Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Aydın Boysan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

BİR NEFESTE STOCKHOLM
05.06.2015
Okunma Sayısı : 4195
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

BİR NEFESTE STOCKHOLM
Aydın Boysan

Stockholm'e varınca birinci soğukluk havayla başladı.

Yaz günü yenilir yutulur gibi olmayan  rutubetli  bir soğuk  ciğere işliyor. Yapışkan  yağmur cabası…

İkinci soğukluk  havaalanında para bozdurduğum  bankanın  halt etmesinden…

Kur kazığından  kazandığıyla doymayan  banka, ayrıca resmen  30 İsveç  kronu  komisyon aldı. 

Yüzde 4,11 ediyor.

Soymanın kibarcası bu!..

Dünyanın en zengin ülkelerinden  İsveç'in  nüfusu 8,5 milyon büyüklüğü 450 bin km2.

Başkent Stockholm ülkenin aynı zamanda ekonomik  ve kültürel merkezi.

Stockholm'de 700 bin kişi yaşıyor ama , bir o kadar da hayatı ona bağlı yakın uydu  kentlerde yaşamakta…

Stockholm birbirine 40 köprüyle bağlı 14  ada üzerine kurulu. Selma Lagerlöf'ün  tanımlamasıyla "suda yüzen şehir"

Stockholm merkez ve çevresinde karalara denizler göller ve kanallar o denli  birbirine karışmış ki, kim nereden gitse içinden çıkamaz.

Suların üstünde üçüncü  boyutta yükselen  doğa güzelliklerini olgun ve seviyeli mimarlık eserleri ve yerleşimleri tamamlıyor.

Stockholm ölçülü büyüklükte ve karmakarışık  göründüğü halde, mükemmel bütünleşmiş  güzel  ve renkli  bir şehir olarak  insana zevk veriyor.

Yokuşların , merdivenlerin, küçük boyuttaki mimari  hacim  ve çevrelerin tadı da cabası…

Sergels Torg denen meydanda şehrin yüreği atıyor,  iş canlılığının yanında, politik olan olmayan her türlü  gösterinin  de merkezi burası…

Koca bir fıskiyeli havuz ile cam  bir kule Sergels Torg'u görsel olarak  simgeleştiriyor.

Stockholm'de her cins politik gösteri yanında serseliğin  bazı türleri de özgürlükten yararlanıyor.

Bunlar arasında Hare Krishna boşta gezerleri var. 

Güya barış  havarileri rolündeler.

Dümbelek ve düdük çalarak bezdirici bir şarkıyı  8-10 kişi  bıkmadan usanmadan  haykırıyor.

Anlaşılan bu müzik  bir İsveçlinin  canına yetmiş. ..

Bağırarak  gelip bunların  mikrofonuna bir futbolcu tekmesi yapıştırdı.

"Kafa bu be!" gibisinden  bir şeyler söyledi.

Ayağa katklılar ama saldırmadılar. Barışçı  kişiler çünkü…

Drottninggatan denen  uzun caddeyi  yayalara ayırmışlar, çok iyi olmuş.

Benzeri  uygulamaların çok dünya şehrinde olağanüstü  başarılı olduğu görülüyor.

Taşıtların  hançer gibi  saplanmadığı  caddelerde yaşanan mekan  insanlar için bütünleşiyor.

Kullanma  rahatı  ve huzuru  artıyor.

Gezgin satıcılar dahil, her şey daha bir renkleniyor, canlanıyor.

Zaten bir şehirde sallana sallana kilometrelerce yürünmezse , sağ sola sindiresiye bakılmazsa, insanlar dolasıya seyredilmezse, aralarına karışılmazsa, yılışmaya korkutulursa , utanmadan ve bıkmadan  sormaya keyif ve zaman yoksa eğer, o şehir ve çevre tanınamıyoooor.

Bir  ülkenin dili  bilinmezse, anlaşma nasıl olur diye de çekinmemeli!

Denedim: İsveç'te Türkçe soruyorum, anlıyorlar.

Karşımdaki İsveççe söyleyince de ben anlıyorum. 

Sonra: "Hadi eyvallah," diyorum. O da anlamadığım bir şey söylüyor, anlaşıyoruz.

İsveç'te balık ve deniz mahsulleri hazinesi zenginliğin de ötesinde…

Eskiden füme yapılan , kurutulan balıklar şimdi derin dondurularak saklandığı için daha bol…

Ringa, somon, yılanbalığı, alabalık çeşitlerini tadan  obur çatalını ısırır.

Smörgasbord denen açık büfede belki 100 çeşit lezzet lokması bulunur.

Ulusal içkiler patates veya buğdaydan yapılma Akvavit'tir.

Buz konmaz, çok soğutulmuş  içilir. Lezzetine varılamayan  zıkkım bir şeydir.

Dünyanın  kuzeyinde, kutup bölgelerine yakın, kar ve buzun kol gezdiği  ne kadar  ülke varsa,  hepsinde dondurma yemeye bayılıyorlar.

"Bre sizin dondurma neyiniz? Tarhana çorbasından ne haber?" diye söyleniyorum.

Genç kızlar gökkuşağı  kadar renkli giyiniyorlar.

Görülüyor ki, renkleri  bağdaştırmak  için hiç çabaları yok…

Yok yok ama, bu güzellik olunca o renkler de kendiliğinden  uyuşuveriyor…

Hiçbir renk zıtlaşması  görülmüyor.

Ben Stockholm'de esmer veya kumral genç kıza rastlamadım. Hepsi sarışın…

Her koyuluk derecesinde…

Hele öyle açık renk sarışınlar var ki civ civ gibi…

Güneşe çıksalar gölgeleri düşmez.

Esmerlerin bulunmadığı bir dünyada sarışınların  gürültüye gitmesi doğal sonuçtur.

Şaşıyorlar: Bu kadar  sarışın bomba varken İsveç  kralı  niye gidip  esmer bir Alman kızla evlendi diye…

Ben de majestelerini niye anlamadıklarına şaşıyorum.

Düşünelim:

Bir kere adamcağız doğar doğmaz sarayda yüzlerce binlerce sarışın arasında kalmış, ondan sonra da olgun yaşa gelinceye kadar  başka renkte hanım görmemiş.

Bu denli sarışın enflasyonunun verdiği kanıksamayla, ilk rastladığı esmer hanımla evlenmesi  doğal değil midir?

Stockholm'de taksilerin bu kadar pahalı oluşu  anlaşılan kimsenin yüzünü kızartmıyor.

Kızartsa çare ararlar.

Restoran erkek personelinin buradan daha suratsız olduğu başka bir şehir de tanımadım.

Vicdansızlar önce vestiyer parası ödetip arkadan yer yok diyorlar.

Ama bütün kötülükleri unutturanlar hanım personelin yönettiği ve çalıştığı yerler. ..

Onlar bir çare buluyorlar. Bekletmeleri bile zevk veriyor. Hele bazıları resim gibi…

Seyrediliyor.

Bu "resim"lerden biri bana nereden geldiğimi sordu.

"İstanbul'dan," dedim.

"Ooo, sizin kim bilir ne güzel havanız vardır, "dedi.

Önerdim:

"Toplayın arkadaşlarınızı, sizin restoranı İstanbul'a taşıyın," dedim.

Razı olmadı:

"Havamız kötüdür ama, bizim de çok güzel şeylerimiz vardır," dedi.

Kızı yukarıdan aşağı şöyle sindirerek bir süzdüm:

"Haklısınız!"

Sizin de çok güzel şeyleriniz var," dedim.

Bastı kahkahayı…

Olanı arkadaşlarına da anlattı.

E, sonra da bana çok iyi baktılar.

Restoranın helasına bakan genç kızlar için "çiçek gibi" desem az olur. Bunlar belki  masrafını çalışarak çıkaran öğrenci kızlar…

Kendi kendime:

"Bir bunlara bak, bir de bizim Bebek'tekine bak!" diye kızıyorum.

Sonra da : "Olmaz," diyorum. Bunlar

Bebek'te bu işi yapsa, kadehini alan helaya sohbete gider….

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org