değilse nedir? Yarattığı yerel bir despotizmin yerine dünya despotizmi getirmenin adı nedir?

Bu mantıktan gidersek, şuraya gelmemiz kaçınılmaz olur: Esas hedef Saddam değil, tüm Ortadoğu'dur; özellikle Türkiye ve İran. Ve özellikle, Kuzey Irak- Türkiye toprakları üzerinde kurdurulmak istenen piyon Kürt devletinin toprakları içinde yer alan muazzam petrol kaynakları...

Esas hedefi bu olan ABD’nin, PKK-KADEK ile mücadele edeceğine, Irak'ta bütünlük ve esenlik dilediğine inananların akıllarına şaşarım. Bu hedef, 62 bin ABD askerini Türkiye’ye doldurup işi o yolla bitirmeye uyarlanmıştı. A Planı işte bu idi. TBMM bu planı bozdu. Bozdu ama, Damat Ferit zihniyeti, bunun tarih önünde hakkını veremedi, ABD’ye yeniden teslim olup ikinci "İtaat Tezkeresi"ni çıkardı.

Modern Batı stratejilerinin, işi bugünlere, Ortadoğu'yu tümden işgal edip İslam mirasının beşik topraklarını Moğol tufanından daha beter bir tahribe maruz bırakma noktasına getiren çalışmalarının esası nedir? Haçlı savaşları devam ediyor diye düşünenlerin sordukları sorular-dan biri budur.

Bu konuda çok şey söylenebilir. Ama şunun altını çizmek kaçınılmaz gibi duruyor: Bu strateji öyle Saddam’la ortaya çıkmış bir strateji değildir. Tam aksine, Saddam ve benzerleri, çok öncelerden belirlenmiş bu stratejinin uygulamaya geçirilmesi için hazırlanıp sahneye sürülmüş piyonlardı. İşleri bitince kenara itildiler.

(Batı Sömürgeciliği ve İslam Dünyası; s. 9-17, 2003)

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org