Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bazı Fotoğrafların Düşündürdükleri (2) 17.08.2005
26.08.2005
Okunma Sayısı : 8720
Oy Sayısı : 10
Değerlendirme : 5
Popülarite : 5
Verdiğiniz Puan :
 

 

Üçüncü ibret fotoğrafımız yine Suut kaynaklı.
7-8 Ağustos tarihli gazeteler, İstanbul’da yeri yerinden oynatan bir düğün haberini manşetlere çektiler. Bu düğün, Peygamber topraklarının ülkesi Suudî Arabistan’ın petrol eski bakanı Zeki Yamanî’nin kızının düğünüydü. Çırağan sarayında yapılan düğünün patlayan haberi, bakan Yamanî’nin şu isteği veya siparişi idi:
Misafirlerine içecek ikram etmek için, içki değmemiş 30 bin altın işlemeli bardak istiyordu Şeyh Yamanî. İçki, yani alkol değmemiş, ama altın işlemeli! Nasıl? Beğendiniz mi? İçki değmesin ama 30 bin altın işlemeli bardağın parası ödensin. Bardaklara içki değmemiş olsun, ama Kur’an’ın defalarca yasakladığı ve şeytanın alâmeti olarak gösterdiği israfın daniskası olsun...

Bu ‘içki değmemiş bardak kafa’dır ki, İslam âleminin kaderini değiştirecek atılım ve uygulamalara öncülük etmiş, işgalciliğin, sömürgeciliğin, zulmün amansız düşmanı olarak tarihe geçmiş Atatürk’ü, içtiği rakılar yüzünden ‘din dışı’ ilan etmiştir. Çünkü ‘içki değmemiş bardak dinciliği’ni bu ‘şampiyon’ Müslümanlara, petrol ve parayı kendine ayıran İngiliz lordları böyle istemiştir. İngiliz’in istediği mi, Muhammed’in istediği mi? Haçlı şefaati mi, Peygamber şefaati mi? Saltanat dincisi AKP’nin kurmayları, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığındık” dediklerine göre, Suutlu şampiyon Müslümanlar da aynı şerden Londra’nın şefaatine sığınıyor olmasınlar?! Müslümanlıkla, Brüksel’in veya Londra’nın şefaati  yan yana nasıl gelebiliyor? Bendeniz, ömrümü İslam’ı araştırmaya ve anlatmaya adamış bir Müslümanım, bu soruya cevap bulamıyorum.

‘Din hassasiyeti’ ile, içki değmemiş altın işlemeli 30 bin bardak ısmarlayan Şeyh Yamanî, ‘din hassasiyeti yüksek düğün’ münasebetiyle bakın daha neler yapmış:
İstanbul’daki düğüne, kendi yatıyla (dünyanın en büyük yatlarından birisi) geldi. Konuklarını dünyanın orasından-burasından 17 özel jet uçağı İstanbul’a taşıdı. Düğün münasebetiyle yüz limuzin otomobil hizmet verdi. İçki değmiş bardakların sokulmadığı İslamî düğüne renk katmak için Çırağan Sarayı’nın bahçesine özel koşullarda getirilmiş 40 palmiye ağacı ile 100 adet çam ağacı dikildi. Diğer harcamaları, ihtişam ve debdebeyi, bu söylenenlere kıyasla varın siz düşünün!
Esas ibret bundan sonrası. 

8 Ağustos tarihli Cumhuriyet, ünlü düğünden çok ibret verici bir fotoğraf yayınladı. Bir grup erkek, omuzlarında Yamanî’nin kızı (gelin hanım) ve damat bey havalarda. Gelinin başı ve göğsü açık, dekolte bir gelinlik giymiş. Damat bey, smokinli. Onca namahrem erkeğin omuzlarında havalara atıldığına göre, gelinlikte-giyimde bir gariplik yok. O fotoğraftaki gariplik şu iki noktada:

1.Zeki Yamanî’nin ülkesinde kadınların durumunu düşünün. Burunlarını bile rahat açarak doyasıya nefes alamıyorlar. Omuzlarda havaları gezen gelin hanım da Peygamber beldesi Suut ülkesine gidince aynı şekilde giyecek. Hani, din öyle emrediyor ya!. Suut ülkesi de dinimizin şampiyon ve hami ülkesi ya. Güzel de, ben şuna cevap arıyorum: İslam’ın tanıttığı Allah, sadece Suut Arabistanı ve İran gibi bazı şampiyon ülkelerde hükümferma olup diğer ülkelerde ahkâmını geri mi çekiyor? Eğer öyle değilse, bu şampiyon ülkelerin din diye yaşadıklarına ‘riya dini’ denmez de ne denir? Bu nasıl din ve nasıl dindarlık ki, Cidde veya Tahran’da kadına burnunu, gözlerini bile açtırmaz da Paris’te, Viyana’da, İstanbul’da bu yasakları kaldırır, erkeklerin omuzlarında havalara savrulmasına izin verir?!

Bu nasıl iştir, Allah aşkına?! Bu insanlar hiç değilse, İslam adına şampiyonluk ve ‘bir numaralı müslümanlık’ iddiasından vazgeçme samimiyetini gösteremezler mi?

2.Yamanî’nin kızı hanımefendinin omuzlarda havalara kaldırıldığı fotoğrafın arka planında bir büyük ibret daha seyrediliyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin dışişleri bakanı Abdullah Gül ve eşi hanımefendi, otomobillerinin arka koltuğunda yan yanalar. Hanımefen-dinin başı türbanlı, sıkıca sarılmış. Gel de bu akıl zorlayan tezadı görme!
Peygamber topraklarında kurulmuş ‘şampiyon Müslüman’ bir ülkenin bakanının kızı, erkeklerin omuzlarında, saçı-başı açık. Öte yanda, aynı törenin bir parçası olan, ‘ikinci veya üçüncü sınıf Müslüman’ bir ülkenin bakanının pür tesettür eşi: Yüzünün bir kısmından başka yeri görünmüyor; otomobilin arkasında eşinin koltuğuna sokulmuş oturuyor.

Bu nasıl iştir, Allah aşkına! Dünya sormaz mı: Yahu bu nasıl dindir, nasıl imandır, nasıl anlayıştır? Siz bunca tezatla bu zor dünyanın önünde ayakta nasıl duracaksınız? Sözü ne uzatıyoruz, riya, insanlığın bahtını karartmaya devam ediyor.  Son olarak, fotoğrafların (ve onlarla ilgili haber ve yorumların) ortak ibret yanlarına bakalım:

Birincisi, bu fotoğraflar, İslam dünyasının, o arada Türkiye’nin bir riya saltanatının hegemonyasına sokulduğunu, bu riya cehenneminde çürütüldüğünü, ba’sü ba’del mevti (ölümden sonra dirilişi) olmayan bir ölüme doğru götürüldüğünü, vicdanı ve aklı çürümemiş her insana haykırarak söylemektedir.

İkincisi, bu fotoğraflar, İslam dünyasında, yalan, hile, ikiyüzlülük, aldatma gibi temel olumsuzlukların başını çekenlerin dincilik söylem ve siyasetleriyle öne çıkan kişi ve gruplar olduğunun şaşmaz kanıtı olarak insanlığın önündedir. İslam dünyasında, o arada Türkiye’de, dinci söylem ve yaygara ile ahlaksızlık, riyakârlık ve aldatma arasında doğru orantı vardır. Dinci söylem ve yaygaranın yüksek olduğu her yerde ahlaksızlık, riyakârlık ve erdemsizlik de yüksek orandadır.

Üçüncüsü, fotoğrafların özellikle ikincisi gösteriyor ki, İslam dünyasında cami denen mekân, İslam ve ahlak dışılığı maskelemek için bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu olgu, İslam Peygamberi’nin, mâbet artışını ümmetlerin çöküş belirtisi olarak gösteren ve kendi ümmetinin çöküşünün de aynı gösterge ile başlayacağını bildiren sözünün mucize değerini ortaya koymaktadır.

İslam dünyasında cami sayısı arttıkça ahlak, irfan, iz’an, basîret, hürriyet, bağımsızlık ve insana saygı gibi temel değerlerin paydası düşüyor. Bunun anlamı, İslam dünyasının yanlış bir rotada ilerlediği, kendisini, kitleleri ve Allah’ı aldatmayı hüner sandığı merkezindedir.

Dördüncüsü, bu fotoğraflar göstermektedir ki, İslam dünyasının son yüzyılda en samimi ve güven verici İslamî yaşam, gelişim ve oluşumları, Mustafa Kemal Atatürk’ün vücut verdiği zihniyetin ürünü olarak Cumhuriyet Türkiyesi’nde gerçekleşmiş, Atatürk mirasından geriye gidiş, İslam’ın gerçek anlam ve yaşantısından da bir geriye gidiş olmuştur.

Beşincisi, bu fotoğraflar göstermektedir ki, İslam dünyasında din şampiyonu geçinen zihniyetlerin Atatürk’e din ve İslam adına saldırmaları, dinin gerçek anlamından bakıldığında, tam bir din dışılık ve alçaklık ürünüdür. Bu ürünler, İslam düşmanı Haçlılarca tezgâhlanıp pazarlanmakta, böylece, İslam dünyası denen aldatmış kitlelerin uyanışı, şeytanî Haçlı siyasetleriyle önlenmektedir.

İslam dünyası, önce Evlad-ı Resul’e, sonra Âli Osman’a, daha sonra da Mustafa Kemal Atatürk’e reva gördüğü nankörlük ve zulmün bedelini çok ağır bir kahır faturasıyla ödemeye devam etmektedir. Ne yazık ki, İslam dünyası bunun farkında bile değildir. Kahır faturasını büyütmek üzere yanlışlar yapmaya devam etmekte ve bu durumu sürdüren Haçlı fesat ve tezviratının şeytanî tuzaklarına düşmeyi hüner sanmakta kararlı görünmektedir.

Ben, yazımı şöyle noktalamak istiyorum: Ey büyük Atatürk!
Biz senin haklarını nasıl ödeyeceğiz? Ve senin mirasında yaptığımız tahribin hesabını Tanrı’ya ve tarihe nasıl vereceğiz? Sana şükran, sana minnet, sana tâzimlerimiz var, ölümsüz Atatürk!

Haçlı iblislerin fesadına yenik düşerek sana dil uzatanlara lanet olsun!Cennet mekânın, riyakârlığın ebedî düşmanı Cenabı Peygamber’in yanı makamın olsun!


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org