Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Hilafet ve Halife: Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk
28.03.2006
Okunma Sayısı : 15951
Oy Sayısı : 17
Değerlendirme : 4,59
Popülarite : 5,65
Verdiğiniz Puan :
 

 

Hilafet ve Halife

"Halife (Arapça’daki noktalı Hı ile) kelimesinin kökü olan half; sonraki, sonradan gelen, öncekini izleyen demek. Halef ve halife de, sonradan gelen, kendinden önce gelmiş olana vekâlet eden demektir.

Kur’an’da halife kelimesi iki yerde (2/30; Sad,26), çoğulu olan halaif sözcüğü
dört yerde ( 6/165; 10/14,73; 35/39), hem halife, hem de halıf kelimesinin çoğulu olan hulefa kelimesi de üç yerde ( 7/69,74; 27/62) geçmektedir. Bunların hiçbirinde siyasal bir anlam yoktur. Tasavvufun dile getirdiği şekliyle (insan Allah’ın halifesidir anlamında) bir kullanım da yoktur. Kelime daima, önceden gelip gitmişlerin, birey ve toplum olarak yerine geçiş ifade edilmektedir. Kur’an’ın halife sözcüğünü kullandığı ayetlerde vermek istediği mesaj şudur: Sizden öncekiler de birçok imkân ve kudrete sahip kılındı ama görevlerini savsakladıkları için hesap ve azaba müstahak hale geldiler. Şimdi siz onların yerine geçirildiniz. Görevlerinizi savsaklarsanız Allah sizin de hesabınızı görür ve yerinize başka birilerini geçirir. Yani siz, birilerinin halefi oldunuz, birileri de sizin halefiniz olur.

BİD’ATLAR, SAPTIRMALAR

* İnsanı Allah’ın –hâşâ- halifesi kabul etmek:

Kur’an’ın hiçbir ayeti insanın Allah’ın halifesi olduğunu söylemez; böyle bir şeye işarette bile  bulunmaz. Bu konuda sürekli delil gösterilen 2. sure 30-33.ayetlerin söylediği, insanın Allah tarafından yeryüzüne "halife" (daha önceki insan benzeri bir neslin halefi) olarak gönderileceği ve bunun gerekçesinin de insanın sahip kılındığı bilgi-bilme potansiyeli olduğudur.

Bu ayetlerin neresinde "insanın Allah’ın halifesi" olduğu veya olacağı söyleniyor? Böyle bir şey söz konusu değildir. Ayetleri bu anlama çekmek, tasavvufun bir zorlamasıdır.

Şunu açıkça ifade etmeliyiz ki "Allah’ın halifesi" tâbiri, Kur’an’ın sergilediği tevhide zıttır, küfürdür. Allah’ın halefi olmaz ve böyle bir iddia Kur’an’dan asla onay alamaz!

Bu ayetlerden çıkarılabilecek ve Kur’an’dan onay alabilecek sonuçlar şunlar olabilir:
    
1.Âdem’in soyu olan insan, yeryüzünde daha önce faaliyet göstermiş bir başka insan neslinin halefidir, yani onun yerine getirilmiştir. Ayetlerden anlıyoruz ki, melekler, daha önceki nesli, yani Âdem’in soyunun selefi olan insanı tanımakta, onun kan dökücü, bozguncu bir karaktere sahip olduğunu bilmektedirler. Bu açık bir bilgidir, tahmin değil. Çünkü ayetler gösteriyor ki, melekler Allah’ın öğrettiği, gösterdiği dışında hiçbir gaybî bilgiye sahip değillerdir. O halde, adem neslinin huyunu-suyunu, tahminle söylemeleri söz konusu olamaz. Şu halde, Âdem soyundan önce yeryüzünde faaliyet göstermiş bir "önceki insan nesli" veya "insana benzer bir nesil" vardır.

* Hilafeti siyasal anlamda, halifeyi devlet başkanı anlamında değerlendirmek:

Hilafet ve halife sözcüklerine Kur’an vahyinden sonraki zamanlarda yüklenmiş siyasal anlamlara destek sağlamak için Kur’an’daki halife tâbirini kanıt göstermek tam bir saptırmadır. Kur’an’ın insan için kullandığı halife kelimesi ontolojik bir anlam taşımakta, siyasal bir yönü bulunmamaktadır. Siyasal anlamda halife söylemi isabetli veya isabetsiz bulunabilir, yine siyasal anlamda savunulabilir; bu ayrı bir meseledir. Değişmeyecek gerçek şudur:

Kur’an’da geçen hilafet kavramını siyasal anlamlara çekmek, Kur’an’daki yönetimle ilgili ilkeleri saf dışı etmiştir. Çünkü siyasal anlam yüklenen halifelik kavramı, Kur’an’ın fesat ve haksızlık sistemi (bk. Neml Suresi, 34) olarak gördüğü kırallık düzenine destek olmaktadır. Böyle olunca da Kur'an'ın, yönetim erkinin arkasına koyduğu "bey’at ve şûra" yani cumhuriyet ve demokrasi ilkeleri anlamsız kalmakta, despotizm yasallaşmaktadır. Oysaki bizzat Hz. Muhammed'in ifadesiyle, "Kisra öldüğünde artık ondan sonra kisra olmayacak, kayser öldüğünde de artık ondan sonra kayser olmayacaktır." (Beyhakî; Delailü’n-Nübüvve, 4/393)

Hadisteki kisra, Doğu kırallarına, kayser ise Batı kırallarına verilen addır. Demek ki bu iki krallık türü de tarihe karışacak ve Kur’an vahyinin gelişiyle birlikte kitlelerin yönetim biçimi bey’at ve şûra olacaktır. Yani yönetenler kitle tarafından seçilecek ve yine kitle tarafından görevden uzaklaştırılacak. Oligarşi, hanedan saltanatı, despotizm, monarşi bitecek. Peygamberlik bittiğine göre, hiçbir kişi ve zümre, kitleleri "Allah adına" yönetemeyecek, böyle bir iddia ile ortaya çıkamayacak.

Allah adına yönetmek yalnız ve yalnız peygamberlerin yetkisidir. Allah bu yetkiyi onlar dışında kimseye layık görmemiştir. Peygamberler dışındaki insanlar ancak kitle adına ve ondan aldıkları yetkiyle yönetebilirler.

Ne yazık ki, Kur’an vahyinin bu en hayatî ilkesi, hilafet kavramının yozlaştırılmasının ardından, Kur’an’ın düşman ilan ettiği yönetim biçimlerinin savunulmasında kanıt olarak kullanılmış ve Müslüman kitleler, yüzyıllarca aldatılmıştır.

* Hz. Muhammed’den sonraki devlet reislerini "Peygamber’in Halifesi" olarak anmak:

Son Peygamber’in halifesi olabileceğini düşünmek ve savunmak, Kur’an’ın nübüvvet anlayışı açısından bakıldığında açık bir sapmadır.

Allah, peygamberliği sona erdirmiştir. Allah, eğer peygamber göndermeye devam edecek olsa, elbette ki görevlendirecek birini bulurdu. Peygamberliği bitirdiğine ve bu kurum onun tanrılık tasarrufları içinde bir kurum olduğuna göre, Hz. Muhammed’den sonra ne vekâleten ne de asaleten bir peygamber olmayacak, hiçbir insan, peygamberlik yetkileriyle donanmış kabul edilmeyecek...

Bitmiş bir kurum söz konusudur. Böyle bir kurumda asaletten söz edilemeyeceği gibi, vekâletten de söz edilemez. O halde, son temsilcisi bu âlemden ayrılmış bir kurumda halefler olamaz.

Kısacası, Hz. Muhammed’in halifesi olamaz, olmaz. Devlet başkanlığı görevini kutsal bir desteğe ulaştırmak için onu  "Peygamber’in yerine geçen kişiler kurumu"na dönüştürmek  dinin ruhuna tamamen terstir.

Tarih boyunca, Doğu’da, Batı’da birçok toplum, krallarını ve din büyüklerini bir tür ilah gibi gördü ve saltanatı elinde tutanlar bu görüşü daha canlı ve kalıcı kılabilmek için sürekli bir biçimde dini kullandılar. Hz. Muhammed, çok düşündürücü ifadelerle bu iki gerçeğe dikkat çekmiştir. Onun beyanına göre, din adamlarını ilahlaştırmak, onların hoş görmediklerini haram, hoş gördüklerini helal kabul etmekle gerçekleşiyor.

Halife anlayışına destek sağlamada kullanılan hadis, teorik açıdan senedi ne olursa olsun, İslam dışıdır. Kur’an’ın peygamberi böyle bir sözü söylemiş olamaz. İlk dört halife de, ötekiler de sadece "devlet reisi"dir. İyisi vardır, kötüsü vardır. İyilikleri ve kötülükleri kendi içlerinde ve ait oldukları kurallar içinde değerlendirilir.

Vahyin ilkeleri açısından bilinmesi gereken şudur: Peygamber’in halefi olmaz, hiç kimseye Peygamber’in halifesi denemez.

Halife ve hilafet kavramlarıyla ilgili saptırma, özellikle ırkçı Arap hegemonyasının güçlendirilmesi için kullanıldı. Yine Hz. Peygamber’e yalanlar isnat edilerek...

* Halifenin, tüm Müslümanların birliğini temsil ettiğine inanmak:

Böyle bir inancın da siyasetin ötesinde bir değeri yoktur. Siyasal anlamda savunan savunur; tutarlı olur veya olmaz. Ama bunu din buyruğu gibi ortaya sürmek tam bir saptırmadır.

Her şeyden önce şunu bilmeliyiz: İslam’da müminlerin birliğini kişi olarak Hz. Peygamber, kaynak olarak da Kur’an temsil eder. İslam, ruhban sınıfına karşı olduğu için Müslümanların birliği bir din sınıfı tarafından savunulamaz. Bu sınıf olamayacağına göre, bu sınıfın lideri diye biri de söz konusu olamaz.

İkincisi, İslam evrensel bir dindir. Ne devlet şekli önerir ne de tek devlet veya tek bayrak fikri taşır. Bu tür iddiaların tümü, kitlenin duygularını sömüren siyasal söylemlerdir. O halde, İslam, yüzlerce devlet şekli, yüzlerce devlet başkanı tarafından kabul edilebilecek ve edilmesi gereken  bir ortak yaratılış değeridir. Bunun özel bir devleti ve özel bir başkanı olamaz. Her devlet, Kur’an’ın evrensel ilkelerini korumakla yükümlü olmakla birlikte yalnız kendisini ve kendisine yetki veren  kitleyi temsil eder.  Bunun aksini yapmak, birilerini veya bir kişiyi kutsal ve dokunulmaz kılarak rableştirir. Buna bir de "Peygamber’in halifesi" unvanı eklenince dört başlı bir çarpıklık vücut bulur. Bu çarpıklığın Müslümanlara nelere mal olduğunu anlamak isteyenler tarihi bir kez daha dikkatlice okumalıdır.

Tam bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk’ün, hilafetle ilgili şu sözlerini hatırlatmak yararlı olacaktır:

"Türk tarihinin en mutlu devresi hükümdarlarımızın halife olmadıkları zamandır. Bir Türk padişahı, hilafeti her nasılsa kendisine mal etmek için nüfuzunu, itibarını, servetini kullandı. Bu sırf bir tesadüf eseriydi. Peygamberimiz, ashabına  dünya milletlerine İslamiyet'i kabul ettirmelerini emretti, bu milletlerin hükûmetleri başına geçmelerini emretmedi. Peygamberimizin zihninden böyle bir fikir asla geçmemiştir. Hilafet demek, idare, hükûmet demektir. Hakikaten vazifesini yapmak, bütün Müslüman milletleri idare etmek isteyen bir halife buna nasıl muvaffak olur?!"

"Bütün İslam milletleri üzerinde ulvî ve ruhanî vazifesini yapan yegâne halife fikri   hakikatten değil, geleneksel din kitaplarından çıkmış bir fikirdir..." (bk. Sadi Borak;  Atatürk ve Din, 91-92)

(İslam Nasıl Yozlaştırıldı; s.264-276 - 14. Baskı)

 

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org