Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Ankara Women's Club (AWC): Dünya Barışı ve İslam -16.10.2006
27.10.2006
Okunma Sayısı : 9214
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 4,2
Popülarite : 2,94
Verdiğiniz Puan :
 

 



İslam’ı bilen bir insan için İslam’dan veya İslam bağlamında herhangi bir konudan söz etmek dünyanın en zor işidir. Çünkü bugün ortada iki tane İslam var. Aslında yüzyıllardan beri ortada iki tane İslam var. 13. yüzyıldan beri İslam bilginlerince kullanılan ifadeyi kullanırsak bu iki İslam’dan biri ‘İndirilen İslam’, ikincisi ise ‘uydurulan İslam’dır.

İndirilen İslam veya ‘Özgün İslam’, Kur’an’ın getirdiği ve Hz. Muhammed’in gösterdiği İslam’dır. Uydurulan İslam ise büyük çoğunluğu Arap örfleri olmak üzere, Ortadoğu geleneklerinin oluşturduğu dindir. Bernard Lewis bu ayrımı ifade ederken  şöyle demiştir:

“İslam dünyasının bugün İslam diye yaşadığı, Ortadoğu örflerinin dinleşmiş bir şeklidir.”

İndirilen dine ben, ‘Kur’an’daki İslam’ dedim ve onu 750 sayfalık bir kitap halinde insanlığın önüne koydum. Şu an itibariyle 41 baskı yapmış bir kitaptır.

Bir siyasetçi olarak, şimdi bu kitaptan hareketle, ‘Ilımlı İslam’a alternatif olarak ‘Kur’an’daki İslam Projesi’ oluşturuyorum. İnanıyorum ki, bu proje oluşturulmadan İslam dünyasının da Ortadoğu’nun da hatta büyük ölçüde Batı’nın da rahat olması mümkün değildir.

Bu projeyi oluşturabilecek bilgi, deneyim, cesaret ve özgür ortamın sadece ve sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesinde bulunduğuna da bütün kalbimle inanmaktayım. Çünkü İslam’ın gerçeğini ortaya koymak için gerekli olan temel değer, laik bir ortamdır. İslam coğrafyalarında bu ortam sadece Atatürk Türkiyesinde vardır.

İnsanlığı, özellikle Batı’yı bu ortamın kıymetini bilmeye ve bu ortamın yaşatılması, değerlendirilmesi için samimi gayret göstermeye çağırıyorum. Aksi yapılırsa çok yazık olur ve insanlık bu hatasını çok ağır bir faturayla ödemek zorunda kalır.

GERÇEK İSLAMIN TEMEL NİTELİKLERİ

İslam derken, uydurulan örf dinini esas aldığımızda karşımıza çıkacak ‘Müslüman’ tip çağla, uygarlıkla ve kendisinden olmayanlarla hiçbir entegrasyona girmeyen bir tip olacaktır. Bu tip, sürekli ve ısrarlı bir biçimde kavga ve kaos üretir. Çünkü  Kur’an dışı örf dininin doğası bunları üretecek bir yapıdadır. Ne dünya ile barışık yaşayabilir ne de kendi dindaşlarıyla.

Bu örf dini, Batı’nın çatışmayı yeğleyen yaklaşımlarına, örneğin, Huntington’ın ‘Medeniyetler Çatışması’ anlayışına son derece uygundur. Çünkü, geleneksel fıkıhta kristalleşen örf dini, Huntington’ın tezindeki çatışma eksenli dünya anlayışına destek verecek bir biçimde ve Kur’an’da asla yeri olmayan bir saptamayla, dünyayı iki temel bloka ayırır: Darü’l-İslam (İslam yurdu), darü’l-harp (savaş alanları, savaş yurdu).

Darü’l-harp, örf dininin egemen olmadığı coğrafyaların tümüdür. Ve buralar savaşın sürmesi gereken bölgelerdir. Bu bölge insanları, örf dininin kabullerine teslim oluncaya değin, ölüm dahil, her türlü baskı, şiddet ve sindirmeye müstahak ‘ötekiler’dir.

Bu anlayış, İslam’ı, Arapçı bir saltanatın egemenliğini kurup yürütmede araç yapan ve bu uğurda, İslam Peygamberi’nin evladını öldürmek de dahil, hiçbir eylemden kaçınmayan Arap-Emevî siyasetinin dinleşmesidir. Örf dininin geleneksel fıkıh kitapları bu saltanat dininin kabullerini kurallaştıran sayfalarla doludur.

Kur’an ve Hz. Muhammed öğretisinde (Kur’an İslamı’nda), dünya darü’l-İslam ve darü’l-harp diye ikiye ayrılmaz. Tüm yeryüzü Allah’ındır ve yeryüzünden yararlanmak, orada egemen olmak barışçı, adaletçi, paylaşımcı insanların hakkıdır. (bk. Kur’an, 21/105)

-Özgün İslam, tüm insanlığı bir bütün görmekte, bu bütünün ilk günden beri ürettiği tüm mirasın anlamlı, saygı değer olduğunu kabul etmekte, iman, fikir ve bilgi mirasının  önceki taşıyıcılarını saygıyla anmakta, tarihte, kültürde, bilim ve düşüncede tekelciliğe,  egoizme asla izin vermemektedir. Örf İslamı ise bunun tam aksine, ortak insanlık mirasına saygı duymak yerine, kendi tarihinin ve coğrafyasının üretimlerini kutsallaştırırken ortak mirasın ‘öteki’ üreticilerini saygı alanının dışında tutmakta, onları, en azından âhirete ilişkin tehditlerle hakarete maruz bırakmaktadır.

-Örf İslamında akıl, değişik tabularla prangalanıp işlemez hale getirilmiş, önemli bir değer olmaktan çıkarılmıştır. Özgün İslam’da ise akıl, dindin de hayatın da komutanıdır, esas peygamberdir. Aklını işletmeyenler üstüne pislik indirileceği Kur’an’ın açık beyanıdır. Örf İslamı aklı keramet, ilham, tabular, rivayetler elinde tutsak eder. Özgün İslam ise aklı hayata ve dine öncü kılan bir dindir. Örf İslamı’nda akıl hayatın ve dinin kölesi, özgün İslam’da ise hayatın ve dinin efendisidir.

 -Özgün İslam, sonsuz kurtuluşu, cenneti elde etmenin koşullarını tüm iyi niyetli, üretken insanları kucaklayacak bir genişliğe ulaştırmakta, yerel-kültürel kural ve kabulleri insanın ebedî hayatını belirlemede ölçü almamaktadır.

Özgün İslam, kendisinin adı olan ve barış anlamına ‘İslam’ı bir kamp ve takım adı olarak kullanmamakta, ilk insandan beri, Yaratıcı’ya teslim olma bilincine ulaşan tüm insanların ortak niteliği olarak benimsemektedir.

-Örf İslamı’ndan şu veya bu gerekçeyle çıkıp başka bir dine geçenlerin (mürtedlerin) öldürülmeleri, mallarının ve eşlerinin yağmalanması esastır. Kur’an İslamı’nda ise din değiştirenlerin sorumlulukları sadece Allah’a karşıdır.

-Örf İslamı’nda, Müslüman olmayanların kestikleri etler haramdır. Özgün İslam’da ise Allah’a inanan tüm insanların kestikleri etler ve pişirdikleri yemekler helaldir.

-Örf İslamı’nda Müslüman olmayanlarla ilişkiler dostluk ve komşuluk esası üzerine değil, cennetliklerle cehennemlikler ilişkisi olarak düzenlenir. Bunun içindir ki örf İslamı’nı din yapanların gayri Müslim unsurlarla kaynaşma geliştirmeleri mümkün olamayacak kadar zordur. Özgün İslam’da ise komşuluk en büyük insanlık değeridir ve değil diğer din mensuplarıyla putperestlerle bile kurulup geliştirilmelidir.

-Örf İslamı, Müslüman bir kadınla Musevî veya Hıristiyan bir erkeğin evlenmesini din dışı sayar. Özgün İslam’da ise bir Müslüman erkek veya kadının sadece putperestlerle evlenmesi yasaklanmıştır.

-Örf İslamı’na göre, bir kadınla bir erkeğin el sıkışması dine aykırıdır. Oysaki özgün İslam’da böyle bir yasak yoktur.

-Örf İslamı’nda kadının sesi haramdır, mahremi olmayanlar dinleyemez. Özgün İslam’da böyle bir yasak yoktur.

-Örf İslamı, kadınla erkeğin evde, işyerinde bir mekânda oturmasını dine aykırı görmekte, kadınla erkeğin ayrı ayrı mekânlarda olmalarını yani haremlik-selamlık uygulanmasını öngörmektedir. Özgün İslam’ın böyle bir emri veya kabulü yoktur.

-Arap örf İslamı’nda kadın, başını-saçlarını iyice kapatmak zorundadır. Özgün İslam ise abdest organları olan el-kol, baş-yüz ve ayakları kadınla erkeğin eşitliğinin de bir sembolü ve kişiliğin göstergesi olarak açık tutar. Abdest, kadın ve erkekte aynı organlara uygulanır ve bunun için de abdest organları iki cinste de açık olmalıdır.

Kadının diğer vücut bölgelerinin durumu ise kamu ihtiyacı ve yaşanan zamanın şartları dikkate alınarak değerlendirilir.

ILIMLI İSLAM ALDANIŞI

‘İslam’ derken, eğer birkaç örnekle yapısına değindiğimiz örf İslamı kastedilip sahnelenecekse, ‘Müslüman kuşaklar’ın çağdaş dünya ile, özellikle Batı ile ilişkileri gerçekten ürpertici olacaktır. Bu ilişkilerin yaratacağı atmosferin kahırlı, kavgalı, belki de kanlı bir atmosfer olabileceğini düşünmek fazla bir kötümserlik olarak görülemez. Anılan atmosferin belirgin özelliklerinden biri de şiddet ve terörün hayatın bir parçası haline gelmesidir.

Örf İslamı’nın, yaşadığımız yüzyıla din adına armağanı, gerçek İslam’ı çürüten bir hastalık halinde sahneye çıkan ‘siyasal İslam’dır.

Batı’nın zaman zaman sığınmak istediği veya geçici bir süre için siyasal çıkarlarına araç yaptığı ‘ılımlı İslam’,  örf İslamı’ndan üretilen bir ‘tüp bebek İslamı’ olarak bir süre bir kenarda sessiz-sadasız oturabilirse de uzun vadede hem Müslümanların hem de Batı’nın başına büyük sıkıntılar açar. Batı bu noktada da yanılmakta,  yanlış hesap yapmaktadır.Ilımlı İslam rüyası, Batı için çok büyük kâbuslarla bitecek bir rüyadır. Hem Müslümanların hem de Batı’nın huzuru, bu rüyanın yerine ‘indirilen İslam (özgün İslam) gerçeği’nin konmasıyla sağlanabilir düşüncesindeyim. Böyle bir niyetin öne geçmesi durumunda, birikimlerinden, deneyimlerinden yararlanılacak Müslüman düşünürler, ekipler, hatta ülkeler vardır. Türkiye bu bakımdan büyük imkânların kaynağıdır. Batı ile İslam beraberliğinin mutlu bir geleceği olsun diyenler, çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun henüz yeterince değerlendirilmemiş büyük mirasına bir gün mutlaka başvuracaklardır.
BATININ  ÇİFTE STANDART POLİTİKALARI

Batı, İslam diye anılan güçlü iman ve eylem enerjisini görmezlikten gelerek, çirkin gösterip saf dışı ettirme yoluna giderek veya Müslümanları birbirine düşürerek kalıcı ve mutlu bir süreç başlatamaz. Batı, Samuel  Huntington gözlüğüyle seyrettiği bir çatışmalar dünyasının ufkunda aydınlık ve ışık yakalayamaz.

Batı, Arap gelenek İslamı’nı okşama ve destekleme dönemini kapatıp Özgün İslam ile tanışmak zorundadır. Batı politikalarının bu anlayışa göre yeniden oluşturulmasının tüm insanlığın geleceği açısından hayatî önemde olduğunu düşünüyorum.

Batı, İslam’ın gerçeğiyle sadece kendisinin tanışmasıyla da yetinemez; Müslümanların bu gerçekle kucaklaşması için de gayret göstermelidir. Öyle anlaşılıyor ki, kader, Batı’yı, uzun bir zaman İslam’ı çirkin göstermeye harcadığı efor ve imkânların en azından bir kısmını İslam’ın gerçeğini tanıtmak için harcamak zorunda bırakacaktır. Batı bunu içtenlikle kabul etmelidir. Aksi halde, büyük destekler verdiği sahte İslam’ın, yani siyasal İslam’ın  üreteceği olumsuzluklar onun hayatını iyice sıkıntıya sokacaktır. Ve böyle bir durumda Batı’nın tarih ve Tanrı önünde şikâyete hakkı olmayacaktır.

Biz şuna inanıyoruz: Sadece Mûsevîlik ve Hıristiyanlığı değil, tüm insanlık mirasını kutsal bilip kucaklayan Özgün İslam’ın (Kur’an dininin) Batı’yı bugün veya yarınlarda rahatsız edecek hiçbir olumsuzluğu söz konusu edilemez.

Olumsuzluklar özgün İslam’dan değil, sahte İslam’dan kaynaklanmaktadır.

Yaşamsal soru şudur: Adı ve esası ‘barış’ olan gerçek İslam’la tanışıp birlikte yaşamayı mı arzu ediyoruz, yoksa adından ve esasından koparılıp şiddet ve nefret kaynağı haline getirilmiş sahte İslam’la dövüşmeyi mi tercih ediyoruz?

Biz; geleneksel İslam ile onun bu yüzyıldaki uzantısı olan siyasal İslam’dan insanlık adına bir hayır çıkacağı kanısında değiliz. Bunun için, Arabizm eksenli örf dini ile siyasal arenada onunla aynı zihniyet yapısına sahip bulunan Acem dinciliği ile hiçbir şekilde entegrasyona gitmeyiz.

Süper güç ABD’nin tam bu noktada insanlığa, tarihe ve Tanrı’ya karşı borçları olduğunu düşünmekteyiz. ABD eğer, Ortadoğu’da, özellikle Türkiye’de samimiyeti tercih eden bir dönem açar, Özgün İslam’ın Atatürk mirasıyla kaynaştırılmasıyla yaratılacak projeleri hem Ortadoğu’da hem de tüm dünyada yaygınlaştırmayı siyasetlerinin esası yaparsa mutlu bir dünyanın yaratılmasında İslam toplumlarının aydın güçlerini de yanına almayı başarır. Ve insanlık bundan büyük yararlar sağlar. İslam dünyasında sürekli yükselen anti-Amerikancı gidişi durduracak temel reçetenin de bu olduğunu düşünüyorum.

Batı’nın, özellikle süper güç ABD’nin İslam dünyasında, demokrasi, insan hakları ve hümanist değerler etrafında  güvenerek işbirliği yapacağı unsurlar, ikiyüzlülüğü siyaset edinip hem kendi milletini hem de dünyayı kandıran siyasal İslamcı ekipler değil, akılcı ve özgün İslamcı Atatürkçü-laik Müslüman unsurlardır.

İnsanlık bugün, Batı ile bu unsurların birlikteliğine her zamankinden daha muhtaçtır.

Not: Konferans, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği'nde verilmiştir.
16 Ekim 2006


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org