Ziynet Odası       Odam Olsun        Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

MELİH AŞIK Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

MELİH AŞIK Türklider Televizyon Programı
15.08.2007
Okunma Sayısı : 64064
Oy Sayısı : 12
Değerlendirme : 4,33
Popülarite : 4,68
Verdiğiniz Puan :
 

 

MELİH AŞIK Türklider Televizyon Programı
.
.
.
Tecrübeli duayen bankacı Bülent Şenver beni üniversite öğrencileri ile birlikte yaptığı bir televizyon programına davet etti.

Değişik, hareketli ve öğretici bu programa katılıldığım için çok memnun oldum.

Gençler ile daha çok zamanımı geçirmem gerektiğini düşündüm.

Bu güzel programı sizlerle paylaşıyorum.
.
.

 izlemek için  

.
.

 dinlemek için 

.
.

.
.

MELİH AŞIK Türklider Televizyon Programı
Deşifresi
.
.
Melih Aşık (MA)
Bülent Şenver (BŞ)

BŞ: Türklider programına hoşgeldiniz.

Türkiye'nin genç liderlere ihtiyacı var.

Her alanda her konuda gençlider yetiştirmeliyiz.

Genç liderleri yetiştirmek ise hepimizin sorumluluğu.

Gençlere imkanlar vermeliyiz, gençlerin önünü açmalıyız.

Gençlere el vermeliyiz .

Gençlerle tecrübelerimizi , birikimlerimizi paylaşmalıyız.

Bu programda gençlere örnek olmuş bir liderle birlikte olacağız gençlerle tecrübelerini birikimlerini paylaşacak.

Türkiye'de gazetecilik mesleğine 40 yıl verdiği emek, toplumu doğru bilgilendirmek ve doğru düşündürmek maksadıyla yaptığı çalışmalar ve gazetecilik yaparken etik kurallara uyma konusunda sarfettiği emek, sarfettiği çaba ve duyarlılık nedeniyle Melih Aşık Türklider seçildi.

Bu programda Melih Aşık ile birlikte tecrübelerini paylaşacağız.

Hoşgeldiniz Melih Bey.

MA: Hoşbulduk.

BŞ: Melih Bey dile kolay 40 yıl bu meslek içerisindesiniz ve gördünüz, geçirdiniz, yaşadınız, üzüldünüz bazen sevindiniz ama eminim gençlerimize vereceğiniz o kadar güzel öğütler veya onlarla  paylaşacağınız öyle ilginç anılarınız bu programda olacakki biz gençlerimiz ile birlikte heyecanla bunları sizden paylaşmak istiyoruz.

Ama önce sizin için hazırlanmış sizi tanıtmaya yönelik kısa bir kasedimiz var hepbirlikte bu kasedimizi izleyelim...

Türklider Melih Aşık ile birlikteyiz.

Kendisinin özgeçmişi dolu dolu , tam 40 yıl onlar içinde bazı ödüller var bu ödüllerden bir tanesi gazeteciler cemiyeti basın özgürlüğü ödülü , Nasıl bir ödül bu?

MA: Bu her yıl bir kişiye verilen bir ödül . Biliyorsunuz gazeteciler cemiyetinin birden fazla ödülü vardır buda her yıl 10 Temmuz'da bir gazeteciye verilen basın özgürlüğü alanındaki çalışmaları dolayısıyla takdir edilen bir gazeteciye verilen bir ödüldü. Bu odur basın özgürlüğü dediğim gibi 4,5 ayrı ödülü var bu onlardan bir tanesi.

BŞ: Yani siz basını özgürce hiçbir etki altında kalmadan o manada mı basın özgürlüğü ödülü?

MA: Hiçbir etki altında kalmadan zannediyorum ki hiçbir gazeteci yazamıyordu mutlaka bir çok etki vardır, bir çok değerler vardır, etik değerler vardır kendinizi bağlayan ama herhalde basın özgürlüğü konusundaki veya basın özgürlüğüne giren alanlardaki olayları işlediğim için  bu alanda duyarlı olduğum için kimi yasaklamalar konusunda sütunumda daha duyarlı davrandığım için zannediyorum bunlar için verilmiştir.

BŞ: Türklider Melih Aşık sizin hayatınızda kilometre taşları herkesin hayatında olduğu gibi olmuştur. Size göre hayatınızdaki kilometre taşı veya köşe taşı diyebileceğiniz birkaç olay var mı?

MA: Tabii mutlaka herkesin hayatında var benim hayatımda bunlar nedir bilmiyorum ama kendi kendime ilginç bulduğum birkaç tanesini size söyleyeyeim.

Ben Siyasi Bilgiler Fakültesi'nin birinci sınıfındayken biraz sıkılmış olacağım biraz da belki o alandaki dersler beni pek açmamış olacak ben sinemacı olacağım diye kalktım İsveç'e gittim.

İsveç'te bir sene malesef param yok İşveç'çede bilmek lazım gerçi orada  stüdyolara gittim ama olmadı bir sene işçilik yaptım döndüm bu benim hayatımda iyi bir dönüm noktası oldu çalışmayı öğrendim, disiplini öğrendim, Avrupa daki işçiliğin disiplini malesef bizim buradaki hayatımızdan sonra birhayli iyi ve faydalı geldi bana dönüşte televizyona geldim.

Bir başka kilometre taşı Ankara televizyonu yayına başlıyordu bende onların ilk elemanlarındandım .

Televizyonculuğa başlamak başka kilometre taşı sayılabilir. 12 Mart dalgasından sonra televizyoculuktan çıkarıldım yeniden Almanya ve İsveç'te işçilik yaptım geldim bu defa Günaydın gazetesine girdim bu şekilde Babali'ye de adım atmış oldum yıl 74 bu bir kilometre taşıydı .

82 yılında Güneş gazetesine geçtim ve şimdiki bu açık pencereyi arka pencere adıyla yapmaya başladım. 82'den bu yana belki daha az kilometre taşı var , 86 yılında da Milliyet gazetesine geçtim oda bir kilometre taşı .

86'dan bu yana demek 19 yıldır da  Milliyette açık pencere'yi yapıyorum bu arada fazla taş yok galiba.

BŞ: Türklider Melih Aşık siz 40 yıllık meslek hayatı diyelim bunun içerisinde yaklaşık 32 yıllık bir köşe yazarlığı 19 yıllıkta açık pencere köşesinin

MA: 22 yıllık köşe yazarlığı 23 oluyor daha önce habercilik yapıyordum , haber merkezinde çalışıyordum Günaydın gazetesinde

BŞ: Siz birde en son bu açık pencereyle ilgili güzel makalelerinizi , ilginç makalelerinizi toplayıp onları 2 ciltlik kitap haline getirmişsiniz açık pencere 200'li yıllar diye müsaade ederseniz oradan sizin yazdığınız bazı cümleleri okumak istiyorum sonra birlikte onu tartışalım çünkü bu cümlelerin  içerisinde öyle gençler  çarpıcı cümleler, öyle çarpıcı sıfatlar varki bazen okurken insan korkuyor, endişeleniyor bazen ileriye yönelik ümitlerini kaybediyor ama bazende bu bir çekiç gibi insanın  kafasına vuruyor o cümleler tek tek , kelimeler tek tek. İşte sizlerle paylaşıyorum ."Biz yaşı 60'ı devirenler, gençlik yıllarımızda ileri giden ileri gittiğini sandığımız umutlu bir Türkiye'nin bireyleriydik . 2000'li yıllarda kalkınmış , uygar, çağa ayak uydurmuş bir Türkiye umuyorduk.

Ne var ki özellikle 80 sonrasında Özal iktidarıyla birlikte Türkiye her alanda belirgin bir yozlaşmanın içine girdi .

Bir yandan halkın ahlakı bozuldu , bir yandan devlet çarkları aşındırıldı, siyasi partilerde örgütlenen hırsız takımı iktidara geçip ülkenin hazinesini kendisinin ve yandaşlarının cebine boşalttı.

Siyaset bir yağma organizasyonuna dönüştü. Kim çaldıysa yanına kar kaldı. Namuslu insanlar kaybetti.

Ne var ki aynı zamanda ülkemizde kaybetti. Türkiye artık dışardan idare edilen, ekonomisi topal, yarınların umutsuz bir ülkesidir. Eğer dürüst insanlar ekonomiyi ele alıp bütün çarkları yenilemezse, daha da umutsuz günler bizi beklemektedir."

Türklide Melih Aşık bunları ben okurken tüylerim diken diken oluyor, bir tarafta gençlerimiz onlara ümit,  umut ve Türkiye'nin geleceği ile ilgili motivasyon, şevk , enerji verme sorumluluğumuz var, bir taraftada sizler gibi yılların  tecrübesi, yaşadığı edindiği tecrübelerle kelimeleri gayet seçilmiş bir biçimde kağıdın üzerine döküyor bu iki dilemma arasında gençlerimizle sizi bir şeyler söylemek üzere bırakıyorum.

MA: Her zaman biz gazeteciler, yazarlar yazı yazarken her zaman iki ana konu bizi zorluyor, dediğiniz gibi tam bir dilemma .

Bir yandan gerçekleri ülkenin gerçek tablosunu ortaya koymak istiyorsunuz , bir yandan da umutlu olmak, umut vermek istiyorsunuz . bu ikiside çok zorunlu. Yalnızca umut pompalarsanız ki bugün basınımızda bazı gazeteler çok umutlu gazeteler çıkarıyor bunu yapabilirsiniz medyada yapabilirsiniz.

Ülke umutlu gidebilir insanlar belirli dönemlerde umutlu olabilir, ben bu yazıyı ne zaman yazdım hatırlamıyorum ama tarih olarak hatırlamıyorum.

Şubat krizi oldu , Şubat Krizinden evvel birde Kasım krizi vardı  otomobil ithalatı çok iyiydi, Türk Lirası çok değerliydi , halk paramız değer kazanıyor diye seviniyordu birden bire bir Şubat krizi patladı.

Bu Şubat Krizi gösterdiki meğerse Türkiye başaşağı gidiyormuş ve bunu belki birkaç kişi söylüyordu ama çoğunluk ya söylemiyordu ya görmüyordu demekki ben bu Şubat Krizinin Sayın Şenver  Cumhurbaşkanının Anayasa fırlatmasından kaynaklandığı masalınıda  tabii burada red ediyorum onuda söyleyeyim bir anayasa fırlatmakla bir ülkenin parasının yarısı bir gecede uçmaz.

O bir bahaneydi onu geçiyoruz şimdi demekki halka her zaman başına neler gelebileceği ülkenin nereye gittiğini söylemek zorundasınız bir, ama iki gerçektende bunları söylerken halkı umutsuzlandırıyorsanız buda kötü çünkü umutsuz insanlar hiçbir şey yapamaz , o girdikleri bunalımdan da çıkamazlar, orada kalırlar kahrolurlar ve toplum gider yani biz belki şunu itiraf ediyim bunların arasındaki dengeyi iyi kuramuyor olabiliriz  sevgili gençler tabii diyecekleri varsa dinlemeye hazırım ama bu iki zorunlu kutubu mutlaka yaşıyoruz , eğer burada kusur ediyorsak affola sizleri umutsuzlandırıyorsak ama biraz umutsuzlanmak lazım.

BŞ: Tam bu noktada sizin yazdığınız yazılardan ve sizin yazdığınız o cümlelerden etkilenmiş Bahar Şirin var. Bahar Şirin'de o etkilendiği cümleleri aynen sizin yazdığınız şekilde size okuyup sorusunu sormak istiyor. Bahar.

BAHAR ŞİRİN:Ben sizin kitabınızdan bir bölüm okumak istiyorum . "Özal dönemi'nin bir devamıdır yaşadığımız.

Çalanların kazandığı, çalışanların ezildiği, hırsızlığın açık gözlülük sayıldığı, namuslu adamın adının enayiye çıkarıldığı , devletin, hukukun , yasaların, soylu duyguların, geleneklerin, yeteneklerin ufalandığı bir dönem.

İnsanların yozlaştırıldığı , yurtseverlik, onur, bağımsızlık gibi kavramların unutturulduğu, ülkeyi uşaklaştırmak  için her türlü insani ve ulusal değerin aşındırıldığı, genç ve temiz ruhların yok edildiği bir  zaman dilimi" Sayın Melih Aşık bunlar sizin sözleriniz , buradaki tüm arkadaşlarım ve ben genç ve temiz ruhluyuz sizce bizi kimler neden ve nasıl yok etmek istiyor?

MA: Teşekkür ederim burada da aynı nokyata gelmiş bulunuyoruz .

Gerçekten bende sizi dinlerken bu satırların çok karamsar olduğunu düşündüm öyle görünüyor ama bir yandan da baktığınız zaman acaba gerçekten insanlar yozlaştırılmıyor mu?

Şu anda Türkiye bağımsız mı?

Acaba ülke bağımsız mı?

Ulusal değerler, insani değerler gayet yolunda gidiyor mu?

Genç ve temiz ruhlarda bir saldırı altında değil mi? Bunları burada düşünmek lazım şimdi şunu söyleyebilirim bu arada.

Bizim yaşımızdaki insanların tabii genç arkadaşlarımla konuşurken biraz önce onlarda bunları karamsar bulduklarını söylediler haklılar yalnız bizimle gençler rasında bir bakış farkı var oda şu, ben herhangi bir konuya baktığım zaman 60 yıllık bir zaman diliminden bakıyorum genellikle her olup biteni kendi 10 yaşım , 20 yaşım, 30 yaşım, 40 yaşım geçmiş yıllardaki gözlemlerime göre değerlendiriyorum. Şimdi ben mesela niye karamsarım genelde ?

Ben sizlerin yaşındayken yani 20-25 yaş ararılığındayken  Türkiye yine fakir bir ülkeydi ama İstanbul 2000 nüfuslu çok güzel bir kentti şimdi maalesef Boğazın iki yakası hariç bir güzellik kaldığını düşünemiyorum İstanbulda biz gençliğimizde Türkiye'nin  giderek adım adım daha iyiye gideceğini düşünüyorduk ve bu daha iyiye gide gide herkes kafasında bir projeksiyon yapabilir bu projeksiyonları ben Türkiye'nin benim 60 yaşımda geleceği bir nokta olduğunu düşünüyordum. Şimdi geçmişle bugüne baktığım zaman örneğin hergün gidiyoruz Mahmutbey'de Milliyet gazetesinin binasında oturuyoruz oradan zannediyorum geçiyorsunuzdur oraları tamamen bir varoş kenti çok fakir insanların yaşadığı bir ayrı kent.

İstanbul'un %60 'ı böyle yaşıyor , doğrusu böyle bir Türkiye ummuyordum gençken daha güzel bir Türkiye umuyordum  ne bileyim aynı şey her alanda var üniversitelerde sizler zeki çalışkan ve birazda bu beceriniz ve başarınızla iyi bir okulda iyi bir noktada olan gençlersiniz ama gençlerin yüzde 90'ı çok daha zor ve sorunlu yaşıyor.

Dediğim gibi benim karamsarlığımı biraz yaşlılığıma da bağlayabilirsiniz eğer böyle düşünüyorsanız onuda olağan görmeye hazırım ama dediğim gibi biz bu zaman diliminde böyle bir psikoloji içine girdik , insallah sizler girmeyeceksiniz , inşallah daha iyi bir  geleceği  siz inşa edeceksiniz çünkü böyle bir göreviniz  var.

BŞ: Şimdi Cansel Şanlı size köşenizle ilgili ilginç bir soru soruyor. Köşeniz açık pencere o açık pencereyle ilgili nasıl soru soracak size.

CANSEV ŞANLI: Sayın Melih Aşık siz uzun yıllardır Milliyet gazetesinde yazıyorsunuz Açık Pencere Köşesi adı altında bu köşenize niçin Açık Pencere adı verdiniz ? bu ismin bir anısı varmı çünkü daha öncede söylediniz bu pencereler daha öncede arka pencere var demiştiniz bir anısı var mı sizin için?

MA: Benim aklımda köşe yazarı olmak yoktu. Ben 1982 yılında Günaydın gazetesinden Güneş gazetesine transfer oldum ve Güneri Civaoğlu dostumuzun teklifi ile gazete değiştirdim ben haberciydim haber merkezinde çalışacaktım , haber merkezi müdürü olacaktım onlar olmadı olmayınca Hasan Pulur'un köşesi gibi bir köşe yapalım dendi bu köşeyi yapacak birisini aramaya başladık bulamadık, bulamayınca ben o işi üstlendim buda belki benim hayatımda kilometre taşıydı yada tesadüf olarak böyle bir köşe yani bugünkü köşeye daha genişli daha mizahi bir köşe olarak 82 yılında Güneş'te başlattım.

O zaman onun ismini Güneri Civaoğlu arkadaşım koymuştu arka pencere koydu sonra 86 yılında oradan ayrılırken yine Günay'la vedalaşırken yine  Günay dediki sen bu arka pencere adını bize bırak sen sen başka bir isim bul kendine dedi bende Milliyette bunu arka pencereyide çağrıştıracak bir isim olarak açık pencere koydum fenada olmadı aynı zamanda bizim köşemiz okuyucuları mümkün olduğu kadar diğer köşelere göre daha açık bir köşe. Öyle bir anlamı oldu.

BŞ: Şimdi bir sorum daha var onu isze bir talebem soracak oda Çetin Amato'ydu ama ben bakıyorum Çetin Amato burada akıyor gibi sormayayım sor Çetin niye sesin kısıkta çıksa baktın önündeki arakadaşına sorsana diye eziliyor, büzülüyor, hayır sesin güzel hiç merak etme çok güzel olur. Sor sorunu.

ÇETİN AMATO:Melih Bey ben sizden 40 yıllık gazetecilik hayatınızda yaşadığınız iki olayı  bizimle paylaşmanızı rica edeceğim. Örneğin keşke hiç yaşamasaydım dediğiniz bir olay ile iyiki yaşamışım dediğiniz bir olayı, bir anınızı bizimle paylaşır mısnız?

BŞ: Keşke hiç yaşamasaydım diyebileceğiniz geçmişte şöyle bir hayatınıza bakıp birde iyiki yaşamışım .

MA: Şimdi bu tabii çok zor bir soru düşününce insanın ama belki ikinci bölümüne de bağlayarak bir olay anlatayım herkesin başına kolay kolay da gelmez . 1978 yılıydı Günaydın'da çalışıyordum o gün Cerrahpaşa hastanesinde çocuğum doğdu , çocuğumu gördüm bir oğlan çocuğu doğan eşim kendine geldi yatıyor bende saat 5'te Cihangir'de oturuyoruz ben eve gittim eşim dedi kal hastanede hastanede kalıp ne yapayım dedim evet gittim saat 5, 5:30 da eve gittim arabadan indim o gece iki kişi bana saldırdılar  bayağı bir darbelerde aldım , hastaneye yattık hepsini tam anlatmayayım ama kötü bir olaydı tabancalı kişiydi.  

Çocuğunuzun doğduğu gece iki saat evvel çocuğunuzu görmüşsünüz , iki saat sonra iki tabancalı kişi sizi tehdit ediyor  ve ölüyorsunuz dehşetli bir geceydi . Yalnız şimdi bu dahil hiçbir olayı onu söyleyeyim pişman olmadım keşke yaşamasaydım demedim çünkü hiçbir faydası yok böyle bir şeyin hatta  evden çıkarken eşim dediki kaşkol al almazsan pişman olacaksın çünkü soğuk dedi dediğim gibi pişman olmak hiçbir işe yaramıyor .

İnsan mümkün olduğu kadar pişman olmayacak şekilde davranır ama sonra pişman olacağı zamanlarda da pişman olacağı olay bir nevi sizin eseriniz olarak faturasını size ödetecektir. Onun için ben pek pişman olmuyorum .

BŞ: Size niye öyle bir şey yaptılar o silahlı kişiler?

MA: Karışık . Siyasi diyen oldu, adi vaka diyen oldu, onun ayrıntıları belki biraz uzun ama böyle şok edici bir olay olduğu için arkadaşlara anlattım ama onu bile  ben şimdi keşke öyle olsaydı demiyorum. Mesela iki tane silahlı kiş var bir tanesi tabancasını doğrultmuş  öteki arkada beni tehdit ediyorlar

BŞ: Size bir şey söylüyorlar mı şunu yapma , bunu yazma

MA: Hayır onu demiyorlar da ceketini çıkar diyorlar , zannediyorum bu Amerikan filmlerinde vardır sonra bunu emniyetten söylediler çeketten tutup götürüyorlar , iki kişi var tabii sonunuzun geldiğini düşünüyorsunuz öndeki tabancalı şahsa hücum edip tabancasıını almak istiyorum ama onu yapamadım çünkü arkadaki sürekli silahı bana doğrultuyordu .

Şimdi onu düşünüyorum geçen gün bir arkadaşla konuşuyorduk ona saldırsam öteki silahını ateşleseydi oda  yanlış bir şey olacak. Onuda keşke yapmasaydım diyebilirdim demeye vaktim olmayacaktı şimdi.

BŞ: Sonradan sizi bıraktılar mı? Vazgeçtiler

MA: O sırada  bir ayak sesleri duyuldu bir gürültü oldu caddede birkaç kere gözüme falan vurup kaçtılar

BŞ: Ve sonrada ne olduğu kim olduğu belli olmadı.

MA: 12 Eylül'ün  o kaos döneminde savcılığın bile onunla uğraşacak vakti yoktu biliyorsun cinayetlerin işlendiği dönem

BŞ: Büyük geçmiş olsun.

MA: Pişman olmamak gerek.

BŞ: Ben şimdi size değerlerle ilgili bir ödev vermiştim eksik olmayın bu ödevi yerine getirdiniz ben size Türkiye'deki gençlerimiz acaba değerlerini kaybediyor mu? Diye sorduğum da galiba evet eskiden bizim güzel değerlerimiz vardı şimdi o değerlerin bazıları yok oldu diyebildiğimiz oldu böyle bir 36 tane değer listesi hazırladım size gönderdim , faxladım, e-mailledim dedimki Türklider Melih Aşık bu 32 tane değer arasında size deselerki bir gezegene yaşamaya gidiyorsunuz ama o gezegende bu değerler arasında sadece 6 tanesini alabilirsiniz başka değer almak mümkün değil  siz bu değerler içerisinde hangi 6 değeri alırdınız dedim bakın siz hangi 6 değeri alıp yanınızda götürmek istediniz.

Birincisi dürüstlük, ikincisi sevgi, üçüncüsü çalışkanlık, dördüncüsü tevazu, beşincisi çağdaşlık , altıncısı cesaret.

Ben bununla yetinmeyip biraz daha zorlaştırdım olayı dedimki şimdi bu gezegenden bir başka gezegene gitmek zorundasınız orada da sadece bu 6 taneden üç tane değere izin veriyorlar hangi üç değeri yanınıza alıp götürürsünüz.

Bakın 36 değerden 3 tanesini yanınıza almak istediğiniz değerler birincisi dürüstlüğü yanıma alırım dediniz, ikincisi sevgiyi yanıma alırım dediniz, üçüncüsü çağdaşlık. Ben şimdi her birini size sormak istiyorum Türklider Melih Aşık dürüstlük dediniz niçin dürüstlük?

MA: Efendim şimdi dürüstlük bir cümle geçti onu hemen tasfiye ediyim.

Yozlaşma ve gençlerden söz ettik maalesef yozlaşma gençlerde olmuyor , oluşturuluyor bir gençlerde büyük bir bombardıman altında ama yozlaşma maalesef gençlerin o yaşlarda hareket edip ileriki yaşlarda mesleğe atıldıktan sonre daha hızlanan bir faktör.

Dürüstlük çok garip oluyor geçenlerde bena bir mizah sanat dergisi tarafından dürüstlük ödülü verildi. Bende o ödülde yağtığım konuşmada dedimki Eskişehir'deydik mesela şu dedim buna benziyor banka memuruna hırsızlık yapmadığı için dürüstlük ödülü vermeye.

Niye? Çünkü dürüstlük zaten insanın doğal yapısında olması gereken şeydir.

Hem insanlar hem hayvanlar dürüsttür.

Ama biliyoruzki  hayvanlar aç kaldığı zaman insanlar biraz parasız yada maddi açıdan daraldığı zaman başlıyor birbirine bir şey kavga ve işte o zaman araya birtakım dürüst olmayan unsurlar giriyor.

Türkiye'de maalesef dürüstlük aranan bir faktör oldu olmaması lazımdı.

Dürüstlük insanların bu adam dürüsttür dememize gerek olmaması gereken bir kavram ama maalesef dürüstlük günümüzde aranan bir şey.

Neler aranıyor?

Eksik olan ve kaybolan şeyler.

BŞ: Onun için dürüstlük dediniz peki ikinci bir değer olarak sevgi dediniz niçin sevgi?

MA: Eğer sevginiz yoksa diğer insanlarla bir bağ oluşturamıyorsanız ne dürüstlük işe yarıyor ne diğer kavramlar.

Sevgi insanı bütün dünyaya bağlayan zaten yaşamasının baş sebebi olan kavram, birde kendi işinde özel yaşamında olsun  diğer insanlara diğer yaşayanlara diğer canlılara katkıda bulunmuş oluyor.

İnsanın dünya ya gelmesinin ana sebebide bence dünyayı güzelleştirmek, toplumları güzelleştirmek öyle değil mi?

Sırf üremek için gelmiyoruz bu yaradılışın bir özel sebebi var  o özel sebebte toplumu ve doğayı güzelleştirmek be bunu motive eden baş faktörüde sevgi.

BŞ: Peki ben bu sevgiyi size birkaç tane kısa cevap vermek üzere çabuk çabuk bonbardıman gibi sorsam ne dersiniz? Kimi seviyorsunuz?

MA: Güzel olan her şeyi, bana yakın olan herşeyi başta ama ikinci olarak ta ben iyi güzel olan doğada ve toplumda her şeyi.

BŞ: Ne yemeyi seversiniz?

MA: Patlıcan yemeklerini seviyorum.

BŞ: Kimi dövmeyi seversiniz?

MA: Kimseyi dövmek  istemiyorum ama bir ağır siklet boks şampiyonunu dövebilsem iyi olur diye düşünüyorum.

BŞ: Hangi kitabı okumayı seversiniz?

MA: Biyografik ikitapları severim.

BŞ: Hangi tip müziği seviyorsunuz?

MA: Klasik müziği ve Sezen Aksu şarkılarını seviyorum.

BŞ: Gazetenizde en çok sevdiğiniz kişi ?

MA: Orada ayrımcılık olur diğerleri alınırlar onu söylemeyeyim.

BŞ: Türkiye'de en çok sevdiğini il, şehir?

MA: Bütün illeri sevemk istiyorum ama İstanbul'u seviyorum.

BŞ: En çok sevdiğiniz Türk Müziği şarkışı.

MA: Çok var ama benzemez kimse sana şarkısını

BŞ: En sevdiğiniz hayvan?

MA: Kedi.

BŞ: En sevdiğiniz davranış?

MA: Okşamak olur.

BŞ: Peki ben üçüncü değerinize geçmek istiyorum yanıma çağdaşlığı alırım dediniz niçin çağdaşlık?

MA: Sevgi olacak,dürüstsünüz , sevecensiniz dünyayı seviyorsunuz dürüst işler yapıyorsunuz  ama çağıda ileri götürmek gibi bir görevinizde var bu görevinizi hangi noktada yapacaksınız hangi zaman diliminde kendinizi nereye koyacaksınız ?

Kendinizi mutlaka en çağdaş noktaya koymak zorundasınız onun için çağdaş olmak zorundayız bugüne biz 50 sene geriden, 100 sene geriden, Osmanlı İmparatorluğundan bakmamak durumundayız ileri  çağda olmak uygar  çağdaş olmak.

BŞ: Peki Türkiye şu anda çağdaş mı?

MA: Maalesef pek onu söyleyemiyoruz, çağdaş değiliz.

BŞ: Peki Türkiye çağdaşlığa ne kadar yakın?

MA: O da toplumun dinamizmine bağlı toplumun çağdaşlığı keşfedip yakalamasına bağlı. Çağdaşlığın ne olduğunu bilmemize bağlı.

Mesela hergün düşündüğüm bir şeyi söyleyeyim ben ben genelde yaya yürürüm taksiyle gider gelirim buradan Atina'ya gittiğiniz zaman beyaz yerler vardır o geçide ayağınızı bastığınız zaman bütün trafik duruyor yada Londra'da da , Pariste'de yaya geçidine ayağınızı bastığınız zaman trafik duruyor bizim burada maalesef bütün trafik araç öncelikli olup kesinlikle arabalardan kaçması gerekiyor ve kesinliklede yaya geçidi , kırmızı ışık, kırmızı yeşil yandığı zaman bütün arabaların durmasını beklemek lazım çünkü uymuyorlar şimdi biz trafikten başlatarak çağdaş olmak zorundayız .

Dün mesela bir olay oldu bugün gazetelerde var pardon İstanbul'da kadınlar gününde emniyet güçleri göstericileri dövdü ne oldu işte Ankara'da üç tane AB yetkilisi var,  bu üç kişi bizi çok ağır şekilde protesto ettiler ayıpladılar vesaire vesaire . Şimdi bu çok ayıp bir şey dışardan adamın gelip ki 2005 yılında bizde yıllarca Avrupa'nın içinde yaşamış bir ülkeyiz kalkıp bize siz kendi insanınızı dövmeyin demesi ve ilk defada ben bugün ilk defa gazetelerde hassasiyet gördüm oda iyi bu tür olaylar çok oluyor ama hassas ta olunmuyor yani şu kadarcık şeyi bile onlardan öğrenmemiz gerekir idi.

Şimdi uygar olamamakla itham edebilir arkadaşlarımız  ama  bunlarıda söylemek zorundayım.

BŞ: Tabii . Çağdaşlık için katetmemiz gereken önemli yollar var diyoruz. Türklider Melih Aşık önünüzde ben bir kaset görüyorum size bir süpriz kaset hazırlayın demiştik o kaset içerisinde gençlere vereceğiniz üç tane mesajı görüntülere sıkıştırın sonrada mesaj verin görüyorum ki kasedinizi hazırlamışsınız .

Ben o kasedi sizden alabilirmiyim? Ben onu yayına vereyim .

Biz bu kasedi yayına hazırlarken hep birlikte reklamları izleyelim.

BŞ: Türklider programına devam ediyoruz.

Melih Aşık'ın sürpriz kasedi yayına hazırlandı.

Bakalım bu kasette Türklider Melih Aşık gençlere verilmek üzere üç mesaj ve onlarında görüntüleri ne şekilde bizim için düzenledi hep birlikte kasedi izleyelim. Türklider Melih Aşık'ın hazırladığı kaseti izledik ama  ne kadar güzel şeyler gördüm orada.

Türklider Melih Aşık siz bu kasedi mesaj vermek için hazırladınız ben çok ilgi duydum mesajlarınıza bu üç mesajı gençlerimizle paylaşırmısınız?

MA: İişnizi iyi yapın diyorum benim için yine hayatta çok önemli şeylerden birisi bir insanın işini iyi yapmasıdır.

Belki herkes işini çok iyi yapmaya çalışıyor ama önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Benim aklımda hep Aziz Nesin'in oyununda geçen bir cümle vardı derki; "Islık mı çalıyorsun o kadar iyi çal ki bak adam ne kadar güzel ıslık çalıyor desinler , parmağınımı oynatıyorsun o kadar güzel oynat ki bak parmağını ne kadar güzel oynatıyor" desinler.

Hepimiz işimizde onu iyi yapmak zorundayız tabii belki bunuda eleştirmemek lazım ama diyelimki işinizi yapıyorsunuz bir biçimde yaparsanız daha iyi para kazanabilirsiniz onu o şekilde yapmak daha  karlı görünebilir başka bir sebep olabilir ama her zaman  o işi  iyi yapmak zorundasınız çünkü o iş sizin kişiliğinizin parçasıdır  hem de sizin vicdanınızın parçasıdır, daha sonra vicdanınız sizi zorlar işinizi iyi yapmazsanız. Hem de o gençler olarak sizin göreviniz hem kendinize karşı hem ülkeye karşı o işi iyi yapmak

BŞ: Birde o işi iyi yaptığını zannedenler var değil mi?

Herkes işimi ben iyi yapıyorum diyor aslında iyi yapmayanlarda iyi yaptığını zannediyorlar.

MA: Daha işin en olduğunu bilmeyen insanlarımız var .

Ne iş olsa yaparım diyorlar ama muslukçu arıyorsunuz bulamıyorsunuz demek ki bir iş sahibi olmak bir meslek sahibi olmak henüz daha henüz  önemini toplumda gösterememiş .

İşini iyi yapıyor zannedenler var tabii bir bakıma herkes kendine moral vermek için öyle demek zorunda bende zaman zaman öyle diyorum.

İşimi iyi  yapıyorum şekelinde kendime motivasyon veriyorum.

Belki onda sakınca yok ama elinden geleni yapıyorsa insan

BŞ: İkinci mesajınız neydi?

MA: Dürüst ve adil olmak tabii

BŞ: Adalet

MA: Adalet deminde üzerinde durduk gençler iş hayatına atıldıktan sonra onları bu dürüst olma yolundan çıkaracak pek çok etken var onları sizlerde biliyorsunuz .

Mesela geçenlerde bir doktor arkadaşım anlattı bunu üzülerek dinledim söylemektede  sakınca görmüyorum.

Bizim hastanede genç doktorlar nöbet denildiği zaman kaçarlardı şimdi herkes nöbete kalmak istiyor dedi bende merak ettim baktım geçenlerde dedi meğerse gelen acil hastaları hastanenin karşısında mr klinikleri var oraya yolluyorlarmış, mr kliniklerinden de bu genç doktorlara komisyon veriliyormuş .

Gelen acil vakalarda mr 'a ihtiyaç olsun olmasın  bu genç doktor hastayı mr 'a gönderiyor hasta orada ödeme yapıyor bir kısmını doktor alıyor.

Doktorlar bunu niye yapıyorlar Türkiye'de hele genç doktorlar veya genç çalışanlar çok az maaşlar alıyorlar çok sıkışıyorlar yani bir yandan onlarda haklı , bir yandan önlerinde böyle yollarda var, ama Türkiye'deki bir çok kanunlar bir çok kurgulanmış hayatta hep insanları dürüst olmayan yollara götürüyor.

Biraz evvel siz de okudunuz bu söylenenler karamsarda bulunsa , umutsuzda bulunsa söyelemek zorundayım Türkiye'de namuslu insanlar bürokraside olsun diğer alanlarda olsun hep kaybetmişlerdir. Yüzde yüz olmayabilir ama hep kaybederler.

Belki dürüstlük dışı yolları deneyenler kazanırlar bütün bunlar rağmen bununla mücadele etmenin yolu nedir?

Dürüst olmaktır.  

Dürüst olmayan bir toplumun yaşama şansıda yoktur .

Herkes afedersiniz üç kağıtçı olursa o toplum bir yere gitmez o toplum zaten çöker.

Eğer bu toplumu yaşatacaksak bir kısmımız veya kendini güçlü hisseden kendine güvenen soylu insanların  bütün olumsuzları göze alarak dürüst ve adil olmaları zorunlu diye düşünüyorum.

BŞ: Adalet sağlıklı çalışıyor mu sizce?

MA: Türkiye'de maalesef hiçbir şey sağlıklı çalışmıyor tabii adalette sağlıklı çalışmıyor burada adil olun derken kekndi yargıları içindeki adalet duygularını kastediyorum  yoksa adaletimizden ülkemizin diğer kurumları gibi işte onlara uygun bir düzey.

BŞ: Peki üçüncü mesajınız nedir?

MA: Üçüncü mesajımız bu yaşadığımız dönem diyelim. Küreselleşme yada nasıl tarif edilirse bu yaşanan dönemde gemisini kurataran kaptan ilkesine göre bir yaşam tarzı var .

BŞ: O nedemek? Onu açarmısınız biraz? Gemisini kurtaran kaptan.

MA: Eskiden bizim zamanımızda böyle bir deyim vardı gemisini kurtaran kaptan derlerdi yani sen gemini kurtar gerisine karışma anlamına geliyor şimdide gençlere öyle öğütler veriliyor sen kendini kurtar fazla sağa sola bulaşma başkalarının meselelerinden sanane işte sen karışma gibi hepimiz buradaki arkadaşlarım

Boğaziçindeki öğrenciler , üniversitede okuyanlar herbiri kendini kurtaracak yetenek ve çapta gençler.

Kendinizi kurtarırsınız ama çoğunluğun mutsuz olduğu bir toplumda bir süre sonra göreceksiniz ki sizde kurtulmuş değilsiniz.

Tek başınıza bir hayat yaşıyorsunuz ama o tek başınıza bir hayat, etrafınızda bir yığın mutsuz insan, fakir insan ve siz  onlarla hiç bir alışverişte değilsiniz böylede yaşanılabilir ama ben öylebir yaşamın gerçekten doğaya uygun bir yaşam insanlığa uygun bir yaşam sizin kendinize güvenen insalara uygun bir yaşam olduğunu düşünmüyorum.

Bu bireysellikten çıkmak her alanda herkesin hakkını gözetmek ,hak yememek , çiğnememek ve muhtaç olanlarıda savunmak onlara yardımcı olmak zorundayız.

BŞ: Adam sende deyip bir şekilde bencil olmadan  toplumla birlikte belki bu sivil toplum kuruluşlarının bir görevide bunlar olabilirmi? Gençlerimize sivil toplum kuruluşlarına katılmayı öneriyormusunuz?

MA: Tabii tabii oda olabilir en azından sivil toplum kuruluşları olur üniversitelerde kulüpler var bildiğim kadarıyla daha sonrada o meslek hayatında o mesleği zaten yapış tarzındada meslek seçiminde de bütün hayatta insan böyle bir ilkeyi yanında tutabilir, böyle bir ilkeyi gözetebilir diye düşünüyorum.

BŞ: Türkilider olarak size sorsam her liderin bir projesi vardır . Üstünde çalıştığı projesi vardır. Türklider Melih Aşık' ın şu anda üzerinde çalıştığı projesi  nedir?

MA: Kesin bir proje olamaz tabii gazetecilik yaşamımda projeniz ne olabilir ama böyle genel bir proje olarak işte insanlara doğru söylemek , insaların daha iyi olup biteni görmesi bilmesi herkesin  birbirini etkilemesi seçimlerde siyasal tercihlerini iyi yapmaları , kendi hayatlarında iyi seçimler yapmaları, ve daha mutlu bir geleceği inşa etmeleri için yazı yazmak gazeteciliği bu düzlemde yapmak bu benim projem olabilir.

BŞ: Bu sizin projenizi bizim sanal proje  kutumuza atıyoruz . Doğru bilgilendirmek toplumu ve toplumun daha iyi düşünmesini sağlamak için yine çaba sarfetmek projeniz. Herkes bir şey değiştirmek isteyebiliyor şu anda sizin elinizde olsa Türkiye'de bir şeyi değiştirmek, Türkiye'de siz neyi değiştirmek isterdiniz?

MA: Ben bu toplumsal düzeni değiştirmek isterdim .

BŞ: Toplumsal düzeni . Ne şekilde değiştirmek isterdiniz?

MA: Bugün insan gibi yaşayamayan, açlık sınırının altında yaşayan insanların bundan kurtulduğu herkesin asgari bir geçim düzeine sahip olacağı daha eşitlikçi bir düzen sağlamaya çalışırdım. Ben dediğim gibi yürüyerek gidip geldiğim için şunu görüyorum ki mesela dün gördüm her gün binlerce olay oluyor mesela küçük bir çocuk ve annesi gidiyorlar iskelede kestane satıyor satıcı çocuk kestane istiyor ama annesinin onu alacak parası yok ve sürükleyip götürüyor .

Geçenlerde bir kitap fuarındaydım çocuklar gelmiş bir kitap almışlar öteki kitabı alacak paraları yok . İnsanların bu tür ihtiyaçlar duymayacağı bir düzen olmalıydı Türkiye'de.

BŞ: Şu anda sizi biraz eğlendirecek bölüme geldik .

Gençlerimizde sabırsızlıkla eğlence deyince bana bakıyorlar , gülüyorlar ama sizin anladığınız manada eğlence değil ama bu stüdyo ortamında bir eğlence ben size bir obje göstereceğim ve diyeceğimki bu göstereceğim objeye beş saniye bakın ve bu objeyle ilgili gençlerimize bir mesaj verin.

Şimdi objenizi gösteriyorum, objeniz bir çekiç.

Bu çekice beş saniye bakın ve gençlerimize bununla ilgili bir mesaj verin.

MA: Çekiçle ilgili çok ünlü bir söz vardır . "Elinde bir çekiç tutan herkesi çivi gibi görür" derler.

BŞ: Bu nedemek?

MA: Elinizde çekiç varsa herşey böyle kolaylaşır çivi gibi böyle çivi gibi  çakarsınız anlamına geliyor ama benim aklıma doğrusu o gelmedi .

Bununla belki çivileri oynamış olan bir ülkedeki çivileri sağlamlaştırabiliriz tek tek vurarak diye hayal ediyorum.

BŞ: Sağlamlaştırmak geldi değil mi?  Bununla olumlu bir şey yapmak geldi.

Ben hemen onu elinizden alıyorum.

Size yardımcı olacağım burada bir torbamız var.

Torbanın içerisinde harfler var , bunun içerisinden bir tane harf çekin ve baş harfi o  harfle başlayan bize bir iyi davranış söylemenizi isteyeceğim .

İçinden bir harf çekermisiniz bizim için bakalım hangi harf çıkacak bende yardımcı olayım size.

Çıkan harf baş harfi ile ilgili iyi bir davranış , olumlu bir davranış, doğru davranış bize söyleyebilirmisiniz?

Harfiniz "Ö" harfi. Bir iyi davranış.

MA: Övmek.

BŞ: Övmek Niçin iyidir övmek.

Hakkını vermek lazım hakedene onun için .

Sebepsiz övmek değil ama yerinde övmek lazım.

Eğer yerinde övmezseniz geröekten  görevinizi yapmamış sayılırsınız.

Bir de övmek bir motivasyondur.

BŞ: Bir tane çekin onunlada kötü bir davranış veya yanlış bir davranış .

Hangi harf çıktı? "P" harfi ile kötü bir davranış.

MA: Posta atmak.

BŞ:  Posta atmak ne demektir o posta atmak?

MA: Biliyorsunuz daha ziyade argo oluyor .

Posta attı yani düelloya davet eder gibi

BŞ: Ukalalık yapıyor, biraz kabadayılık yapıyor.

Ben size meslek etik sorusu soracağım siz olsaydınız ne yapardınız diyeceğim çok çabuk ve süratli okuyorum.

Hasan Bey çok uzun yıllar gazetecilik yapmış tanınan bilinen büyük bir gazetenin önemli yazarlarındandır.

Gazetecilik hayatındada kendisi bilindiği için kendisini basın etik kurulu başkanı seçmişler , Hasan Bey aynı zamanda basın etik kurulu başkanı. Hasan Bey'e bir gün bir şikayet mektubu geliyor, mektubu okuyor  eyvah diyor şaşırıyor çünkü gelen şikayet kendi çalıştığı gazetenin genel yayın yönetmeniyle ilgili bir şikayet geliyor. Şikayette diyorki sizin genel yayın yönetmeniniz o gazetenin sahibinin alacağı bir ihaleyle ilgili rakip bir şirket hakkında olur olmaz, yalan yanlış, taraflı yazılar yazıyor.

Hakikaten Hasan Bey etik kurulu başkanıya inceliyor, araştırıyor , istihbarat yapıyor bakıyorki şikayet  doğru çıkıyor.

Şikayet doğru yani genel yayın yönetmeni bulunduğu gazetenin patronu bir ihale kazansın diye rakip firmanın patronuyla ilgili yanlış tutarsız gerçek olmayan taraflı yazılar yazmış.

Türklider Melih Aşık Basın etik kurulu başkanı Hasan Bey'in yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?

MA: Bu durumda yapacaklarımdan biri o gazetenin sahibine bir yazı yazardım ve  sayın genel yayın müdürü  bunu yaptı bundan sizin bilginiz var yada yok kararı siz verin derdim.

Eğer o genel yayın müdürü onu gazetenin sahibinden habersiz yapmışsa veya haberli yapmışsa ne olmuşsa bu arada gazetenin sahibi hemde yetkili bir kişi olarak , hem de meseleyi bilen bir kişi olarak , meseleye en yakın kişi olarak en iyi kararı verecektir.

Hemde epeyi sıkışacaktır çünkü  o yetki ona verildikten sonra gözler gazetenin sahibine dönecektir bakalım genel yayın müdürüne karşı ne tavır alacak o zaman görülecek.

BŞ: Hiçbir şey almazsa.

MA: O zaman haberlidir gazetenin sahibi.

BŞ: Siz ne yapardınız o zaman?

MA: Ben etik kurulu başkanı olarak mı?

BŞ: Ve de o gazetedesiniz.

MA: O gazetedesiniz ve etik kurulu başkanısınız . Bir şey yapmanıza gerek yok herşeyi söylemişsiniz zaten . O mektubu yazıp gazetenin sahibine cezasını sen ver dediğiniz anda.

BŞ: Cezada vermiyor. Gazeteden mi istifa ederdiniz etik kuruldan mı?

MA: Gazeteden istifa etmezdim ama etik kuruldan istifa edebilirdim.

BŞ: Niçin?

MA: Çünkü gazetede köşelerimizi ben kendi köşemi doğrusu orada bağımsız bir benzetme vardır Akmerkez deki butikler gibiyiz diye bizim Akmerkez'deki butik ben orada köşemde yazı yazıyorum.

Öyle her şeyle ilgilenirsem o haberi beğenmedim, öteki köşede yazıları beğenmedim, işimiz çok zorlaşır en azından kendi köşemizde önemli olan söylediklerinize müdahale edilmemsi ki edilmiyor onu yazabilmeniz .

O bakımdan bir kere gazeteden istifa etmezdim.

Etik kurulundan istifa edip etmemeyi düşünürdüm .

Dediğiniz gibi belki istifa etmek daha iyidir , çünkü böyle bir olaydan sonra artık o gazete bünyesinde pek etik kalmış sayılmazdım.

BŞ: Türklider Melih Aşık ben size çok teşekkür ediyorum.

Gençler adına teşekkür ediyorum.

Bizlerle bilgilerinizi, zenginliklerinizi ve tecrübelerinizi paylaştığınız için.

Gençler bizim herşeyimiz en değerli hazinemiz . Gençlerimize sahip çıkalım.

Türklider gazetemizin birinci sayfası hazırlandı hepbirlikte birinci sayfasını okuyalım .

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın.

.


Bülent Şenver ile gençleri dinlerken


Şenver'in hazırladığı soruları  incelerken


Şenver gençlerden gelen bir soruyu Melih Aşık'a okurken


Türklider TV programının 1 Göster 1000 işit bölümü  için Şenver, Melih Aşık'a bir çekiç gösterdi ve 'Bu çekice 5 saniye bakın ve bununla ilgili gençlerimizin kulağına küpe olacak bir mesaj verin' dedi


Türklider Melih Aşık Şeref Defterine duygularını yazarken


Türklider Şeref Defterine duygularını yazarken


Gençler resmini çekiyor


Türklider Şeref Defterini imzalarken


Şenver ile programa hazırlık yaparken 


Şenver HP Tabloid PC'nin nasıl kullanıldığını Melih Aşık'a izah ediyor


Şenver HP Tabloid PC'den hazırladığı 'Meslek Etik Vakasını' Melih Aşık'a okuyor


Melih Aşık, HP Tabloid PC üzerine kendi el yazısı ile, özel bilgisayar kalemi ni kullanarak 
'Gençlere Mektup' yazıyor


Melih Aşık, HP Tabloid PC üzerine kendi el yazısı ile, özel bilgisayar kalemi ni kullanarak 
'Gençlere Mektup' yazıyor



Şenver, Melih Aşık'ın HP Tabloid PC üzerine kendi el yazısı ile yazdığı Gençlere Mekubunu odadaki gençlere gösteriyor



Melih Aşık Gençlere mektup


HP Tabloid Pc'nin özelliklerini incelerken


Bülent Şenver ile


SkyTürk televizyonunda makyaj odasında


Gençler arasında neşe içinde bir an


Çekim için stüdyoya inerken


Çekim öncesi sohbet


Çekime hazırlık


Bülent Şenver ile bir hatıra


Stüdyoda gençler önünde


Çekim heyecanını azaltan sohbetler


Melih Aşık


Melih Aşık


Melih Aşık


Melih Aşık


Çekime hazır mıyız?


Çekim için her şey hazır. Çekiç hazır. Süpriz Kaset hazır. İyi/Kötü  Doğru/Yanlış torbası hazır. Tabi bir bardak su da.....


Gençler arasında keyifli bir an


Genç kızlarımızla hoş bir hatıra.


Genç erkekler 'Biz de bir hatıra isteriz' diyince bu fotoğraf ortaya çıktı


Ayakta sohbetin tadı başka oluyor


Gülen yüzlerden neşe eksik olmasın


SkyTürk Yönetmen Yardımcısı Eylem Erarslan ile


SKYTÜRK Yönetmen Yardımcısı Eylem Eraslan, Melih Aşık'a yayın akışı ile bilgi veriyor. Sol elinde çiçeği, DVC-Pro kasedi ve program akışı kağıdı.....


Bülent Şenver, Eylem Eraslan'ın program akışı ile ilgili yaptığı açıklamalara destek olacak bilgileri Melih Aşık'a aktarıyor....


Bu kadar güzel ve canlı gülen bir gencin yanında ona iştirak edilmez de ne yapılır?  Hep birlikte gülerken....


Bu kadar güzel ve canlı gülen bir gencin yanında ona iştirak edilmez de ne yapılır?  Hep birlikte gülerken....
Allah herkesi hep güldürsün.


Melih Aşık ile gençler tek tek de fotoğraf çektirmek istedi


Bazen ikili bazen üçlü fotoğraflar çekildi


Stüdyoda çekim öncesi epey hazırlık yapıldı.


Konular incelendi. Sorular irdelendi.


Şeref Defteri yazıldı


Gençlerin soruları cevaplandırıldı


Teknoloji kullanıldı


Bazen ciddi, bazen espirili poazlar verildi 


Tebessüm yüzlerden eksik olmasın istendi


Objektif, bizi bazen gülerken, bazen de gülme öncesi hazırlık yaparken yakaladı...


Fotograf çekmek için bazen ışık yetersiz oldu. Flaş da patlamadı.


Karşılıklı ayak üstü sohbetler yapıldı 


Hoş dakikalar geçirildi


Çekim öncesi her detay konuşulmaya çalışıldı


Mikrofonlar takılırken artık çekim vakti geldiğini anladık.


Çekimden sonra toplu bir hatıra fotoğrafını hiçbirimiz kaçırmak istemedik


Bazen birimiz 'Bu olmadı. Ben objektife bakmıyordum' dedi


Bazen bir başka birimiz 'Hay Allah gözüm kapalı çıktı. Bir defa daha çekermisiniz?' diye feryad etti. 


Herkesin gölü olsun diye, deklanşöre basıldı da basıldı.


Bu fotoğrafın sağında yüzü yarım çıkmış gencimiz de bize kızmadı. Zira bir başka fotoğrafta tam yüzünü çekmeyi başardık.


Kamera arkası Sony Handycam ile kayıt bile yaptık. Tabi ki kaydı yine Melih Aşık'ı dinlemey gelen gençlerimiz arasından kameraya eli en yatkın olan bir gencimiz yaptı.


Yönetmen yardımcımız Eylem Eraslan elinde çiçeği Melih Aşık'a hayran gözlerele bakmadan yapamadı. Ona duyduğu hayranlığı da saklamadı. Bakışlarıyla ve cümleleriyle her defasında hayranlığını belli etti. 


Bu güzel birlikteliğe fotoğraflarımızı çeken, yine eli kameraya en yatkın olan genç bir öğrencim de 'Hocam ben hiç çıkmıyorum' diyerek katıldı.


Hoş sohbet hiç bitmesin istedik.


Melih Aşık ile daha çok saatler konuşalım istedik.


Gençlerin Melih Aşık'a soracakları soruların bir proğrama sığmayacağını anladık.


Birbirimize telefon numaraları verdik, telefon numaraları aldık.


Son anda 'Hocam ben de, ben de. Ben de Melih Beyle ayrı bir poz istiyorum' diye koşarak yanımıza gelen genç kızımızı da kırmadık.


Türklider Melih Aşık ile dolu dolu, samimi, gençlerimize yararlı olacak bir program yaptık.

Sayın Melih Aşık, 

Tecrübelerinizi ve birikimlerinizi gençlerle paylaşmayı kabul ettiğiniz için, tüm gençler adına size teşekkür ediyorum.

Ağzınıza , dilinize, beyninize sağlık.

Bülent Şenver
08 Mart 2005


.
.
.
.
.
.
.
.
.
.


.
.
.

MELİH AŞIK Gözüyle Kimdir Başarıları Linkler Kendi Sesiyle Fotograf Albüm Kitap Tavsiyeleri TV Tüm Yazıları MELİH AŞIK Odası Lider Arama

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org