Ziynet Odası       Odam Olsun        Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Suna Kıraç Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

İPEK'Sİ BİR YAŞAM
06.08.2009
Okunma Sayısı : 64629
Oy Sayısı : 18
Değerlendirme : 4,89
Popülarite : 6,14
Verdiğiniz Puan :
 

 

İPEK'Sİ BİR YAŞAM
Suna Kıraç

.
.


Evliliğimizin 15 yılında çocuğumuz olmadı.

Doktorlara gittik, çare aradık. Her ikimiz de de bir kusur bulunamadı. Oysa İnan'la mutluluğumuzu taçlandıracak  bir evladımız olsun istiyorduk.

Sonunda benim çalışma hayatımın çok stresli olmasından dolayı çocuğumuzun  olmadığı teşhisi  kondu.

Teşhis bu sorunu ne kadar izah ediyordu bilmiyorum ama yaşama tarzım  dikkate alındığında hak vermemek  elde değildi. Günde hiç abartısız 18 saat çalışıyor, işten başka bir şey düşünmüyordum.  

Bir sabah yataktan kalktım, "ben kararlıyım" dedim. Artık çocuğum olsun istiyordum. İnan, bu kararıma çoşkuyla katıldı. Çocuğumuzun  ismini o koydu. "Kızımızın  adı İpek olsun" dedi.

Kararımı vermiş ama biraz abartmıştım. İkiz yavrularım, kızlarım olsun istiyordum. İnan  o yıllarda Vali Nevzat Ayaz tarafından  oluşturulan  ve kimsesiz çocuklara yardım  eden bir sosyal  dayanışma vakfının  yönetim  kuruluna, özel sektörü temsilen girmişti.

Evlat edineceğimiz yavrularımız konusundaki insiyatifi o almıştı. Ancak günler geçiyor bir türlü ikiz bebek bulunamıyordu.

Artık İçten içe İnan'ın  bu konuda yeterince duyarlılık göstermediğini  bile düşünmeye başlamıştım.

Bir sabah kahvaltıda İnan'a sitem ettim, "Bugüne kadar bana verdiğin  bütün sözleri  tuttun ama bu defa olmadı" deyiverdim.

İnan alınmıştı.

Hemen gidip Çocuk Esirgeme Kurumu ile görüşmüş.

Verilen yanıttta evlat bekleyen aileler arasında ilk sırada bulunduğumuz söylenmiş ancak ikiz kız bebekler bir türlü bulunamıyormuş.

Bir Pazartesi  günüydü. İnan heyecanla eve gedli. "ikiz bulamamışlar ama tam bize göre olduğu söylenen bir kız varmış, gidip görmemizi sitiyorlar" dedi. Hiç düşünmeden  "hadi gidip görelim" dedim. Açıkçası  heyecanlanmıştım.

Hastaneye gittiğimizde kızım, yavrum oradadydı. İpek  henüz dört aylıktı.

Kucağımdaydı.

Sıcaklığı ve ilk  bakışmamız olağanüstüydü.

Ağladım. İş dünyasının  bize kazandırdığı o tedbirlikle İnan, "bize bir gün izin verin, muayene ettirelim" dedi.

O gün doktor bize bugün bile hiç unutamadığım çok özlü bir şey  söyledi.

"Suna Hanım ağlayarak çıktıktan sonra, diyelim ki bu çocuk muayene sırasında sakat çıktı, artık onu  bırakamazsınız, o artık sizindir. Hiçbir şey için  vazgeçemezsiniz" dedi.

Eve döndüğümüzde karmaşık duygular içindeydik.

Altüst olmuştuk. İpek'i orada bir başına bırakmıştık  ama yüreğimiz , aklımız her şeyimiz İpek'te kalmıştı.

Doktorun  söylediklerini o gece daha iyi anladık.

İpek'ten vazgeçemedik, o bizimdi. Kızımızdı. Gittik ve yavrumuzu bağrımıza bastık.

İpek'ten önce böylesi bir kararın beni  korkutan iki boyutu vardı.

Öncelikle anne olmaya ve bunu başarmaya ilişkin - bütün annelerin  yaşadığını bildiğim- bir kaygım  vardı.

İkinci korkum ise daha çok bu kararın  yaratacağı artçı sarsıntılarla ilgiliydi. 

Türkiye'de ilk defa böylesine varlıklı bir ailenin  üyesi evlat edinmeye karar verecekti.

Evliliğinde radikal  bir hızla ailesini şaşırtan Suna Kıraç'ın  bu yeni kararı nasıl  karşılanacktı?

Ailem ne diyecekti?

Çok çarpıcı  bir biçimde bu kararıma en sıcak tepki babamdan geldi.

Vehbi Koç, "Hep bir çocuğun , senden bir torunum olsun diye dua ettim. Kısmet böyleymiş" diyerek beni destekledi. Sonra da hemen  talimat verdi. "Evin  içindeki köpekler dışarı çıkacak. Aynı evde hem  bebekle köpeği kabul etmem" dedi.

Aynı desteği  abim Rahmi  Koç'tan  da gördüm.

Sevgi zaten  İpek'in  ikinci annesi  ve sonraları  en yakın  sırdaşı olacaktı.

Ablam Semahat Arsel ise kısa bir süre sonra bu kararıma saygılı bir tavır alacak, İpek'e şefkatle yaklaşacaktı.

Böylece Koç Ailesi'nde değil, Türk  iş dünyasında bir tabuyu  yıkmış oluyordum.

Kunduza yavrusu kumru görünürmüş.

Ben  de İpek 'in  bebekliğini biraz abartarak yazarsam  doğal kabul edin. İpek, kızıl saçlı, keman kaşlı, hokka burunlu, gül dudaklı, şeker bir çocuktu.

İnan bana "Sen çetin  cevizsin, bari kızımın  adı İpek olsun, huyu da ipek  gibi olur insallah" dedi. İpek'in  huyu, suyu  aynen bana benzedi. İnan ne yazık ki iki çetin cevizle birden  yaşamak durumunda kaldı.

İpek, liderlik vasfı olan bir çocuktu. Üç yaşındayken  "Adil Çocuk yuvası'na başladı. Öğretmenlerinin kanaatini öğrenmeye gidince, tek söyledikleri "sınıfta liderlik mücadelesi  veriyor ve yorgun düşüyor" olurdu.

İpek, ters, okşanırsa tepki veren bir çocuktu. Bugüne kadar ne babası ne de ben ona hiç yalan söylemedik. Onunla hiçbir zaman  çocukla konuşur gibi konuşmadık. Her şeyin doğrusunu söyledik.

En feci olayı bile bizimle paylaşmayı  öğrendi. Sıralamaya başladığı zaman  masaların üstündeki hiçbir eşyayı kaldırmadık. "Hayır İpek" deyince ellerini çekerdi. Kafasını çok patlattı, ancak evde hiçbir şey kırmadı. Ta ki 14 yaşına gelinceye kadar. Altuğ ile salonda top oynarken  nadir bir Çanakkale seramiğini kırdılar.

Fatma ve eşi Faça kızımıza çok iyi baktı. Temizlik için Fatma, dil öğrenmesi için de Oxford mezunu Claire vardı. Claire, İpek'e çok şey öğretti, tiyatro bölümü mezunuydu. Şarkılar söyletir, şiirler okuturdu. İpek'e özgüven aşıladı. Bir topluluk karşısında konuşmayı veya bir gösteri  yapmayı hep Claire'den öğrendi.

İpek'i her seyahate götürürdük.

Çişini tutmayı ve acıkmamayı üç yaşında öğrendi. Zorla müze gezdi ve konserlere götürüldü. Ağlayarak giderdi, aradan  bir hayli vakit geçtikten  sonra gelip  teşekkür ederdi. Şimdi her ikisinden de nefret ediyor.

Benimle Akmerkez'e gidince ayrı  koridorlardan yürürdük.

"Seni herkes tanıyor" diye utanırdı.

Bir defasında kırk yılın başı birlikte sinemaya gitmiştik. Bir basın ordusu gelip fotoğrafımızı çekti. Sonra da gazetenin  birinde , "Suna Kıraç kızı ile sinemaya gitmek çin sinemayı kapattı" diye bir haber çıktı. İpek'le son çıkışımız oldu.

Büyük insanlar gibi bizimle yemek yedi, pek çok şey öğrendi.

Lise son sınıfta arkadaşlarıyla kayak yapmaya Courchevel'e gittiğinde, jan Nahum arkadaşlarıyla beraber İpek'i akşam yemeğine davet etmiş.

Kızlar kendi aralarında fısır fısır konuşmuş, İpek  büyüklerle sohbet etmiş. İyi ki bana öğrettin, diye teşekkür etti. İpek'in  o veciz yorumuyla ona hayatı öğreten annesi  "patron", o da benim "genç işçim"di.

İpek'in bütün şikayeti çalışmamız, evde olmayılımız ve akşamları Güneri Civaoğlu'ndan haberleri dinleyip, geceleri  sık sık çıkmamızdı. "Güneri Civaoğlu'nu benden çok mu seviyorsunuz, eve geldiğinize göre artık benimle ilgilenin" diye sızlanırdı. Çocuk haklıydı ama ben  ona şunu söylerdim: "Sana ayırdığımız zamanın süresi değil, kalitesi önemlidir."

İpek sanıldığı  gibi bir "ipek" değildi. Güçlü bir karakter yapısı, dayanıklı  bir bünyesi  vardı. Risk alma yeteneği sağlam olduğu için ortaokula gidinceye kadar maceralar yaşadı. Amerika'da Fatma'yı uyutup asansörde kayboldu.

Çiftlikte çıplak  ata binip  yere düştü. Okulda kafayı Atatürk  büstüne vurup  eve dikişler içinde geldi. Dayısının evinde teyzesi ile kitap yerleştiriken  merdivenden  kaloriferin  üstüne düşüp ağzını yırttı. Ver elini  Nesim bey. Prof. Nur Danişment bulundu, hemen Güzelbahçe'de ameliyata alındı, canlı canlı ağzı dikildi. Bir defasında Antalya'da Talya Oteli'nde bayramlaşılıyor.

Evren Paşa dahil  birçok misafir var. İpek , teras katından  bir aşağı kata düştü. Haşarı ve yaramaz bir çocuktu. Bir gün  onu öpüp arabayla holdinge gittiğimde onu karşımda bulunca büyük bir şok yaşadım. Arabanın  bagajına gizlenmiş ve böyle bir sürpriz hazırlamıştı.

Okulda başarılı bir öğrenci oldu. Kızımın okul durumuyla ilgili bütün  gelişmeleri takip etmeye gayret  ettim.

İpek Koç Lisesi'nde okuyan bir "Koç kızı'ydı" Hiçbir biçimde akranlarından  farklı muamele görmemesine özen  gösterdim. Okul arkadaşlarından bir miktar daha az harçlığı vardı. Hocalarının onu sıradan bir öğrenci  gibi görmelerini ve değerlendirmelerini istedim.

Yakınlarım kişiliği, kararlılığı, inadı ve yaşam felsefesiyle bana benzetiyorlar. İpek bağımsız düşünen, kendi geleceğini belirleyen, insanlarla son derece olgun ve kendine özgü bir iletişim kuran bir genç kız oldu. Ondan gençliğimi ve bende olmayan "seçme özgürlüğünü" görüyorum. Bana gurur veriyor.

.

.

İpek, Suna KIRAÇ
.

Suna, İpek, Can KIRAÇ
.
.

İnan Kıraç, İpek Kıraç

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org