Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Ali AKCA Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ, SİLİFKE KAMPI
20.07.2010
Ali AKCA
Okunma Sayısı : 7782
Oy Sayısı : 0
Değerlendirme : 0
Popülarite :
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Ankara'dan yola çıkıp, uçsuz bucaksız Konya Ovası ve Karaman Bozkırlarını geride bırakınca, yolun kıvrımları yavaş yavaş insanı Torosların zirvesine, cennet yaylaların koynuna bırakır. Sağındaki korkunç uçurumlar ve akıp giden Göksu Nehri'ni izleyen yol, birdenbire Sertavul geçidine çıkıverir. Burası yemek molası için hoş bir mekandır. Yola devam edince, önce uzun tırmanışlar başlar, zeytin ağaçları gölgesinde arkadan biteviye inişler sürer. Düzlüğe yaklaştıkça seralar göze çarpmaya başlar. Silifke'ye inilir ve oradan Mersin yoluna doğru on kilometre daha ilerleyince; sağdan Kapızlı'ya dönüp yine yöreye özgü sıvaları dökük yazlık evlerin arasından kampa ulaşılır. Otobüs yolculuğu da, özel araçla ulaşmak da  çok zevklidir. Şimşek turizm, biri Konya'da olmak üzere iki yerde mola verir. Mola lokantalarında insan kolayca kasaba havasını sezebilmektedir. Anadolu'da mola verilen her tesiste tuvaletler bir tekliktir. Ülkemizde böyle bir uygulamanın varlığı anlamsızdır.  
  
Kamp, Akdeniz sıcağı altında, geniş bir alana yayılı, dublekslerden oluşan; limon, portakal, greyfurt, fıstık çamı, palmiye, hurma, nar, incir ve turunç ağaçlarıyla kaplı bir tesisdir. Mavi tonların derinliğinde yükselen gökyüzünde nazlı nazlı dolaşan bulutlar; yaylaların tatlı serin gölgesine serilmiş, pırıl pırıl bir denizin ucunda incecik altın kumlar serilidir. Sahil göz alabildiğine uzanıp giden Türkuaz sular ve kumsal ile doyumsuzdur. Mor bulutlar düz bir çizgi gibi ufukta buluşur. İşte burası, Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Silifke Eğitim ve Dinleme Tesisleri'dir. Deniz harikadır. Sahra çölünde yürür gibi kumlara basa basa yürümek doyumsuzdur. Sahilde şezlong ve şemsiyeler, dört tane kocaman serenderlere benzer oturma bölümleri var. Odaları iyi olmasına rağmen, banyo kaygan olduğundan duş kabinleri yapılmalı ve tüm tesisatlar, klima, mini buzdolabı yenilenmelidir. 

Evler iki yana dizilmiş, ortadaki büyük yemyeşil alanda sular çağlıyor. Horoz sesleri günün her saatinde eksilmiyor. Ağustos boceği türküsüne suların sesi, onlara güvercin sesleri karışıyor. Akdeniz'in sıcak sularında çılgın bir dinlence, giderek azalan sinekli ve rüya gibi geceler bekliyor insanı. Turkuaz renkli güney sahillerinde gecenin, yıldızların büyüsünde kusursuz, sınırsız bir dinginliğin doyumsuz tadına varılıyor. Yüksek dağlardan Akdeniz sularının manzarasına süzülen yamaç nefes kesici. Gün batımında, Turkuaz ve yeşil renkler üzerine düşen altın sarısı güneş, hepsi bu kıyılarda.

Denize çok yakın, onu büsbütün gören sardunya, gelincik menekşe adlı üç özel villa var. Buralar, genel müdür ve üstü makam sahipleri ile onların yakınlarına ayrılmış. Ancak, şu an özel sektör çalıştırdığı için ilave parasını ödeyenler de kalabilir. Küreselleşip bir köye benzediği söylenen dünyamızda ayrımın olmadığı yer var mı? Ama, arada bir torpilliler de özel villalarda kalmıyor değil, tavassut hangi ülkede yok ki!.. Dublekslere mine, manolya, yasemin, karanfil gibi çiçek isimleri verilmiş. Her birinde dört ayrı aile kalabiliyor; her ailenin kaldığı klimalı daire; salon, iki oda, duş ve mutfaktan oluşuyor. Eksikler çok, ancak ilemeci için para kazanmak gerekir. İyi bir yönetici elinde, insiyatif verildiğinde çiçek gibi yapılabilir.

Evlerin kapısı eski, çatlak ve zor açılıyor. Başta örümcekler omak üzere böcekler giriyor. İçerisi genişlik açısından iyi. Klimalar hemen kapının üstünde ve çok eski, gürültüyle çalışıyor, insanı her an çarpabilir. Mini buzdolapları tam bir kamyonun çalışması gibi gürültü çıkarıyor. Girişte yıllanmış bir askılık. Krılmış, yana yatmış bir ayakkabılık. Banyoda duşa kabin olmadığı için zemin hep ıslak. Eski aletlerle fazla elektrik enerjisi harcanıyor. yataklar ancak yatılabilecek cinsten, azı var fazlası yok. Üzerinde döndükçe insana bir çivisi batacak gibi. Balkonlardaki çamaşırlık paslı... Dışarda ise çekirgeler durmaksızın ötüyorlar. Kuşlarda bir arabanın alarm sesleri gibi ötüp duruyorlar. Eylül'de ortalıkta sinek kalmamış, en sevindirici olanı da bu. Eleman az, bazıları hem cankurtaran, hem güvenlik hem de büfede görevli vs. joker gibi kullanılıyor.

Onar günlük devrelere ayrılmış sosyal amaçlı bir tesis, güya kâr amacı güdülmüyor. Fakat, fiyatlar verilen hizmete göre pahalı değil. Bir de kamp ücretine ilâveten "adam çarpar gibi" daire kirası (özel sektör almıyor), tüketilen elektrik parası alınıyor. Yönetimin bunları muhakkak yeniden gözden geçirmesi gerek. İyi olan uygulama (alaturka usulü), devre bitmeden garsonlara bahşişler toplanıp pay edilmesi. Toplanan dönem bahşişlerinin, bir önceki dönem rekabeti için olsa gerek, yemekhanenin giriş kapısına asılması da adet olmuş. Tabi özel, kalabalık toplantılardan gelir elde edilmemesi, kamp fiyatlarının pahalı olmasında bir  diğer bir etken olabilir. Silifke, Temmuz-Ağustos ayları içinde çok sıcak ve oldukça sinekli? Onuncu devre 6-16 Eylül tarihleri arasında dönemlerin en güzeli. Bu dönemde, genellikle emekliler ve misafirler yoğun; farklı şehirlerden ve farklı kesimlerden gelen sakinlerle dolu... Kamp sakinleri, Mutluluk arayışında, bütün bir yıl hayal ettikleri tatilin tadını çıkarmakla meşguller. Sakinleri kimlerden mi oluşuyor? Zaman zaman bazı kişilere farklı hizmetlerin yapıldığı aşikar. ancak, burası Türkiye, daha yiyecek çok ekmek var.

Önce meşhur üç villadan birinde kalan bayandan bahsedeyim. Tek başına, zor yürüyor, kiloları kontrol dışı, kalabalık içinde yapayalnız gibi, sesinde cansız bir titreme var. İştahı alabildiğine açık... Köşedeki büyük masada Merkez Bankası'na mensup bir grup var. İşte Almanya'dan teşrif etmiş bir çift. Şu yüzü harita çizgili beyin öğretmen eşi vefat etmiş, iri yarı garip tavırlı şişman kızıyla Samsun'dan bu beşinci teşrifleriymiş. Açık büfeye yakın, başörtülü iki bayanın oturduğu o masadaki aile Kayserili. Her gün aynı masada oturan bu bey kamp müdürü, annesiyle kalıyor, fakat genelde yalnız yemek yiyor. İki çocuğu ve başörtülü hanımıyla yemek yiyen bu güler yüzlü bey kamp doktoru. Uzun yıllar Almanya'da öğretmenlik yapan yaşlı bir hanımefendi, soğuk ve keskin bakışlarla sürekli vıdı vıdı ederek otuz yıl öncesinde sınıf arkadaşı olan kocasını esir alırken nasıl da hâlâ cilveli tavırlar takınabiliyor. Eşleri ölünce, yıllar sonra kader onları birbirine kavuşturmuş, geç gelen balayı yaşıyorlar. Oradaki masada oturan çiftler, tek çocuklu ve çocuğa bakan anneanne hemen yanı başlarında. Şu büyük masadaki grup sözleşerek gelmiş, kadınların sesinin fazlaca çıktığı masaları birkaç emekli aileden oluşuyor. Oradaki beyefendi -yedek diplomat- Almanya'ya üç yıllığına dış göreve gitmiş; izninde doğrudan kampa damlamış. Ya şu "altın kızlar" bunlara ne demeli. Tam beş bayan... İstanbul'dan Adana'ya uçakla, oradan kampa taksiyle teşrif etmişler. Kocalarını, sevgililerini bırakıp "feministce" eğleniyorlar. Yemek yer yemez üzerine tatlı niyetine "okey" oyununa yapışıveriyorlar. Aralarından biri ünlü İtalyan aktiristi Ornella Muti'ye benziyor.

İnsan Güneşi Vakfı'ndan gelen on altı kişilik bir başka grup liderleriyle aynı masada yemek yiyorlar, denize birlikte giriyorlar, yardımlaşıyorlar, denizde halka oluşturup marş ve şarkı söylüyorlar. Birlikte sohbet ediyorlar. İnsanın derinlemesine içine doğru önce kendini temizlemesine önem verip, özgür birey olma amacı için çalışıyorlar.

İşte size mesleği diyet uzmanlığı olan enteresan bir hanımefendi. İyot kokulu kumsal dururken, kamp binaları içinde her sabah yürüyor. Emekli sandığında çalışıyormuş. Topuklu ayakkabılarını, geniş kenarlı şapkasını çekmeden yemeğe oturmuyor, karşısında kilolu oğlu. Söz yiyecekten açılınca mangalda kül bırakmıyor tabi "Ahçıyla anlaştık, o şişmanlatacak, ben zayıflatacağım." diyor. "Önce oğlunu zayıflat!" diye etraftan homurtular gelmiyor değil... Yirmi beş yıl yurt dışında görev yapmış yaşlı bir bürokratla nispeten genç Hollandalı karısı hep aynı masadalar. Memleketleri burası ama her yıl yayladan inip bu kampa geliyorlarmış. Kalabalık otellerden daha dost ve sıcak; sağlıksız lokantalara göre has ev yemekleri, gürültülü plajlardan daha sakin bir yer. Unutturuyor, çoşkuyla sarıp sarmalıyor insanı deniz. "doğa" buralarda henüz dengesini yitirmemiş.

Örnek bir aile daha... Anne, baba ve güzel kızları birlikte gelmişler. Ah birde annenin tansiyonu yukarı fırlamasa keyiflerine diyecek yok. Onların masası da oldukça şenlikli, dolu dolu, yemyeşil, buz kovası, Limon ve yöreye özgü ufak acı biber mutlaka baş köşede... "Yabancı damat" dizisindeki "Nazire" rolündeki diğer kızları çekimleri nedeniyle kampa katılamamış. Ancak sürekli annesinin günlük tansiyon durumunu telefonla mutlaka birkaç kez alıyor. Yemekhaneye bile kitapla girip çıkın okuma meraklıları mevcut kampta.. kimi insanların yüzü hep gülümsüyor, kahkahalar ne kadar canlı ve hoş. Bir de filozof var, sabah yürüyüşlerini ihmal etmiyor, açılan iştahla aldığı kilolardan dolayı hep kasılıyor... "beynimin yarısı" dediği Almanya'daki sosyolog arkadaşına günde on mesaj atmadan duramıyor.  

İple çekilen yemekler, ilk günlerden sonra tür bağımlılık oluşturuyor. Yoksa pahalı sayılabilecek ve bazı ek ödeme alınan bu mekana insanlar niçin taa Almanya'dan yahut ülkenin dört bir yanından düzenli olarak gelsinler. Kahvaltıda en fazla dikkat çekenler; yöresel peynir, zeytin, domates ve salatalıklar. Kütür kütür misket büyüklüğünde üzümler, kavun-karpuz. Damakları çoşturan, yorgunluk sonrası, acıkmış biçimde sabırsızca beklenen enfes öğlen yemekleri... Güneye has kebaplar, kızartma çeşitleri ve künefe yok. Tatlılar lokma ve irmik helvası. Sabahları, özel yapılan enfes pideler kalmamış. Ha bir sigara böreği, kızarmış beyaz ekmek. Nerede Mut kaşarları, Yörük peynirleri. eskiden peynire on gün doymayanlar, dönüşte birkaç torba yanlarında götürmeyi ihmal etmezlerdi. Son yıllardaki sunulan peynirlerin hiçbir özelliği yok.

Yemek öncesi ve sonrası zaman denizde geçiyor. Daha gün ağarırken sahile inip yürüyenler, sonra ılık denize girenler, tenis oynayanlar. Kahvaltı ile güne başlayanlar. Sonra denize nazır masalarda gazete okuyanlar. Hepsi denize girene dek, restoran ve onun hemen önündeki üzeri tenteli büyük dinlenme ve oyun alanında toplanıyor. Bir çarşaf gibi açılmış denizi, güneşlenenleri, yüzenleri oradan görmek, izlemek mümkün. Tentenin kızgın güneşi emerek altında ılık esintiler oluşturduğu terasta oyunların hakimi "okey" ve "tavla"... İlk günden rakipler birbirini buluyor, iddialar sürüp gidiyor. Akşam yemekleri yenirken, dışarısını bir bulut kaplıyor. Güneyin acımasız sivri sinekleri her akşam ilaçlanıyor. Geride tek tük kalanlar ise hakim yerlere asılan albenili ışıklara uçarak "cız" ediyorlar. Yerlerde yavru kurbağalar üçer beşer oradan oraya keyifle zıplıyorlar. Son yıllarda sineklerde azalma var.

Masalarda yemek yiyen insanlar, afacan bir çocuk merakıyla diğer insanları ölçüp biçiyor. Kimileri diğerlerinin yüksek sesle konuşmasını, davranışlarıyla diğerlerini rahatsız etmesini eleştiriyor. Bazıları başkalarının çocuklarına neden yeteri kadar bakmadığına kafa takıyor. Kimileri yeni kurulan dostluklarının tadını çıkarıyor. En üst görevlerde bulunmuş, devlete kırk yıl hizmet etmiş, şimdi zar zor yürüyen emekliler,  geçen günlerinin hüzün içinde keyfini çıkarıyor. Kimileri eğlenme ve dinlenmenin tam göbeğine inerken, bazıları başkalarını örnek alarak yaşamın basit ezberini tekrarlıyor. Garipsemeyin ama, dedikodu, çekememezlik, birbirini tanımayan insanlarda bile var!.. Arada bir, "Ha o mu, öyle miymiş, o makama mı gelmiş, ayol hademeye benziyor, şunu nasıl yapmışlar." gibi fısıltılar masalardan etrafa yayılıyor...   

Olmaz demeyin!. Yan tarafta bulunan İçişleri Bakanlığı'na başlı kampta her gece bir düğün var. Gelinle damat, havai fişekler altında tekne ile denizden kampa teşrif ediyorlar. Bir sürü çelenk üzerindeki isimler, "Biz de burdayız diyor". Müdür endişe ile aniden koşuyor, tekneden inen gelinle damat ile kalabalığın iskele üzerindeki geçişlerini izliyor. Düğün komşu kampta yapılıyor, ancak iskele müdürün kampına ait. "Ya iskele çökerse!" demekten kendini alamıyor.

Sahilde sahipsiz kedi, köpeğe pek rastlanmıyor. İnsanlar mutlu olmak için doğa ile içiçe olmaya çalışıyor. Eylül bu kez çok tatlı, ılık ılık esiyor rüzgar. Kampta son yıllarda eğlence ve aktivite yok. animasyon ekibi bulunmuyor. bu yüzden can sıkıntısını gençler çekiyor görünse de, bir şekilde kaynaşıyorlar. Hatta birbirleriyle cepten haberleşip anne babalarını uyuttuktan sonra kaçamak aşk muhabbetleri yapanlar var. Kumsalda sereserpe güneş altında yatanlar, kuma gömülenler, denize korkmadan açılanlar hepsi mutlular. Arada bir yeni yüzler görünüyor. Ayrıcalıklarını kamp müdürünün masalarına yolladığı "hoşgeldin" meyve tabağı deşifre ediyor. Anlaşılan bunlar torpilli, kimisi bakan torpiliyle özel üç villadan birinde kalıyor. Yönetim iki başlı gibi. İşletici hiçbir ilave çivi koymuyor. Müdür ise sadece görevini yapıyor...

On gün nedir ki, göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Zaten beş gün geçince insanların gözlerindeki geri dönüş korkusu kendini ele veriyor. Her tatlı şey gibi sayılı gün bitiveriyor. Oluşan dostlukların sonunda vedalar, erken ayrılanları kırk yıllık dostmuş gibi uğurlamalar, şehirlerde muhakkak buluşma sözleri, hatta gelecek yıl haberleşip aynı devreye gelme vaadleri ortalıkta uçuşup duruyor. İnsanlar geri dönüyor. Kırık, üzgün, bezgin hallerini; burada mutluluk, huzur ve çoşkuya dönüştürmüş olarak. Üstüne üstlük yeni kazanılan dostluklarla, alınan hafif kilolar sonucu yuvarlaklaşan ayva göbeklerle...

Güzel olan her şey, paylaşıldıkça daha da güzel oluyor.

İşte budur Silifke kampının hikayesi...

Angora, 30 Eylül 2013
Ali AKÇA

NOT:
Silifke kampı 2009 yılında özel sektöre ihaleye açılmıştır. Zarardan kâra geçmiştir. Yiyecekler eskiye oranla kalite olarak düşük olsa bile hala kampın yeri, kumsalı ve denizi için gidilebilir. Özeleştirilecek endişesi ile herkese açıktır.İyi bir yönetici elinde imkan verilirse Silifkenin en iyi tesisi olabilir. 

Gezilecek Yerler:
Çevrede gezilecek antik alanlar arasında, Kilikya Aphrodisias, Tırtar Akkale, İmirzili, Çatıören, Kanlı Divane, Ayatekla, Ayaş Kasabası, Silifke Müzesi, Kız Kalesi, Liman Kalesi, Cennet Cehennem, Astım Dilek Mağarası, Silifke Kalesi yer alıyor. Silifke yöresindeki 100'e yakın antik kent, Grek, Roma ve Bizans uygarlıklarının özgün mirasını taşımaktadır. 3 saat uzaklıktaki Aziz Piyer'in kenti Antakya ile 4 saat uzaklıktaki peri bacaları kenti Kapadokya, görülmesi gereken eşsiz tarihsel ve turistik yerlerdir.

Erdemli, Kızkalesi, Kapızlı, Susanoğlu, Atayurt, Akkum, Taşucu, Akçakal, İncekum ve Boğsak gibi önemli plajların yanısıra, Yeşilovacık, Aydıncık ile Anamur'da da denize girmeye imkan veren geniş plajlar ile uzun uzun güneşlenme imkanı bulabileceğiniz sayısız kumsal mevcuttur.

Mola ve Yemek: Sertavul geçidinde, yörenin dağ havasında, kekik otlarıyla beslenmiş körpe kuzuların bir gün dinlendirilip sunulduğu meşhur et lokantaları bulunmaktadır. Önce kızarmış ekmek, ardından bıçakla kesilir cinsten ağır bir Silifke yoğurtu sunulur. Daha sonra kömür ateşinde pişirilmiş bir tabak diş diş sarmısak ve küçük sivri biber. Limon, maydanoz, roka süsler sofrayı. Bir başka tabak ve iki kulaklı koca bir çukur sac içinde, dilim dilim kesilmiş patatesler. Bunlar fırında pişirilmiş, üzerindeki kömürde pirzola, yanında aroması yüksek ince öğütülmüş yayla kekiği,  dağ havasıyla insanın midesinde eriyip gidiyor.

Angora, 30 Eylül 2013
Ali Akça

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org