|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Sahneye Çıkmak
21.08.2010 |
|
Okunma Sayısı : |
3193 |
|
|
Oy Sayısı : |
0 |
|
|
Değerlendirme : |
0 |
|
|
Popülarite : |
|
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Sahneye Çıkmak Aydın Boysan
Ne sevimli bir sözdür o: "Sahneye çıkmak" sözü…Böylece anlatılmak istenen, "Bir Yüksek Huzura" çıkmak gibi, sıra dışı, müstesna olması beklenen bir ruh halidir.
Elbette bu sözün kaynağı : "Tiyatro" olur. "Kadim" dediğimiz önceki zamanların Atina'sında olduğu gibi… O Atina tiyatrosu ki, insanlar yaşadıkça onlara ait yaşamı örnekleyerek sahneye çıkarırdı… Böylece de toplumları, elbet insanları da sahneye çıkararak, insanlara insanları öğretirdi.
Pekiyi, sorulabilir ki insanlar gerçekleri kendileri göremez miydi?.. Herkes her gerçeği göremezdi ki… Her insanın yetişme biçimi ve aklına göre görebileceği derinliklerin sınırı vardı elbet… Tiyatro bütün insanların güzelliklerinden de derinlerini görmesini sağlayacak bir ruh dürbünü olurdu.
Yüzyıllar önceki Atinalı Aristophanes 45 tiyatro eseri bıraktı ama, çağımıza yalnız 11'i ulaştı. Aristophanes çağından beri (MÖ 445 – 385), ilk olarak tiyatronun sahneye koyduğu "insanların ruhsal derinlikleri ve gerçeklerini" başka sanat dalları da anlatmaya başladı.
Tiyatro ve edebiyat, insan ruhlarının röntgeni, hatta tomografisi oldu. Bu sanatlar ruhlarını gizleme huyu olan tüm insanların yüreğini tüm çıplıklığı ile ortaya koyuverdi.
İlerleyen zaman içinde Moliere'in dünya sahnesinde başyapıtlarını ortaya koyması, unutulmaz önemli örneklerden biri oldu. Shakespeare'nin bile komedya oyunu örnekleri vermesi ilginç işaretlerden biridir.
Mizahın önemli tarihsel örneklerini tiyatro sahnesinde sunuşu, bu sanat türünün insancıl gerçekleri, yine insanlara daha direkt olarak anlatabilmesi yüzündendir.
Akıllı insanlar her türlü sanat kanalından birbirlerinin zihnini açmaya yardımcı oluyorlardı. Ancak daha geniş insan kitlelerinin zihnini açmaya ilk olarak tiyatro sanatının başlaması, yine insanlara ait özelliklerden kaynaklanıyordu… Çünkü tiyatro insan zihinlerine daha kolay girebiliyordu. Yazılı edebiyat gibi, kafa çalıştırma görevi vermeden.
Yüzyıllar geçti, insanların zihinsel gelişmeleri başka sanat dallarına daha da yaklaşabilmeleri sonucunu doğurdu.
İnsanları sanat ve edebiyata yaklaştıran ilk sanat türünün tiyatro olduğunu böylece belirtmiş olduk.
Eklememiz gerekir ki, bütün sanat türlerinin de ilkel biçimleri bulunuyordu. İnsanların mağaralarda yaşadığı dönemlerde de, ağaçlardan kesilmiş "çıra" ışığında masal anlatan insanlar da saygıdeğer kişilerdi. Ne anlattıklarını rastlayıp okuyamadım. Ama insanların hala "insan" olabilmesinin başlangıcı sanatın böyle öncüleriyle dünyaya geldi.
Tarihte böyle insanlar yaşaması idi, insanlara sanatın ilk tohumlarını atan bu ruhlar canlanmış olmasa idi, her ulaşılan basamak mutlaka yüzyıllar sonrasına kalırdı…Yeni "masalcı"ları bekleyerek.
"Zaman" da yine sıçrayarak yüzyıllara atlayalım. Gelelim 20. yüzyıla…
Mizahın ilk parlak örnekleri yüzyıllar önce başlamış, ancak hala mizah adına ortaya konmasına çekinilmeyen bazı şaklabanlıklar dünya sahnesinden çekilmemiş bulunuyordu 20. yüzyılda.
Mizah amacının hala ve sadece güldürmek olduğunu sanan ya da sanmadığı halde mizaha "gülmece" diyebilenler toplumumuzda 20. yüzyılda hala görülüyordu.
Oysa "mizah" ın asıl amacı insanları , kafalarını çalıştırarak gerçekleri daha kolay görmelerini sağlayacak ruhsal düzeyi yükseltmektir.
Mizah güldürme amacı değil, "düşündürme" amacı taşır…Asıl amacı insanların kafasını çalıştırarak "gerçekleri görmesini" sağlamaktır. Bu nedenle mizahın adına "gülmece" denmesi müşteri çekme aldatmasıdır.
Türkçe olarak mizahın karşılığı sadece insanları düşündürmenin dili olan "düşünmece" olabilir.
Asıl amacın düşündürmek olduğunu atlayarak "es geçerek" gülmece denmesinde müşteri arttırmak niyeti gibi bir "bezirganlık" bir pazaryeri kurnazlığı sırıtır.
Çok dikkatle anlatmak istediğim bir konu daha şu: Mizah elbet güldürebilir de…Ama bu sonuç mizahın amacı olan şartlar içinde değildir…Evet, güldürebilir de… Hatta "yan amacı" güldürmek de olabilir (şart değilse bile) mizahın asıl amacı insanları güldürmek değil, düşündürmektir.
Düşündürme amacından vazgeçmek kimsenin haddi değildir. Sonuçta gülünse de olur, gülünmese de!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|