Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

NİLGÜN ÇOLAK Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
TEŞEKKÜRLER TRT !AMA NİYE?
23.11.2009
NİLGÜN ÇOLAK
Okunma Sayısı : 1748
Oy Sayısı : 11
Değerlendirme : 5
Popülarite : 5,21
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

TEŞEKKÜRLER TRT !AMA NİYE?

www.nilguncolak.com

Bugün sizlere TV dünyasındaki değişikliklerden bahsedeceğim. Gençler belki hatırlamaz ama benim yaşıtlarım ve benden büyükler çok iyi hatırlayacaktır. Siyah-beyaz televizyonlar henüz evlere yeni yeni girerken, televizyonları her gece 24.00'da İstiklal Marşı ile kapatır, tekrar sabah İstiklal Marşı ile açardık. Tıpkı şimdi okullarda hala devam eden pazartesi sabahı ve cuma akşamı okunan İstiklal Marşı gibi. Taa ki o "dııııttt" sesiyle devam eden TRT1 logosunu görene kadar… Hatta bazen sesini kısar, görüntüyü öyle bırakırdık bile. Sanki yayın sürpriz yapıp tekrar başlayacakmış gibi.

Daha sonra bazı günler yayınlar uzatılırdı. Nasıl sevinirdik! O Eurovision Şarkı Yarışması'nın olduğu gün, ortada kimse kalmazdı. Herkes evine çekilip, ekrana kitlenirdi. Televizyonu olmayananlar, olanlara gider, toplanır, birlikte seyrederlerdi. Aşk Gemisi, Dallas, Uykudan Önce Adile Naşit, Susam Sokağı, Barış Manço Yediden Yetmişe… Daha neler neler...
Bir de meşhur radyolarımız vardı. Özellikle sabah kahvaltı yaparken dinlediğim dizi film tadındaki arkası yarınlar müthişti.

Ekmeğimin üstüne yağı ve reçeli sürerken sanki radyonun içinde onlarla birlikte yaşıyor gibiydim. O nasıl bir canlandırmaydı öyle, hala tak tak kapı çalınır derken kapı sesi kulaklarımda. Ya da içeri giriyor derken o ayak sesleri... Nasıl kaptırırdık kendimizi o oyuna… Gözümüzle görmez ama kulağımızla duyduğumuza öyle verirdik ki kendimizi, onunla yaşardık sanki. Nasıl da heyecanla yarını beklerdim devamı ne olacak diye… Sabah ve akşam okul radyosu vardı. Hiç kaçırmazdım. O dinlenen müzikler, spikerin konuştuğu buğulu sesi hala bazen kulaklarımda çınlar. Hele ki beni babamın zorla İsrail'e getirdiği ve annemle görüşemediğim o dönemlerde İsrail'deyken radyodan dinlediğim Alpay'ın "Eylülde Gel" şarkısı hiç gitmez kulaklarımdan. O şarkıyı ne zaman duysam o günleri hatırlarım.

Hatta geçenlerde TRT1 Radyosu'na konuk olarak katıldığım bir programda sunucunun sesini ve konuşmasını duyduğumda hala o geleneğin devam ettiğini gördüm ve çok sevindim. Her ne kadar özel radyolar ve kanalların çıkışı ile birlikte bazı şeyleri kaybetmiş gibi görünüyor olsak da TRT1'in bu değerlere sahip çıkması ve değer vermesi beni inanılmaz sevindirdi. Ne kadar duru, anlaşılabilir ve dinlenir bir konuşma... Teşekkürler TRT.

Neyse gelelim gene sadede… Eskilerden aslında o kadar çok güzel anı var ki, bugün hepsini özlemle anıyoruz. Niçin özlemle diyorum, gelenler o günü özlettiriyor da ondan. Maalesef gelen gideni aratırmış sözünü tekrarlamak zorundayım.

Yapılanlar eskisinden daha iyi olmalıyken (teknik ve gelişmeler hariç) hiç anlaşılamaz boyutlara iniyor. Saygı yerini terbiyesizliğe, belden aşağı vurmalara kadar getiriyor. Ne kötü.

Hiçbir mecra kişilerin birbirine kişisel lafları söyleyebilecekleri platform olmamalı. O zaman herkes çıkıp bir şey söylerse çıkamayan ne yapacak? Haksız mı olacak? O sesini nereye duyuracak? Topluma mal olmuş hiçbir şey kişiselleştirilmemeli. Lütfen bizler değerlerimize sahip çıkalım. Sahip olmadığımız bir şeye sahip olma hakkımız varmış gibi yaparak hatta çirkefleşerek sahip olmaya kalkmayalım. Bu sadece o an sahip olmanızı sağlar belki ama en önemlisi siz bir şeylere zorla sahip olurken her seferinde insanlığınızdan biraz kaybedersiniz. Sonuçta çok fazla şeye sahip olan ama insanlığını kaybetmiş biri durumuna düşmeyin. Unutmayın neye sahip olursanız olun eğer insanlığınızı kaybettiyseniz onu geriye almak pek mümkün olmuyor.

Bakın çok enteresan minik bir anı. Ama benim yayın hayatımda çok dikkat etmemi gerektiren benim için çok önemli bir anıdan bahsedeyim size. Kanal'6 da canlı bir program sunarken türkü söyleyen bir sanatçı sazı ile gelmişti programa. Ben de yayın formatında saz çalmak olmadığı için (Madem ki buraya kadar getirmiş diye düşünüp) sanatçıya "gelmişken gir bari" dedim. Yani gelmişken çal dinleyelim tadında. Ama canlı yayın ya cümle bazen yanlış da söylenebiliyor. Rahmetli program müdürümüz hemen yayından sonra beni odasına çağırıp uyarı yaptı. Nilgün ne yaptın sen öyle, böyle bir cümle kullanılır mı diye? Düşünebiliyor musunuz, sadece iyi niyetle söylenmiş ama nerelere kadar gideceği düşünülen bir söz. Sadece bu söz için RTÜK tarafından uyarıldım. Ama bu bana ders oldu. Artık konuşmama daha çok dikkat ediyordum ve etmek zorundaydım. Çünkü orada beni seyreden insanlara örnak teşkil ediyordum. Benim orada söyleyeceğim en ufak bir söz belki ertesi gün okullarda çocukların ağzına yapışacağı bir söz olabilirdi.

Şimdi o zaman benim yaşadıklarım bugünün yayınlarına bakılacak olursa devede kulak. Evet o günden bugüne tüm yayın sektörü çok değişti. Çok ilerledi. Ama bir şeyi kaybetti. İnsanlığı ve değerleri. Her şey paraya döndü. Her şey çıkara döndü. Bir kişinin yapabileceği şey ona bölündü, sırf hazır para, nasıl olsa akıyor düşüncesi ile.

Sonuç işte ortada. Ortada hiçbir şey olmadan bir şey olduğunu zanneden, etrafta atmaca gibi iş bekleyen zavallı bir topluluk silsilesi. Bakın herkes işinde sanki uzman. Burnundan kıl aldırmıyor. Hele ki arkasında birisi varsa ki zaten olmasa orada olamaz. O arkasındaki de zaten tek başına olsa hiçbir şey yapamaz. Hepsi bir ekip ruhudur gidiyor. Alan razı veren razı, taa ki iş gittiği yere kadar. Nasıl olsa bugünü kurtarmak değil mi Yeşilçam zihniyeti?

Şimdi zamanında yıllarını bu sektöre vermiş ama sürünerek ölmüş onca insanın ne kadar emektar olduklarını daha iyi anlıyorum. Onlar saygı çerçevesi içinde işlerini severek yapıyorlardı. Bir üst mertebeye geçmek için emek sarf ediyorlardı. Dirsek çürütüyorlardı. Zamanla pişiyor düşe kalka öğreniyorlardı. Bir de şimdi bakın, daha dünkü çocuk size hiçbir şey bilmemesine rağmen kafa tutuyor. Niye, çünkü amcası bilmem kim…

Yaaa ne olur lütfen emeğe, yıllara tecrübelere en azından yaşlarına saygı duyalım. Bildiklerimizi, yeniliklerimizi yine uygulayalım ama onların bildiklerini ve tecrübelerini bir kenara atarak değil, birlikte kullanarak yapalım. İşte o zaman doğru, kısa ve başarılı işler yapabiliriz. Birilerinin emeklerini görmezden gelip, zorla bir yerlere gelip sonra düşmek var. Llütfen merdivenleri çıkarken, bir gün inmek zorunda olacağınızı ve inerken tekrar aynı kişilerle karşılaşacağınızı unutmayın. Onun için siz iyisi mi insanlığınızı unutmayın, bir kenara atmayın. Neme lazım, sonra ararsınız, bulamazsınız. Bir bakmışsınız sizi terk etmiş...

Bakın bir eski yayından nerelere geldik. Ama görülüyor ki bizler de çok yol kat ettik ama galiba bazı şeyleri zorlarken insanlığı kaybediyoruz. Lütfen kendimize gelelim. Evet dönem zor bir dönem. Ekmek artık aslanın midesinde de değil, daha zor. Ama unutmayalım ki bizler hala insanız ve öyle kalmaya çalışmalıyız. Her şeye sahip olup bir hayvandan dahi bilinçsiz olacaksak (ki bazen o konuşamayan zavallı hayvancıklar bile bizim yanımızda savunamıyor kendilerini) ne kaldı geriye, kazandıklarımız daha mı önemli?

Önemli olan nasıl kazandığın değil, nasıl yediğin. Eğer birilerinin hakkını çiğneyerek ya da yok ederek bazı hakları elde ettiğimizi düşünüyorsak bence yanılıyoruz. Çünkü bugünün yarınları var ve cenneti, cehhennemi burada yaşıyoruz. Allah her şeyi bizlere burada yaşatıyor. Tabii bilemediğimiz bir de bu işin öbür tarafı var ama o meçhul. Bence bizler zaten burada hepsini yaşıyoruz. O yüzden lütfen insanlığımızı ölene kadar koruyalım. Bunu ne kimse bizden alsın, ne de biz kimseye öğretmek zorunda kalalım. Herkesin insanlığı kendine...

www.nilguncolak.com

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org