Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Ersin Özince Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

BANKACILIĞIN MERKEZİNDE Ersin Özince
15.03.2011
Okunma Sayısı : 9080
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

BANKACILIĞIN MERKEZİNDE Ersin Özince

.
.


Platin Dergisi'nden Sayın Oya Yalıman Hanım'ın benimle yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum...

.
.
.
 


BANKACILIĞIN MERKEZİNDE

OY: Türkiye Bankalar Birliği Başkanı olarak  İstanbul'un  finans merkezi olmasını  yıllar önce gündeme getiren ilk isimlerden birisiniz…Bu konuda ne ölçüde yol alındı?

EÖ: İstanbul kendi coğrafyasının en büyük en dinamik  ve olgun şehri…Bölge şehirlerinden  İstanbul ile boy ölçüşebilecek bir şehir seçin ve istediğiniz yönden  karşılaştırma yapın. Bunun sonucunda İstanbul'un çok daha ağır bastığını ve bir cazibe merkezi olduğu sonucuna varırsınız. Yalnız İstanbul değil,  Türkiye için  de durum böyle…

Demokratik  hayattaki kazanımları , serbet piyasa ekonomisindeki uygulamaları açısından  Türkiye,  kendi yöresindeki ve klasmanlarındaki ülkeler arasında en dinamik  ülke konumunda…İstanbul ve Türkiye zaten merkez olma konusunda hızla ilerliyor ve bunu tayin  eden de biz değiliz.

Çevremizin bizimle olan ilişkileri bizi bu  konuma taşıyor. Finans merkezi konusu, yıllar önce Türkiye Bankalar Birliği tarafından  gündeme getirilmişti. Ekonomik  ve siyasi istikrar  oluşmaya başlayınca, ülkenin gelişmesinde kilit rol oynayan  mali  sektörün  yeniden  yapılandırılması  sırasında bu yapılandırmanın geleceğe dönük  planlanarak  yapılmasını ve mümkün  olduğunca uluslararası platformda liberal  bir şekil almasını temin etmeye çalıştık. Nitekim , mali sektör hemen  bütün  kurumlarıyla en önce reforme edilen, kuralları uluslararsı standartlarda belirlenen bir alan  oldu.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde AB standartlarında hangi alanlar var derseniz , en önde gelen konulardan  biri mali sektördür. Bugün  bankacılık  sistemimizin  sağlamlığından, bunun yanı sıra AB'nin  Maastricht Kriterleri ile belirlediği  kamu borçlanması  ve enflasyon  gibi makro ekonomik  göstergeler açısından iyi bir konunumuz olduğundan övünerek bahsediyoruz.


Ersin Özince

OY: Finans merkezi olmanın  şartlarını  nasıl sıralarsınız?

EÖ: Bir piyasanın  cazibe kazanması, bir şehrin  finans merkezi olması  yalnızca altyapı ile olmaz. Önemli olan, o piyasanın  ne  kadar  liberal olduğudur. Dünyadaki finans merkezlerine baktığımzıda en önemli  kriter, o merkezin alıcı ve satıcıları ne ölçüde cezbettiği ile ilgilidir.

Ne kadar güzeş  binalar yapıp yapmadığınız çok da önemli değildir. Dışarıdan  ilgi bekliyorsanız, her şeyden önemlisi güven, istikrar ve son  derece iyi  çalışan  bir devlet mekanizması, yani hukuk, vergi ve kayıt sisteminizin  uluslararası standartlarda çalışıyor olması lazım.

OY: Size göre İstanbul , bu unvanıa hangi koşullar sağlanırsa kavuşacak?

EÖ: Biz İstanbul'un değil, Türkiye'nin  bir merkez olmasını düşünerek  bu projeyi  dile getirmiştik. Türkiye'nin ve İstanbul'un  eksikleri  neler derseniz, AB yolunda tüm alanlarda yola devam edilmesi gerekiyor, bu reçete yeterlidir aslında…Bu konu, Türkiye'nin AB üyesi  olmasıyla bire bir ilişkili değildir. Türkiye Cumhuriyeti, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu gibi pek çok  hukuki altyapısını  Avrupa ülkelerinden almıştır. AB standartlarında yol katedersek zaten İstanbul  otomatikman bir finans merkezi de olacaktır.

OY: Bunun için ne kadar bir süre öngörüyorsunuz?

EÖ: Türkiye Bankalar Birliği platformunda, Sayın Başbakan'ın talimatıyla iki yıl önce bir çalışma yürüttük. Türkiye Cumhuriyeti'nin konuya konsantre olup ülkeye ve İstanbul'a cazibe kazandıracak  adım atmaya başladığı  takdirde, 10 yıl  içinde bölgesel, 20 yıl içinde de global  bir finans merkezi hüviyetini  elde edeceğimi öngördük.

Hükümetimiz, önceki yılsonuna doğru Resmi Gazete'de yayımlanan  bir program  belirledi. Bu geçen  sürede somut adımlar atılamamış dahi olsa,  Türkiye sürekli  olumlu gelişti. Özellikle İstanbul finans alanında Uluslararası Para Fonu (IMF) da dahil olmak üzere birçok toplantıya ev sahipliği yaptı ve yapmaya devam ediyor. Hükümet, bu konuyu amaç edinmiş görünüyor.

Türkiye'nin büyük bir potansiyeli var. Türkiye'den  etkilenen ülkeler var. O ülkeler de gelişiyor, İstanbul'un kendi ölçej  avantajı ve ağırlığı  da bulunuyor. İstanbul bugün ne Londra'nın ne Dubai'nin  rakibidir. Türkiye, gerekli adımlar atılarak uzun vadeli  yatırımcının cenneti haline getirlirse kimse küçük adalara filan gitmez. Çünkü Türkiye, çok uzun yıllar kazanç sağlayacak büyüyen  bir ekonomidir.

OY: Bugün tüm dünyanın dikkatle takip ettiği ekonomi yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

EÖ: Kabul etmek gerekir ki, Türkiye'de ekonomi yönetimi birçok  göstergeye bakıldığında başarılıdır.. Hele ki günümüz dünyasında bu göstergelere karşılaştırmalı olarak bakacak olursak, bu başarı daha da net  görülecektir. Birinci  gösterge,  ekonomik  istikrardır. Burada da fiyat istikrarı…

Biz çok uzun yıllar düşük enflasyonu bilmeyen nesiller yetiştirdik; şimdi yüksek enflasyonu bilmeyen  nesiller yetişiyor. Türkiye, çok büyük krizler yaşadı. Hepimiz hatırlıyoruz ki 2001 krizinde en  yakın  müttefiklerine siyasi ve askeri alanda çok önemli tavizler verdi. Bunların arkasında hep Türkiye'nin  borçluluğu  vardı. Borçululuk, bugün idare edilebilir hale geldi. Günümüzde Türkiye,  gerek bütçe açığı gerek  kamunun borçlanma ihtiyacı  gibi konularda yakın tarihinin  en iyi dönemlerini  yaşıyor.

Mali sektörde çalışan bir insan olarak genel göstergeler açısından başarılı olduğunu söylemek  durumundayım. Bundan dolayı,  bugün banka bilançolarımız güçlendi. Yani birçok  şikayet oluyor ama bankacılık  sektöründe aktif kalitesi iyileşiyor. Yani  kredilerin geri ödeme oranı yükseliyor ve faizler düşüyor. Faizler düşmesine rağmen bankacılık sektörü hala ciddi karlar elde ediyor. Ekonomi önemli büyüme hızıyla gelişmeye devam ediyor. Tabii bunlara karşın her şeyin dört dörtlük olduğunu söylemek mümkün değil.

OY: Hangi konularda sorun görüyorsunuz?

EÖ: İnsan ihtiyaçları daima gelişiyor ve en iyisini istiyor. Böylesine genç bir toplumda istihdamın  da daha yüksek olması, GSMH'nin  daha homojen  dağılması hepimizin  amacı…Ama sorunuzun  özelinde de ekonomi  yönetimi de başarılıdır  diyebilirim. Ben uzun dönem sıcak parayla ilgili  önlem alınması  gerektiğini işaret edenlerdenim. Bu nedenle T.C. Merkez Bankası'nın  sıcak paranın  arbitiraj  imkanlarını ortadan kaldıran  fiyatlamalarını  son derece yerinde buluyorum. Bu paranın  Türkiye'ye bir faydası  olmadığı konusunda hiçbir şüpheye yer yok.

Tabii ki sıcak para yalnızca faizle değil, faizin  yanı sıra piyasalarımızın  sığlığında istifade ederek  imkan  bulduğunda sabit getirirli imkan bulduğunda hisse senetleri  piyasalarına da müraacat ediyordu. Problem  orada piyasalarımızın  sığlığındadır. T.C. Merkez Bankası 'nın  arbitraj  imkanlarıyla spekülasyona son verecek  fiyat politikasına sonuna kadar katılıyorum. T.C. Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin Türkiye'deki büyümenin kalitesini sorgulayan tavrına vatandaş ve bankacı olarak destek veriyorum.

OY:Merkez Bankası'nın  bankacılık sektörünün  geneli tarafından  tepki gören  son dönem kararlarını  nasıl yorumluyorsunuz?

EÖ:Hane halkının borçlanması suretiyle olan gelişmeyi biraz yavaşlatmak istedi Merkez Bankası… Hane halkının aşırı borçlanmasının  dış ticaret açığına da olumsuz etkisi  olduğunu söyledi; bunda gerçeklik payı  var. Dış ticaret  açığı hızla büyümeye başlayınca bunun nerelerden  finanse edildiğine bakıldı. Tüketici kredileri  içinde nakit avans kısa vadeli  olanlarda artış  vardı.

Sonuçta Merkez Bankası'nın  bu politikaları iktisat biliminin  bazı temel kurallarıyla ilgilidir. Eli kolu bağlı hiçbir şey yapmadan  durdurmasıda zaten mantığın  kabul edeceği  bir şey değil. Bankacılık  sektörü olarak  Merkez Bankası bu uygulamaları yaparken, karşılıklara faiz ödemesi uygulamasına son  verdiği  için daha ziyade reaksiyon  gösterdik.

Yani zorunlu karşılıkları  artırması bir politikadır. Faiz vermeyerek bu politikayı  daha da keskinleştirme istedi ama orada tabii zaten çok  rekabetçi olan sistem  biraz daha incindi. Hala ülkemizde kamu ve özel  bankalar özellikle sermayedar tabanı geniş olan bankalar,  kamu  bankalarına göre dezavantajlı olduklarını düşünebilirler.

OY: Peki munzam  karşılıklara faiz verilmesi konusundaki fikrinizi öğrenebilir miyiz?

EÖ: Piyasamız keşke yüzde 100 liberal  bir piyasa olsaydı ve Merkez Bankası'nın  bu uygulamaları  yalnızca bankaları değil, her türlü  kredi  kuruluşunu  doğrudan etkileseydi. Mesela bugün  bankaların  verdikleri otomobil  kredileri daha pahalı  hale geldi. Otomotiv şirketlerinin  finansmanını  doğrudan yaptıklarını biliyoruz. Bu  politikalar  değişecektir; nihayetinde günlük politikalardır.

Merkez Bankası'nın  spekülasyona engel olan  adımı  yerinde olmuştur fakat  bankaların  munzam  karşılıklarına faiz verilmemesi hiç yerinde olmamıştır. Şube başına vergi alınması da bizi oldukça olumsuz etkiledi. Her bir açılan yeni  istihdam   biriminin  bir ilave vergi gelmesi üst üste geldi.


Ersin Özince

OY: Bankacılık sektörü uygulanan  ekonomi politikalarından ne derece memnun?

EÖ: Evet…Türkiye bankacılık sektörü, bugün izlenen politikalardan  memnundur; devlet de bankacılık sektöründen  memnundur; devlet de bankacılık sektöründen  memnundur. İçinde bulunduğumuz istikrar  ortamıyla bankacılık sektörü en yüksek istihdam ve ciro düzeylerini yaşıyor. Sektörün, 2001 yılında 50 bin  vasıflı  insanı kapının  önüne koyduğu günleri hatırlıyorum. Şimdi ben bugünkü durumdan  niçin şikayet edeyim? Ama şunu da belirtmek isterim ki, ilk günlerdeki  reform heyecanı  biraz yavaşladı.

Ülkemizin  demokratikleşmesi ve sosyal hayatın  daha istikrarlı olması açısından  önemli adımlar tartışılıyor ama gönül istiyor ki bunları  yaparken  mali sektörü  derinleştirme ödevini de bir kenara bırakmayalım. Yeterince cazip kurallara kendi ülkenizde tasarrufu sermayeyi krediyi  büyütememişsiniz.

Türkiye'deki  tasarruflarınızın önemli bir  kısmı  dışarıya gidiyor. Türkiye'de kredi ihtiyacınızın  önemli bir bölümü  dışarıda kote oluyor. Bunun en büyük nedeni de devletin  çok uzun yıllar mali sektör üzerinde belirleyici  bir rol oynamasıdır…

Tahvil piyasası bile özel sektöre yeni  açılmaya başlıyor. Bu nasıl mümkü oldu? Devlet içi borçlanması makul düzeylere inince ve fiyatlar da aşağılara çekilince şimdi özel şirketlerin tahvil ihraç etmeye artık ilk kez bir hevesi oluştu.

OY: Vakıfbank ve Halkbank'ın halka açıklık oranlarının artırılması, Ziraat Bankası'nın da halka açılması gibi adımların sektöre ne gibi faydaları olacaktır?

EÖ: Türkiye'de kamu ve özel banka kavramlarının kalkması gerek; bu durumda piyasada rekabet farklı boyuta gelir. Sektörde kamu bankaları bugün  mevduatın  üçte birinden , kredilerin  ise dörtte birinden  fazlasına sahip…

Borsaya açık şirket olmak her şeyden önce şeffaflık  getiriyor, rekabeti  artırıyor ve standartları  yükseltiyor. Yatırımcıların  ve halkın  Türkiye borsasında kendi ülkelerinde tam bir risk  paylaşımıyla kolektif bir yaklaşımla yatırımlarını yönlendirme imkanı yaratıyor.

Kamu  bankalarının  İş Bankası  modeliyle özelleştirilmesi, yani kontrol sermayesinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarında ve Türk şirketlerinden çıkartılmamak  kaydıyla belki  çalışanlarına insiyatif verilmek suretiyle yerinde olur diye düşünüyorum.

OY: Hizmet kalitesi açısından beğendiğiniz bankaları öğrenebilir miyiz?

EÖ: Doğrusu Ziraat Bankası'nın  zirai kredilerdeki hamlesini  çok beğeniyorum ve bu  kredilerin büyüyeceğini düşünüyorum. Bugün dünyada örneğine çok sık rastlayamadığımız Sınai ve Kalkınma Bankası'nın  yatırım ve kalkınma bankacılığındaki duruşunu çok takdir ediyorum. Bunların yanı sıra hemen hemen tüm bankalarımızı  çok  başarılı buluyorum.

Öylesine rekabetçi bir ortam var ki, biz İş Bankası olarak 1999 yılında İstanbul'a gelmek zorunda kaldık. Taşınma kararımız dahil bizi  birçok  yeni adım atmaya rakiplerimizin  performansı zorlamıştır. Sektörde başarısız banka olduğunu  düşünmüyorum çünkü bugün faaliyette olan bütün bankalar 2001 krizini aşmış bankalar…

Çok kaliteli  bir rekabet  var ve bu ortamda her konuda birinci olmaya gayret ediyoruz.

OY: İş Bankası pek çok alanda agresif olmayan pazarlma politikaları  izliyor. Kendinizi genç nüfusa ne kadar yakın  bir banka olarak tanımlıyorsunuz?

EÖ: Aslına bakarsanız genç nüfusla en fazla teması olan banka biziz. Çocuk kitabından  satranca, ağaç dikme kampanyalarından 'Karneni Getir Kitabını Al' kampanyasına kadar pek  çok faaliyeti bankayla direkt ilişki kurmadan yürüten  başka bir şirket yok. Biz "Bir kumbara alana bir kitap" demiyoruz; direkt çocuklarımıza gidiyoruz.

Darüşşafaka Eğitim Kurumları ile her yıl 81 çocuğun  dahil olacağı  bir burs kampanyamız var. Biz bu temasları  müşteri ilişkileri  yürütmek adına değil, bir Cumhuriyet kuruluşu olduğumuz için yapıyoruz. Harcamayı  tanıtıma değil,  bizatihi  işin kendisine yönlendirmeyi tercih ediyoruz.

Öte yandan  banka kavramının da biraz daha olgun  ve ağır algılanması gerektiği kanaatindeyim. Biz de gençlere ve eğlenmeyi  seven insanlara yönelik  pek çok ektivite yapabiliriz. Bunları  yapmak çok zor değil ama bzie göre bankacılık aslında öyle pek  tüketime dönük bir hizmet gibi  pazarlanacak bir faaliyet değil…

Bunun aksi Türkiye Cumhuriyeti'nin  kurucusunun kurduğu, 3,. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın genel müdürü olduğu bir kuruluşun ne olduğunu, kim olduğunu müşterisine anlatmak için çok fazla kendisini  zorlamasına gerek olduğu  kanaatinde değilim.

OY: 30 yılı aşkın  süredir İş Bankası  çatısı altında profesyonel hayatına devam eden biri olarak bankanın  izlediği İK politikalarını nasıl özetlersiniz?

EÖ: İş Bankası, dışarıdan  transfer yapmayıp yöneticileri dahil tüm  kadrolarını kendi yetiştiren  bir şirket…

Ben de bütün  yöneticilerimiz de bu bankada işe başlamış  insanlarız; dolayısıyla gerek bankamızın gerek iştiraklerimizin yönetici  kadrolarında olan isimlerin  hemen hemen tamamı uzun yıllar birlikte çalıştığımız insanlardır. Yalnız kendi  kadrolarımızı değil; Vakıfbank, Denizbank, Garanti Bankası gibi bugün sektörün  önde gelen  bankalarının  birçoğunun tepe yöneticileri  de İş Bankası  kökenlidir. Genel müdür olduğumda 23 yıllık İş Bankalı idim. Şunu da belirtmek isterim ki bugün de bizden  sonraki dönemlerden de bu  kurumda her koltuğu dolduracak  birden fazla aday her zaman vardır.

İş Bankalılar kendilerini maraton  koşucusu gibi görürler, bize büyüklerimizden  aşılanan şudur; "Siz gidersiniz ama müessese yoluna devam eder." Bizim için  çizgimizi korumak en önemli politikadır.

OY: İş Bankası'nın  holdingleşmesi sık sık gündeme geliyor. Bu konu  hakkında neler söyleyeceksiniz?

EÖ: Bu konunun neden  gündeme geldiğini anlayamıyorum, ben hiçbir zaman böyle bir şey söylemedim. Basel  prensipleri ve kurumsallaşma ilkeleri finans sektörünü kendi konularına daha odaklı  hale gelmeye zorluyor.

İş Bankası da başta cam  olmak üzere finans dışı  pek çok iştirak barındırdığı için  finans ve finans dışı şeklinde yapılanması daha uygun  olur görüşleri  ortaya atılıyor. Biz bu konuda her türlü çalışmayı yaptık.

Bankanın  finans ve finans dışı işlerini  ayırma kararı,  genel kurulların ve ana hissedarların  vereceği  bir karardır. Bu, bugünden  yarına yapılabilecek  bir şey değildir.

En basit nedeni de Atatürk hisseleridir. Mali ve mali olmayan  konuların ayrılması kendi içimizde bir konudur. Çünkü İş Banksı'nın  sahipleri öncelikle çalışanları, emeklileri ve Atatürk  hisselerini CHP, çalışanları da munzam sandığı temsil ediyor. Bunların dışında da 200 binin  üzerinde bireysel  ve kurumsal  küçük  yatırımcılarımız var.

CHP, Atatürk'ün  kurduğu bir parti ve o dönemin  tek partisi…Atatürk,  kendi el yazısıyla bu  hisselerin  temsilini CHP'ye , gelirlerini de Dil ve Tarih  Kurumlarına verdiğini belirtmiştir. Bu konu çoğu zaman özellikle çarpıtılıyor.

CHP hiçbir zaman  İş Bankası'ndan  herhangi bir şekilde menfaat arzusunda olmamıştır. Bankanın  kuruluş ilkeleri doğrultusunda çalışmalara nezaret etmiştir. Bu partinin  iktidar olduğu dönemlerde de muhalefette olduğu dönemlerde de böyledir.

OY: Gündeminizde olan yeni yatırım alanları var mı?

EÖ: Kolektif sermaye yapısına sahip bir şirket  olarak bugün  dünyanın en güçlü sermaye gruplarıyla boy ölçüşebilir durumdayız. Herhangi bir sermaye ihtiyacımız ve iştirak  satma gibi bir düşüncemiz yok. Tabii ticari  haytta her şey olabilir. 

Ana konularımızdan  biri ve önemli manevi  değeri olan cam sektöründen  hiçbir zaman uzaklaşacağımızı tahmin etmiyorum. Şişecam, çok büyük  yatırımlarla yoluna devam ediyor. 

Cam ambalajla girdiği  Rusya Federasyonu'ndaki  yatırımları , 500 milyon  doları bulmuş durumda. Şimdi bu  pazarda zücaciye ve düz camla da önemli bir yer edinecek. Bankacılıkta ise bölgesel  bir güç oluyoruz. Rusya'daki satın almadan  sonra sırada  Bağdat, Erbil, Kerkük ve Basra'da şube açma hazırlıklarımız var.

OY: Sizin gözlemlerinize göre Türkiye'de bankacılık sektörünün  eksikleri neler?

EÖ: Bankacılık daima iyi bilanço ve iyi personel  yönetimi ile sürecek biriş. Türkiye gibi  dinamiği yüksek bir piyasada iyi yetişmiş çağdaş bankacılık  kadroları  bugün  her şeyi en iyi şekilde yapabiliyor. Türk bankacılığına istikrar  gerekiyor.

Hala sermayedar istikrarı problemi var. Dünyadaki  bankacılığın  konsolidasyonu Türkiye'deki sermayedarların  değişmesini  gündeme getiriyor. Sektöre girenler olduğu gibi çıkanlar da oluyor, kadrolar değişiyor. Banka genel müdürleri değişiyor.

Değişimler kötüdür demek istemiyorum ama sermayedar ve yönetim  istikraına ihtiyacımız var. Bu  koşullar sağlandığı takdirde Türkiye'de başarısız banka olmayacaktır.

OY: Yıllardır çok yoğun bir tempo içinde Türkiye'nin en büyük bankasını yönetiyor ve sektörün  temsilciliğini yapıyorsunuz. Kendinizi yorgun hissediyor musunuz?

EÖ: Tabii ki yorulduğum zamanlar oldu ve oluyor ama ben İş Bankası'nıda çalışmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyum. Bu müesseseyi çok öenmsiyorum. İşletme tahsili yaptıktan sonra Türkiye'nin önde gelen  grupları ile görüşmeleri yaparken, girdiğim banka sınavları sonucunda tesadüfen bankacı oldum. Mutluluğumun  nedenlerine gelince…

İş Bankası'nda bir ulusal duruş olması, ulusaş ekonominin destekçisi olması, daima her konuya etik  prensipler içinde kurumsallıkla yaklaşmsı beni tatmin etti ve zorlukları hiç hissetmedim.

Kolay bir görevde olmama  rağmen İş Bankalılardan  ve halktan  her zaman destek gördüm. İnsanlar birbirlerinin aynasıdır. Ben de her dönem  toplumun aynası olmaya çalıştım. Paydası çok olan bir işin başındayım. Hiçbir başarıya ve başarısızlığa tek başına ulaşmadım.

İş Bankası camiasını ve insanları çok seviyorum. Sokağa çıktığım zaman birebir iletişimim var insanlarla; değer veriyorum ve çok şükür ki değer görüyorum.

OY: 30 yılı aşkın profesyonel hayatınız boyunca en hassas olduğunuz konuların başında ne geliyor?

EÖ: Vakit konusunda çok hassas bir yapım var. Tüm iş  hayatım boyunca her zaman işime vaktinden önce gelmişimdir. Bir gün işe geç kalayım  gerilirim. Hiçbir konuda öyle büyük tahammülsüzlüklerim yoktur ama herhangi bir  yere özellikle de işe geç  kalırsam ter dökerim.

BÖLGESEL BANKA OLMA YOLUNDA

Elde ettiği rakamsal sonuçlarla bölgesel etkinliği sağlayacak  mali  büyüklüğe ulaşan İş Bankası, yakın  coğrafyalarda büyüme stratejisi kapsamında Rusya'da faaliyet  gösteren Bank Sofia'nın tamamının  satın alınması  için hisse alım sözleşmesi imzalayıp; devir işlemlerine başladı. Banka, 2010 yılı içinde Mısır'da bir temsilcilik  açtı. Irak'ın Bağdat ve Erbil şehirlerinde kısa süre içinde birer şubesi faaliyete geçecek  olan İş Bankası'nın  Suriye'de  temsilcilik  açılmasına dönük girişimlerinde de son aşamaya gelindi. İş Banksı Genel Müdürü Ersin Özince ,"İş Bankası  sağlam mali bünyesinin verdiği güçle, sağlıklı ve karlı  büyümesini  yurtiçinde ve yakın coğrafyada artan bir hızla sürdürme yönündeki kararlılığını  bundan  sonraki dönemlerde de sergileyecek" diyor.

GÜCÜNÜ RAKAMLARLA KANITLIYOR

Kredi faiz oranlarındaki  gerilemeye karşın, etkin maliyet  yönetimi ile 5.4 milyar TL konsolide  net faiz geliri elde eden İş Bankası'nın  konsolide net karı, 2009'a göre yüzde 17  artış gösterdi. Konsolide akif büyüklüğü 151 milyar TL'ye ulaşan bankanın  2010 yılı konsolide net karı 3.2 milyar TL oldu.

Öz kaynaklarını 19 milyar TL'ye çıkaran  İş Bankası, 88 milyar TL'lik  mevduat  hacmi ile özel  bankalar arasındaki  liderliğini  geçtiğmiz yıl da sürdürdü. Bankanın  önceki yıla kıyasla yüzde 31 oranında artırmayı  başardığı  kredi portföyünün büyüklüğü ise 60 milyar TL'ye ulaştı.

Geçtiğimiz yıl sonunda yüzde 5.1 seviyesinde olan konsolide takipteki krediler rasyosunu yüzde 3.4'e gerileten  banka, bu dönemde de takibe intikal eden  kredilere yüzde 100  karşılık ayırmaya devam etti. Bankanın takipteki  krediler rasyosunun büyük ölçüde gerilemesinde, sorunlu kredilerin  yönetiminde sergilenen başarılı  performansın etkisi büyük.

Banka konsolide mevduat hacmini ise yüzde 23 oranında artırarak  88 milyar TL'ye çıkardı.

Bu olumlu gelişmede, Türk parası tasarruf ve ticari mevduatta gerçekleştirilen , sırasıyla yüzde 27  ve yüzde 45 oranındaki artışlar etkili oldu. Bankanın 2009 sonunda 1093 olan  şube sayısı , yılsonunda 1142'ye yükseldi.  Bankanın 2009 sonunda 22 bin 473 olan çalışan sayısı  ise 2010 sonu itibariyle 23 bin 944 oldu.

"FARKLI  BİR HAYAT  YAŞAMAK İSTİYORUM"

Ersin Özince, tam 33 buçuk yıldır İş Bankası  çatısı altında, 12 yıldır ise bankanın genel müdürlük koltuğunda durdurak bilmeden  profesyonel hayatına devam ediyor.

Son 9  yıldır ise Türkiye Bankalar Birliği Başkanı  olarak sektörü temsil  ediyor. 

İş Bankası'ndan emekli olmasına  1.5 yıl kalan Özince, uygun  bir zamanda görevi  devredeceğini söylüyor.

Peki ya sonra?

İşte Özince'nin emeklilik  planları:

"Bu konu  sık sık gündeme getirilse de  bana göre benim İş Bankası'ndan emekli olmamın   hiçbir haber değeri yok….Çünkü ben  bu görevde olsam da olmasam da banka yoluna devam edecek. Emeklilikle ilgili  planlarım var elbette. İş Bankası camiasının  bana ihtiyacı olursa her zaman  hazırım tabii ama faklı bir hayat yaşamak istiyorum emekli olunca…Toplumsal  yönü olan konular dışında iş hayatının  içinde olmayı düşünmüyorum. Gönlümden geçen  tarım ve hayvancılıkla ilgilenmek doğayla iç içe yaşamak."

.
.



.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org