Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Yusuf Köse Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

YUSUF KÖSE Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı
17.04.2007
Okunma Sayısı : 15670
Oy Sayısı : 20
Değerlendirme : 4,5
Popülarite : 5,85
Verdiğiniz Puan :
 

 

YUSUF KÖSE Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı
.
..
.

YUSUF KÖSE Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı

Duayen bankacı Bülent Şenver ile gençler için bir söyleşi yaptık. Birlikte yaptığımız bu televizyon programını sizlerle paylaşmak istedim. Umarım hoşunuza gider. 

.
.
.
.
izlemek için Bölüm 1     Bölüm 2       Bölüm 3   
.
.
.
.
.

YUSUF KÖSE Bülent Şenver'in Odası Televizyon Programı Deşifresi
.
.
Yusuf Köse (YK)
Bülent Şenver (BŞ)
.
.

BŞ:Bülent Şenver'in odasına hoşgeldiniz.Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Yusuf Köse. Hoşgeldiniz.

YK:Hoşbulduk Hocam.

BŞ: Yusuf bey  biz bu programımızda istiyoruz ki sizin tecrübelerinizi gençlerle paylaşalım. Ben bu tecrübelere zenginlikler diyorum. Bazı zenginlik maddi bazı zenginlik manevi tecrübelerde bir zenginlik. Bu zenginlikleri paylaşırken gençlerimiz sizin hayatınızdaki kilometre taşlarını önce bir öğrensinler. Siz şöyle geriye doğru dönüp baktığınızda hayatınız içinde size göre kilometre taşlarımdır diyebildiğiniz birkaç tanesini bizimle paylaşabilirmisiniz?

YK: Memnuniyetle 1954 Eskişehir doğumluyum. Bursa erkek lisesini bitirdim daha sonra 1979 da Ortadoğu Teknik üniversitesi Ekonomi İstatislik bölümünü bitirdim. 2,5 yıl kadar Devlet Planlama Teşkilatında çalıştım daha sonra 5  yıl kadar Eskişehir Sanayi Odası Genel Sekreterliği yaptım. Arkasından Altın Rehber isimli telefon rehberinin operasyonlar müdürü olarak 6  yıl çalıştım. Ondan sonra da kendi şirketim olan Aktif Dağıtımı kurdum 1993 'te o zamandan beride bu işi yapıyorum.

BŞ:Aktif Dağıtım adı üstünde diyorsunuz dağıtım yapıyor ve bu işi pasif değil aktif  yapıyor.

YK:Yapmaya çalışıyoruz.

BŞ: Ne dağıtıyor, neleri dağıtıyor?

YK: Esas olarak pota gönderisi yapıyoruz posta işi .

BŞ:Posta dağıtım. Kredi kartları dağıtılıyor mu?

YK:Evet ağırlıklı olarak bankacılık sektörüne hizmet  veriyoruz. Daha çok kredi kartları bankamatik kartları ve yine bankacılıkla ilgili diğer posta gönderilerinin dağıtımını yapıyoruz.

BŞ:Mesela ben telefonumu evde unutsam ve işe gelsem eyvah telefonum evde kaldı desem Aktif Dağıtımı arasam telefonumu benim evimden iş yerime getirebilirler mi?

YK: Evet böyle özel kurye hizmetlerde veriyoruz motorlu kurye hizmeti şeklinde ayrı bir ürünümüzde var, Alo Kurye adı altında bu hizmetide veriyoruz.

BŞ:Alo Kurye. Gece yarısı 3'te dişim ağrıdı , buzdolabına gittim açtım ilaç aradım ağrı kesicimi bulamadım, gece 3'te pijamalı bir haldeyim dişimde ağrıyor, ilacımda yok, Aktif dağıtımı arasam onlar bana bir eczaneye gidip bir ağrı kesici getirebilirler mi?

YK:Evet 7/24 hizmetlerimiz var. 7/24 hizmet ürün gamımız diyelim o çerçevede ilaç serviside yapıyoruz, 7 gün  24 saat aynı şekilde market ihtiyacınızda olursa yine 7 gün 24 saat bu hizmeti veriyoruz ancak bu hizmet sadece İstanbul'la sınırlı şu anda .

BŞ:Sırf ilaç değil yani market hizmetide .

YK: İlaç , market ihtiyaçlarınız.

BŞ: 7/24  hizmeti

YK: 7gün 24 saat

BŞ:Bir yeri telefonlamı araman gerek .

YK: 444 77 24 numarasını aradığınız zaman veya internetten  market 7/24, ilaç 7/24 .com diyede girerseniz oradan da bu ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.

BŞ:Ben gece yarısı 3'te bana yarım kilo yoğurt getirin dersem bana kızmazlar.

YK: Hayır kızmayız memnuniyetle getiririz.

BŞ: Türkiye'de herhalde bu tür hizmetler gelişecektir. Biz diyoruz ki Türkiye hizmet konusunda da ilerlemelidir, üretimde zaten ilerideyiz ama hizmet sektörü  ilerlemelidir.  Çeşitli hizmetler yeni hizmetler, olucak tüketicilerin alabileceği herhalde sizin bu verdiğiniz bahsettiğiniz hizmetlerde bu katagoriye giriyor. Yeterki insanlar bunu duysun , bilsin, ve bu hizmeti kullanabilecek bir diyelim fiyatlama mekanizması oluşmuş olsun.  Şu anda herhalde bu hizmet yeni bir hizmet. Giderek yayılacak.

YK: 7/24 hizmetimiz yeni bir hizmet 3-4 aydır İstanbul'da yaptığımız bir hizmet. Son derecede makul fiyatlarla yani ilaç hizmeti yada market hizmeti aldığınız ürünün bedeline ilave olarak sadece 10 Lira gündüz kurye ücreti ödüyorsunuz, gece olursada 15 lira ödüyorsunuz. Böyle bir hizmetimiz var.

BŞ: İş hayatında siz bir iş kurdunuz diyelimki sıfırdan kurduğunuz bu işte sizin gibi iş kurmak isteyen gençlere, onlara yardımcı olabilecek ne tür uyarılar onlara yaparsınız bakın gençler iş kurarken şuna dikkat edin, şöyle yapın,  iş kurmak kolaymıdır?, zormudur? Ne tür zorlukları vardır? Üniversite'den mezun oldu gitti bir yerde holding'te çalıştı iki üç sene sonra bende kuruyum bir şey dedi ve yola çıktı gencimiz ona ne söylersiniz gazan mubarek olsun mu dersiniz ?

YK: Öncelikle başarı dileriz. İşin tabii hayalde canlandırılması çok önemli, kurgulanması çok önemli, zihnimizde bir kere olayı çözmemiz lazım.

BŞ:Ne iş yapacağınızı zihninizde önce çözeceksiniz. Ben ne iş yapacağım?

YK: Bunun senaryosunun çok iyi bir şekilde A'dan Z'ye yazmamız tekrar tekrar gözden geçirmemiz lazım. Ama ne olursa olsun tabiki gerçek hayatla düşüncelerimiz her zaman örtüşmüyor. Hayat her zaman daha zengin. Onun içinde umduğumuz yada beklediğimiz şeylerin çok dışında şeylerin durumuyla karşılaşmamız mümkün. Onada hazırlıklı olmak lazım. İnsanın moralinin bozulmaması lazım. Özellikle yeni işlerde beklemediğiniz, ummadığınız bir sürü zorlukla karşılaşmanız kaçınılmaz. Bunları da göğüslemeyi baştan göze almak gerekiyor.

BŞ:Yeni işe başlayan biri herhalde öncelikle sermayesiz oluyor değil mi?

YK:Sermayesiz de olabilir, sermayelide olabilir. Bence tabii sermayeden daha önemli hakikaten insanın o işe olan arzusu isteği ve o işi kurgulaması , zihninde o işi çözümlemesi, daha önemli diye düşünüyorum. Sermaye bir şekilde bulunuyor, ama istediğiniz kadar sermayeniz olsun  eğer işi doğru kurgulayamamışsanız başarısızlıkta kaçınılmaz.

BŞ:Yani şöyle bir iş modeliniz çalışabilecek bir iş modeli olması lazım. Siz ne yapacaksınız? Kime ne hizmet veriyorsunuz? Üretim mi? hizmet mi? İşiniz ne olacak? Nerden alıp nereye satacaksınız? Bunlar mümkünmüdür? değimlidir? Bu iş yapılabilir bir iş önce diyeceksiniz. Ondan sonra peki hiç karlılığı düşünmemek mi gerekiyor. İş iyi iş yapılabilecek bir iş ama karlı bir iş değilse yapmamak azlım.

YK:Şüphesiz ticari bir iş yapıyorsanız mutlaka asli amacımız kar olması gerekir.

BŞ:Kar elde etmek gerekiyor.

YK: Ona dönük bir plan olması gerekir. Ama karın da kısa sürede elde edilemeyeceğini kabul etmek lazım. Belli bir dönem maliyeti zararıda göze almak kaçınılmaz. Ama nihayi olarak da kar ediyor olmanız lazım eğer etmiyorsanızda o iş doğru kurgulanmamış demektir. Yapmamak lazım tabiki.

BŞ: Siz iş hayatına başladığınızda karşılaştığınız zorluklar içerisinde rakiplerin size karşı olan kötü tavırları veya sizi yok etmek için yaptıkları bir takım şeyler hiç önünüze problem diye çıktı mı? Yani rakiplerinizle olan ilişkilerinizde zorluk çektiniz mi?

YK: Bu sadece bana mahsus değil herhalde bütün iş hayatındaki herkes için geçerli olan bir şey.

BŞ:Sizde çektiniz o zaman. Ne yaptılar size?

YK: Etiğe uygun olmayan diyelim  davranışlarla karşı karşıya kalıyorsunuz şüphesiz. Bunu herkes yapmıyor, bütün rakipleriniz yapıyor diye söylemek doğru olmaz, ama yapanlar oluyor.

BŞ: Sizi yok etmek için etik olmayan davranışlardamı bulunuluyor.

YK:Şüphesiz bu sadece bana yönelik bir şey diye düşünmüyorum ama genelde iş dünyasında yapılıyor bu tür şeyler.

BŞ:Yapılmalı mı sizce?

YK:Hayır tabiki  bunu tasvip etmek mümkün değil herkeste yapmıyor yapanlar var .

BŞ:Ve bu yapanlarada haksız rekabetmi diyoruz o zaman biz yaparlarsa.

YK:Evet yapanlarda haksız rekabete yol açıyor ama haksız rekabetin bence asıl kaynağı Devlet diye görüyorum veya genel olarak toplum düzeni , Devlet düzeni, asıl haksız rekabete yol açıyor. Yasaların yetersizliği veya yasaların yeterli olmasına rağmen düzgün uygulanmaması gibi sebebler haksız rekabete yol açıyor tabii. Siz eğer yasalara uygun davranıyorsanız ama rakibiniz davranmıyorsa ve kamu otoriteside onu takip etmiyorsa onuda yasaya kurallara uygun davranmaya zorlamıyora eğer, o zaman haksız rekabete kamu otoritesi göz yumuyor demektir bence asıl sorun buradan yani rakiplerin etik dışı davranmasından daha önemlisi kamu otoritesinin haksız rekabete göz yumması veya meydan vermesi diye düşünüyorum.

BŞ:Şimdi sizin iş yaptığınız konuda sizin yönetiminiz altında olan yaklaşık bin kişiye yakın bir ordu var diyelim. Dağıtım ordusu var. Siz buradaki yeni işe giren işte çalışan gençlerimizle ilgili ne tür eksiklikler görüyorsunuz? Bu bin kişinin çalışma düzenine baktığınızda, bin kişiyi incelediğinizde, sorumluluk alma duyguları, işi yapma duyguları, işe sahip çıkma duyguları, olaylara karşı kendilerini geliştirme becerileri , gençlerde ne tür eksiklikler görüyorsunuz iş hayatında?

YK: Belki gençlere mahsus değil ama yani gençlerde de belirgin olan bir şey tabii bütün toplumda daha doğrusu var olan bir şey istikrarsızlık ve geleceğe umutlu bakmamak diyelim.  Bu bir kere iş düzenini alt üst eden bir hastalık diye görüyorum. Yani işe giren kişi bu işin kendisi için emekliliğe  kadar gideceği bir iş olduğunu düşünmüyor veya düşünemiyor. Geçici olarak bakıyorum bu sadece bizim işimiz ile ilgili değil bütün işlerde aşağı yukarı böyle olduğunu görüyorum veya düşünüyorum. İnsanlar sürekli başka bir iş , yeni bir iş, farklı bir iş, işte girdiği bir işi geçici bir iş olarak görüyor dolayısıyla işini çok iyi yapmaya konsantre olmak yerine sürekli zihni başka şeylerle meşgul oluyor.

BŞ:İşine sahip çıkmıyor. ,

YK:Bu genelde zannediyorum toplumdaki geleceğe kuvvetli bir biçimde inanmamaktan kaynaklanan bir şey. Her şeyin geçici olduğu, sürekli olmadığı, istikrarlı olmadığı düşüncesi  zihnimize, ruhumuza yer etmiş adeta.  Onun için yeni işine girenlerde işine çok iyi biri şekilde sarılmıyor diyebilirim. Bu bir eksiklik tabiki hem bunun ötesinde temel eğitimdeki eksiklerin doğal yansımalarını görüyorsunuz, basit matematiksel  işlemlerini yapamamaktan tutunda düzgün yazamamak, kendini düzgün ifade edememek, gibi bir sürü temel eksikliklerde tabiki yeni işe başlayanlarda kendisini gösteriyor.

BŞ:Ben gençlerimiz için sizden üç yap üç yapma sizden söylemenizi isteyeceğim. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Yusuf Köse şimdi üç yap üç yapma. Gençlerimize gençler muhakkak yapın diye üç ilk aklınıza gelen şey ne olabilir?

YK: Bir hayatı sevmek.

BŞ:Hayatı sevin.

YK: Hayatı sevin, gelecekten daima umutlu olun. Kendinizi sürekli geliştirmeye çalışın.

BŞ:Kendinizi geliştirin.

YK. Sadece gençler için değil herkes için geçerli diye düşünüyorum.

BŞ:Üç

YK:Yapmalarını isteyeceğimiz şeyler mi?

BŞ:Evet yapmalarını isteyeceğiniz üçüncüde

YK: Her ne iş yapıyorlarsa iyi yapmaya çalışmak tabii.

BŞ: Yapmamalarını istediğiniz sakın.

YK: Bir umutsuzluktan ve karamsarlıktan uzak durmak bu bence insanların her şeysini mahfediyor.

BŞ:Dünyanız yıkılmasın.

YK: Bir onlardan uzak durmak gerekiyor iki kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyi başkasına yapmamak.  Etik davranmak dediğimiz şeyin özü.

BŞ:Etik davranın üç sakın

YK: Üçüncüsü ne olabilir doğrusu şu anda aklıma bir şey gelmiyor.

BŞ: Ben şimdi sizi soru yağmuruyla ıslatmak istiyorum .Islanmaya hazırmısınız?

YK: Hazırım.

BŞ:Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Yusuf Köse şimdi soru yağmuru.
Şimdi soru yağmurlarında adında anlaşılacağı gibi kısa cevaplar vermenizi isteyeceğim. Ben size bazı sorular hazırladım yağmur olsun size diye birincisi şöyle; büyük holdinglerde veya büyük kurumlarda diyeyim yaşanabilecek sizce önemli sorunlar yönetimle ilgili önemli sorunlar neler olabilir? Sorun diyebileceğiniz ilk aklınıza gelen büyük şirketi yönetmede sorun.

YK: Bu tür organizasyonlarda en önemli sorun daima iletişim diye düşünüyorum. İletişim sorunu olur diye düşünüyorum.

BŞ:Ne tür sorun oluyor iletişim?

YK: Ortak kavramların ifadelerin yerleşmemiş olması, dolayısıyla insanların birbirinin ne dediğini doğru anlamaması .

BŞ:Şirket işi iletişim olabilir.

YK:Evet şirket içi iletişimi kastediyorum . Dolayısyla şirket yönetiminde sağlıklı bir iletişimin olmaması en ciddi sorun olur diye düşünüyorum.

BŞ:Diyelimki bir şirket üç ortaklı sizce üç ortaklı veya dört ortaklıda olabilir bir şirkette size göre  ortaklar arasında yaşanabilecek en önemli sorunlar neler olabilir?  Ortaklar arasında sorun.

YK: Hayata bakış farkı olabilir diye düşünüyorum. Hayattan beklentileri eğer farklıysa o zaman tabii bu şirket yönetiminede ister istemez yansır.

BŞ:Bir örnek verebilirmisiniz beklenti derken ortağın birisi para kazanmayı beklerken diğeri eğlenmeyi beklemesi gibi mi?

YK: Bu bir örnek olabilir veya ortağın birisi işi sürekli geliştirip yeni işler yapmak istiyor olabilirken öteki işte bir an evvel artık hayatımızı sağlama alalım diye düşünüyorsa buda bir çelişkiye yol açar, yatırım mı yapıcaksınız, yoksa kişisel güvenliğinizi mi sağlıyacaksınız gibi şeylere yol açar.  Farklılıklara yol açar.

BŞ: O zaman ortak seçerken enelere dikkat etmeli? Bir işte ortak kendinize alırken.

YK: Hayata bakışın çok paralel olması, çok önemli diye düşünüyorum ortakların birbirinin

BŞ:Hayat görüşleri birbiriyle uyum içinde

YK: Hayat görüşleri birbiriyle ne kadar uygun ise şirkette de o kadar

BŞ:O şirketten beklentileride birbiriyle aynı.

YK:Evet.Hayata bakış şirketede bakışlarını tabiki etkiler dolayısıyla şirketinde gelişmesini veya gelişmemesini çok doğrudan etkiler.

BŞ:Bu nedenle mi acaba ortaklık zor diyorlar hep.

YK:Doğru zor. Farklı bakış açıları doğal olarakta şirket yönetiminde tereddütlere, duraksamalara, yol açıyor. Karar üretilemez, mesela böyle durumlarda en kötü şeyde tabii karar üretememek. En kötü karar bile kararsızlıktan daha iyidir derler. Özellikle rekabetin yoğun olduğu çok hızlı hareket etmesi gerektiği iş dünyasında eğer tereddüte düşüyorsanız bu sebeblerden oda sizi rakiplerinizin gerisinde  bırakır.

BŞ: Ortakların sayısını artırmak söz konusu olduğunda halka açılmak gibi söz konusu olduğunda herhalde söz sahibi olmayan ortaklar fazlalaşırsa o zaman o zaman o ortakların dünya görüşü başka görüşü pek şirket için önemli olmamaya başlar, çünkü söz sahibi değildir o ortaklar.  Bu söylediklerimiz söz sahibi olan ortaklar için

YK:Doğrudan şirket yönetiminde yer alan şirket ortakları için.

BŞ:Bir akraba bir yakın yönetime girerse bunun getirdiği sorunlar ne olabilir? Şirketi yönetmek için eşi, çocuğu, halasının oğlu falan gibi bunlar başlarsa şirket içinde profesyonel yerlere oturmaya bunun bir sorun olacağına inanıyormusunuz?

YK: Çok ciddi sorun oluyor deneyimlerimizden de biliyoruz bunları. O zaman her şeyden önce diğer çalışanlar gözünde liyakatın yani işi iyi yapıyor olup olmadığının önemli olmadığı düşünülmeye başlanıyor. Yani benim işimin ne kadar iyi yaptığımın hiçbir önemi yok eğer patronla herhangi kan bağım yada yakınlığım yok ise demekki işimin ne kadar iyi yaptığımında önemi olmayacak  Görüyorum başımın üstünde yada tepemde olan benim üstümde olan kişi işini iyi yapamıyor ama sırf bu yakınlığı nedeniyle orada.  Bu hızla tabii yaygınlaşıyor çalışanlar arasında ve dolayısıylada işe karşı bir soğukluk ve aldırışsızlık hastalık haline gelebiliyor. Onun için çok sakıncalı buluyorum.

BŞ:Türkiye'ye baktığınızda olan bitene şöyle etrafınızda bu siyasette olabilir, iş hayatında olabilir, toplumda herhangi bir şey olabilir bu ben olsaydım yapmazdım diyebileceğiniz bir şeyler gördünüz mü? Gazete okurken, televizyon dinlerken, birilerinin yaptığı fakat ben olsaydım yapmazdım diyebileceğiniz.

YK:İlk akla gelebilen etik dışı şeyler akla gelebiliyor. Yasadışılık bir tarafa o zaten kamu otoritesinin cezasını vermesi gerektiği bir şey ve insanlarında doğal olarak çekineceği bir şey, çekinmesi gereken bir şey.  Ama onun dışında yasalar tarafından cezalandırılmasada  insanların vicdanında mahkum olacağı şeyleri yapmamak lazım şüphesiz . Etik dediğimiz kurallar en genel yapılmaması gereken şeyler diye düşünüyorum. Tabii bununda yazılı bir çerçevesi yok ama en genel ifadesi yine hani çocukken bize öğretilen kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma kuralı her olayda bunu uygulayabilirsiniz şüphesiz.

BŞ:Bir hayalim var desem size Yusuf Köse'nin hayali nedir? Ne yapmak? Ne olmak nereye varmak bir hayalim var.

YK:  Bir yandan ticari işlerde veya  iş hayatında başarılı olurken yaptığım işte aynı zamanda toplumada faydalı oluyum isterim hayalim genel olarak bu. Her yaptığım işi evet benim hayatımı renklendirsin güzelleştirsin ama daha da önemlisi toplumada yararlı bir iş olsun. Kaçakçılık yaparak para kazanmanın hiçbir faydası yok.

BŞ:Topluma yararı yok mu?

YK:Ya da ne biliyim uyuşturucu satarak para kazanmanın hiçbir faydası yok. Tam tersine hem insanları mutlu eden, onların sorunlarını çözen onların hayatını kolaylaştıran bir şey yapmak hemde para kazanmak en güzeli diye düşünüyorum. Böyle işler yapabilmeyi isterim.

BŞ:Mesela sigara satmak size göre hangi kategoriye girer? İnsanları zehirleyen bir şeyi satmak, ama kişilerde çok memnun ay keyif veriyor bana diyor . Bir tarafta keyif veriyor bir tarafta onları zehirliyor. Böyle bir işe girermiydiniz?

YK: Sigara içmiyorum, sigaradanda rahatsız oluyorum tabii ama sigara içinde ondan keyif alanlar içinde bir şey diyemem doğrusu.

BŞ:Bu işe girermisiniz? Sigara işine girermiydiniz?

YK: Yok girmezdim her şeyin dozu önemli. Evet uyuşturucuda insanların hayatını mahfediyor sigarada kötü ama burada bir doz meselesi devreye giriyor. Her şey dozla alakalı . Sizin vucudunuza aşı diye verilen mikrobu biraz fazla verdiğinizde sizi öldürüyor işte doz meselesi hani burada gündeme geliyor onun için bu tür şeylerde de şunu yaparmısın? Bunu yaparmısın? Doz  meselesi.

BŞ:Doğru. Siz hep etik etik diye bahsettiniz onun için şunu soruyorum size yağmur olarak en sık rastladığınız etik olmayan iş hayatındaki davranış

YK:En çok yapılan şeylerden birisi ne  oluyor işte rakipleri kötülemek ama yani isim vermeden yada işte özellikle internet çıktı mertlik bozulduya .

BŞ:Ne yapılıyor internette rakip kötüleniyor.

YK:İnternet ortamında nereden geldiği belli olmayan e-maillerle müşterinize bir takım şikayetler yada kötüleyici şeyler göndermek mesela çok kullanılır şeylerden bir oldu. Bununla sık karşılaşılıyor.

BŞ:Hak etmediğiniz bir şekilde sizinle ilgili doğru olmayan bir şeyin birileri tarafından doğruıymuş gibi sizi zedelemek yaralamak itibarınızı bozmak için toplum iletişim kanallarını ve araçlarını kullanarak etrafta bu haberlerin bu bilgilerin yayılması sizin içinize sinmeyen etik olmayan bir davranış.

YK: Şüphesiz. Somut olarak bir şikayetiniz varsa asınızı soyadınızı yazar iletirsiniz ama kim olduğu belirsiz kişilerden işte böyle şeyler geliyor bunlarında ciddiye alınmaması lazım alanlar tarafından . Ama insanoğlu böyle psikolojisi acaba kuşkusu bir kere zihnine giriyor, ama buna nasıl engel olunur bilmiyorum . İnternet özellikle hakkatten ciddi bir risk bu açıdan.

BŞ:Peki burası Türkiye burada her şey olur diyenler var siz katılıyormusunuz?

YK: Evet oluyor ama ilelebet olacağını düşünmüyorum. Bir gün bununda sonunun geleceğini düşünüyorum. İnsanların rahat edecekleri , kendilerini güvende hissedecekleri bir toplum düzeni arzuladıklarını düşünüyorum ve bununda sonunda gerçekleşeceğine inanıyorum. Burası Türkiye her şey olur düşüncesinin arkasında yatan nasıl olsa suç işleyen bulunamaz, yakalanamaz, her şey gizli kalır, cezasız kalır, düşüncesidir. Bunu yok etmek lazım.  Bunun içinde şeffaf bir toplum olmak lazım. Şeffaflıkta az önce bahsettim internet bir sürü gizli şeylere yol açıyor ama bir sürüde şeffaflığın sağlayan bir sürü imkanlar sağlayan internetin ve bir sürü teknolojik gelişmelerin imkanlarını pozitif yönde kullanarak şeffaf bir toplum oluşmasına doğru ilerlemek lazım bunu doğrulukta olumlu şeyleride görüyoruz . En son Hırant Dink cinayetinde kamera olmasaydı bugün fahili  meçhul bir cinayetle karşı karşıya kalacaktık . Demekki teknolojik gelişmeler daha güvenli huzurlu bir toplum kurulması için pekala kullanılabilir.

BŞ: Peki böyle gelmiş böyle gider diyenler var. Size göre hangi şey Türkiye'de böyle gelmiş ama böyle gitmemeli.

YK: İnsanları mutsuz ve huzursun edene her ne varsa böyle geldiysede böyle gitmemeli.

BŞ:Spesifik nedir şu anda öyle düşünebildiğiniz? Böyle gitmemesi gereken Türkiye'de bir şey.

YK: Örneğin Eğitim. Eğitim düzenimiz böyle geldiysede böyle gitmemeli. Gitmeyeceğininde belirtilerini görüyoruz zaten.  Hangi alana el atsanız mutlaka olumsuz bir şeyler bulursunuz. Bu olumsuzlukların artık öyle gitmemesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Gitmemesi içinde imkanlar var yeni imkanlar var, onlardan faydalanmak gerekir diye düşünüyorum. Bu siyasettede öyle, ekonomide de öyle, işte sağlıktada öyle genel olarak bir sürü şeyden örnek verilebilir.

BŞ: Ben sizi yağmurla epeyi ıslattım. İsterseniz birazcık kurulanalım, ondan sonra hoş sohbetimize devam edelim. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Yusuf Köse yağmurdan ıslandık biraz kurulanalım daha sonra sohbetimize devam ediceğiz.

BŞ:Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu Yusuf Köse, kurulandık değil mi?

YK:Kurulandık hocam.

BŞ:Şimdi ben size bir etik vaka hazırladım bu tamamen bir hayali vaka . Hazırladığım bu vakayı size müsaade ederseniz okuyum, sonra size soracağım bu durumda siz olsaydınız ne yapardınız ?diye . Osman bey ülkenin önemli bir Sanayi Odası'nın Genel Başkanıdır. Başkanlık dönemi boyunca Sanayi Odasına çok zaman ayırdığından fabrikasını ortağı Ahmet bey'e bırakmıştır, fabrikayı o yönetmektedir. Sanayi Odasına bir gün Suriye'den, Suriye Ticaret Bakanlığından resmi bir mektup gelir, mektupta derki Suriye'de Türkiye serbest bölgesi kurulması için Sanayi Odası ile işbirliği yapmayı arzu ediyoruz. Başkan Osman bey gelen mektuptaki teklifi incelenmek üzere genel sekreterini çağırır ona verir inceleyin bakalım bunu der. Konuyu incelemek üzere bir komite kurulur, komite araştırmalarını yapar ve bu projeyi gayet güzel karlı ve iyi bir proje olarak değerlendirir. Suriye bu projenin gerçekleştirilmesi için  de yeni kurulacak olan şirkete bedava arsa verme söz verir onlardanda 10 yıl kurumlar vergisi almayacağını söyler. Sanayi Bakanımızda bu projeyi desteklemektedir hatta derki Suriye'ye birlikte gidelim ve bu projenin gerçekleştirilmesi için ben bakan olarak gereken çabayı ve desteği vereceğim der. Osman bey başkan genel sekreterini çağırıp derki ne yapalım bu durumda sence ? Genel  sekreter başkana şöyle der; Başkanım bu işiş yapmak üzere Sanayi Odamızın ortak olduğu bir şirket kuralım. Yeni bir şirket olsun bu diğer üyelerimizden de ortak olmak isteyenler varsa onlarıda çağıralım onlarda bu şirkete ortak olsunlar ve Suriye'de  Türkiye serbest bölgesini kuralım der. Başkan Osman bey bir akşam ortağı Ahmet bey ile birlikteyken bu projeyi onada anlatır, ortağı Ahmet bey ona aynen şöyle der; Osmancığım sen delirdin mi? böyle bir karlı işi Sanayi Odasıyla niye yapıyorsun tamam başkansın sen orada ama gel bu işi  biz ikimiz yapalım ayrı bir şirket kurulucak ya , işte senin ve benim ortak olduğumuz bir şirket kuralım bu şirket gitsin Suriye'deki bu serbest bölgeyi kursun . Hem biliyorsun sen odaya çok zaman ayırdığın için bizim şirkette zor durumda  hem böyle bir proje şirketimizinde gelirlerini artırır bence ikimiz kuralım bu şirketi der. Başkan Osman bey eve gelir gece yattığında kulağının bir tarafında genel sekreterin söylediği sözler , kulağının diğer tarafında ortağı Ahmet bey'in söylediği sözler vardır. Sayın Yusuf Köse siz bu Sanayi Odası Başkanı Osman bey'in yerinde olsaydınız bu durumda ne yapardınız?

YK: Ben sanayi odası başkanlığı yapmadım ama genel sekreterliği yaptım tesadüf.  Tabii böyle bir durumda hiç şüphesiz genel sekreterin önerisini uygulardım. Yani Sanayi Odasının üyelerinin ortak olduğu bir şekilde çözüm üretirdim. Öteki türlüsü yani sizin bir sivil toplum örgütünde edindiğiniz pozisyon nedeni ile oraya gelmiş bir takım fırsatları kendi lehinize kullanmanız kısa vadede siz kazanç sağlayabilir, maddi kazanç sağlayabilir şüphesiz ama itibarınızda sonunda beş paralık olur. İtibarın olmadığı bir yerde Tirilyonlarınız olsa neye yarar.  Onun için itibar her zaman paradan daha değerlidir. Onunla ilgili şimdi bir fıkrada aklıma geldi.

BŞ:Buyrun anlatın.

YK:Adamın birisi Amerika'da yatırım yapmak istiyormuş ama parası yok Rockefeller'e yazı yazıyor, mektup yazıyor lütfen bana destek olun falan filan diye . Defalarca bu mektup gelince Rockefeller'de  demişki tamam şu gün gel şu restorantta birlikte yemek yiyelim. Adam sevinmiş neyse ve restorantta  buluşmuşlar.  Restorantta   yemek yerken basın mensupları doluşmuş ve sürekli fotoğraflarını çekmişler , yemeğin sonunda adam işte Rockefeller'den  bir destek bekliyor , yemek bitmiş demiş güle güle . Efendim demiş bana destek olmayacakmısınız?  Siz para vermeyecekmisiniz? Para desteğinde bulunmayacakmısınız? Ne gerek varki işte Rockefeller'in  arkadaşı olarak basına çıktın bu itibar sana yeter . İtibar bencede pek çok konuda durumda maddi şeylerden çok daha fazla imkan sağlar. Onun içinde böyle bir durumda olsaydım kesinlikle itibarımı yitirmek yerine, itibarımın karşılığında para kazanmak yerine itibarlı bir iş olarak genel sekreterin önerdiği işi yapardım diye düşünüyorum.

BŞ:Peki Yusuf bey sizce bu günün ortamında Türkiye'de böyle bir şey söz konusu olsa ve siz ortağınızla böyle bir şirketi kurmuş olsanız etrafınızdakiler aferin işini bilen adammış diye sizi daha övmüyorlarmı yoksa  yahu nasıl kötü bir iş yaptı mı diyorlar? Yoksa aferin işini bilen bir başkanımız mı var bizim diyorlar  diyorlar.

YK: Yakın çevrenizde diyenler olsada önemli olan yaşadığınız toplumun değerlendirmesi her şeyden önce önemli. Çevrenizde sizi her zaman pohpoflayan, yanıltan, övgüler duyabilirsiniz. Ama ondan öte kendi vicdanınızda şüphesiz ama bu vicdan nasıl oluşur, nerden gelir onuda bilmiyorum doğrusu.

BŞ:Şimdi sizinle kulağınıza küpe olsun bir çubuk oyunu oynamak istiyorum ben. Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Yusuf Kösey'le kulağınıza küpe olsun çubuk oyunu oynayacağız. Bu kutunun içerisinde çubuklar var. Ben istiyorum ki bu çubuklardan bir tanesini siz çekin bakalım şansınıza hangi çubuk çıkıcak. Üstünde ne yazıyor?

YK: "İyilik aradın mı insanın üstünde kötülük kalmaz"

BŞ:Bu ne demek acaba? Nasıl açıklayabiliriz bunu iyilik aradın mı , insanda kötülük kalmaz. Bu nasıl bir söz  acaba iyiliği

YK: Sürekli iyilik peşinde koşarsanız, iyiliği arıyor olursanız  eğer içinizde de kötü bir şey kalmaz. Zaten bunu ifade ediyor.

BŞ: Kötülük  peşinde koşmayalım öylemi? Kötülük düşünmeyelim .

YK:Evet pozitif olalım iyi şeyler düşünelim, iyi şeyler düşünürsek, iyiliğin peşinde koşarsak içimizde de kötü herhangi bir şey kalmaz.

BŞ:Birde şöyle siz iyilik peşinde koşun ben koşuyum, başkaları koşsun, o zaman herkes iyilik
peşinde koşarsa kötülüğü kim yapıcak?

YK:Zaten buda onu ifade ediyor.

BŞ:Kötülüğü yapacak imse kalmayacak diyor. Sizin şansınıza müsade ederseniz bir tane de ben çekiyim mi? Bakalım sizin şansınıza bir tane ben çektim bu çok bilinen bir söz

YK: "Ayağını yorganına göre uzat"

BŞ: Bunu nasıl izah edelim gençlerimize?

YK: Vallah herhalde izaha gerek yok bunu çocukluktan beri en çok duyduğumuz şey.

BŞ:  Duyduğumuz söz ayağını yorganına göre uzat

YK: Uzatmazsan gece ayakların dışarıda kalır hasta olursun. Herkes tabii kendi bütçesine uygun bir şekilde harcama yapmalıyı ifade ediyor.

BŞ: Bunu herhalde sadece maddi anlamada değil ve manevi anlamda ve imkanlar anlamında da kullanabiliriz. Benin diyelim bir bedensel gücüm var. Bu bedensel gücüm benim eğer Everest'e tırmanmaya müsait değilse bende Everest'e tırmanacağım diye aklıma koyup oralara gitmeye kalkarsam sonuç kötü olur değil mi? Buda ayağını yorganına göre uzatmak sayılır mı?

YK: Evet ama yorganınızıda çok kısa zannedip ayağınızıda kısmayın bir yerde . İnsanların limitlerinin özellikle bedensel ruhsal limitlerinin nerede olduklarını bilmeleri pek mümkün değil. Yorganınızın boyunu ölçebilirsiniz ama kendi bedensel ve zihinsel ruhsal limitlerinizin ne kadar olduğunu yorgan boyut gibi ölçemezsiniz. Onun içinde insanın kendisi ile ilgili hedefler koyarken yada davranışlarını belirlerken o kadar kısıtlayıcı olmaması gerekir diye düşünüyorum . Daima zihnimizi , bedenimizi, ruhumuzun limitlerini genişletecek  hedefler koymamız iyi olur diye düşünüyorum. Yani yapamayabiliriz ama denemek lazım. Everest'e çıkamasak bile çıkmayı bir düşünmek lazım, denemek lazım.

BŞ: Çünkü bir başka açıdanda bakıldığında bu ayağınızı yorganınıza göre uzatın sözcüğünü bir başka şekilde eğer değerlendirirsek bazılarıda şöyle diyebilir; ayağını yorganına göre uzat dediğin zaman daima ileriye yönelik atılımları yapamayabilirsin yorganı ayağına göre almayı, bulmayı, ve yapmayı denesene madem uzun ayakların var o zaman niçin kısa yorganla dolaşıyorsun? Yorganı ayağına göre uzatmanın imkanlarını yarat. Siz ne diyorsunuz bu konuda?

YK: Valla pek uygun bir tavsiye gibi gelmiyor bana.

BŞ:Bu böyle büyük bir hırs haline dönüşürse diyorsunuz yorganı uzatmak için insan ahlak dışı , etik  dışı davranışlara sapabilir.

YK:Süphesiz . İhtiraslarınız eğer yeteneklerinizi aşıyorsa imkanlarınızı aşıyorsa çok tehlikeli o zaman demekki kural dışı yaşa dışı bir şeylerlere, etik dışı bir şeylere sapıcaksınız . Onun için insanın ihtiraslarını eskilerin deyimiyle nefsini kontrol edebilmesi çok önemli süphesiz . Mutluluğun sırrıda birazda herhalde burada yatıyor. Çok şeye sahip olmak değil zenginliğin ölçüsü işte güzel bir söz çok seviyorum onu

BŞ:Nedir bu söz?

YK: "Zenginlik ne kadar çok şeye sahip olduğunuzla değil, ne kadar az şeye ihtiyacınız olduğunuzla ölçülür" diyor ne kadar az şeye ihtiyacınız varsa o kadar zenginsiniz. Onun içinde ihtiraslarınız ne kadar az ise nefsinizi ne kadar kontrol edebiliyorsunuz , sahip olduklarınızla ne kadar şükür edebiliyorsunuz o kadar mutlu olursunuz.

BŞ:Şimdi bir kutumuz daha var bakın masanın üzerinde Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Yusuf Köse ile birlikteyiz. Şimdi bir göster bin işit. Bu kutumuzun içinde bir obje var, sizin için bir obje koydum bu objeye bakıp gençlere mesaj vermenizi isteyeceğim . Açın bakalım ne çıkıcak içinden ? bakalım bu neymiş?

YK:Bu bir Osmanlı madalyası hocam.

BŞ:Madalya bu madalya'ya bakıp gençlere bu madalyayla ilgili bir mesaj verelim ki  unutmasın onlarda sizin bu mesajınızı.

YK:Kendimi mesaj verecek bir konumda asla hissetmiyorumda düşüncemi sadece söyleyebiliyorum. Bu herhalde bir İstiklal madalyası .

BŞ:Evet çok doğru hoş böyle değil mi? bu birine verilmiş.

YK: Meclisin ilk yıllarında yapılmış bir madalya olsa gerek Osmanlı harfleriyle yazılmış.

BŞ:Onlara gençlere bir görüş bir fikir bununla ilgili ne dersiniz?

YK: Ne diyebiliriz süphesiz hiçbir şey kolay elde edilmiyor. Bu ülkede bugün yaşayabiliyorsak bunu geçmişdeki bir çok fedakarlığa süphesiz borçluyuz. Onları unutmamak, onların emeklerini takdir etmek ve onlara layik olmak lazım. Bu ülkeyi yaşanılır bir ülke kılmak lazım. İnsanlar bu ülkede mutlu olsun diye bütün bunlar yapıldı. Dolayısyla bizde bu doğrultuda çaba göstermeliyiz diye düşünüyorum.

BŞ: Birde torba oyunumuz var.  Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Yusuf Köse şimdi torba oyunumuz. Bu torbanın içinde bakın harflerimiz var bir tane çekin bakalım ne çıkıcak şansınıza. Ne çıktı?

YK:O  mu?

BŞ:Üstünde bir işaret Ö olmuş o.

YK:Ö mü ?

BŞ:İki tane noktacık konulmuş Ö ile başlayan acaba kötü bir davranış yanlış bir davranış aklınıza geliyor mu?

YK:Ölüme övgü. Yani intihar bombacılığı en popüler şekliyle. Bence bu tabii çok kötü bir şey.

BŞ:Ölüme övgü.

YK:Maalesef son yıllarda özellikle İslam toplumlarında bu çok yaygınlaşan bir düşünce oldu. Ölmenin yüceltildiği bir zihniyet hakim olmaya başladı. Bu da tabii eğer Tanrı'ya inanıyorsak  Tanrı bizi bu dünyada yaşayalım diye göndermiş öyleyse doğal olarak bunu ölünceye kadar sürdürmemiz lazım.

BŞ:Ölümü övmek yanlıştır diyorsunuz.

YK:Kesinlikle yanlıştır diye düşünüyorum..

BŞ: Çok teşekkür ediyorum, ağzınıza sağlık, zenginliklerinizi paylaştığınız için bizlerle sağolun eksik olmayın.

YK:Ben teşekkür ederim.

BŞ:Bülent Şenver'in odasında Bülent Şenver'in konuğu sayın Yusuf Köseydi . Bizlerle tecrübelerini , birikimlerini  ve zenginliklerini paylaştı. Unutmayalım gençler bizim her şeyimiz en değerli hazinemiz , gençlerimize sahip çıkalım. Bir başka programda birlikte olmak dileğiyle tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın. Hoşçakalın.
.

.
.
.

Bülent Şenver, Yusuf Köse
.

.

Bülent Şenver, Yusuf Köse
.

Yusuf Köse, Bülent Şenver

.
.
.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org