|
|
Erdoğan Demirören Gözüyle
|
|
|
|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Hayat çok uzun, muvaffakiyet çok kısa
04.09.2009 |
|
Okunma Sayısı : |
11004 |
|
|
Oy Sayısı : |
10 |
|
|
Değerlendirme : |
3,5 |
|
|
Popülarite : |
3,5 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Hayat çok uzun, muvaffakiyet çok kısa Eredoğan Demirören . .
NG dergisinde yayınlanan söyleşimi paylaşıyorum… . . .
"Hayat çok uzun, muvaffakiyet çok kısa"
İş hayatına sıfırdan başlayan işadamlarımızdan biri olarak çalışmaya başlama öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?
ED: Çok küçük yaşta babamın yanında başladım. Oto yedek parçacılığı yapıyorduk. Zamanla piston fabrikası kurduk. Geniş bir aileydik. Turizme atıldık, muvaffak olamadık. Derken gaz sektörüne girdik. Türkiye'nin ilk gaz şirketini 1971'de devraldık, bu şirket gerçekte 1957'de kurulmuştu. Yaptığımız yatırımlarla gaz sektörünü, Türkiye'nin en büyük yatırımı olan bir sektörü haline getirdik. Bir anda kırk sekiz şirkete çıktık, çok genişledik. 1980'de açıklanan 24 Ocak Kararları'ndan sonra ise küçülmeye karar verdik. Şu an şirketimize ait 804 vasıta ve dört gemi var.
İş hayatınızda dönüm noktası olarak nitelendireceğiniz olaylar nelerdir?
ED: İş hayatının dönüm noktası iyi karar almak ve uzağı iyi görmektir. Bu sene haziran ayında günde bir lira tasarruf ettiğimiz takdirde ne kadar tasarruf elde edeceğimizi çıkardım ve senede 645 milyon lira gibi bir rakama ulaştım. İnsan hayatında uzağı görmenin ilk adımlarıdır bunlar. Bugün dahi bir fazla ampulün yanması Türkiye için felakettir. Bütün halkımızın tasarruf etmesi lazım. Tasarruf etmediğimiz takdirde kalkınma şansımız yok.
Halen devam eden küresel ekonomk kriz için ne diyeceksiniz?
ED: Kriz görünenden çok daha önce başlamıştı. Bunu gördüğüm için kurmaylarımı toplayarak, "Türkiye'yi büyük bir kriz bekliyor toparlanın" dedim. Toparlanmayı çok evvelden başardığımız için krizle ilgili çok büyük sorun yaşamadık. Doların yükseleceğini , borsanın düşeceğini hesap etmiştik de bir tek tüm maden fiyatları dahil petrolün de çok kısa sürede yükseleceğini hesap edemedik.
Ekonomik krizin atlatıldığını söyleyebilir miyiz?
ED: Türkiye küresel krizi yaşamıyor. Türkiye rahat yaşamanın krizini geçiriyor. Yüksek faiz politikası neticesinde insanlar büyük paralar kazanıyordu, krizle bu paralar kayboldu, vatandaşların ek gelirleri azaldı.
Daralan ekonominin sebebi halkın alma gücünün azalmasıdır. Otomobil sanayicileri gibi bazı sektörlerin krizi ayrıdır. Beyaz ev aletlerine bakınca krizden çok fazla etkilenmediklerini görüyorsunuz. Bunun nedeni çok ürün tihal ettikleri için, ithalatı kıstıklarında daralarak devam edebildiler.
Bankalarımız 2001'de geçirdikleri büyük operasyon sayesinde kriz sorunu yaşamadı. Tek sorun, sosyal hakların biraz azaltılarak atlatılması gereken bir dönem başlıyor. Günde bir saat öğle paydosunun Türkiye zararını konuşalım. Yatırım yapmaktan çok sosyal hakların kullanımına iyi bakmamız lazım.
Bugün Türkiye'de iş dünyası , 240 gün çalışıyor. Bir saat öğlen paydosu 240 günde 240 saat yapıyor. Yedi-sekiz saatte üç vardiya Türkiye eksik çalışmış oluyor. Toplama vurunca iki yüz güne yakın bir süre Türk sanayisi duruyor. Milyarlarca lira olan bu sanayinin durması yanlış.
Bence öğlen paydoslarının kalkması lazım. Batıda olduğu gibi sandviç gibi hafif yiyeceklerle geçirilen öğlen vaktinin ekonomik getirisi olacağı gibi makine üretiminin de verimi artacak.
Ayrıca karnı çok dolu olan insanın üzerine iki saat sonra çöken ağırlık nedeniyle verimi düşüyor, iş kazaları çoğalıyor. Sendikaların getirdiği sosyal haklar devre göre revize edilmelidir.
Türkiye kalkınan bir ülke olduğuna göre hükümetimizin bu konuları inceleyerek tatillerle yatan büyük endüstrimizin çalışması taraftarıyım. İşsizliği de ancak böyle önleyebiliriz. Bugün beş yüz milyon dolarlık bir yatırırm yapsanız dahi üç sene sonra netice alacaksınız.
Yoğun iş temponuzda dinlenmeye vakit bulabiliyor musunuz?
ED: İşini sevmeyen bir insan işinde muvaffak olamaz. Bir zaman sonra, iş hayatın eğlencesi oluyor. Biz de işimizi öyle seviyoruz. Onsuz yaşayamıyoruz. Umuyorum ki; Allah beni son saatime kadar çalışmaktan geri koymaz. Dört günden fazla tatil, bir işadamının canını sıkar. Alışan tempo, tutkular bizi iş hayatından uzaklaştırmıyor. Tatile gitsek dahi, beynimiz işimizde kalıyor.
Türkiye'nin sayılı koleksiyonerleri arasında adınız geçiyor. Bize koleksiyonlarınızdan söz eder misiniz?
ED: Koleksiyon benim özel zevkim. Herkesin bir zevki vardır. Bizim binamızda tüm odalarda resim vardır. Çalışanlar hayatının sekiz saatini ofiste geçiriyor. Uykuyu saymazsak , evinde bile bu kadar vakit geçirmiyor. Odasında resim olması ona keyif verecektir. Bazı yerlerde de müzik çalar. Bunlar insanları motive etmenin bazı püf noktaları….
Koyu bir Beşiktaş taraftarı olarak oğlunuzun Beşiktaş Kulübünü'nün başında bulunması sizin için ne ifade ediyor?
ED: Ben, genç bir milli futbolcuyum ve 1956-57 senelerinde Beşiktaş 'ta ve Emniyet'te profesyonel olaral futbol oynadım. Sonra ordu karmansına girdim. İş hayatına girince bırakmak zorunda kaldım. Sporla iş hayatı kolay yürümüyor . Oğlum da koyu Beşiktaşlı. Zevkini tatmin ediyor. Bana danışınca memnun oluyorum, danışmadığında da söyleyecek bir şeyim olmaz tabiiki.
Siz de çini ve porselen üzerine çalışmıştınız. Sebeplerini öğrenebilir miyiz?
ED: Eşimin ailesi Kütahyalıdır ve Kütahya çini sanayinin başlangıcında rol almış bir ailedir. Eşim, Mehmet Çini'nin torunudur. Kayınbiraderim Fikret Çini, Kütahyada'ki fabrikanın başındaydı.
Kaza sonucu yaşamını yitirdiğinde oradaki fabrikayı kapattık ve devam etmek için makineleri bizim buradaki tuğla fabrikasına taşıdık. Toprağı, Kütahya'dan getiriyorduk. Baldızım da bu işlerden anlar. Onu da başına koyduk ama olmadı. Kütahya başka oluyor.
Güral Ailesi'ni çok sever ve takdir ederim. Çok çalışkan bir ailedir. Müteşebbis bir ailedir. Ailelerin her ferdi çalışmayı çok sever. Bence Andolu'ya örnek olması, haklarında kitap yazılması gereken bir aile…….. .
Erdoğan Demirören .
Geçtiğimiz günlerde Güral Sapanca Welness Park'taydınız. Güral Sapanca hakkında neler düşünüyorsunuz?
ED: Güral Sapanca Welness Park, insanın gidip başını dinleyeceği bir yer. Hiçbir masraftan kaçınılmadan inşa edilmiş, eksik hiçbir şeyin olmadığı bir mekan……Umarım birçok yere yaparlar.
Kariyerinde yeni başlayan gençlere özellikle ne tavsiye ediyorsunuz?
ED: Gençler şunu çok iyi bilmeli ki, hayat çok uzun, muvaffakiyet çok kısa. Hiç kimse kırk yaşından sonra iş hayatına adapte olup, muvaffak olamaz. O yaşa kadar tecrübe edinmek lazım. Tecrübe hayatta en önemli şeydir, beyin olgunlaşmasıdır.
Bizim gençlerimiz biraz sabırsız. Tek bir çerçeveden bakmamaları gerekiyor. Daha geniş bir açıdan tabloya bakmaları lazım. Muhallebici dükkanına gittiği zaman muhallebinin nasıl yapıldığını dahi öğrenmek, onların görevi.
Teknoloji gençlere bunun tersini vermiyor mu?
ED: Teknoloji insanların kafasının az çalışması gerektiğini söyler. Teknoloji bir yönde insanı yoğunlaştırdığı zaman diğer konuları düşünmez bir hale geliyor insan. Ama hayat böyle değil. Yoğunlaşılan konunun haricinde şeyler de gerekli hayatta. Dar kapsamlı bir hayatı tercih edersen , ona göre arzularını ve hedeflerini belirlemelisin. Herkesi kıskanma hakkın kalmaz.
Amerika'da ve Avrupa'da olay böyle. Türkler öyle değil. Türkler her şeyi öğrenmek ister. Ama maalesef hep yarım olur. O zaman da muvaffat şansı ollmuyor. Gençler sabretmeyi öğrenmeli en ufak detaya kadar inmeli, detayı öğrenmeden netice alınamaz.
Milli Piyango çekilişlerinden zengin olmuş birisi henüz çıkmadı. Demek ki parayı kullanmak da bir hünermiş. Çalışanlarıma bazen şunu döylerim : "Senin maaşını bir günde dört bin liraya çıkarabilirim. Beş ay sonra işine son verirsem , sen ne yaparsın? Hep o maaşı ararsın.
Patron olmak kolay değil. Yavaş yavaş yükselterek maaş zammı yapmak lazım. Bu şekilde insan olgunlaşarak bir yerlere gelir. Fakat çabuk yükselme sağlanırsa olgunlaşma olmaz.
Sosyal sorumluluk çalışamalarında adınızı sıkça görüyoruz. Bu konuya bakış açınızı bizimle paylaşır mısınız?
ED: Bugüne kadar yürüme engelliler için on iki bin araba dağıttım. Özel Ata Koleji'nin sahibiyim ve kolejimizin bir özellliği ücretinin çok düşük olmasıdır. Yirmi yedi senedir de bunu yaparım.
Sigara yasağı için ne diyeceksiniz?
ED: Sigara, insanların şahsi tercihidir. Ben, günde dört paket içerken bir günde sigarayı bıraktım. İnsan sağlığını seviyorsa bunu kanunla değil , iradesini sağlamlaştırarak yapabilir bence.
. . .
Erdoğan Demiirören
. .
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|