Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

30 AĞUSTOS VE KURTULUŞ SAVAŞI'NI KİRLETME OPERASYONU - 26.08.2005
26.08.2005
Okunma Sayısı : 8623
Oy Sayısı : 13
Değerlendirme : 4,62
Popülarite : 5,14
Verdiğiniz Puan :
 

 

Askerî sonucunu 30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz'unun zaferle taçlandırdığı Türk Kurtuluş Savaşı, sadece bir askerî zafer değildir; bir büyük milletin aydınlanma hareketinin de başlangıcıdır. Kurtuluş Savaşımızı şu veya bu şekilde eleştiri konusu yapan, orasından-burasından tırtıklayarak kirletmeye çalışanlar, iki hedefi birden vurmak peşindedirler:
1.Kurtuluş Savaşı'nın maddî kazanımlarını yıpratıp yok etmek,
2.Türk aydınlanma devrimini kirletmek ve bu aydınlanmayı bir karşı devrimle boğup Türk milletini tekrar geriye-karanlığa götürmek.


Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı mücadelenin sonucu olarak kuruldu. Bu haliyle İslam dünyasında tektir. Ve böyle olduğu için de Haçlı Batı'nın temel saldırı hedeflerinden biri olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti dışındaki Müslüman devletlerin hemen tamamı emperyalizm tarafından kurulmuştur. Bugünkü Irak'ta da yine emperyalizm tarafından devletçikler oluşturulmaktadır. Kuzey Irak Kürt devletçiği bunlardan biridir.

'Emperyalizme karşı'yı, 'emperyalizmle birlikte'ye çevirme mücadelesinde Haçlı Batı'nın en emin ve güçlü desteği, Atatürk devrimleriyle hesaplaşmayı varoluş nedeni bilen siyasal İslam kadrolarıdır.
Müslümanlara yönelik hiçbir emperyalist tahrip, sarıklı ve takkeli ihaneti bir biçimde yanına almadan başarılı olamamıştır, olamaz.

Kurtuluş Savaşı'nı kirletme operasyonunun dinci ekipler eliyle yürütülmesi yarım asrı aşkın bir zamandır sürüyor. Atatürk Cumhuriyeti'ne düşman dinci ekipler, hem Haçlı Batı tarafından hem de 'muhafazakâr sağ' denen siyasetler tarafından sürekli okşanıp desteklendi. Tipik bir örnek vermek istiyorum:

Atatürk'e, Cumhuriyet'e, Cumhuriyet devrimlerine saldırı ve hakaretleriyle ünlü, siyasal İslamcı bir adam, 1970'li yılların başlarında kaleme aldığı 'Osmanoğullarının Dramı' adlı kitabında Kurtuluş Savaşı için aynen şöyle demiştir: "Bu savaş; iddia ve ifade edildiği kadar ehemmiyetli bir mevkii haiz değildir. Aşağı yukarı müsavi kuvvetlerle Yunanistan gibi küçük bir devlete karşı gerçekleştiril-miştir..." (Kadir Mısıroğlu, adı geçen kitap, 85-86)

Kurtuluş Savaşı'nda mağlup edilen Yunanistan o kadar önemsiz ve küçük bir kuvvet idiyse, taparcasına yücelttiğin Vahdettin ve Damat Ferit onların Anadolu'nun göbeğine kadar girmelerine neden engel olamadı? Onlar engel olamadıkları halde 'büyük' adam oluyorlar da Yunan'ı Ankara önlerinden sürerek İzmir'de denize dökenler nasıl 'ehemmiyetsiz' oluyorlar?

Kin, gaflet ve dalalet dolu Haçlı artık ve atığı bu hezeyanlar, 'muhafazakâr-sağ' denen politikanın simsarlarınca ödüllendirilmiştir. Damat Ferit, Mustafa Sabri, Dürrîzade gibi, istiklalimiz için savaşan kadrolar aleyhine bin türlü dürzülük sergilemiş katmerli ve damgalı hainlerin rotasında seyreden bu kişi, anılan kitabında, Kurtuluş Savaşı'nı veren Kuvayi Milliye erleri için, İngiliz Haçlı ajanlarının bile tevessül ve tenezzül edemeyeceği şu sözleri de söyleyebilmiştir:

"Za'f-ı iman ile ma'lûl bir avuç insanın yüce milletimize niçin ve nasıl musallat olabildiğinin, onun namına ve fakat ona rağmen icray-i saltanat edebildiğinin esbabını kavrayabilirsin..."
(Anılan kişi, anılan kitap, 506) Demek oluyor ki, bu adama göre, Kurtuluş Savaşı'nı verip Cumhuriyet'i kuranlar, milletimize musallat olmuş bir avuç imansız...

Cumhuriyeti ve aydınlanmayı seven herkes, tam bir vicdanla bilmelidir ki, dinci siyasetin, Atatürk Cumhuriyeti ile ilgili temel tezi budur. Açıkça söylenemeyen, bir kin cehennemi gibi içte tutulan, ama icapları bir bir yerine getirilen karşı-devrimci mürteci tez işte budur. Kurtuluş Savaşı'na ve Kuvayi Milliye erlerine ağır hakaret ve sövgülerle saldıran satırların sahibine 1974'te, başında 'Türk' ve 'Milli' kelimelerinin bulunduğu bir vakıf tarafından 'jüri özel ödülü' verilmiş ve bu ödül, o yılların ünlü 'muhafazakâr-sağcı' partisinin ünlü bir devlet bakanı tarafından takdim edilmiştir.

Bir kez daha tüm ciddiyet ve inancımla tekrar etmek istiyorum ki, emperyalist Haçlılar; İslam âlemi diye anılan dünyaya gelip Kâbe'nin yıkılması şartıyla Anıtkabir'i yıkmayı teklif etseler, gözünü kırpmadan "Evet!" diyebilecek pek çok alçak bulurlar. İslam dünyası, böylesi büyük bir nankörlüğü tarihte ilkin kendi peygamberinin evladına karşı sergilemişti. İkinci olarak, Ehli Salib'in asırlık hücumlarını kıran Osmanlı'ya karşı sergiledi. Şimdilerde ise, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı uyarıcı ve kurtarıcı reçeteleri getiren bir evladına, Mustafa Kemale'e reva görmektedir.

Kurtuluş Savaşı'nı kirletme operasyonu,
ABD ve İngiliz gizli servisleriyle onlarla eşgüdümlü çalışan Haçlı strateji merkezlerinin çizdiği rota ve belirlediği program çerçevesinde çok sinsi ve şeytanî bir süreç izlenerek yürütülmektedir. Bu tahrip operasyonundan birkaç örnek vereceğiz. Sondan başlayarak geriye doğru gidersek, ilk örneğimiz Vahdettin'e övgü veya Vahdettin'i aklama kampanyasıdır. Patrikhane'nin ekümenikliği yoluyla Suriçi İstanbul'u Bizanslaştırmak isteyenlerin tezgâhladığı bu oyun, âlet olarak kullanacak bazı zavallılar elbette bulacaktı. Buldu.

Vahdettin'i bir biçimde aklamaya yönelik bir operasyon, tevilsiz ve tartışmasız, Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'i bir biçimde kirletme operasyonudur.

Bir başka örnek, Ermeni Soykırımı hezeyanıdır. 'Müttefikimiz, hem de stratejik müttefikimiz' (!) ABD'de eyaletlerce kabul edilen ve temsilciler Meclisi'nde kararlaşmayı bekleyen tasarıya göre, Kurtuluş Savaşımız açık bir insanlık suçudur. Ve bu suçun baş sorumlusu da Mustafa Kemal Atatürk'tür. ABD'de yuvalanmış bazı alçaklar, Atatürk'e 'Kasap Kemal' diyecek kadar şerefsizleşebilmektedirler.

Önünde secdelere eğildikleri ABD işte böyle yapıyor. Bunu yapana 'stratejik müttefik' mi denir, yoksa 'stratejik sömürgeci' mi? Bu soruyu kim soracak? Özel çerçevede aydın, genel çerçevede ise basın soracak.

Ne yazık ki, basının 'ulusal' denen holdingleşmiş kısmı, 'stratejik sömürgeciliğin öncü kuvveti, mandacı, mütarekeci' lakaplarıyla anılır bir duruma gelmiştir.
Bu basın, İslam'ın büyük vicdanı Mehmet Akif'in dediği gibi:

"Şimdi Allah'a söver, sonra biraz bol para ver,
Hiç utanmaz, protestanlara zangoçluk eder."

Akif, büyük bir öngörüyle, Türkiye'de aydın denen birçok karanlık tipin mülkiyet ve şahsiyet belgesini önümüze koyuyordu.
2000 yılı Ekim ayında ABD Temsilciler Meclisi gündemine gelen ve Türk kamu oyundan saklanan 'Ermeni soykırımına İlişkin ABD Kayıtlarının Teyidi Kararı'nde şöyle deniyor:

"Ermeni soykırımı, 1915 ile 1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanıp gerçekleştirilmiştir."


Böylece, Kurtuluş Savaşı'nın Doğu ve Güney cephelerindeki harekât da soykırımla suçlanmıştır. Aynı tasarının 2.maddesinde ise 'Yunan ırkına karşı işlenmiş suçlar' adı altında Yunanlılara da soykırım uygulandığı dile getirilmiş, yani Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesi de soykırım icra etmekle suçlanmıştır. Tasarıda, Kurtuluş Savaşımız, 'İnsanlık karşıtı suçun bir örneği' olarak gösterilmektedir. (Cumhuriyet, 15-17 Nisan 2005)

Öte yandan, üyesi olmak için nemiz varsa tümünden vazgeçmeye hazır olduğumuz AB'nin en büyük ülkesi Almanya'nın istihbarat şeflerinden Türk ve Atatürk düşmanı Tessa Hofmann, 1994 yılında yayınlanan 'Ermeniler ve Ermenistan' adlı kitabında şu akıl dışı kinci iddiaları öne sürüyor: "İttihatçılar, gözlerini kan bürümüş ırkçılardı. Mustafa Kemal ise iki milyonu aşkın Ermeni ve Rum'un katilidir. Van, Erzurum, Bitlis ve Trabzon Ermenilerin yurdudur." Bu arada, Avrupa Parlamentosu'nun 18 Temmuz 1987 tarihli Soykırım Kararı'nı da unutmayalım. Türkiye bu kararla, Ermeni Soykırımı yapmakla suçlanıyor ve bunu itirafa çağrılıyor.

Kurtuluş Savaşı, ABD açısından, Huntington tezini yalandığı için,
AB açısından da kendilerini tokatlayıp hayallerini yıktığı için kirletilmesi gereken bir 'düşman olay'dır.

Bilindiği gibi, Huntington, daha doğrusu ABD, medeniyetleri çatıştırmak ve Doğu'nun Batı uygarlığından yararlanmasını engellemek peşindedir. Huntington'a göre, Batı'nın bugün temsil ettiği değerler sadece Batı'nındır; dünyanın ortak malı değildir. Batı bu değerleri üretmede tek ve biricik olduğu gibi, bunlardan yaralanmada da tek hak sahibidir. Bu değerlerden yararlanan ötekiler, bunun faturasını ödemek zorundadırlar. Bu değerleri Batı'ya fatura ödemeden yararlanma alanına sokmak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. İslam dünyası, Haçlı Batı'ya tüm servet ve kaynakların verse de (ki büyük ölçüde vermiştir) bu olgu değişmez.

Atatürk bu savı, bu inadı, bu egoizmi kırmıştır. Göstermiştir ki: Evrensel bilim ve fikir değerlerinin esas sahipleri doğululardı. Atatürk bu değerlere 'maneviyat' diyor ve 'Doğu maneviyatı' tâbirini gündeme getiriyor.

Atatürk'e göre, biz esasında Doğu maneviyatına bağlıyız.

Atatürk'ün Pakistan'daki fikirdaşı, Müslüman düşünür Muhammed İkbal (Atatürk'le aynı yılda öldü), bu noktanın altını çizerken şu yolda konuşuyor:

Batı'nın bugün sahip bulunduğu ve kendisini öne çıkaran değerleri biz ondan almaya kalktığımızda yaptığımız iş, o değerlerin esas sahipleri olan Müslüman ecdadımızın malını-mirasını geri almaktır. Bu yüzden biz, Batı'daki evrensel değerleri alırken aşağılık kompleksine düşmeye mecbur değiliz. O değerler, temelde bizim atalarımızın ürettiği ve Batı'ya kaptırdığı değerlerdir.


Ne yazık ki, Müslüman atalarımızın yarattığı ve asıl sahibi oldukları bu değerler bugün Batı'nın kontrolüne girmiş ve Batı bunlar üzerinde hegemonya kurmuştur. Bu hegemonya, emperyalist Batı zulmünün besleyicisi olarak insanlığın aleyhine kullanılıyor. Bu değerler Batı'dan geri alınmalı ve ardından da Batı'nın zulüm ve hegemonyasını yıkmak için kullanılmalıdır.

Atatürk bunun teorisini yapmakla kalmamış, uygulamasını da göstermiş ve tam başarıyla uygulamıştır. Bu gün bu işi, bir ölçüde Çin yapmaktadır. Atatürk'ün Çin'de yıllardan beri ders gibi okutulması boşuna değildir.
Çin dehası, reçeteyi tam göbekten yakalamıştır. Yakalamış ve getirisini elde etmiştir.

Çin, esas değerler sahibinin Doğu olduğunu ispatlama
noktasına gelerek, Atlantik İmparatorluğu'nu bunalıma sokmuştur. Atatürk, işte bu oluşumların ilk ve unutulmaz öncüsüdür.

Attila İlhan
, bu noktaya parmak basarken şöyle diyor:

"Türklerde, kurtuluşu doğuda gören ilk ihtilalci Mustafa Kemal idi."


Atatürk'ün Batı'yı çıldırtan yanı işte budur. Batı, Atatürk'ü işte bunun için asla hazmedemiyor, asla hoş göremiyor.

Kurtuluş Savaşı, Batı'nın sadece rüyalarını, hayallerini yıkmış olmakla kalmıyor, geleceğe yönelik ümitlerini de karartıyor. Bunu gören Batı, şu hedefi öne çıkarmıştır: Atatürk'ün bize ve hayallerimize indirdiği darbe, Batı emperyalizminin canına okumadan, Kurtuluş Savaşı karartılmalı, kirletilmelidir.


BOP projesi
ve Türkiye'nin AB müzakere sürecinde sokulduğu 'sorgulama odası' işte bu kirletmenin uygulama göstergeleridir. Bir yandan BOP, öte yandan AB Müzakere Süreci, Türkiye'yi bir federatif din devletine çevirmenin peşindeler. Kamu Yönetimi Kanunun Tasarısı denen çokhukukluluk taslağı ile 'başkanlık sistemi' denen örtülü padişahlık sistemini servise sunmalarının arka planında bu var.

Hedef, Ortadoğu coğrafyasında, İsrail'den daha büyük devlet bırakmamaktır.
BOP, işte budur. 'Yeni Osmanlı düzeni, halifeli bir İslam' gibi mel'un fısıltılarla siyasal İslamcı güdüklerin ağzına bal çalmaları sebepsiz değildir. "Sizi İslam ülkelerine model yapacağız" teranesinin arkasında bu yatıyor.

Bu hezeyanlara bir de, "Halifelik de geri getirilebilir" yolundaki iddia eklenince saltanat dincilerinin ağızlarından sular akıyor. Bu sular akıp dururken yiyecekleri kazığın ağızlarından dışarı çıkacağını akıllarına asla getirmiyorlar.

Halifelik, İslam ve Müslümanlar için bu kadar hayırlı ise Haçlı kurmaylar bunu bizim için neden istiyorlar? İşleri-güçleri bizim hayrımızı, mutluluk ve yükselişimizi istemek mi?
Mustafa Kemal'e ve onu ölümsüzleştiren Kurtuluş Savaşı'na Batı'dan yönelik şiddetli düşmanlığın arka planında bu var. Batı biliyor ki, Mustafa Kemal, Müslüman kitleler tarafından bir öncü ve kurtarıcı olarak algılandığı sürece, İslam dünyasına yönelik işgalci-sömürgeci politikaların başarıya ulaşması mümkün değildir.

Bu politikaların rahat yürümesi ise Türk Kurtuluş Savaşı'nın kirletilmesiyle sağlanabilir. Haçlı Batı bunu biliyor ve içimizdeki hizmetçileri eliyle, bunun gereğini yapıyor.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org