Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Aydın Boysan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Fethi Naci'yi Anarken
30.09.2010
Okunma Sayısı : 3428
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

Fethi Naci'yi Anarken


Fethi Naci Kalpakçıoğlu
.
.

Fethi Naci'yi Anarken

Terslikler dünyası bu yaşadığımız  küre… en önemli olasılıkların hesabı yok!... Örnek mi? İnsan ömrü her şeyden önce…

Benden 6 (altı) yıl  sonra dünyaya gelmiş olan Fethi Naci (1927) benden yıllar önce dünyamızı terk ediverdi. Sayı şimdilik belli değil! Böylesi ters farklılıklar konusunda en  sevimli ve biberli eleştiriyi yapabilecek  kiş ise elbet Fethi Naci'nin kendisi olurdu. Ne derdi (ya da ne der) acaba?

Onu hatırlamak , hem sevimli hem de sevgili bir anı… Hele onun hakkında yazmak, anıların sıcaklığı birden ısıtıverince pek hoş ama, aklıma bir tehlike de geliveriyor… Ya o bu yazıyı okursa…Sonra da eleştirmenliği tutarsa?... Neler derdi acaba?

Ne derse desin? Çok sofrada birlikte olduk. İkimiz de aklımızdan  geçenleri saklamadık. Onun en zehir gibi sözlerinden  bile, anason  keyfi almaya alışmışızdır. Çekinmediğim  tek gerçek, onun bu yazımı okuyamayacak olmasıdır… (Yoksaaa?..).

Fethi Naci'nin 1998 Tüyap Kitap Fuarı'nın "Onur Yazarı" olmasından sevinç duymuştum. Bu sevinç , hem Fethi Naci ile dostluğumuzdan, hem de onun "eleştirmen" olmasından kaynaklanıyordu.

Toplumumuzda edebiyatımızın  roman ve öykü türü geçmişi boşlukla dolu bir yokluk içindeydi. Bu iki tür de ülkemizde ancak 20. yüzyılda tanınmaya başlandı. Daha önce ortaya çıkmış olan bu türden , sadece Şemsettin Sami'nin  "Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat" eseri  bir "ilk" idi ama, sayılmasa da olurdu. İlk ciddi sayılabilecek örneklerin ortaya çıkışı 20. yüzyılın ilk yarısıdır.

Geçmişteki bunca seyrekliğe karşın  Fethi Naci'nin 20. yüzyıl ikinci yarısında "eleştirmen"olarak  eser vermeye başlaması  cesur bir özveri  sayılsa yeridir. Toplumumuzun  da roman  ve öyküyü yeni tanımaya başlamış olması , bu konulardaki eleştiriyi karanlığa kurşun sıkmak gibi bir fedakarlığa döndürmüş değil miydi ki?..

Öte yandan bu türdeki eserlerin yeni olması dışında, isterse 20. yüzyıl ikinci yarısı olsun , toplumumuz edebiyat okumaya uzak, açık söyleyelim, hatta okumayan bir toplum iken, Fetih Naci gibi bir aydın  bir kişinin kendisini edebiyat eleştirmeni olmaya adaması, savaşı kalemle yapılan bir cengaverlik değil de ne olurdu?

Üstelik eleştirmenlık , hele Fethi Naci gibi tüm ömründe açık sözlü olabilmiş  bir kiş için "kötü kişi" rolüne cesaretle çıkmak değil miydi? Bu davranış bazı düşmanlıkların çekilmesi için elbette mıknatıs rolü yapacaktır.

Bütün bu olasılıkları Fethi Naci , hiç önemsemeden, aklından  geçtiği gibi yazmaktan  azıcık  olsun  çekinmeden, üstelik korkmadan  kendisini ortaya attı. Bütün ömründe de aklının ve vicdanının  gereği gördüğü tüm hareketleri korkusuzca yapmaktan hiç ama hiç çekinmedi.

Dünyanın en çok okuyan  toplumu Japonlar oluyor. Bu ülkede kişi başına yılda yaklaşık 25 kitap basılıyor ve elbet satılıyor. Dünyanın uygar bilinen Avrupa ve Amerika ülkelerinde basılan  kitap sayısı kişi başına yılda 15 – 20 arasında değişiyor.

Bu sayının ülkemizde kişi başına yılda bir "evet, bir" "kitabın  da altında olması gibi, artık güldürücü olan bir dram yaşamaktayız.

Okuyan ve yazarın bu denli az olduğu ülkemizde, karanlığa kurşun sıkan fedakar yazarların yanında, eleştirmen olmayı seçen Fethi Naci gibi kişileri kahraman saymamak, zihinleri çalışan güldüren ve ağlatan "eser"lerin etkisi altında.

Ülkemizde tüm ciddi sanatların, elbet yazı sanatı  sahnesi dahil, seyircileri edebiyattan epeyce uzak mesafedeler. Çoğunluğun  önemli bir bölümünde edebiyat var imiş, yok imiş fark etmiyor. Edebiyatın  onların  yaşamında var veya yok oluşu, onlar için hiçbir değişiklik anlamı çıkarmıyor. Toplumumuzun  çok büyük bir bölümü edebiyatla azıcık olsun ilgili değil.

Oysa düşünmek ve duyumsamak , elbette az ya da çok, beyin ve yürek çabası gerektiriyor.

Yalnız edebiyat için değil, tüm sanatların eserleri için sanatçıların  fedakar çabası, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan  başka herhangi bir sonuç doğurmuyor.

Fethi Naci bütün  ömründe çok zorlukla karşılaştı, çok çile çekti… Ancak , ömür boyu çektiklerine karşın,  çehresini hep ama hep sevimli bir gülümseme ile canlandırmaktan  vazgeçemedi. Gençlik  fototğraflarından  başlayarak yüzünü ısıtan gülümsemeler çehresinden hiç eksik olmadı.

Ancak hemen eklemem şart olur ki Fethi Naci , küfür ederken bile gülümser. Bin türlü yaşam derdi yanında Fethi Naci, pek değerli  bir kızını genç yaşında kaybetmiş, hassas yürekli bir babdır. Tüm çektiklerinden gayrı, evlat acısı yaşamanın sonsuz aüır yükü Naci dostumun  yüreğine çökmüştür.

Tüm sanat alanlarında yapıtların önemli bir bölümünün  "sıradan" olabilmesi  önlenecek bir sonuç değil… Bu gerçeğin  en göze batan örnekleri mimarlık eserlerinde gözleniyor. Yazı sanatında da durum pek farklı değil…Daha garibi, yazı sanatında en usta kişilerin  her eseri aynı değer ve düzeyde olamıyor. Doğal sonuç bu!..

Bu durumda iyi ve kötü yapıtların takas yapılarak değerlendirilmesi doğru olmadıgı kadar, dürüst de değil… Eleştirmen  Fethi Naci  de elbet böyle davranıyor. Elbet bu nedenle öfke duymaktan  kaçınacak davranışlar Fethi Naci'den  beklenemezdi.

Fethi Naci'nin  bana pek sevimli gelen  bir yanı,  İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu  oluşu… Benim bu nedenle kendisinin "eniştesi" olabilme geçmişim… (Neden mi?  Benim eşim de aynı fakülteden mezundur da ondan…). Değerli eşi Lale Hanım da benim  müstesna kerimem olur da ondan.

Fethi Naci mi ince, zarif mi zarif anlatımlar ve sözcüklerle, edebiyata öylesine kibar deyim biçimleri kattı ki, hayran kalmamak elde olmaz. Bu haliyle Fethi Naci ermiş bir kişidir.

Ancak aynı Fethi Naci batırmak gerekince de, öyle renklerle acımadan  boyar ki, hiçbir kimyasal temizleme  yöntemi bu renkleri çıkartamaz. Bu batırmanın  parlak karanlığı yapışır kalır. Bu davranışın  asıl şaşırtıcı yanı, çehresindeki gülümsemenin  bu sırada bile yitip gitmemesidir. Kalaylarken  bile gülümseme onun yüzündeki demirbaş ifadedir.

Yaşarken , zaman zaman çektiği ağır çilelere karşın gösterdiği sabır, ancak ermiş kişillerde görülebilecek bir derinliktir. Rakı da içer, küfür de eder ama, tüm ağır olaylara karşı gösterdiği sabır, ancak ermiş kişiliklerin ayrıcalığıdır.

Ermiş Fethi Naci, yalnız fotoğraflarında küfür etmez.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org