|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Küresel Krizin Türk Finans Sektörüne Etkileri
12.11.2009 |
|
Okunma Sayısı : |
5258 |
|
|
Oy Sayısı : |
3 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
2,39 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Küresel Krizin Türk Finans Sektörüne Etkileri Ersin Özince . . .
Küresel Krizin Türk Finans Sektörüne Etkileri Ve Reel Sektöre Yansımaları
Finans krizi dünyanın birçok gerçek finans ihtiyacı varken, gelişmiş dediğimiz ülkelerdeki finansçıların sanal işlere ağırlık vermesinden çıktı. Spekülatif hatta spekülatif lafı bile hafif kalır, kumar gibi bir nevi dolandırıcılık gibi işlemlerin finans dünyasına girmesiyle bunların hırs konusu yapılarak aşırı boyutlara yükseltilmesiyle oluştu.
Halen dünya piyasaları bu kötülükten kendini tam olarak uzaklaştırabilmiş değil. Halen eski ortamı geri getirmeye çalışmak, özellikle sermaye piyasalarını kumarhane gibi çalıştırmak arzusunda olanlar var. Bunun da temel nedeni spekülatif zararları mümkünse durdurmak ya da yeniden kara çevirmek. Özetle bu yaşanan krrizin en kötü tarafı boş yere ortaya çıkmış olmasıdır. İnsan refahına , dünya ekonomisine hiçbir yarar sağlamayacak olan nedenlerden ortaya çıktığını düşünüyoruz. Ortadan kaldırılması ve tekrarlanmaması için de, çok ciddi önlemler alınmasını ve refah artırma ihtiyacı en fazla olan ülkeler arasında önemli bir konuma sahip Türkiye'nin mutlaka politik tavırla müdahil olmasını diliyorum, bekliyorum.
Kriz finans sektöründe her şeyden önemlisi onlarca yılın ilişkilerine de önemli ölçüde darbe indirdi. Firmalar ve bankalar yarın bir şey olacak, bir problem çıkacak düşüncesiyle birbirlerinin riskini almaktan çekinir oldu. Tereddütler oluştu.
ABD'de yapılan tarzda bir denetim bir kısım ülkelerde yapılmadı. 2001 krizinde Türkiye'de bankacılık sektörü, uluslararası para fonunun ısrarı ve tavsiyesiyle uyguladığımız, üçlü denetim evresinden geçti. Böyle bir denetim ve sonuçları elde edilmedikçe dünyanın bir çok ülkesinde, gelişmiş ülkeler dahil, bankacılık sektörü kuruluşlarıyla ilgili tereddütler sürecektir. Bu da bir bileşik kap gibi çalışması gereken dünya finans piyasalarının etkinliğini olumsuz etkileyecektir.
Türk halkına ve Türk bankalarına, onların sermayedarlarına oldukça önemli bir fatura ödeten yakın geçmişteki ekonomik kriz sonrasında yaşanan bankacılık yapılanması bu krizde Türk bankacılık sektörünün göreceli olarak çok güçlü bir performans sergilemesine neden oldu. Her ne kadar bir kısım tekil yakınmalar oluyorsa da ben bunların daha çok kimi zaman tekil bankalardan ya da tekil müşterilerden, reel sektör firmalarından kaynaklandığını düşünüyorum. Genele yaygınlaşacak, genele teşmil edilecek bir sorun yaşamadığımız o kadar aşikar ki… Neden göstereyim buna, birincisi; bizim ülkemizde bu krizde Türk vergi mükellefinin daha doğrusu vergi ödeyen Türk vatandaşının cebinden bankacılık sektörüne garanti verilmesi ihtiyacı ortaya çıkmadı. Dünyanın her yerinde devletler bankacılığa garantiler verdiler en ileri ülkelerde bile, bizim ilkemizde böyle bir şey yapılmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti banka mevduatlarına garanti vermişti limitsiz, o nedenle 2001 krizinde bir çok banka battı.
İkincisi; bu kriz sırasında reel sektöre bankalar kredi vermedi, geri çağırdı dendi ama bunların da istisnai bazı laylardan kaynaklandığı şuradan çok somut bir şekilde belli oldu; reel sektörün yurt dışında ve yurt içinde çok ciddi boyutta borçları vardı, hatta yurtdışı borçlarının nasıl çevrilebileceği tartışılıyordu. Bunun Türkiye'ye sorunlar yaratacağı ileri sürülüyordu. Bankaclılık sektörü yurt dışı borçların çevrilmesinde başarıyla önderlik etti, uluslararası finans kuruluşlarını Türk kuruluşlarına kredi verme konusunda cesaretlendirdi. Artı kendisi yurt dışı ve yurt içi borçlar konusunda reel sektöre olanakları ölçüsünde destek evrdi. Rakamlar bunu gösteriyor. Tabii ki bu söylediğime istisna yaratacak banka ya da reel sektöer firması davranışları olmuş olabilir. Ama istisnalar kaideyi bozmadı diyebiliriz çünkü rakamlar onu gösteriyor. Türkiye burada bir reel sektöe finansman krizi de yaşamamıştır. Bugün ülkemizde ciddi, verimli, fizibilitesi olan, projeler yapan güçlü firmaların finansmanı için bankalar birbiriyle yarışır vaziyette.
Kısacası finans sektörüyle ilgili durumumuz bu, ancak bu kriz bir kez daha şunu ortaya çıkarttı, biz bu krzde yine parası ve borsası en kötü etkilenen lke olduk. Bunun da nedeni finansal piyaslarımızın sığlığı. Finansal piyasalarımızın sığlığının bankalarımızın sorunu gibi görülmemesi lazım. Finansal piyasalar, başta bankacılık ve sermaye piyasası olmak üzere müteşebbislerin, sermayedarların ihtiyaçlarını cevaplamak için, daha sonra vatandaşların bankacılık ihtiyaçlarını cevaplamak için iş yaparlar. Dolayısıyla finansal piyasaların derinleşmesi, ülke parasının, ülke ekonomisinin istikrarını sağlayacağı için bütün vatandaşların ve özellikle sermaye sahibi vatandaşların lehine olan bir husutur. Bu kriz bir kez daha bunu bize gösterdi. O nedenle benim ümidim bi rkez daha bunu bize gösterdi. O nedenle benim ümidim bilhassa İstanbul Finans Merkezi projesinin hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılacağıdır.
Ben Türk reel sektörünün bugüne dek çok iyi bir sınav verdiği kanaatindeyim. Çünkü uluslararası kriz finans sektöründe çıktı ama reel sektörede yansıdı. Aralarında dünyanın dev otomotiv firmalarının da bulunduğu bir çok reel sektör kuruluşu çöktü ve devlet desteğine muhtaç kaldı. General Motors gibi firmaları devletin kurtardığını gördük. Türk reel sektörü o kadar çok dış borcu var ki, bunu temdit edemeyecek.
Evet, bunu yabancı yorumcular ve yabancı kredi reyting kuruluşları söylediler. Hakikaten de dünya ekonomisinin ve Türkiye'nin iç pazarının önemli ölçüde küçüldüğü, Türkiye'nin ihracat yaptığı ülkelerin taleplerinin çok azaldığı bir dönemde Türk reel sektörünün de işi çok zor oldu, halen de çok kolay değil. Ama buna rağmen Türk reel sektörünün bilhassa büyük temsilcilerinin hiç birinin neredeyse hiç birinin dünyada gördüğümüz kötü örnekler gibi bir durumla karşı karşıya kaldığını görmedik. Bilakis Türk reel sektörüde burada çok sıra dışı bir performans gösterdi. Heyecan duyanlarımız oldu tabi, bu da gayet doğaldır tabi beş parmağın beşi bir olmadığı gibi. Kimimizin imkanları daha iyidir, kimimizin iyi değildir ama netice itibariyle krizin ilk etkilerinin göğüslenmesinde finans sektörünün de reel sektörün de ve Türk ekonomisinin de çok iyi performans gösterdiği kanaatindeyim. Sıkıntıları gözardı etmiyor, sadece bu güne dek iyi göğüs gerdiğimizi düşünüyorum.
IMF ile yapılan görüşmeler
Bu konu uluslar arası para fonuyla görüşen görevli ve yetkili pozisyonundaki kimselerin başta da devletin, hükümetin takdiri. Ancak ben bu konunun gerçekçi bir şekilde ele alınması gerektiği kanaatindeyim. Popülist söylem; "biz her şeyi başarmaya kadiriz, her şeyi yapabiliriz" bunda hiç tereddüt yok, kendine güvenen her şeyi yapabilir. Ama ne pahasına yapabiliri iyi düşünmek lazım.
Uluslararası para fonuyla bugüne kadar yapılan mutabakatların Türkiye'ye genel anlamda fayda sağladığı kanaatindeyim. Fayda sağlamayan bazı uygulamalar da olmuş olabilir. Ancak geneli itibariyle fayda sağlamıştır. Bundan sonraki aşamada tabi ki karar verecek olanların ve bilhassa hükümetin çok ciddi bir sorumluluk üstlendiği açık. Bu sorumluluğu da bugüne kadar olduğu gibi Türkiye için en yararlı olanı hangisiyse o kararı vermeleri ve bunu göstermeleri lazım. Ekonomi yönetiminin böyle bir sorumlu ve görevli pozisyonu var. Bize çok fazla bir şey söylemek düşmez. Ben Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin en doğru kararı vereceği ve icra edeceği kanaatindeyim, bu beklenti içindeyim. Buna saygım ve inancım var.
Biizm elimizde veriler yok, bizim bütün yapacağımız hükümetimize inanmaktır. Hükümetimizin de burada en gerçekçi tavrı izleyeceğini, hangisi daha menfaatimizeyse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hangisi daha lehineyse onu hiçbir başka popülist nedene de yer vermeden tamamen iktisadi düşüncelerle değerlendireceği kanaatindeyim. Bu konuyu da bir takım gerçekçi olmayan düşüncelerle değerlendirmek hiç doğru değil. Hele hele uluslararası para fonuna hasmane duygularla değerlendirerek yaklaşmak da hiç doğru değil. Uluslararası para fonuna antipatisi olanlar öncelikle şunu bilsinler ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bu fonun kurucusu ülkelerden bir tanesidir. Bu fonun herhangi bir şekilde yararı mevzubahis olacaksa bunu almak da bizim görevimizdir. Ha böyle bir şeye gerek yoksa da durduk yere ilaç yutmaya da tabi ki ihtiyaç yoktur. Sorumlu mevkide olanlar en doğru kararı verecektir.
Reel sektörün finans sektöründen daha fazla faydalanabilmesi için neler yapılabilir?
Türkiye finans sektörünün reel sektörle ilişkileri liberalize edilmelidir. Bu da şu demek; Türkiye bir sermayedar cenneti olmalıdır. Türkiye en iyi cennet olmalıdır, hatta Türkiye vergi cenneti olmalıdır ki değil kendi vatandaşları başka ülkelerin yatırımcıları yatırımlarını buraya getirmeye heves etsin, buradan götürmeye değil. Türk reel sektörü açısından da bu böyle sağlansaydı Türk reel sektörü Türk finans sektöründen daha fazla finansmanı gidip de yurt dışından almazdı. Devlet yönetiminin bunun bir ulusal görev olduğunu görmesi lazım. Bizim bankacılar olarak adına İstanbul Finans Merkezi Projesi dediğimiz projenin aslında bir gayrimenkul projesi olmadığını göstermemiz lazım.
İstanbul Finans Merkezi düşüncesinin İstanbul'la arazi anlamında alakasının olmadığının, bütün Türkiye'yi müteşebbisler açısından, ekonominin tüm katılımcıları ve bireyler açısından en cazip duruma getirmek amaçlı olduğunu idrak etmemiz lazım. Böyle bir projeyi hayata geçirmek pekala mümkün, çünkü emsal ülkelerin , bunu başarmış ülkelerin bir çoğunun Türkiye'deki potansiyei dahi yok.
Dubai'yi örnek olarak alabiliriz. Dubai bugün bir uluslararası finans merkezi olmak için aşağı yukarı 8-10 yılıdr çok ciddi çabalar göstermektedir. Türkiye'nin değil İstanbul'un, İstanbul şehrinin büyüklüklerine dahi sahip değildir, bir iç piyasası yoktur. Hiçbir tarihi özelliği yoktur, bunları ileri sürdüğümüz zaman bize İstanbul'un trafik sorunundan bahsediliyor, bize İstanbul'un altyapı sorunundan bahsediliyor, bunların hiçbiri finans piyasasının potansiyelini göz ardı etmeyi gerektirmez. Tabii ki dezavantajlardır bunlar ama İstanbul Finans Merkezi düşüncesini reel sektörümüzün kendi projesi olarak görmesi lazım. Bu finans sektörünün projesi değildir çünkü finansman finansçılardan çok reel sektöre, sermayedarlara gereklidir.
Türk ekonomisinin krizden çıkabilmesi için neler yapılmalı?
Türkiye'nin ve Türkiye Cumhuriyet'ndeki müteşebbislerin yarışın artık global olduğunu hiç unutmamaları gerekir. Bizim süratle global stratejilerde karar kılmamız gerekiyor. Global stratejileri yürütüp hem de kendi popülist ihtiyaçlarınızı realize edemezsiniz. Bugün dünya global piyasada rekabet edecek firmalar yaratan ülkelerle doluysa, bugün dünyada piyasasını konsolide eden, giderek ölçek ekonomisi kullanarak büyüyen sermaye şirketleri söz konusu ise ve bunların arasında gelişen ülkelerden çıkan şirketler dahi mevzubahis ise Türkiye'nin de mutlaka mukayeseli rekabet üstünlüğü geliştirebilecek alanları belirlemesi lazım. Devletin de özel sektörün de bu alanlara yönelmesi lazım. Sermaye güçlerini büyütmemiz lazım. Türk reel sektörünün en önemli sorunlarından biri çok küçük sermaye parçalarından müteşekkil etmesidir. Biz bu gün Türkiye'de bir KOBİ kavramını ortaya attığımızda dahi sıkıntı çekiyoruz, çünkü KOBİ'lerimizin çok büyük k bir bölümü son derece küçük, yani değil global veya yöresel iç piyasada dahi rekabeti zorlamayacak boyuttalar.
Türkiye'de reel sektörün alt sektörler itibariyle artık yavaş yavaş sermaye gücünü konsolide edecek yöntemler araması lazım. Sermaye piyasası araçlarının kullanılması bunu mümkün klar, bunun için de devletin, devlet hazinesinin bu piyaslardaki etkinliğini, kaynakların önemli bir bölümünü kullanma alışkanlığını sonlandırmak gerekli.
Finans ve sermaye piyasası Türk sermayedarına, Türk reel sektörüne bırakılmadıkça ne bankaların ne yabancı sermayenin Türk devlet riskine yatırım yapmasından da şikayet etmeye hakkımız yok. Kısacası biz içsel değerlendirmelerle söylemlerden kendimizi ne kadar çabuk kurtarır da bir dünya devleti, dünya şirketi olmaya gayret edersek o kadar çabuk doğruyu yakalarız. En önemlisi de genç nesillere, genç vatandaşlara , genç müteşebbislere de doğru düzgün örnek teşkil etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Bu kriz hepimize bir kez daha şunu gösterdi; global düşünmek lazım. Global düşünmek ve dünyanın her köşesinde olan biteni çok iyi irdeleyip ona göre pozisyon almak lazım. Türkiye'nin bunu yapacak birikimleri olduğunu düşünüyorum. Böyle olduğu için de Türkiye'ye çok ciddi bir finans sermayesi geldiğini gördük. Finans dışında alanlara da sermaye geliyor ama özellikle finans sektöründe sermaye gelmesi, bu ülkede alınacak reel sektör insiyatiflerinin anlamlı bulunduğu, fizibil olduğu düşüncesini hemen akla getiriyor. Bu nedenle reel sektör süratle kendini yenileyip, yapısını güçlendirip, bu finans sektöründeki güçlenmeyi en iyi şekilde kullanmalıdır. Bunun da yolu bence finans sektörü açısından İstanbul Finans Merkezi projesinden geçiyor. Bu projeyi reel sektör kuruluşlarımızın, MESS'in ve MESS'in üyelerinin de çok iyi değerlendirmesi ve kendi projeleri haline getirmesini öneriyorum.
. . Ersin Özince
. . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|