|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
ONUN SIRRI İSTİKRAR Ersin Özince
15.04.2011 |
|
Okunma Sayısı : |
9153 |
|
|
Oy Sayısı : |
1 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
0 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
ONUN SIRRI İSTİKRAR Ersin Özince . .
Turkishtime dergisinden sayın Selcuk Oktay'ın benimle yaptığı söyleşiyi paylaşıyorum...
. . .
ONUN SIRRI İSTİKRAR
TURKISHTIME: Türk bankacılığının zirvesinden baktığınızda şimdi gelinen konum ile bölgesel güç olma zamanının geldiğini düşünüyor musunuz?
EÖ: Cumhuriyet döneminde sağlanan gelişme ile gerek İş Bankası gerekse de Türk bankacılık sektörü çok fazla gelişti.
Bir milyon sermaye ile kurulan İş Bankası'nın özkaynakları bugün itibariyle 19 milyar liranın üzerinde. 30'dan fazla ortakla kurulan İş Bankası 'nın 200 binin üzerinde bireysel hissedarı var.
Türk bankacıları yalnız Türk bankalarına değil, bölgede birçok uluslararası bankaya bankacılık dersi veriyor. Türk işadamları da artık yörenin en girişimcileri ve en deneyimli işadamları .
Dolayısıyla, hele hele bu son yaşadığımız 2008 krizinden sonra, Türk bankacılık sektörü ve çalışanların stratejik sermayedar olduğu ve yalnızca özel sermaye yüküne ve yönetimine dayanan bir banka olarak rekabet edebilmek, bizim bu konuda artık ülkede değil yörede de söz sahibi olacağımız anlamına geliyor.
TURKISHTIME: Irak, Türk bankaları için önemli bir nokta olarak gözüküyor. Bu ülke ile ilgili özel hedefleriniz var mı?
EÖ: İş Bankası , adı üstünde iş hayatı ile iş ortamı ile en yakın ilişkisi olan bankadır. Bu yüzden Türkiye'nin dış ticareti gelişme göstermeye başladığında dış ticaretin yoğunlaştığı bölgelerde faaliyetlerimiz de arttı.
Sınır ticaretinin artması ile özellikle sınır bölgelerimizde İş Bankası şubelerini çok artırmıştık. Kuzey Irak sınırındaki Silopi'den Şırnak'a, Urfa, Diyarbakır ve Hakkari'deki İş Bankası şubeleri yapılanmamız daha çok sınır ticareti ile ilgili faaliyetlerimizdir. Bu son 30 senedir aşağı yukarı böyle; yani yeni bir olay değil bizim için.
Benim bundan 10 yıl kadar önce basında şöyle bir ifadem yer bulmuştu: "Kuzey Irak' a harekat yapmak gerekiyorsa, bankacılık harekatı yapalım" Hakikatten şu anda gerçekleşmekte olan bu faaliyetin Kuzey Irak ile Türkiye arasında çok ciddi bir etkileşime neden olacağını, bunun yöre ekonomisine , yöre insanın refahına ve dolayısıyla barışa da etkisi olacağını düşünüyoruz. İlginç bir gözlemimi paylaşayım sizinle…İş Bankası'nın Erbil Şubesi, üzerinde 'Türkiye İş Bankası yazıyor, Müdürü'nün odasında Atatürk'ün resmi asılı, fevkalade bir kabul görüyor, fevkalade iyi muamele görüyor.
Ersin Özince
TURKISHTIME: Bunları baştan bir risk unsuru olarak mı görüyordunuz?
EÖ: Ben şahsen, böylesine alicenap bir tavrı, bir çok başka ülkede, Avrupa ülkelerinde dahi görmediğimizin altını çizeyim. Biz komşumuz Bulgaristan'da Şişecam olarak muhtemelen en büyük yabancı yatırımcıyız. Burada Bir İş Bankası şubesi açmaya muvaffak olamadık. Şimdi Avrupa hüviyeti iştirakimiz İş Bankası GMBH'nın şubesini güç bela açacağız. Sadece Kuzey Irak'ta değil, Bağdat'ta da şubemiz hazırlıkları devam ediyor. Bunların yanı sıra Basra ve Süleymaniye'yi de değerlendiriyoruz. Yakın coğrafyada Azerbeycan ve bunun özelinde Nahçıvan'da, yine sınır ticaretinde önemli yeri olan Suriye'de de çok etkin bankacılık yapıyoruz.
Suriye'de de girişimlerimiz devam ediyor. Umut ediyorum , önümüzdeki yıl bu faaliyetlerimizin bazı meyvelerini görmeye başlayacağız. Faaliyetlerimiz yalnızca sınır boyu ile sınırlı değil. Rusya'da bir banka satın aldık. Bu satın alma işlemi bitmek üzere. Avrupa'daki iştirakimiz İş Bankası GMBH da, Bulgaristan örneğinde verdiğim gibi halen 15 civarında olan şube sayısını artırmaya çalışıyor.
TURKISHTIME: Financial Times gazetesinde çıkan Irak bankacılığı ile ilgili dosya haberde, bankaların 1-2 milyon dolara varan güvenlik harcaması olduğu belirtiliyordu. Sizin Irak özelinizde risk aldığınız nedir?
EÖ: Pek tabii ki güvenlik önemli bir husus. Yalnız biz nihayet bir Türk bankasıyız. Türkiye Cumhuriyeti müteşebbislerinin çekinmediği işlerden çekinmememiz lazım. Biz şubemizi götürmesek de kredimizi götürüyoruz. Bugün bilhassa Arap aleminde birçok karışıklık yaşanıyor.
Bizim oralarda iş yapan firmaların birçoğuyla uzun yıllardan beri devam eden ilişkilerimiz var. Bu coğrafyada şube açmaya çekinen hatta yabancı sermayedarlarının bu konuda frenlediği bankalarımız söz konusu olabilir. Hatta kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde şube açmaktan kaçınan bazı bankalar dahi vardır, kimi güvenlik ve siyasi sebeplerden dolayı. Ama sonuç itibariyle biz Irak'ın bize çok benzer sosyal yapıya, bankacılık piyasasına sahip olduğuna inanıyoruz ve Irak yönetiminin de ülkede barışı sağlamasında başarılı olmasını arzu ediyoruz.
TURKISHTIME: Geçtiğimiz yıl Türk bankacılığının gelişme rotası olarak Arap coğrafyasını göstermiştiniz. Son kargaşalardan sonra bu stratejimizin gözden geçirilmesi ihtimali var mı?
EÖ: Hayır, bilakis bu gelişmeler söz konusu olan ülkelerin demokrasiye , serbest piyasa ekonomisine geçişini daha da süratlendirecektir. İş Bankası'nın da bu ülkelere yaklaşımı güçlenecektir kanaatindeyim.
Örneğin herkes Irak'ı güvensiz görüyor. Halbuki biz Irak her şeye temelden başlayacağı için yeni sistemin çok daha liberal kurulmakta olduğunu görüyoruz. Eski sistemin olumsuz, bürokratik ve bankacılığı kısıtlayıcı yönlerinin bu çalkantılarla ortadan kalkacağını umuyorum. Söz konusu ülkelerin içinde pozisyon almış, eski dönemin çarpıklıklarından faydalanan ve ülke riskini de rahatlıkla taşımayacak olan, mali bünyesi buna elvermeyecek bazı yabancı bankaların da bize çok uygun fiyatlarla oradaki inisiyatiflerini satmalarını ümit ediyorum.
Ersin Özince . .
TURKISHTIME: Masanızda yeni satın alma seçenekleri var mı?
EÖ: Evet var…..
TURKISHTIME: Hangi bölge için yoğunlaşıyor bu seçenekler?
EÖ: Balkanlar ve Orta Doğu için canlı tuttuğumuzu söyleyebilirim.
TURKISHTIME: Kısa vadede sonuçlanacak mı bu çaşılmalar?
EÖ: Birkaç yıldır sürekli bakıyoruz. Neden netice alamıyoruz açıklayayım. Orta Doğu'da bu son olaylara kadar "price – to – book value" dediğimiz defter değeri satış fiyatı Türkiye'den daha pahalıylı.
Türkiye gibi oturmuş ve verimli bir bankacılık piyasasından kaynak ayıracaksınız, mesela gidip Mısır'da defter değerinin üç- dört katına yüzde 0,5 ya da yüzde 1 Pazar payı alacaksınız. Mantıklı değil….Onun için netice alamıyoruz.
Keza Balkanlar'da da böyle…..Avrupa bankalarının çok büyük bölümü battı. Bunun altını çiziyorum. Fakat bir türlü aktiflerini satmaya yanaşmıyorlar. Oysa Türk bankalarının gayrimenkullerimize kadar sayfalarca listeler çıktı. İş Bankası özelinde çalışanlarımızın lojmanlarına kadar sattık.
TURKISHTIME: Niye satmıyorlar?
EÖ: Herhalde, Avrupa bankaları Avrupa Merkez Bankası'ndan kurtarılma bekliyor. Bizim ülkemizde bankacılık sektörünün yarıya yakınını 2001 krizinde bıraktık.
Kapatmadıklarımızın çok önemli bölümünü de, birçoğu da dışardan gelen yatırımcılara teslim ettik. Ama bunu yapmaktan kaçınan Türkiye 'yi kapalı ve ulusalcı davranıyor diye eleştiren ülkelerin , bugün tam da bunu yaptığını görüyoruz maalesef.
O nedenle rekabet bozuluyor. Bir yandan onlar zaaf bozuluyor. Bir yandan onlar zaaf içinde oldukları halde idare edemeyecekleri aktifleri bize devretmiyorlar. Hatta ülkemizdeki kaynak aktarma maliyeti yüksekliklerini avantaj gibi kullanıp bir de bizim müşterilerimize geliyorlar.
TURKISHTIME: Bu olumsuzluğu nasıl aşmayı planlıyorsunuz?
EÖ: Bu ancak devlet politikası ile aşılabilir. İstanbul finans merkezi yapılarak aşılabilir. Yoksa İstanbul'un finans merkezi olmasını, süs olsun diye ya da İstanbul'un bir yöresinde gayrimenkul fiyatları artsın diye istemiyoruz.
TURKISHTIME: Türkiye bankacılığının yurt içinde yaşadıklarının sizin yurt dışındaki inorganik büyümenize bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz? Özellikle Rekabet Kurulu toplantısı gibi gelişmeler banka satın alma projelerinizi etkiliyor mu?
EÖ: Olabilir..Tabii bizim için de, dünyanın birçok yerindeki Türkiye pazarını bilen banka sermayedarları için de Türkiye cazip bir pazar. Fakat Türkiye'nin cazibesini de bitmek tükenmek bilmeyen bir meta gibi ifade etmek doğru değil. Çünkü bu cazibe de eriyor ve bu cazibenin de modası geçiyor yavaş yavaş.
Dolayısıyla İş Bankası özelinde ilk odağımız hiç tereddütsüz Türkiye. Ancak Türkiye'de bankacılık sektörüne karşı garip bir tutum var. Biraz mazoşist hatta sado-mazoşist bir tutum var. Bankacılık sektörünün güçlü olması tepki yaratıyor.
Türkiye'de bankalar tamamen kayıtlı bir düzen içerisinde çalışıyorlar. Şube açarlarsa bütün yasal yükümlülükleri yerine getiriyorlar, bir de üstüne şube harcı veriyorlar. İşyeri açma harcından bahsetmiyorum onları zaten veriyoruz.
Banka şubesi açtığımız için ayrıca bir harç veriyoruz. Bu, başka hangi iş alanında var? Lafı şuraya getirmek istiyorum. Eğer böyle giderse banka sermayesi Türkiye'den çekilecek ve bunu da yaşayarak göreceğiz. Yani biz İstanbul finans merkezi derken evdeki bulgurdan da olabiliriz.
Ersin Özince
TURKISHTIME: Finans merkezi olabilmek için gereken en önemli şey kuşkusuz sermaye. Bankacılık sektörünün İstanbul'un finans merkezi olabilmesi için neler yapması gerekiyor?
EÖ: Geçtiğimiz 10 yılda çok önemli bir yol kat edilmekle beraber, bu 10 yılın efektif bir şekilde kullanıldığını düşünmüyorum. Başarılarımızla çok övünüyoruz, ama hala bankacılık sektörümüzün GSMH'ya oranı gelişmekte olan ülkeler ortalaması civarında. Bırakın gelişmiş ülkeleri , gelişmekte olan ülkeler arasında banka ve sermaye yapısı bizden derin olan birçok ülke var.
Türkiye'de son 10 yılın en az üç yılı hiç gerekmediği halde sadece seçim konularına odaklanarak geçti. Siyasi istikrar vardı. İşin başında konuları iyi teşhis eden yönetimler vardı. Ama seçim ortamlarında kendimizi maalesef öylesine bir heyecana kaptırıyoruz ki…
Bir yandan seçim hazırlığı yapıp, bir yandan da ekonomi yönetimini ilgilendiren reformları, vergi reformlarını, kayıt sistemiyle ilgili reformları yapıyoruz. Makro ekonomiyi düzeltebileceğimizi gördük. Devamlı bunla övünmenin bir alemi yok. Peki şimdi mikro reformları yapmak için niye duruyoruz?
İstanbul finans merkezi konusu kendi başına bir iş değil. Bu konuda yapılacak olanlarla ilgili Deloitte&Touche firmasına yaptırdığımız bir çalışmayı yenileyerek iki kez hükümetimize sunduk. Geniş tabanlı platformları tartışmaya, dünyanın finans merkezlerini incelemeye gerek yok.
Bugün finans merkezi olma yönünde adımlar atılsa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve şirketlerinin bankacılık işleri dışarı gitmez. Son alınan munzam karşılık kararları devam ederse, Türk şirketlerinin bir takım kredileri ve Türk tasarruf sahiplerinin bir takım mevduatları yurtdışına gidecek.
TURKISHTIME: Fakat Merkez Bankası verilerine bakıldığında özel sektörün uzun vadeli borçlarında 2008'den bu yana düşüş gözlemleniyor. Bunu biraz açabilir misiniz?
EÖ: Rakam verebilecek bir hafızaya ve hazırlığa sahip değilim. Ama araştırınca göreceksiniz ki Türk reel sektörü, Türk bankacılık sektöründen kullandığı krediden fazlasını yurt dışından almıştır.
Biz döviz kredisi mevzuatını değiştirterek sadece ihracatçılara değil, döviz kazandırıcı hizmet yapanlara da, döviz riski alabilecek olanlara da döviz üzerinden kredi vermeyi arzu ettik.
Mevzuatta bu yönde değişiklik sağladık. Bunun da bugünün gerekliliklerine çok uygun olduğunu düşünüp, tam işleri yoluna koymaya başladığımızda bir takım açmazlarla karşılaştık. Eskiden bankalar kredi vermiyor, hazine bonosu alıyor, verdikleri kredileri geri çağırıyor denilirdi. Bugün bankalar niye kredi veriyor, bankalar fazla kredi veriyor deniliyor.
Yurtdışında iştiraki olan veya ana bankası olan Türkiye'de kurulu bir bankaysanız yavaş yavaş yurt dışına müşteri göndermeye başlayacaksınız. Bunu rakama dayandırmaya gerek yok. Türkiye Cumhuriyeti bankalarının kredilerinde büyüme olursa dış ticaret açığı artar deniliyor. Peki vatandaşların, şirketlerin dışarıdan borç alması yasak mı? İçeriden alamıyorsanız, dışarıdan alırsınız.
Türk bankacılığı öyle bir duruma geldi ki , Türk reel sektörünün yurt dışındaki işlerini finanse edebilecek güçteyiz. Bırakın bankacılığımız büyümesin demeyi, bankacılarımız iş adamlarımızla dışarıda iş yapsın denilmeli.
Uzun lafın kısası hadise gayet basit…Birincisi, piyasa uluslararası emsallerine göre cazip olmalı. İstanbul finans merkezi olmak için emsallerinizden daha güvenli piyasaya sahip olmanız gerekir. Bu mümkün mü? Evet mümkün…
Özellikle Ortadoğu ve Arap aleminde güvenli piyasa problemi var. Tam da Türkiye'nin öne çıkma zamanı…Siyasi istikrar da var. Ama kalkıp bankacılığa şube açtı diye vergi koyarsanız , size ne yapmanız gerektiğini söylememize gerek yok.
TURKISHTIME: İş Bankası geçmişte açık ara lider banka iken yakın taihte birkaç özel banka arayı kapattı. Bu bankalar özellikle yabancı sermaye ortaklıkları kurmuş bankalar. İş Bankası Türkiye'nin en büyük yekpare bankası olarak kalmaya devam edecek mi yoksa ileride yabancı ortaklık kapısı açılacak mı?
EÖ: Gerçekten de işaret ettiğiniz gibi İş Bankası haricindeki tüm özel bankalara çok ciddi yabancı sermaye girdiğini görüyoruz. Bu sermayenin önemli bir bölümünün de nakit olarak konulduğunu görüyoruz.
Özellikle bizim yakın rakiplerimize ikişer milyar dolar veya Euro seviyesinde sermaye ilavesi yapılmıştır. İş Bankası 'nı özkaynakta ve serbest sermayede geçen bankalar oldu. Özellikle yüksek faiz marjı döneminde serbest sermayeler kartopu etkisiyle büyüdü. Bu İş Bankası açısından bir tehdit değil. Türkiye'de bankacılık sektörü ne kadar güçlü olursa biz o kadar memnun oluruz.
Anılan dönemde biz hiç nakit sermaye artışı yaşamadık. Söylediğim sermaye girişleriyle karşılaştırabilecek büyük iştirak satışı yapmadık. Sadece Petrol Ofisi 600 küsur milyon dolardı, milyar dolarlık rakamlara göre daha düşüktü. Anılan dönemde kriz var denilen günlerde dahi, ne şube ne diğer altyapı yatırımını kesmediğimiz gibi istihdama da hiç ara vermedik.
Bütün bunların yanında hissedarlarımıza bankalar arasında en ciddi temettü dağıtmayı başardık. Aktif ve özkaynak verimliliğine bakıldığında, böyle bir dönemde dünyanın en büyük bankalarının girdiği sektörde işi başarıyla devam ettirebilmek bizi yeterince mutlu ediyor. Kaldı ki son beş yılda çok önemli bir değişim süreci de yaşadık.
Birkaç yüz milyon TL civarında bütçe de harcadık. Bütün amacımız rekabete ayak uydurbilmekti. Sonuç itibariyle sadece bankacılık değil sigortacılık sektörün de de ciddi rekabet görüyoruz.
Burada da birinciliğimiz tehdit altında. Ama rekabet güzel bir şey. Biz geçilmekten çekinmiyoruz. Yıllardır İMKB'nin en değerli şirketiydik, şimdi ilk beşteyiz. Ama Turkcell'in bizi geçtiği gün ben tebrik etmiş ve çok mutlu olduğumuzu söylemiştim. İş Bankası, Türk müteşebbislerinin büyümesi için var.
Yabancı sermayeli , ama Türk anonim şirketi olarak tescil edilmiş şirketleri de yabancı olarak görmüyorum. Bu ülkeye sermaye getirdikleri ve tuttukları sürece daha iyi olur.
Ersin Özince
TURKISHTIME: Peki yurt dışı yatırımları yaparken yanınıza yabancı ortak almanız size operasyonel anlamda çabukluk kazandırmaz mı? Doğru insan kaynağına erişim ve finansal know how gibi konularda yabancı ortak bu tip yatırımlarımızda avantajlar sağlamaz mı?
EÖ: Bunu geçmişte birkaç kez yaptık. Bank of America ile Türk Amerikan Dış Ticaret Bankası'nı, Banker's Trust ile Turk –Merchant Bank'ı bu günkü Deutsche Bank Türkiye'yi , Libyan Foreign Bank ile Arap – Türk Bankası'nı, Societe Generale ile İş Gen Leasing'i kurmuştuk. Bunların birçoğunda yabancı ortaklar Türkiye ile ilgili duruşlarını değiştirmek istediler.
Ülkelerin politikaları etkilendiğinde veya kendi sağlıkları ile ilgili gerekler ortaya çıktıklarında bizim kadar istikrarlı duramadılar. Dolayısıyla Türkiye'deki işlemlerde yabancı ortağı doğrusu yararlı görmüyoruz.
Mutlaka her koşulda her alanda değerlendirilebilir. Yurt dışında ise pek tabii ülke bazında değerlendirilebilir; Ortadoğu'da, Balkanlar'da düşünüşlebilir. Ama bu ortağın bizim bankacılık misyonumuza uygun olması lazım.
Bizi İş Bankası'nın mutlaka ki kısa vedeli performansı ilgilendirir. Ama her sene "karlılığımızı patlatıyoruz, Pazar payımızı artırıyoruz" diye şirketimizi riske etmektense daha uzun vadeli bakmayı tercih ediyoruz. Böyle bakan bir yabancı ortak bulursak düşünürüz. Bize yerli, yabancı, bizim gibi düşünen ortaklar lazım…
ERSİN ÖZİNCE MODELİ YOK
TURKISHTIME: Dündaya bazı bankalarda modeller banka liderlerinin isimleriyle anılır. Örneğin, Deutsche Bank'ta her ne kadar bugünlerde sıkı bir şekilde eleştirilse de Josef Ackermann modeli vardır. Siz İş Bankası'ndaki performasınıza baktığınızda Ersin Özince Modeli'ni nasıl tanımlarsınız?
EÖ: Benim kendime ait özel bir modelim yok. Modelim İş Banksı modelidir. Ben o modeli iyi uygulamaya gayret ediyorum. Bu model kolektif bilinçtir. Bu açıdan çok şanslıyım. 34 yıldır çalıştığım işyerinde bankaya girişlerinden beri tanıdığım insanlarla çalışıyorum.
Dolayısıyla uyumlu bir kadroyla çalıştığımı özellikle söylemek isterim. Sadece genel müdür yardımcılarımı değil personelimin çok büyük bölümü, uzun yıllardır tanıyorum. Her şeyiyle , aile hayatlarından zevklerine kadar…Böyle olunca her şeyi paylaşıyorum. İş Bankası bir ailedir. Hissedarların, yönetimin, bütünleşik olduğu bir aile…
Bu model herhalde dünyanın hiçbir bankasında yoktur. Bu modelde Atatürk'ün hayatta olduğu dönemler İş Bankası çalışanlarına Türkiye'de Emekli Sandığı yokken, buraya Emekli Sandığı kurulup hisse senedine yatırım yapmaları teşvik edilmiş. Bizim modelimiz kolektif sermaye modeli. Dolayısıyla Ersin Özince ya da Josef modeli yok bizde.
. . .
. . . .
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|