Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Yusuf Ziya HALEFOGLU Gözüyle 


     

 



Tüm Yazıları

       ShareThis
TEK BAŞINA...
30.07.2012
Yusuf Ziya HALEFOGLU
Okunma Sayısı : 6479
Oy Sayısı : 17
Değerlendirme : 5
Popülarite : 6,15
Verdiğiniz Puan :
 

 

 

Önyargı deyince, o kadar çok farklı hikayeler dinledim ve okudum ki, her seferinde, biraz daha dikkatli olmak lazım diye, kendi kendime, çok söylenmişimdir. Ama bunların çoğunluğu, her zaman, bir anlık, yani düşünmeden verilen tepkilerdir. Bazen, bilerek, araştırmadan ön yargılı da olabiliyor insan. İşte bu insan olarak en zayıf yanımız olsa gerek. Hadi bilmeden, ya da düşünmeden yapılan anlık ön yargılar vardır. Ama bir de, üstüne basa, basa ön yargılı olmak var ya...

Dün bir dostumun iş yerinde otururken, iki misafir arkadaşı daha geldi. Her ikisi de gayet varlıklı ve eğitimli, konuştukça bir şeyler paylaşıp, öğrenebileceğiniz kişilerdi. Önce gayet güzel bir tanışma faslı oldu, sonra çaylar söylendi. Konuşmalar, her zaman olduğu gibi, biraz oradan, biraz buradan, biraz siyaset dedikodusu, derinleştikçe derinleşti...

Misafirlerden genç olan, işyeri sahibi arkadaşıma dönüp, abi sana bir şey soracağım, sen bilirsin dedi. Anlatırken yüzündeki nefret ve kini görebilmek çok zor değildi. Ama söylediklerinden tam emin olsa bile, kendinin araştırıp öğrenmediği şeyler olduğu, konuşmasından anlaşılıyordu. Ama, yine de o kadar emin ve ağır konuşuyordu ki... Birebir yaşamış ve görmüş gibi...

İnsanları yaftalamak bu kadar kolay mı? Ne de güzel hemen etiketleriz değil mi? Hiç korkmadan, çekinmeden, insafsızca... Toplum olarak ne kadar da meraklıyızdır yaftalamaya... Yaftalamayı, karalamayı, hain demeyi, yeri geldiği zaman görev bile sayarız...

Anlattığı kişi, bu ülkede binlerce cüzzamlıyı iyileştirdi, hayatın içine kattı, bu ülkeye ömrü boyunca karşılıksız hizmet etti. Hiç bir şekilde servet edinmemiş, en büyük hizmetlerinden birisi, bu ülkenin kız çocuklarının kurtuluşu olmuş, binlerce çocuğun okullu olmasını sağlamıştı. Her zaman tek başınaydı ama, hiçbir zaman yanlız değildi. Veda ederken, bu dünyada yapabileceklerimi yaptım ve gidiyorum diyebilmişti. Ülkemin saygın hekimlerinden, doğuyu köy, köy gezmiş, bilge bir insandı. En acısı artık rahmetli olmuş birisi hakkında o kadar ağır şeyler söyledi ki...

Sadece dinlemeye çalıştım, ama dinlerken bile o kadar ağır gelmişti ki... Dayanamayıp sordum; peki bunların doğru olduğunu nereden biliyorsun, emin ve güvenilir bir kaynağın var mı dedim? Bir yerden mi okudun, bunu yaşayan kişilerden mi duydun?... Ben olsam bunları söylemeden önce biraz düşünür, ölçer, gerçekten birisi hakkında bu kadar ağır konuşurken, bunun gerçek olduğundan emin olur ve öyle konuşurdum dedim. Bana söylediğini aynen aktarıyorum; "çok sevip güvendiğim, kardeşim gibi bildiğim bir arkadaşım söyledi..." Tekrar sordum; "Peki bu arkadaşının doğru söylemediğini iddia edersem..." dedim. Ben sana bunların yanlış olduğunu kanıtlayabilirim, ama sen bana kanıtla dersem ne yaparsın...

Dale Carnegie'nin hemen şu sözü geldi aklıma , dedim ki; "Tanrı'nın bile insanlar hakkındaki hükmünü, öldükten sonra verdiğine inanırken; biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz"...

Ne kadar güzel bir söz değil mi dedim? Karşımdaki kişi çok şaşırdı, inanarak mı, yoksa benimle, çok fazla laf kalabalağına girmek istemediğinden mi bilmiyorum, çok doğru söylüyorsunuz dedi. Ben, hiç sizin gibi düşünmedim, ama bu çok zor değil mi, her şeyi nasıl bilip öğreneceğiz, her şeyi nasıl okuyacağız diye sordu sonunda.

Ne kadar acıdır ki, okumayan araştırmayan, kulaktan dolma bilgilerle, insanları yargılayan, onları cezalandıran bir toplumda yaşıyoruz.

"Bildiklerini unut. diyor dost. Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın,… Bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın," der Şemsi Tebrizi...

Sonra da biz toplum olarak niçin biribirimize katlanamıyoruz diyoruz. İnsanların birbirini tanımadan, ne kadar fazla kin ve nefret ile dolabileceğini gördüm.
Ama tüm bunlar niye olmakta... Ön yargının kökü aslında çok derinlerdedir. İnsanlar kendilerine benzeyenlere inanma eğilimindedir, benzemeyenlerden çok fazla hoşlanmazlar.

Her zaman benim bildiğim doğru, her zaman bizlere doğru öğretildi, başkalarının bildiği yanlış, tezleriyle büyütüldük... Bugün geldiğimiz nokta, hoşgörüsüz, tahammülsüz, sevgisiz bir toplum... Çocuklukta almış olduğumuz, anne babalarımızın önyargılarını çok fazla benimseriz. Eğer anne baba bir kişiye önyargılı ise, çocuk baştan bu şekilde düşünmeye başlar...

Şimdi düşünün ki bu kişinin bir çocuğu var. Baba evde ne konuşursa, nasıl konuşursa çocukta papağan gibi onu taklit etmez mi? Hepimiz anne babamızın, komşularımızı ya da çevremizdekileri nasıl yargıladığını çok iyi hatırlarız. Hangimiz anne babamız yanlış düşünmüştür diyebiliriz.

Tüm bunlardan sonra gerçekten o kişiyi suçlayamadım, belki de bu suç bütün hepimizin, bütün toplumun, anne babalarımızın, öğretmenlerimizin, eğitim sistemimizin...

Sonrasında hep birlikte vadalaştık ve ayrılırken o kişiye bir kaç kitap ismi önerdim, içimden de umarım önyargısız bir şekilde okur diye de geçirmeden edemedim... Çünkü ön yargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zordur demiş Albert Einstein...

Önyargılı ve hoşgörünün eksik olduğu birey ve toplumlarda, yaşamın sürekli çatışma ve kargaşa içinde sürdüğünü görüyoruz.

Hoşgörüyü kavramak, yaşamak ve yaşatmak için bilgi, sevgi ve çaba gerekir.

Önyargıyı yok etmenin, en kolay yollarından birisi belki de hoşgürüdür...

Gelin hep birlikte çaba gösterelim...

Erdemlerin en güzeli değil midir hoşgörü?...


Kötü         Çok İyi  Oyla 
           
Tüm yazıları        ShareThis
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
                 

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org