Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
HONZON'larımız...
01.08.2011
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 8243
Oy Sayısı : 9
Değerlendirme : 4,56
Popülarite : 4,35
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Doğan Cüceloğlu'nun "İyi düşün doğru karar ver" kitabından bir alıntı ile başlamak istiyorum;

İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olan Timur sevdiği kız arkadaşı Nesrin'e açılmak istemektedir. Açılmaktan da öte ona evlenme teklifi edecektir.

Timur heyecanını yener ve Nesrin'e açılmaya başlar. "Çok şekersin" ile başlayan Nesrin'in cümleleri giderek Timur'un duymaktan hiç hazzetmeyeceği üzüntü verici ifadelere bürünür. Güvendiği dağlara kar yağar Timur'un. Nesrin Nişantaşı'nda büyüdüğünü, Amerikan Koleji'nden mezun olduğunu, sık, sık dış ülkelere gittiğini söyleyerek "Davul dengi dengine çalar" atasözünü ima edercesine "bu işin olmayacağını" ifade etmeye çalışır.

Timur'un üniversitede asistan olarak kalmak istemesi Nesrin'in umurunda değildir, çünkü Timur'un kazanacağı para Nesrin'in her ay kuaföre verdiği paraya denktir. Hep arkadaş olarak kalmak isteyen Nesrin'in isteğine "olur" cevabını verir Timur. Nesrin sosyal statüsünü ön plana aldığını ve aşkın, sevginin kendisine yetmeyeceğini, önemli olanın dış görünüş olduğunu bizlere aktarır böylelikle.

Hayattan beklentileri farklıdır her ikisinin de. Ayrı dünyaların insanlarıdırlar. Timur düş kırıklığına uğramış bir vaziyette Nesrin'den ayrılır. Dalgın, dalgın yürümeye başlar. Karşıdan karşıya geçerken az kalsın bir arabanın altında kalacaktır.

Yaşam durumu dibe vurmuştur. Bir insanın bu durum içerisinde çıkıp kurtulabilmesi aslında çok kolay değildir. Eğer insan bu durumu öğretici olarak kullanabilirse, kendi özünü keşfedebilir.

Orman yangını çıkmış bir bölgede birkaç yıl sonra bakıldığında, orada küçük ağaçlar görürsünüz. Nasıl olduğuna inanmak gerçekten güçtür. Yangının küllerinden doğmuştur çünkü. Daha önce ormanda dökülmüş olan çam kozalakları, yangın esnasında toprak altında yeterli ısıyı gördüklerinde filizlenip çıkarlarmış.

Ne kadar ilginç bir doğuş hikâyesi değil mi? 

Hepimizin hayatta honzon'ları vardır elbette. Honzon; Japonca ibadet etmek veya düşkünlük konusu demektir. Bunlar bazen bizi mutlu, bazen mutsuz etmektedir. Bu yaşamımızda her şey olabilir; eş, sevgili, çocuk, iş, inanç, yaşam felsefesi, arzularımız, isteklerimiz. Hatta arabamız bile olabilir. Düşünün bazı insanların arabalarına nasıl baktıklarını, onları her gün yıkarlar, parlatırlar, sonra da geriye çekilip izlerler.

Fakat hiç birimiz bunun kendi honzon'umuz olduğunu bilmeyiz. Çünkü bu bilinçaltı bir şeydir. Bunun farkına ancak onu kaybettiğimiz anda varırız, çünkü o zaman kendimizde kayboluruz. 

Hepimizin hayatta vazgeçemeyeceği ve hayatının odak noktası yaptığı birçok şey vardır. Onun için hayatımızı bu gibi şeylere dayandırmak sorun aramaya benzer.

Bir anne ya da baba için çocuğu her zaman honzon'udur. Ama bunun belki de dozunu iyi ayarlamak gerekir diyorum. Çocuklarımızı kendi honzon'umuz olmaktan çıkardığımızda, hem biz ebeveynler, hem de aslında çocuklarımız kendi yaşamlarını yaşayacaktır. Aksi takdirde, her ikimizde birbirimizin içinde yaşamaya başlarız ki, bu durum çok acı verir bizlere.

Zaman, zaman şunları bile çok duyarız, çocuklarının evleneceği kişilere bile kendi karar vermeye çalışan ebeveynler. Çünkü çocuklarının değil, kendilerinin mutluluklarını düşündükleri için. Çocuğun yaşamına kendini adadığı için.

Bunun gibi birçok örnek verebiliriz. Örneğin sevgilimiz iyi davrandığı zaman mutlu oluyoruz, tam tersi kötü davranmışsa berbat. Ya da iş yerinde müdürümüz iyi şeyler söylemişse o günü mutlu, kötü söylemişse berbat geçiririz. Mutluluğumuzu bu gibi tavırlar üzerine kurduğumuz için. İşimizi honzon'umuz yapmışızdır çünkü…

Hayatlarımızı kendimiz yaşamalıyız, kendimize göre belki de. Bunun yolu en başta kendimizi tanımaktan geçmektedir. Bizler ne kadar kendimizi tanır, kendimizin farkına varırsak hayatımızdaki honzon'ları o kadar azaltmış oluruz. Yaşam durumumuzu o kadar kararlı hale getirmiş oluruz.

Eğer kendimizi honzon'larımızın etkisine bıraktığımızda istemeden de olsa, aslında yaşamımızı başkalarının eline bırakmış oluruz. İşte o zaman yaşamı kendimiz için değil, başkaları için yaşamaya başlamış oluruz. Kendimizden daha çok diğerleri ve diğer şeyler önemlidir. Hayatımızı artık diğer şeyler yönetmektedir.

Dünyada en güç şey kuşkusuz insanın kendisi olması, kendini bulmasıdır. Kendimizin olmayan bir yaşamda kendimizi ne kadar kontrol edebiliriz. Mutluluğumuzu ne kadar yaşayabiliriz. Ancak başkalarının izin verdiği oranda değil mi?

Ya da honzon'larımızın izin verdiği oranda…

Bütün bunlar bizim yaşam durumumuzu düşürmekte aslında. Eğer yaşam durumumuz düşükse bütün olumsuzluklar üzerimize gelir. Hani deriz ya "hayat üstüme, üstüme geliyor" diye. Ancak bu olumsuzluklar ortadan kalkmaya başlarsa, yavaş, yavaş eski halimize döneriz. Sular tekrar çekilmeye başlar ve eski durgunluğuna döner.

Niçin düşer yaşam durumumuz? Niçin izin veririz? Acaba kendimizi tanımadığımız için olabilir mi? Yoksa honzon'larımız mı buna sebep?

Nedense hiç durmadan yaşamdan, kaderden, aileden, ebeveynlerden şikâyet etmek daha kolay geliyor. Oysa sadece yolu uzatıyoruz. Çünkü gidilecek yol, gidilecek hedef belli. Hepimiz bir gün kendimizle yüzleşmek, kendimizi tanımak, kendimizi olduğu gibi kabul etmek ve o halimizle değişmeyi istemeyi öğreneceğiz. Gerçek huzur ve mutluluğu başka türlü elde etmenin hiçbir yolu yok aslında…

Kendi kendime düşündüğümde bu hayatta kaç tane honzonum var diye… Aslında bunların içinde yaşam sürdüğümü gördüm. Sonra yavaş, yavaş azaltmanın yollarını aradım... Zor, sapa, engellerle dolu ama zirveye ulaşıldığında sınırsız bir huzur ve mutluluk yolu…

Cevizler gibi dışından baktığımızda, hayatı hep kabuk zannederiz ama ne zamanki bu kabuğu kırarız, içindeki mucizevî meyveye ulaşırız…

 01.09.2011

Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org