Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Aydın Boysan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

100. yaşımı nasıl geçireceğimi düşünüyorum, planlıyorum.
07.08.2013
Okunma Sayısı : 6060
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 5
Popülarite : 2,39
Verdiğiniz Puan :
 

 

100. yaşımı nasıl geçireceğimi düşünüyorum, planlıyorum.

.
.

Kadir İncesu bir Bayram kapımı çalıp geldi.

Benimle bir söyleşi yapmak istediğini söyledi.

Size de sunuyorum...

.
.



100. yaşımı nasıl geçireceğimi düşünüyorum, planlıyorum.

Biz her şeyi olduğu gibi kabul edip, çarpışmayı öğrendik

Gitmeye acelemiz yoktur…

"Her insan ait olduğu sınıfın düşüncesini taşır."
Aydın Boysan

"Ne Hoş Zamanlardı", "Acele Etme Çabuk Ol", "Bıkma Yaşa", "Ayıp Olmadan", "Uzun
Yaşamanın Sırrı" ve "Haydi Dostlar" kitaplarını peş peşe okuduktan sonra, 90. yaşını 
kutlayan Aydın Boysan'ın evinin kapısını çaldım bir bayram sabahı.

Uzun uzun söyleştik.

Nice nice yıllara… Yaş 90… Şu anda aklınızdan neler geçiyor?

100. yaşımı nasıl geçireceğimi düşünüyorum, planlıyorum.

Kaç kitap oldu?

39 kitabım yayınlandı. "Ne Hoş Zamanlardı", "Acele Etme Çabuk Ol", "Bıkma Yaşa", "Ayıp
Olmadan", "Uzun Yaşamanın Sırrı" , "Haydi Dostlar"… 40. kitabım tamamlandı. 40.
kitabımı oğlum Burak Boysan ile birlikte yazdık.

Yazarlıktan para kazanıyor musunuz?

Kitap sayıları ve baskı adetleri arttıkça, yazarlıktan da artık para gelmeye başladığı için son
derece de mahcubum.

Yazarlık size ne kazandırdı?

Dostlar kazandırdı. Okur çevresi gibi bir hazine kazandırdı.

90 yıllık yaşamınızın hangi dönemlerini yeniden yaşamak isterdiniz?

90'ını birden…

Hepsini…

Bütün belalar dahil, bir dakikasından bile vazgeçmeden, tıpatıp
aynısını yaşamak isterim.

Çünkü çocukluğumda yaşadığım çevrelerde bize beleşçilik
öğretilmedi.

Biz her şeyi olduğu gibi kabul edip, çarpışmayı öğrendik.

Bu nedenle iyi günler
kalsın da, kötü günler çıksın gibi hafiflik ve beleşçilik gösterilerine giremem…

Herkesin
yaşamı bir bütün oluşturur.

O bütünlük bozulamaz.

Kötüleri çıkarıp, iyileri saklamak gibi
beleşçilik huyları, bize, bana ve yaşıtlarıma yaşadığımız çevrelerde öğretilmedi…

"Değişim, temiz bir aile kızının pavyona düşmesi gibi keder verici" diyorsunuz… İçinizi
yakan değişimlerden söz eder misiniz?

Kitap okuma unutuldu.

Televizyon seyretme rahatlığı toplumu havai olmaya itiyor.


Şehirlerimiz olağanüstü kalabalık hale geldi.

Bu kalabalık anlam dışı bir yığınlaşmaya
dönüştü.

Bireyler arasındaki ilişkiler uzaklaştı ve soğudu.

Hatta aile bireyleri arasında bile…


Büyük aile hayatı kayboldu.

Evlenen çocuklar hemen başka yerlere taşınıyor.

Akrabalık
ilişkileri bile soğudu.

Hele eski yılların yürek ısıtan komşuluk ilişkileri neredeyse kayboldu
gitti.

Ben ömrümün ilk 15 yılında yaşadığım Samatya ve Narlıkapı'da birlikte olduğumuz
insanları isimleriyle ve çehreleriyle hala unutmadım.

40 yıldır oturduğum bu apartman
dairesinde, 12 daireden 8'inin yüzünü görmedim. Toplum ve aile içi ilişkilerin kopuşması
tehlikeli bir değişmedir.

Bir yazınızda "Ayakkabılarımız su alırdı, pantolonlarımız yamalıydı, sırtımız kavi
değildi, sürekli üşürdük, ama biz hep umutlu ve mutluyduk." diyorsunuz…

Aydın
Boysan'ın başarılarının temelinde çocukluğunda yaşadığı bu olayların rolü nedir?

Benim yaşamımın temeli mütevazi ve çalışan insanlar olan annem ve babamın yanında;
toplumumuz içindeki bütün insanların dürüst, kapalı gelirleri olmayan, insan sıfatına layık
kişiler olmasıdır.

Bana, ilkokulda dört yıl öğretmenlik yapmış olan hanımı, bütün sınıfta ilk
cezalandırdığı kişi ben olduğum için unutamıyorum. Ama bunun da bir sebebi vardı.

O hanım
bana iltimas ettiği zannını uyandırmak istemiyordu.

Çünkü o hanım benim öz annem olurdu.


Ben ayrıca yaşadığım kanaatkâr ve çalışkan topluma da hayran oldum.

Hepsini severdim.


Hepsine saygım vardı.

Biz olağanüstü tutumlu yaşayan bir çevrenin çocuklarıydık.

Ama
tiyatroya sinemaya gider ve durmadan kitap okurduk.

Hele Atatürk dönemi, toplumumuz
dünyada görülmedik biçimde ortaçağ kafasından fırlayarak yaşanan zamana erişmesi
dönemidir.

Unutmayalım alfabemiz bile, eski yazı yani Arap alfabesiydi.

Medeni kanun yeni
canlandı.

Mahalle mektepleri yerini ilkokullar, liseleri ve üniversiteler aldı.

Cumhuriyetin ilk
15 yılında toplumun ne derece füze hızıyla yükselişini görmek bana 90 yaşımda hala mutluluk
veriyor.

Yazmak, Aydın Boysan için uzun ve mutlu yaşamın sırrı mıdır?

Evet.
Ben 61 yaşımda gazete yazılarına saygıdeğer ve sevgili arkadaşlarım tarafından
başlatılmasaydım ve bu başlangıç 63 yaşımda çıkmaya başlayan ilk kitabımdan sonra 40.
kitaba kadar varmasaydı ben yaşamıma tiyatro temsillerinde olduğu gibi anlamlı bir final
ekleyemezdim.

Yaşadığınız semtler kişiliğinizi nasıl etkiledi?

Benim İstanbul'da yaşadığım ve yetiştiğim semtler ilk olarak:

Davutpaşa Çöp İskelesi

,
Davutpaşa Ispanak Viranesi,

Samatya Narlıkapı Çıkmazı ve

Yeşilköy Bamya Tarlasıdır.

40
yıldır da Etiler Çamlık'ta oturuyorum.

Ama ben ne öğrendiysem, çocukluğum ve gençliğimin
geçtiği, saydığım ilk dört yerde öğrendim.

Öğrencisi olduğum Pertevniyal Lisesindeki
öğretmenlerim arasında Nurullah Ataç, Reşat Ekrem Koçu, İhsan Kongar, Keyise İda ve
Mesut Cemil'in bulunmasıdır.

Yazılarınızda şiiri sık sık kullanıyorsunuz. Şiir yazdınız mı?

Yazdım. Genç yaşlarda başladım.

Hepsi kayboldu gitti. Şiir kitabı da çıkarmayı düşünüyorum.


Az sayıda yazılmış şiirim var.

İsteğim, bunları bir kitap boyunca tamamlamaktır.

Mesela şiir
kitabımın 21 Mart Dünya Şiir Gününde yayınlanması beni mutlu eder.

Mimarlığı tercih etmenizde neler etkili oldu?

Mimarlık, ufukları geçmiş ve gelecek zaman yayılan toplumun ve insanların bütün hayatını
içeren son derece de geniş ufuklu bir uğraştır.

Sürekli olarak kafa çalıştırıp yeni yollar arama
alışkanlığını oluşturur.

Mimarlık ve yazarlık arasında nasıl bir kurulabilir?

İkisinin de can noktası yaratıcılık, sabır, çalışma ve yaratma aşkı gibi birbirine son derece
yakın kaynaklardan doğabilir.

Kaynaklar birbirine çok yakındır ama birbirine de hiç
benzemez.

Şimdi bir sofra kursanız, kimleri davet ederdiniz?

Aaah aaahh…

Daha davet etmeyi aklıma getirebileceğim insanların bir bölümü ne yazık ki
ben yaşa gelince dünyamızı terk etmiş bulunuyor.

Ben, yalnız onları anarak, hala yaşayanlar
arasında ayırım yapmış olmak gibi bir yanlışlığa düşmek istemiyorum.

Ancak yaşamı
terk etmiş olan birkaç kadim dostumu anmadan da duramayacağım.

Hemen aklıma gelen
isimlerden Namık Bilgin, Gıyas Korkut ve Tarık Minkari gibi üç isim bulunuverdi.

Ama
biraz daha düşünsem çok daha başkalarını da sayabileceğimi, dolayısıyla insanları sevebilme
yeteneğine ulaştığımı sevinerek görüyorum

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz yakın dostlarınızdan Tarık Minkari de sizin gibi asıl
mesleğinin dışında yazarlığıyla tanınıyordu.

Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?

Hayır.

Tarık Minkari de tıp profesörüydü.

Yüreklerinde ve kafalarında söyleyebilecekleri
bazı takıntılar oluşabilen insanların mesleklerinin önemi yok.

Bana kalırsa insanların en
önemli yanları kafaları ve yürekleri oluyor.

Yalnız meslek kafaları da yüreklerini de doldurup
kaplamaya yetmiyor.

Yaşam felsefeniz nedir?

Şimdi…

En zor soruyu yönelttiniz…

Hiç sırası olmadan kafama yığılan ister kırıntı olsun,
ister uzamış olsun tüm düşünceleri felsefe adıyla tanımlamaya kalkışmak istemiyorum.


Elbette ben kafamı çalıştırmak için hangi alanda olursa olsun yolları açık tuttum.

Bütün
ömrümde, hangi çevrede ve zamanda olursa olsun aynı kafayı ve yüreği taşıdım.

Hiçbir
konuya yaklaşmaktan korkmadım ama haddimi bilmemek pervasızlığına da düşmek
istemedim.

Her kafa çalıştırışıma felsefe yapmak gibi bir müstesna tabela asmak bana uzak
bir davranış gibi geliyor…

Mimarlar Odasının kuruluşu ve kurullarında görev aldınız…

Sivil toplum örgütlerinin
etkinliği konusunda neler söylemek istersiniz?

Sivil toplum örgütleri topluma yol gösterme konusunda bulundukları açının önemli
bakışlarını gösterebildikleri için çok önemli…

Ancak bir noktaya özellikle ve üzülerek
dokunmak istiyorum, o da şudur:

Her toplum açısında (meslek demek istemedim onun için)
bulunan insanların toplum konularını benimseyerek ömürlerinin bir bölümünü bu konularda
çalışmak için kullanmak gibi bir vicdan görev vardır.

Toplumumuzun zayıf yanlarından
biri bu gerçeğin yeterince anlaşılmamış olması ve gerçekten değerli pek çok kişinin toplum
sorunlarını benimsemekten ve bunlara çözüm aramak için görevleri olduğunu anlamaktan
uzaklaşmakta ve kaçmakta oldukları gerçeği ülke olarak bizim en zayıf yanımızdır.

Demciler Akademisinden de söz eder misiniz?

'İçki' sözü anlatmak istediğini becerme başarısına uzak kalıyor.

Hele hele mutaassıp
dediğimiz anlayıştaki kişiler bu sözü de veya doğru anlama gelebilecek benzer sözleri de
değerlendirme yeteneği bulamayan kişiler oluyor.

Nedeni ise çok basit. Bilmiyorlar.
Bilmiyorlar, yani bu işin cahilidirler.

Ama bütün cahiller gibi onlar da hiç bilmedikleri bu
konuda görüş belirtmek cüretinden kaçınmazlar. İçki, yani kısacası en basit biçimiyle alkol,
yaşamın bezdiriciliğinden veya yaşamın bu yönlerinden bıkan insanların bıkan insanların
beyinlerini bir çeşit uzaklaştırma ile gezintiye çıkarmaları halidir.

Bunda hafiflik veya
yanlışlık aramak daha da kötüsü suç aramak cahilliğin ta kendisidir.

Ancak bu insanlar,
içenler hakkında ne düşünüyorlarsa, ben de ölçüsüz içerek ruhsal yollarını şaşıran ve zıbaran
insanlar için benzer şeyler düşünüyorum.

Ölçüyü kaçırmamak esastır.

Kafa ferahlama
gezilerine çıkmalı, ama duvar diplerinde de sızıp kalmamalıdır.

Sizinle yapılan söyleşi kitabının adı "Hayat Tatlı Zehir" Bu adı siz mi verdiniz?

Evet.

Gerçek bir yanı da var tabii…

Yaşamak sadece keyif almak değildir.

Yaşamın mutlu
günlerinin yanında, kafanın ve ruhun çektiği eziyetli ayları ve yılları da olur.

İlk gazete yazınızı 61, ilk kitabınızı 63 yaşında yayınladınız? Neden bu kadar geç
kaldınız?

61 yaşıma kadar -bu sözü kullanmak istemiyorum ama kullanmaya mahkûmum- çok meşgul
idim…

Nelerle mi?


Mimarlık yapıları ile…


Sonra Mimarlar Odası yöneticiliği ile…


İstanbul Teknik Üniversitesi'nde haftada 6 saat, 15 yıl süresince ders vermekle…

Bunlar
  doldurdu.

Geleceğe yönelik planlarınız nedir?

Gitmeye acelemiz yoktur…

Yaşadıklarımdan hiç pişman değilim.

İki defa akciğer kanseri
ameliyatı oldum.

Onlardan da kurtuldum.

Yaşadıkça, hâlâ bir borcum varsa ödemeye
çalışarak devam edeceğim her şeye…

.
.


Aydın Boysan

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org