Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Aydın Boysan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

AYDIN BOYSAN TV 8 Televizyonuna Konuk Oldu
07.10.2011
Okunma Sayısı : 3020
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

AYDIN BOYSAN TV 8 Televizyonuna Konuk Oldu
.
.
TV8 televizyonu beni çağırdı. Sohbet için. Gittim. Yine eskileri sordular. Zevkli bir sohbet oldu. Sizlerle paylaşmak istedim...

.
.

izlemek için  

.
.

AYDIN BOYSAN TV 8 Televizyonuna Konuk Oldu
Deşifresi
Aydın Boysan (AB)

TV8:Hoşgeldiniz Aydın Bey. Nasılsınız, İyimisiniz?

AB: teşekkür ederim.

TV8: İyi bayramlar.

AB: Bir mukavele efendim.

TV8: Aydın Bey'i çok yakından  tanıyorsunuz  hem yorumlarıyla, hem kitaplarıyla.  39 kitabınız var değil mi Aydın Bey. Bir tanesi de yolda geliyor.

İbrahim Zeytingözlü,  de lig TV'yi izleyenler tanıyacaktır. İbrahim futbol yorumcusu.  İbrahim 9 yaşında Aydın Bey 90 yaşında. Bu bayram 90 ve 9'u bir araya getirdik.

AB: Ben de televizyonda 90 ve 9 yaşamamış idim, bugün iyi oldu.

TV8: Eski bayramları merak ediyoruz, sormak istiyoruz. Sizin doğduğunuz tarihte. Nasıldı eski bayramlar?

AB: Ananeler, gelenekler yürürlükteydi. Erken kalkılırdı mutlaka.

Kurban bayramımı, şeker bayramımı ona bağlıydı.

Kalktıktan sonra bayram namazına gidilirdi. Kurban bayramı ise kurban kesilmeye gidilirdi.

TV8: Ailenin çok içinde olduğu gibi yaşanıyordu değil mi bayramlar. Şimdi bayramda daha çok tatil.

AB: Toplumda bizim eski geleneklerimizin içinde bayram ziyaretleri vardı. Aile büyüklerini ziyarete gidilirdi önce.

O aile büyüklerinin ziyaretinden sonra öteki ziyaretler başlardı. Mutlaka geleneklere uyulurdu.

O zaman bayram gelenekleri canlıydı şimdi yok oldu.

Şimdi herkes tatile gidiyor.

Bayram tatil için değildir ki. Bayram görüşmeler içindir.

Herkes birbirini görsün de hasret gidersin diyedir.

TV8: Siz de bayramı İstanbul da geçirenlerdensiniz.

AB: Eski huyumdur. Bir yere gitmek istemem bayramda.

TV8: Size gelenlere bahşişi yüksek tutuyor musunuz Aydın Bey. Yoksa kitap mı imzalıyorsunuz.

AB: Şimdi yeni metal paraların değeri kalmadı. Eskiden 25 kuruş bile bayramda dört gün yeterdi.

Hatta 25 kuruşunda bir adı vardı "Manda Gözü" denilirdi ona.

Gümüş paraydı, mavimtrak, mandaların gözü de mavidir ya ondan mandagözü denilirdi.

TV8: siz son zamanlarda bir reklam filminde de oynadınız. Oynamaktan ziyade siz, sizdiniz zaten gençlere tavsiyeler diye.

İnanılmaz yüksek bir yaşam enerjiniz var. Kitaplar yazıyorsunuz, anlatıyorsunuz, paylaşıyorsunuz. 1999 yılına kadar da aktif mimarlığı bırakmadınız. Nereden geliyor bu kadar yaşam enerjisi.

AB: Anam, babam beni böyle doğurmuş.

Benim ilkokulda fevkalade zor bir öğretmenim vardı, 2.3.4.5.  Sınıfa kadar. Acımadan beni döverdi önce. Neden? O benim annem olurdu da ondan. Annem öğretmenimdi benim dört sene.  Akşamları evde dersim yok diyemezdim.

TV8: Sizin reklamlarınızı izleyelim. Enteresan notlar var orada.
Gençken, şimdide gençsiniz de daha olgunlaşmamışken hayatın anlamını çok fazla sorgular mıydınız? Böyle yaparsam daha iyi olur diye. Bu neşeli haliniz geçmişi sorgulamanızdan mı geliyor acaba?

AB: Mühim olay şudur; biz kitap okurduk.

TV8: Çok çok önemli bir şey aslında.

AB: Okullardaki görevlerimiz dışında mutlaka kitap okurduk. O kitap okuma huyumu hala bırakmış değilim. Okumayı öğrenmeye başladığımdan beri hala kitap okuyorum, bırakamıyorum.

TV8: Çok doğru. Ben çok okuyorum ve okudukça beslendiğimi hissediyorum.

AB: Biz eski yaşam biçimlerimiz içerisinde evlerimizde hayvan bakıyorduk. Köpeklerimiz olurdu bizim ve onlara çocuklar bakardı.

Kümeslerimiz olurdu, kümeslerde tavuk, hindi kaz, ördek beslerdik.

TV8: Hanımlar sizin peşinizi bırakıyorlar mı peki?

AB: Hiç alakam yok.

TV8: Yolda demiyorlar mı? "Aydın Bey, bir kahve içelim, sohbet edelim."

AB: Hiç böyle bir mutluluğa erişmedim.

TV8: Size mesajlarıyla kitaplarınızı beğendiklerini söylemiyorlar mı?

AB: Şöyle oluyor o; bazen uzaktan bakıyorum iki kişi bir birini dürtüyor beni gösteriyorlar. Niye gösteriyorlar ondan da bilgim yok.

TV8: Tanıyorlardır muhtemelen sizi. Hep şöyle anlatırlar; eski aşklar, eski İstanbul'da daha çok muhabbettin önemsendiği daha farklı yaşandığı anlatılır. Şimdi baktığınızda hakikaten çok farklımıydı eski aşklar, eski kadınlar, eski erkekler.

AB: Komşuluk diye bir ilişki vardı. Ben Narlıkapı Çıkmazında 1936 yılına kadar oturduğumuz evin komşularını hala hatırlarım. 40 kusur senedir Etilerde oturduğum bir apartman dairesi var, 12 dairenin 8'inin yüzünü görmedim.

Komşuluk ilişkileri battı, gitti, yok oldu.

Birçok toplum içi ilişkilerimiz, adetlerimiz, geleneklerimizin gibi komşuluk ilişkileri de batmaya doğru gidiyor.

TV8: Bir kadın bir erkeği, bir erkek bir kadını beğendiği zaman facebook'dan bulabiliyor, twitter'dan bulabiliyor. Birbirini bulma ve ulaşma konusunda herhangi bir sıkıntı yok. Ulaşabilme durumu çok kolay.  Eskiden telefon bile herkesin evinde yoktu. Dolayısıyla erkek kadını beğendiği zaman kadına nasıl ulaşırdı? Nasıl olurdu?

AB: Bunun cevabını vermek benim için tehlike doğurur. Bir erkek bir kadını beğendiği zaman ne yapar? Evlenir.

Yaklaşma hevesleri vardır, onun çareleri aranırdı. Eskiden mektup yazılırdı. Adrese
gönderilirdi o mektup. İki ötedeki eve postayla mektup yollardık.

TV8: Mektuplu günler çok enteresan hakikaten. Ben çocukluğumda bir kısmını yakalayabildim.

Çok mektup gönderdiniz mi sizde?

AB: Gönderdim evet.

TV8: Mektupluk yaşı kaçtır 18'den sonra mı?

AB: 18'e kalmaz. 14-15'de başlar.

TV8: Sizin geleceğinizi ben twitter'dan duyurduğumuz için önceden gelen sorular var. Şunu merak etmişler;  "İlk sahur yemeğini hatırlar mı Aydın Bey?" Ne yenilirdi?

AB: Ne yediğimi unuttum şimdi. Ben dün akşam ne yediğimi hatırlamıyorum. Ama sahura kalkılırdı.

TV8: İftarda özel sofralar hazırlanıyordu.  Geleneklerden hiç fazla bir şey bırakmadık herhalde değil mi?

AB: Hiçbir şey kalmadı. Bayram ziyaretleri kalktı.

Bayramda aile büyüklerine ziyarete gidilirdi, komşulara veya tanıdıklara ziyarete gidilirdi.

Bayram birbirini görmek için fırsattı. Şimdi kimi arasanız yok, tatilde.  Telefon ile ancak bayram kutlanıyor.

Bayram tebrik kartları bile kalktı.

TV8: Doğru, bayram kartları vardı eskiden.
Hangi takımı tutuyorsunuz?

AB: Çarşı Mendiler.

TV8: Bir anlatır mısınız onun hikayesini?

AB: Çarşı Mendi takımı vardı, benim feyz aldığım mahallelerde. Samatyalıyım ben. Hatta bana tanınmamış bir yazar sormuştu "Üstad, Fransız terbiyesi mi aldınız, İngiliz terbiyesi mi?" dedi.

Feyz aldığım yerleri sayayım dedim.

Başladım saymaya "İstanbul'da Davutpaşa Ispanak Meyhanesi, Samatya'da Narkıkapı Çıkmazı, Yeşilköy bamya tarlası" dedim kahkahalar patladı.

Bizim o mahallelerimizde komşuluk ilişkileri vardı.

Komşuların hayatı birlikte yaşaması hali vardı. Hala Narlıkapı Çıkmazı'nda 15 yaşıma kadar yaşadığım sokaktaki komşularımızın isimlerini ve çehrelerini hatırlarım hala. Yaşama biçimleri garipleşti.

TV8: Siz çok önemli birisiniz benim için. Çünkü Türkiye'nin ve Osmanlı'nın tam o geçiş dönemine o tramvatik dönemin tanıklarından birisiniz. Son padişah Vahdettin iken sizin doğduğunuz sıralar, Türkiye Cumhuriyeti olduktan sonrası da değişen şartlar.

Ne düşünüyorsunuz o döneme baktığınızda? Çok çok önemli bir döneme tanıklık ettiniz.

AB: Milli Mücadeleden sonra, Cumhuriyet ilan edildikten sonra Mustafa Kemal Paşa, o zamanki adıyla sonra soyadı kanunu çıkınca Atatürk oldu. İlk defa İstanbul'a 1927 yılında geldi.

İstanbul'a küstü Mustafa Kemal. 1927 senesinde ilk defa İstanbul'a geldiğinde Marmara Denizinde Atatürk'ü karşılama töreni yapıldı.  İki tabur dizil ve aradan Mustafa Kemal geçti.

Ben 6 yaşımdayken 1927 yılında o karşılamaya götürüldüm.

Hala aklımdadır.

Biz geminin bir tarafına yığılmıştık Mustafa Kemal'İ görmek için, kaptan bağırıyordu "Batıyoruz, bu tarafa geçin" diye.

Önümüzden geçti Mustafa Kemal, el salladı.

TV8: Bir kez daha görmüşsünüz.

AB: Defalarca gördüm.

TV8: En yakın ne zaman gördünüz?

AB: En yakın gördüğümde; hafiyelik kampı yapılırdı lise öğrencilerine eskiden. Pertevniyel Lisesi öğrencileri olarak kamp yapıyorduk.

Gece yürüyüşüne çıkardılar bizi, otomobillerin ışıkları gözüktü, birisi bağırdı. "Atatürk" diye.

Otomobil ile yaklaştı 1 metre yakınıma kadar "Bunların burada ne işi var, taburu bozuyorlar" dedi. "Bunlar öğrenci" dedi müdürümüz "Öylemi" dedi el salladı ve gitti.

Florya'da denize girerdi Atatürk. O denize girerken iki metre yakınına kadar gidilirdi. Korumalar yoktu.

TV8: Her giden yanına konuşuyor muydu?

AB: Konuşabilirdi tabii. Denizde iki metre yanına giderek suyun içindeyken gördüm.

TV8: Çok üzüldünüz mü öldüğünde?

AB: Çok tabiî kahrolduk. Pertevniyel Lisesinde öğrenciydik biz.

O sabah tarih dersi göreceğiz, saat 9'da ders zili çaldı, hoca gelmedi.

Hoca saat 10'da sınıfa geldi "Atatürk öldü" diye bağırdı hepimiz ağlamaya başladık.

TV8: Bizim çözemediğimiz şeyleri çocuklar öyle bir yorum yapıyorlar ki kala kalıyoruz. Siz de torunlarınızla konuştuğunuz zaman sizi şaşırtıyorlar mı?

AB: Çocuklarla konuşmak ayrı bir sanat işidir. Benim de oğlum var ve benim üzüntüm ne biliyor musunuz? Oğlum ihtiyarlıyor. 60 yaşına yaklaşıyor.

TV8: Size benziyor mu?

AB: Bilmem ona sormak lazım.

TV8: Sizin cacık tarifiniz var ya meşhur, çok soruyorlar onu. Bir kere ilk cacık tarifi nasıl ortaya çıktı, ben onu merak ediyorum.

AB: Çocukluğumuzda biz ev işlerine yardım ederdik. Salata yapardık, cacık yapardık. O nedenle ben cacığın nasıl yapılması gerektiğini tespit ettim. Bir kere hıyarı soymak önemli.

Kabukları soyulduktan sonra bıçakla vurulacak. Elle kesmek yok. Yukarıdan aşağıya öyle vurulacak. Neden? Böyle vuruldukça ince uzun çıkıyor ve hıyarın yoğurda verdiği yüzey daha büyük oluyor. Dolayısıyla hıyarın yoğurda lezzeti geçiyor.

Cacık yapmanın bile ciddi bir tarafı var.

Benim cacık yaparken ki davranışımdaki ciddiyet ile politikacılar politika yapsalar, çok daha iyi yerlere giderler diye düşünüyorum.

TV8: Dereotu ve sarımsak konulur mu peki?

AB: Sarımsak havanda tuz ile dövülecek. Diş diş sarımsak kalmayacak, kokusu ve lezzeti geçecek sadece. Dere otu da yıkandıktan sonra ince ince kıyılacak içine koyulacak.

TV8: Çok merak eden var, uzun yaşamanın sırrı nedir? Diye. Beslenme mi? Moral mi? Mutlu olmak mı? Aşık olmak mı? Hepsi mi? Hiçbiri mi? Nedir Aydın Bey?

AB: Bunun bir sırrı yok. Sağlıklı yaşamak için düzgün yaşamak, yani zehirli işlerden vazgeçmek lazım.

TV8: Nedir onlar?

AB: Yanlış yemek yemek. Çok yemek yemek. Çok yağlı yemek. Şişmanlamak, bunlar hep yanlış şeyler.  Bu bulunduğum kilodan 20 kilo daha fazla halim oldu benim ama çok yanlıştı.

Sağlıklı yaşamak için mutlaka düzgün yemek yemek lazım ve spor yapmak.

Her yaşın bir sporu var ama mutlaka yürüyüş yapmak lazım. Hatta bu yürüyüşü her gün sokağa çıkıp yapılamıyor ise evde yürüyüş bandında yapmak lazım.

Hareketsiz hayat şişmanlatmaya götürür ve adaleleri tembelleştirir.

İnsan vücudunun en çok tembelleşen yanı adaleler, kaslardır.

TV8: Beyin kası için bir şey yapıyor musunuz? Ne yapıyorsunuz mesela

AB: Okumak ve yazmak. Bundan daha önemli bir hadise olamaz kafayı çalıştırmanın antrenmanı olarak

TV8: Çiçek Pasajına gidiyorsunuz galiba her Cuma.

AB: Gidiyorum. Benim dost takımımın sayısı şimdi daha da arttı.

Birisi vardı pazartesi akşamları birlikte olduğumuz, bunların bir kısmı içki yasağı yedi. Bir kısmı da dünyamızı terk etti.

Ben şimdi o birinci takımdan hala daha içmeye devam eden tek kişiyim neredeyse.

TV8: Doktorunuz söylüyor mu içkiyi bırakın diye.

AB: Ben iki defa akciğer kanseri ameliyatı geçirmiş adamım. 1990- 1994 yılları arası.

TV8: Nasıl atlattınız peki?

AB: Ameliyat ile. Bir öksürük geldi bana, o öksürük bitmek tükenmek bilmiyor.

Yakın can dostum vardı doktor ona gittik muayeneye başladılar sabahleyin, ikindiye kadar sürdü, üç gün sonra ameliyat dediler.

Benim sol ciğerimin alt tarafında mandalina kadar habis kanser uru teşhisi yapıldı. Üç gün sonra ameliyat edildim.

Ameliyata girdiğim zaman çekingenlik yoktu. Tarık ile biz akşam sofrasında nasılsak konuşa konuşa hatta birbirimize şakalar yapa yapa ameliyata girdik. Tarık ile ameliyatı yapacak olan Aydın Aytaç 'a saygım sevgim vardır.

TV8: Sizin hayatınızdaki en önemli şey; moralinizi her zaman çok yüksek tutuyorsunuz. Bunun için özel bir çabanız var mı?

Görüyoruz etrafımızda insanlar haklı olarak, belki haksız olarak "Çok moralim bozuk" diye çok fazla şikayet var. Hoşgörü konusunda sıkıntılarımız var. Ne yapmalı insanlar?

AB: Hep sorarlar, bir daha dünyaya gelsen nasıl yaşamak istersin diye. Bazıları der ki "Kötü
şeyleri istemem, iyi şeyler kalsın." Kötü şeylerde gelebilir, gelir. İlle de gelmemesi için çırpınsanız da gelebilir.

Benim ömrümde bana sıkıntı veren çok olay oldu.

İki defa Akciğer kanseri ameliyatı olmak var bunların içinde. Ama bunları ben çağırmış değilim.

Onun dışında da yanlışlarım dolayısıyla yaptığım kötü haller dolayısıyla bir takım dertler başıma geldi. Ama hepsinin altından kalkmaya çaba gösterdim.

Şükürler olsun hepsinin altından kalktım.

Şimdi artık maceralı bir hayat kalmadı benim için. 90. Yaşıma geldikten sonra artık ne olursa olsun benim için yaşamanın riski yok.

Geçmiş zamanlarıma bakınca da yanlışlarımı hala görüyorum nasıl olduğunu.

Bir daha yapmamaya çalışmaktan başka alınacak derste yok.

TV8: Var mı eklemek istedikleriniz. Seyircilerimize bayram mesajınız var mıdır?

AB: Var. Bayramlar insanların hayatında sürekli olarak yayıldıkları günlük hayatının devamının  bıktırıcılığından  kurtarmak için vardır.

Bayram günleri başka türlü bir hayat yaşarız. O bıktırıcı hayatın değişikliklerini yaşatmak içindir.

Tıpa tıp aynı hayatı, hiç bir değişikliği olmadan yaşamaya mahkum olan insanların sonuçta akıl dengelerini kaybetmeleri tabidir.

Ben San Francisco da hapishane gezdim, orada konuşma yasağı bile vardı. Tek kişi hücrelerde yaşıyorlardı. Bu konuşma yasağı dolayısıyla o hücrelerde tek kişi kalan insanlar bir süre sonra tozutuyorlardı.

TV8: Çok teşekkür ediyoruz Aydın Bey. Yeniden iyi bayramlar dileyelim.

.
.

Aydın Boysan

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org