Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Bedri Baykam Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

EFSANEVİ ŞAMPİYON NAZMİ BARİ NİN ARDINDAN
25.09.2008
Okunma Sayısı : 12214
Oy Sayısı : 5
Değerlendirme : 5
Popülarite : 3,49
Verdiğiniz Puan :
 

 

            EFSANEVİ ŞAMPİYON NAZMİ BARİ NİN ARDINDAN
            Bedri Baykam
          
  Gençlerbirliği maçından çıktım ve özlediğim için Fenerbahçe'nin unutulmaz isimlerinden Puşkaş Ergun'u aradım. Henüz hatırını yeni sormuştum ki bana  Nazmi Bari'nin vefat ettiğini öğrendiğini sıkıntıyla dile getirdi. O anda başımdan kaynar sular döküldü. Bir dönemin sonuydu Bari'nin ölümü.

Türk tenisinin tartışılmaz şampiyonlarından Fehmi Kızıl'ın ve Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü'nün büyük başkanı, Bari'nin çift partneri Behbut Cevanşir'in ardından, ecelin onu da aramızdan alıp götürmesi, soğukkanlılıkla karşılanabilecek bir haber değildi. 15 sene boyunca Türkiye şampiyonu olan Bari, Türk tenisinin Metin Oktay'ı ya da Lefter'iydi.

Bir sporcunun o spor dalıyla özleşecek kadar adını altın harflerle o tarihe kazıması ve bunu bu kadar uzun soluklu bir süreye yayabilmesi  çok ender görülen bir olaydır. Ama bu büyük şampiyon bunların ötesinde Türk tenisinin "Nazmi Abi"siydi. Yurdun her yerinde yıllara yayılan dostlukları olan, tatlı sert kişiliğiyle arkasında sayısız anekdot bırakan harika bir insan...

            Tabii özellikle bizler, yani Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü'nün takım oyuncuları, onun otoriter ve en katı yanlarını da çok iyi bilirdik. Kendi deneyimlerini, zarif tekniğini ve maç tecrübesini bizlere aktarmak için nasıl yıllarca çaba gösterdiğini, kulübüne ve milli takıma nasıl bağlı olduğunu ve bu oyuna olan sevgisini ve yoğunlaşmasını hiçbir zaman kaybetmediğini bizden daha iyi kimse bilemezdi. Bari, geriye baktığımızda mükemmel back hand'i nefes kesen kısa topları, milimetrik lopları ve bütün maça yayılan değişken zeki taktikleriyle tam bir tenis dehasıydı.

Özellikle volesi, lopları, top hakimiyeti ve tenisi satranç gibi oynamasıyla hiçbir zaman silinmeyecek izler bıraktı. Türk tenisinde onun arkasından gelen çeşitli kuşaklardan Remzi Aydınlar, Ali Göreçler, Mehmet Tınazlar, Necvet Demirler, Ali Yenilmezler hep onun kazanında pişmiş yıldızlardır. Her birimiz kendi becerilerimiz ve çapımız doğrultusunda ondan birşeyler kaptık, kapmaya çalıştık. Ama ömür üstünden herhalde tenis dışında aldığımız daha da büyük dersler vardı: Güvenilir bir dost, ahlaklı bir sporcu, sağlam bir Atatürkçü ve değişilmez bir "çilingir sofrası arkadaşı".

             Nazmi Bari'nin hayatı, tam bir sıfırdan başlayarak dev başarılara ulaşabilmenin tipik örneğiydi. Hayat tesadüfleri onun yolunu TED in Elmadağ'daki unutulmaz ve büyülü mekanı ile kesiştirdikten sonra, genç çocuk, top toplama safhasını hızla aşarak başarıdan başarıya koştu. Bari'nin aralıksız Türkiye Şampiyonluklarının arasına sığdırdığı uluslararası başarılar, Türk tenis tarihinin altın sayfalarına yazılmıştır. O günlerde bu zaferlerin nasıl yaşandığını, kusura bakmasınlar, günümüz sporcuları algılayamazlar.

Bir ülke düşünün ki, tenis topu, raketi, ayakkabısı yok! İthalat diye bir şey yok, turnua oynamaya gelen yabancıların zorla her malzemeleri resmen soyulurcasına satın alırdı. Bir kutu yeni tenis topu ile oynamak, neredeyse insanların hatıra defterlerine yazdıkları başlı başına bir büyük olaydı.  Sponsor yok, iletişimin en hızlı anında Avrupa'ya bir telefon 2 saatte yapılıyordu. Şehir içi bir telefon yapabilmek için ortalama 28 dakika hat beklerdik!

Bu satırları okuyan gençlerin buna inanamayacaklarını biliyorum, ama durum buydu! Tenis ülkede altı ay oynanırdı, bilemedin taş çatlasa yedi…

Bari'nin döneminde kapalı tenis kortumuz yoktu. Bizim kariyerimize ilk kapalı kort yetişti ama kışı geçiremedi. Yıl galiba 1972'ydi. Çünkü bir sabah geldik ki, fırtına 3 numaralı korta yapılmış kapalımızın çatısını yerle bir etmişti.

Gelecek sezonu bekledik sabırla.

Ondan önce, tenisi öğrendiğimiz yıllarda, Nazmi Abi bizi TED'in basket salonuna gerdiği filede vole çalıştırarak sezona hazırlardı. Yine de tüm bu çalışmalarda büyük bir ciddiyet ve disiplin hakimdi. Taa ki "Selim (Var) ve Sedat (Birol) ikilisi, Nazmi Abi'yi çıldırtacak bir muzip espri yapana kadar!

             Nazmi Bari, TED ve Türk Milli Tenis Takımına olan ebedi aidiyetleri kadar Fenerbahçe Spor Kulübüne de bağlıydı. Tam tamına hasta ve fanatik bir Fenerbahçeliydi. Ama tabii tenisten gelen centilmenlik ve hicvin limitleri içerisinde kalarak…

Rüyalarından biri de Fenerbahçe' ye bir" Tenis Şubesi" kazandırmaktı. Son yıllarda da bunu denedi ama başaramadı. Herkes onun kadar bu büyük rüyanın güzelliğini hızlı kavrayamazdı… Bari son nefesini verirken de Fenerbahçe'nin ona verdiği 3-0 lık hediye de Bari'nin ruhu için eminim sandığımızdan daha önemliydi.

             Her birimizin Bari ile ilgili sayısız yaşanmış tatlı hatıraları vardır. Ben de gerek Dağcılık Kulübünde, gerek gittiğimiz deplasmanlarda, gerek Hakkı Özgenel, Murat Gürler ve Nazmi Abi ile katıldığımız Monaco daki Genç Milli Takım kampı ve Paris te onunla sayısız anımı aktarabilirim.

En korkuncu ise şuydu: Lübnan la Davis Cup maçımız vardı ve ben o milli maçta genç bir yan hakemdim. Arif Koçak çok kritik bir maç oynuyordu ve oyunun en gergin anında Milli takımın da hocası olan Nazmi Abi benim Lübnanlı oyuncu lehine verdiğim kararı beğenmemişti. O sayıyla Arif serti verdi ve oyuncular dinlenmeye giderken Nazmi Abi bana tüm ömrümün en dehşet verici bakışını fırlattı! O anda ölmek istedim ama maç devam edeceği için, o hakkımız bile yoktu. Allahtan Arif 5 sette maçı aldı, Türkiye tur atladı da sonradan bu olay aramızda tatlı anı vasfıyla kalabildi!!
          
  Ölümünden bir gün sonra TED de oturmuş konuşurken Nafiz Yılmaztürk de bir anısını paylaştı bizlerle. Bir veteran milli Takım kampında, Glascow'da Nafiz ve Bülent Ergin "(Bu müsabakalarda) hangimiz daha fazla sayı götürürüz" diye birbirleriyle takışırken konuyu Bari' ye taşıyorlar. Bari o her zaman ki esprileri ve klasıyla "Çocuklar, bilirsiniz biz tenisçiler, hepimiz biraz hırsızızdır ve arada götürürüz" diye işi geleneksel puan tartışmaları üzerinden işe kendisini de katarak, sevdiği kimseyi kırmadan tatlıya bağlayarak geçiştiriyor…

Bu makaleyi bir acil davet sayın: herkesin yarından tezi yok Bari ile ilgili fotoğraf ve anılarını bu e postaya yollamalarını rica ediyorum. Bir Bari kitabı, her Türk tenis severin evinde bulunmalı, gelecek kuşaklara kalmalıdır…

            Geçtiğimiz yaz kalp ameliyatı geçireceğini öğrenip, Kadıköy'de düzenlediğimiz "Ergenekon tutuklamalarını protesto" mitinginin hemen ardından koşa koşa Dalyan Kulüp'e gittim. Orada tenis tarihinin en unutulmaz finallerinden Federer-Nadal maçını yan yana izleme keyfini sürerken bunun ne kadar değerli bir an olduğunun farkındaydım.

Ne yazık ki korktuğum başıma geldi...

Son görüşmemizmiş...

Federer'e çok hayrandı. Sanki hep rüyasını gördüğü ideal sporcu ve mükemmel tenisçiydi. Bari de en bonkör şekilde tenisçi yetiştirmek için gece gündüz çalıştı. Çok başarısı da oldu. Ama o kadar istemesine rağmen kendini aşacak bir tenisçi çıkartamadı. Tabii çıtanın çok yükseklerde olduğunu kabul etmemiz lazım! Kolay mı öyle "Bari'yi aşmak"!!

            Pazartesi günü önce TED'de bir tören yaptık, ardından Şişli Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, ağırlıklı olarak tenis ve Fenerbahçe camiasının katıldığı büyük cenazenin ardından, Feriköy'de toprağa verdik.

İtiraf etmem lazım ki, cenaze törenine, Fenerbahçe Televizyonu dışında hiçbir medya kuruluşunun kamera ve hatta fotoğrafçı yollamamış olması, hayatımda en utandığım anlardan birini yaşattı bana.  Biz bu kadar mı zavallı ve "kro" bir medyaya sahiptik?
20. Yüzyıldaki efsanevi sporcularımızdan birini böyle mi uğurlayacak bir ülkede yaşıyorduk?

            Tabii ki bu düzeysizlik, Bari'den hiçbir şey götürmedi! Olsa olsa, bizi tekrar ülke gerçekleriyle karşı karşıya getirdi.

             Hiçkimsenin boş yere "efsane" olamayacağını ve onun bu sıfatı en güzel, en mütevazi, en doğal şekilde taşıdığını bilerek...

Güle güle Nazmi Abi, nur içinde yat, hep aramızda olacaksın...

            Bu ülke senin bıraktığın miras üzerinden bir gün bir Wimbledon şampiyonu çıkarırsa, o gün gözyaşlarımızın en güzelleri senin için de akacak.

.
.

Nazmi Bari - Nur içinde yatsın

.
.
 .
sağdan ikinci 

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org