Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Sunay AKIN Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Gözleri Oyulan Freskler
13.01.2012
Okunma Sayısı : 2856
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

Gözleri Oyulan Freskler
Sunay Akın


Edebiyat sınavlarının en beylik sorusudur: Şair burada ne demek istemiş?

İşin  aslını  ararsanız, tarih boyunca hiçbir şair, yazdığı  şiirlerde ne demek istediğini kendi de bilememiştir.

Şiirde anlam aramak, evin duvarlarına renk  beğenmek için bir resim sergisi gezmekten farksızdır.

Çünkü, şiirde anlam arayanlarla duvar örüp ufku daraltanlar aynı sığ  suların balıklarıdır.

Şairin  derdi bir şeyler anlatmak olsa kağıda düzünden  girer, yani düzyazıya başvururdu.

Bu şiir üzerine elbette konuşulur, düşünce belirtilir.

Ama aynı şiir hakkında birbirinden farklı olan düşünceler arasında bir puanlama yapılamaz.

Örneğin, "Türkiye neden bu hallere düştü?" sorusunun yanıtını vermek için kurban edilen bir şiir vardır:

Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

Şiirden anlam çıkararak varılan siyasi sonuç şudur: "Ülkenin köylerine, kırsalına öyle uzaktan bakarsan, gidip  ilgilenmezsen olacağı budur zaten!"

Anadolu'nun özellikle 1950'li yıllardan  sonraki siyasi iktidarlar tarafından ihmal edildiği , tayini Doğu illerine çıkan memurların torpil bulup kaçtıkları  ne yazık ki gerçektir.

Bunu vurgulamak için Ahmet Kutsi Tecer'in  dizelerini kullanan çok insan tanıdım.

Şaire bu haksızlığın yapılmasının nedeni, okul yıllarında şiiri kazıyıp içindeki  anlamı çıkarmak için ellerimize verilen kazmalardır.

Oysa Ahmet Kutsi  Tecer'in  lirik dizeleri boks maçındaki hakemler gibi puan vermek düşüncesinde olmayanlar için akıp gider:
Orda bir ev var uzakta,
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.

Bir yolculuk esnasında, uzakta gördüğü bir köyü  y ada evi merak etmeyen, oralardaki yaşam hakkında hayal  kurmayan, akşamüstü pişmekte olan yemeğin kokusuna burnunu uzatmayan var mıdır?

Her insan, hayatının bir anında böylesi düşüncelerin kapılarını aralamıştır.

Bu duyguyu dizelere döken sadece Ahmet kutsi Tecer  değildir.

Orhan Veli'nin de benzer duyarlıkta dizeleri vardır:

Böyle gece yarısından  sonra
Ne diye ışık yanar bu dağ evinde?
Ne yaparlar acaba içerdekiler?

Orhan veli, yukarıdaki dizeleri içeren  "Tenezzüh" adlı şiirinden dolayı "memleket meselelerinden" sorumlu tutulmadığı için şanslıdır, ama biz, edebiyatın bu  sığ sularında gezinmek yerine, her zaman yaptığımız gibi derinlere dalalım…

Anadolu'nun "yatmasak da, kalkmasak da" bizim olan köy evlerinden birine doğru yaklaşıyoruz, vakit "gece yarısından sonra"…

Karı koca uyumuşlar çoktan… daha doğrusu adam uyumuş, kadın kocasının rüya denizinde kulaç attığından emin olmak istiyor!

Yataktan usulca doğruluyor ve elbiselerini usulca giyerek, ses çıkarmasın diye yatmadan açık bıraktığı pencereden bahçeye atlıyor…

Kandının gönlü başka bir adamdadır!...

Ve aşığı bir ağacın altında onu beklemektedir. İki sevgili kararlıdır, bu gece kaçacak, kimsenin kendilerini bulamayacağı  bir yerde yeni bir hayat kuracaklardır…

Birkaç saat sonra koşmaktan yorulan  iki sevgili nefes nefesedir.

Soluklanmak  için verdikleri ilk molada kadın, evden kaçtığından beri  ayakkabısının içinde bir şeyin kendisini rahatsız ettiğini söyleyerek, elini, çıkardığı ayakkabının içine sokar.

Kadın, avucunda tuttuğuna inanamaz, ellinde bir tomar para vardır!

Kadının geride bıraktığı  kocası her şeyin farkındadır…"ama," der kendi kendine "bu kadının bende emeği var, çamaşırlarımı yıkadı,  banyoda sırtımı sabunladı, önüme sıcak çorba koydu…

Yaban elde muhtaç olmasın." Geride bırakılan koca, parasının bir kısmını, kendisini terk eden karısının  giderek uzaklaşan  adımlarının içine koyar.

Töre ve namus cinayetlerinin gazete sayfalarından eksik olmadığı ülkemizde, unutulmaması, öne çıkarılması gereken işte bu  ayakkabı öyküsüdür.

Ahmet Kutsi Tecer'in "Orda Bir Köy Var Uzakta" şiirindeki lirizmi  kavrayamadan , onu Anadolu'dan uzak, kırsal kesimdeki hayata uzaktan bakan biri olarak algılamak büyük bir hatadır.

"Ben ömrümün sonuna kadar Anadolu'yu dinleyeceğim ve onun sesini  dinletmeye çalışacağım," diyen Tecer, ülkeyi  neredeyse köy köy gezmiş ve pek  çok halk şiirini ortaya çıkarmış, topluma kazandırmıştır.

O halk şairlerinden  biri de, muhtaç olmasın diye, parasını evden  kaçan karısının ayakkabısının içine koyan terk edilmiş koca, yani Aşık Veysel'dir!

Metin Erksan, 23 yaşında, genç bir yönetmenken, Aşık Veysel'in  hayatını filme çeker. Senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yazdığı filmde, bir başka adamla kaçan kadının öyküsü son derece usta bir anlatımla sunulur izleyiciye.

Kaçan iki sevgili Kapadokya'ya gelir ve gece terk edilmiş  bir kilisede gizlenirler.

Adam, sabah kasabaya gidince kadın tek başına uyanır.

Kilisenin duvarlarında İsa peygamberin  gözleri oyulmuş resmini görür.

Anadolu'da resmin günah  olduğuna inanan Müslümanlar, canlılıklarını kaybettirmek k için kiliselerin  duvarlarındaki  fresklerin  gözlerini oyarlar!

Metin Erksan , bu müthiş sahneyi şöyle anlatır

: "Kız uyanır uyanmaz karşısında Veysel'i görmüş gibi oldu. Birden  bir çığlık attı. Ayağa kalktı, sağa koştu,; duvarda altı Veysel ona bakmakta.  Sola koştu, orada da gözleri olmayan altı havari  ona bakıyor. O sahnede kızın telaşıyla birlikte, orkestra eşliğinde  Ruhi Su'nun  sesinden Pir Sultan Abdal duyulur."

Eğer Erksan'ın , Veysel'in  hayatını anlattığı Karanlık Dünya filmini izleyecek olursanız, ne yazık ki yukarıdaki  sahneyi göremeyeceksiniz.

Çünkü, bu sahne sansür kurulu tarafından  makaslanmıştır!

Zaten, filmin adı da "Dünya karanlık olur mu?" denilerek Aşık Veysel'in Hayatı olarak değiştirilmiştir.

Oldu olacak, şunu da yazalım: sansür kurulu, tarlaların göründüğü sahnelerde, başakları çok kısa ve cılız bularak "Türk topraklarının böyle bereketsiz olamayacağı" gerekçesiyle o sahneleri filmden kaldırır. 1952 yılında çekilen  filmde, Aşık Veysel'in yaşadığı Sivas'ın Şarkışla ilçesindeki son derce gür ve bereketli  hasat sahnelerine aldanmayın.

Bu sahneler, o yıllarda Amerika propagandası için çekilen filmlerden kesilerek, Aşık Veysel'in  hayatına eklenmiştir!

O yerler Sivas değil, Amerika'nın Hudson Ovası'dır!


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org