Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Necmettin Türkoğlu Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
Müziğe giden yol kulaktan geçerken kalbe ugrar
17.09.2007
Necmettin Turkoglu
Okunma Sayısı : 1651
Oy Sayısı : 3
Değerlendirme : 3,33
Popülarite : 1,59
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

*Müziğe giden yol kulaktan geçerken kalbe ugrar.

*Müzik oluşuyor tireşerek nereye doğru gidiyor.

titreştikçe cep artıyor artıkça gücü zayıflıyor yok sanıyoruz ama yokolmuyor.

her elementin bir ses kabiliyeti vardır.Bu elementin ksaflıgına ,karışımına ,kalınlıgına uzunluguna
geometrik yapısına yogunluguna , ortamın sıcaklıgına bağlı olarak değişir.

*degerli oguz bey.
yazdıklarınızın tamamını dikkat ile okudum. kırılacak bir durum da yok . bilhakis memun oluyorum.

evet tüm metller ve metal olmuyanlar hermeddenin bir frekansı vardır.bende en iyi frekansı corbon un
ürettiğini carbon ile üretilen telin insanın ses teli olduğunu yazmıştım.

telgraf tellerinin çıkardığı sesler güzel olabilir ezgide olabilir ama müzik olarak fdegerlendirmeyiz. bu
doganın dengesi ne baglıdır . kontrolsüzdür.
şunu yaparsanız müzik olur.
telgrafın tellerinin altına büyük bir fan koyarsanız ve bu fan ile kontrollü bir şekilde sesler çıkartırsanız o
zaman aynı ses müzik olur

Müzik nedir dediğimizde : söylenebilir olması , sesin oluşması , saklanabilmesi ve gelecek nesillere
aktarabilmesi gerekir diye düşünüyorum. bunuda insan yapar.

Balinanın çıkardığı sese gelince ,rüzgarın şeşei , gök gürlemesi ,kurbaga vıraklaması muhtemelen
bunların içine insan sesis ve melodilerinide dahil edebiliriz. Bu müzik harici bir şey müzik bunların
içinde insana has bir alt küme olmalı.

Erdal beye gelince , bende komaların insan eli tarafından cent cent ayrılamayacagını yazmıştım. bunun
bbaşka bir taşman ile ve hatta en hassasının ışık ile yapılabilecegini yazdım. Erdal bey ise
parmaklarını ve perdeleri daha iyi tanımış daha iyikullandığı ortada. Muhtemelen birçok böyle
müzisyende vardır. Erdal bey sadece bir örneklilik.

Ben hiçbirşeyden emin degilim bilmiyorum bile sadece hissettiğim bir konuyu aranıyorum. Doruyu ise
burada zamanla birlikte ortaya koyacağız. Ben sadece geçmişte ortaya koyuln kuralların kesin olarak
doğru kabul edilmesine karşıyım. doğru da olabilir. Farklı da olabilir.Doğru bir kabullenmenin kanun
gibi algılanması yanlış

7 nota var diyorsunuz. kabullenmedir. ve güçlü bir kabullenme. bizde 9 nota olmalı ve 9 komaya
bölünmeli ve her komada 9 meterik komaya bölünmeli diyoruz. tek söylediğimiz bu
buda bölüne bölüne devam edr
bir bşka traftan sesin simetriği olmalı diyoruz.
birde sessizliğin notası olması sessizliğin bir zamanı olduğuna göre mutlaka notası da olmalı
9 nota 1 de sessizliğin notası 10 nota 9 da notanın simetriği toplam 19 nota olmalı.

tiresiş dediğiniz simetriktir

frekansta 1 ses 480 tireşim /saniye olduğunu düşünelim. 1/480 ses ise bu sese ait en küçük birimdir.
yani bu sesin yapabilecegi en temel ses 1/480 yani 1 treşimi 4,8 sarisede yapar. 1 titreşim ise kendi
içinde 1 tam dipol ses dir . bir birine tam simetrik üst üste cakışmayan imtrik bir sesdir. birbirinin tam
zıttıdır. her titreşimim içinde de 1 ses sessizlik geçmek zorundadır . frekansın oluşabilmei için

yani 480 frekanslı bir ses 480 yukarı 480 aşagı toplam 960 eşit alanlı sestir. 760 eşit alanlı bu sesin
tamamı bir birim sesi oluşturur. bunun içinde ayrıca 480 adet es geçer . bu esler ise o kadar azdır ki
bir sesin içindeki es lerin alanın 1 milyonda birden bile azdır. bu nedenle biz bir birim sesin içindeki es
leri duymayızz hissetmeyiz. (Muhtemelen beyin bunu hissediyor) beyin bu esleri hissderek bölüyor ve
bölüp bölüp hafızaya yerleştiriyor. bu bölmeler olmasa idi böyle uzun bir sesi asla hafızada
saklayamadık diye düşünüyorum.

saygılarımla

İşte müzik böyle bir şeydir.

*sn türkoğlu,
yazdıklarınızı gözden geçirdim. forumda bu konuyu siz açtığnız için, size
katılıyor gibi yapmayacağım. buna kırılmazsınız umarım.

ilk yazdıklarınızın arasında sezdiğim iyi niyetli araştırmacı yanınızı
desteklemiş ve sizin varsayımlarınıza karşı sert bir dile başvuran genç
arkadaşımı da sessizce uyarmıştım. oysa, o genç arkadaşım size değil ama, sizin
-bazı- kabul edilemez yaklaşımlarınıza karşı bir savunma mekanizması yaratmış ve
içgüdüsel olarak müziği koruması altına almıştı. son yazdıklarınıza da bakınca
gördüm ki, siz kendi tezlerinizin ve kaynaklarınızın doğruluğundan çok
eminsiniz. bu bağlamda benim tutup da, size bir getirisi olmayacak müzikal
makaleler yazmamın bir anlamı yok diye düşünüyorum.

bakın, bülent ersoy ile başlayan dialoglarımız sevgili erdal ile sürüyor..!
erdal uçan parmaklara sahip olabilir. hepimiz enstrümanlarımızı klavyesine
bakmadan çalarız. virtüozite bunu gerektirir. bu onun centleri bile oyuncak
ettiği anlamına gelmez. kaldı ki halk müziğinin de pratiğinde kullanılan koma
değeri 3'tür. cent değerlere bölünmüş bir halk müziği ve klasik türk mzk
enstrümanı yoktur. yapılmadı, yapılamayacak! ama daha önce de dediğim gibi,
digital ortamlarda bunu işlem olarak ortaya koyabilirsiniz; ama bunu
kullanacağınız alan insanın duyumunda kabul görmeyecektir.

zira, iki sesin arasını komalara ayırırken bile yapılan, frekans sayısını
bölmektir; cent değerler için de bunu sürdürmek gerekecektir. insan kulağının
işitebilme sınırı içinde olmadığında siz istediğiniz kadar bölün..! sonsuza dek
sürecektir bölünme. sınırlayabilir misiniz? teorik olarak eksi ve artı sonsuza
kadar yolu var bu işlemin.. o halde, eğer müzikten söz ediyorsak ve bunun insan
için olan bölümüne dair düşünceler üretiyorsak, sınırların da içinde kalmalıyız;
yoksa müzik ve gürültünün arası kılpayıdır..!

müziği insana mal ediyorsunuz. diyorsunuz ki, "insan olmazsa müzik olmaz". bu
durumda, balinaların yaptığı müziği bilmemezlikten gelmeliyiz. ibn-i sina öyle
dedi diye, değişmezler arasına katmalıyız ya da!
balinaların arasında beste yapanlar, sesi güzel olanlar, şarkıları diğer
balinalar arasında dilden dile dolaşanlar var. şunu diyebilirsiniz diğer bir
arkadaşın kanarya örneğini verirken söylediği gibi; o müzik değildir. ama bilime
göre müziktir. müzik, sadece insanın zevk alacağı, seveceği bir dal değildir.
herkes kendi algılarında ve yaşamına uygun olduğu ölçüde zevk alacak ve yapılanı
kabul edecektir. ama bilim kabul ediyor ki, balinalar zeki varlıklardır ve
şarkıları da vardır. o halde müzik, neden sadece insanındır?

müzik doğada vardır demiştim, eleştirinizi okudum.
dünya üzerindeki metaller la sesi verirler genellikle. kulağınız dayayın
elektrik direklerine, tren raylarına ve dinleyin.. ve toprak tüm sesleri
bünyesinde fa olarak duyurur. bakın enaz iki sesli müzik yapan bir planette
yaşıyoruz. bu ikisi bile birlikte iken aralık (enterval) oluştururlar ve zaman
içinde kah armoniktirler (birlikte tınlarlar) kah melodik (ardışık). eğer bu
ikisine ordan geçerken katılacak bir başka maddenin de sesi katıllırsa bu bir
akordur, armonidir. ve hatta o 3 ses ardarda duyulduğunda bir ezgidir.. insanın
bunun oluşumuna katkısı nedir?jamaicada insanlar varillere vurarak mzk yaparlar.
varillerinher birisi bir başka sese sahiptir. her birisi bir titreşim sayısına
sahiptir potansiel olarak. eğer bir insan yanına dikilir ve vurursa, o titreşim
sayısına ulaşır ve kulağımızla onu bir ses olarak duyarız. peki, bir insan
tarafından etkilenmediğinde o frekansı hayata geçiremez mi varil?! pekala
geçirir; üstüne düşecek bir başka şey, onu yere yuvarlayacak kuvvetli bir rüzgar
vs.. o halde düşünün ki, o rüzgar esti ve bir sürü varil yukardan aşağı
yuvarlanıyor. her birisi kendi titreşim sayısının gereği olan sesi dışa
vurmakta. ortaya çıkanın müzik olması için, o varillerin bir insan tarafından mı
titreştirilmeleri gerekir? (varili de yapan insan diyecek olursanız, insan
elinin değmediği ağaç kovukları ile yapılan müzik türlerine ait de bir çok
örneği sıralayabilirim)

elektrik, edison keşfetmediğinde de vardı. müzik de öyle.

müziğin var olması için ses gerektir, insan değil. insan o sesi çıkartandır
sadece. katkıda bulunandır. tdk sözcük ürettiği mantıkla (!) anlam üretirse,
ancak bu karmaşalara yol açacaktır. onlar müzikçi değil, dilcidirler. ve müzik,
bir terim olmaktan çok daha ötelerdedir.

işte müzik böyle birşeydir.

*burada müzik hakkında iyi şeyler yazıyorduk. devam edecegiz

*Basligi henuz gordum ve okudum.Yazilanlar son derece ilginc ve dusundurucu..paylasiminiz icin
tesekkurler

*nota izafidir.

Ynt: İşte Müzik Böyle Bişeydir.

*dinlerseniz güzel olur

Ynt: Erdal erzincanlı mutlaka dinleyin linki tıklayın çok doğal harika

http:­/­/www­.youtube­.com­/watch?v=UNnd8VuzZW0&NR=1

 Necmettin Bey,
İbn-i Sînâ nın şifa adlı eserinin ilm el-musiki adlı risalesinde şöye bir ibare
vardır; mealen:
"Güzel bir kuş çok müzikal bir şekilde şakıyabilir, ama yaptığı müzik değildir.
Müzik yapabilmek için akıl, duyum ve zevk olması gerekir."

Yani bu perspektiften bakarsanız insandan başkası müzik yapamaz.

Pisagor ise "Cosmos" un matematiksel deviniminin ya da devranının bir müzik
oluşturduğunu düşünüyor. Yani "Tanrı" müzik yapıyor..

Aynı fikir uzakdoğu da Çin müziğinde de var,imparatorlar yeni gamlar türetirler
ve bu onların tanrısallığını (kutsiyetini, ilâhî olduğunu.. artık nasıl söylemek
istersek) ispat eder.

Bakınız ki “müzik” kelimesinin kökeni “müz(muse)”dir. Yani müziğin menşei ilahi
olarak düşünülmüş. Bu fikre gore, müzik ilhamdır.

Platonik bakacak olursanız, ki bu benim yaklaşımımdır, müzik bir “idea” dır ve
biz her lahnî münasebette o “idea” ya ulaşmayı hedefleriz.. Yani kainat var
olmadan once “bezm-i elest” de müzik vardı, ve insandan başka varlıklar müzik
yapabilir diye düşünüyorum... ama böyle çalgılı sazlı sözlü değil kastım… bir
matematikten bahsediyorum ben de sizing gibi… Benim fikrimce müzik yapabilmek
için var olmak ve akletmek (Arapça a-k-l kökü, bağlamak manasına gelmektedir, ki
müziğin temellerinden birisi de bağlantıları oluşturmaktır) yeterlidir…
---
“Rüzgarın sesi , suyun hışırtısı müzikmidir, yoksa sadece insan yaparamı müzik olur”

Bu mevzuuda hala büyük tartışmalar var, ve, müzikologların üstünde bir tartışma
var… Kompozisyonların içinde özellikle 20.yüzyıla giriş döneminde bu “gürültü”
sesler müzikal değer olarak algılanarak kullanılmış.

Nihai olarak, müzik olması için, akıl ve varlık yeterlidir.. hatta ve hatta
seslerin oluşmasına bile gerek yoktur, ki sağır olan bir müzisyenin beynindedir
müzik…

bu tartışmanın tamamını takip etmek için

http://www.cember.net/forums.php?op=showarticle&id=844488&from=40

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org