Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Haluk OKUTUR Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

"EDMER Etik Sohbetleri" Haluk Okutur İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü
20.10.2012
Okunma Sayısı : 4905
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

"EDMER Etik Sohbetleri" Haluk Okutur ile Bülent Şenver
İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü

Bir Dakika Etik
.
.

Duayen bankacı Bülent Şenver gençlerde etik bilincini oluşturmak ve geliştirmek içi Etik Değerler Merkezi Derneğini kurmuş.

"Etik Sohbetleri" adıyla bir proje başlatmış.

Beni davet etti. "stanbul Üniversitesi öğrencilerine "Etik Liderlik" konusunda beraber bir söyleşi yaptık.

Paylaşıyorum.
.

"EDMER Etik Sohbetleri" Haluk Okutur ile Bülent Şenver

.
.

Kendi sesinden

.
.

"EDMER Etik Sohbetleri" Haluk Okutur ile Bülent Şenver

"EDMER Etik Sohbetleri" Haluk Okutur ile Bülent Şenver

İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampusu
Deşifresi

BŞ: Haluk Bey, ben ilk önce simitleri gösterdim ve herkes merak ediyor, simit işi yapılarak zengin olunur mu?

HO: Öncelikle söyleyeyim ki her işi yapılarak zengin olunabilir ama maksat zengin olmak değil, işte ki başarının getirdiği haz.

Para her zaman kazanılabilir.

Zengin olunabilir ama işte kazandığınız bir başarınız yoksa, kazandığınız hazır hissedemiyorsanız o para sizi çok çabuk terk edebilir.

Her şeyden önemli olan başarınız, başarıya odaklanmanız ve başarıdan duyacağınız o büyük haz. Bu çok başka bir şey.

Paranın çok ötesinde bir şey.

Onun için zengin olunabilir ama zenginlik para değil başarının getirdiği keyif.

O büyük bir zenginlik.

BŞ:
Diyorsunuz ki zenginlik para dışında düşünülmesi gerekiyor.

Bir çok kişi zenginlik denilince akla gelen ilk şey para oluyor.

Ama para dışı bir çok zenginlikler var.

O zenginliklerin neler olduğunu kişi kendisi keşfedecek hayatında.

Keşfetmeye çalışsınlar, benim para dışı ne zenginliğim var? Desinler.

Sizce etik olmak bir zenginlik mi?

HO:
Etik tabii ki zenginlik.

Etiğin anlamı ahlaki davranışlar.

Temel felsefenin şu olması gerekir diye düşünüyorum; ki benim için öyle, bu dünyada güzel hatıralar bırakmak. İnsanlar, hayatın akıp gittiğini bilmesi gerekir.

Geriye dönüp baktıklarında utanacakları, mahcup olacakları hiçbir şey yapmamaları gerekir.

Çünkü bugün yapacağınız uygun olmayan bir davranışınız ileride çok büyük boyutlara ulaşabilir.

Sizlerin ulaşabileceğiniz hedeflerinizde karşınıza çok büyük engeller olarak çıkabilir. Bugün yapacağınız hareketiniz iyi ise önünüze iyi olarak çıkacağınız, kötü bir şey yaptıysanız da karşınıza kötü olarak çıkacağını bilmeniz gerekir.

Bu çok önemli.

Geriye dönüp baktığınızda hiçbir zaman mahcup olacağınız, utanacağınız hiçbir hareketi yapmamış olmanız gerekiyor. Etik anlayışın bu olması gerektiğini düşünüyorum.

BŞ:
Simit Sarayı'nın Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Haluk Okutur ile birlikteyiz. Şunu da ben merak ediyorum; "Niçin etik olalım?"

Bunu konuşmadan önce etiğin tanımını yapalım.

Ben bazı yerlerde etik nedir dediğimde karşıdan sanki benim duvara etik dediğim söz çarpıp geri geliyor gibi.

Ben etik diyorum, çarpıyor duvara karşıya patik gibi geliyor

. Etiği tanımlamadan yola çıkarsak herhalde doğru yolu bulamayız.

Etik acaba doğru ve iyi davranışları bulmak için kullandığımız bir kelimemidir?

HO:
Ahlaki davranışlardan başlar.

Kişilik özellikleri çok önemli.

İnsanlar üzerinde olumlu izlenimler bırakmak, empati yapmak bunların hepsini olumlu davranış olarak düşünebiliriz.

Hoşgörü, fedakarlık, insanlara destek olmak, teşvik edici olmak, insanların daha iyi olması için onları yönlendirebilmek , bilinen şeyleri paylaşmak, tecrübeyi , bilgiyi paylaşmak, birlik beraberlik içinde yaşayabilmek.

Hepimizin insan olduğunu, birbirimizden farkımızın olmadığını, görev veya pozisyon, fakir veya zengin olmanın hiçbir önemi olmadığını hepimizin insan olduğunu kabul ederek bu dünyada güzel bir yaşama modelini belirlememiz gerek diye düşünüyorum.

Benim etik kelimesinden aklıma gelenler bunlar.

Muhakkak ki sizde daha güzel şeyler vardır.

Ya da arkadaşlardan farklı bir şey düşünen varsa onların fikirlerini alalım.

BŞ:
Çok güzel bir noktada virgül koydu Haluk Bey, sizlerden etik ile ilgili birkaç cümle almak istiyorum.

ÖĞRENCİ:
Ahlaka uygun davranış.
ÖĞRENCİ: Düzgün davranış biçimi.
ÖĞRENCİ: Davranışların temeli.
ÖĞRENCİ: İnsani olanı yapma düşüncesi.
ÖĞRENCİ: Güzel davranışları sergilemek.
ÖĞRENCİ:Herkes tarafından kabul edilen davranışlar.

BŞ:
Her topluma göre değişebilir. 50 yıl öncesi etik ile şimdiki etik arasında fark olabilir.

HO:
Böyle bir toplulukla sizlerle birlikte olmak beni çok mutlu etti.

Öncelikle de tiyatrocu arkadaşları kutluyorum.

Cesaretlerinden dolayı, özgüvenlerinden dolayı, rahatlıklarından dolayı.

Bizim eksiğimiz bu. Ben Simit Sarayı'nın dünyanın her yerinde olmasını arzu ediyorum. Simit Sarayı'nda hedefimiz dünyanın en çok restaurant sayısına sahip olan bir marka olmak. MacDonalds'ların 34 bine yakın mağazaları var. Bizim hedefimiz 34 bin artı

1. Bunu yapacağız.

Bu vesile ile dünyanın bir çok kıtasına, bir çok şehrine gittim, çok fazla insan tanıdım, çok fazla kurumları inceleme şansım oldu.

Şunu gördüm ki bizim gözümüzde çok büyüttüğümüz gelişmiş ülkeler, gözümüzde büyüttüğümüz çok hacimli çalışan şirketler, gözümüzde büyüttüğümüz çok büyük markalar, gözümüzde çok büyüttüğümüz insanlardan bizim hiçbir farkımız yok.

Hiçbir eksiğimiz yok ama aksine fazlamız var. İş yapma heyecanımız var, isteğimiz var, hepsinden öte ihtiyacımız var.

Ama bunları yapmamıza engel olan tek şey; kendimize duyduğumuz cesaret ve özgüvenimiz. Bize bir tek lazım olan cesaret ve özgüven.

Burada Bülent Bey sağ olsun, buradaki konsept ve sohbet gerçekten önemli.

Burada hepimizin hayatını etkileyecek şeylerin interaktif olması önemli.

Burada özgüvenimiz artıyor.

Bizlerin sizlere karşı, sizlerinde özgüveniniz artıyor.

Biraz önce tiyatro temsilinde çalışan oyuncu arkadaşlarımızın özgüvenlerinin ne kadar yüksek olduğunu gördünüz.

Bunlar sizin için bir fırsat.

Arkadaşımız sorular soruyor, cesaretle sorular soruyor , sizler cesaretle o sorulara cevap verebiliyorsunuz. Bunlar tamamen fırsat esasında.

Siz isteseniz de bunu her zaman yapamazsınız.

Burada özgüveninizi kazanmak adına doğru bildiğiniz her şeyi söyleyebilirsiniz ve merak ettiğiniz her şeyi sorabilirsiniz.

Kimse sizi yadırgamaz.

Doğru veya yanlış olduğu için kimse kimseyi eleştirmez.

Bizler sizler kadar şanslı değildik. Şuana kadar bilinen şuydu; kimse mesleki sırlarını bir başkası ile paylaşmazdı.

Kimse tecrübesini kimseyle paylaşmazdı. Ama sizler şanslısınız.

İstediğinize bir tıkla ulaşabiliyorsunuz.

Her türlü bilgiyi güzel insanlardan öğrenme şansınız var.

Herkes bilgisini, tecrübesini cömertlik ile sizlerle paylaşıyor.

Bunlar önemli fırsatlar, önemli bir şans.

Ülkemizde bu dönem yaşıyor olmanız, bu dönem üniversite eğitimi alıyor olmanız gerçekten çok önemli.

Çünkü ülkemiz dünya ile arasındaki mesafeyi kapatmak üzere çok önemli fırsatlara sahip şuanda. Sizler bu kadar şanslısınız ama bir o kadar da sorumluluğunuz var.

Ülkemizin geleceği sizlere emanet bundan sonra.

Açılan bu yolda sizler ilerleyeceksiniz.

Onun için sizlerin hayal etmesi gereken şu; 10 yıl sonra ben nerede olacağım?

15 yıl sonra nerede olacağım?

10 yıl sonra, 15 yıl sonra olmam gereken yerde olmam için bugünden neler yapmam lazım.

Zaman paradan çok daha önemli.

Zamanınızı her zaman çok iyi değerlendirmeniz lazım.

İleride yaşayacağınız iş hayatınızda, sosyal hayatınızda, öğrencilik hayatınızda her anının kıymetini bilip bu fırsatı değerlendirmeniz gerekir diye düşünüyorum.

Bunları sizlere söylemek istedim, çünkü gerçekten sıcak ve atmosfere çok uygunsunuz. Hepinizin gözleri parlıyor ve hepiniz interaktifsiniz.

Bu heyecanı sizde gördüğüm için bu düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

BŞ:Çok güzel şeyler söylediniz.

Bunların sonunda diyebileceğim tek şey; ağzınıza sağlık.

Elime bu simidi aldım, ısırsam mı ısırmasam mı diye düşünüyorum ama siz çok güzel bir şey söylediniz dediniz ki; gençlik çok şanslı.

Niye şanslı?

Çok bilgiye kısa sürede ulaşıyorlar.

Artık şirketler bir takım bilgilerini paylaşabiliyorlar.

Ben de bunu sizin ağzınızdan duymuşken Simit Sarayı'nın yaptığı bu güzel simitlerin nasıl böyle güzel ve tatlı olduğunu, sizlerin huzurunda öğrenmek istiyorum ki bu simidin içinde neler var?

HO:
Simit'in yapımı gerçekten kolay.

Ben nasıl yapıldığını bilmiyorum ama içinde kullanılan ham biliyorum.

Simit'in yapımı hiç zor bir şey değil.

Un, susam, üzüm pekmezi ve maya var, bir miktarda tuz var.

Ama önemli olan bu malzemelerin bir araya gelmesi simit değil.

Önemli olan o simidin hazırlanırken insanlara sunulacağını bildikten sonra ki durumunu bizim hissetmemiz önemli olan.

Bizim ustalarımız var, gıda mühendisleri arkadaşlarımız var, ürün tesislerimizde çalışan bir sürü insan var.

Şuan çalışan sayımız 4500 ama hedefimiz ülkemizde çalışan sayımızın 100 bin olması.

Şuan çalışan tüm arkadaşlarımız şunu biliyorlar ki biz ülkemizde hem yönetim anlayışımızla hem iş modelimizle ve personel ilişkilerimizle bir aile olduğumuzu hepimiz biliyoruz.

Aynı çatı altında bireyler olduğumuzu biliyoruz.

Herkes birbirini severek saygı ile çalışıyor. Tabii ki böyle olunca bizim yaptığımız simitler çok daha fazla lezzetli oluyor.

Sonuçta un aynı, susam aynı, maya aynı, tuz aynı ama yaparken hisleriniz ile iş yapıyorsanız o hisleriniz muhakkak bir yerlere ulaşıyor ve o zaman bir sonuç alıyorsunuz.

Bizim simidi lezzetli buluyorsanız eğer bilin ki içinde sevgi ve saygı var.

Yapılan bütün işlerde de böyle olması gerekiyor diye düşünüyorum.

Bunu neden söylüyorum; samimiyetimden şüphe etmeyin.

Çünkü bende sizler gibi öğrenciydim.

Ben de bu işe başlarken 10 yıl önce başladım. 2002 yılında ilk kez İstanbul'a geldim. Daha önce İstanbul'a geldiğim gün sayısı 3-5 günü geçmezdi.

Ama biliyordum ki bir iş yapacaksam İstanbul'da yapmam gerekir. 2002 yılında İstanbul'a geldiğimde düşündüğüm gibi olmadı.

Bu işi yapmam için, projemi gerçekleştirmek için önemli sermayeler gerektiğini geldiğimde anladım.

Evdeki hesap çarşıya uymadı ve üç dört ay arayışım devam etti.

Üç ortak biz bu işe başladık. Üçümüzün toplam sermayesi 10 bin dolardı. Ama şimdi şirketimizin yıllık ciroları 100 milyon dolarları geçiyor.

O zaman çalışan sayısı ilk başta 4 kişiyken benimle birlikte şimdi 4500 çalışanımız var.

Bir tek mağazamız varken 250 mağazamız var ve her hafta iki ya da üç mağaza açarak devam ediyoruz.

Şuan ülkemizin dışında 8-9 ülkede varız ama yıl sonuna kadar 25-30 ülkede olacağız.

Önümüzdeki sene 100'e tamamlayacağız dünya ülkelerinde mağazalarımızı.

İlk başladığımızda ziyaretçi sayımız 1500 iken şimdi ülkemizdeki ziyaretçi sayımız 400 binleri geçiyor.

Bunları size neden anlatıyorum?

Bir şeyi istiyorsanız, gerçekten istiyorsanız ve kendinize inanıyorsanız muhakkak ki başarıyorsunuz.

Hedeflerinizin büyük olmasını söylerim size.

Küçük düşünmeyin.

Üzülüyorum ülkemizdeki insanlar neden para kazanamadıklarından dertlenirler, neden işlerinden memnun olmadıklarından dertlenirler.

O kadar çok fırsat, o kadar çok yapılacak iş var ki, ben gerçekten üzülüyorum bu düşüncede olan insanlara.

Muhakkak büyük düşünün, dünya ölçeğinde düşünün her şeyi.

Dünya o kadar büyük değil.

Her yere ulaşabiliyorsunuz.

Ben bunları simit ile yapabildiysem, sizler çok daha iyi ürünlerle dünyanın her yerinde çok daha büyük paralar kazanabilirsiniz.

Çok daha büyük başarılara imza atabilirsiniz.

Gerçekten zor değil.

Bu işe başlarken ben kendime ortak aramak durumunda kaldım, çünkü param yoktu.

Ortak ararken bir projeksiyon hazırlamıştım 2002 yılında bir mağaza sonra 5 mağaza, sonra 10 mağaza, 2010 yılında 100 mağaza, 2020 yılına kadar bir projeksiyon hazırladım.

O projeksiyon baktıklarında insanlar şaşırdılar.

Çünkü 2020 yılına geldiğimizde 100 milyonlarca dolar hasılatlar, 10 binlerce çalışan, yüzlerce mağaza.

Hiç kimse inanmadı.

Hatta tam tersine bana nasihatte bulundular.

"Bırak bu hayaller peşinde koşmayı" dediler.

Bu kadar çalıştın, bu kadar okudun, eğitim alsın, sonunda simitçimi olacaksın?" diye.

O zaman çok sıradan, basit bir iş gibi görünen simit artık itibarlı bir hale geldi. Biz bu işten para kazanıyoruz.

4500 tane çalışan personelimiz var.

Onların aileleri ile düşündüğünüzde ne kadar geniş bir pazar olduğunu düşünebilirsiniz.

Bunlar bir tek simit ile oldu.

Ülkemizde nice ürünler var, nice markalar var, nice işler var bunların hepsi sizleri bekliyor.

Ama biraz daha dikkatli etrafı gözlemlemeniz, biraz daha heyecan duymanız gerekiyor.

Bu heyecanı duyduktan sonra gelecekte ne olacağınızı şimdiden planladıysanız eğer, onu tekrar revize etmenizi isterim ben.

Büyük işler yapanlar sizden daha farklı insanlar değil. Hayaliniz ne kadar büyükse yapacağınız işlerinde o kadar büyük olduğunu lütfen unutmayın.

Hayallerinizi hiç ihmal etmeyin, hayal kurmaktan çekinmeyin, hayalleriniz her zaman büyük olsun. Birbirinizi her zaman destekleyin.

Çünkü zengin olmak, büyük projeler yapmak limitli değil.

Otobüs değil, 40 kişiden sonrası bilemez diye bir şey yok.

Bir arkadaşınızın büyük projeler yapması için onu destekleyin.

Kimseye kıskançlık duymayın.

Hepiniz birbirinize destek olarak çok daha önemli işler yapılabilir.

Kolektif çalışmayı bilmemiz lazım.

Bu anlayışla da hepimiz, hep birlikte hak ettiğimiz yerlere bu anlayışla gelir.

Ben Bülent Bey'e çok teşekkür ediyorum bu tip sosyal projelerde bulunduğu için.

Ahlaki değerleri, etik değerleri anlatmaya gayret ettiği için.

Gerçekten önemli şeyler.

Biz burada bir avuç insanız ama sizler bu konuştuklarımızı bir yerlerde paylaşacaksınız.

Bir yerlerde sohbet ederken mutlaka maç sohbetleri yapmanız gerekmiyor. Burada olmayan arkadaşlarınızla burada olan şeyleri paylaşabilirsiniz.

Onlara bu fikirleri, tecrübeleri aktarabilirsiniz.

Hem size daha çok saygı duyacaklardır, hem de onlarında gelecekte iyi şeyler yapmanız için bir vesile olacaktır, bir kıvılcım olacaktır.

Bu görevi ve bu sorumluluğu taşımak lazım diye düşünüyorum.

BŞ: Çok güzel söylüyorsunuz ağzınıza sağlık.

Siz öyle güzel motivasyon veriyorsunuz ki gençlerimize Simit Sarayının fikrinin yaratıcısı, kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanlığı yapıyor ve hedefi bence çok doğru koymuş, bir dünya markası haline getirmek istiyorum diyor. Şimdiden diğer ülkelerde kendi Simit Saraylarımı açtım diyor. O ülkelerde de ismi aynı mı?


HO: D
ünyanın her yerinde Simit Sarayı olarak tabelamız olacak.

Türkçe bizim utanacağımız bir değil çünkü.

Türkçeyi dünyada herkes çok rahatlıkla konuşabilir. Telaffuz edebilir.

Övünerek her yerde kullanmamız gereken bir dil.

Bu noktada da dünyanın her yerinde simit sarayını öğrenecekler.

Bizler nasıl öğreniyoruz farklı isimlerdeki farklı kelimeleri.

Türkçeyi de dünyanın her yerinde insanların doğru telaffuz etmesi ve doğru konuşması lazım.

Çünkü bizim gerçekten övünecek bir mazimiz var.

Utanılacak hiçbir şeyimiz yok ama tek eksiğimiz kendimize duyduğumuz özgüvenimiz biraz da cesaretimiz.

Bunu yaptıktan sonra gerçekten üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey yok.

Önünüze çıkacak çok fazla engel olabilir bu hem öğrencilik hayatınızda hem sosyal hayatınızda ve iş hayatınızda bir sürü engellerle karşılaşabilirsiniz.

Ama bütün mesele o engellere bakış açınız.

Elinizde bir kalem aldığınızda, gözünüze çok yaklaştırdığınızda o kalem tün dünyanızı kaplayabilir.

Öyle bir an gelir hiç aşamayacağınızı düşünebilirsiniz.

Ama bakış açınızı değiştirip bir adım geriye gelip baktığınızda o kalemin dünya içerisinde ne kadar küçük bir şey olduğunu fark edebilirsiniz.

Tüm engellere böyle bakmanız gerekir.

Düşünün, hayatınızın önceki kısmında ne tip engellerle karşılaştınız ve onları geçtiniz.

Geri dönüp baktığınız zaman o engelleri aşarken, aşmayı planlarken çektiğiniz stres ve sıkıntıya şimdi gülüyorsunuz. Çünkü engelleri çok rahatlıkla aşabilirsiniz.

Bundan sonra önünüze çıkacak engellerle de tek yapacağınız şey bakış açınızı değiştirmek, farklı perspektiften bakmak, o engeli çok kolay aşacağınıza inanmanız ve o isteği duymanız. Bütün mesele bu.

Tek yapılması gereken kendinize inancınız. Size sizden fazla inanan olmadığını bilmeniz gerekir. Bu her zaman böyle olacak.

Ne zaman bir derdiniz var, ne zaman bir projeniz var, buna sizden başka inanan kimsenin olmayacağını bilmeniz gerekir. Bir tane projeye bakın, kimse inanmadı başarılı olduğunuzu görünce "Keşke biz de bu projenin içinde olsaydık" derler. İkinci bir proje götürürsünüz, farklı bir projedir ona inanmazlar.

Der siniz ki "Daha önceki projeye de inanmamıştınız, ben başarılı oldum." "Biz onda hata ettik, ama bu proje bundan dolayı gerçekleşmez." Diyecekler. 100 tane projede başarılı olun, 101. Proje ile karşılarına çıkın muhakkak size bir engel gösterirler. Onun için bütün hayatınız boyunca bilin ki size sizden başka inanan kimse yok. Eğer kendinize inancınız varsa baş

arıyorsunuz, yoksa hiçbir şey yapamıyorsunuz.


BŞ:
Etik Değerler Merkezi Derneğinin İstanbul Üniversitesi Lojistik ve Yüksek Okulu Kulübü ile gerçekleştirdiği birinci etik sohbetlerinde Simit Sarayının Kurucusu Haluk Bey ile birlikteyiz. Haluk Bey, çok güzel şeyler bizimle paylaşıyor.

Ama bu sohbetimizde eller kalkıyor, sorular soruluyor onu görüyorum ama bu sohbetimizin içinde benim de yapmak istediğim bir oyunumuz var.

O oyunumuzda şu, ben diyorum ki "Kendin sor, kendin cevapla" diye küçük bir oyunumuz var. Hep ben size sordum etik ile ilgili bir takım şeyler. Şimdi diyorum ki kendin sor, kendin cevapla.

Sayın Haluk Okutur Bey, benimle kendin sor, kendin cevapla oyununu oynamaya hazır mısınız?

HO:
Hazırım.

BŞ:
Şimdi kendinizin cevaplayacağınız soruyu, kendiniz sorun. Soru?

HO:
Şirketin temel felsefesi nedir?

BŞ:
Cevap

HO:
Şirketimizin temel felsefesi, benim felsefem esasında.

Bu da şu; Helalleşmek. Sizlere de tavsiyem bu olacaktır.

Helalleşmek deyice mutlaka para alış verişi değil.

Helalleşmek deyince gülümseme, bir başkasına hatır sorma, gönlünü kazanma, gönül kırmama, bunların hepsi çok önemli ve ben işimizdeki başarının temel sebebinin bu olduğunu biliyorum.

Bizim tün çalışanlarımız da bilir, tüm profesyonellerimizde bilir, tedarikçilerimizde bilir.

Bu noktada hiç taviz vermeyeceğimizde bilinir.

Biz, çalışanlarımız ile helalleşmemiz, müşterilerimizle helalleşmemiz, tedarikçilerimiz ile helalleşmemiz ve ortaklarımızla helalleşmemiz gerekir.

Şirketin temel felsefesi bu olunca, biz her zaman rahat başımız dik, her zaman göğsümüzü gere gere dolaşabiliyoruz.

Bu anlayışla olunca da herkes işe kendi işi gibi sahip oluyor.

Çoğu zaman görüyorum ki işe benden daha fazla sahip olan arkadaşlarım var.

Bunun temel felsefesinin helalleşmek olduğunu biliyorum.

Onların da teme l felsefesi olduğunu biliyorum.

Onlar da ekip arkadaşlarına, mesai arkadaşlarına iyi davranıyorlar.

İşini çok iyi yapan birisi bile olsa eğer ekip arkadaşına kötü davranıyorsa onun bizim ailemizde olmadığını herkes biliyor.

Böyle olmasının önemli bir nedeni de, insanlar çalışacakları iş yerlerinde ailelerinden daha fazla zaman geçiriyorlar.

Bizim kimsenin üzülmesini, kimsenin sıkıntı çekmesini ve kimseyi dertlendirmeye hakkımız olmadığını biliyorum.

Bu huzur içerisinde insanlar çalıştığı zaman hem iş yerinden ..alıyor, hayat çok daha güzel oluyor.

Sizlere bir tavsiyem de şu; sevdiğiniz işi yapmanız.

Sevmediğiniz bir işi yapmak zorunda değilsiniz.

Sevdiğiniz bir işi yaptığınız zaman hayat çok eğlenceli.

Ama sevmediğiniz bir işi yaparsanız hayat çok zor. Size de çok zor, çevrenize de çok zor, yaptığınız işe de çok zor.

İşin de bereketi kalmıyor o zaman.

Sevmediğiniz işi yapmak zorunda değilsiniz derken söylediğim şu; dünyada milyonlarca iş alternatifi var.

Onların içerisinden muhakkak sizin seveceğiniz bir işi seçebilirsiniz.

Kimse sizi zorlamaz sevmediğiniz bir işi yapmak için.

Kararları mutlaka kendiniz vermelisiniz.

Bunun için mutlaka sevdiğiniz bir işi yapın. Helalleşme felsefesinin ne kadar önemli olduğunu yakın zamanda yaşadıkça göreceğinizi düşünüyorum.

BŞ: Sayın Haluk Okutur, bu birlikte etik sohbetimizden sonra hakkınızı bana helal eder misiniz?

HO: Estağfurullah bir hakkımız yok. Siz helal edin zamanınızı ayırıyorsunuz bana ve arkadaşlarımızı gördükçe ülkenin geleceği ile ilgili en ufak bir endişeye kapılmıyorum.

Ülkemizin geleceğinin ne kadar aydınlık olduğunu görüyorum. Lütfen bu heyecanınızı kaybetmeyin.

BŞ: Ben size yeni bir oyun oynatacağım.

Bu oyunumuz "Tanımını yapar mısınız? Sizce" oyunu.

Ben size bir kelime söyleyeceğim, tanımını gençlerden isteyeceğim.

Tanımını yapar mısınız?

Mutluluk sizce?

ÖĞRENCİ: Kendini iyi hissetmek.

BŞ:Tanımını yapar mısınız?

Mutluluk sizce?


HO:
Ben her zaman mutlu olduğum için bunun tanımını yapmam hakikaten çok zor.

Her zaman mutluyum ben.

Sevdiğim iş yapıyorum, sevdiğim ülkemde yaşıyorum, sevdiğim insanlar var etrafımda sevmediğim insanların yanında olmuyorum.

Hep pozitif enerjisi olan insanlarla birlikteyim.

Negatif enerjisi olan insanlarla bir arada olmak zorunda değilim.

BŞ:Tanımını yapar mısınız?

Hoşgörü.Sizce?

ÖĞRENCİ: Karşındakinin kusurlarını görmemek.

Ya da daha iyi şekilde görmek.


HO:
Bu çok önemli bir şey.

Hoşgörü, hepimizin birbirine hissetmesi gereken bir duygu.

İnsanların yaptıklarını Mevlana'nın yaptığı gibi örtmek lazım.

Gece gibi örtmek lazım.

İnsanların kusurlarını açığa çıkarmadan, onların kusurlarını görmeden, onları insan olarak kabul etmek ve bunun karşılıklı olması gerekir tabii.

Hoşgörünün tek taraflı olması çok doğru değil.

Mutlaka karşılıklı olması gereken bir duygu ve üzerinde durmamız gereken bir duygu.

BŞ:Haluk Okutur tanımını yapar mısınız?

Adalet. Sizce?


HO:
Adalet olması gereken bir şey.

Adaletli davranmak ve o adaletle hareket etmek, herkesin haklarını korumak, onlara saygılı davranmak, eşit davranmaktır adalet. Bunlar çok önemli duygular. Hoşgörü, adalet.

Bunları siz sordukça hayatımızda var mı? diye düşünmeye başladım aslında.

Bunlar klişe kelimeler ama bunlar geldiğinde ben kendimi sorgulamaya başladım, bunlar hayatımızda uygulanır durumda mı?

Doğrumu uyguluyoruz? diye.

Bunu düşünmem gerekir diye de düşünüyorum bundan sonra.


BŞ:
Tanımını yapar mısınız?

Sorumluluk. Sizce?


HO:
Bu dünyaya neden geldiğimizi bilmemiz lazım.

Buradaki görevlerimizi hakkı ile yapabilmemiz lazım. İnsanların herkese karşı bir sorumluluğu var.

Kendisine karşı bir sorumluluğu var, ailesine karşı bir sorumluluğu var ve ülkesine karşı bir sorumluluğu var. Bu sorumlulukları farkında olup o sorumlulukların gerektiği şekilde görevlerini yapması gerektiğini düşünüyorum.

BŞ: Haluk Okutur, tanımını yapar mısınız?

Hesap vermek. Sizce?


HO:
Bir sorumluluk varsa, görevi varsa onun hesabını vermek gerekir.

Hesabını vermek istemeyen insanlar hiç bir zaman sorumluluk ve yetki almaması gerekir.


BŞ: "
Taşıma suyuyla değirmen dönmez" derler.

Bu sözü duymayan var mı?

Peki biz burada sizinle etik konusu konuşarak, insanların,gençlerin etik davranmasını sağlayabilir miyiz?


HO:
Bütün atasözlerinin, bütün deyimlerin muhakkak ki anlamları var.

Boş yere söylenmiş şeyler değil, büyük tecrübelerden sonra kazanılmış şeyler bunlar.

Oradaki manaya bakmak lazım.

Taşıma suyuyla değirmen dönmez sözüne bakıp, küçük işlerle başlayıp bir şeyler olmaz diye de düşünmemek lazım.

Bazen çok önemli şeyler küçük kıvılcımlarla başlar. Sizin yaptığınız bu etkinlikler, bu sohbetler toplumumuz için gerçekten önemli.

Etik değerleri küçük küçük çoğalarak herkesi sarması gerekir.

Bu manada belki taşıma suyuyla değirmen dönmez deyiminin çok yanında olmamak lazım.

Belki başlangıçta değirmene o suları taşımak lazım.


BŞ:
Sizce etik olmayanları cezalandırarak mı başarılı etik bir toplum yaratılır?

Yoksa etik olanları özendirip mükafatlandırarak mı?

Ceza mı, mükafat mı bizi etik olmayana götürür?


HO:
Cezanın her türlüsüne ben her zaman karşı olduğumu söylüyorum.

İnsanları cezalandırmanın o noktada daha fazla hata yapmalarına sebebiyet vereceklerini düşünüyorum

. Tabi sizinde tercih edeceğiniz etik davrananları ödüllendirip, teşvik ederek, onları alkışlayarak, diğer insanlara da örnek olmalarını sağlayarak teşvik etmenizin daha doğru olduğunu düşünüyorum.


BŞ:
Birisi bana şöyle demişti, bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.

"Bülent Bey, ben önce para kazanmak istiyorum, kazandığım parayla itibarım olacak toplumda ve itibar sahibi bir insan olarak da herkes beni etik ve ahlaklı bir insan olarak tanıyacak."

Benim halbuki aklımda önce şu vardı; "Öce itibar sahibi olayım, itibarımla para kazanayım, ondan sonra başarıya ulaşayım" diye düşünürken, böyle bir karşı görüş geldi.

Ben niye öyle düşünüyordum, şunun için;

Önce itibar sahibi olursam, itibarımla para kazanırsam, ileride Allah korusun dünyanın bin türlü hali var, para kazanıldığı gibi kaybedilebiliniyor.

Ama para kaybedildiği zaman bu inşa ettiğim bina üzerime yıkılmazdı, temelimde itibar olduğu için, temelimde etik olduğu için o temelimin etik ve itibarını kullanarak tekrar parayı kazanabilirim diye düşünüyordum.

Ama karşımda bir işadamı, potansiyel zengin olmak isteyen biri böyle deyince çok şaşırdım. Siz ne dersiniz bu görüşe?


HO:
Burada o görüşe katılmamak mümkün değil.

Aksini söylemek mümkün değil. Sizler hayal edin, kişiliğiniz ve itibarınız bir olarak düşünün.

Onun yanına para deyin bir sıfır koyun, onun yanına başarı deyin bir sıfır koyun değeriniz 100 oldu. Onun yanına bilgi deyin bir sıfır daha, onun yanına tecrübe deyin 100 bin oldu.

Böylelikle bütün özelliklerinizi sıralayabilirsiniz.

Ama en başta ne var? İtibar ve kişilik var.

Ama itibar ve kişiliğinizi sildiğinizde ne kaldı geriye hepsi sıfır.

Onun için itibarın ve kişiliğin ne kadar önemli olduğunu gerçekten düşünmemiz lazım ve itibarınıza zarar verecek hiçbir şeyi yapmamız gerekir.

Bosch diye beyaz eşya yapan bir firma vardı.

Televizyon reklamlarında bahsediyordu "İtibarımı kaybetmektense, her şeyimi kaybetmeye razıyım" alman bir işadamı bunu söylemiş.

Bizde de böyle çok cümleler var. "Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok" İtibar, kişilik, etik gerçekten çok önemli.

Bunlar bizim tolumda gururla dolaşabileceğimiz, insanların bizi saymasını sağlayacak çok önemli değerler olduğunu düşünüyorum.

BŞ: Bizim üniversitelerimizde birçok sosyal sorumluluk çalışması var.

Etik Değerler Merkezi Derneği de bu çalışmaların etik konusunu ele alarak görevimizi, vatana görevimizi, gençlere görevimizi yapmaya çalışıyoruz.

Bunu gerçekleştirmek için de üniversitelerde niçin etik kulüpleri kurulmasın? Diyoruz.

Üniversitelerde fotoğrafçılık kulübü var, satranç kulübü var, çok çeşitli kulüpler var.

Bu kulüplerden bir tanesinin misafiriyiz şu anda, lojistik kulübünün.

Ama niçin etik kulübü üniversitelerde kurulmasın diyoruz.

O nedenle de bu üniversitede etik kulübü kurulması için gençlerimizden bir istek, arzu gelirse bizler yardımcı olmaya, yol göstermeye hazırız.

O nedenle arkada el kalktı. Soru bölümüne isterseniz geçelim.

ÖĞRENCİ: Cesaret dediniz, biz tiyatromuzu şehir şehir dolaşıp sergilemek istiyoruz.

Acaba Simit Sarayı bize sponsor olabilir mi?


HO:
Bunu konuşabiliriz.

Bir defa ben sizi kutluyorum, herkesten başka bir şey yaptınız.

Ben tiyatroyu çok seviyorum.

Ben sizin oyununuzu dışarıda arkadaşlarımız bitmesini beklediğimizi söylediklerinde, tiyatro gösterisi var dediklerinde Bülent Bey'den rica ettim sizi seyretmemiz için.

Kulüp arkadaşlarımız da sağ olsun kırmadılar.

Tiyatro önemli bir şey ve sizin yaptığınız tiyatro herkesten daha farklı.

İyi bir yolda gidiyorsunuz.

Ben size kartımı veririm, bizim arkadaşlarımızla bir araya gelirsiniz, projeler neler olabilir bunları paylaşırsınız. Dedim ya bizim hepimizin birbirimize destek olmamız lazım.

Paylaşmayı bilmemiz lazım.


ÖĞRENCİ:
Teşekkür ederim.


ÖĞRENCİ:
Biraz önce sorumluluktan bahsettiniz, çalışma hayatınıza başladığınız zaman Simit Sarayı'nı nasıl kurduğunuzu da anlattınız.

Benim de bir projem var.

Eğer gençlerin yolunu açmak istiyorsanız ben size projemi yolmak istiyorum.

Benim birkaç projem daha oldu ama çok genç olduğum için beni kimse umursamadı.

Siz beni umursarsanız çok memnun olacağım.

HO: Sana da çok teşekkür ediyorum, sorularını böyle cesaretle sorabildiğin için.

Daha öncede bahsettiği gibi kabul görmeyen projelerin hepsi inovasyon, girişimcilere ait projeler.

Senin projen kabul edilmeyebilir, seni hesaba katmıyor olabilirler çünkü biraz önce söylediğim gibi bir projeniz var, kimse inanmıyor, başarıyorsunuz.

Ben mailimi hepinize vereceğim, sizlerinde soruları varsa cevaplandırabilirim.

Ya da projeleriniz varsa, fikir almak istiyorsanız, hepinizle paylaşabilirim.

Genç arkadaşlarımızla, lisede okuyan arkadaşlarımızla, üniversitede okuyan arkadaşlarımızla, tiyatrocu arkadaşlarımızla ne sorunuz varsa ben her sorunuza samimiyetle cevap veririm.

Bu samimiyetime inanın. Bunların hiçbiri sözde kalmaz.

Madem burada etik sohbetler ediyoruz, ben bugüne kadar çok fazla gençlerle sohbetlerim oldu, her gence de teşvik edici yönde tavsiyelerim oldu.

Elimden bir şey gelirse muhakkak yapıyorum, yardımcı olmaya çalışıyorum.

Sizlere de her zaman yardım etmek, destek olmak isterim. Bu beni gururlandırır.

Gençlere yardımcı olabiliyorsam, gençlere teşvik edici olabiliyorsam gerçekten benim gurur duyduğum bir şey olur.

Bu değerleri ticari ya da parasal anlamda benim gözümde çok farklı şeyler.

Bunlar paranın ötesinde şeyler.

Bir başkasına yardımcı olabilmek, ülke için bir şeyler yapabilmek, birilerini teşvik edici olmak gerçekten çok önemli şeyler.

O nedenle ben mail adresimi hepinize söyleyeyim.

Sizlerde tiyatro sponsorluk için mail atarsanız, ben arkadaşlara yönlendiririm, sizinle görüşürler.

BŞ: Ben de sizlerden bir söz almak istiyorum.

Haluk Okutur olarak bütün gençler mail adreslerini yazdılar.

Bu kişilerden beş kişilik bir grubu Simit Sarayı fabrikasını gezdirmek üzere bir organizasyon yapıp, olabilir mi?

HO: Nasıl arzu ederseniz.

Zaten Simit Sarayı tesisleri benim değil, hepimizin zaten.


BŞ:
Ben burada Etik Değerler Merkezi Kurucu Başkanı olarak ben kendimi öksüz gibi hissettim.

Ben zannediyordum ki Etik kulübü kurabilir miyiz? Nasıl kurarız? Diye sorulacak.

Baktım gelen sorular sizinle ilgili geliyor. Ama sizin onlara verdiğiniz mesajda iş hayatında başarılı olmak için etik olmak şart. O olmazsa olmazlardan bir tanesi.


ÖĞRENCİ:
İş dünyasında başta etik olmak akla gelmez, başarılı olmak akla gelir, zengin olmak akla gelir.

Eğer vicdanında varsa etik olmak aklına gelebilir.

Bülent Bey belki üniversite zamanında kendisi de önce başarılı olmayı düşünmüştür.

Bu yüzden üniversite öğrencileri etik kulübü değil, önce nasıl başarılı oluruz düşünüyorlar.


HO:
Zannediyorum gençlerin siz öğretmenisiniz. Çok gençsiniz.

Ben hepinizi üniversitede öğrenci gördüm.

Benim öğretmenlere çok saygım var.

Tekrar hoş geldiniz.

Sizleri tebrike diyorum, gençlerin vizyonunu açabildiğiniz için.

Onlara yol gösterici olup, buralara kadar getirdiğiniz için. Hava bu kadar güzelken piknik yapmak, sokakta gezmek varken siz burada öğrencileriniz ile birlikte öğrencilerinizlesiniz.

İş anlayışı ve etik anlayış birbirinden çok farklı değil.

Önce başarılı olayım, daha sonra etik kurallara uyayım diye bir şey yok.

Eş zamanlı yapılabilir.

Ancak başarı o zaman gelir.

Tek başına etik kuralları uygulayıp işi boş vermek doğru değil.

İşi çok ön plana çıkarıp etik kuralları unutmak çok doğru değil.

Mutlaka ikisinin bir arada gitmesi gerekir.

Ne siz zarar görün, ne etraf zarar gördün ikisini dengeli götürün.

Rahat uyuyorsanız çok daha iyi kararlar alıyorsunuz.

İşiniz daha verimli oluyor.

İnsanlar çok daha anlayışlı davranıyorlar.

İşiniz rast gidiyor o zaman.

Onun için ikisini de dengeli götürmek lazım.

Başarının sırrı bu.

BŞ:Etiği sakın bir iş diye görmeyin.

Etik bir yaşam biçimidir.

Dünyada var olmak içindeki davranışlarınızdır.

Ticareti bir iş diye yapıyorsunuz o nedenle etik her konuya giriyor.

Etiği bir tanım olarak iyi ve doğru davranışlar diye tanımlıyorsanız her zaman her işte doğruyu yapmak, düzgünü yapmak, iyiyi yapmak herkesin istediği şey.

O zaman başarıya ulaşmak için, öyle olduğunuz için sizin başkalarından bir farkınız olmaya başlıyor.

Başarı için farklılık gerekir.

İş aleminde, ticari hayatta da dürüstlüğe çok önem veriliyor.

Çekini öder mi?

Sözünü tutar mı?

Bu iş aleminde bir kere dolandırırsınız, iki kere ama sonra foyanız meydana çıkar bir daha kimse sizinle alışveriş yapmaz.

Siz yapmış olduğunuz simitlerin içinden unu çalarsanız, içine sağlığa zararlı bir madde koyarsanız ucuz olacak diye eninde sonunda bu bir yerde çıkacaktır.

Bazı insanlar çabuk köşeyi döneyim diye yasa dışı işler yapıyor, kanunlara haykırı işler yapıyorlar.

Hatta sonucunda ceza gerektiren işler yapıyorlar.

"Kimse görmedi ki" "Kimse duymadı ki" diyorlar ama yıllar sonra bir bakıyorsunuz aradan 15 yıl geçmiş çağırıyorlar ve bir yerde geçmişinde olan yapılmaması gereken şeyler önüne bir bir çıkıyor.

Bizlerin inancında da bu dünyada gelmese bile öteki dünyada gelir inancımız var.

Ben inanıyorum bu dünyada da geliyor.

"Yapanın yanına kar kalıyor" diye bir sözümüz var.

Bu sözü gençlerimize inandırmayalım.

Yapanın yanına kar kalmaz.

Bir gün gelir bunun cezasını ya çocuğun çeker, ya torunun çeker.

O nedenle doğru ve düzgün olmaya özen gösterin dememiz gerekiyor.

Etik olarak para kazanılır mı? kazanılmaz mı? düşünün.

Ama şunu da bilin, etik olmanın size bir faydası var. Ben ona inanıyorum.

Faydası olduğuna inanmazsanız da etik davranmazsınız.

Etik olmanın hayatta tecrübeli insanlar, Haluk Bey söylüyor size, başından geçen olayları anlatıyor, etik ve doğru insan olmanın ona getirdiği bir takım faydalar oldu.

Size de olur. Tersi olmanın da zararı olur. Bugün görmezseniz o zararları yarın mutlaka bir şekilde göreceksiniz.

Söylemesi kolay, yapması bazı işlerin zor.

Ağır fatura ödememek için de öğretmenlerinizin dediklerinden bir iki miligram bile sizde kalırsa yapacağınız simit daha tatlı, herkesin beğendiği simit olur.

Ben tekrar lojistik kulübüne çok teşekkür ediyorum.

Böyle bir birliktelikte gençlerle birlikte olduğumuz için ben çok memnun oldum, Haluk bey de çok memnun oldu.

Bu konuda herhangi bir zaman, herhangi bir konudan dolayı benim ve Haluk Bey'in elinden gelen bir şey olursa mail adreslerimiz var. Bizlerle temas kurabilirsiniz.

Hepinize etik, sağlıklı, sıhhatli yaşamlar.

Sözümün sonunda buraya kadar zaman harcadı, emek harcadı geldi diye Etik Değerler Merkezimizin bir rozeti var, kol düğmesi var.

Rozet ve kol düğmesini Haluk Bey'e hediye etmek istiyorum.

HO:Çok teşekkür ederim.

Ben de burada olmaktan çok memnuniyet duydum.

Davetiniz için çok teşekkür ederim.

Bülent Bey ile burada olmak, sizlerle sohbet etmekten çok keyif aldım.

İnşallah sizler çok daha iyi başarı hikayelerinizi, çok daha iyi hayat yaşayarak sizden sonra gelen arkadaşlarınıza anlatırsınız.

Ülkemiz için çalışmak hepinize nasip olsun inşallah.

İnşallah kendiniz için, aileniz için ve daha sonrada kendiniz için çalışmak nasip olur.

Hepinize başarılar diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BŞ: Buraya Nazım Bey'i ve Gökhan Bey'i davet ediyorum.

Onlarda etik Değerler Merkezi'nin değerli yöneticiler.

Böyle bir toplulukta sizlere öğüt vermiş gibi olduk ama Neyzen Tevfik'in bir sözü var o sözle konuşmamızı bitirmiş olalım.

Diyor ki:

"Hayat çatlak bir bardağın içindeki suya benzer.
İçseniz de tükenir, içmesiniz de.
O nedenle hayattan tad almaya bakın.
Zira yaşasanız da bitecek, yaşamasanız da."

Hoşçakalın.

.
.

Görüşlerinizi paylaşmak için

.
.
.


soldan, Nazım Olcay Kurt, Bülent Şenver, Haluk Okutur, Gökhan Demircioğlu
.


soldan, Nazım Olcay Kurt, Bülent Şenver, Haluk Okutur, Gökhan Demircioğlu
.


.


.


.



.


.



.



.


.


.




Davetiye

Etik Değerler Merkezi Derneği EDMER
ve
İstanbul Üniversitesi Lojistik Kulübü
Sunar

"EDMER Etik Sohbetleri"

"Etik Liderlik"

Konuşmacılar

Haluk Okutur ile Bülent Şenver
Simit Sarayı Kurucu Başkanı EDMER Kurucu Başkanı

Yer:İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampusu Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu Oditoryumu Konferans Salonu
Tarih: 25 Nisan 2012
Saat: 15:00 - 16:00

.
.

Görüşlerinizi paylaşmak için

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org