Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

TBMM'den Hitap-Ulusal Egemenlik
03.07.2005
Okunma Sayısı : 8626
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

TBMM'den Hitap-Ulusal Egemenlik  15/05/2005

Sayın Başkan, Yüce Meclis’in değerli üyeleri!

Başta; Meclisimizi teşrif eden Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, hepinize saygılarımı, sevgilerimi ileterek konuşmama başlıyorum.

Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk meclisine İzmir mebusu olarak giren ve Yüce Meclis’te 1924 yılında yaptığı uzun konuşmayla ‘hâkimiyet’ kavramını hilafet bağlamında ele alan büyük hukuk bilgini ve Atatürk’ün adliye vekili Seyit Bey’i rahmet ve hürmetle anıyorum.

Seyit Bey, tarihsel konuşmasında, egemenlik konusundaki dinci saptırmalara cevaplar getirmiş ve Cumhuriyet kuşaklarının yıllardır yararlandığı bir ufuk açmıştır.

Bendeniz bugün, egemenlik kavramını, Seyit Bey’in hareket noktasını esas alarak değerlendirmenin hâlâ önemli olduğu kanısındayım. Cumhuriyetin 82. yılındayız ama, yüksek yargı organlarından birinin başkanı laikliğin tehlikede olduğu yolunda uyarı yapmak ihtiyacını haklı olarak hissediyor. Dışarıdan bir yerlerden Ilımlı İslam adıyla sahte bir sömürgecilik dini ülkemize ısrarla dayatılıyor. Demek ki, dinin aleyhimize kullanımı aralıksız devam ediyor.

Değerli Milletvekilleri!

Dinin aleyhimize kullanımı, eğer sadece içeriden kotarılmış olsaydı, ne bugün ne de arkada bıraktığımız yıllar içinde çok büyük tahriplere yol açmayabilirdi. Ama öyle olmamıştır. Tahrip büyük olmuştur. Bunun içindir ki, milli egemenliği konuştuğumuz ve millet iradesinin mâbedi mevkiinde olan bu çatının altında bulunduğumuz şu anda bu konuyu biraz olsun irdelemek zorundayız.

Milletimiz; “Laiksen Müslüman olamazsın” diye dayatan uçlarla, “Müslümansan laik olamazsın” diye dayatan uçların kıskacında ağır ıstıraplara maruz bırakılmaktadır. Anlaşılan o ki, Seyit Beylere daha çok ihtiyacımız var.

Din üzerinden siyaset yapan saltanat ve menfaat dinciliğinin laik cumhuriyet söz konusu edildiğinde sürekli öne çıkarıp istismar ettiği hâkimiyet anlayışının babaları Arap-Emevî yöneticileridir. Dinin saltanat aracı yapılmasının İslam tarihindeki öncüleri ve teorisyenleri onlardır. Onların fikrî devamı olan bugünkü siyaset dinciliği, dünyanın orasında burasında, Batılı emperyal güçlerin bilerek veya bilmeyerek güdümüne girmiş bir halde, mazlum ve mağdur Müslüman kitlelerin kaderini karartmaya devam etmektedir. Tabiî ki, bundan, Atatürk Cumhuriyeti’nin Türkiyesi de bir ölçüde etkilenmekte ve pay almaktadır.

Dinci söylemin cumhuriyet, çağdaşlık, akılcılık ve özellikle laikliğe yönelik tahribinin istismar ettiği kavramların en önemlilerinden biri, hâkimiyet yani egemenlik kavramıdır. Siyaset ve saltanat dincisi söylem, “Milletlerin, insanın egemenlik hakkı olamaz; egemenlik Tanrı’nındır” diyerek, din adına yalan söylemekte, geleneksel Ortadoğu despotizmlerini İslam diye öne çıkarmaktadır. Oysaki, İslam’ın ana kaynağının açık beyanlarına göre, insana egemenlik yetkisi verilmiştir.

Mutlak ve ontolojik hâkimiyet, eski deyimle, kevnî hâkimiyet, elbette ki Tanrı’nındır. Bunu, insanın kullandığı siyasal hâkimiyet ile karıştırıp “Hâkimiyet Allah’ındır” diye bozgun yaratmak, dine ve Tanrı’ya saygısızlığın ifadesidir. Ve temelinden yalandır.

Dindeki, ‘Egemenlik Tanrı’ya aittir’ ilkesinin anlamı ontolojik egemenliktir, siyasal-yönetsel egemenlik değil.

İnsana verilen hâkimiyet bahsinde esas olan, yönetilenlerle yönetenler arasındaki vekalet ilişkisidir. Siyasal ve yönetsel egemenliğin kaynağı olan halk-millet, bu yetkisini kullanmak üzere seçtiklerine vekâlet verir.

Sosyal mukavele ile verilen vekalet, onu veren toplum tarafından istenildiği anda geri alınıp bir başka yönetici kadroya verilir. Yani yönetme yetkisi, doğuştan bir hak değil, kitle tarafından tevdi edilmiş bir görevdir. Kanunlar, bu görevi kullananlar tarafından millet adına çıkarılır.

Değerli üyeler! Yetkilerini Tanrı’dan, kutsaldan aldıklarını söyleyen teokratik yöneticiler, tarih boyunca halka raiyye (sürü) demekle yetinmemiş, “kullar” diyebilmişlerdir. Osmanlı düzeninde halk ve hatta bürokrat zümre, “kullar” diye anılmıştır.

Tanrı’nın hâkimiyeti adına bazen tüm evrensel normları eleştirenlerin kutsallaştırdıkları eski yönetimlerde sultan veya padişah, Tanrı’ya tanınan yetkilerle donatılıp ilahlaştırıl-mıştır. Çok eskiye gitmeye gerek yok; teokrasilerin laikliğe en yakını olan Osmanlı yönetiminin bile, hem de 1909 Anayasası’nda 5. madde aynen şöyledir:

“Zat-ı hazret-i padişahînin nefsi hümayunu mukaddes ve gayri mes’uldür.” Yani “Padişah hazretlerinin yüce ve dokunulmaz benlikleri kutsal ve sorumluluk üstüdür.”

Hiçbir din, 1909 Anayasası’nın padişaha tanıdığı bu sıfatları Tanrı dışında hiçbir kişiye ve kuvvete tanımamaktadır. Tanrı'nın egemenliği dayatmasının, kitleleri ve yönetimleri getirdiği yer işte budur.

İslam'ın ana kaynağı, bu krallık-padişahlık yönetimlerine “fesat, zulüm ve zillet yönetimi” demektedir. Din adına öğretilmesi gereken işte budur.

Dinin gerçek verileri içinde insanın egemenlik yetkisi kullanmasını engelleyen hiçbir buyruk yoktur. Çatısı altında bulunmaktan onur duyduğumuz bu meclis ve onun büyük mimarı Mustafa Kemal Atatürk, yerleştirdiği ulusal egemenlik ilke ve kavramıyla, dinin gerçeğini değil, din adına boynumuza pranga gibi vurulmuş tabuları yıkmıştır.

Atatürk’ün yıktığı bu akıl ve din dışı tabuları, hâlâ din diye taşıyan toplumların durumları hepimizin gözleri önündedir. Bunlar, ‘Allah’ın hâkimiyeti’ diye diye, emperyalist-sömürgeci güçlerin hâkimiyeti altına girmişlerdir. Daha da kötüsü, bunun farkında değillerdir.

Ne yazık ki, bugün bölgemizde, özellikle ülkemizde egemen kılınmak istenen ve Müslüman olmayan güçler tarafından belirlenen Ilımlı İslam’ın dayatmacıları, görünürde Atatürk Cumhuriyetini çağ dışı ülkelere model göstermenin gayreti içindedirler ama gerçekte heveslendikleri, Atatürk mirasını, İslam dünyasında bir diriliş modeli olmaktan çıkarmaktır.

Yüce Meclis’in değerli üyeleri, değerli konuklar!

Müslümanların dinine her 50 yılda yeni bir ad bulma hakkını bu emperyalist güçler nereden almaktadır? Soğuk savaş veya Demir Perde döneminde Müslümanların dinine o günkü hesaplarına uygun olarak ‘Yeşil Kuşak İslamı’ demişlerdi. Berlin Duvarı yıkılıp yeni bir dünya vücut bulunca şimdiki hesaplarına uygun olarak sömürmek istedikleri Müslümanlara yeni bir tutsaklık dini dayatıyorlar. Ilımlı İslam denen bu sömürü dinini, Türkiye’yi kullanarak pazarlamak istiyorlar.

Ilımlı İslam diye bir din yoktur, İslam vardır. Ve Türkiye, bir Ilımlı İslam modeli değildir; Atatürk Cumhuriyeti modelidir. Eğer bu modeli, Atatürk mirasına sadık kalarak örnek göstermek istiyorlarsa, buyursunlar; yardımcı olalım. Bizim, dinimizden de Cumhuriyetimizden de şikâyetimiz yoktur. 120 bin caminin yirmi dört saat açık olduğu Türkiye’de, halkın bin yıldır yaşadığı dine yeni bir ad bulma hakkını nereden aldıklarını bu insanlara ve onların oyunlarına âlet olanlara sormak hakkımızdır.

İslam’ın ana kaynağına göre, egemen güç, kişi veya zümreler değil, hukukun ilkeleridir. Tanrı’nın istediği yönetim, hukuk ilkelerinin işlerlikte olduğu yönetimdir. Bugünkü dünyada buna hukuk devleti diyoruz.

Siyasal saptırmalardan uzak kalarak baktığımızda, gerçek dinin özlemi de hukuk devletidir.
Hukuk devletinin olmazsa olmazlarından biri de laikliktir. Çünkü laiklik olmayınca hukuk devleti hayalden öteye geçemiyor. Hukuk devleti olmayınca da gerçek anlamda din olmuyor; din adına zorbalık oluyor. Taliban sistemi oluyor. Taliban sistemlerini destekleyenlerin hukuk devletini ve demokrasiyi ihya edeceklerini söylemeleri inandırıcı değildir.

Laiklik olmadan demokrasi de olmuyor. Böyle bir örnek yok. Demokrasi, bomba ve işgalle değil, laik vicdan ve bilincin yerleşmesiyle gelir. Bunu da bir toplum kendi niyet ve çabasıyla elde eder; işgalcilerin eliyle değil.

Ilımlı İslam siyasetlerinin bizi götürmek istediği yerin, hukuk devleti ve demokrasi değil, dinci zorbalık bataklığı olduğu gerçeğinde en küçük bir kuşkumuz olmamalıdır.

Batı’nın AB kanadına da, ulusal egemenlik günümüzde şunu sormak hakkını kendimizde görüyoruz:

Çağ dışı yönetim anlayışının âdeta simgesi olan siyaset dinciliğinden şikâyetçi iseniz neden Müslüman-laik modelin dayandığı Atatürk mirasını tahrip etmek için uğraşıyorsunuz? Neden, biz size yaklaştıkça siz bize “Atatürk’ten ve laiklikten vazgeçin ki sizi aramıza alalım” diyorsunuz? AP raporlarıyla ha bire Atatürk mirasına neden sataşıyorsunuz? Saltanat dinciliğini Atatürk değerlerinin üstüne niçin salıyorsunuz?

Batı, AB’si ve ABD’si ile, Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri, 1925’ten beri, bizim ulusal egemenliğimizi, iki araçla tâciz etmektedir:

1.Dinci tahrip,
2.Bölücü tahrip.

Bunları kullanarak kesin bir sonuç alamayınca, yeni ve üçüncü bir aracı devreye sokmuşlardır: Ekonomik pranga veya borç batağı. Şimdi, irtica ve bölücülük araçlarına ilaveten, ekonomik tahrip aracı da kullanılarak egemenliğimiz sarsılmaktadır.

Milletimizin büyük çoğunluğu bir kanaatte birleşmiştir. Bunu anlamak için Anadolu’yu bir uçtan bir uca, dikkatli bir vicdan ve dinleyen bir kulakla dolaşmak gerekir. Ortak kanaat şudur:

Egemenliğimiz, görünürdeki anlamlarından saptırılan şu üç unsurun ciddi tâcizi altındadır:

1.Türkiye için, Sevr’in şartları gibi kullanmaya kalktıkları Kopenhag kriterleri, 2. Birçok hukuk otoritesine göre, hukuksal açıdan ‘yok’ hükmünde olan Gümrük Birliği anlaşması, 3. Stiglitz ve Thomas Balogh gibi ünlü Batı ekonomistlerinin ifadeleriyle, demokrasinin ve ulusal egemenliklerin altını oyan IMF. Milletimizin egemen kanaati, IMF’nin bir tür Düyûnu Umumiye idaresi gibi iş görerek ekonomik hayatımızı kontrol altına aldığı merkezindedir.

Değerli Milletvekilleri!

Sözlerimi şu temenni ile bitirmek istiyorum: Gönlümüz isterdi ki, biz; dünya genelinde çocuklara ilk çocuk bayramını armağan etmiş bir milletin evlatları olarak ve İslam dünyası özelinde millet egemenliği kavramını insanlığın önüne çıkarmış ve bunu kurumsallaştırmış, bir meclise dönüştürmüş bir iradenin ve milletin çocukları olarak, burada, egemenlik kavramıyla ilgili olarak İslam dünyasını da kutlayabilelim!

İsterdik ki, İslam dünyası, içinde kıvrandığı acılara, Atatürk’ün çıkış getirecek reçetesinden, mağdur ve mazlum milletler olarak, aldatılmış milletler olarak yararlanabilseydi ve bugün onları da kutlayabilseydik! Bu milli egemenlik gününü onların bayramı olarak da kutlayabilseydik! Maalesef bu olmamıştır. Olmadığı için de bugün, demokrasi, bağımsızlık ve özgürlük vaatlerinin hangi koşullarla önlerine getirildiğini yanı başımızdaki Irak’ta yaşanan kahır ve ıstıraba bakarak anlamak mümkündür.

Sözlerimi bitirirken, bu Yüce Meclis’in bânilerinin ve başta, sadece bir asker değil, bir büyük fikir ve imanın mimarı, bir büyük dirilişin öncüsü, bu Meclis’in ve devletin bânisi büyük Atatürk’ün önünde tâzim, şükran ve minnetle eğiliyorum, Onun mesai arkadaşlarının önünde, aynı şekilde, şükran ve minnetle eğiliyorum. Onların hatıralarını bugün Meclisimize getiren gazilerimize ve yakınlarına, buradan saygı ve şükran duygularımı iletiyorum.

Bu büyük bayram, bütün milletimize kutlu olsun diyorum veYüce Meclisi, saygılarımla, sevgilerimle tekrar selamlıyorum!

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org