|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
Verim nedir?
12.02.2010 |
|
Okunma Sayısı : |
6509 |
|
|
Oy Sayısı : |
2 |
|
|
Değerlendirme : |
5 |
|
|
Popülarite : |
1,51 |
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
Verim nedir? Liderlik Zirvesi Deşifresi
izlemek için tıklayın
. . .
İbrahim Arıkan (İA) Lucien Arkas (LA)
Bülent Şemver (BŞ)
EDUPLUS: Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Lucien Arkas, Arıkanlı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Doktor İbrahim Arıkan.
BŞ: Biz burada bir ekip olduğumuza göre, bu balonları yerleştirmek bizim görevimiz. Siz müdahale etmeyin, biz büyütmeyi biliyoruz. Bizim işimiz büyütmek. En küçükten başlayalım, en büyüğe doğru işi büyütelim. En küçükten yapacağımız zıplamada bir ara verdik. Bayağı zorluk çektik büyüklerin arasına girebilmek için. Bizi yok etmeye çalıştılar. Bankalar kredi vermediler bize. Bir ara nasıl olduysa Allah yardım etti bize, buraya zıpladık. Bir kere zıpladıktan sonrasını güzel bir şekilde getirdik. Ben diyorum ki bu balonlar 1 milyar , 2 milyar, 3 milyar, 10 milyar yıllık ciroya ulaştık.
İki tanede uçan balonumuz var, birini size vermek istiyorum, ama sakın uçurmayın. Büyümeyi kontrol edin, sakın elinizden kaçmasın.
Siz konuşmaya oturduğunuzda onu sandalyenize bağlarız ki uçmasın.
Ben böyle bir önemli bir konuşmada büyüme , büyüme stratejileri, sürekli büyüme nasıl sağlanmalı, hem büyümeli ve hem karlılığı nasıl artırmalı? Büyürken rakipler ile nasıl uğraşmalı? O konuda çok değerli tecrübeler var. Sağ tarafımda İbrahim Bey'de var, sol tarafımda Lucien Bey var.
Müsaade ederseniz önce onlara sormak istiyorum, ben dedim ki bu konuşmayı ayakta yapmak istiyorum. Siz oturmak istiyor musunuz?
İA: Oturarak daha iyi.
LA: Ben uyarım.
BŞ: Bana mı uyacaksınız, İbrahim Bey'e mi?
LA: Çoğunluğa uyarım.
BŞ: O zaman siz oturun , ben ayakta kalayım. Ama balonlarınızı sakın kaybetmeyin.
Büyüyünce devrilmek kolay oluyor. Büyüğün temelini de büyük tutmak lazım. Büyüğün temeli ile küçüğün temelini aynı tutmuşlar. Küçüğün sermayesi ile büyüğün sermayesi aynı, büyüğü tutmak için daha büyük bir destek lazımdı.
Büyüme nedir? Diye ben değerli konuşmacılarımıza sormak istiyorum. Herkes bir büyümeden bahsediyor. Büyüyelin, büyüyelim, üstelikte sürekli, devamlı büyüyelim diyorlar. İbrahim Bey sizce büyümek bir şirketin bilançosunu mu büyütmek , hisse değerini mi büyütmek, pazar payını artırmak, personel sayısınımı büyütmek, yoksa hepsini birden mi yapmak? Sizin tecrübenize göre, siz büyümeyi nasıl tanımlıyorsunuz?
İA: Teşekkür ederim, sayın dinleyenler sizlere de saygılar sunarım. Herhangi bir ekonomik değerin, diyelim ki nüfusun , çalışan sayısının artması , veya bilançonun yükselmesi, veya çalışılan birim sayısının artması gibi kamuoyunda bilinen hatta karlılık dahi tam olarak büyümeyi ifade etmez. Bu sadece işletmenin belirli kesimlerindeki gelişmeyi gösyerir. Büyüme değildir.
Büyüme olduğunu anlamak için sistemin verimine bakmak lazım. Büyüme verim ile ölçülmeli, yoksa herhangi bir birimin çoğalmasıyla büyüme olmayabilir. Örnek vereyim, diyelim ki çalışan sayınız arttı eğer verim o oranda artmıyorsa o işletmenin büyümesini değil, küçülmesini dahi getirebilir. Başka bir şekilde büyüme şekli aynı şekilde verim sağlanmazsa kesinlikle büyüme değildir.
Verim nedir?
Dengeli büyüme olması için, işletmenin ekonomik birimlerinin hepsinin koordineli olarak ve verimi artırmak için alınması gereken değerlere erişerek gelişmesi gerekir. Bunun içinde verimin olabilmesi için işletmenin bütün birimlerinde dengeli bir gelişmeye ihtiyaç vardır.
Verim nedir? Dediğimizde verim için iki önemli etken vardır. Bunlardan bir tanesi sisteme olan girdi. Nedir bu girdi? Sermaye, iş gücü, teknoloji, ekipman, pazarlama masrafları gibi sayabilirsiniz. Bunlar sistemin girdisi, bir de çıktısı vardır. Çıktısı da elde etiğimiz ürünlerdir. Paraya dönüşebilen veya işletmenin ekonomik değerini yükselten çıktılardır.
Çıktıyı , girdiye böldüğünüzde verimi verir. Öyleyse biz, ne kadar girdi yaptık, bunun ne kadarını üretime dönüştürdük.? Bu da çıktısı oluyor. Bunun ikinin arasındaki oran bize işletmenin verimini verir. Dolayısıyla da büyüyüp büyümediğimizi verimimize bakarak hatta, verimliliği ölçerek görmek mümkündür diye düşünüyorum.
BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Lucien Bey, sizin tanımınızda büyüme nedir ve büyümek için ne gerekiyor? Büyümek için akıllımı olmak gerekiyor? Büyümek için para mı gerekiyor? Sermaye mi gerekiyor? Yürek mi gerekiyor? Ne gerekiyor büyümek için?
LA: Büyüme hedef olamaz.
Hedef başka bir şey olmalı. Siz bir hedef koyarsanız kendinize "Ben büyüyeceğim" diye , olmaz. Bir hedefiniz vardır, bu hedefinde kaideleri vardır. Tabiki büyüyerek gitmeniz lazım, büyümek gerekiyorsa o hedefe varmak için. Sağlıklı büyümekte var, sağlıksız büyümekte var. Tek başına büyüme bir şey ifade etmez. Bir çocuğu büyütürsünüz, eğitmezsiniz eğitilmemiş, uzamış bir çocuk olur. O bakımdan büyüme tek başına bana göre bir şey ifade etmiyor.
Bir hedef koyarsınız, ona ulaşmak için bir plan vardır, ona odaklanırsınız. Ben 5 seneden fazla uzun planlar yapılabileceğini tahmin etmiyorum. O bakımdan 5 senelik bir plan yaptıktan sonra bir ara verirsiniz, çünkü büyümek karlılıkla olur. Bankanın parasıyla büyüyemezsiniz. Kendi paranız ve banka desteği ile büyürsünüz. Aşırı büyümeğe kalktığınız zaman kendi kaynaklarınız o denli para getirmez. .Az ve öz para kazandıran işler çok daha uzun vadelidir.
O bakımdan az ve öz adımlarla, duraksamalarla, konsoladisyonlarla bir merdiven yürür gibi . On katlı bir apartmanda merdivenlerden çıkarken sırf merdiven çıkmazsınız arada duraklarsınız, yoksa nefessiz kalırsınız. O bakımdan büyümeyi bir şart olarak görmüyorum. Önemli olan kendinize koyduğunuz hedefi , ilk başta herşey hayal etmekle başlar. Çünkü hedefte hayalden başlıyor. İnsan birşeyler hayal ediyor, onu yapmayı istiyor. Ona göre hedefe kilitleniyor.
Ondan sonra çalışma ve büyüme, insan ile ilişki, müşteri ile ilişki , personelinizle olan ilişkiniz, bir senfoni gibi. Bugün keman mı önemli, piyanomu önemli, yoksa elinde baston olan ortadaki adam mı önemli. Eskiden en çok parayı ona veriyorlar diye kızıyordum, şimdi anlıyorum neden ona en çok parayı verdiklerini .
BŞ: Çok doğru söylediniz, o zaman ben yine ayağa kalkıp, yaşadığımız şirket örneklerinden büyüme ile ilgili sizlere yine bir soru sormak istiyorum. Büyüdüğümüz zaman eğer bu büyümeyi sağlıklı yapamazsak, kontrolsüz yaparsak bir şekilde kof büyüme olur. Yani içi boş. İçi boş bir büyüme olduğu zamanda en ufak bir iğnede patlarız. Böyle kof büyüyen bir şirketi nasıl anlarsınız? Neresinden anlarsınız? Bunlar büyüyor ama kof büyüyor, en ufak bir iğne bunları patlatacak diye nasıl anlarsınız?
LA: İki ilişkiye bakarım. Bir, kendi personeli ile olan ilişkisi, iki müşterisi ile ilişki. İkisinden biri iyi değilse onun patlama olasılığı büyüktür.
BŞ: Müşteri ilişkileri ve iç ilişkilerinize bakarsınız. İnsan ilişkisine. İbrahim Bey, siz nasıl anlarsınız?
İA: İşletmeler çeşitli şekilde büyürler. Bunlardan bir tanesi doğal kaynakla büyüme. Diğeri ise doğal olmayan yollardan büyümedir. Doğal olmayan yollardan büyümeye şişme, şişirme, diyebiliriz. Nasıl oluyor doğal olmayan yollardan büyüme? İki şekilde olur. Birincisi kredilerle büyüme. Kredi ile büyümek zaman zaman gereklidir ancak bir şeye dikkat etmelisiniz, kredinin ödeme tarihinde krediden dolayı elde edeceğiniz kar, en azından o krediyi karşılayacak durumdaysa kredi ile büyümeye kalkmalısınız. Aksi takdirde bu krediyi alırsınız, cari harcamalara kullanırsınız, ödeme günü gelince yavaş yavaş sıkıntıya başlarsınız.
Bir gazetede bir makale başlığı vardı "Kredilerle oluşan bir imparatorluk , kredilerle çatırdıyor" diyordu. Şunu unutmayalım arkadaşlar, özellikle kriz dönemlerinde batan şirketlerin büyük bir çoğunluğu kredi yüzünden batmıştır. Dolayısıyla birinci şişme , gelişigüzel kredi alıp, kredinin oluşturacağı verimin düşük olması batmaya neden olabilir.
Bir nedeni daha vardır. Ülkemizde maalesef çok yaygın olan bir sistem daha vardır. O da siyasi iktidarlarla ilişki kurarak büyümek. . .
.
. .
.
İbrahim Arıkan, Bülent Şenver, Lucien Arkas . .
Bülent Şenver, İbrahim Arıkan . . .
Sürdürülebilir Büyüme LUCİEN ARKAS, İBRAHİM ARIKAN, BÜLENT ŞENVER 24.11.2009
Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Lucien ARKAS ve Arıkanlı Holding, Yurtiçi Kargo Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İbrahim ARIKAN ile hoş bir sohbet yaptık. Konumuz "Sürdürülebilir Büyüme ve Karlılık Nasıl Sağlanır" idi. Bu hoş sohbetimizi sizlerle paylaşıyorum.
LUCİEN ARKAS (LA) İBRAHİM ARIKAN (İA) BÜLENT ŞENVER (BŞ)
BŞ: İki tane uçan balonumuz var ve büyümeyi temsil ediyorlar. Bunları size veriyorum ama sakın uçurmayın. Büyümeyi kontrol edin, sakın elinizden kaçmasın.
Sürekli büyüme nasıl sağlanmalı, büyürken karlılık nasıl artırılmalı? Rakipler ile nasıl uğraşmalı? Tecrübelerinden paylaşmak üzere İbrahim Bey ve Lucien Bey ile birlikteyiz.
Ben değerli konuşmacılarımıza "büyüme nedir?" sorusunu sormak istiyorum. İbrahim Bey sizce büyüme bir şirketin sadece bilançosunu, hisse değerini, pazar payını veya personel sayısını mı büyütmektir, yoksa hepsini birden mi yapmaktır?
İA: Teşekkür ederim, sayın dinleyenler sizlere de saygılar sunarım. Herhangi bir işletmenin ekonomik değerinin artması, bilanço değerlerinin yükselmesi veya kârlılık tam olarak büyümeyi ifade etmez. Bu sadece işletmenin belirli kesimlerindeki gelişmeyi gösterir. Büyüme değildir.
Gerçek büyüme verim artışı ile ilgilidir. Örneğin çalışan sayınız belirli bir oranda arttığında verimlilik aynı oranda artmıyorsa aslında işletmenizin büyümesi değil, küçülmesi gerekebilir. Verimliliğin sağlanması içinse; işletmenin ekonomik birimlerinin tümünün koordineli olarak ve verimlilik gözetilerek geliştirilmesi gerekir.
Verimlilik sisteme dâhil ettiğiniz sermaye, iş gücü, teknoloji, donanım gibi girdiler ile elde edilen çıktılar arası ilişkidir. Çıktı miktarını girdi miktarına böldüğünüzde işletmenin verimliliğini bulursunuz. Dolayısıyla da büyüyüp büyümediğimizi verimliliği ölçerek görmek mümkündür diye düşünüyorum.
BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Lucien Bey, sizin tanımınızda büyüme nedir ve büyümek için ne gerekiyor? Büyümek için akıllı mı olmak gerekiyor? Büyümek için para mı gerekiyor? Sermaye mi gerekiyor? Yürek mi gerekiyor? Ne gerekiyor büyümek için?
LA: Bence büyüme tek başına hedef olamaz. Büyüme ancak başka bir hedefin sonucudur. Koyduğunuz hedefe varmak için büyümek gerekiyorsa tabi ki büyüyeceğiz. Tek başına büyüme bir şey ifade etmez.
Bir hedef koyarsınız, ona ulaşmak için bir plan yapar ve bu plana odaklanırsınız. En fazla 5 senelik planlar yaparsınız zira ben 5 seneden uzun planlar yapılabileceğine inanmıyorum. Fakat bu planlar da gerçekçi olmalıdır. Çünkü hedefe ulaşmak üzere gerçekleştireceğiniz büyüme kârlılıkla ve öz kaynaklarla desteklenmelidir. Banka parasıyla büyüyemezsiniz. Ancak kendi paranız ve banka desteği ile büyürsünüz. Az ve öz kazandıran işler çok daha uzun vadelidir. O bakımdan hedefinize doğru büyüme basamaklarını az ve öz adımlarla, duraksamalarla, bir merdiven yürür gibi çıkarsınız. On katlı bir apartmanda yukarı çıkarken arada duraklamanız gerekir, yoksa nefessiz kalırsınız.
Bu sırada tabi ki çalışma, insanla, müşteriyle personelinizle olan ilişkiniz, bir senfoni gibi uyum içerisinde yürümelidir. Bu da orkestra şefinin önemini artırıyor.
BŞ: Çok doğru söylediniz, Peki sağlıksız dengesiz büyüyen bir şirketi nasıl anlarsınız?
LA: İki ilişkiye bakarım. Şirketin personeli ile ilişkisine ve müşterisi ile ilişkisine. İkisinden biri iyi olmamasına karşın şirket büyüyorsa büyük olasılıkla sağlıksız büyüyordur.
BŞ: İbrahim Bey, siz nasıl anlarsınız?
İA: İşletmeler çeşitli şekillerde büyürler. Doğal kaynaklarla ve doğal olmayan kaynaklarla. Doğal olmayan kaynaklarla büyüme de iki şekilde olur. Birincisi kredilerle büyümek. İkincisi ülkemizde maalesef çok yaygın olan bir sistemdir; siyasi iktidarlarla ilişki kurarak büyümek.
Kredi ile büyümek bazen gereklidir. Ancak büyüme ile elde edeceğiniz kâr en azından, kredinin geri ödeme miktarını karşılamalıdır. Aksi takdirde sadece cari harcamalara kullandığınız kredi geri ödeme günü sizi sıkıntıya sokar.
Kredilerle oluşan imparatorluklar, krediler nedeniyle çatırdamaya mahkûmdur. Özellikle kriz dönemlerinde batan şirketlerin büyük bir çoğunluğu kredi yüzünden batmıştır. Kredi ile büyüyen kredi ödemelerinden sonra, siyasi iktidar ile büyüyen siyasi iktidar ortadan kalktıktan sonra yavaş yavaş küçülür. Bazen de yok olur, hatta ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Bütün organizmalarda, doğal olmayan büyüme hastalığa sebep olur. Doğal büyümek zordur, yavaştır, sabır ister ama sağlıklıdır.
BŞ: Çok teşekkür ediyorum. Hep büyüme konuştuk, biraz da kârlılığı konuşalım. Kârlılığı artırmak için gelirleri artırmak, giderleri düşürmek yeterli gibi görünüyor. Ancak bazıları "Önce gelirleri artırarak başlarım" derken, bazıları "giderleri azaltırım" bir takım kimselerse "Her ikisini birden yapmaya çalışırım" diyor. Şirketin durumuna, sektöre göre farklılık göstermekle birlikte sizin tecrübelerinizden, kârlılığı artırabilmek için bizimle paylaşabileceğiniz yöntemler nelerdir?
LA: Kârlılık büyük miktarda para kazanmak değildir. Kârlılık yaratıcılık ister. Yaratıcı bir ürün çıkarabilmek için de müşterinin ne isteyeceğini bilmek lazımdır. Tüketicinin hayatını kolaylaştıracak bir şeyler bulur ve ilk sunan siz olursanız rakipsiz hale gelirsiniz. Ürününüz isminiz ile eş anlamlı hale gelir. Pazarı ele geçirirsiniz. Ancak yine de temkinli büyümekte fayda var. Finansal denge şart, öz kaynaklarınıza ek olarak krediyi dengeli bir şekilde kullanmak gerekli. Yaratıcılığınız ve gerekli sermayeniz varsa, işler ters gittiğinde ne yapacağınızı da biliyorsanız o işe girin. Çölün genişliğini, ne kadar su taşıyabileceğinizi bilmeden yola çıkarsanız, yarı yolda susuz kalırsınız.
BŞ: Çok güzel izah ettiniz Lucien Bey. Kârlı olan şirketler her zaman nakit yaratan şirketler değildir. Kar bir muhasebe terimidir. Muhasebe bilenler bilirler, çok kâr eden şirketlerin ortakları bazen muhasebeye gidip "Ver şu paraları" dediğinde "efendim hiç para yok ki" cevabıyla karşılaşmışlardır. Nakit yaratan kârlar sağlıklı kârlardır. Gelişi güzel aktif yaratan kârlılık sağlıklı bir kârlılık değildir. Bu çok önemli bir tespittir.
İbrahim Bey sizin kâr konusunda bizimle paylaşabilecekleriniz nelerdir?
İA: Kârı etkileyen başlıca unsur üretim faktörleridir. Sermaye, emek gücü, ve üretim teknolojileri üzerinde durmak gerekir. Eğer bunlara yatırım yapıyorsanız, bunlarda çok kuvvetliyseniz o zaman karlılığınızın artma ihtimali fazladır. Belli bir sermayede, belli bir üretim yapma kapasitenizin olması gerekiyor. Öte yandan çalışanların işe uygun kişilerden oluşması ve büyümeyi, verimli olmayı benimsemiş olmaları gerekli. Üretim teknolojinizin de güncel olması lazım. Böyle bir durumda pazar payınız ve kârlılığınız artar.
Bir de elde ettiğiniz kârı doğru kullanmak gerekli. Kârınızı kişisel zevkler gibi geri dönmeyecek yatırımlar için kullanmışsanız, bir sonraki sene kâr etme şansınız zayıflar.
BŞ: Her ikinizin de şirketlerinde kurumsal ilkeler var. Bence kurumsal felsefe ve ilkeler doğru tespit edilir ve onlara uyulursa büyüme ve karlılık artıyor. Örneğin ARKAS grubunun ilkeleri şunlar.
1-Öncü olmak. Hep önde gitmek, 2-Bilinçli davranmak. Yaptığınız işi bilerek yapmak, 3-Verimli olmak, 4-Sorumluluk, 5-Sürekli gelişen bir hizmet sunumu.
Peki, bunlardan sadece üçünü seçip gemilerinizden birine atlayıp okyanusa açılacak olsanız hangi üçünü alırdınız?
LA: Her şeyden önce bence en önemli ilke sevgidir. Çalışanlar sevdikleri insanın kurallarına uyarlar. Küçük bir şirkette bunu sağlamak kolaydır. İnsanlara yakın olabilir, onlara sevginizi aşılayabilirsiniz. Oysa şirket büyüdükçe kurumsallaşır kurumsallaştıkça soğur, sevgi kaybolur. İlkeli yönetim zorlaşır.
BŞ: O zaman ben şöyle özetliyorum; Bunların en tepesinde, en önemli şey sevgi diyorsunuz. Sevgi olmazsa diğerleri dağılır, gider.
LA: Tabi ki tutturamazsınız, takım olmazsınız. Siz istediğiniz kadar şirketin kuralları var deyin, onlar yine dinlemezler. Çalışanlar ancak siz şirketi ve kendinizi sevdirirseniz kurallara uyar.
BŞ: İbrahim Bey, size dönüyorum, sizin şirketlerinizin de önemli felsefe ve ilkeleri var. Birkaç tanesini paylaşmak istiyorum.
1-Bireye saygı, 2-Dürüstlük ve adalet, 3-Müşteri odaklı olabilmek, 4-Operasyonel mükemmellik, 5- Sonuç odaklılık, 6-Takım çalışması.
Sizin için de bu 6 ilkeyi özetleyen temel bir kavram var mı?
İA: Bende Sayın Arkas'ın söylediklerine katılıyorum. Önce sevgi aynı zamanda güven Firmaya, firmayı yönetenlere. Bu patrona güven değil. Küçük şirketlerde patronadır, büyük şirketlerde yöneticiyedir. Artık patron her yerde değildir, onun yerine yöneticiler o sevgiyi aşılamalı, o güveni sağlamalı.
İkincisi işletme de dürüst olmak zorundadır. İnsanları bir kez kandırabilirsiniz. Çalışanlarınız kadar tüketiciye de saygılı olmalısınız. Tüketici, satın aldığı mal veya hizmetten memnun kalmalı, verdiği paranın karşılığını almalı. Dolayısıyla da ürettiğiniz her şeyin müşterinin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını sürekli kontrol etmek durumundasınız.
Sonuç odaklı olmak gerekir. Daha iyisini yapmaya, en iyisini yapmaya odaklanmak. Kısaca yapılan işi en iyi şekilde yapmaya odaklanmak gerekir.
BŞ: Peki, büyüyelim derken elimizdekilerden de olmamak için büyümeyi nasıl yönetmek gerekir?
LA: Her şeyde olduğu gibi kontrollü gitmek gerekir. Büyüdükçe kontrolü mekanizmasını da büyüteceksiniz. Sayın Arıkan'ın söylediklerinin hepsi doğru. Ben tek bir şeye katılmıyorum, lider olmadan olmaz. Kurumsallaşmak demek lidersizlik demek değildir. Patronluk başka şeydir, liderlik başka şey. Lider olmayan yerde kimi takip edeceksiniz?
BŞ: Sizce?
İA: Bence bu kontrol mekanizması son zamanlarda sıkça kullanılan "Sürdürülebilir büyüme" kavramı ile yakından ilişkilidir. Her bir kalp atışı düzenli aralıklarda ve eşit şiddette olan kişinin kalbi sağlıklıdır. Siz böyle bir kişiye gereğinden fazla yedirir, içirir bünyesini zorlarsanız bir süre sonra kalp ritmini bozarsınız. İşletmeler de aynen böyledir. İşletme kendi içi dinamiklerine uygun büyümelidir. Aksi takdirde işletmenin sağlığı bozulur büyüme sürdürülemez bir hal alır.
Dolayısıyla işletmenin büyümesini, verimini planlamak ve belirli zamanlarda büyümenin hızını düşürmek gerekir. Kriz dönemlerinde büyüme hedefinizi revize eder hatta belki küçülürsünüz. Zira temel amaç sürdürülebilir bir şekilde büyümektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|