Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

İbrahim Arıkan Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE KRİZ
04.07.2012
Okunma Sayısı : 4780
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE KRİZ

Gerek dünya ölçeğinde, gerekse ülkemiz ölçeğinde yaşanan tüm krizlerin oluş nedenlerinin aşağı yukarı aynı olduğu görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı önemli ekonomik krizlerin bazıları dünya ölçeğinde, bazıları ise Türkiye ölçeğinde gerçekleşen krizlerdir. Nerede, hangi ölçekte ve tarihte oluşursa oluşsun, ülkemizi derinden etkileyen krizlerin oluşma nedenleri ve sonuçlarını birlikte inceleyelim.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Yaşadığı Önemli Krizler:

1.KRİZ (1929)

Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı ilk ekonomik krizdir.

Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ile birlikte harap hale geldi. Bunun üzerine Atatürk ve silah arkadaşları 19 Mayıs 1919'da bağımsızlık savaşını başlattılar.

Atatürk ve silah arkadaşları birçok zaferden sonra 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'i  düşman işgalinden  kurtararak Kurtuluş Savaşı'nı  tamamladılar. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Türkiye'yi  kalkındırma hamleleri başladı. Türkiye ekonomisi ve sanayisi yeniden  toparlanmaya başladı.

Kalkınma hamleleri devam ederken, dünyayı etkisi altına alan ve 1929 Krizi diye adlandırılan kriz kendini gösterdi.

O tarihlerde sanayisi son derece zayıf (emekleme çağında) olan Türkiye Cumhuriyeti'nin, genel ekonomisi tarına dayalı idi. Yabancı ülkelere tütün, kuruyemiş gibi tarım ürünleri satıyor, buna karşılık; kumaş , şeker, ilaç, çimento, kağıt, demir ve çelik gibi ülkenin  imarı için ihtiyaç duyulan ayrıca, vatandaşların temel gereksinmeleri olan ürünler alınıyordu.

Osmanlı'dan devralınan borçların ödemeleri de devam ediyordu.

1929 sonbaharında, 2007'de olduğu  gibi Amerika merkezli bir kriz, önce Amerika'da sonra da birçok  ülkede yayılmaya başladı. Tarım ürünlerinin fiyatı düştü, sanayi ürünlerinin fiyatı arttı.

Birçok ülkede enflasyon  hızla yükseldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin aynı yıl dış ticaret açığı 50 milyon dolara ulaştı. Kriz başta ABD olmak üzere birçok ülke ekonomisini etkilediği gibi, Türk ekonomisini de derinden etkiledi.

Türk parasının  değeri düştü. Yatırımlar yavaşladı. Dış ticaret açığı yükseldi. Dış borç arttı.

2.KRİZ (1948)

Dünya tarihinde önemli yeri olan bir diğer kriz 1948 Krizidir. Bu önemli krizin oluşmasından önce gelişen dünya olayları kısaca izah etmek, bu krizin geliş nedenlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

1948 Öncesi  Gelişmeler:

1.Kriz 1929'da başladı, 1932'lerde etkisini kaybetti. O tarihten sonra her şey normale döndü.
1932-1938 yılları bütün ülkelerin sanayilerini ve ticaretini geliştirdiği geçmişe göre ekonomik değerlerini artırdığı bir dönem oldu.

Bu yıllardan sonra zengin ülkelerde beliren hırslı yöneticiler dünyayı bir savaş alanına çevirdiler.

Böylelikle, İkinci Dünya Savaşı başladı (1939-1945). İkinci Dünya Savaşı'nda savaşan her devletin özel nedenleri olsa da, bu savaşın başlaması temel iki nedene dayanmaktaydı.

1.Neden:
Güçlü devletlerin yer altı, yerüstü kaynakları bakımından zengin, ancak savaşma kabiliyetleri düşük olan bir kısım ülkeleri işgal ederek, bu ülkeleri topraklarına katmak veya kontrol altına almak suretiyle ekonomik ve siyasi açıdan daha güçlü olma istekleri.

2.Neden:
Bazı devletlerin, Birinci Dünya Savaşı'nda kaybettikleri topraklarını ve de özellikle kaybettikleri itibarlarını yeniden kazanma hırslarına kapılmaları idi.

Kim, Kiminle Savaştı?

İkinci Dünya Savaşı'nın Alman ordularının 1 Eylül 1939'da Polonya'ya saldırmasıyla başladığı kabul edilir. Birbirinden kopuk gibi görünse de bu tarihten önceki çatışmalar da, savaşın başlamasında birinci derecede etkili olmuştur.

Detayına girmeden, tarih sırasına bakmadan İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasında etkili olan ve savaş boyunca meydana gelen gelişmeleri kabaca tasnif etmek gerekirse:

.
Dünyayı savaşa götüren ilk adım, Japonya'nın 1931'de Mançurya'yı işgal etmesi oldu.

.
Almanya, zengin bir sanayi bölgesi olan Rhineland'ı 1936'da işgal etti. 1938'de Avusturya'yı topraklarına kattı ve Çekoslovakya'nın  bir bölümünü işgal etti.

.
İtalya, 1936'da Etiyopya'yı (Habeşistan) işgal etti.

.
İngiltere ve Fransa Hitler yönetimindeki Almanya'ya aynı zamanda savaş ilan ettiler. (1939)

.
1937'de Japonya, Çin'e saldırdı.

.
Almanya, 1 Eylül 1939'da Polonya'ya girdi.

.
Almanya, 1941'de Sovyetler Birliği'ne saldırdı.

.
Amerika, başlangıçta savaşa doğrudan katılmasa da, İngiltere'ye büyük ölçüde ekonomik ve askeri malzeme yönünden destek sağlıyordu. 1931'den beri işgalci bir politika izleyen Japonya, Pasifik'te mutlak bir üstünlük kurmak amacıyla, Aralık 1941'de ABD donanmasının bulunduğu Pearl Harbor Üssü'ne baskın düzenledi. ABD, bu olay üzerine Japonya'ya savaş ilan etti.

Dolayısıyla japonya'nın müttefiki  olan Almanya ve İtalya'ya da savaş ilan edildi. Amerika-Japonya savaşları sonunda Pasifik Okyanusu Amerikan hakimiyetine girdi. (1943). Güney doğu Asya, İngilizlerin eline geçti (1943)

.
1942'de bütün Filipinler, Birmanya, Java, Sumatra ve Singapur Japonların eline geçti. Pasifik'teki Japon yayılması, deniz savaşları ile önlendi.

.
Savaş, 1943 yılından itibaren Müttefik Devletlerin lehine döndü. İtalya, savaştan çekilmek zorunda kaldı.

.
Müttefik Devletler, , Eylül 1944'de Alman topraklarına girdiler.

.
1945'te Hitler'in intihar etmesinden sonra Almanya, kayıtsız şartsız teslim oldu. Böylelikle Avrupa savaşı sona erdi.

.
Japonlar, Çin – Hindu'yu işgal etti. (1944)

.
İngilizler, 1945 Mayıs ayında bütün Birmanya'yı işgal etti.

Avrupa ve Asya'da  bunlar olurken, Amerika boş durmuyordu.


.
Yeni Gine'yi 1944 Kasım ayında işgal etti.

.
Gilber'i 1944 Aralık ayında işgal etti.

.
Kwajalin Adası'nı 1944 Şubat ayında işgal etti.

.
Marianne Adaları'nı 1944 Temmuz ayında işgal etti.

.
Gaum Adası'nı 1944 Ağustos ayında işgal etti.

.
Layte Ada'sını 1944 Eylül ayında işgal etti. (bu savaşta Japon donması en büyük kaybını verdi).

.
Fliipinler'in tamamını 1945 Şubat ayında işgal etti.

.
Okinowa Adası'nı 1945 Mayıs ayında işgal etti.

Savaş boyunca İngiliz- Fransız-İtalyan-Rus ve Alman Devletleri bazen birbirleri ile bazen başka ülkelerle sürekli mücadele halindeydiler. Dünya haritası her gün şekil değiştiriyordu.

İkinci Dünya Savaşı'nın Sonu:


Amerika, Uzakdoğu işgali sırasında Japonya ile sık sık savaşmak zorunda kaldı. Kendi için tehlike gördüğü Japonya'yı iki atom bombası ile vurdu. Birinci atom bombasını 6 Ağustos 1945'te Hroshima'ya, ikinci atom bombasını 9 Ağustos 1945'te Nagasaki şehrine attı. Bu iki atom bombası ile yüzbinlerce insan öldü. Yeni silah (atom bombası) Japonya'yı perişan etti. Japonların savaş kazanma ümitlerini bitirdi.

Japonya, 2 Eylül 1945 günü teslim belgesini Tokyo ve Koyu'nda bekleyen Amerikan zırhlısında imzaladı ve İkinci Dünya Savaşı Müttefik Devletler'in (İngiltere, Fransa, ABD, SSCB) galibiyeti ile sona erdi. Mihver Devletleri oluşturan İtalya, Almanya ve Japonya savaşı büyük kayıplara yenik olarak bitirdiler.

İkinci Dünya Savaşı'na girmeyen Türkiye, savaşan ülkeler tarafından savaşın tarafı olması ve savaşa girmesi için baskı altına alındı. Ancak İsmet İnönü ve arkadaşlarının akıllı siyasetleri ile
Türkiye savaşın dışında kalmayı başardı.

İkinci Dünya Savaşı'nın Sonuçları:


İkinci Dünya Savaşı, topyekun bir savaştı. Savaş boyunca, o günün eli silah tutan devletlerin az veya çok katıldığı birçok mücadele yaşandı. Bu savaşların her birinin başlama nedeni ve başlangıç tarihi farklı olmasına rağmen, yapılan savaşların tümüne İkinci Dünya Savaşı ismi verildi.

Bu savaşın sonuçları ise şöyledir:

.
Bazı devletlerin güç gösterisine ve de toprak işgallerine yönelmeleri; bazı ülkelerin de buna karşı harekete geçmeleri, bir kısım ülkelerin ise nefs-i müdafaa refleksi ile kendilerini savaşın içinde bulmaları sonucunda dünya, savaş alanına dönüştü.

.
Dünyanın bugünkü haritası yaklaşık olarak (geçici de olsa) son şeklini aldı. Devletlerin ekonomik ve sosyal güç dengeleri ile sınırları yeniden şekillendi.

.
İkinci dünya savaşı öncesine kadar; dünyanın güç merkezi, Avrupa ülkeleri arasında zaman zaman el değiştiren dünyanın güç merkezi, Avrupa kıtasından Amerika'ya taşındı.

.
Savaş sonrası dünya adeta ikiye bölündü. Bir tarafta demokratik düzen içinde liberal ekonomiyi savunan Batı dünyası, diğer tarafta tek parti, kapalı ekonomi ve devletçilik üzerine inşa edilen
Sovyetler sistemi oluştu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar, dünya bu iki kutbun soğuk savaşına sahne oldu.

.
İkinci Dünya Savaşı'na girmeyerek ekonomik avantaj sağlamış olan Türkiye, uluslararası arenada ise ne yapacağı belli olmayan, güvenirliği zayıf bir ülke olarak yorumlandı.

.
Savaş sonrasında İsmet İnönü yönetimindeki Türkiye'nin önünde iki seçenek vardı.

Birinci seçenek;
Batı normlarını kabul etmek. Böylece tek parti döneminden çok parti dönemine geçmek, demokratik sistem içinde serbest ekonomiyi benimsemek veya ikinci seçenek olan, Sovyet Rusya sistemini benimsemekti.

.İsmet İnönü ve arkadaşları Batı dünyası ile bütünleşmeyi benimsediler. Bu tercihte iki temel neden vardı: Birinci neden, o tarihte Rusya'nın Boğazlarla ilgili istekleri ve doğu illerimizden toprak talepleri idi. Bunlar kabulü mümkün olmayan isteklerdi. İkinci neden ise, dünyanın yeni güç merkezinin yanında olmanın daha doğru olacağını kabul etmeleriydi.

.
Silahlı güçlerin cepheden cepheye koşarak savaştığı günlerde ekonomiler ihmal edildi.

Öte yandan ülkelerin savaş harcamaları arttı. Hükümetlerin birinci önceliği ekonomik gelişme ve toplumların refahı değil; kazanılan veya kaybedilen topraklar oldu. Üretim yerine savaş harcamalarına ve silaha yatırım yapıldı. Bu gidişatın sonunda sanayi, hatta tarım üretimi düştü.

Ülkelerin bütçeleri ve dış ticaretleri açık vermeye başladı. Toprak işgal edilerek büyüyen ülkelerin dahi ekonomik büyümeleri ya durdu ya da negatif sonuç verdi. Birçok ülkede enflasyon yükseldi.

Dünyanın dört bir yanında yaşanan ve 1948 krizi olarak adlandırılan bu krizden Türkiye'de nasibini aldı. Türkiye Cumhuriyeti ilk kur ayarlamasını (devalüasyon) bu tarihte yaşadı.

3.KRİZ (1954)

Türkiye serbest piyasa ekonomisine geçmeyi 1950 yılından sonra başlattı. Uzun süredir açık vermeyen bütçe, 1951 yılında açık verdi. Bu durum 1963'e kadar devam etti.

1950 tarihinde başlayan Kore Savaşı nedeniyle ham ve mamul madde fiyatları arttı. Buna paralel olarak Türkiye'nin dış borcu artmaya devam etti. Bu olumsuz gidişata rağmen plansız yatırımlara devam ediliyordu.

Bu harcamalar alınan borçlarla sürdürülmeye çalışıldı. Bir yandan bütçe açığı, diğer yandan dış borç her yıl artarak devam etti. Enflasyon % 20'leri aştı. 1954 yılına gelindiğinde Türkiye ekonomik krize girdi.

4.KRİZ (1958)
1958 yılına gelindiğinde Türkiye'nin dış borcu 256 milyon dolara ulaştı.
Türkiye Ağustos 1958'de IMF ile istikrar programı uygulama anlaşması yaptı. İlk iş kur ayarlaması (devalüasyon) yapmak oldu. Dış ticaret açığı daha da arttı.
Bütçe açığı 1959'da 267 milyon dolara çıktı. Hayat pahalılığı aldı başını gitti.
1959 yılında yapılan dünya enflasyon sırlamasında Türkiye, Brezilya'nın ardından dünya ikincisi oldu.
5.KRİZ (1969)
1968 yılına doğru dünyada bir kampanya hüküm sürmekteydi. Bu kampanya doların altın değeri ile ilgiliydi.
O tarihlerde 01 Ons= 35 dolardı. Kampanya, doların bu değerini koruyamayacağı dolayısıyla, doların artık kıymetli para olmadığı yönünde idi.
Bu kampanyanın da etkisi ile Amerika 1971 yılında
Dolar= altın denklemini kaldırdı.
Dünyadaki bu gelişmelerin etkisi, Türk ekonomisine de yansıdı. Türk parası devalüe edildi.

6. KRİZ(1974)
Dünyanın yaşadığı ilk petrol krizidir.
1974'de petrol fiyatları beklenmeyen düzeye fırladı. Petrol fiyatları %300 arttı. Petrol fiyatlarının artması petrol üretmeyen ülkelerde bütçe ve dış ticaret açığını artırdı.
Aynı tarihlerde Alman parası mark ve İsviçre parası frankın dolara karşı değer kazanması, bir kısım ekonomilerin dengesini bozdu.
1974 yılında dünyada ekonomik dengeler sarsılırken, Türk Silahlı Kuvvetleri de Kıbrıs Çıkartması yaptı. Türkiye'nin  Kıbrıs Çıkartması'na başlangıçta yeşil ışık yakan ülkeler, ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, Türkiye'nin Kıbrıs Çıkartma'sını bahane ederek Türkiye'ye karşı ekonomik ambargo uygulamaya başladılar.
Petrol fiyatındaki artış nedeniyle ülkeler petrol tasarrufuna giderken Türkiye petrol tüketimini sübvanse etti. Bu uygulama Türkiye'nin petrol tüketimini artırdı.
Kıbrıs Çıkartması'nın da etkisiyle dış ticaret açığı 770 milyon dolardan 2,3 trilyon dolara çıktı. Bütçe açığı da 303 milyon dolara ulaştı. İşsizlik alabildiğine arttı, sonunda kriz kapıyı çaldı.
7.KRİZ  (1978-1979)
1974 Krizi ile darboğaza giren Türkiye, dışarıdan uzun vadeli düşük faizli kredi almayı hızlandırdı.
1977 yılında borcumuz 10 milyar dolara çıktı. Alınan borçlar üretime değil, tüketime dönüştürüldü.
1978 yılında ödenecek dış borç 5 milyar dolar seviyesine çıktı. Cari açık sürekli yükseldi.
Merkez Bankası'nın döviz stoku dibe vurdu. Dış temsilciliklerimizin maaşlarını gönderemez duruma geldik.
O tarihte parti genel başkanı olan Sn. Süleyman Demirel, "70 cente muhtacız" ifadesi ile ekonominin durumunu özetliyordu.
Hazinenin dibe vurmasına rağmen, Türkiye artan petrol fiyatlarını sübvanse etmeye devam etti.
Kriz bütün şiddetiyle hüküm sürerken; Şanar Yurdatapan'ın yazdığı ve Ajda Pekkan'ın Eurovizyon Şarkı Yarışmasında yorumladığı meşhur "Petrol" şarkısının;
Aman petrol, canım petrol
Artık sana sana muhtacım petrol
Eninde petrol, sonunda petrol
Artık dizgilerim senin elinde petrol

Öyle gurulusun giremem yanına
Girmişsin kim bilir kaç aşığın kanına
Dolardan, marktan başka laf çıkmaz dilinden
Neler neler çekiyorum senin elinden

Dizeleri, dillerden düşmüyordu. Yarışma sonunda Petrol şarkısı, 23 puanla 15. Sırada kaldı. Beklenmeyen bu sonuç krizle yaşamanın doğal yaşam olduğuna inandırılan Türk toplumu üzerinde, krizden daha güçlü bir şok etkisi tarattı.

Olumsuz ekonomik verilerin oluşması ve devamının önlenememesi, beklenen malum tepkiyi getirdi. 1978 krizi davetsiz olarak geldi ve ekonomiyi esir aldı.

8.KRİZ (1980)
Dünyanın yaşadığı ikinci petrol krizidir.

Petrol üreten OPEC üyesi ülkeler 1970 yılında petrol fiyatlarını % 150 yükselttiler.

Petrol fiyatlarındaki artış birçok ülkenin krize girmesine neden oldu.

Bu krizden Türkiye çok etkilendi. İşsizlik % 22'lere çıktı. Enflasyon % 65'lere dayandı. Birçok temel tüketim maddesi karaborsaya düştü. Dükkanların önüne kuyruklar oluştu. Bütçe açığı, dış ticaret açığı ve diğer ekonomik göstergeler neredeyse hükümetin kontrolünden çıktı. Herşeyin fiyatı her an değişir oldu.

Enflasyonu dizginlemek ve bütçe açıklarını azaltmak maksadıyla; azınlık hükümetinin Başbakanı olan Süleyman Demirel, Özal'a tam yetki vererek, ekonomiyi yönetmesini istedi. Daha sonra ünlü 24 Ocak kararları gündeme getirildi.

24 Ocak kararlarını beraber almalarına rağmen, Özal Cumhurbaşkanı olunca; Süleyman Demirel, Özal'a Cumhurbaşkanı diyemedi "Benim memurum, Çankaya'nın şişmanı" gibi lakaplarla hitap etti.

İlerleyen süreçte, Türk Lirası % 48 devalüe edildi. Türkiye en ağır krizlerden birini yaşarken, kardeş kavgaları (sağ- sol çatışması) her gün 20-30 gencin hayatına mal olmaya başladı. Bu gidişat 12 Eylül 1980 günü yapılan askeri müdahale ile sonuçlandı.

Banka- Banker İşbirliği:

Ekonomi tarihimizin önemli olaylarından biri de Banker olaylarıdır.

Banker olaylarını kısaca özetlemek gerekirse;

12 Eylül 1980 darbesinden sonra rahmetli Turgut Özal ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı, Sayın Kaya Erdem de Maliye Bakanı oldu.

Ekonomiyi yöneten Özal ve Erdem; serbest piyasa ekonomisine geçme gerekçelerinden biri olan faizleri serbest bıraktılar.

Faizlerin serbest kalması, yüzlerce bankerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Çoğunun kim olduğu, ne iş yaptığı bile bilinmiyordu.

Bankerlerin kasası şişmeye başlayınca; bazı bankalar, bankerler kanalıyla para toplama yoluna gittiler. Gidişatın iyi olmadığını gören devlet, bankerleri denetim altına almak için 25 Ekim 1981'de bankerlik yasasını çıkarttı.

Yasaya rağmen bankerler, istedikleri gibi hareket ediyorlardı. Bankerlerin topladığı para 1,8 milyar doları bulmuştu. Vatandaşlar evini, arabasını satıp bankerlere veriyordu. Vatandaşın akıl erdiremediği veya erdirmek istemediği bir saadet zinciri kurulmuş gidiyordu. Gidişatın giderek içinden çıkılmaz duruma gelmesi üzerine, bankerler birer birer batmaya başladılar.

1981 Eylül'ünde Maliye Bakanı Kaya Erdem şu demeci verdi:

"Vatandaş üç-beş kuruş fazla kazanmak için kumar oynamıştır."

Maliye Bakanı'nın bu demecinden sonraki ay içinde yüzlerce banker, topladıkları paralarla ortalıktan yok olmaya başladılar. Bankerlerin en büyüğü Banker Kastelli Cevher Özden, bir üniversitede öğrencilerine düzenli konferanslar veriyordu. Kastelli, öğrencilere ne öğretiyordu? Üniversite yönetimi buna nasıl izin veriyordu? Banker Kastelli, yasalara rağmen bazı bankalarla ilişkisini sürdürmeye devam ediyordu.

O tarihlerde ünlü artistleri oynattığı tanıtım filminde; "Güven, tecrübe edilmez, tecrübeden doğar" sloganı ile televizyonlarda sürekli reklam yapıyordu.

20 Haziran 1982 günü gazeteler "Kastelli kaçtı" manşeti ile çıktılar.

Kastelli'nin  kaçışı ile Hisarbank ve İstanbul Bankası battı. Birçok insan mağdur oldu. Bunların büyük çoğunluğuna "banker mağduru" geri kalanına da "banka mağduru" deyip geçildi. Oysa ki, çok can yanmıştı. İntihar edenler dahi olmuştu. Günlerce Başbakan ve bakanların yollarını keserek seslerini duyurmak istemişlerdi. Duyan kimdi? Alan almış, kaçan kaçmıştı.

Banker olayı büyük bir ekonomik facia yaratarak yok olup gitti.

9.KRİZ (1986)

24 Ocak kararlarının uygulamasında, ülke ekonomisini rahatlatmaya başladı. 1978'de 2,3 milyar dolar olan ihracat 1983'de 5,7 milyar dolara çıktı.

Dış ticaret açığı 3,5 milyar dolar, bütçe açığı 2,5 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşti. Bütçe açığı olmasına rağmen göstergeler düzelme yolunda idi. Ancak kamu harcamalarındaki aşırı artış ekonomik dengesizliği beraberinde getirdi ve 1986'da kriz kendini gösterdi. Türk parası devalüe edildi.

10.KRİZ (1989)

1987 sonunda  New York Borsası'nın düşmesi, ABD ekonomisinin durağanlaşmasına sebep oldu.
ABD ekonomisinin durgunlaşmasının etkisi yanında, Türkiye'nin kamu açıklarındaki artış ve mali piyasalardaki dalgalanma, banka faizlerinin yükselmesine neden oldu. Dış borç stoku 49 milyar dolara, dış ticaret açığı ise 9,3 milyar dolara ulaştı. Ticari bankaların döviz açıkları artmaya başladı. Ardından ekonomik kriz başladı.

11. KRİZ (1991)

Kamu harcamalarının sürekli artışı, iç ve dış borç ile bütçe açıklarının ve faizlerin yükselmesi, 1980'li yılların son çeyreğine damgasını vurdu. Yüksek faizi gören yabancı sermaye Türkiye'ye gelmeye başladı.

1990 yılında ülkemize toplam 4 milyar dolar dış sermaye geldi. Sermaye girişi TL.'nin değerlenmesine neden oluyordu. Buna karşılık ihracat düşüyor, ithalat yükseliyordu.

ABD'nin 1991 Körfez müdahalesi sonucunda birçok ülke Türkiye'yi riskli ülkeler listesine dahil etti. Dış sermayenin gelişi durduğu gibi, sermaye çıkışları başladı. 2,7 milyar dolar dış sermayenin Türkiye'yi ani olarak terk etmesi, ekonomide durgunluğu getirdi. Enflasyon % 65'lere çıktı. Büyüme hızı % 0,3 olarak gerçekleşti. Bu gelişmelerin sonunda 1991 Krizi oluştu.

12.KRİZ (1994)

1993 sonlarında başlayan 1994'de şiddetini gösteren 1994 Krizi, Türkiye ekonomisini ve Türk halkının yaşantısını derinden etkileyen krizlerden biridir.

Türk ekonomisinin rayında olmayan işleyişi nedeni ile iç ve dış borcun yüksek olması, bütçe açıkları, ithalat-ihracat dengesizliği devam ederken, Avrupa para piyasalarındaki dalgalanma, Meksika'nın krize girmesi, ardından Brezilya ve Arjantin'in krize girmesi, dünyada likidite daralması Türkiye'de oluşmakta olan krizi tetikledi.

Cari açık 6,4 milyar dolara çıktı. Kısa vadeli borçlar 19 milyar dolara ulaştı. Dış sermaye çıkışı 4,2milyar dolar oldu. Hazine bonolarının faizleri % 400'ü aştı. Enflasyon % 120'lere dayandı. GSMH % 6 kadar daraldı. İşsizlik % 21'i buldu.

Bu sonuçlar hangi ülkede olursa olsun krizden başka ne olabilir ki?

13. KRİZ (1999)

Krizlerden ağzı yanan Türkiye, 1990'lı yılların sonuna doğru enflasyonu düşürmeyi hedefledi. Bunu gerçekleştirmek için; kamu harcamaları başta olmak üzere harcamaları kontrol altına alma kararı aldı.
İstikrar programı uygulamaya başladı. Tam bu sırada Asya Krizi patlak verdi. Kırılgan olan Türk ekonomisi Asya krizinden etkilenmeye başladı.

Bunu gören yabancı yatırımcılar bir gecede 6,2 milyar doları Türkiye dışına transfer ettiler. Ekonomik dengeler bozuldu. GSMH 5 6,5 kadar düştü. Enflasyon % 62'lere vardı. Reel faizler % 37'ye çıktı. Dış borç stoku 103 milyar dolara, iç borç stokunun GSMH'ya oranı % 32'ye çıktı.

Aralık 1999'da hükümet IMF ile Stand-by anlaşması imzaladı.

14. KRİZ (2001)

2001 yılında petrol fiyatları tekrar artışa geçti. Petrol alan ülkelerin dış ticaret açıkları artmaya başladı. IMF ile 1999'da yapılan Stand-by anlaşmasının gereği olarak istikrar programı devreye girdi.

Bir anda döviz hareketlendi ve cari açık yükseldi. Yıl sonunda cari açık 9,8 milyar dolara çıktı.

Kısa vadeli borçlar 30 milyar dolara, toplam borç stoku 114 milyar dolara dayandı. Gecelik faizler yüzde binikiyüzleri aştı.

19 Şubat 2001 Pazartesi günü Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı yapıldı. Toplantı çok kısa sürdü.

Toplantıyı sinirli bir şekilde terk eden o günün Başkanı rahmetli Bülent Ecevit, toplantıdan ayrıldıktan sonra saat 11:00'de yaptığı  basın toplantısında;

"MGK toplantısının gündeme geçilmeden önce kamu görevlilerinin önünde Cumhurbaşkanı  söz alarak, son derece terbiye dışı bir üslupla bana ağır ithamlarda bulundu. Devlet geleneklerimizde yeri olmayan, eşi görülmedik bir davranışta bulundu. Aynı üslupla yanıt vermemek için toplantıdan  ayrılmayı uygun gördüm. Ciddi bir krizdir bu" açıklamasını yaptı.

Bu açıklamadan, mesai saati bitimine kadar aynı gün içinde Merkez Bankası'ndan 17 milyar dolar seviyesinde döviz çekildi. Gecelik repo faizi % 7500'e dayandı. 21 Şubat 2001 Çarşamba günü borsa,  tarihinin en büyük çöküşünü yaşadı. Borsa 1 günde % 19 değer kaybetti. Bu çarşambanın adı Kara Çarşamba kaldı. IMF ile yapılan program çöktü. Bankacılık sistemi felç oldu. Kredi faizleri her saat artmaktaydı. Bir haftada birçok işyeri kapandı, yüzbinler işsiz kaldı. Hükümet, döviz dalgalı kur sistemine bıraktı. Dolar bir anda 680 bin TL'den, 1 milyon TL'ye fırladı. Enflasyon yeniden yükselişe geçti. Dünya Bankası Başkanı Yardımcısı Kemal Derviş, ABD'den çağrıldı ve ekonomi Dervişe teslim edildi.

Kemal Derviş'in IMF ile ortaklaşa aldıkları ekonomik önemleler meyvesini vermeden; hükümet ortağı MHP, erken seçim çağrısı yaptı. 3 Ekim 2002'de erken genel seçim yapıldı.

1920'li yıllardan 2001 yılına kadar geçen sürede oluşan ve Türk ekonomi tarihinde önemli sonuçlar doğuran 14 krizi tanıtmaya çalıştım.

Krizlerin Oluşma Nedenleri:

Her krizin oluşumunda farklı nedenlerden olabilir. Bununla birlikte; krizleri hazırlayan ortak nedenler şöyle sıralanabilir:

1.       Üretimin düşmesi
2.       Dış ve iç borcun yükselmesi
3.       İthalat ve ihracat dengesinin; ihracat aleyhine bozulması
4.       Ekonomik büyümenin beklenenden düşük, sıfır veya negatif olması
5.       İşsizliğin artması

Bu temel göstergelerden 2 veya 3'ünün ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyecek şekilde bozulması durumunda; ekonomiyi yönetenlerin gerekli önlemleri zamanında alması veya aldığı  önlemleri uygulamaması, bozulan dengeleri düzeltici çareler üretmemesi durumunda; ülke ekonomik krize sürüklenebiliyor.

Kriz Ve Yaşanan Ekonomik Hasar:

Ülkede yaşanan her kriz, o ülke ekonomisinde dolayısıyla ülke halkının yaşamında hasarlar oluşturmaktadır. Oluşan hasarın  şiddeti krizin  şiddeti ile orantılı  olmasına rağmen, kriz öncesi, kriz anında, hatta kriz sonrası süreçlerde; ülkeyi  yönetenlerin zamanında gerçekçi ve krizin sonuçlarını  hafifleten kararlar alarak uygulaması, krizin oluşturacağı  hasarı azaltabilmektedir. Aksi durumda krizin oluşturduğu hasar, daha ağır olabilmektedir.

Kriz Sürecinde Yükselen Ekonomik Değerler:

Oluşan her kriz sürecinde ve de kriz sonrasında aşağıdaki değerlerin tamamını veya bir kısmının yükseldiği görülmüştür.

. Reel faiz
. Döviz fiyatları
.Bütçe açığı
. Dış ve iç borçlar
.Kredi maliyetleri
. Yabancı sermaye çıkışı
. Batık kredi miktarı
. Petrol fiyatı
. Enflasyon

Kriz Sürecinde Azalan (düşen) Ekonomik Değerler:

Oluşan kriz sürecinde ve kriz sonrasında aşağıdaki ekonomik verilerin bir kısmını veya tamamını genelde düşme (azalma) gösterdikleri tespit edilmiştir.

.Üretim
.Ekonomik büyüme
.GSMH
.Fert başına düşen milli gelir
.Döviz rezervi
.Yabancı ve yerli yatırımlar
.Yabancı sermaye girişi
.Kredi temin kolaylığı
.Reel şirketlerin borç ödeme kabiliyetleri

Kriz Sürecinde Dalgalanma Gösteren ekonomik Değerler:

.Altın
.Gayrimenkul
.Devlet tahvilleri
.Hisse senetleri
.Diğer yatırım araçları

Bu alternatif yatırım araçlarının tamamının veya bazılarının değerinde bir süre azalma, yükselme, hatta değişmeme görüldüğü gibi, bir süre sonra ters yönde hareket ettikleri de görülmektedir. Bu yatırım araçlarının değeri, kriz süresinde bu araçlara gösterilen taleple şekillenmektedir.

Ülkemizde ve şirketlerde kriz oluşmaması, irademiz dışında oluşan krizlerin daha az hasar  oluşturması için ulusça çok çalışmaya ve kurumlaşmaya önem vermeliyiz.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org