Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Aydın Boysan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

CON AHMET BEY'İN MALİKANESİ
30.05.2015
Okunma Sayısı : 3139
Oy Sayısı : 2
Değerlendirme : 5
Popülarite : 1,51
Verdiğiniz Puan :
 

 

CON AHMET  BEY'İN MALİKANESİ
Aydın Boysan

Çoktandır içkiden  söz açmadık.

Oldu mu bu? Olmadı.

Açsam  bir türlü.

Açmasam bir türlü. "Yine duramadım lafını etmeden!"diyorlar.

Sussam da kendimden utanıyorum. Sanki hiç aklımdan  geçmiyormuş  numaraları  yapar gibi olacak.

Bu da ayıp.

"Müptela"dan  "müptedi"ye döndüm dört yıldır.

Hayal oldu  o eski coşku  dalgaları .

Bazı  dostlarım  sağ olsunlar, lütfedip irademi övüyorlar 

Yine açık olmalıyım.

Yalnız iradeden değil bu. 

İyice kavradım ki, devam etsem dünya değiştireceğim. Ölüm korkusu  da beni tutuyor.

Kimisi  de diyor ki, "Atın ölümü arpadan olsun!" Atlar için bu laf. İnsanlar için değil.

İçki için söylenecek  her kötü söze katılırım.

Ama hiç de mi iyisi yok?

Yahu!..

Ben bu kadar  pırlanta insanı  sarhoşken  mi tanıdım, ayıkken mi?

Yoksa ayıkken  tanıyıp  sarhoşken mi sevdim?

Üstelik  bazen kendilerinden uzakta?

Geç kalmış bir hesap mı ki bu?

Hala arada bir buluştuğumuz "akranım" dostlarımı ben nasıl olur da geç sevmiş olurum?

Nasıl ananas çiçekleri  bütün  bir yıl  taze ve güzel kalıyorsa , bu sevgili  insanlarda da bir yüzyıllık  tazelik  ve nur var.

Eğer doğduğum  gün  sevmediysem  ben bu insan hazinelerini affedilmez bir "tembel" mişim demektir.

Yazıklar olsun bana!

Günlerden birisinde masamızda orta yaşlı, iyi giyinmiş birisi yaklaştı.

Birimizin  ellerine yapışıp  zorla öptü ve alnına koydu.

Sonra da: "Beyefendi siz yaptığınız ameliyatla babamın  hayatını kurtardınız. Bütün ailemiz size minnettardır. Evimizde her gün sıhhat ve afiyetinize dua edilir ve…."

Sonu gelmedi.

Adam kesti de kesti. Bizim  sohbet bıçaklandı.

Adamı zor uzaklaştırdık.

Eli öpülen ağabeyim tecrübeli, ünlü bir tıp  profesörü.

Adam  gittikten  iki dakika sonra ayağa kalktı:" Kalkın haydi! Gidiyoruz," dedi.

Biz şaşırdık. Nedenini sorduk. Açıkladı:

"Şimdi de antikanın  biri gelip hastamı öldürdün!diye başlayacak.

Ondan  hiç kurtulamayız. Yürüyün! bir Con Ahmet Bey lafıdır giderdi. Perpetuum mobile,  yani devridaim  makinesi mucidi idi bu zat .

Kısacası  hiçbir enerji gerektirmeyip  durmadan  çalışan  bir makine…

Dünya olsa olsa bununla cennet olur. Ondan  sonra petrole tek dolar ödeme yok.

Çok merak ederdim de öğrenememiştim Con Ahmet Bey'in makinesini.

Meğerse bizim sevgili  makine profesörümüz bilmiyor mu imiş.?

Tecrübesinde bulunmuş.

Anlattı: "Dişli çarkları, zincirleri, göstergeleriyle basbayağı  bir makine imiş. Çalışıyormuş da!

Ancaaak, Con Ahmet Bey çaktırmadan  bir kolu çeviriyormuş da öyle çalışıyormuş.

Herkes kahkahayı basmış!

Sormuşlar: "Hani enerji  kullanmadan  çalışıyordu?"

Con Ahmet Bey masum bir ifade ile açıklamış:

"Aman efendim ! Bendeniz zaten  emekliye ayrılmış  bir yaşlı adamım. Miskin miskin  oturacağıma bu kolu  çevirsem  enerji mi  harcamış olurum yani?..."

Bu sevgili  hoca,  bir akşamcı  masaya biraz gecikti.

Gülmesi de tenzilatlıydı. "Ne var?" dedik. Anlattı:

"Bugün üniversitede yabancı dil  sınavı vardı.

Koskoca adam İngilizce "post-war', yani savaş  sonrası  deyimini 'posta savaş' diye çevirdi.

Daha ne olsun ?" Sonra da bir gani yudum aldı.

Ayık zamanların en güzel olayları  da sofralarda çiçek açar. Geçenlerde bir sevgili ağabeyim anlattı:

Yirmi beş yıl kadar önce birkaç arkadaş  öğle vakti  Karaköy'den kayığa biniyorlar.

Yemeğe Pandeli'ye gidecekler.

Haliç'i  geçiyorlar.

O günlerde de pek çok  kanunun  değişeceği  söylentileri dolaşıyor.

Kayığa biner binmez bu kanun değişikliği  lafına hararetle dalmışlar.

Yemiş iskelesi'ne yaklaşırken  aralarında bulunan  merhum fizik profesörü  Salih Murat Uzdilek'in  sabrı tükenmiş, isyan ediyor.

"Yeter bu kanunların lafı be! Siz dua edin de Arşimet Kanunu birdenbire değişmesin.

Batıveririz Haliç'in  pisliğine!"

Bir aziz ve sevgili ağabeyimle benim balkonda iki yudum içki içtik.

Nazar değmesin, heykel gibi maşallah!

Yüzyılı doldurmasına yirmi yılcık kaldı.

Çiçeklerimi beğendi.

Sevdiğim bir cüce çamı  da gösterdim. Kedi kadar bir şey.

Sarıya çalan bir de rengi var. 

Okşadı bir süre çamı eliyle. Sonra bir yudum içki aldı. Sonra da avucunu  gökyüzüne kaldırıp dedi ki:

"Hey rabbim ! Sonunda insana ağaç  sevdirip ondan bile zevk aldırıyorsun. Şükürler olsun sana!"

İçki insanın  aklını  başından alır.

Pekiyi… Kabul… İ

çmeyenin aklı başında kalır haaa?

Pekiyi, o da kabul ama, varsa kalır, varsa…

Ya yoksa?

O zaten  ayıkken de aptaldır. Sonra sarhoşun  aklı kalıp da başka mahalleye gitmez. Kedi yavrusu  gibi sahibiyle oynamaya başlar.

Ünlü İngiliz yazarı  Noel  Coward bir gün  neşesini  bulduktan  sonra oturdu.

Zalim  şakalarından birini daha yaptı. Londra sosyetesinin  en üst düzeyindeki yirmi  kişisine imzasız, üçer kelimelik mektuplar yazdı:

"Her şey  anlaşıldı  Kaçınız!" Ve postaladı.

Ertesi akşam  yirmi kişinin birden İngiltere'yi terk  ettiğini öğrendi.

Coward'ın her şeye rağmen , bu yirmi  kişiden  de akıllı davrandığına inanmayan varsa eğer, oturup  iki kadeh  içmelidir.

Hemen her içki masasında dikilitaş gibi adamlar vardır. Seyrederler, dinlerler ama, havaya hiç girmezler. Bu tipler de espri beleşçisidir.

Bunlardan birisi uzun  yolculuğa çıkıyor ve yeri boş kalıyor.

Arkadaşlarından birisi onun iskemlesine bakı bakıp duruyor ki: "Sevgili dostumuz gitti.

Ama bıraktığı  boşluk onun yerini tümüyle dolduruyor."

Tam tersine örnekler de içince bülbülleşenlerdir. Bazı ülkelerde çaya rom karıştırılır ve bu içkinin  adına "avukatçık" denir. Neden? Çünkü bunu içenin dili  öyle bir açılır ki, susmak bilmez.

Schiller'e göre de: Şarap icat etmez, sadece boşboğazlık  eder."

Yani adamın beyninde oluşan her şey çenesinden  dökülüverir. Kontrolü kaybeder.

Eski sarhoşluk günlerinin anısından mıdır ne?

Ben de lafı bitirmesini, kesmesini beceremiyorum( yazı yı da öyle).

Oysaki  işini bilen , kendini tutan gazeteci şöyle yazıyor:

"john Dixon arabasının deposunda benzin olup  olmadığını anlamak için kibriti çaktı.
Benzin vardı . John  elli altı yaşındaydı."

Hadi eyvallah.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org