|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
TÜRKİYE ZENGİN AMA…
20.02.2013 |
|
Okunma Sayısı : |
6445 |
|
|
Oy Sayısı : |
0 |
|
|
Değerlendirme : |
0 |
|
|
Popülarite : |
|
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
TÜRKİYE ZENGİN AMA… İshak Alaton
Burada, Türkiye'nin esasında ne kadar zengin , ancak ne kadar yanlış yönetilmiş bir ülke olduğunu vurgulayan bir mukayeseyi de faydalı buluyorum.
1945'te İkinci Dünya Savaşı bittiğinde, yıkılmış Almanya, İtalya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinin aç insanları doyurmak için Türkiye'den oraya trenler ve vapurlar dolusu erzak ve yiyecek maddesi yıllar boyunca taşındı.
O tarihlerde ben İsveç'e gitmiştim. İsveç'in o zaman fert başına milli geliri Türkiye'nin iki buçuk misli idi. 1932 yılında iktidara gelen sosyal demokratlar altmış yıl boyunca ülkeyi yönettiler.
Bugün İsveç'in fert başına milli geliri Türkiye'nin yedi misli oldu.
İsveç dünyanın en yüksek hayat standardına erişti.
Türkiye ise, bir-iki istisnai hariç Doğu ve Batı Avrupa ülkelerinin en gerisinde kaldı. Niye böyle oldu?
Bence, yönetimin, yani devletin, hükümetlerin ve özellikle Ankara bürokrasisinin özel sektöre ve özel girişimciye güven duyması, elinden geldiğince merkezden güdümlü bir ekonomik sistemde ısrar etmesi bu neticeyi doğurdu.
Buradaki rakamsal bir mukayese bu konuya da açıklık getirebilir.
"1980'li yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri'nde kamunun üretimindeki payı yüzde 9'dur.
Fransa'da yüzde 13'tür. 60 yıldır sosyal demokratlar tarafından yönetilen İsveç'te bu oran yüzde 4'tür.
Türkiye'de ise yüzde 55'tir.
Türkiye'de bankacılık sektöründe devletin payı yüzde 70'tir. İsveç'te bu oran yüzde 0'dır. İsveç'te bütün bankalar özel sektöründür.
Sadece Merkez Bankası, Riksbanken özerk olarak para arzını dengeler.
Devletin ekonomideki payı yüzde 55'lerde, bankacılıkta yüzde 70'lerde olan 1980'lerin Türkiye'sinde, politikacının ve bürokratın , eline geçmiş olan bu önemli kudret mekanizmasını kendi isteği ile terk etmesini beklemek fazla iyimserlik olur.
KİT'ler ve kamu bankaları , her seçim öncesinde ve seçim sonrasında ölçüsüz ve mantıksız politik vaatlerin kökenini oluşturmuş, neticedeki KİT açıkları Türk ekonomisinin kronik bir enflasyona mahkum etmiş, sağlıksız, hatta tehlikeli bir gelir dağılımı adaletsizliği kaçınılmaz olmuştur.
Dikkat etmişsinizdir, 1980'den beri, hatta daha geriye gidip otuz veya kırk yıldan beri, KİT'lerin özelleştirilmesi gündeme gelir, bu arada ülkenin çıkarları göz ardı edilip bu konu bir politik çekişme malzemesi haline getirilir.
Ayrıca, bu özelleştirmenin, hiçbir zaman erişilemeyecek bir ütopya olarak kalması yolunda, politikacıların, bürokrasinin ve hatta özel sektör sanayicisinin çıkarlarının aynı yönde olduğu düşünülürse , aralarında bir nevi yazılmamış mutabakat, "sessiz anlaşma" halinde olduklarını da bazen düşünüyorum.
Tekrar Cumhuriyet'in ilk yıllarına dönelim.
Özel girişimciye soğuk bakan bürokrasi, yabancı sermayeyi ise düşman gibi gördü. Bu görüş de izah edilebilen bir reaktif durum olsa gerek. ..
Osmanlı zamanını kapitülasyonları ve yabancılara tanınan ölçüsüz ve mantıksız ayrıcalıklar, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında yönetimi ve insanları yabancı sermaye düşmanı yaptı ve bu görüş bugünlere kadar devam etti.
Cumhuriyet'in kuruluş tarihinden dört ay önce, 7 Temmuz 1923 tarihli bir Londra'da yayınlanan The Economist mecmuasında yer alan bir yazıdan bir paragraf okuyorum. Demiş ki The Economist yazarı:
"Türkiye, en kısa sürede ekonomisini yeniden kurmak ve ekonomik faaliyetlerini canlandırmak zorundadır. Fakat bunu yabancı sermaye ve teknolojinin yardımı olmaksızın gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Barış anlaşması sonucunda yabancı yatırımcı ve işadamı ürkütülür, gücendirilir, yabancı sermayenin katkısı sağlanamaz ve dolayısıyla Türkiye halkının beklediği bolluk gerçekleştirilemezse, dalga dalga yayılacak hoşnutsuzluk hükümeti sarsacak, hatta devirecek boyutlara erişebilir…
Türk milleti bir yandan ülkedeki yabancı çıkarlarının katı bir kesinlikle Türkiye'nin milli egemenliğine bağlı kılınması, diğer yandan hızlı bir ekonomik kalkınma hamlesinin gerçekleştirilmesini isterken, bu iki isteğin birbiri ile çekiştiğini kimse düşünmüyor ve Lozan'daki Türk delegasyonu da bu istekleri gerçekleştirmek için çaba harcıyor…" Yazar hiç olmazsa kısmen haklı çıktı.
Cumhuriyet Türkiye'si, tam ve mutlak bağımsızlığını pekiştirip devrimleri oturtmaya çalışırken diğer yandan kendi kendine yetme, yani otarşi politikasına yöneldi.
Arkadan 1929 krizi patladı, rejim büsbütün içine kapandı, etatism, yani devletin mutlak hakimiyeti tercih edildi.
Özel girişimcinin teşvik edilmesi göz ardı edildi.
Bu tutum 1950'ye kadar sürdü.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|