Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Özdemir Erdoğan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

ÖZDEMİR ERDOĞAN Bülent Şever'in Odası TV Programı
27.03.2008
Okunma Sayısı : 11953
Oy Sayısı : 12
Değerlendirme : 5
Popülarite : 5,4
Verdiğiniz Puan :
 

 

ÖZDEMİR ERDOĞAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı

.
.
Usta bankacı Bülent Şenver ile ofisinde hoş bir televizyon çekimi yaptık.
Sizlerle paylaşıyorum.

.

 izlemek için tıklayın.   
.
.
.
 

ÖZDEMİR ERDOĞAN Bülent Şenver'in Odası TV Programı
Deşifresi
.
.
Özdemir Erdoğan (ÖE)
Bülent Şenver (BŞ)

.
.

BŞ: Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan.

Hoşgeldiniz Özdemir Bey.

ÖE: Sağolun efendim, hoşbulduk.

BŞ: Özdemir Bey sizi tanımayan yok ama yine de ben sizin hayatınızla ilgili size göre kilometre taşları diyebileceğiniz aklınıza bir çırpıda gelen gözünüzü kapadığınızda neler olabilir?

Kilometre taşlarının en önemlilerini sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz?

ÖE: Benim annem Ermeni asıllı,  fakat o sıralarda dedem de devlet memuru, Teyfik Rüştü Aras'ın Atatürk'ün dış işleri bakanı olan onun bürokratlarından konsolosluk ve hariciyecilik yapmış bir kişi .

Eski bir aile .

Göztepede 12 odalı bir konakta, 1000 metre karelik , hizmetkarların kaldığı, selamlık denen ayrı bir yer var. Öyle büyüdük biz. 

Burada annemin her ne kadar babamla evlendikten sonra müslümanlığa geçmiş olması varsa da  sonuçta o şarttı o günkü devlet memuriyetleri açısından .

Babam da devlet memuruydu.

İlk torun olduğum için dedem ve babaannem beni aldılar.

Benim için sonsuz bucaksız taaa  Fahrettin Kerim Gökay'ın  evinin arka taraflarına sirayet eden orada hep konaklar , hepsi dört beş dönümlük araziler içinde, ben o bahçelerde kendi başıma çelik çomak oynayarak vakit geçirdim.

Annem çeyiz olarak piyano getirmiş eve.

Annemde kendi gelenekleri doğrultusunda klasik batı müziği piyanisti.

Çeyiz olarak köşkün oturma odasına piyano geldi.Benim hatırlayabildiğim en önemli olay , kendi karakterimi çözme  açısından en hararretli oyun sırasında bile annemin piyanosunun o Shopen 'den, Mozart'dan duyduğum an o oyun biterdi ve ben koşa koşa annemin yanına gelip müziği dinlerdim.

İlk kendi karakterimi çözümleme açısından bu çok önemli bir gelişmeydi benim için. Babam devlet memuriyetini Anadolu'da yapmak zorunda kaldı.

Babaannem ve dedem aldılar beni onlar büyütmek istediler.

Babaannem müthiş düşkündü bana. Fakat ben 15 yaşındayken 1955 senesinde vefat etti.

Bu hayatımdaki en büyük boşluklardan birtanesidir.

Babaannem, annemden ve babamdan daha çok sevdiğim  ve onunla aynı odada yatardık, karyolalarımız yanyanaydı.

Üşüdüğüm zaman hastalandığım zaman onun koynu benim için biryeniden hayat bulduğum , müthiş bir mekandı o.

Hayatımdaki en büyük dönüm noktalarından birisidir babaannemi kaybetmem.

Çok büyük bir yalnızlık hissettim. Sonra annemin ve babamın yanına geldiğimde açıkçası o sıcaklığı hep özledim babaannemin sıcaklığını.

Bu çok enteresandır bizim torunumuz oldu, benim eşimlede torunumuzun arasında böyle bir bağ var. Aynı bizimkisi gibi.

O babaannesini arıyor, babaannesi onu arıyor bende uyarıyorum diyorum ki:

"Senin sevgin hiçbir zaman anne babanın sevgisinin önüne geçmesin.

Buna çok dikkat et çünkü bu ilerde birçok mahsurlar teşkil ediyor."

Benim Okul hayatım sırasında sanat ve müzik değerleri daima ön plandaydı.

Mesela hiçbir zaman fen derslerinde başarılı bir talebe değildim.

Lise sıralarında da aynı şekilde devam etti.

Fakat 1956-57-58'ler de Beatles'lar, rockinroll  akımı gündeme geldi ve ben babama rica ettim bana bir gitar al diye.

Biriktirdiğim parayla romen gitarları satan bir yer vardı oradan bir gitar aldım.

Okullarda o zaman pek gitar hocası yok.

Okuldaki Rum asıllı kişiler hafif müzikle, klasik müzikle uğraşırlardı onlardan biraz dersler aldım.

Bu öğrendiklerimde rockinroll  müziği çalmak için bana yetti.

Bir müddet öyle idare ettim ben. Müziğe geçisimde çok sempatili oldu.

Okullararası kültür etkinlikleri vardı, yarışmalar, şiir günleri, müzikli günler vardı.

Ve ben o günlerin tartışılmaz en büyük starlarından birisiydim.

Ve de çok popülerdim.

Bu bana hocalarımın bana karşı olan daha hoşgörüşlü davranmalarını sağlıyordu bana. Benim lise bitirme imtihanımda çok hoş geçmişti.

Çünkü çok severdi hocalarım beni bende onları annem babam gibi severdim.

Özellikle bazılarını ve fen derslerine gelen bir hocam vardı Allah rahmet eylesin.

Lise bitirme imtihanları sırasında  mümeyyizler var başka okullardan gelen , sırayla giriyorsunuz içeriye birisi hazırlanıyor diğer tahtada eğer sözlüdeyse sözlü oluyor. .

Mümeyyizlere  gelecek talebemizin sesi çok güzeldir, çok güzel müzik yapar diye söylüyorlarmış.  

Düşünebiliyor musunuz  kapıda dualar okuyan, volta atan bir sürü arkadaşlar var ve ben içeriye giriyorum şarkı söylüyorum.

O zamanlar çok popüler olan Zeki Müren şarkıları okuyorum, sonra biraz Rockinroll söylüyorum.

Sonra çok güzel söylüyorsunda anlat bakalım sorularıda diye çok büyük bir  toleransla  hatta daha da enteresan  onuda söyleyebilirim size çok hoş bir anıdır.

Çünkü ,imtihandan önce ben hocalarıma dedim ki lütfen bana anlayışlı olun.

Beni eğer fen derslerinden bırakırsanız ben hiçbir zaman liseyi bitiremeyeceğim.

Size söz veriyorum ki ben yüksek bölümlere gitmeyeceğim, hemen askerlik görevimi yapacağım ve müzik hayatına atılacağım. Bir an evvel ben müzikle ilgilenmeye karar vermiştim.

Dediğim gibi bana şifre vermişti hocam, kopya daha doğrusu fakat ben kopyayı da anlayamadım.

Öyle kabiliyetsiz bir öğrenciyim ki kopyayıda anlayamadım.

Öyle bir hoşgörü ile ancak ben liseyi bitirdim.

Allah gani gani rahmet eylesin her zaman söylüyorum, bu bana zaman kazandırdı.

Aksi takdirde ben her sene o sınavlara girecektim ve başarısız olacaktım.

Hocalarımın bana gösterdiği tolerans beni bir an evvel hayata, sevdiğim mesleğe atılmamı sağladı.

O sırada ihtilal oldu, 27 Mayıs ihtilali oldu.

O zamana kadar lise mezunları yedek subay olarak askerlik görevlerini yapıyorlardı.

Fakat o sene yedek subay öğretmenlik ihtas edildi.

Lise mezunları öğretmen olacaklar ve Anadolu'nun birçok yerinde öğretmenlik yapacaklar.

Yaz dönemlerinde yedek subay eğitimlerini , askerlik eğitimlerini  yapacaklar.

Teğmen rütbesiyle terhis olacaklar. Aynen öyle oldu .

Ben Adıyaman'ın araplar Köyüne Başöğretmen olarak tayin  edildim. Orada iki sene öğretmenlik yaptım.

Benim köyüm kürt ve alevi köyüydü. Talebelerimin çoğunun çocuklarının kirvesi oldum sonradan. Görüşmelerimiz devam etti.

BŞ: Talebeler müziği sevdi mi?

ÖE: Talebelerle pek müzik alışverişimiz olmadı. Sadece köyümüzün dedesi vardı Ali dede, Allah rahmet eylesin.

Fıstık ağaçları , arazileri olan varlıklı bir kimseydi.

Çok müstesna bir insandı ve filozoftu kendisi, bağlama çalardı.

Benim gitarımı görünce birkaç deneme yapmak istedi.

"Hocam bu çok sert , ben bunu sevmedim.

Ben yine bağlamamı çalayım sen bana gitarınla eşlik et"  dedi. 

Öyle bir anımızda vardır Ali dedeyle.

BŞ: Sizin beste yapmanız nasıl oluştu?

Herhalde insanın içinden bir şeyler geliyor , birşeyler doğuyor ve onu müziğe yansıtmak istiyor.

Nasıl oluyor?

ÖE: Benim inancım şahsen şudur;  bir birikim olmadan ve bir alt yapı olmadan beste yapılmaz.

Yedek Subay eğitimimizi yaparken Denizli'de orada Eray Turgay'la tanıştım ben.

Eray Turgay çok tanınmış bir caz bascısıydı.

Önemli bir kişiydi, çeşitli orkestralarımızda caz çalan ve caz entelektüellerinin çok yakından tanıdığı, memleketimizin sayılı üç  beş kontrbasçısından birtanesiydi.

O da eski İstanbullu bir ailenin çocuğu aynı zamanda  .

O muhidi, Göztepe, Esentepe , Caddebostan bu civarlarda yaşayan insanların birlikte görüştükleri bir kişiydi. Ve beni o mühite soktu.

Beni Arif Mardin ile tanıştıran yine aynı kişidir.

Gümüşsuyunda Alman Konsolosluğu'nun denize bakan  ilk binadır.

Orası Arif Mardin'in evidir.

Ben ilk defa oraya gittim, beni tanıştırdı, gitarımla gitmişttim hatta.

Eray'la olmak beni bir çok bakımdan sıkıntılara sokmuştur.

Çünkü Rockinroll  enerjiye daha çok dayalı, daha az müzik, daha çok enerji ve ritim ağırlıklı basit bir müziktir.

Rockinroll  çalmak için çok fazla müzik bilgisine ihtiyaç yoktur.

Ben Rockinroll müziği çalıyordum yaşım icabı 15-16-17 yaşlarında o zamana kadar o müziği çok güzel yapan çok popüler birisiydim.

Fakat Eray benim bütün dünyamı değiştirdi ve benim hiç anlamadığım, çözemediğim bir sürü şifreler, notalar ve bana fenalık geldi.

Merak ediyorum ama o notalar karşısında çaresiz kaldım.

Çünkü öyle bir alt yapım yoktu.

Annemden bildiğim biraz klasik müzik eğitimi dışında o akorları çözecek, anlayacak, deşifre edebilecek bir bilgim yoktu açıkçası.

Bayağı bir sıkıntı duydum. Fakat o bende bir şey görmüş, Arif'in evine gittiğimizde çal bakalım Özdemir ne biliyorsun? Dedi. Arif'te piyanoya geçti.

Ben dedim ki: "Eray beni size getirdi ama ben sizinle bir şey çalamam.

Çünkü bir şey bilmiyorum, ben Rockinroll biliyorum." Arif bana "Peki onları çal o zaman" dedi.

Arif bir şeyler çaldı bende ritim tutuyorum, sonra Arif dedi ki:

"Özdemir'in müthiş bir ritim duygusu var, ama caz çalabilmesi için çok bilgiye ve donanıma ihtiyacı var.

Bir orkestrada ritim tutan birisi vardır ama tarih boyunca da öyle tanınmıştır.

Ama Özdemir'in yapmak istediği şey bu değil" dedi.

Sonra Emin Fındıkoğlu'yla tanıştırdı beni.

Şimdi İstanbul Teknik Üniversitesi'nin müzik bölümündeki orkestralama bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyor.

Emin de İngilterede ki Bartley  okulunda uzun müddet caz armonileriyle ilgili eğitim görmüş ve bana bütün bunları anlattı.

Emin o kadar enteresan, o kadar sıcak, biraz duvar gibidir fakat o duvarın arkasına geçtiğiniz vakit müthiş cennet gibi bir insandır.

Yeter ki sizde o sıcaklığı ve kabiliyeti bulsun.

Eksik olmasın bana  bütün bildiklerini öğretti.

O benim müzikte ilerlemem için ilk altyapıdır.

Benim caz bilgilerimi geliştirmem açısından Emin'in bana  vermiş olduğu o notlardan zaman zaman hala faydalanıyorum.

BŞ: Gençler için 3 yap 3 yapma diye bir bölümümüz var.

Sizede onu sormak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan  ile birlikteyiz.

Şimdi 3 yap 3 yapma.

Gençlere hayatınızda yapmayı ihmal etmeyin diyebileceğiniz neler var?

ÖE: Eski büyüklerimizin "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir" 

Bir kere iyi analize etmek lazımdır.

Ben kimim?

Ben ne istiyorum?

Nasıl yaşayacağım bundan sonraki hayatımda? 

Bu soruyu herkesin genç, yaşlı , orta yaşlı , herkesin kendine bir kere sorması lazım.

Ben neden keyif alıyorum?

Eğer keyifli bir yaşantınız varsa , keyif alarak yapmış olduğunuz bir iş varsa bunda başarı tartışılmaz

. Yeterki bu işten keyif alın.

Başka bir şey içinize sinmeyen hiçbir işi yapmayın.

Mesela bir ortamdayım , gelişmelerden ötürü karnım ağrımaya başlar.

Veyahutta ben müziği vücudumla da dinlerim sadece kulağımla değil.

Eğer bir sıkıntı duymaya başlarsam o işi hemen orada bırakırım.

Hiç ısrar etmem.

Çalışmalarımda benim böyledir.

Çalışırken sıkıldığım an bırakırım bir pencere açarım, bahçeme çıkarım, gül toplarım, eğer içinden geliyorsa yaparım gelmiyorsa 3 gün elime gitar  almam.

Çünkü o sorada vücudumda muhakkak bir rahatsızlık vardır.

Kendini bilmek herşeyden evvel, bu çok önemli bir hadise.

İçinize sinmeyen hiçbir işi yapmamak.Bazende " Ben şimdi burada ne yapıyorum? Ben niye burdayım"diye bu soruyu hep sorarım kendime.

Eğer bu soruyu sorupta menfi bir cevap aldım mı orada beni hiçbir kuvvet tutamaz.

Sabah Gazetesi'nin 5. yıldönümüydü, benimle anlaştılar.

Dediler ki siz burada yemek müziği yapacaksınız.

Yaparız dedim ve gittik Hiltont da .

O akşam meğer bana  evvelden söylemediler.

Zülfü Livaneli var orada gecenin süper starı ve bir Yunanlı bayanda kendisiyle. Meğer gecenin süper starı onlarmış.

Gece esas onların üzerine kurulmuş.

Yunanlı müzisyenlere de denilmiş ki Özdemir Erdoğan'nın klavyaleri var, onlardan istifade edebilirsiniz.

Koskocamanda bir sahne var, tesisatlar kurulmuş ve bize bir yer gösterdiler bir masada oturuyoruz bütün servis , ilgi alaka Yunanlılara yapılıyor biz orada roman müzisyenler gibi bir köşede kaldık.

Bu bizim yabancı hayranlığımızın bir yansımasıdır.

Yunanlı orkestra şefi geldi dediki . "Sizin bir tane klavyeniz varmış, onu bana verin" ben dedim ki "Onu size veremem .

Çünkü bana daha henüz bir yer gösterilmedi." Koskoca bir sahne var bana dedilerki siz o köşede çalacaksınız, sonra bizim işimiz bittikten sonra klavyeyi size veririz.

Dedim buranın sorumlusu kim, o sırada yönetici kimse o geldi , dedim ki bakın, bu ana kadar ki bana yaklaşımdan memnun değilim, eğer bu devam ederse bırakır giderim.

Ve bırakıp gittim. Yaparım.

 Şimdi isim vermek istemiyorum ben bundan birkaç yıl önce Türkiye'nin en büyük gazetelerinden birini dava ettim ve davayı kazandım.

Zeki Müren ile ilgili bir tartışma vardı o sıralarda , o gazetede benim nereden bulduysa bir kapak olan  bir resim, o kapakta mayoyla çekilmiş bir resim , öbür taraftada atom bombaları, eroinler , Afrikadaki açlık, var ve o dünyaya bende çaresizce ve hiçbir şeyim olmadan çaresizce bakıyorum gibi bir kompozisyon. 

O kompozisyonu bir yana atmışlar ve sen Zeki Müren'e laf söylüyorsun ama sende çırılçıplaksın gibi onu oraya koydular.

Birde orada çıplak değilim, mayoyla çekilmiş bir resim , bir kırmızı nokta koydular sanki çıplakmışım gibi.

Bu son derece çirkin bir yaklaşımdır ama maalesef Türkiye'de böyle işler olmaktadır. Bizde dava ettik.

Özdemir Erdoğan'ın eti ve budu ne fakat benim gençlik zamanımda da böyleydi. 3-5 kişinin arasına dalardım.

Kavga ederdim.

Benzetirlerdi beni belki ama ben sıkılmazdım o dayağı yiyeceğimi bile bile onların arasına dalardım.

Hiçbir zaman da bu hastalığım sırasında da bana sen kansersin, çok ilerlemiş ve gecikmiş bir vaka dedikleri vakit hiç böyle bir korkuya kapılmadım.

Yalnız aklıma gelen ilk şuydu ;

"Ben gitar çalıp şarkı söyleyebilecek miyim?"

Tek doktorlara onu sordum.

Hocam dediler biz senin hayatını kurtarmaya çalışıyoruz .

"Benim hayatımı kurtarsan en olur ben gitar çalıp şarkı söyleyemedikten sonra" dedim ve hemen o hastaneden ayrıldım.

Eğer bu hastalıkla mücadele edilecekse başka bir yolu olması lazım dedim ve kafama göre genç profesörleri buldum ve bugünlerdeyiz sizlerle.

BŞ: Biz hoş sohbetimize kısa bir ara verdikten sonra devam edeceğiz.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan Bey ile birlikteyiz.

Sohbetimiz  kısa bir aradan sonra devam edecek.

BŞ: Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan ile birlikteyiz. 

Özdemir Bey ben size etik bir vaka hazırladım, bu hayali bir vaka müsade ederseniz size okuyayım , sonra soracağım siz olsaydınız ne yapardınız diye.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan .

Şimdi siz olsaydınız ne yapardınız?

Hayri Bey ülkesinde bilinen saygı duyulan bir sivil toplum kurluşunun  başkanıdır.

Başkanlığını yaptığı vakıf çevreye ilgi duyduğu için , çevreyle ilgilendiği için saygı duyulan bi rkurum haline gelmiştir.

Yaptıkları çalışmalar taktir görmüştür.

Birgün Hayri Bey'in telefonu çalar, telefondaki kişi bulaşık makinesi üreten bir üretim şirketin genel müdürüdür. 

Derki: "Size gelip bir projemi anlatmak istiyorum."

Hayri bey tabii der gider  derki:

"Türkiye'de su sıkıntısı var biliyorsunuz hanımlar bulaşıkları  yıkarken suyu çok israf ediyorlar , halbuki hanımlar bulaşıklarını elde değilde bulaşık makinasıyla yıkarlarsa yaklaşık 20 kat her yıkamada su tasarrufu olacak.

Buda o kadar büyük bir kazanç ki ülke için.

Biz düşünük ki sizin vakfınızın adını ve amblemini kullanarak siz bu televizyona  bulaşık makinesi ile bulaşıklarınızı yıkayın diye bir reklam kampanyası başlatsanız bu hem sizin vakfınızın duyulmasına neden olur , hem de hayırlı bir iş yapmış olursunuz.

Yaklaşık bu işin bütçesi 1 milyon dolardır.

Biliyoruz şirket olarak sizin böyle bir bütçeniz yoktur, biz şirket olarak bir bağış olarak bağışta bulunuruz, sizde bizden aldığınız bağışla televizyon kampanyası başlatırsınız ve herkese bir yararı dokunur der ve gider.  

Hayri bey  odasına çekilir düşünmeye başlar.

Acaba bu teklifi kabul etsem mi? Etmesem mi? Diye.

Sayın Özdemir Erdoğan bu vakıf başkanı Hayri Bey'in yerinde siz olsaydınız bu durumda siz ne yapardınız?

ÖE: Hayri Bey'e bu teklifi yapan kimseleri anlayamadım, kim onlar?

BŞ: Bulaşık makinası üreten fabrikanın genel müdürü geliyor, benim fabrikam bulaşık makinası üretiyor diyor.

ÖE: Hayır, ben onu kabul etmezdim.

BŞ: Etmezdiniz, Niçin?

ÖE: Çünkü o bulaşık makinasını yapan insan kendi reklamınıda yapar. Bu bulaşık makinesinin çevreclilik açısından  faydalı olduğunuda anlatmalıdır.

BŞ: Başkan olarak benim vakfımım adını bu işe bulaştırmasın mı diyorsunuz?  

ÖE: Bulaştırmak hadisesi değil, bu yol olur bir süre sonra ve bir sürü firma çevrecilik kısmesi altında bu vakfı kullanmaya başlarlar.

Bu hoş bir durum değildir o vakıf adına.

BŞ: Burada siz o vakfın kullanalacağı itibarına vardınız.

ÖE: Bir hizmet görüntüsü varsa da vakfın kullanılma amacı açıktır.

BŞ: Ve diyorsunuz ki bir kere böyle bir şeye evet dersem başka şirketlerde benzer şeyler için bana gelirler.

Sen merak etme bütçenizi ben veriyorum, siz vakıf adıyla ve logonuzla yapın deyip vakfın imajı zedelenir.

ÖE: Bakın daha komik bir şey söyleyeyim size ben Büyük  Ankara Otelinde çalışıyordum bir ara.

Orada Mehmet Ali Birand benim dostumdur Galatasaraydan da.

Kızım da o arada klavye çalıyor, şarkı söylüyor Mehmet Ali geldi ve dediki ben senin kızınla dans etmek istiyorum.

Dedimki:

"Ben buna müsaade edemem çünkü o şimdi çalışıyor artı bir şey daha var bu yol olur" dedim sonra.

Herkes Yonca ile dans etmek isteyebilir.

BŞ: Şimdi size bir kelime bir cümle oyunu oynatmak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan ile birlikteyiz.

Şimdi bir kelime bir cümle.

Ben size bir kelime söyleyeceğim bu kelimenin aklınıza getirdiği ilk cümle neyse o cümleyi bizimle paylaşmanızı isteyeceğim.

Kelime Müzik cümle?

ÖE: Müzik benim yaşam yanımdır.

BŞ: Kelime hoşgörü cümle?

ÖE: Hoşgörü gösterebilmek mantık dahilinde pek hoştur.

BŞ: Kelime evlilik cümle?

ÖE: Sevgi anlaşmak değildir, nedensizde sevilir.

BŞ: Kelime paylaşmak cümle?

ÖE: Paylaşmak eşittir sevgi.

BŞ: Kelime zenginlik cümle?

ÖE: Paylaşmak zenginliktir zaten.

BŞ: Kelime gitar cümle?

ÖE: Gitar benim eşim gibidir, kadınlar gibidir. Her dakika ilgi göstermeniz lazım, ilgi göstermediğiniz takdirde gitarda kötü sesler çıkartır.

BŞ: Kelime etik cümle?

ÖE: Kendisine seçkin ve entelektüel diyebileceğimiz her insanın dikkat etmesi gereken bir husustur.

BŞ: Kelime hayat cümle?

ÖE: Faydalı olmak.

BŞ: Kelime eğlence cümle?

ÖE: Hayatın bir parçasıdır kendimizi feda etmeden.

BŞ: Kelime Özdemir Erdoğan cümle?

ÖE: Özdemir Erdoğan su gibi bir adamdır.

Şeffaf, neresinden bakarsanız arkasını görürsünüz.

Tepkilerini anında verir, hiç bununda hesabını kitabını yapmaz.

Ve o zamanda söylemiştirki kendi kendisine sen politikacı olamazsın.

Bir sanatçının politikacıyla arasında en önemli farklardan birtanesi  budur.

Politikacı bir şeyi nerede, nasıl  söyleyeceğinin hesabını yapan kişidir. Sanatçı böyle bir hesabı yapmaz.

BŞ: Şimdi ben size soru yağmuru bölümümüz var, yağmur damlaları ufak ufak  sorular olarak damlatmak istiyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan,.

Şimdi soru yağmuru.  

Damlanın birincisi "İtibarımı kaybedeceğime paramı kaybedeyim" cümlesindeki itibar kelimesi size neyi hatırlatıyor?

ÖE: Benim için çok çok önemli bir olay. İtibar kredibilite demektir. Dünyada herşey satın alınır, kredibilite satın alınmaz.

BŞ: Sizce insanlar hayatta yaşarken nelere önem vermeliler?

ÖE: Kimseyi rahatsız etmemeyi ve rahatsız edildiğiniz bir yerde de fazla durmamayı.

BŞ: İnsan davranışlarından hoşunuza gitmeyen bir davranış bizimle paylaşır mısınız?

ÖE: Agresif  insanları çok fazla sevmem açıkçası.

BŞ: Nasıl olur o insanlar?

ÖE: O insanlar ölçüsüz olurlar. Ben ölçülere çok dikkat ederim. Bulunduğunuz yerin örfüne , adedine çok dikkat etmek gerekir. Ve bu  yerleri hazmedemeyen insanlarlada pek bir arada olmam.

BŞ: Müziğin tadına varmak, müzikten haz alabilmek için neyi nasıl yapmak lazım.

ÖE: Müzik hayatın takendisidir.

Müzik dinlemekte kültür işidir.

Bir kere özverili olacaksınız, sabırlı olacaksınız.

Bu çok önemli bir şey.

Yüzeysel olmayacaksınız buda çok önemli.

Bir müzik eserini dinlerken her dakika tam altını çizerek söylüyorum orgazm olamazsınız.

Ama o mutluluğa erişebilmenin vermiş olduğu fedakarlık, ön hazırlık, alıştırma gibi merhaleleri sabırlı ve kararlı bir şekilde ve özverili bir şekilde eğer geçerseniz  o zaman o mutlu sona ulaşabilirsiniz.

BŞ: Aşkın tanımını yapabilir misiniz? Aşk nedir?

ÖE: Aşk karşılıksız vermek demektir.

BŞ: İnsan ilişkilerinde gençler nelere dikkat etmeliler. İnsan ilişkileri kurarken.

ÖE: Önce yüreklerine bakacaklar. İnsan ilişkilerinde elektrik çok önemlidir.

Biz onu elektirk olarak söylüyoruz aslında duygu alışverişi ve sezgiler.

Bunun bilimsel bir tarifi yok, ispatlanmış bir tarifi yok. 

Ama ben bir insanla ilişkilerimi ondan almış olduğum  duygu münasebetleri çerçevesinde çizerim. Nasıldır? Ben bu insanla yaparım veya yapmam. Ama karşılıklı ilişkiler, karşılıklı denetimler demektir aynı zamanda. Burası doğru, burası yanlış, burası sıcak, burası düzeltilebilir , bu tamamen kötüdür bunun tedavisi mümkün değildir gibi kanaatlere sahip olduğunuz vakit bu ilişkinin ölçütlerini sıcaklığını seçebilirsiniz.

BŞ: Sizce mutluluk nedir?

ÖE: Mutluluk şöyle güzel ve derin nefes almaktır hayatta ve de kendi açınızdan kendi içinizdeki dengelerin kurulması demektir.

En önemli hadise denge .

Kendi içinizde eğer dengeliyseniz, ve bu size bir oh dedirtiyorsa bu mutluluktur işte. Mesela dün bir yerde konserim vardı, orada insanlar ayağa kalktılar beni dakikalarca  alkışladılar.

Ben görevini yi yapmış birinin mutluluğunu yaşadım.

Bana sorarsanız hayat bir şovdur.

Mesela beraber olduğunuz bir insan hiçbir art niyet taşımadan kalkıp yataktan size bir tepsi içerisinde bir kahve veya bir meyva getiriyorsa o zaman siz daha da gerinirsiniz.

Birileri bana ben istemeden ve söylemeden bir güzellik yapma durumunda , demek ki ben bu insanı mutlu etmişim o bana karşılığında bir şey getiriyor.

Bir hanımın sevdiği bir erkeğe hizmet etmek, ona bir sofra kurmak bence bu mutluluğun en güzel taraflarından birtanesidir.

Daha enteresan başka bir şey söyleyebilirim size , eski ailelerde bir sürü hizmetkarlar vardı.

Fakat evin erkeğine sofrada hanımefendi hizmet ederdi.

Bu onun keyfiydi. Evin içinde ki hizmetkarlarda bu servisi yapabilirler fakat o ona müsaade etmez, o yapacak servisi.

Bir içki içiyorsa rakısını kendi koyacak.

Bu müthiş bir şeydir.

BŞ: İki tane kutumuz var, bir tanesi sol tarafta duran kutuda içinde bir obje var.

O objeye bakıp gençlere mesaj vermenizi isteyeceğim.

Bakalım ne çıkacak onun içinden.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan ile birlikteyiz.

Şimdi bir göster bin işit.

Bir göster diyorum çünkü içinde bir tane obje var, bin işitte  sizin gençlerin kulağına küpe olacak o obje ile ilgili gençlere mesaj vermeniz.

Ne çıktı size?

ÖE: Para çıktı.

BŞ: Şimdi buna bakalım, bununla ilgili gençlere Özdemir Erdoğan bir mesaj versin.

ÖE: Ben o mesajı 35 sene evvel verdim.

Benim bir şarkım vadır "Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık"

BŞ: Paranın en önemi var mühim olan insanlık

ÖE: Evet o şarkının söz ve müziği bana aittir.

BŞ: Bunun devamındaki sözler nasıldı?

ÖE: "Denizde balık, kafeste talih kuşu
         Acıkan bir midenin huzursuzluğu
         Giderek dikleşiyor hayat yokuşu.
         Çiçek nasıl açar dalında,
         Kuşlar nasıl öter günün sabahında,
         Bir çocuk nasıl büyür?
         Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık.

BŞ: Bundan iyi bir mesaj bence olmazdı.

O satırları insan sizden daha dikkatli dinleyince derin manalarını anlıyor. 

Bakalım bu torbadan çıkacak şey ile siz yine şarkı sözümü söyleyeceksiniz.

Bu bir torba oyunu.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan ile birlikteyiz.

Şimdi torba oyunumuz.

Torbanın içinde harflerimiz var.

Bu harflerden birtanesini çekelim hangi harf çıkıyor.

Baş harfi  "U" veya "Ü" ile başlayan bir iyi davranış , bir doğru davranış hatırınıza geliyor mu?

ÖE: Umut.

BŞ: Ne diyeceksiniz umut ile ilgili.

ÖE: Bir şarkım var yine

Özgürlük mü? Tevekkül mü?
Mutluluğun anahtarı
Usanmadan ümit et,
Al felekten intikamını.

BŞ: Çok güzel, hayatta buna tutunmak lazım.

Bir tanede kötü bir davranış, yanlış bir davranış için bir harf çekelim.

Yine aynı harf çıktı.

ÖE: Umutsuzluk  buda.

Benim hayatımda hiç yoktu.

Ben dediğim gibi "Usanmadan ümit et, al felekten intikamını." Felekten intikam almanın yolu  umudunu hiç kaybetmemektir.

Onun için umutsuzluğa hiç düşmemek lazım.

BŞ: O insanı morallendiriyor ve hakikaten bir yere kilitleniyorsunuz , onu hedef haline getiriyorsunuz, o zamanda enerji ortaya çıkıyor.

ÖE: Ben çok enteresan bir şey söyleyeyim , bir sene olmadı daha bana doktorlarımın müsadesi ,  ben 60 yaşımdan sonra gitar çalma stilimi geliştirdim ve yeni stille şimdi sahnede çok enteresan bir müzik yapıyoruz.

Yarı klasik, yarı caz, yarı Türk müziği. Haftada bir gün cumartesi günü bir lokalde çalışıyorum .

Üç saat sahnede kalıyorum olağanüstü bir rehabilitasyon benim için.

Çünkü evdeki araştırmalar hiçbir zaman sahne gibi olmuyor.

Sahnede izleyenlerin önünde o çalışmalarınızı geliştirebiliyorsanız, uyguluyorsanız  bu müthiş keyifli bir şey oluyor.

BŞ: Ben bir kutu daha alıyorum son oyunlarımızdan bir tanesi, kulağınıza küpe olsun oyun.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemi Erdoğan ile birlikteyiz.

Şimdi kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu.

Bir çubuk çekin diyorum bakalım şansınıza hangi çubuk var.

O sözün üstündeki güzel sözü okuyacağız.

ÖE: "Her nimetin bir gamı vardır" Bu çok güzel bir söz. Her başarının bir diyeti vardır.

Ben sahnede bunu sürekli kullanıyorum çünkü  bir arkadaşım var 20 sene evvel benim orkestrama müzisyen olarak girdi.

İlk geldiği zaman benim orkestrama bu arkadaş lepiska gibi saçları olan , sarışın bir arkadaştı, 20 sene sonra şimdi hiç saçı yok.

Ben de diyorum ki sen şimdi Türkiye'deki bir çok solistin orkestra şefi oldun, müzikte çok ileri ve saygın bir yere geldin, bu bir nimettir.

Gamı ise saçlarının dökülmesidir.

BŞ: Çok teşekkür ediyorum, gençlerimizle zenginlikleriniz, tecrübelerinizi paylaştınız. Ağzınıza sağlık diyorum.

Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Sayın Özdemir Erdoğan ile birlikteydik. Bizlerle tecrübelerini , birikimlerini, zenginliklerini paylaştı.

Unutmayalım, gençler bizim herşeyimiz en değerli hazinemiz.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Bir başka programda birlikte olmak  dileğiyle tecrübeleriniz ve birkimleriniz toprak olmasın.

Hoşçakalın. 

.
.

.
.

.
.

.
.

.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org