|
Tüm Yazıları
ShareThis
|
TAV'IN DAYANILMAZ CAZİBESİ
11.05.2012 |
|
Okunma Sayısı : |
3340 |
|
|
Oy Sayısı : |
0 |
|
|
Değerlendirme : |
0 |
|
|
Popülarite : |
|
|
|
Verdiğiniz Puan : |
|
|
|
|
|
|
TAV'IN DAYANILMAZ CAZİBESİ Hamdi Akın
. .
Bloomberg Business Week dergisi benimle bir söyleşi yaptı.
Sizlere sunuyorum...
. . .
Bloomberg Businessweek
TAV'IN DAYANILMAZ CAZİBESİ
Önemli bir işlem oldu. 13 sene önce kurup yoktan var ettiğiniz bir şirketin yani en büyük kızınızın kontrol hissesini sattınız.
HA: Evet en büyük kızı verdik ama yine aile içinde kaldı.
Biraz daha gerilere gidelim. En büyük işiniz olan havalimanını işletmeciliği yatırımına nasıl karar verdiğinizi soracağım. O dönemde siz inşaatçısınız, havalimanı işletmeciliği konusunda deneyiminiz yok. Bu işe nasıl karar verdiniz, ortakları nasıl buldunuz?
HA: Havalimanı işletmeciliği konusunda bir deneyimimiz yoktu, ama yapımı konusunda deneyimimiz vardı. 1989 yılından beri.
Zaten Tepe Grubu ile bu işte ortak olmamın altında yatan etmen, benim havalimanı işleri yapıyor olmamdı.
Çünkü Antalya Havalimanı'nı, Isparta Havalimanı'nı, İstanbul Atatürk Havalimanı C Terminali'ni, Samsun Havalimanı'nı, Kayseri Erkilet Havalimanı'nı, Moldova Havalimanı'nı hep ben yapmıştım o zamana kadar.
1998'den evvel bu işler. Yani Atatürk Havalimanı işinin ihaleye çıktığı tarihten önceydi bu inşaatlar.
Dolayısıyla Tepe ile ortak olmamızın altında yatan neden bizim havalimancı kimliğimizdi.
Onların da hem vakıf hem de büyük bir inşaat şirketi olmaları nedeniyle, o günkü ihaleye yüzde 50-50 payla bir konsorsiyum kurarak birlikte girmiştik.
Peki bu işletmecilik işi nereden çıktı? Sadece havalimanı inşaatı yapmaya devam edebilirdiniz.
HA: Doğru, yine havalimanı yaparak yola devam edebilirdik, ama biraz geriye gideyim ve hikayesini anlatayım.
1989-1990'da Turgut Özal'ın son dönemlerinde devlette çok ciddi bir Yap-İşlet- Devret (YİD) lafları dolaşıyordu.
Turgut Özal o dönemde tüm kamu yatırımlarını Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirmeye çalışıyordu, çünkü Türkiye'nin ciddi bir finansman sıkıntısı vardı.
Yap-İşlet-Devret modeli bir finansman modelidir aslında, bir yapım modeli değildir.
O nedenle Yap-İşlet-Devret ile Türkiye'nin ihaleye çıkabilmesi için de kanunlarını değiştirmesi gerekiyordu.
Turgut Özal bu işle ciddi olarak uğraşmıştı.
Sizin hikayeniz nasıl başladı?
HA: Bizim hikaye şöyle başladı:
Ben Antalya Havalimanı'nı yaparken bir gün eski Çevre Bakanı olan Ali Talip Özdemir'e, kendisi aynı zamanda benim sınıf arkadaşımdır, nişan töreni vardı Özaltınlar'ın evinde.
Ben de onun yanındaydım ve törene Turgut Özal da gelmişti.
Ali Talip Özdemir o gece beni Sayın Özal ile tanıştırdı.
Kaç yılıydı?
HA: Sanıyorum ANAP'ın yüzde 21 oy aldığı yerel seçimlerden sonraydı.
O seçimlerin hemen ertesiydi.
Seçim sonuçları nedeniyle de bir moral bozukluğu içindeydi Özal.
O zaman Cumhurbaşkanı idi. Ali Talip tanıştırdı bizi.
Antalya Havalimanı'nın inşaatını yaptığımı anlattı.
Öyle deyince zaten Turgut Özal'ın gözleri parladı. Yalnız bir yandan da hüzünlüydü tabii ki Antalya'yı Doğru Yol Partisi kazanmıştı.
Bana döndü "Nasıl gidiyor?" dedi.
Ben dedim ki "Efendim bir yandan yapıyoruz, öte yandan turist geliyor yetiştiremiyoruz."
Yaptığımız terminal binasının hemen dolduğunu anlattım. "Yanına bir terminal binası yapmak gerekir" dedim. Hatta pisti, apronları büyütmek gerektiğini anlattım.
Onun üzerine "Bak o kadar anlatıyorsun "dedi. "Ama biz o kadar hizmet yaptık, o kadar otel götürdük oraya. Gene de Antalya'yı kaybettik" diye ekledi.
Çok üzülmüştü anlaşılan. "Boşver artık Antalya'yı" der gibi yaptı; fakat duramadı.
Aradan 15-20 dakika geçtikten sonra tekrar beni yanına çağırdı o gece.
Döndü ve ellerini havaya açarak "Antalya'ya kocaman bir uluslararası terminal binası yapar mısın?"dedi.
Benim de gözlerim parladı o zaman "Tabii ki yaparım " dedim, yeni bir iş çıkıyor diye. "İyi o zaman buna hemen başlayalım "dedi.
Ben de "Tamam efendim, siz talimat verin ihale hazırlıklarına hemen başlasınlar, yapalım" dedim.
"Yalnız yapalım derken ihale filan diyorsun. Bunu Yap-İşlet-Devret modeliyle yapmandan bahsediyorum "dedi.
"Nasıl yani "dedim.
"İşte sen yapacaksın, belli bir süre işleteceksin, sonra da devredeceksin" diye anlattı.
O sıralarda böyle bir modelden haberim vardı, ancak iş başa düşünce bu modelin biraz zor olacağını kendisine anlatmaya çalıştım.
O da bana "Ben sana kendi paranla mı yap diyorum" dedi, hatta kızdı.
"Biz nereden bulalım o kadar parayı, o kadar paramız olsa niye müteahhitlik yapalım Sayın Cumhurbaşkanım "demiştim.
O da dedi ki "Ben sana kendi paranla mı yap diyorum, gideceksin yanına bir yabancı ortak bulacaksın, o ortakla birlikte dışarıdan para getireceksiniz ve bunu yapacaksınız, sonra da buradan elde ettiğiniz gelirlerle aldığınız paraları geri ödeyeceksiniz.
Yönetimi budur bu işin ve bu şekilde yapın" dedi.
Siz ne dediniz?
HA: O sıralarda uluslararası pek ilişkimizde yok, ben de kendi içimden "Ohooo gideceğim dışarıdan Antalya'ya yatırım yapacak bir şirket bulacağım. Çok zor" diye düşündüm.
Ama buna rağmen o günkü konuşmanın sonunda ben ikna olmuştum ve kafama yerleşmişti bu iş.
"Cengiz Tuncer Ulaştırma Bakanı hem Antalyalı git ona 'Beni Özal yolladı' de ve anlat" dedi.
Ali Talip'e söyledi "Götür bunu Cengiz Tuncer'e "diye.
Ali Talip Özdemir o zaman bakan mıydı?
HA: Ya bakandı ya da henüz olmamıştı, çok iyi hatırlamıyorum. Millet vekili de olabilir.
Ali Talip ile kalktık gittik ama Cengiz Tuncer, böyle bir şey olmaz diye kovdu bizi, rahmetli , toprağı bol olsun.
Anlamadı. Arkasından Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Mustafa Özatemer'e gittik. Ona anlattık.
Mustafa Bey biraz anladı işi ve dedi ki "Hamdi Bey tamam da bu işin olabilmesi için kanun çıkması lazım.Yüksek Planlama Kurulu kararlarının alınması lazım, şu lazım, bu lazım" diye bir sürü engel saydı bana.
Benim o zaman aklıma yattı bu iş ama teknik meseleler çok fazlaydı. Bunlar olursa bu işi olur mu diye sordum, "Vallahi olabilir "cevabını verdi ve dedi ki "Sayın Özal İstanbul için de çok ısrar ediyor."
Dünya Ticaret Merkezi Projesi'ni geliştirip dış hatlar terminalini de onun içine koymuştu Özal.
Galiba Alarko'nun başını çektiği bir konsorsiyumdu ve onlar yapacaktı İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'ni Amerikalılarla beraber.
Hamdi Akın
Mevcudu genişleteceklerdi.
HA: Evet, bizim yaptığımız terminal binası o zaman yapılacaktı ve yanında ticari binalar, oteller de olacaktı. Böyle bir kompleks projeydi.
Özatamer, "İstanbul'u da söylüyor, ama orayı bir türlü yapamıyoruz" dedi.
Onun üzerine ben bunu çok ciddiye aldım ve uğraşmaya başladım 1991'den sonra. Tabii daha sonra Anavatan Partisi gitti, DYP_SHP koalisyonu geldi, genel müdürler değişti, projeler akamete uğradı.
Ama Özatamer'den sonra gelen müdür de çok akıllı bir insandı ve kendisiyle bu konu üzerinde bir hayli çalıştık.
Onun da bu işe çok kafası yattı, projeler hazırlandı birlikte. Fakat onun da ömrü yetmedi ihaleye, görevden ayrıldı. Hiç olmazsa bir aşama kaydetmiş olduk.
Genel müdürlerin o sırlarda görevde kalma süreleri 1,5-2 yıldı.
Sonra gelen genel müdür pek fazla ilgilenmedi. Ondan sonra gelen ilgilenmeye başladı.
Devletin elinde bir proje vardı ve o proje geliştirip iki üç kez Yap-İşlet-Devret modeliyle hem Antalya hem de İstanbul ihale edildi, ardından da ihaleler iptal edildi.
İstanbul'un en sonunda yapılan ihalesinde iktidarda Refahyol hükümeti vardı.
1998'de mi.
HA: 1997'nin sonunda. Refahyol hükümetinin DYP kanadından Ömer Barutçu Ulaştırma Bakanıydı.
Onun bakanlığı sırasında ihaleye çıkartıldı ve onun döneminde biz de Tepe ile birlikte ihaleye girdik. İhaleyi aldığımızda hiç unutmuyorum Sani Şener (şimdi TAV'ın CEO'su ve kurucu ortağı) Akfen İnşaat'ın CEO'su olarak Kuveyt'te gitmek için ihale arıyordu
. Telefon açıp "Havalimanı ihalesi kazandık Sani" dedim. İnanamadı. "Yap-İşlet-Devret modeliyle yapacağız" deyince de "Bırak Allahını seversen öyle iş olmaz. Nereden bulacağız parasını" dedi. İnanamadı ama "Boş ver ihale peşinde koşmayı, oralarla uğraşma artık, gel "dedim.
Akfen için ihale peşindeydi. Konut monut yapacağız Kuveytlilerle güya.
Kalktı geldi, bu işin başına geçti ve bugünkü duruma da geldik çok şükür.
TAV Havalimanları Holding'de altıncı kez hisse satışı gerçekleştirdiniz. Bu büyük kızı vermek gibi bir şey. Gerçi iyi de başlık parası geldi.
HA: Aslında bir işadamının emekliliği budur. Bunu görmek lazım.
Bunu yaparken tabii ki bir sürü borç yapıldı, bunlar bedavaya yapılmıyor.
Mutlaka Türkiye'deki finansal kuruluşların desteği gerekiyor.
O desteği alabilecek yapıyı kurmak lazımdı.
O yapıyı o nedenle Tepe ile birlikte kurduk.
Eğer ben Tepe ile beraber olmasaydım, o finansal desteği Türkiye içindeki bankalardan alamazdık.
Başka bir ortak bulurdunuz.
HA: Evet, başka bir ortak bulabilirdim ama ben ortakların en iyisini buldum diye düşünüyorum. Vardı, başkaları da…
Tekfen ikinciydi zaten ihalede.
Alarko üçüncü, Turgay Ciner dördüncüydü.
Sıralama böyleydi.
Başka bir anımı anlatayım. Hükümet değişti, daha ihale tasdik olmadan.
Mesut Yılmaz hükümet kurdu.
Necdet Menzir Ulaştırma Bakanı oldu.
Mesut Yılmaz'ın ihaleyle ilgili ilk yaptığı iş Ceylan ve Bayındır'ı çağırmak olmuş. İkisine de "bu ihale de bir şey var mı" diye sormuş.
İkisi de yok, çok temiz ihale oldu demişler ve onun üzerine de tamam o zaman deyip sonucu onaylamış. Bunu bana banka yöneticileri anlattı.
Bu iki firmaya da o günden itibaren büyük saygı duydum.
Çünkü onlar benim rakiplerim, kötü de diyebilirlerdi. "o zaman ne olacaktı? Sayın Başbakan" diye sordum.
Cevabı "Tabii ki iptal edecektim" olmuştu.
Fransa Anaysa Konseyi'nin, Ermeni soykırımıyla ilgili çıkartılan yasanın Anayasa'ya aykırı olduğu şeklinde son kararı olmasaydı, siz yine hisseleri bir Fransız şirketine satabilir miydiniz?
HA: Daha zor olurdu diye tahmin ediyorum.
Yani yapardık ama zor mu olurdu, yoksa yapamaz mıydınız?
HA: Yapamazdık. Bu kadar tepkiyi karşılayamayabilirdik. Onun için de vazgeçerdik. Bir şey olmazdı, eski düzenimizi devam ettirirdik.
Bu hisse satışı olmasaydı, havalimanı işletmeciliği işinde mevcut ortaklarınızla birlikte büyümeye devam mı edecektiniz?
HA: Bu iş bu kez olmasa bile mutlaka bir çıkış tarihi olacaktı. Bugün olmazsa, yarın olacaktı. Yani sonuç itibarıyla bu Fransız olmazsa, Alman olacaktı. İtalyan olacaktı ya da Çinli olacaktı.
Yani mutlaka bir operasyon olacaktı, borçluluğunuzu azaltmak için.
HA: Mutlaka bir operasyon olması gerekirdi. Çünkü bu işlerde sürekli kalınmaz ki.
Fiyatı bulduk mu satarız mı?
HA: Hayır, o kadar basit değil. Öyle düşünmeyin. Şöyle düşünmek lazım bu işleri: Şirketin büyümesi lazım.
Şirketi ben kendi egolarımın esiri yapamam ki.
Yani ben artık çalışmayacağım ya da benim param kalmadı, siz de artık kusura bakmayın bundan sonra küçüleceksiniz deme hakkım var mı şirketime ya da çalışanlarıma.
O zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Bir takım rüyalarınız vardı ama bunun kısıtlayan şey finansmandı. Şimdi finansman tamam ama yeni ortağınıza vizyon konusunda sıkıntı olabilir mi, bu konuda bir kısıt olabilir mi? Fransızlar size o bölgeye gitme, biz oraya ana şirketle gideceğiz diyebilir mi?
HA: Bütün bunlar sözleşmelerle garanti altına alınmış durumda. TAV, istediği her yerde ihaleye girer. Çünkü hem yönetim bizde hem de gidemeyeceği yerler belirlendi.
Gidemeyeceği yerler de Aeroport de Paris'in bugün olduğu yerler.
Onların olduğu yerlere girmememiz istedi, bu da çok normal.
Zaten onlar bizim uluslararası vizyonumuzu satın aldı. Şirketimizdeki hisselerimizi değil, bizim çalışanlarımızı satın aldılar.
Çalışanlarımızın yarattığı değeri satın aldılar.
Bu çok önemli.
Onun için burada yaratılan değer hem çalışanların yarattığı değerdir hem de çalışanların kendisidir.
Mesela çalışanları çıkart bir tarafa koy.
Aeroport de Paris bu parayı vermezdi.
Çok ciddi söylüyorum, onlar bu büyük başarıyı yaratmış ekibi satın aldılar.
Ekibi değiştirir mi gibi sorular geldi, hayır niye değiştirsin?
Adam zaten o ekibin yarattığı varlığa hayran.
Ona bu parayı veriyor.
Değiştirmesi demek, değeri düşürmesi demek.
Peki 1998'den bu yana İstanbul için iki ihale oldu, bunları kazandınız, başka havalimanları aldınız. Yurtdışında yapıp işlettikleriniz var. Yatırım yaptınız, borç yaptınız. Bir gider oluştu. Bir de işin gelir tarafı var. Bir bakkal hesabı yaptığınızda bu işi nasıl tanımlarsınız? Çok başarılıyız, başarılıyız ama bu kadar yorgunluğa karşı daha iyi olabilirdi mi diyorsunuz?
HA: İş hayatı bir maraton. Bu maratona başlarken ne kadar kilo kaybedeceğini ya da ne kadar yorulacağını hesaplamazsın. Hesaplayacağın olay orada dereceye girmektir.
İş hayatım da benim için 36 yıl önce koşmaya başladığım bir maraton.
Yani sonunun ne olacağını hesaplamadım.
Dereceye girmek benim için çok önemli değildi, yarışı tamamlamak benim için önemliydi. Onun için yavaş yavaş yarışın sonlarına geldiğimin farkındayım tabii ki.
Ama gerek enerji, gerek vizyon gerekse de ülkeme olan borcum açısından daha zamanımın olduğunu düşünüyorum.
TAV'ın yeni ortaklık yapısında yeni hedefler neler? Mesela dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden Hindistan ve Çin'e gitmeyi düşünüyor musunuz?
HA: Şu ana kadar hedefimiz bu anlaşmayı bitirmekti. Öncelikli hedefimiz buydu.
Altı ay sürmüş bu görüşmeler.
HA: Evet. Şöyle söylemem gerekirse şu anda bizim TAV'da 2,8 milyar dolarlık yatırımımız var. Bunun 1,3 milyar doları İzmir, 1,5 milyar doları Medine.
Başladık bunlara, şimdi paralarını bulacağız.
Öbür tarafın da inşaatını yapacağız. 500 milyon dolar da o. Eder 1 milyar dolar. 1 milyar doların yüzde 30'unu yani 300 milyon dolarını koymamız lazım, değil mi?
Bir kere önce bu var, bu parayı bulmamız lazım.
Yeni hedefiniz bu mu?
HA: TAV o kadar önü açık, o kadar büyük bir şirket haline geldi ki, o kadar büyüyebilecek bir firma ki artık bizi aşıyor.
Mesele TAV'ın hükmi şahsiyeti.
TAV'ın çalışan sayısı inşaat sayısına göre 23-25 bin arasında gidip geliyor. Bu sayı 50 bin olacak, 60 bin olacak, 100 bin olacak önümüzdeki 10 yıl içinde.
Çünkü havacılık sektörü büyüdükçe TAV ondan daha fazla büyüyor.Her tarafta havalimanı, her tarafta terminal ihtiyacı var.
Havacılıkta bir söz vardır:
"Dünyada bitmiş havalimanı yoktur."
İş hiç bitmez, dolayısıyla TAV'ın işi de bitmez.
TAV'da çok büyük potansiyel var. Ama o potansiyele yetişebilecek sermaye lazım.
Biz bu sermayenin ve bu işin birinci halkasıydık.
Biz işimizi bence bitirdik.
Şirkete inandığımız için de ufak bir hisseyle kaldık.
Bundan sonrası artık bu şirketin içine ciddi sermaye koyabilecek şirketlerin bulunmasıydı.
Yaptığımız budur.
Başka büyük kız var mı sizin evde?
HA: Var tabii, olmaz mı?
Bizde şu anda TAV'dan daha büyük bir değer olan enerji yatırımlarımız var.,
Şu anda enerji yatırımlarımızın değeri 800 milyon ila 1 milyar dolar arasında.
Onun da yolu epey açık, öyle değil mi?
HA: Tabii ki. Akfen, enerji şirketimizin yüzde 100'ünün sahibi. Eğer müşterisi çıkarsa önümüzdeki dönemde hidroelektrik santrallerimizi, TAV'ın değerinin iki misli fiyata satabiliriz.
Mersin Limanı var.
Mersin Limanı çok değerli bir varlık. Biraz takip edin çok iyi gidiyor.
Allah nazardan saklasın çok, çok iyi gidiyor. Çünkü Türkiye büyüyor.
Türkiye'nin bu yıl yüzde 4-5 büyüyeceğini söyleyenlere ben şimdiden söyleyebilirim ki büyümenin yüzde 8'in altına düşmeyeceği konusunda iddiaya varım
. Biz limandaki istatistiklerimize baktığımız zaman yüzde 8'in altını göremiyoruz.
Türkiye, limanımızdaki büyümenin yarısı kadar büyür.
Yeni özelleştirmelerle ilgilisiniz değil mi?
HA: Tabii ki yer alacağız bu özelleştirmelerde.
Mesela , otellerimiz var bizim.
Novotel ve İbis. Şu anda Türkiye'deki otel sayımız üçe, Rusya'daki sayımız ise 17'ye ulaştı.
Önümüzdeki 1,5 yıl içinde bu sayı toplamda 30'u bulur.
Ama onlar öncekiler gibi iştah açıcı değil galiba
HA: Onlar da ağız sulandırıyor.
Bir Novotel-İbis otel paketinden bahsediyoruz.
Çok temiz, sürdürülebilir gelir getiriyorlar.
Hiçbir sorunu yok. Bu otellerin arkasındaki kiracı, dünyanın en büyüklerinden Accor Grup.
Varlıkları pırıl pırıl, çalışanlar pırıl pırıl.
Aile oteli değil, bilmem ne oteli değil, sonu ne olacağı belli olmayan yerler değil. 30-40 tane oteli bir pakete koyarız, ambalajlarız, üzerine de bir fiyonk yapıp satarız.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm yazıları |
ShareThis
|
|
|
|
|
|
Türk Liderler:
Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem
|
|
|