Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Ersin Özince Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Bülent Şenver ile Etik Sohbet
03.06.2013
Okunma Sayısı : 5791
Oy Sayısı : 4
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,01
Verdiğiniz Puan :
 

 

Bülent Şenver ile Etik Sohbet

Kadir Has Üniversitesi Selimpaşa Yerleşkesi

.
.

Değerli dostum duayen bankacı Bülent Şenver beni "Etik Sohbet" yapmak için Kadir Has Üniversitesine davet etti.

Birlikte gençlerle etik konusunda hoş bir sohbet yaptık.

Sizlere sunuyorum.

.
.

izlemek için    

.
.

 dinlmek için  

.
.


Ersin Özince, Bülent Şenver
.
.

Bülent Şenver ile Etik Sohbet

Kadir Has Üniversitesi Selimpaşa Yerleşkesi 

 
    


Deşifresi


Ersin Özince (EÖ) İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı


Bülent Şenver (BŞ)


BŞ:
Etik Değerler Merkezi Derneği, kısa adı EDMER'in etik sohbetine hoşgeldiniz.

EDMER etik sohbetlerinde bugün bizlerle etik konusundaki birikimlerini, zenginliklerini paylaşmak için çok değerli bir konuğumuz var.

Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ersin Özince.

Hep birlikte onu candan alkışlayalım.

Ersin Bey, sadece bankacılık konusunda değil, etiğe, iş ahlakına önem veren ve Türkiye için genç, etik liderler yetiştirmek isteyen, genç etik lider bankacılık yetiştirmek isteyen bir yönetici.
Önce ne sorabilirim kendisine diye düşündüm, önce şunu sorabilirim dedim:

"Ersin Özince dağ ve bayırı çok seviyor. Bunun etik ile ilgili nedir demeyin, bakın dağ ile bayır ile ilgili ilk sorumu nasıl cevaplayacak? "Ersin Bey, dağ ile bayır ile sizin işiniz ne?

İş Bankası genel müdür yardımcılığı, genel müdürlüğü, daha sonra yönetim kurulu başkanlığı, Bankalar Birliği başkanlığı bütün bankaların birliğinin başkanlığı derken dağ, bayır hayırdır?

EÖ: Dağ değil, bağ değil bütün mesele gönül ahbap ister kahve misalinde olduğu gibi .

Ben öğretmen bir ailenin çocuğuyum ve çocukluğum çok küçük yerleşim yerlerinde geçti.

İl merkezinde dahi oturmadım.

O nedenle mümkün olduğunca doğa ve doğal insan ilişkilerini aradığım için.

Size göre İş Bankası'nın  genel müdürü, yönetim kurulu başkanı nerede oturur bunlar?

Bir tane gökdelenin tepesinde oturan insanlar diye düşünürüz.

Orada oturmaktan kurtulmaya çalışıyoruz.

Ne yazık ki hayatımızın önemli bir bölümü iş ile daha suni bir ortamda geçtiği için ben dağa, bayıra vuruyorum kendimi diyorum ama bütün mesele orada doğal arayışta.

Doğal insan ilişkisinde en normal, en sade ilişkileri arayış elimden geldiğince.

BŞ: Dağ bayır dolaşırken ben avlanmam diyor Ersin Bey . Hayvan öldürmüyorsunuz?

EÖ:
Ben balıkçıyım mesela.

BŞ:
Hayvanına göre değişir diyor Ersin Bey, balık olabilir, sinek olabilir.

EÖ:
Buradan etik bir şeye gidiyoruz, o zaman konuşmayı başkasının yapması gerekir.

BŞ:
Bunu neden böyle sordum? Şundan sordum; etik nedir ki?

Ne demektir etik?

Biz Etik Değerler Merkezi Derneği, EDMER olarak gençlerin gözü ile etik diye bir çalışma yaptırdık.

18 yaş ile 24 yaş arası gençlere sorular sordurduk. Profesyonel bir araştırma şirketi bunu yaptı ve sonuçlar önümüze geldi.

Sorulardan bir tanesi "Etik nedir?" di. Kimisi ahlak diyor, kimisi erdem diyor, bir takım şeyler.

Kolay olsun diye de seçenekler sunduk. A şıkkı , b şıkkı gibi. Bunlardan bir tanesi "Fikrim yok" seçeneği idi. Fikrim Yok'u işaretleyen gençlerimiz, her üç gençten birisi fikrim yok'u işaretlemiş.

Bana göre diyorum ki "Aferin, dürüstçe, korkmadan, çünkü seçenekler vardı, başkasını işaretleyebilirdi.

Bilmeden işaretleyebilirdi. Ama bilmediğini biliyor ve bilmediğini dürüstçe ifade ediyor, fikrim yok diyor.

Bir de fikri olup da fikirleri yanlış olanlarla birleştirdiğimiz zaman, yaklaşık yüzde 54'ü bu gençlerin tam etiğin ne olduğunu bilmiyorlar.

Ben ilk sorularımla Ersin Bey'i terlettim, terini siliyor görüyorsunuz. Şimdi de sorum etik olacak.

Sayın Ersin Özince, size göre etik ne demektir?

EÖ: Bu kadar önemli bir konuyu tarif edebilecek, bir yetkinlikte değilim.

Böyle bir soruya da hazırlanarak gelmedim.

Ama bana görenin, altını çizerek, sorulan soruya sorulduğu gibi cevap vermek gerekirse;

Her şeyden önce kendisine ve içinde bulunduğu topluma hesap verebilir olmak, hesap verebilir olmasıdır.

Hem kendi vicdanınızda, hem de çevrenizdeki insanlara hesap verebilirliğimiz.


BŞ:
Etik pusula diye bir pusula olsa, pusula doğu, batı, kuzey ve güneyi gösteriyor. Etik pusulası neyi göstermeli?

ÖĞRENCİ. Doğru, yanlış

BŞ:
Doğru, yanlış, iyi ve kötüyü. Böyle bir pusula yapalım mı hep birlikte.

Kadir Has Selimpaşa'nın Türk gençliğe hediyesi deyip, bir etik pusulası.

Satar mı dersiniz?

Hemen parayı düşünmeniz lazım ya. Ersin Bey, satar mı böyle bir pusula?


EÖ:
Ben parayı düşünmediğim için. Hep parayı düşündüğüm zannedilir ama baştan dağ bayır diye düzelttim.

BŞ: Parayı düşünenler üniversitelerde hocalık yapıyorlar. Parayı düşünmeyenler bankaların üst  kademlerinde yönetim kurullarında bulunuyorlar.


EÖ:
Bu konu benim işaret ettiğim hususlardan bir tanesi.

Çok maalesef beyanlarım çıkmıştır basına ama bu da toplumsal etik ile ilgili bir konudur.

Bir toplum akademisyenlerine bankacılardan ve meslek profesyonellerinden daha az itibar, değer, ücret veriyorsa bana göre orada bir hastalık var.

Birkaç sene önce bu konuda bir beyanım çıktığı için şimdiden onun arkasında durabilirim.

BŞ: İşte bu söz alkışlanır.

EÖ: Ayrıca bir şey daha söylemek isterim; ben bankacı değilim.

Ben bankacılık yapmadım. Atatürk'ün kurduğu ulusal bir bankada bir finans kuruluşunda yöneticilik yaptım.

Bizimki çok özgün bir yapıdır.

Kolektif yapının, çalışanlarının hakim olduğu bir yapıdır.

Dükkan açıp da bankacılık yapma endişesi hiç olmadı.

BŞ: Bu söz de alkışlanır. Akademisyen ve itibarı sözlerinizi en çok alkışlayanlar ön sıralardaki hocalarımızı görüyorum, şiddetle alkışlıyorum.

Aslında hakikaten Ersin Bey'in söylediği çok doğru bir gerçek.

Bu gerçeği bizim yaşımızdakiler biliyor belki ama sizin yaşınızdakiler pek fark edemiyor olabilir.

Yani İş Bankasının toplum içindeki yerini, önemini ve özel durumunu sizlerinde bir şekilde fark etmesi gerekiyor.

İş Bankası dünya birincisi oldu.

Çok yakın bir zamanda, bir – iki gün içerisinde bu toplumla paylaşıldı, Euromoney tarafından yapılmış bir yarışma diyeyim ben buna, bütün dünya bankaları hemen hemen katılıyor, ciddi dünya bankaları ve bunlar içerisinde dünya birinciliği alıyor.

Konu özel bankacılık.

Dünyada özel bankacılık konusunda en iyi olan banka Türkiye İş Bankası, arakasından Turkey deyince hep birlikte alkışlayalım.

Bunun ödül töreni 21 Şubatta Londra'da yapılacak . Bilmiyorum Ersin Bey sizi davet ediyor mu?

Ben bunu sormuştum ki belki içinizden bir – iki kişiyi onun kontenjanından götürebilir mi  diye.


EÖ:
Biz katılmıyoruz genelde. Çünkü bu tür basın organlarının değerlendirmelerinden çok halkın değerlendirmesi önemli.

Bir temsilci bazen gidebiliyor ama üst düzeyde verdiğimiz ölçüler olmadığını ifade etmek isterim.

BŞ:
Görün bakın ne kadar önemli bir mesaj, dünya birincisi olmuş "Valla biz çaycıyı gönderiyoruz" O kadar önemli birincilikler var ki bu kadar yıl içerisinde, bizler heyecanlanıyoruz ama onlara göre alışılmış bir şey.

EÖ: Esasen konumuzu da buna dayamak lazım. Bir çok konuda toplumlar sanal görüntüyü algılıyorlar. Bankacılık, finans da öyle.

Biz bir kurum olarak bu tür derecelendirmelerin bizim için müşteri şikayetiniz ne kadar da cevaplıyoruz?

Ne kadar  müşteri hizmetinde kesinti oluyor?

Euromoney,  özel bankacılık, özel bankacılık bizim yaptığımız en son işlerden birisidir.

Özel bankacılık üst gelir grubuna yapılan bir şey.

Biz en vasat, en düşük  gelir düzeyi gurubuna dahi bankacılık yapmak iddiasında, görevindeyiz.

Özel bankacılıkta değil de, yaygın bankacılıkta "Türkiye'de en çok şubesi olan" özel banka olmak ile ilgili bir ödül verilse, Euromoney'de onu verse, ben göğsümü gere gere gider alırım.

Ama çok butik bir konuda olduğu için İş Bankasının misyonu, esasen toplumun bütün fertlerini iktisadi tavırlarında, finansal tavırlarında desteklemek.

Bir  kumbara, bir tasarruf fikrine dahi yıllardır 25 sene , Cumhuriyet'in ilk yıllarında yerleştirmeye çalışan  mantığı arkasında kendi birikimlerini, kendi ekonomisinde, teşebbüse çevirmek, kendi sanayini yaratmak, bu yönler bizim için çok daha öncelikli yönler.

BŞ: Bankaların müşterileri var. Bu müşterilerin bir kısmı şirketler oluyor, bir kısmı bireyler oluyor.

Siz çok uzun yıllar bu müşterilerle temas halinde oldunuz, biliyorsunuz.

Bir  bankacı, banka tecrübesi gözü ile şirketlerin sizin rastladığınız etik olmayan davranışları, rastladığınız etik olmayan davranışlar içerisinde özellikle neleri sayabilirsiniz? "Türkiye'de şirketler şunu, şunu, şunu çok etik yapmıyorlar" neler diyebilirsiniz?

EÖ: Uygun görürseniz şirketler değil de mesela bankacılık diyelim.

Ben bütün şirketlerin kendi konularında değerlendirmesini yapabilecek durumda değilim ama örneğin bankacılık, sigortacılık gibi kamusal işler diyorum ben bunlara, bunlar devletin verdiği yetki ile ne yapar?

Bizim paramıza bakar.

Paramızı emanet ederiz.

Bununla ilgili dünyanın yaşadığı çok ciddi bunalım var.

Ve bu bunalım hepimizi dolaylı olarak hepimizi ilgilendiriyor.

Nasıl ilgilendiriyor?

Bugün dünyada çok ciddi finansal ve uluslararası ticareti etkileyen bir sıkıntı yaşanıyor.

Bu sıkıntının geldiği yerler bizim veya sizlerin iş bulmanıza veya bulduğunuz işlerde alacağınız ücrete kadar etkileyen hususlar.

Etik olmayan nedenleri var mı bunların? Çok var.

Birçok işi bu kamusal işlerde de olduğu gibi kuralları uluslararası boyutta açık, net, hesap verilebilir, verebilir şekilde konmamış veya konmuşsa da uygulanmamış.

Ülkemizdeki bankalarında, şirketlerinde geçmişte bu konuda veremediği hesaplar çok oldu.

Ümit ediyorum tekrarlanmaz.

Ama finansal açıdan  hesap verilebilirlik o kadar önemli ki, şu kadar basit söyleyeyim; İstanbul bir doğu Roma imparatorluğuna başkentlik yapmış .

Doğu Roma imparatorluğunu batıran finansal kriz. Mali iflas.

İstanbul Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapmış.

Sonucu şu veya bu şekilde değerlendirebiliriz ama kesin olan bir şey var ki yine mali yönden iflas.

2001 krizinde,  çok ciddi bankacılık krizi diye hatırlıyorsunuz bir kısmınız, çok daha genç yaşlardaydınız o zaman, ama neticede o sırada bizim yaşadığımızda aslında devlet maliyesinin çok ciddi bir bunalımıydı.

Yetmezliğiydi. İflas demeyeyim ama neredeyse iflas eşiğine kadar geldik. Bugün Yunanistan'ın geldiği seviyeye kadar gelmiştik ve desteğimiz de yoktu.

Sonuç itibari ile ortak husus şu; toplumun bütün bu olan bitenden ne derece haberi var, bu sonucun ortaya çıkmasında ne denli payı var?

Sonunda sorunun çözülmesine de ne denli katılımı var?

Bütün konu burada etik anlamda hesap verebilir, şeffaflık, paylaşım.

Değil şirketlerin devletlerin, devlet bütçesinin, devlet maliyesinin dahi bu yönden dünyada şu anda çok ciddi hesap veremezliğin olduğunu düşünüyorum.

Şirketleri değerlendirecek olursak mikro boyutta daha onlarca başka alan çıkabilir.

BŞ: Bu hesap vermek konusunda bazıları derse ki :

"Ben hesabımı sadece Allaha veririm" Ya da "Ben hesabımı sandıkta veririm" bu doğru bir yaklaşım mıdır? Hesabı sandıkta vermek, bir hesap vermek yeterliliği olur mu?

Veya "Size hesap vermek zorunda değilim. Ben hesabımı Allah'a veririm."

Veya "Sandıkta veririz, vermezsek çeker gideriz." Böyle hesap vermek, düzgün hesap vermek sayılır mı?

EÖ:
İzin verirseniz ben yine kendi ihtisas demeyim de kendi ilgi alanım ile ilgili konuşayım.

Hesap verilebilirliği ben konuşmamın başında da söylediğim gibi, etiği bütün yönleriyle tartışabilecek yetkinlikte değilim. Şuanda böyle bir toplulukta ihtiyaç içinde olduğumuzu da düşünmüyorum.

Ama sonuçta inanç bazında değil.

Toplumsal siyasi bazda değil. Benim yapabileceğim katkı finans bazında, iş hayatı bazında.

Finans bazında hesap verebilirlik, iş hayatı  bazında hesap verilebilirlik bana göre şu yönden önemlidir; size itimat edilip iş konusunda imtiyaz veriliyor. :

Bankacılık yap diye size bir lisans veriyorlar.

Üniversite aç diye size bir lisans veriyorlar.

Doktorluk, hastane aç  sağlık hizmeti  ver diye size bir lisans veriyorlar.

Sizin burada hesap verilebilirliğinizin mutlaka kurallarla belirlenmesi lazım.

Veya sosyal sorumluluk ile ilgili bugün bir sürü şey görüyorsunuz.

Mesela ben TEMA'da Yönetim Kurulu'nda görev yapıyorum.

Ama burada hesap verilebilirliği neye göre ölçeceğim. Bir takım standartların konması lazım.

Çevre ile ilgili bir standartlar konulması lazım ki, ona göre başarımızı, başarısızlığımızı ölçebilelim.

Kısacası finans alanında düşünecek olursak, vatandaş olarak ben şunu bilmek istiyorum;

Benim vergilerim doğru düzgün değerlendiriliyor mu?

Benim maaşıma yapılan zam, enflasyon ile bağdaşık gerçekçi mi?

Veya benim birikimlerimi değerlendirdiğimde uygun, hakça bir geliri elde edebiliyor muyum?
V.s, v.s.

Ama her şeyden önemlisi bireyin doğrudan hesabı sorabilmesi. Bunu finansal alanda olması gerektiğini düşünüyorum.

Mesela bizim işimiz başka bir merci'e hesap vermeyi gerektirmeyecek kadar kuralları açık olmalıdır, olmaya doğru da yol alıyor.

Hesabımızı sandıkta falan veriyor değiliz.

Örneğin bir anonim şirket olarak, banka olarak hesabımızı genel kurulda veririz.

Bitti mi? Bitmedi.

Hesabımızı ayrıca denetimi vardır devletin.

Bankacılık düzenleme ve denetleme kurumu.

Bitti mi? Bitmedi.

Sonunda muhakkak ki topluma verebilmelisiniz.

Nasıl verebilmelisiniz? Verdikleri sözün arkasında durdular.

Hangi sözün arakasında durdular?

"Bana kredi verdi, geri çağırmadılar" "Bana kredi verdi, şartlarını sonradan değiştirmedi." Veya "En ihtiyacım olduğu zaman vermedi." Çeşitli, herkesin kendi açısından beklentilerini size verilen itibar ile bağdaşık sağlayabilmenizdir aslında hesap vermeniz.

BŞ: Peki Ersin Bey, Türk bankacılığında kredi verip vadeden önce geri çağıran, veya kredi verip daha sonra şartlarını değiştiren, veya zor duruma düşmüş bir müşteriye kredi vermesi gerekirken vermeyen bankalar var mı?

EÖ:Tabii öyle bankalar da var, borcunu zamanında ödemeyip bankaya ve o emanet paranın, o emanet para kimin?

Mevduat sahibinin. Biz riske ediyoruz mevduat yatırıyoruz, banka onun içinden kanuni olarak ayıracağı, Merkez Bankasına yatıracağı parayı ayırıyor, gerisi ile kredi veriyor.

Krediyi alan geri getirmezse banka mevduatı yatırana parasını nasıl verecek?

Söylediğiniz durumda var, tersi de var.

Bankaların neticesinde şunu yaptığına emin olmak lazım; bir kaynak aktarma organı banka.

Banka kendine ait olan parayı, muhakkak ki sermayesi de var ama prensip olarak bir ekonomide topladığı kaynaklardan  tasarruf başta olmak üzere, yararlanıp da kredi dağıtıyor.


BŞ:
Demek ki, etik hepimizi ilgilendiriyor sadece bankaları değil.

Mudileri dediğimiz , mudi kime denir? Ud çalana ne denir? Udi . Mevduat  çalana, mudi, unutmayacaksınız.

EÖ:
Çalana değil, mevduat sahiplerine.

BŞ:
Öyle deyince unutmuyor onlar. Mevduat sahibine mudi deniliyor.

O zaman derler ya Türkçede "İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır" diye.

Demek ki etik konusu hepimizi ilgilendiriyor.

Bireysel müşteriler bizi ilgilendiriyor, kurumsal müşteriler şirketleri ilgilendiriyor.
,
,Herkesi ilgilendiren önemli bir konu.

Bu kadar önemli bir konuda benim sorum şu olacak;

İçinizde İş Bankası kartı taşıyan bir el kaldırsın.

Epey var.

Bu plastik kart taşıyan olarak konumuz neydi?

Hesap verebilmek, hesap sormak.

Sen İş Bankası müşterimi sin?

Evet.

İş Bankası müşterisi olarak bir hesap sorsana İş Bankasına.

Bakın bunu niye soruyorum biliyor musun?

Toplum hesap sormasını biliyor mu?

Fertler hesap sormasını biliyor mu?

Hesap sormak demek, iki tokat atmak, küfür etmek, bir kafa vurmak, hakaret etmek değil ki.

Usulüne uygun, saygı çerçevesi içerisinde hesap sormak için önce haklarınızı bilmeniz gerekiyor.

Neyin hesabını soracaksın.

Bilmediğin bir şeyin hesabını sorabilir misin?

Kart nedir bilmiyorsan, bu kart nasıl kullanılır?

Ne olmalıdır? Ne olmamalıdır?

Bir banka sana nasıl hizmet vermelidir? Bunların bilincinde değilsen, nasıl hesap soracaksın?

Hesap soran insan bilgili  insan, bilinçli insan, cesur insan.

Öyle bir öğrenci gördüm.

İsmin neydi, hemen söyle.

ÖĞRENCİ:
Begüm.

BŞ:
Hemen mikrofonu veriyorum, Begüm İş bankasına müşterisi olarak hesap soruyor.

Ne soracaksın? Genel müdürlük kaç katlıdır?


ÖĞRENCİ:
Genel müdürlük kaç katlıdır?

EÖ:
Çok katlı. 52 kat.

BŞ:
Bunu niye soruyor biliyor musunuz?

Asıl soruya gelecek.

Depreme dayanıklılığı için.

Ben bu binaya girersem 9 şiddetinde deprem olursa ben zarar görür müyüm?

Asıl sorularını sor.


ÖĞRENCİ:
Zarar görür müyüm?


EÖ:
İşte çok önemli bir konu.

Ne aklınıza gelir banka denilince.

Tabii ki paramızın emniyeti. İyi ama bankaya giriyoruz, bunlar kamuya açık mekanlar.

Kamuya açık mekanlar ne kadarı deprem standardında .

Bir çok bankanın, bir çok kamuya hizmet yapan müessesenin bu konuda eksiği olduğunu düşünüyorum.

Hepsi inşallah bu yasal düzenlemeler ile ortadan kalkacak.

Ama sonuç itibariyle biz 12 yıl kadar önce 1999 depreminden hemen sonra binalarımızın analizini yaptırdığımızda 100 kadar şubemizin 300'ünün deprem standardında olmadığını gördük.

Deprem standardında olmamak demek çürük olmak değil.

Ama yeni deprem yönetmenliklerine uygun değil. Bunların hepsini çatır çatır yıkıp değiştiriyoruz.

Şuanda İş Bankasının  Taksim Şubesi, İstanbul'un göbeğinde gidin yerinde bulamazsınız. Komple biz onu yıkmışız.

Beyoğlu'ndaki şubesi artık Beyoğlu'ndaki yerinde değil. Yenicamii şubesi müze olmuş, üzerinde iki katı  yıkmışızdır.

Örneğin bu gibi kuruluşların hesap verilebilirliği ve etik duruşu sadece parasal boyutta değil.

Çalışanlarına sağladığı sosyal sendikal haklar.

Kadın erkek eşitliği konusundaki davranışı. Sosyal sorumluluk deyip program yapılıyor da, ben bu konulara biraz tepkili olduğum için. İmar ve iskan var mı?

Bir banka şubesine giriyorsunuz, imarı ve iskanı var mı?

"Banane banka şubesinin iskan ve imarından" derseniz o zaman sağlık tedavinizi yaptırdığınız yerin imar ve iskanı var mı diye sorarım.

BŞ: Bundan şöyle bir öğüt almış olduk.

Burada oturanlar ve akrabaları, anne, baba, teyze bundan sonra bir İş Bankası şubesine gidip hesap açtırmadan önce müdürün odasına gireceksiniz, buranın imar planı var mı?

Ruhsatı görmek istiyorum.

EÖ:
Bize sormaya gerek yok. Bizim tamam.

BŞ :
Göstersin diye. Bakın bu hesap sormaktır işte.  Hesap sorunca şube müdürü alınır. "Birazcık fıttırmış bir müşteri geldi, imar planını soruyor." Aslında demeli ki; "Gösterebilirim, var."

EÖ:
Hatırlamaya çalışıyorum ama deprem bölgesinde bazı kiralık kasalarını kaybeden vatandaşlar olduğunu biliyorum.

Kaybedilen son şey kiralık kasa olsun, ondan çok da önemlileri var ama kimin ne değerli bir şeyi varsa, mücevheri varsa onu koyuyor.

Depremde çökerse o da gider.

BŞ:
Böyle bir müşteri hesap sorduğunda karşısında hesap veren bir banka gördüğünde bunun karşılığını bankaya karşı göstermelidir ki, hesap vermeyen bankalar İş Bankasına özenip "Biz de onun gibi olalım" desinler.

Dolayısıyla buradan çıktıktan sonra çevrende İş Bankası ile çalışmayan varsa, hepsini eski bankalarından kopartıp İş Bankasına getireceksiniz söz mü?

ÖĞRENCİ:
Söz.

BŞ:
Etik konusunda bazı kavramlar var.

Ben o kavramları birazcık sizinle konuşayım istiyorum.

Etik konusunda kavramlardan bir tanesi çıkar çatışması.

Bunu çok kullanıyoruz, çıkar çatışması.

Kurumlarda çıkar çatışmasına mahal vermeyelim, çıkar çatışması yaratacak olaylardan kaçınalım.

Çıkar çatışmasını tespit edip bu konuda personelimize yanlış karar almaması için yol gösterelim.

Prosedürlerimizi, mevzuatımızı buna göre düzenleyelim diye çalışmalar var.

Çıkar çatışması bankalarda olabilir mi? Banka içinde çıkar çatışması.


EÖ:
Muhakkak olur? Şuanda bütün dünyada oluyor.

Yönetimlerle hissedarlar arasında oluyor. Yine yönetici ücretleri açısından çeşitli kıyaslamalar yaşanıyor.

Geçenlerde vardı bir yerde, çalışanın yüzlerce binlerce katı ücret alan, pirim alan yöneticilerden bahsediyor.

Ama her yapıda olmaz.

Yine bizim yapımız burada normal bir banka yapısı değildir.

Neden?

Çalışanlar hissedar olduğu için, çalışanınız, emekliniz hissedarsa, normal bireysel yatırımcıdan önce, bizim bünyemizde 50 bin kişiye hesap verirsiniz.

Çıkar çatışması da o zaman otomatikman riski azalır.

Ama dünyada şuanda bankacılıkta ve birçok onun öncesi şirketlerde çok ciddi çatışmalar yaşanıyor.

Bankalarla  bankacılık dışında siyasetin çatışması keza devam ediyor.

BŞ: Yurtdışında yakın zamanda belki sizde okumuşsunuzdur Avrupa bankalarının yarattığı bir takım sorunlar söz konusu oldu.

Londra'daki bankaların birbirinden para alış verişi yaparken  uyguladıkları faiz, 5-6 bankanın günlük faizine bakıp ortalaması ile dünyaya bir libor yani faiz oranı açıklanıyor.

Herkes de o faiz oranına göre kendi faizlerini belirliyor.

Onu  belirleyecek banka o gün toplandığı zaman sabahleyin çaylarını içiyorlar ve diyorlar ki "Bugünkü liboru biraz yukarıdan belirlesek" diye bir banka bir ricada bulunuyor.

Niye?

Bugün çok büyük işlemim var, eğer faiz biraz yukarıdan belirlenirse benim işlemim o yukarı faizden belirlenecek, çok iyi bir kar elde edeceğim.

Yarın senin de bir işin olur, seninkini de yukarıdan belirleriz" diye anlaşıp, böyle libor faizleri belirliyorlar.

Dünyanın her yerinde etik dışı uygulamalar maalesef diyeyim söz konusu olabiliyor.

Ayrımcılık , bizim yaptığım gençlerin gözüyle etik  çalışmasında 18-24 yaş arası gençlerimizin çoğu "Sizce Türkiye'de en önemli etik sorun nedir? Dedik, sıralayın.

Birin en önemli etik sorun ayrımcılık  çıktı. Siz ne diyorsunuz?

Türkiye'de önemli mi ayrımcılık? Bu geniş bir kavram aslında. Ayrımcılık her konuda ayrımcılık. İşe alırken ayrımcılık, yükseltirken ayrımcılık, ihalede ayrımcılık. Konu çok genel olduğu için, bazıları diyorlar ki "Bu ayrımcılığın anlamı ne?"

Diyoruz ki "O detayda soru sormadık, sadece ayrımcılık mı? Rüşvet mi? Gibi bazı sorular sorulmuş. Bunların içinde ayrımcılık birinci sırada yer almış.

Ayrımcılık sizce önemli bir etik sorun mudur Türkiye'de?

EÖ: Sorun bana göre günümüz toplumda yani bu kadar teknoloji, kentsel yaşam, toplumsal olaylara daha fazla katılma imkanı, saha sofistike gelmiş bir toplumda kanaatimce sakınca yaratacak her türlü şeyin çıkmaması için kuralların açık, net, uygulanabilir kuralların her konuda konulması lazım.

Ayrımcılık denilen konuda da bir ülkenin, bir kurumun, doğru ve düzgün kurallarının olması lazım ve o kuralların işletilmesi lazım.

Kurallarınız varsa ve bunları işletiyorsanız, ayrımcılık mesela hangi anlamda ayrımcılık.

Sosyal siyasi anlamda ayrımcılıksa, Türkiye Cumhuriyeti medeni kanunu birçok Avrupa ülkesinden daha önce ayrımcılığa neden olmayacak şekilde parlamentosundan geçirip, yürürlüğe koymuştur.

Ama siz bunu uygulamasında hatalar yaparsanız, yine orada hesap verilebilirliğinizi yitirirseniz ayrımcılık odur.

Ben yine kendi kuruluşum adına konuşayım mesela; kadın erkek ayrımcılığı.

Şuanda bazı üniversitelerimizde kadının iş hayatında daha aktif olması hatta imkan varsa bu konuda pozitif ayrımcılık yapılması, kadının yönetim kurullarına katılması gibi konular konuşuluyor.

Biz son derece bu konulara negatif bakıyoruz.

Hiç kenarından köşesinden yaklaşmıyoruz. Neden yaklaşmıyoruz?

Bir kere ayrımcılık olmaması için kurallarınızın olması lazım.

Bizim kuruluşumuza İş Bankasına girmekte sınavladır, yükselmekte sınavladır ve nerede ne görev alacağınız da yine sizin performansınızla ilgili bir şeydir.

Dolayısıyla çok basit, bugün İş Bankası'nda eşit, şeffaf seçme sistemi sonrasında bizim çalışanımızın yüzde 53-54  seviyesinde kadın, yüzde 48  erkek.

Yönetici kadrolarımızın yüzde 70 kadarı kadın, yüzde 30 kadarı erkek.

Ben Yönetim Kurulu Başkanıyım, benim başkan yardımcım bir kadın arkadaşım.

Üç kadın üyemiz var, beş erkek üyemiz var.

Uzun lafın kısası ayrımcılık vardır tabii, Niye? kurallarınız açık, net, çağdaş değilse her türlü ayrımcılık olabilir.

Vardır tabii o kuralları samimiyetle uygulayan ve hesap soran bir toplum değilseniz.

BŞ: Gençlerimiz bir başka konuyu gündeme getirmiş; "Sizce en önemli etik dışı davranış nelerdir?" listesine baktığımız zaman, onlardan bir tanesi de "Haksız kazanç" demişler. Türkiye'de haksız kazanç ne derece ciddi bir etik sorun?

EÖ: Türkiye'de de uluslararası anlamda da bugün kaynakların serbest piyasa koşullarında dahi olsa, toplumsal yarar hesaba katılmadan yönlendirilmesi ve kullanılması bana göre yine hesap verilebilir yarınları getirmeyecek ve haklı kazançlara dönüşmeyecek kaygısı duyuyorum.

Haksız kazancın envai çeşit var.

Biz halen söylentisiz bir sermaye piyasası yaratabilmiş değiliz diye düşünüyorum.

Ama bu konuda dünya liderliği yapabilecek bir yozluğun, bozulmanın içinde olduğumuzu da düşünmüyorum.
 ,
Muhakkak ki vardır, çünkü Türkiye'de netice itibarı ile kuralların daha çağdaş bir toplumu, daha sofistike toplumu destekleyecek şekilde konduğunu düşünmüyorum.
Mesela ticaret kanunu geçenlerde yenilendi.

Tam 50 yıllık bir ticaret kanunu yeniledik.

Bana göre çok ciddi bir eksiklik. Şartların önünde gitmeliydi düzenleme.

En önemlisi benim düşüncem değil, toplumda böyle bir kanaat olduğunu düşünüyorum.

Toplumun kafasında en ufak bir konuda istihbam varsa zaten o iş ile ilgili düzenlemeler ve yapılan politikalar amacına ulaşmamış demektir.

BŞ: Peki içinizde kaç kişi kısa yoldan köşeyi dönmek istiyor? Bak hep ayaktakiler istiyor, oturamadılar diye. Kısa yoldan köşeyi dönmek, çabucak para kazanmak anlamında değil mi olan köşeyi dönmek.

ÖĞRENCİ: En azından borsada İş Bankası hisseleri çıkacak mı? İnecek mi? Diye söylerse ona göre kazanç sağlarız.

BŞ: Şimdi biz etik sohbet yaparken bunu söylememizi mi istiyorsun? Sizlerden ben bir iki soru alayım. Hep ben soru sormuş olmamayım.

ÖĞRENCİ.
Benim sorum şu; İş Bankası'nın ATM'leri niye bu kadar az.

BŞ:
Sen az mı görüyorsun?

ÖĞRENCİ:
Benim İş Bankasında hesabım var ama oturduğum yerde ATM olmadığı için başka bankaları kullanmak zorunda kalıyorum.

BŞ:
Sen nerede oturuyorsun?

ÖĞRENCİ:
Selimpaşa'da oturuyorum.

BŞ:
Sorulardan bir tanesi, içeriden bilgi almak isteyen arkadaş var. Diğeri ben Selimpaşa'da oturuyorum, ATM'ler az diyen var. İstanbul'a gelince çok mu görüyorsun? Alışveriş Merkezlerinde görüyor musun?

ÖĞRENCİ.
Alış veriş merkezlerinde görüyorum ama Bağcılar'da Sarıyer'de görmüyorum.

ÖĞRENCİ:
Benim iki tane sorum var: Yeni Sermaye Piyasası Mevzuatı kanunlarca yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Tam anlamıyla yürürlüğe girmedi ama genel şablonlara başladı.

Önceden bankalar sermaye piyasası işlemlerini yapamıyorlardı fakat bankalar artık sanırım sermaye piyasası işlemlerinin bir çoğunu yapabilmeye başladılar.

Genellikle bankalar kendilerine kardeş bir firma ile İş Yatırım gibi şirketler üzerinden Sermaye Piyasası üzerinden işlemler yapabiliyorlar.

İlerleyen dönemlerde bazı duyumlar alıyorum; bankalar tasarruf etmek amaçlı kendi bünyelerine katıp ve bankalar acılığı ile bu  işlemleri yapmak için düşünceleri var ve masrafları kısmak için .

İŞ Bankası'nın bu tarz bir birleşimi söz konusu olacak mı? Yoksa kendisi içselleri yapmayıp tamamıyla

İkincisi, yanlış anlaşılmasını istemiyorum ama hesap verilebilirlikten
bahsettik, ben de en alt yapıdaki müşteri olarak ailemden gelen harçlıklarla geçiniyorum. 

Bu harçlıklardan işlem parası kesiliyor.

Aslında ben bunu haklı buluyorum, bankaların masraf kesmeleri gerekiyor ama ben bir müşteri olarak bankaların nelere göre bu işlem paraları artıyor.

Üniversiteye başladığımda 3 Liraydı, 4 Lira oldu, 5 Lira oldu. Bana bu artırmanın neden bilgilendirilmesi yapılmıyor.

ÖĞRENCİ: Aslında tam tersi olmalı sen işlem yaptıkça banka sana vermeli ya da bir öğrenci tarifesi istiyorsun. Akbillerde bile var öğrenci tarifesi.  

ÖĞRENCİ:
Benim tek istediğim bilgilendirme

BŞ:
Her havaleden 150 Lira masraf alıyorum dese tamam mı diyeceksin?

ÖĞRENCİ:
Kredi kartı ekstresinde şöyle bir artış yapıldı bilgisi

ÖĞRENCİ:
Benim de arkadaşıma benzer bir sorunum vardı.

Benim hesabın öğrenci hesabıydı.

Hesaba para yattıkça benim hesabımdan hesap işletim kesintisi adı altında senede iki kez kesilen bir ücret alınıyordu.

BŞ:
Kaç Lira?

ÖĞRENCİ:
48 Lira ve ben öğrenci olduğumu beyan ettiğim takdirde üç kez aynı kesinti bana yapıldı 1 yıl içinde.

BŞ:
Her biri 48 Lira mı?

ÖĞRENCİ:
Her biri 48 Lira. Belki şube ile alakalı bir problemdir.

BŞ:
Hangi şube senin?

ÖĞRENCİ:
Kadıköy Çarşı şubesinden açtırmıştım.

Her seferinde böyle bir durumla karşılaştım.

Her seferinde öğrenci belgemi mail attım.

BŞ:
Ama sadık bir müşterisin, bankanı değiştirmedin.

ÖĞRENCİ:
Yok değiştirmedim.

BŞ:
Alkışlayın.

ÖĞRENCİ:
İş bankası neden şubelerine veya genel müdürlüğüne stajyer alımı yapmıyor?

Ben kaç sefer gittim, her şubeye soruyorum stajyer alımınız var mı?

Ya da bazı kurumsal şirketler üniversite öğrencilerini sözleşmeli olarak alıyorlar 3 aylık, 4 aylık dönemler için.

İş Bankası bankacılık ve sigortacılık öğrencileri veya finans bölümü öğrencilerini neden böyle sözleşmeli almıyor.

4 aylık bir boşluğumuz var, bir kurumsal şirkette veya İş Bankası'nda çalışmayalım.

İş Bankası tecrübeli eleman arıyor sınavlardan da once

. Biz bu sayede hem okuyarak hem de tecrübe kazanabiliriz diye düşünüyorum.

BŞ: Sorular birikti, önce Ersin Bey'e sorulara cevap vermek üzere 4-5 sorumuz oldu. Bir toparlasın cevaplarını.

EÖ: Köşe dönmeye cevap verecek miyiz?

Kısa yoldan para kazanmanın illaha da haksız kazanç nitelenmesi mümkün değil.

Kısa yoldan para kazanmakla ilgili bir takım örneklerle karşılaşıyoruz.

Peki bununla ilgili kısa yoldan para kazanmayı, kısa yoldan herhangi bir şey kazanmayı sağlayacak bir gücünüz varsa kazanacaksınız.

Yapacaksınız.

Bunda bir tereddüt yok.

Hangimizde ne cevher var, bunu hayata çıkınca göreceğiz.

Yolun kısa veya uzun olması, kazanmanın hangi değerlerle ölçüleceğini zaman ilerledikçe farklı değerlerle ama sonuç olarak kısa yoldan kazanacak olanlarda muhakkak ki bir takım sermayesi olanlardır.

Sermaye ille para değil. Fevkalade bir fikri vardır.

Bugün facebook'u kuran, bizim ülkede böyle moda işler var, tekstil hemen arkasından herkes tekstil, müteahhitlik hemen herkes müteahhitlik.

Şimdi birisi facebook'u buldu diye facebook bulacak hali yok.

 Kısa yoldan borsada para kazanılır mı?

Biz kimiz ki?

Benim size bu konuda verecek şeyim yok. Aranızda da böyle ciddi para kazanacak kadar birikimi olan var mı bilmiyorum.

Ben hayatını ücretli olarak kazanmış bir insanım, şuanda da emekli bir insanım.

Benim borsaya yatırıp riske edecek kadar birikimim olmadı.

Ne yaptın birikiminle derseniz, ev almaya çalıştım.

Başımı sokacak yer olsun misali.

Giderek daha iyisi oldu ayrı mesele. Ama sonuç itibariyle ben bu yaşıma geldim borsaya para yatırıp da onun peşine düşmedim.

Borsada İş Bankası hisse senedinin fiyatı dahi nasıl gelişecek hiçbir fikrim olamaz.

Bizim gibi insanların gerek kendileri gerek müşterileri ile ilgili mali bilgilere sahip olması muhakkak ki onlara bazı avantajlar getirir.

Onlarda bu avantajları genel etik kural

ları artı yazılı etik kuralları, vazgeçtim etikten hukuki tanımlamalar nedeniyle kullanamazlar.

Bankalarda staj da bu yönden sıkıntılı zaten.

Sen bankaya giriyorsun, gidiyorsun komşunun hesabına bakıyorsun kaç parası varmış.

Şaka yapıyorum ama netice itibariyle banka sırrı diye bankalar kanununda da bir kavram var.

Ne var bankada?

Bankada para yok.

Banka soyan oluyor, farkındaysanız kuyumcu kadar para çıkmıyor artık.

Ama bankalarda mali bilgiler var.

Hepinizin mali bilgileri var. "Ne olacak benim mali bilgimden, isteyen baksın gördün" de diyebilirsiniz, demeye de bilirsiniz.

Dolayısıyla stajyerde bankanın hukuken istihdam edilmiş kişisi olmadığı için, ona da sizin hesabınızı gösteremeyiz.

Belki siz dersiniz ki: Tarifemi bana bildireceğin gibi benim hesabımı kimlere gösteriyorsun bunu da ben bilmek isterim. "

Ben yarın gelsem sağlık kontrolü yaptırsam herkes bu adam şu şu ilaçları alıyor bilsin ister miyim?

Birtakım konularda müşterinin, tüketicinin bilgilerinin mahremiyeti gizliliği var.

Sermaye piyasasında bankaların hareketi bütün dünyada özellikle mevduat bankalarının hareketi bütün dünyada şu sıralarda sorgulanan bir şey.

Onu ayrı sermayeyi ayrı bir ihtisas olarak yapsınlar sermaye piyasasını bu bankacılık işini ayrı yapsınlar.

İş Bankasın Grubunda da bu konuda  ayrı kurulmuş şirketler var.

Bankaların o piyasada işlem yapmalarını kısıtlayan şuanda yasal bir şey yok.

Ama prensip olarak İş Bankası da birçok bankada ihtisas kuruluşları üzerinden borsa  işlemlerini yapıyorlar.

Onu şu yada bu nedenle bünyeye katmak gibi bizim kuruluşumuzda yok,  olacağını zannetmiyorum. Tam tersine ayrışma oluyor.

Ancak sermaye piyasası kurulunun aracı kurum adedindi azaltıp niceliği azaltıp niteliği artıracağına dair yakın zamanda basında bilgiler oldu.

Bu masraf komisyon , bankaların uygulayacağı tarifelerin tüketici ile paylaşılması tüketiciyi koruma ile ilgili mevzuatın parçası.

Hiç tereddütsüz paylaşılması gerek.

Zaten şeklende paylaşılıyor ama bundan ne sizin haberiniz oluyor ne de Yönetim Kurulu Başkanı olsam benim de haberim olmuyor. 

 Oluyor tabii, bankanın sitesine gidip de bakalım kaç para olmuş masraflar diye bakarsam oluyor.

Veya bir banka şubesine gittiğimde nerede kardeşim tarife dediğinizde mutlaka kenarda bir yerde asılı bir tarife var.

Kanunen olması zorunlu. Ama bankaların zaten bütün esaslarını internet üzerinden, internet sitelerinde açıkladıkları bir ortamda, hele sizin gibi genç ve teknolojiden yararlanan bir topluluğunda "Efendim bize teker teker bunu anlatsaydınız" diyemeyeceği dönemler yaşıyoruz.

Ben banka masraflarının özellikle bankaların öğrenci kesimine hizmetlerdeki masrafı savunabilecek  mantıklı bir insan değilim. Bunu size hoşnut olsun diye de söylüyor değilim.

Biraz önce arkadaşımızın söylediği gibi 1 yılda 3 kez 48 Lira aldıysa bunu masraf diye alıyor olamaz.

Benim bile hesabım bazen borca geçiyor.

Gidiyorum bankamatiğe 500 lira çekiyorum, bakıyorum hesabımda 420 lira varmış faiz verir durumda kaldığım oluyor bunca yıldan sonra.

Acele ediyorsunuz, hesabınızı bilmeden davranıyorsunuz, v.s.

O olsa olsa baizdir.

İş Bankası veya herhangi bir banka müşterisinden sadece işletme masrafı yılda 3 defa işletme masrafı alıyorsa onu derhal şikayet ederim ben hangi bankaysa çatır çatır ya izahatını alırım, ya paramı geri alırım.

Orada hata var bence.


ÖĞRENCİ:
Parayı geri aldım ben. Ama her seferinde öğrenci belgemi , dilekçemi göndermek zorunda kaldım.


EÖ:
Onun nasıl olması gerektiğini bilmiyorum ama çoğunlukla bankacılıkta sıkıntı müşterinin güncel bilgilerinin bankada olmaması nedeniyle çıkıyor.

Bunu elektronik ortamda bankanızla çözmeniz lazım aslında.

En güzel yapılacak iş, elektronik bankacılık bence.

Sizin sorununuz sürekli karşılaşılan bir şey değil.

Bankamatik ile ilgili, bankamatik diyoruz biz ATM dememeye özen gösteriyoruz. Türkiye'de ki bu otomatik para ödeme cihazlarının çok büyük bir bölümü İş Bankasında. Türkiye'de 34 bin tane cihaz varmış. 34 binin 4852 tanesi İş Bankasının.

Yani 49 bankada belli başlı bankaların bankamatiği fazla ama İş Bankası bankamatikleri açık ara bazla . Nerede bunlar diyorsunuz siz?

Maalesef bunların bir  Anadolu'da. Birçok bankanın bankacılığı yalnızca büyük kentlerde. İş Bankası özel bankalar arasında şube ağı en yaygın olan.

Ama sonuç itibariyle bütün bankaların artık para ödeme makinelerini kullanabiliyoruz. Mümkün olduğunca az masraflı bankaları tercih etmek lazım.

En yakın diğer bankamatik nerede?

Bankaların bunu gösteren yazılımları var.

Ama sonuç itibariyle burada çok gereksiz  yatırım yapılması mümkün değil mi?

Ne yazık ki biz, Sayın Başbakanın da zaman zaman söylediği gibi sadece otomobilimizi değil, bunları da yapamıyoruz.

Hepsini biz ithal ediyoruz.

Çok ciddi döviz ödeyip getiriyoruz. O nedenle bunu da sonsuz adette artırmak mümkün değil.

İş Bankasının buradaki adedi birçok bankanın iki katı seviyelerinde.

Ama siz diyorsunuz ki yinede yetmiyor. Bu yakınmanızı ileteceğim tabii ki.

ÖĞRENCİ: Aslında bunu tartışmaya dönüştürmek istemiyorum ama benim sorumun cevabını alamadım aslında.

Çok güzel bir açıklama yapıldı kredi kartlarının neden bilgilendirme yapılmıyor diye.

Vizyon olarak bireysel bankacılıktan bahsettik en başından .

Bireysel bankacılığın yüksek meblağı olan müşterilere yapıldığından bahsettiniz.

Oysa siz en alt seviyelere kadar hitap ettiğinizden bahsettiniz.

Bu da çok güzel bir şey.

Benim ailem çok başka bir yerde yaşıyor ve internetin erişemediği bir yerde olabilir.

Bu bilgilendirmelerde bilgi sahibi olamayabilir.

Bankadan uzak bir yerde, sadece ATM'nin olduğu bir yerde olabilir.

Sonuçta elektronik bankacılığı destekliyorsunuz, bu çok güzel bir şey .

En azından kağıt atılımına engel olmuş oluyoruz.

Bu da çok çevreci bir şey.

Ama pek çok derecede , Anadolu'da Türkiye'de bilgisayar kullanamayan insanlar var.

Bu şekilde de bilgilendirme eksik kalmıyor mu?

EÖ: Nasıl yapılsın?

ÖĞRENCİ:
Banka ekstre gönderiyor, ekstrede küçük bir ibare geçebilir. Masraflardaki fiyatların değişmesi, zamın geldiğine dair.

BŞ: Cebine SMS göndeririz.  Şuanda herkesin mobil telefonu var.

ÖĞRENCİ:
Ailem bana para çıkartıyor, o da böyle bir şey kullanmıyor.

BŞ:
Ersin Bey'de söyledi nasıl bilgilendirelim. Şuanda herkesin mobil telefonu var, en iyi SMS. Mobil bankacılık çıktı.

Benzin istasyonundan benzin alıyorsunuz, hemen benzin istasyonunu terk etmeden diyor ki 2 lira ek ücretle 6  taksitlendirmek ister misiniz? Bakın ne kadar güzel satış.

Bankalar SMS ile satış yapmaya başladı. Bu tür bilgilendirmeleri de zaman içinde gerçekleştirebilirler.

EÖ:
Ben çok hak veriyorum sizin sorununuza da, yaklaşımınıza da. Burada etik dedik, şeffaflık dedik, siz de çok net olarak diyorsunuz ki ben de çok net olarak tüketici olarak bilgilendirilmek istiyorum.

Bunları düzenleyici, piyasayı kısıtlayıcı değil ama düzenleyici daha cevap verir şeyler lazım.

Ben diyorum ki "İnternete koyuyoruz" siz diyorsunuz ki "Yetmiyor" Ben diyorum ki "Şubede asıyoruz" Siz diyorsunuz ki "Yetmiyor" doğru.

Ama şunu da yapmak mümkün değil, ben arabada gidiyorum bakıyorum benzin istasyonlarının  ilanlarına mazot kaç para?

Üç istasyonda aynı semte fiyat fark ediyor.

Peki daha görünür bir şekilde mi asmak lazım diyelim.

Ama o kadar fazla çeşit işlem var ki ve İş Bankası'nın 12 milyon üzerinde müşterisi var. 12 milyonda gelmiyor sadece, müşterisi olması şart değil ki havale yapması için.

Bu sefer bunlara şöyle diyenler de var: "Olmaz olsun bu soyguncular. Bunlar masraf, komisyon almasın."

Nerden para kazansın? Kredi kartından masraf alıyor, benimkinden de alıyor. İşime de geliyor. 1 ay ödemelerimi erteliyorum. Banka tabii ki masraf komisyon alsın.

Sizin söylediğinize tamamen katılıyorum, bunu da Bankalar Birliği Başkanıyken daha da dert ediyordum.

O zaman belki şunu yapacağız, sebze meyve seçer gibi kapı kapı dolaşıp banka ilişkisi olmaması gerekir insanın.

Ben birden fazla banka ile çalışabileceğini düşünüyorum kişilerin veya ticari kuruluşların ama burada her zaman güven ilişkisinde olacağınız banka, onunda size uygulayacağı esasları iyi bilmeniz lazım.

Onunda iyi bilmesi lazım.

Baştanda söylediğim gibi ne sizi üç defa öğrenci belgesi getirtip boşu boşuna yormalı, ne de aldığınız krediyi vadesinden önce geri çağırmalı.

Bu konuda tatmin olmuş değilseniz zaten orada hastalık vardır.

İş bankasıysa konu elektronik ortamda başvurursanız doyurucu teknik bilgi alırsınız.

BŞ: Programımızın sonuna geldik. Bir tek sana soru hakkı vereceğim. Soru kısmını  bitireceğiz.

ÖĞRENCİ: Ben uzun yıllar İş Bankası gibi bir bankanın  genel müdürlüğünde görev yapmış ve şuanda da İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmış birine iş deneyimleri ile ilgili bize verecekleri nelerdir iş hayatına yeni atılacak birileri olarak .

Ben 3. Sınıf öğrencisiyim ve bir çoğumuz finans sektöründe çalışacağız.

Bize vereceğiniz bilgiler neler olabilir? Deneyimlerinizi paylaşabilir misiniz?

BŞ:
Bu soru çok güzel bitiriş sorusu oluyor. Güzel bir soru. İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ersin Özince ile birlikteyiz. Şimdi Sayın Ersin Özince'nin gençliğe seslenişini dinliyorsunuz.

EÖ: Baştanda ifade ettiğim gibi para ile ilgili işleri iyi anlamamız da yarar var.

Dünyada bütün siyasi rejimler, siyasi ideolojiler dahi bana göre para ve sermaye ilişkisi üzerine çıkmış durumda.

Biz bugünün hatta yarının bireyleri, aydın bireyleri özellikle paraya dair konuları iyi anlamaktan ve bilmekten de çekinmemekteyiz.

Bilmek demek uzmanı olmak demek değildir.

Bilmek demek her şeyden önce şeffaf bir içinde yaşadığımız toplumun parasal işlerini şeffaf izahını her zaman istemeliyiz.

Uluslararası boyutta da bu konuda harbonize yani birbirine benzer bir sistem olmasını desteklemeliyiz.

Neden?

Basel kuralları diye birtakım kurallar var.

Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Halen refah seviyesinin çok düşük olduğu bir ülke.

Basel kuralları ne?

Finans kapitalin kuralları. Finans kapitalin kuralları gelişmiş toplumlar seviyesinde uygulanmaya çalışılıyor ülkemizde.

Ama bugün masamızdaki bir çok şey dahi  Çin gibi devin ürettiği, ürettiği içinde bizim ülkemizde üretimin, istihdamın da, yarın işimizi bulmamızın veya muhafaza etmemizin de etkileneceği bir ortamı yaratmakta.

Sonuç itibariyle şunu söylemek istiyorum; her bireyin mutlaka para ile ilgili konulara akıl erdirmesi lazım.

Gerek toplumsal, gerek siyasi duruşunu da bununla bağdaştırması lazım. Parayı anlamadan bana göre siyaseti dahi izah etmek mümkün değil.

Bununla bağdaşık iş deneyimi deyince, iş deneyimi konusunda herhalde sorduğunuz çalışan olarak iş deneyimi.

Ben kendi namıma, hesabıma iş yapmış bir insan değilim.

Yapanları çok seyrettim ama kendim ücretli olarak çalıştım.

Bunda da bir pişmanlığım olmadı.

Ama sonuç itibariyle insanın imkanı varsa, buna dönük iradesi de  varsa mesleği ile uygunsa kendi işinin sahibi olmasının uygun olacağını düşünüyorum.

Ama ücretli olarak ne yapalım?

Dersek insan iş  yerini güven bilgisi doğrultusunda seçmeli.

Buna imkan bulabilir miyiz bilmiyorum.

Çünkü bugün iş hayatına girişte rekabet çok yüksek ve özellikle eğer çoğunuz finans ve iniltili alanlarda eğitim aldıysanız bu konuda da arz eskisine nazaran çok fazla.

İmkan varsa, iş ve iş yeri seçiminde her şeyden önce bizim kişiliğimiz ile uygun iş seçmek olacak.

Örneğin bankacılık. Bankacılık dediğiniz zaman hizmet sektörü olduğunu unutmamak lazım.

Hizmet etmeyecek insanın bu sektörü seçmemesi lazım.

Müşteri geldiğinde "Ne olacak, herhalde cebinde 30 Lirası olmayan üniversite öğrencisi" diyemezsiniz.

Kumbarasını getirmiş bacak kadar çocukta doğru düzgün davranılmalıdır.

Doğru düzgün davranmayanlar var sizin bankada demeyin bana.

Sonuç itibariyle içine sindiren insanlar bu sektörde başarılı olur.

Hizmet  sektörüne girecek insanın hizmeti yapabilecek nitelikte olması lazım.

Beklentilerin çok fazla olmaması lazım.

Geçenlerde ben çok iyi tahsil yapmış bir yakınımla konuşuyorum, bana diyor ki: "Benim senin geldiğim yerlere gelebilmem imkansız" diyor.

Ben de dedim ki: "Sen farkında mısın? 25 sene çalıştıktan sonra genel müdür oldum.

Genel müdür olacağım diye de çalışmadım.

Doğru düzgün bir iş yerinde çalışıyorum diye çalıştım." Herşeyden önce hedefiniz en önemlisi erişebilir hedefler koymanız lazım.

Güvenli bir iş yerinden anladığım özellikle sosyal ve sendikal hakların bulunduğu iş yerlerini öncelikle tercih etmek lazım.

Maalesef biraz önce örnek verildiği gibi bankacılık sektöründe de bir kısım iş yerlerinde de standartlar aynı değil. İş güvenliği konusunda da standartlar aynı değil.

Ben güvenli işi seçtim.

Ne bakımdan güvenli işi seçtim?

Kuralları belli, telfi, yükselmesi sınavlı olan iş yerini seçtim.

Ben şahsen onu tavsiye ederim.

Ama o zamanda alınan risklerle kısa vadeli ödüller bağdaşık olabilir.

Finans sektörünün her şeye rağmen ülkemizde büyüyeceğini düşünüyorum.

Yöreye de  liderlik edeceğini düşünüyorum ve İstanbul'un bir finans merkezi haline gelmesi ile ilgili bir çalışma yürüttük Bankalar Birliği ile.

Bunun bütün amacı kendiniz için değil,  ben emekliyim, finans sektörünün bundan sonra nasıl olacağı vatandaş olarak beni ilgilendiriyor, çalışan olarak değil ama özellikle sizin gibi genç ve nitelikli insan.

Nasıl nitelikli?

Bugün bırakın bilginizi, bırakın bilgi kaynaklara erişiminizi , birçoğumuzun cebinde bir plastik kart bile olması çok büyük bir farklılık bir çok topluma nazaran.

Biz de buraya yeni geldik.

Topu topu son 10 yıl içinde geldik ama sizlerin yarattığı, genç demokrasinin yarattığı piyasa dinamiği Türkiye'de öylesine iğmelendirdi ki bu bankacılığı İstanbul bir finans merkezi haline gelecek olursa sizler sadece yalnızca bu ülkeye değil, bu coğrafyaya hizmet edebileceksiniz.

Çok daha istihdam imkanları nitelikli olacak diye düşünüyorum.

İş hayatında istikrarlı davranmak gerektiğini düşünüyorum.

Çok basit bir şeyle ben İş Bankasına ben 60 kişilik bir alım ile girdim. İlk beş yıla geldiğimizde yarımız sıkılıp başka işler seçmiştik.

Sonradan baktığımızda o seçimlerini düşünmeden yapanların çoğu çok mutsuz oldu.

Hayatta bana göre özellikle ücretli çalışmada kısa vadeli kazanımlar ummamak lazım.

Kazanımları her zaman para ile  mevki ile, onunla bununla asla ve asla ölçmemek lazım. Amacımız ne? Amacımız mutlu olmak.

Çok para ile mutlu oluyor, ya da 40 katta oturunca daha mutlu olunuyor gibi bir şey asla yok.

Hiçbir zaman kendinizi ve konumunuzu küçümsemeyin. Deneyimsiz de olsanız küçümsemeyin.

Her insanın  muhakkak ki kendine olan değiştirebileceği bir takım yetenekleri var ve onlar neyse ondan yararlanacaksınız. Siz osunuz, onu olacaksınız.

Onu geliştirmeye çalışın.

Onun üzerine kurun planınızı.

Ve hiç köşe dönmek, birinci olmak, şampiyon olmak, böyle bir iddia yok.

Benim en ufak bir şekilde böyle bir arzum olmadı.

Bugün de yok ama her zaman şunu amaçladım yaptığım işte:

"Doğru, düzgün, kendi değerlerimden fedakarlık etmeyeceğim bir işim olsun, hakkımı da versinler."

Hakkınızı vermezlerse de gidip talep etmekten çekinmeyin.

Böyle bir iş ilişkisini kurabileceğiniz birçok işin olduğu kanısındayım.

Giderekte artacağını düşünüyorum.

Başka daha neler söyleyebilirim bilmiyorum ama çabuk vazgeçmemek lazım.

İş Hayatına girdiğinizde çok ciddi hayal kırıklıklarıyla karşılaşabileceksiniz.

Bunlar sizi hiçbir şekilde yıldırmasın.

Biz hepimiz bunu gördük: "Biz bu kadar yılımızı buraya yalayıp da pul yapıştıralım diye mi verdik."

Öyle işler yaptık. Tozun toprağın içinde öyle işler yaptık. "Say bakalım bu kaç taneymiş?

Bunu ben değil de biraz daha az nitelikli biri sayaydı olmaz mıydı?" ama sonuç itibari ile niye çalışmak istiyoruz?

Ben kendi ekonomik özgürlüğümü elde etmek için çalışmak istiyordum.

Onu elde etmek çok zor değil. İnsan ayağını yorganına göre uzatıyor daima.

O bakımdan hiç bengin olmayın, hiç de vazgeçmeyin.

Herkes bir şekilde hayatı realize ediyor. Onun iyisi, kötüsü biraz izafi.

BŞ: Şimdi bir oyun ile bitireceğiz. Oyun deyince bakıyorum gözleri parladı. Bizim oyunumuz nasıl olur? Sizlere bilgi aktarımı ile olur. Bir güzel paylaşım ile olabilir. Bizim oyunumuzun adı bir kelime bir cümle.
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ersin Özince ile birlikteyiz. EDMER Etik Sohbet yapıyoruz. Şimdi bir kelime bir cümle. Sayın Ersin Özince benimle bir kelime bir cümle oyununu oynamaya hazır mısınız?

EÖ:
Nikah memuru gibi soruyorsunuz. Valla hazırlanıp gelmedik, burada karşılaştık.

BŞ:
Ben size bir kelime söyleyeceğim, o kelimenin size hatırlattığı ilk birkaç cümleyi bizimle paylaşmanızı istiyorum.

Kelime saygı cümle.

EÖ:
İnsan saygıya, saygının en üst seviyesine layıktır. Her insan.

BŞ:
Kelime sorumluluk cümle.

EÖ:
İnsan. İnsan dediğin sorumluluk sahibi olur.

BŞ:
Kelime ayrımcılık cümle.

EÖ:
Olmaz olsun.

BŞ:
Kelime hoşgörü cümle.

EÖ:
Huzurlu bir hayat yaşamak için en önemli kişisel edinimlerden biri olabilir. Çok zor . Ben
bunu annemle tartışıyorum hala. Annem emekli  ilkokul öğretmeni 91 yaşında. "Anne hiç mi vazgeçmeyeceksin? Ne olur biraz hoşgörü ."

BŞ:
Kelime aşk cümle.

EÖ:
Fikrim yok.

BŞ:
Kelime mutluluk cümle.

EÖ:
Kendinden mutlu olmak en önemlisi.

BŞ:
Kelimeyi gençler sormak istiyor.

ÖĞRENCİ:
Kelime para cümle.

EÖ:
Parayla saadet olmaz.

ÖĞRENCİ:
Kelime kariyer cümle.

EÖ:
Buna da önem vermek lazım ama çok önemli değil. Özel hayat daha önemli kariyerden.

BŞ:
Kelime aile cümle.

EÖ:
Aile sadece medeni kanun değil, bir sürü aile var, kendisinizi hangi aileye mensup
hissederseniz ona mensup olmanın da hakkını vermek lazım.

BŞ:
Kadir Has Ailesi

EÖ:
Aile lazım insana. Dar anlamda aileyi kastetmiyorum.

BŞ:
Geniş anlamda.

ÖĞRENCİ:
Kelime Lider cümle.

EÖ:
Lazım. Daha profesyonel anlamda değerlendiririz bu kavramı. Biz hala liderliğin çok favori olduğu toplumlardanız. İnşallah aşabilelim. Bunları aşmak lazım. Daha toplumcu, daha kolektif olmak lazım.

ÖĞRENCİ:
Kelime başarı cümle.

EÖ:
Başarı da toplumsal anlamda bir önemi varsa doğrudur. Yoksa subjektif bir kavram.

ÖĞRENCİ:
Kelime aidiyet cümle.

EÖ:
Zor. Ben tutucu bir insan sayılırım. Günümüz toplumunda bireyselliğin tavan yaptığı bir yerde hem lazım, hem değil. Kişinin kendisine bağlı bir şey. Siz bilirsiniz.

ÖĞRENCİ:
Kendinizi İş Bankası'na ait hissetmiyor musunuz?

EÖ:
Ne hissettiğim önemli değil. Ediyorum tabii. Hem ediyorum, hem etmiyorum. Nihayet bağımsız bir bireyim. Özgür bir insanım. Nihayetinde hepimiz bir varlığız, bankacı olarak doğmadık.

BŞ:
Kelime etik cümle.

EÖ:
Onu Atatürk ile birleştirip şunu söyleyeyim;

BŞ:
O zaman kelime etik, Atatürk cümle.

EÖ:
Atatürk İş Bankası'nın 10. Yılında yazmış:
"Sermayeniz az diye endişe etmeyin. En önemli sermaye zeka, dikkat ve iffettir . Ve metotlu çalışmasını bilmektir. "

Boşuna kendinizi paralamayın. Metotla çalışmanızı güçlendirin esasa bağlayın.  Sporcuyu da tarif ederken, zeki, çevik, ve ahlaklı diyor.

BŞ:
Kelime Türkiye cümle.

EÖ:
Türkiye inşallah örnek olmaya devam eder. Kendi de daha örnek olur. Çünkü neden?

Çünkü Türkiye genç bir toplum. Genç toplumların dünya üzerinde mutlaka yönlendirici etkisi olacak. Bugün bütün Ortadoğu Türk dizilerini seyrediyorsa, bu yine Türkiye'nin genç dinamiğinden kaynaklanan bir şey. Ümit ederim sizlerde o bakımdan sadece kendi ülkenize değil, yörenize de örnek olursunuz.

Yine ben burada Atatürk'den bir şey söylemek istiyorum. Diyor ki:

"Benim manevi mirasım bilim ve akıl ."

Bilime ve akıla sahip çıkan bir nesil olabilirseniz bizim neslimiz ile sizin nesliniz arasındaki nesil farkının daha azını yaratırsınız. Sizden sonra çocuklarınızla daha yakın olma imkanınız olur. Ben buna çok gayret ettim, bunu sağlamak çok zor. Bunu sağlarsanız geç yaşlanırsınız.

BŞ:
Kelime bankacılık cümle.

EÖ:
Toplum yararına yapılırsa faydası var.

BŞ:
Kelime İş Bankası cümle

EÖ:
Atatürk'ün bankası.

BŞ:
Kelime Ersin Özince cümle.

EÖ:
Bankacı olarak anılmak istemem.

BŞ:
Ne diye anılmak istiyorsunuz?

EÖ:
Beni hatırlayanlar insan olarak hatırlasınlar.

BŞ:
Hatırlanmak istiyorsunuz.

EÖ:
Yoo. Hatırlanmak istemiyorum, sadece bankacı kimliğim ile hatırlanmak istemiyorum.

BŞ:
Ama gençlerimiz bankacı olsun değil mi?

EÖ:
İyi ve toplum yararına biraz önceki tarzda sorulara cevap verebilecek bankacılar olsunlar.

BŞ:
Etik Değerler Merkezi Derneği EDMER'in etik sohbetinde İş Bankası Yönetim Kurulu
Başkanı Sayın Ersin Özince ile birlikteydik. Gençlerle tecrübelerini, birikimlerini ve zenginliklerini paylaştı.

Unutmayın, gençler bizim her şeyimiz, en değerli hazinemiz. Gençlerimize sahip çıkalım. Daha iyi bir Türkiye için etik olalım. Hoşçakalın.  

.
.


Ersin Özince, Bülent Şenver

.



.



.


soldan, Sevim Özer, Ersin Özince, Bülent Şenver

.



.



.


Ersin Özince

.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.


Ersin Özince, Bülent Şenver

.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.



.


soldan, Nazım Olcak Kurt, Ersin Özince, Bülent Şenver

.



.



.



.



.



.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org