Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

NTV: Can Dündar'ın sunduğu NEDEN programı 19.09.2006
27.10.2006
Okunma Sayısı : 9247
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 



Şerif Mardin Hoca dedi ki, siyasetül irşat tarikatlarda önderlik siyasetidir. Bu doğru değil. Önderlik siyaseti değil aydınlatma siyasetidir onun karşılığı. Tasavvufta, tam aksine yönetimde öne geçmek, devlet yönetiminde yer almak asla makbul sayılmaz. Bunu yapanlar tasavvufa ihanet etmiş olur.

Klasik tasavvufun, ‘tasavvufa karşı’ lığı ile bilinen İbnî Teymiye gibi birisi tarafından bile tebcil edilen ve yolun önderi diye vasıflandırılan Cüneyd Bağdadî, Bağdat kadılığını kabul etti diye en yakın arkadaşı Amr b. Osman el-Mekkî’yle, münasebetini kesmiş, “Bakın bu adam, dünyaya tapma tutkusunu 40 yıl içinde taşıdı, sonra ortaya çıkardı” demiştir.

O zaman nedir mesele? Bir defa Şerif Mardin Hoca, tasavvufla tarikatı birbirine kattı; bu çok vahim bir hatadır. Böyle giderseniz hiçbir yere varmanız mümkün değil. Peş peşe yanlışlar yaparsınız. Bir defa, benim, dediğiniz gibi uzmanlık alanım. Tamam ama fazla derin uzman olmaya falan da gerek yok.

Tarikatlar 5. yy. ortalarına doğru bu şekilde ortaya çıktı. Halbuki İslam’ın tasavvuf denilen mistik felsefesi, anlatmak için, mistik felsefe diyorum onla da farklı tarafları var - İslam’ın sahabe neslinden itibaren vardır. Tarikatlar, İslam’ın bu mistik felsefesinde yani tasavvufta bir yozlaşmanın ürünüdürler. Bir defa bunu koyacaksınız. Burada bir tereddüt ettiniz mi, ha yozlaşmanın ürünü de tarikatlarda tasavvufa uygun, elle tutulur ciddiye alınır, insanlık için değer ifade eden şey yok mu? Var; ama yozlaşmanın ürünüdür.

(Can Dündar: Neden yozlaşmanın ürünüdür?)

Tarikatlar; devlet, vakıflar ve çıkar odaklarıyla beraberliğe çekilen bir tasavvuf hayatını anlatır. İşte yozlaşma orada başlıyor. Ve mesela, tarikatlarda tasavvufun tam aksine, bilimde derinlik bir değer olmaktan çıkmıştır. Yani İslam’ın Kur’an ve Sünnet kaynaklı verileriyle taban tabana zıt bir yığın kabulü içinde taşıyor. Düşünün, ciddi tarikat kitaplarında Âdem’in cennette dolaşırken başına koyduğu taç hangi tarikatın tacıdır diye ciddi kavgalar yapılmıştır. Bunları İslam’ın kabul etmesi mümkün mü?

Başka bir şey daha var, çok önemli. Müslümanların tökezlemesine esas yol açan budur. Tarikatlar, şunu kabul edelim – dediniz, ben de bir şeyh torunuyum- eğer biz İslam’ı ilahî kaynağı Kur’an’dan öğrenmek gibi bir niyet taşırsak o zaman şunu diyeceğiz: Tarikatların kendi şeflerine ve şeyhlerine –bazıs şeyhtir, bazısı şeftir- verdikleri sıfatları Kur’an mahbedi olduğu peygambere, Hz. Muhammed’e vermez. Dolayısıyla burada daha baştan çok ciddi bir omurga kayması var. İşin hayatî noktası budur.

(Can Dündar: “Bu tarikat mensupları partinize geliyor mu?”)

Ben tarikat mensuplarıyla da herkesle, Türkiye haritasındaki herkesle beraberim. Yani filan tarikata gidip orada kendine bir çıkış veya ferahlık veya mutluluk veya bir şey arayan adamın suçu ne? Ona öğreteceksiniz. Ben, niçin siyasete girmeden önce 20 yıl, 60 küsür kitapla –yabancı dillere çevrilenleri bir kenara koyalım- Türkçeleriye bu millete bunları anlattım. Yani şimdi vatandaş bütün bu söylediğimiz tarihî sakatlıklardan, filan mahalledeki vatandaş sorumlu değil. Onun oraya gelmesine kadar seyirci kalanlar ve Türkiye düzleminde konuşursak bir numaralı günahkârlar siyasetçilerdir. Ben de siyasetçiyim ancak benim 20 yıllık bir geçmişim var; oraya atıf yaptığı zaman rahatlıyorum. Siyasetçiler, ondan sonra da sahte laikçilerdir. Çünkü onlar, dinin gerçeğinden rahatsız oldukları için işin esasını bilemeyecek insanları dinin sahtesine ve hurafesine teslim ettiler. Yani bunları görmemiz lazım.

Türkiye sürekli din yobazından şikâyet ediyor. Bu tarikatçı olur, fıkıhçı olur. Peki, laiklik yobazının yaptığı? Bakın şimdi Türkiye’nin bugünkü haline? Türkiye’nin en omurgasız tipleri bu laik yobazların içindedir. Bunları görmek lazım. Neden? Bir zamanlar, ben bunları fikir mücadelemde yaşadım, Türkiye’yi karış karış 20 yıldır gece gündüz dolaşan bir adamım. Bunlar bir zamanlar, Allah dediği için yamyam gözüyle baktıkları adamlarla bugün menfaatleri olduğu için sarmaş dolaştırlar. Bakın böyle bir düşük haysiyet paydası ile siz bu ülkede hiçbir şeyi yerine oturtup tutamazsınız ve halkı da suçlayamazsınız.

Şimdi evvela Türkiye’de balığını başı siyasetçileri ve aydınları hesaba çekmek lazım. Türkiye’deki aydın aydınlığın yapsa o demin dediğim halkta bu kokuşmalar, bozulmalar olmaz. Siyasetçi; siyasetçi hiç zaten yapmıyor. Şimdi buraları irdelemek lazım eğer bunu konuşuyorsak ama teknik gidiyorsak tarikatlar, dediğim gibi tasavvuf tarihinde bir yozlaşmadır. Bunu hiçbir tasavvuf tarihçisi inkâr etmez. Bu demek değildir ki hepsini kaldır at. Ama bakın çok önemli bir şey söylüyorum Tevhid Akidesi açısından:  Tarikatların, tarikat şeflerine ve şeyhlerine verdiği nitelikleri Kur’an, Hz. Peygambere vermez. O nitelikleri tarikat şeyhlerine verdiler; bu defa Peygamber’e hangi niteliği verecekler? Onu da ilahlaştırdılar. İşte Ehlikitap’ın Kur’an tarfından itiraf edilen sürçme ve yozlaşmanın esası budur.

***

Ne manada Türk basını ise bu milleti mahvediyor. Böyle bir şey olmaz. AKP döneminde Türkiye şiddetli ve süratli bir biçimde Hıristiyanlaşıyor. Hıristiyanlığa teslim olmakla kalmıyor, Hıristiyanlaştırılıyor. Teferruatına gitmeyeceğim; Kur’an’ın  İncilleştirilmesi, namazın karmalaştırılması, caminin kiliseleştirilmesi hep bu dönemin ürünleridir.

Bu başörtüsü meselesi. Başörtüsü mağdurları... Başörtüsü mağdurlarının Türkiye üzerinde, dünya genelinde ıstırap arenalarına, kulvarlarına sürülmeleri de yine AKP dönemindedir. Bunları söylemeden buralardan çıkıp gitmeyelim. Şimdi tasavvuf, dünya üniversitelerinde 30 yıl okuttuğum tasavvuf, Muhammedî vicdan ve şuura saltanat uğruna ambargo koyan Emevî dinciliğine sahabe neslinin bir reaksiyonu olarak çıktı. Burada tarikatları yerden yere çalmak gibi bir niyetim yok ama bir gerçeği tespit edelim. Birbirimizi hırpalamayalım. Bu yakışmaz. Şimdi ben kalkıp da mesela Mevlâna’ya sataşır mıyım? Yahut Abdülkadir Geylanî’ye sataşır mıyım? Hiç alakası yok. Başka bir şey söylüyorum. Bir dönemden bahsediyorum ben.

Emevi dinciliğine reaksiyon olarak gelen tasavvuf, yani zühd hareketi, esas ismi budur bunun, sonra tarikatlar döneminde tekrar işi saltanat aracı yapmaya âlet edilmiştir. E, hepsi mi bunu yaptı, niyetleri kötü müydü, onu demiyorum ama bunu görmemiz lazım: Yani tarikatlardan bir sıkıntımız varsa cemaatler – çok iyi söyledi bir konuşmacımız; holdinglerle tarikatları birbirine katmayın- öyle tarkiatlar var ki, bugün hâlâ tasavvufun saf, temiz vicdanını temsil ediyorlar. Kimsenin bu ülkede Mevlevilerden şikâyeti var mı, Halvetilerden şikâyeti var mı? Hatta Kadirîlerden şikâyeti var mı? Niye? Onlar tasavvuf ekseninde meseleyi derunî bir temizlenme ve arınma olarak görüyorlar. Hepimiz saygı duyuyoruz.

Şimdi: Şikâyet nerede? Burada “teolojik çürüme” var. İslam dünyasının esas meselesi teolojiktir. Bu konuda bir yazım da var; Mesele Teolojik diye. İki yolu var İslam dünyasının; ya bu dini ilahî kaynağındaki gibi yaşar, işte o, düzelmedir, o zaman yükselişe geçer yahut da bu dini bırakır. Bu dini bu şekilde yaşayarak İslam dünyası hiçbir yere gidemez. İşte, bakın geldiği yer; bugün Papa, Peygamberini hâşâ ve kellâ, Neron’a bile tarihte reva görülmeyen hakaretlerle İslam’ın Peygamberine hakaretler ediyor. Şimdi bu adam gelecek bir de Türkiye’de, orayı, burayı taciz edecek. Bu, hayasızlığın ta kendisi değil mi? Nerede bu tarikatlar? Elin günün sakalsızlığını, bıyıksızlığını mesele yapıp dinine, imanına musallat olanlar bugün neredeler? Hz. Peygamber, tarihin en azılı katili, canisi diye tanıtılıyor dünyanın önünde. Gıkları çıkıyor mu? Niçin? AKP rahatsız olur. Çünkü AKP Hıristiyanlarla işbirliği içinde Türkiye’nin anasını ağlatıyor. Bunları söylesenize kardeşim. Burada tarikat, ne anlatıyorsunuz? Bir de üstelik çoğu taarikat diyor. Bir defa taarikat değil, tarikat. Bir defa bunları öğrenmelisiniz. Bir şey daha var. Şimdi bir konuşmacı hanımefendi Auguste Comte dedi. Tabi Comte o gafı yapmıştır. Ancak Auguste Comte bilim adamı değildir; filozoftur. Felsefe bilim değil, tabi bilime ufuk açar ama felsefe bilim değildir, filozof da bilgin değil, onu da ayıralım.

Şimdi bir şey daha söyleyeceğim: Bugün diyorsunuz ki, onu da görelim, Efendim Emre Hoca (Emre Kongar) bazı noktalardan haklı olarak dedi ki, “Bu tarikatlar, cemaatler kendi yaşam tarzlarını dayatıyorlar, dayatınca tehdit oluyor ve bundan demokrasi de insan da rahatsız oluyor, yani toplum. Yani reaksiyonunun arka planında bu var.” Şimdi bir şey soracağım ben size, sizi tenzih ediyorum. Siz bu ülkenin hakikaten aydınlarından birisiniz. Ben bunu her zaman söylüyorum. Şimdi bunlar, “Dayatıyorlar hayatlarını bize. Bunlar ilkeldir, bunlar yontma taş devri mahlûkatıdır” diyen adamlar, hangi vicdan, idrak ve insafla ve hangi şahsiyet ve onurla bugün, “Bu, dayatıyorlar, bunlar çağdışıdır, Türkiye’den bile bunlar dışarıya atılmalıdır” dedikleri adamların bugün ayaklarının altını yalıyorlar, paspas oldular, menfaat için. Siz, Türk aydınının, Türk basınının, Türk iş çevrelerinin bu çürümesini, bu düşüşünü burda gündeme getirin.

Bakın tarikat, tarikat diye diye cambaza baktırdılar bu ülkede milleti. Şimdi tarikatlardan şikâyet adı altında öyle bir düşüş kitlesi vücut buldu ki, menfaati için, ne Allahı var, ne vicdanı var; hepsini satmaya hazır. Ve dün anasına avradına küfrettiği adamların, bugün ayaklarının altında paspas oluyor. Bunu, seyrediyoruz. Bunları da gündeme getirin. Bu ekranlardan, halka böyle faydalı olunur. Yoksa İsmail Ağa Cemaati,  her cemaatte kavga olur, kıyamet olur, bırakalım emniyet çözsün...

Burada bizim en önemli problemimiz; şahsiyetsizlik, ilkesizlik ve imansızlıktır. İmanınız o olur, bu olur. Yani, septikler; hiçbir şeye inanmıyoruz dediler. Felsefe onlara diyor ki, hiçbir şeye inanmıyoruz demek de bir inançtır. Şimdi bunu bir tarafa bırakalım ama şahsiyetsizlik bir iman değildir, ikiyüzlülük iman değildir, alçaklık iman değildir, saygıya layık değildir. Dün sövdüğüne, bugün paspas olmak şahsiyet değildir. Şimdi Türkiye’yi biraz da bu açıdan irdeleyin. Yani cemaat falan filan; esasında Türkiye’de aydın, bilmem ne basın mensubu, bilmem ne çağdaş falan filan geçinen ve çağdaşlık adına ve Türkiye’nin yüceltilmesi adına bu kadar ahkâm kesen insanların, son yıllarda gördük ki, şahsiyet paydaları hiçbir tarikatın hiçbir çürümüşlüğünde görülmeyecek kadar düşüktür.

Şimdi, Türkiye’nin bunu irdeleyerek artık 30 sene 40 sene önceki tarikat, bilmem neredeki sapmalar filan; onlar aşıldı. Bugün en büyük çürüme, en büyük şahsiyetsizlik siyasette ve aydınlardadır. Aydınların “aydın”larını tenzih ederim.

***
19. yy Osmanlı tasavvuf hayatının en büyük önderi sayılan Kuşadalı İbrahim Halvetî, ölümü 1845 yani Atatürk’ten 100 küsür yıl önce yaşamış bu zat, başta kendi tekkesi olmak üzere tekkeleri kapatıyor.

Padişahların, elini-ayağını öptüğü bu büyük sufi diyor ki: “Bu tekkelerden artık hayır çıkmaz. Buraları meyhaneye ve kerhaneye döndürdüler. Bunlar zaten İslam’ın emri değildir. Hepsini kapatın, yeryüzüne yayılın, hizmet edin.”

İşin gerçeği bu. Yani, tekkeleri Atatürk’ten 100 yıl önce yaşamış bir tasavvuf önderi kapattı. Atatürk ondan sonra sadece resmî tescil yaptı. Sözün kısası, yasak mı değil mi oraya gitmeyin. O zamanda, yasakcılık, laiklik böyle bir şeyler yok. Onun için herkes her türlü yamuğunu ve melânetini laiklik ve yasak kelimelerinin arkasına saklamasın.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org