Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Prof.Dr. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Türklider Televizyon Programı
26.02.2007
Okunma Sayısı : 94714
Oy Sayısı : 24
Değerlendirme : 4,79
Popülarite : 6,61
Verdiğiniz Puan :
 

 

Prof.Dr. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Türklider Televizyon Programı
.

.
.
Duayen bankacı Bülent Şenver bey ile yaptığımız güzel bir televizyon programında gençler ile görüşlerimi paylaştım. 

Bu programın içeriğini sizlerle de paylaşamak istedim.

.
izlemek için    

.
.

dinlemek için  

.
.

.
.

Online Sipariş     

  

Prof.Dr. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Türklider Televizyon Programı Deşifresi
.
.
Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk (YNÖ)
Bülent Şenver (BŞ)
.

.
 


BŞ:Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var her alanda her konuda genç lider yetiştirmeliyiz.

Gençlere imkan vermeliyiz.

Gençlerin önünü açmalıyız.

Gençlere el vermeliyiz.

Gençlerle tecrübelerimizi birikimlerimizi paylaşmalıyız.

Türklider programına hoşgeldiniz.

Bu programda gençlere örnek olmuş bir lider konuğumuz olucak gençlerle tecrübelerini , birikimlerini paylaşıcak.

Türk insanı'nı din konusunda bilgilendiren ve bilinçlendiren bu konuda önemli çalışmalar yaptığı için yine aynı konuda sayısız kitap yazdığı ve bu konularda konferanslar seminerler düzenlediği, sohbetler yaptığı ve laiklik konusunun doğru anlaşılması doğru uygulanması, doğru yorumlanmasına hassasiyet gösterdiği için, toplum duyarlılığı, laiklik için toplum duyarlılığı ve sivil toplum için yaptığı çalışmalar ve bu konudaki başarıları  nedeniyle  Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Türklider seçilmiştir.

İşte bu programdaki konuğumuz Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk.

Hoşgeldiniz hocam.

YNÖ:  Teşekkür ediyorum.

BŞ:Hocam sizi Türkiye'de tanımayan, bilmeyen yok özelliklede Türk insanını aydınlatma konusunda.

Türk insanının ufkunu açmak konusunda.

Türk insanına vizyon vermek konusunda.

Belki onlara kimileri uyandırmak diyor.

Kimileri ışık tutmak diyor.

Kimileri de düşünen insanı düşündürmek diyor.

Ama ne denirse densin yaptığınız gayet iyi, gayet doğru, ve gayet faydalı işler oluyor.

Bu konuda ben sizin özgeçmişinizi de incelediğimde gördüm ki uluslararası camiada da siz hakikaten bilinen bir kişisiniz.

Tıme dergisi sizi 20. yüzyılın en önemli kişileri arasında seçmiş.

Bu bence çok önemli.

Uluslararası bir seçim.

Bu seçime hiçbir şekilde hiçbir ön yargı olmadan insanların verdiği oylarla oradaki profösönellerin yaptığı çalışmalarla bu gerçekleşmiş.

Bir de görüyorum ki çok uzun yıllar yapılmayan bir şeyide yapmışsınız siz .

İlk defa Kuran'ın yorum katılmamış, yorum katılmamış ilk Türkçe çevirisini de gerçekleştirmişsiniz.

Bütün bunlarla da yetinmediniz.

Daha sonra Milletvekili'de oldunuz.

Ve siyasi hayata da adım attınız.

Sizinle ilgili bir kaset hazırladık.

Ama kaset öncesi bu saydığım bir iki tane kilometre taşlarıyla ilgili bir iki cümlenizi almak istiyorum.

YNÖ: Evet teşekkür ediyorum.

Ben bana sorarsanız ben kendi işimi yapıyorum.

Hayat bizi bir şeye hazırlamış.

Hayatın bize verdikleri var bizden bekledikleri var biz insanız kaldı ki bütün canlılar hayata bir şey veriyorlar.

Hayatın esası bir alışveriştir.

Her varlık içinde bulunduğu evrenden bir şeyler alır, ve bir şeyler veriri düzen bu.

İnsan da bu çok daha anlamlı hale geliyor.

İnsan normal diğer varlıklar gibi bir şeyler alır hayattan ve bir şeyler verir ama bazı insanlar aldığından çok verir.

İşte onlar tarihi yaratanlardır ve onlar ölümsüzlerdir.

Ölümsüzlük başka varlıklar için söz konusu değil.

Onlar sadece basit alış veriş içinde bir şeyler alır, bir şeyler verir, ve ömürlerini tüketirler.

İnsan öyle değil. İnsan bunu aşabilir ve tarih yaratabilir, tarihe adını yazdırabilir, ölümsüzleşebilir, zamanın üstüne çıkabilir, yani Yunus ölüyor mu?

Atatürk ölüyor mu? Peygamberler ölüyor mu?

Niçin aldıkları'nın sınırsız derecede üstünde verdiler insanlığa.

Şimdi biz görevimizi yapıyoruz derken ben şunu kastediyorum birde hayatın çok verdiği insanlar var donattığı insanlar var ve donattıklarına göre sizden  bekler.

Hayat bizi donatmış biz hayatın donattığı insanlarız.

Yani okumuşuz üniversite okumuşuz ben iki fakülte okudum.

Üçüncü fakülteyi yarıda kestim çünkü o branşda doktora yapmaya başladım üçüncü fakülteyi yarıda kestim.

İlahiyat , hukuk okudum felsefe okuyordum kestim çünkü felsefede doktora yapmak istedim anlamı kalmadı.

BŞ:Hocam tam bu sözünüzün üstüne bunu unutmayın.

Ama burada siz kendinizden bahsederken bizde yapabildiğimiz kadar elimizden geldiğince sizi tanıtabilmek için bir tanıtım kasedi hazırladık.

Müsaade ederseniz önce hep birlikte o kasedi seyredelim.

Konuşmamıza sonra sohbetimize devam edelim.

Türklider programında Türklider Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ile birlikteyiz.  

BŞ: Hocam kaldığınız yerden şimdi sohbetimize devam edelim.

YNÖ: Evet gördük işte bir hayat meceramız var.

BŞ:Paylaşmayıda seviyoruz.

YNÖ: Annemiz, babamız, ve ülkemiz ve devletimiz, ve milletimiz ve ülkemiz bizi yetiştirmiş.

Bir de benim gibi ne bulmuşsa Türkiye'de bulmuş insanların sorumluluğu iyice ağır.

Bir gün ben yabancı bir ilkede okumadım, bir gün yabancı okulda okumadım.

BŞ:Okuyanların sorumluluğu daha mı büyük.

YNÖ: Hayır benim gibilerin sorumluluğu daha büyük.

Bir ülke sizi alır babanız orada elçidir bilmem ne falan yada bir burs kazanırsınız geçmiş vardır gider.

Ben bütün bu ülkede okudum yani bu halk beni okuttu.

Ve enteresandır ben Türkiye dışına ilk defa kitabımın İngilizce'ye çevrilmesi üzerine davet edildim ve New York üniversitesine hocalık yapmak üzere gittim.

Türkiye'den çıkışım bu yani böyle bir örnek te yok.

Şimdi her şeyi bu ülke'den ben aldım.

Şöhretimi de bu halk verdi, ilmimide bu ülke verdi, fikrimide bu ülke verdi birde çok seviyorum bu ülkeyi dolayısıyla ben işimi yapıyorum derken işimi de tam yaptığıma da inanıyorum.

Bu ülkeye daha çok vermemiz gereken şeyler var .

Ben elli kusur kitap yazdım bunların yirmiye yakını yabancı dillere çevrildi.

BŞ:Ve de çok sayıda baskı yapıldı.

YNÖ:Orayı hiç karıştırma inanılır gibi değildir.

Benim mealimin beş türü basılmıştır çeşitli ebatlarda ciltlerde .

Bunların içinde 126 baskı yapan var.

Bu 126 adet baskı yapan meali üstelik  Hürriyet gazetesi gibi bir gazete de promosyon olarak da  500 bine yakında öyle  dağıtmıştır halka onlar hariç o zaten bilmem kaç baskı yapar.

Oraları karıştırmayın ona akıl ermez.

Ancak 11 Eylül'den sonra Avrupa'da okumaya başladı.İran 'da benim kitaplarımı tercüme ediyor, Rusya'da ediyor , Almanya'da ediyor.

Almanya'da iki kitabın 26 hafta liste'den inmedi.

26 hafta hiç aralıksız ilk beşin içinde kaldı iki kitap birden.

Şimdi bunlar güzel şeyler ama ülkeye bizim ben inanıyorum ki daha vereceğimiz var çünkü bunları bize vermişse ülke ben bunları üretebiliyorsam, bunların alt yapısını yapan bu ülkedir.

Herhalde benim de vermem lazım.

BŞ:Evet şimdi Türklider Yaşar Nuri Öztürk bu vermekle ilgili konusunda  çok  somut bir durumdayız çünkü karşımızda gençler var.

Anadolu Bill Yüksek Meslek okulundan öğrencilerimiz var.

Şimdi o gençler burada sizin zenginliklerinizi paylaşmak istiyorlar.

Paylaşılabilmek için o kadar çok soru hazırlanmış ki onların içinden son derece seçmesi zor.

Ama muhakkak bunların içerisinde bazılarını önemli gördüğümüz için seçiyoruz.

Onlar konusunda içinizden geldiğince samimiyetle duygularınızı , düşüncelerinizi onlarla paylaşırsanız onlar da burada bu ortam içerisinde sizin zenginliğinizden bir parça alıp buradan stüdyo'dan ayrılmış olurlar.

YNÖ:Sevgili Bülent Bey, ben teşekkür ediyorum güzel bir yaklaşım bu.

Şimdi gençler diyorsunuz ve vermek diyorsunuz .

Bizim ülkemizin  nüfusu yüzde 90 'nı otuz yaşın altında ve  civarında  .

Böyle bir ülkede aydınların vermesi gereken çok şey var.

Almanya'yı düşünün nüfus yüzde 90'nı altmış yaş ve üstünde.

Her şey yerine oturmuş.

Umutlar kırık.

Zaten ne yapalım?

Nasıl yiyelim?

Nasıl  harcayalım diye düşünüyorlar.

Bizim ülkemiz öyle değil.

Habire istihdam isteyen, habire aydınlanma isteyen, habire eğitim isteyen, habire atılım sergileyen, habire yeni ufuklar isteyen , sürekli yaratma durumunda olan tabiri cayizse kanı kaynayan bir gençlik var.

Buna ufuk vermek lazım , ekmek vermek lazım bakın önce ufuk sonra ekmek sonra ekmeğin içine çağdaş yaşam, ondan sonra ideal vermek lazım idealler vermek lazım.

Ve Türkiye'yi ileriye taşımalarında birde bunlara kılavuzluk etmek lazım.

Bütün bunların aydınlarımız ve özellikle siyasetçilerimiz bakımından laikiyle yapıldığı kanaatinde değilim üzülerek söylüyorum. 

BŞ:Şimdi hocam size gençlerimizden Duygu Alçınkaya size sorusunu soracak. 

Biraz herhalde morali bozulmuş.

Duyduğu bazı kelimeler, duyduğu bazı cümleler, kalıplaşmış terimler, moralini bozmuş.

Onunla ilgili sizin görüşünüzü istiyor ama herhalde birazcık ta moral istiyor.

Duygu sorunu sorar mısın?

DUYGU ALÇINKAYA: Öncelikle merhaba bizim yetişirken büyüklerimizden rahatsız olduğumuz  bazı sözler var kalıplaşmış sözler var. 

Ben bunlarla ilgili sizin görüşlerinizi almak istiyorum.

Bu sözlerden bazıları şöyle: 

"Burası Türkiye, burada her şey olur"

"Kısa sürede köşeyi dönmek"

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"

"Türkiye'yi kurtarmak sana mı kaldı"

"Böyle gelmiş böyle gider"

"Devletin malı deniz yemeyen domuz,"

gibi bazı sözler var.

Biz gençler  bunlardan bayağı rahatsızlık duyuyoruz.

Türkiyede'ki bu zihniyeti nasıl değiştirebiliriz sizce.

YNÖ: Görüyorsunuz şimdi.

Hadi gelin de cevap vermeyin bu sorulara.

Meseleyi nasıl da yakalamışlar.

Gençler can damarından yakalamışlar.

Acıyı görmüş ve hissediyor.

Eğer bir acı varsa bunlar için.

Bu bizim beş katımız fazla.

Çünkü bizim önümüzdeki zamanın  birkaç katı onlarda var.

Gençler daha çok yaşayacaklar.  

Ve görmüşler Türkiye'nin gerçeklerini. 

Adeta bu ifadeler ülkemizi tanımlıyor.

Ben bunların bir tanesini Halkın Yükselişi Partisi programında kullandım ve dedim ki.

BŞ:Hangisini kullandınız?

YNÖ: Bu  "Devletin malı deniz yemeyen domuz" ifadesini.

Ben bunu konuşmalarımda da kullanıyorum.

BŞ: O ne demek?

YNÖ: Yirmi yıldır ben bununla uğraşıyorum .

Bakın Türkiye'yi mahfeden iki bela var.

Birisi bu sözle ifade edilen iç bela.

Şimdi biz 350 milyar dolar bütünüyle toplam borcumuz bu bunun altındaysak, ve bugün bütçede ki vergi gelirleri 2004 'de ödediğimiz faizin ancak %80'nini karşılıyorsa bu tabirlere bakarmısınız?

Bitmişiz demek bunun arkasında iki bela var.

Biri iç bela onu kızımız gayet güzel ifade etti.

Devletin malı deniz yemeyen domuz yani biz atasözü diye kendi bilinçaltımıza kendi devletimizi ve geleceğimizi tahrip etmeyi bir meziyet gibi koymuşuz.

BŞ:Aslında bu yanlış bir söz.

YNÖ: Ve bunu 1980 'lerden sonraki iktidarlar yanlış değil bu, bu insanlık dışı bir onursuzluğun ifadesidir.

Bu bir hıyanetin bu bir düşüklüğün, bu bir hak tanımazlığın bu bir insana kötülüğün ifadesidir .

1980'lerden sonra bunu ne ile takviye ettiler, benim memurum işini bilir köşeyi dönen kaptandır.

Dışardan şimdi birinci bela bu.

İkincisi ne Türkiye'nin dışarıdan yönetilmesini sağlayan "Biz adam olmayız, bizi ancak birileri adam eder"

Bu Kurtuluş savasından önce Damat Ferit edebiyatı halinde  yaşatıldı.

Kurtuluş savaşı eğer Atatürk çıkıp bu şeytani bu zehirli vesveseyi yıkmasaydı  biz Kurtuluş savaşını veremezdik.

Ve Türkiye diye bir şey tarihte ve haritada kalmazdı.

Şimdi tekrar bunu devreye soktular.

Çünkü artık Atatürk'ün mirası aşındırıldı.

Kurtuluş Savaşını veren büyük dedelerimizin mirası ve ruhaniyetleri aşındırıldı.

Şimdi diyorlarki  bu %85 'i genç yüzmilyona doğru giden bi rmilyon metrekarelik Türkiye tekrar tökezletilmelidir.

Yoksa bunların önünde duramayız.

Bunlar  21. yüzyılı Clinton dedi ya sizin yüzyılınız olacaktır bunu Clinton cemile olsun diye söylemedi.

Bu dünya'nın kuvvetle muhtemelle gördüğü bir realitelerden biridir.

Bunun olmamasını istiyorlar.

Bu gençlik ürkütüyor bunları.

Ne yapalım tekrar bunları vuralım bağrından vuralım.

İçerden ve dışarıdan. Dışardan nasıl vuruyor? 

Bizim bütün işe yarar hayati unsurlarımızı devlet kurumları dahil teslim aldılar bakın bugün tekel'in satılması söz konusu.

Tekel'i bir örnek şu kadar yıl önce bunu satacağız özelleştirmeye alındı artık buna bir çivi çakmayın diyorlar.

25 yıldır Tekel'e bir çivi çakılmadığı halde sevgili Bülent bey Tekel bugün 2004 itibari ile  8 katrilyon ciro, 365 trilyon hazineye gelir sağlamış.

Bir çivi çakılmamış 25 yıldır ona rağmen.

Şimdi bunu iyice öldürmek istiyor.

Öl diyor ki satacağım seni .

Kime satacağım siz ben satacağım dedikçe 5,5 milyar dolar vermek isteyen adamlar bugün artık biz satacağız bunu alın dediğimiz için  2 milyar dolara indirdiler.

Ve talebi geri çekiyorlar.

Şimdi bakın Türkiye nasıl bir tükenilişe götürülüyor.

Şuraya gelmek istiyorum.

Bu sözleri irdelemek lazım.

Gençlik bunları irdeliyorsa bu muhteşem bir gençlik.

BŞ:Onlar bunun bilincindeyse

YNÖ:Şimdi devlet'in malı deniz yemeyen domuz Türkiye'yi 300 milyar dolar borcun altına sokan melun , meşun, uğursuz, şeytani, hain sözlerden biridir.

Ben buna siyasi söylemlerimde, ki programda o şekilde ifade edemedik, çok ağır o biz dedik ki devletin malı deniz yemeyen domuz.

Eşkıya tekerlemesini bu tahrip ve hıyanet tekerlemesini şu şekle dönüşrüteceğiz.

Devletin malı deniz yiyen talan eden domuz.

Bu şekle dönüştüreceğiz bunu diğerleride budur.

Zaten bu mantık geldi mi gelen ağam giden paşam , bana dokunmayan yılan bin yaşasın söyledi hanımefendi.

BŞ:Aynen buna benzer ama daha farklı Ceyda Dönmez.

YNÖ:Burası Türkiye ne yaparsan gider Anayasayı bir kere delsek ne olur?

Sen köşeyi dön adam ol nasıl olursan ol.

Kimse sana nereden kazandığını sormuyor.

Parası olmayana kız veriyorlar mı? Sen bırak ötesini bakın gençleri zehirleyen melun teranelerdir bunlar.

Çok güzel özetlemişler.

BŞ:Şimdi Ceyda  Dönmez de sizin şahsi tecrübelerinizden bir soru sorucak. Evet dinleyelim soruyu.

CEYDA DÖNMEZ: Sayın Yaşar Nuri Öztürk biz gençlere ben yapmak istedim ama yapamadım veya ben yaptım ama sakın siz yapmayın diyebileceğiniz iki şey söyleyebilirmisiniz?

YNÖ: Yapmak istedim yapamadım yapmak isteyip yapamadığım şeyler var ama yapmak üzereyim.

BŞ:En önemlilerinden bir tanesini yapamadığınız şu anda.

YNÖ: Ben şunu düşünüyorum siyasete biraz daha erken girmeliydim.

BŞ:Bu gençlerin kulağına küpe oldu.

YNÖ:  Ben gençliğimde bilim yapıyım fikir yapıyım dedim.

Çünkü daha genç yaşlarımda bana filozofsun sen , bilim adamısın, kalemin kuvvetli, Türkçe'yi çok iyi kullanıyorsun dediler. 

Tamam güzel bunlar ama keşke birisi de bana deseydi ki arkadaş biraz da ülkenin geleceğini düşünerek siyasete gir.

Ve mesela girip ben gençlik teşkilatlarında ,siyasi teşekküllerinde yari siyasi kurumlarda falan çalışmış olmayı isterdim.

Bunu yapamadık bizi yanlış yönlendirdiler siz bunları yapın.

BŞ:Diğeri daha zor çünkü ben yaptım siz yapmayın daha zor bir soru var.

Sigara içiyor musunuz bilmiyorum.

YNÖ: İçiyorum sayılmaz diyecek kadar

BŞ:Yani ben içtim, ben başladım siz başlamayın.

YNÖ: Biraz daha yumuşak olun.

Ben biraz kendi sertliğimden şikayetçiyim.

Gençliğimde çok kavga ederdim çok  evet biraz daha yumuşak .

BŞ:Sizin tam konunuzla ilgili Laiklikle ilgili Deniz Özçelik bir soru sormak istiyor.

Evet sorusunu alalım.

DENİZ ÖZÇELİK: Sayın hocam biz gençlere Laiklik kavramı tam olarak anlatılamıyor, öğretilemiyor.

Çoğu insanlar bunu bir anlam olarak bir kavram olarak görüyorlar.

Türkiye'de Laiklik denilince din ve devlet işerlinin birbirinden ayrılması veya herkesin kendi dinini özgürce yaşayabilmesi geliyor.

Sizi burada bulmuşken hemen soralım dedik .

Peki laiklik ile ilgili biz gençlerin kulağına küpe olabilecek ne söylemek istersiniz?

YNÖ: Laiklikle ilgili biliyorsunuz benim ayrı bir kitabım var.

Kuran verileri açısından laiklik.

Laiklik Türkiye'de maalesef hem laiklik üzerinden rant diyelim isterseniz isterseniz siyaset deyin, isterseniz pirim deyim ama nihayet siyaset pirim yapmak isteyenler var.

Bunlar ikiye ayrılıyor bir laiklikle dinin ilişkisini istismar ederek buradan siyaset yapanlar var , ikincisi laiklikle çağdaşlığın ilişkisini istismar edenler var.

BŞ:Hocam laikliği gençlerimize bir cümle olarak nasıl tanımlarsınız?

YNÖ: Laiklik devlet yönetiminde ve devletin yönetilmesinde esas olan normların hukuk kurallarının oluşturulmasında yönetenlere vekalet veren halka atıf yapma yasasıdır.

Laikliğin özü budur yani yönetim kutsal, din ayda Allah adına değil , yönetenlere oy ve vekalet veren millet ve halk adına yapılacaktır.

Laikliğin esası bu yani şöyle bir terane var.

Laiklik din ile dünya işlerin ayrılmasıdır bu tam bir saçmalıktır.

Hiç kimsenin  dini ile dünyası ayrı değildir .

Bütün dava şudur.

Ülkenin yönetiminde örneğin bizim parlamenter sistemimizde. Parlamentoda kanunlar ne adına çıkarılır?

BŞ:Halk

YNÖ:Din adına mı?

Tanrı'ya vekalaten mi? 

Yoksa halk ve millet adına mı?

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesi laikliğinde ifadesidir.

Yoksa laiklik bir din gibi farzedilerek mesela birilerinin zannettiği gibi sen laik adamsan Müslüman falan olmazsın.

Öyleleri var ki Allah dediğin zaman olur mu?

Sen nasıl Allah diyorsun?

Ya sen laik değil misin falan böyle saçmalayanlar var.

Saçmalığı böyle marazi noktaya getirenler var.

Bir de tersi var.

Bunlarda dinci marazi tiplerdir.

Milletimizi bu ikisi mahfediyor.

Geçenler de mecliste yaptığım konuşmada ikisine de atıf yaptım.

Bir kıskaç var şimdi.

Bu gençler bunu iyi bilmeli .

Nedir o?

Birileri 70 yıldır 60 yıldır ama özellikle 30-40 yıldır milletimize diyor ki laiksen Müslüman olmazsın .

Ne demek Müslüman olamazsın? 

Bunların çağı geçti.

Bir öbürü de diyor ki  sen Müslümanmısın.

Elhamdürüllah Müslümanım. 

O zaman ne demek laiklik ya.

Adam ya müslümandır ya laiktir.

İşte bu iki hain kıskaç milletimizi almış böyle ortaya kemiklerini kırasıya sıkıyor.

Şimdi bundan çıkış nedir?

Bir parlamento , hukuk hayatı, yönetim millete vekaleten yapılacak .

Kanunlar çağdaş verilere ülkenin ihtiyaçlarına ve millete bakılarak çıkarılacak.

Kutsal adına yönetim olmayacak.

Hiç kimse Tanrı'nın vekili ,vasisi, avukatı falan olmayacak.

Hiç kimse ben Tanrı'nın birinci sınıf kuluyum benim yönetme hakkım sizden daha öncedir demeyecek.

Fakat hiç kimse de sen hem laik'im diyorsun hemde bu 21. yüzyılda Allah'tan, Peygamber'den, namaz'dan , niyaz'dan  bahsediyorsun demeyecek.

Bu iki saplantı da, bu iki saçmalık ta insanımızın yakasından düşecek .

Zaten Cumhuriyeti kuran irade başta Cumhuriyetin ölümsüz mimarı  Atatürk olmak üzere bu mantıkla bu mantaite ile getirmişlerdir.

Şimdi siz tersini yaparsanız iki cümle daha söylüyeyim siz ülkenin yönetimini ve hukuk hayatını dine mesela teslim edin.

Bakın ne oluyor. 

O zaman dinlerin hepsinin içinde onlarca meshep va.r

Her meshep kendinin o dinin en iyi mümini olduğunu öbürlerinin üçüncü beşinci sınıf hatta cehennemlik olduğunu söyler. 

Her biri derki ülke benim anladığım şekilde yönetilecek.

Allah böyle istiyor der Allah'ın avukatı kendidir.

Her meshep kendini Allah'ın en iyi ekolü olarak görür.

Bu asırlardır batıyı biliyorsunuz  engisüzyon  zulümü altında inletti batı bundan kurtuldu şimdi bunu bize transfer ettiler .

Şimdi bakın İslam  dünyasına yürümüyor.

Hayat durdu.

Facia 30 bin dolar fert başına milli gelirin  olması gereken Irak 'ta yalnız petrolle bugün açlık , sefalet, ölüm, cehennem , kan ve kahır kol geziyor.

Niçin?

Söylenen nedir?

Bakın birileri diyor ki siz adam olmuyorsunuz.

Siz dünyanın başına bela oluyorsunuz.

Siz Müslümanlar varya siz kan ve şiddet çocuklarısınız sizin elinizden bu imkanı alacağız sizi burnunuzu sürte sürte demokratikleştireceğiz.

Amerika böyle demiyor mu? Demokratikleştirmek Irak'ı.

Bakın işi dine bıraktığınız zaman sonuç budur.

Atatürk bunu İslam dünyasında 100 yıl önce gördü.

Ona borcumu, borcumuzu ne biz ödeyebiliriz ne de İslam dünyası bir gün bunu iyice kavrayacak.

Şimdi öbür tarafa bırakırsan öbür tarafa bırakırsan adam Allah adına, ruh adına, ölüm ötesi adına, hatta ahlak adına hiçbir şey bırakmayacak.

BŞ:Şimdi hocam Türkiye'de bu bir daha olmaz değil mi? 

Biz bundan çok korkmayalım oraya doğru gitmeyiz değil mi?

Sizler varken Millet Meclisi böyleyken  biz oraya doğru gidermiyiz?

Gitmeyiz herhalde?

YNÖ: Hiç belli olmaz.

BŞ:Öylemi? Bizler varken bu gençler varken

YNÖ: Sakın 1989 'da Rusya'nın 87 de size koca Rusya'nın bir haftada çöküp yerinde yeller eseceğini söyleseler inanırmıydınız?

:O zaman şöyle diyelim dikkatli olalım bu tehlikeyi görelim ve gücümüzü kullanalım.

YNÖ: Bakın gençler bu soruları soruyorsa ciddi bir güvencemiz var.

Gençlerin yüreğinde bir güvencemiz var.

Türkiye çok uyanık olmak zorundadır.

Çünkü bizi kader hani java stratejik konumuz falan diyor bunun adını koyalım kader bizi dikenin üstünde yaşatıyor.

BŞ:Kader bizi dikenin üstünde yaşatıyor.

Onun için Gülşah Fırıncıoğlu'da size öyle bir soru soruyor ki Millet Meclisiyle ilgili.

Onu da bir dakika içerisinde sizden cevap beklediğini söyleyerek soruyor.

Sizi de belki bir yerlere yakıştırıyor da soruyor.

Gülşah sorunu sorar mısın?

GÜLŞAH FIRINCIOĞLU:Sayın hocam siz Başbakan olsaydınız icraatınızın ilk yılında Türkiye'de neleri değiştirmek isterdiniz?

YNÖ: Gülşahcığım ne güzel.

Söyleyene değil söyletene bak.

Başbakan olsaydınız ki, olacağız Allah 'ın izniyle.

Ama bazıları gülüyor.

Ya bu hoca ne biçim konuşuyor diye.

Ben Başbakan olsaydım ilk icraat olarak ne yapardım?

Gümrük birliğini askıya alır AB'nin AB'yi masaya davet eder:

"Ya beni diğerleri gibi doğru alacaksan al. Gel seninle yeni bir anlaşma yapalım veyahut ben buradan çekiliyorum" derdim.

Çünkü Türkiye bu AB sevdası devam ettikçe müzakere süreci dedikleri şeyde Türkiye'yi mahvedecekler .

Türkiye'nin süratle Avrupa Birliğinden geri çekilmesi lazım. Bakın çekilirseniz bırakmazlar o zaman alacaklar.

Ama bu yüreği gösterecek adam yok.

Kusura bakmasın kimse.

Vazgeçerlermi zannediyorsunuz?

Ama adam bizi sorgulama odasına tıkamış.

Afedersiniz 25 ülkeyi nikahlısı gibi bizide kuma gibi metres gibi afedersiniz kullanıyor.

Ve istediklerini alıyor bizden sürekli ve bizde hiçbir dirayet yok.

Bakın Gümrük Birliği ile Avrupa'ya 9 yılda verdiğimiz para 110  milyar dolardır.

Şunu askıya alın.

Avrupa Birliğine ben de girme taraftarıyım ama yolu hangisi bunu oturup konuşalım.

Ben Başbakan olursam ilk yapacağım işlerden biri budur.

İkincisi ihale kanunu askıya almaktır.

Üçüncüsü teşfik kanununu askıya almaktır.

Dördü söylemeyeyim.

İcraatın içinde ne döner  bunlar süratle yapılacak içeride ve dışarıda.

Bir defa Türkiye'de 45 milyon insanı açlığın altına mahkum eden tarım ve hayvancılık kesimini ve bir facia ateşini yakan şu temel hortum mekanizmalarının anında durdurulması lazım.

BŞ:Hocam onlarla ilgili size bir kaset hazırlayın dedik .

Gençlere 3 değişik  mesaj vermek üzere bize bir kaset hazırlarmısınız dedik sürpriz kaset  hazırlamışsınız önünüzde duruyor şu kasedi ben müsadenizle sizden alıyorum.

Kasedi biz yayına hazırlayalım bir ara verelim ondan sonra tekrar birlikte olalım.

BŞ:Türklider programında Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ile birlikteyiz.

Hocam kasediniz sürpriz kasediniz yayına hazırlanmış isterseniz hep birlikte sürpriz kasedinizi izleyelim bakalım gençlerimize ne mesaj vericeksiniz? 

Hocam kasedinizde güzel şeyler gördük üç mesajınız  bununla ilgili gençlere mesajınız nedir?

YNÖ:Görüldüğü gibi bugün tabii mesaj izafi bir kavramdır .

İçinde bulunduğunuz duruma göre en hayati noktaların tesbiti ve o noktalarda uyarı demek ben öyle anlıyorum.

Birincide ben diyorum ki bir teşhis yapıyoruz Türkiye iyiye gitmiyor ayağa kalkmamız lazım.

Bu halk bu millet durum iyi değil bizim bir şey yapmamız lazım dediği ve bunu vicdanında hissettiği anda ayağa kalkar ve ayağa kalktığında da halleder işi.

Bunu Kurtuluş savaşında da Çanakkale de örneği var yakın daha dedelerimiz hayatta bunları yaşayanlar .

İkincisi sorumluluğu birilerine ciro etmeyelim.

Ben buna havale ve ihale diyorum bu şeytani bir yoldur.

Her insan sorumluluğu başkasına atma konusunda dünyanın en becerikli avukatıdır.

Buna bir bahane bulur hayır onu bir kenara koyucağız.

Seferberlik bilinciyle diyeceğizki bunları bırakın bu sorunlu bu daha sorunlu bu daha suçlu bunları bırak ben ne yapabilirim bu soruyu soracaksın.

Sakın ve sakın ümitsizliğe düşme.

BŞ:Ümitsizliğe düşmeyin.

YNÖ:Asla bakın Allah varsa ümitsizlik olamaz.

Allah'tan büyük hiçbir kuvvet yoktur.

Dolayısıyla ümitsizlikte Allah'tan küçüktür.

Biz niye ümitsiz olalım.

Üstümüze düşeni yaptığımız taktirde Türkiye geleceğin dünyasının en gözde ülkelerinden bir olacaktır.

Ben buna bütün vicdanımla inanıyorum .

Gençlerin değil belki bizim bile göreceğimiz günler yakındır.

Biz niye Türkiye'nin yönetimine talip olduk.

Halkın yükselişi niye dedik halkın sırtına birileri basarak yükseldi bugüne kadar geldiğimiz felaketin sebebi budur.

Şimdi diyoruz ki halkın sırtından inin halk yükselsin.

Halk dediğin kim yüzde 90'a yakın otuz yaş civarındaki bu çocuklar.

İşte bu bunlar yükselsinler  o zaman  muhasır medeniyetlerin üstüne çıkış bizim için asla mucize  olmayacaktır.

BŞ:Türklider Yaşar Nuri Öztürk ben size 37 tane  değer gönderdim.

Buraya gelmeden önce dedimki size  deseler ki başka gezegene gidiceksiniz orada yaşacaksınız bu değerlerden sadece altı tanesini yanınızda götürebilirsiniz.

Acaba hangi altı tanesi götürürsünüz? dedim.

Sizde bana şöyle cevap verdiniz.  

Önce dürüstlüğü alırım dediniz.

Sonra çalışkanlığı alır giderim dediniz.

Daha sonra paylaşmacılığı alırım.

Daha sonra özgürlüğümü yanıma alırım.

Daha sonra cesareti.

Son olarak da çevre koruma.

Ben olayı daha da zorlaştırdım size dedimki o gezegende de hayat bitiyor başka gezegene taşınacaksınız orada da diyorlar ki bunların sadece üçünü alıp gidebilirsiniz? diye sordum. 

Hangi üçü?

Siz dediniz ki :

bir dürüstlüğü alırdım,

iki çalışkanlığı yanıma alırdım,

üç paylaşmacılığı alıp o gezegene giderdim.

Ben şimdi size soracağım bir cümleyle cevap istiyorum dürüstlüğü aldınız niçin?

YNÖ:Dürüstlük olmazsa insan şahsiyeti olmaz ve insanın bir değer üretmesi mümkün olmaz.

BŞ:Çalışkanlığı yanınıza aldınız niçin?

YNÖ:Çalışkanlığı aldım çünkü çalışkanlık olmazsa sömürü başlar.

Sömürmek hayata en büyük ihanettir.

Çalışacaksınız üreteceksiniz.

BŞ:Paylaşmayıda yanınıza aldınız.

YNÖ:Paylaşmayı da aldım paylaşmazsan dürüstsünüz saçmalamadınız, iki yüzlülük yapmadınız, güven sağladınız çalıştınız ürettiniz paylaşmazsanız buda bir akıl dışılıktır.

Paylaşmazsanız mutluluk olmaz niye çalıştık o zaman.

Kefenin cebi var mı?

Kim nereye götürecek?

Onlar paylaşıldığı sürece bize mutluluk olarak geri döner.

Hiç kimse kazandıkları paraları pişirip çorba yapıp yiyemez onları paylaştığı zaman .

Hiç kimse üstüne tapulu arazileri helva yapıp pide yapıp yiyemez.

Onlardan insanlığı  yararlandırdığınız takdirde mutluluk olarak size geri dönüyor.

BŞ:O zaman bizde sizinle bir şey paylaşalım çok şey paylaşıyoruz ama sizin özel projenizi paylaşalım.

Bizim özel proje kutumuz var sanal proje kutusuna atmak üzere her liderin bir projesi vardır.

Şu anda üstünde çalıştığınız en önemli bir projenizi ismini ve bir cümle ne olduğunu bize söylermisiniz?

YNÖ: Benim projemin esası zihniyet devrimini anlatıyor.

Fikri hayatımı düşünüyorsanız elli kusur kitapla bunu dünyanın önüne koymuşum.

Bunun eyleme dönük siyaset projesi olarak düşünürseniz Halkın Yükselişi Partisi programında bu kristalleşmiştir.

Tabii bu programı  onsekiz tane uzman danışman hazırladı otorite alanlarında ama esas beyin esas motive eden esas fikri omurgayı veren benim onu söylememiz lazım.

O projedir ve zihniyet devrimidir tek kelimeyle ifadesi zihniyet değişimi.

Ne dir bu zihniyet devriminin esası  onu çok amiyane çok günlük bir dilde ifadeye kavuşturmak istiyorum.

Türkiye aldatılıyor.

Türkiye hiç kimseye güvenmeden kendi yüreğine ve özüne  dönerek geleceğini kendi bağrından yaratacaktır.

Bunu tekrar tekrar söylüyorum büyük Atatürk bunu Kurtuluş savaşı öncesinde yine tekrar tekrar  bunları  saklıyorlar.

Çok ağır ifade etmiştir o günkü şartlarda diyor ki biz Avrupalı'nın namusuna güvenemeyiz bu bizim sonumuz olur.

BŞ:Peki bununla birlikte siz size bir güç verilse birden bire denilse Türkiye'de şu anda bir tek şeyi değiştirmeye gücünüz var en acil Türkiye'de değiştireceğiniz nedir deseler .

YNÖ: Türk dış politikasının bugün üzerine  oturtturulduğu ekseni değiştiririm.

BŞ:Bugün  hangi eksene oturmuş.

YNÖ:Teslimiyet

BŞ: O teslimiyet ekseninden hangi eksene taşımak istersiniz?

YNÖ:Şahsiyet ve ayağa kalkış ekseni.

BŞ:Şahsiyet ve ayağa kalkış ekseni.

YNÖ:Hayır diyebilme ekseni.

Kimse hayır diyemiyor hayır diyemeyenlere hele Türkiye gibi bir ülke için kurtlar sofrasında ölümden başka nasip yoktur.

BŞ:Türklider Yaşar Nuri Öztürk şimdi ben size bir obje göstereceğim.

Programımızın bir göster bin işit bölümüne geldik.

YNÖ:Bir de bin dokun bin ah işit var .

BŞ: Bir göster bin işit bölümünde beş saniye bu objemize bakın onunla ilgili gençlere bir mesaj vermenizi istiyorum.

Objemi görmeye hazır mısınız sizin için bir metre getirdim.

Şöyle tutabilirsiniz.

Buna beş saniye bakın.

Bununla ilgili gençlerimize ne mesaj vermenizi istiyorum.

Objeniz bir metre.

Uzunlukları ölçmek için kullandığımız "Metre". 

YNÖ:Baktım evet.

Gençler ve herkes sakın benim beynimi yüreğimi, gücümü, dirayetimi metre ile ölçmesin.

Ben bunu daha net ifade ediyorum kimse benim boyumla aklımı karıştırmasın.

BŞ:Boyumla aklımı karıştırmasın.

Çok güzel çok teşekkür ediyorum ben .

YNÖ:Tabii insanları metre ile ölçmeyin demektir bu.

Çok daha objektif ifade ederseniz.

BŞ:Dış görünüşe de aldırmamak azlım.

Önünüze bir torba koydum oyunlarımıza devam edelim diye o torbanın içerisinde harfler var.

Lütfen bir harf çekin torbanın içinden bakalım sizin şansınıza hangi harf çıkıcak.

İçinden çıkacak harfin çünkü baş harf olarak başlayan bir iyi davranış söylemenizi istiyorum. 

"A" ile başlayan bir iyi davranış, ahlaklı davranış, bir doğru davranış olabilir.

YNÖ:Ahlak hayatı insana yarışan yapan değer.

Ahlaklı ol.

Kant ne diyor?

Ahlaklı ol. Dinin de mutluluğun da esası bu.

Allah'ın  en büyük kanıtı da  Kant'a göre Ahlaktır.

BŞ:Şimdi başka bir harf çekmenizi istiyorum.

Onunla da başka bir şey yapacağız.

Hangi harf çıktı?

"V".

Van'ın V' si çıktı size.

Şimdi Van'ın V'si ile başlayan bir kötü davranış, yanlış davranış söyler misiniz?

YNÖ:Çok şey söylenebilir.

Veremle mücadele edelim hortladı tekrar.

Türkiye'de açlık sınırının altına 45 milyon insan itildi.

Ve Verem tekrar hortladı Türkiye'de biliyor musunuz?

Veremle savaş onunla savaşalım.

Tarım yok oldu.

Kendimizi besliyorduk.

Dışarıdan bir şey istemeden.

Az şeymiydi?

70-80 milyona doğru giden bir kitle, bir halk, bir millet şimdi o gitti.

Türkiye fasulyeden mercümeğe, etten pamuğa , şekerden mısıra her şeyi ithal ediyor.

Ve bunlar genetiği bozulmuş genmodifya dediğimiz kansolojen ürünlerdir.

Bizim %80 'i otuz yaş civarındaki pırıl pırıl gençliğimizi mahfediyorlar bir de bu yolla.

BŞ: Bakın size torbadan iyi davranışla ilgili ahlak çıktı. A harfi çıktı Ankara'nın
A 'sı ahlak dediniz .

YNÖ: Mesela Ankara'yı düzelt balığın başı Ankara

BŞ:  Ben de ahlakla ilgili size bir etik vakası okumak istiyorum.

Bu Etik Vaka ile ilgili size size soracağım.

Türklider siz olsaydınız ne yapardınız? Diye.

Şimdi size bu etik vakamı okuyorum.

Faruk bey genç bir doktordur.

Kısa sürede meslek hayatına başarılı bir şekilde atılmış yüksekmiş yükselmiş ve bir ilaç şirketininde genel müdürü olmuştur .

Genel müdür olarak tecrübesiz olmasına rağmen ahlaka , iş etiğine önem verdiği içinde çevresi tarafından sevilmiştir.

Bir gün yurt dışından kendisine bir mektup gelir  kendi genel müdür merkezden orada aynen şunu demektedir.

Şirketimizin bulduğu ancak henüz piyasaya çıkmamış olan yeni bir ilacın ülkenizdeki insanlarda  denenmesini sağlamak için uygun gördüğünüz doktorlarla temasa geçmenizi ve yeni ilacımızın hastalarınız üzerindeki deneme sonuçlarını yıl sonuna kadar  bize bildirmenizi istiyoruz.

Genel müdür böyle bir talimat geliyor .

Faruk bey bazı doktorlarla temas kurar konuşur.

Ve içlerinden bir tanesi bu teklifi kabul eder.

Ancak der ki deneyeceğim her hasta için sizden bana 2 milyar lira ödemenizi istiyorum der.

Faruk bey ofisine döner.

Masasına oturur.

İki elinin arasına başını koyar.

Düşünmeye başlar.

Acaba ne yapmam gerekiyor diye.

Türklider Sayın Yaşar Nuri Öztürk, bu gencin yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

YNÖ: Ne yapardım bu adama ?

Sen kendi halkına kötülük ederek para kazanacak kadar düşük bir adamsın derdim.

O anda bilmiyorum, belki onu döverdim ve hastanelik hale  de getirebilirdim o andaki kızgınlığım ile. 

BŞ: Teklifi kabul eden doktor'a ne yapardınız?

YNÖ:Doktor'a mı ne yapardım?

Kendi hastaları üzerinde bunu denemek istiyor.

Ve iki milyar lira istiyor. kendine.

Alında bu Türkiye'de benzerleri çok olan bir örnektir.

Ve Türkiye'de bu tür operasyonlar yapılıyor.

İlla tıbbi olmak zorunda değil.

Türkiye ki mesela ılımlı İslam modeli diyorlar. Bu Türkiye'yi kobay yerine koymak değil mi? 

Türkiye üzerinde önce yeşil kuşak islamı elli yıl denendi.

Ama soğuk savaş bitti.

Berlin duvarı yıkıldı.

Demir perde çöktü.

Şimdi o bitti.

Şimdi BOP projesi var.

BOP projesi için kimi kobay olarak kullanıyorlar?

Türkiye'yi kullanıyorlar.

Ne diyorlar?

Sizi model yapacağız.

Peki beni model yapacaksan benim öne geçişimin arkasında ne var ?

Atatürk ve devrimleri var .

Niye o zaman Atatürk'ü çökertmeye çalışıyorsunuz? 

Demek ki bizi kobay olarak kullanıyorlar.

İslam la demokrasi ne kadar bağdaşır ?

Ilımlısıyla ne kadar bağdaşır?

Yeşiliyle ne kadar bağdaşır?

Kırmızısıyla ne kadar bağdaşır ?

İran tandanslısıyla ne kadar bağdaşır ?

Türkistan tandanslısıyla ne kadar?

Bizi kobay olarak her otuz yılda bir dinimiz dahil her şeyimize müdahale ederek kullanıyorlar.

İçerde neler yapılıyor acaba bu dediğiniz gibi özel küçük vakalarda ben o müdürün yerinde olsam evvela ben o iki milyarla ben bunu yaparım diyen adamın icabına bakardım.

Ondan sonrada esas bu projeyi gönderen alçak adama gününü gösterirdim.

BŞ: Yurtdışındaki merkeze ne yapardınız?

YNÖ: Derdim ki :

"Onursuz adam. Sen git kendi çevrende ve kendi halkın üzerinde dene. Aldığın sonuçları bana gönder. Ondan sonra oturup konuşalım."

BŞ: Türklider Yaşar Nuri Öztürk programımızın sonuna doğru da

YNÖ: Bu adam eğer Türkiye'deyse ben bunu hemen istenmeyen adam ilan ederdim.

Bakın Türkiye'de son yıllarda belki yirmiye yakın istenmeyen adam vakası olmuştur.

Ama hiç kimse bunları istenmeyen adam ilan edememiştir.

Gücendirmeyelim sonra bize yamuk bakarlar diye.

BŞ: Türklider Yaşar Nuri Öztürk siz ne yemeyi seversiniz? Yemek olarak.

YNÖ: Benim öyle çok sıkı bir şeyim yok ama bütün doğallığıyla ekmek yanında peynir zeytin oldumu benim işim biter.

BŞ:Ekmek peynir zeytin

YNÖ: Çay kurufasulyeyi de çok severim etle pişmemek üzere .

BŞ:Sade kurufasulye.

YNÖ:Sade pişecek etle piştimi yemem et ben katmam.

BŞ:Soğan olabilir mi?

YNÖ: Olabilir acı çok olacak.

BŞ:Acılı olacak. Peki son bir cümle gençlerimize son bir cümle olarak bu sevdiğiniz yemekler gibi böyle sosyal bir şey bu kitabı okuyun, şuraya gidin, şunu görün gibi kısa bir öğüt tavsiye .

YNÖ:Türkiye'nin gündemini çok ciddi bir şekilde takip edin.

Türkiye sizin kredilerinizi de yiyen insanlar tarafından bu hale getirildi şimdi sizin çocuklarınızın kredilerini yiyoruz hepimiz.

Bizi de hizaya getirmek üzere Türkiye'nin gündemini ciddi  takip edin.

Mutlaka Türkiye'nin geleceği ile ilgili söz söyleyin.

Eylemlere katılın.

Mutlaka ve mutlaka ben özellikle bir şey söyleyeyim şu Halkın Yükselişi Hareketi  zihniyet bildirgesinide mümkün olursa okuyun bir defa .

Orada hangi acıları çekerek bunları söylüyoruz  gençler onu görecekler.

BŞ:Geçmişteki tecrübelerden de görüp yararlanacaklar.

YNÖ: Ben parti programını demiyorum o tam siyaset olur ama bu bir kitap Halkın Yükselişi Hareketi Türkiye'nin bu günkü fotoğrafı ve bu karanlık fotoğraftan aydınlığa çıkışın ip uçları .

BŞ:Türkiye yükselecektir diyorsunuz öyle yada böyle şunla yada bunla

YNÖ:Kesinlikle yol dikenlidir ama bu yol yürünecektir.

Bu yolu yürüyeceğiz bu gençler yürür .

Bunlar dikenli diye bir yoldan kaçacak tinette bir insan değiller yürüyecektir.

Bir tanesi bana dışarıda enteresandır ona saygılarımı buradan iletiyorum seksen yaşında anneannem yada babaannem dedi söyle ona ben ona aşığım demiş.

Şimdi bak o babaannelerin çocukları bunlar.

Onların duaları, onların yüreği, onların gözyaşları, bunların kasları, kolları ve haykırışlarıyla birleştimi Türkiye derhal istediği ufku yakalar.

BŞ:Türklider Yaşar Nuri Öztürk ben size çok teşekkür ediyorum. 

YNÖ:Ben size teşekkür ediyorum programınızı çok güzel yapmışsınız.

BŞ:Sizin zenginliklerinizi olabildiği ölçüde gençlerimizle bu stüdyoda paylaştık.

YNÖ:Teşekkür ediyorum sizede gençlere de bizi dinleyenlerede.

BŞ:Daha nice gençlik zenginliklerinizi ilerde paylaşmak dileğiyle diyorum.

Ve bütün hepimiz gençlere sahip çıkıyoruz ama yine ben tekrar etmek istiyorum diyorum ki unutmayalım.

Gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın .

Hoşçakalın.. 
.


.
.

.


Türklider Yaşar Nuri Öztürk 


Bülent Şenver ile


Türklider Gazetesi


Türklider Yaşar Nuri Öztürk Gençlere Mektup Sayfa 1


Türklider Yaşar Nuri Öztürk Gençlere Mektup Sayfa 2


Türklider Yaşar Nuri Öztürk


SKYTÜRK Televizyonunda Türklider Programında


Bülent Şenver ile


TV Çekim Öncesi Yönetmen Aybike Savaşır ile


Şenver ile sohbet 


Bülent Şenver'i dinlerken


Şenver'den izahat alırken


Gençlere cevap verirken


Gençlerin sorularını dinlerken


Şenver'e soru sorarken


Gençlerden gelen bir soruyu incelerken


Gençlerin sorularını dinlerken


Şenver'in okuduğu Meslek Etik Sorusunu dinlerken


Bir soruya cevap düşünürken


Hoşuna giden bir soruyu okurken


Türklider Şeref  Defterinine Duygularını yazarken


Yönetmen Aybike Savaşır ile çekime hazırlık


Yönetmen Aybike Savaşır'a soru sorarken


 Çekimden Sonra Yönetmen Aybike Savaşır, Yönetmen Yardımcısı Eylem Eraslan ve diğer Çekim Ekibiyle


 SKYTÜRK Çekim Ekibiyle


Gençlerle Birarada


Gençler Arasında


Gençlerle


Yönetmen Aybike Savaşır ile


Gençlerle Toplantıda


Bülent Şenver'i Dinlerken


Hazırlık Toplantısında


Şenver'in açıklamasını dinlerken


Bir soruya cevap verirken


Şenver'i dinlerken


Gençlere Parti Programından bir bölümü okurken


Doğru Yanlış Torbasından çıkan harf ile bir davranış bulma oyunu


Bülent Şenver'in izahatını Dinlerken


Gençlerin sorularını incelerken


Gençlerin sorularına cevap vermeden çnce bir poz


Gençlere Partisinin Programınından Bölümler Okurken


Türklider Şeref Defterini imzalarken


Şeref Defterine Duygularını Yazarken


Şeref Defterini imzalarken


Gençlerle


Çekim sonrası keyfi


Gençlerle bir hatıra


Çekim sonrası yönetmen Aybike Savaşır ile


Bülent Şenver ile


Gençlerle bir poz


Bülent Şenver ile


Bir Grup Genç ile


Bir Grup Gençle


Bülent Şenver ile


Bülent Şenver ile Hoş Bir Sohbet

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org