Ziynet Odası 
 Odam Olsun 
 Türklider Odaları 
 Sizin Odalarınız 
 Sohbet Odası 
 TV Odası 
 E-Kitap Odası 
 BŞenver 
 Gazete Odası 
 iPad 
 Hakkımızda 
 Şifremi Unuttum 

 

Sunay AKIN Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Tutuklular Çemberi
19.01.2012
Okunma Sayısı : 3579
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

Tutuklular Çemberi
Sunay Akın


Doktor Sugita Genpaku elinde tuttuğu anatomi kitabındaki resimlere, günlerdir bakmaktadır.

Hiçbir geleneksel Japon resmi , kitabın sayfalarındaki çizimler kadar etkilememiştir doktoru.

Alman meslektaşı Johann Adam Kulmus'un  yazdığı anatomi kitabını, ülkesi Japonya'da yalnızca bir tane olduğu için  gözü gibi korumakta, kitabın insan  organlarının resimleriyle dolu sayfalarının meraklı bir doktor tarafından yırtılıp çalınmasından korkmaktadır.

Takvimler  1771 yılını gösterir…

Tanrı'nın  mızrağının ucundan düşen bir su damlasından oluştuğuna inanılan Japonya, okyanusun  ortasında duran bir sandık gibi kapalıdır dış dünyaya.

Doktor Genpaku, anatomi kitabındaki  çizimlerin  doğru olup  olmadığını anlamak için  kadavra üstünde çalışmaya karar verir. Ama ortada büyük bir sorun vardır, ülkesinde bu tür çalışmalar yasaktır!

Doktor Genpaku ve arkadaşları , idam edilen bir kadın mahkumun cesedini ele geçirirler.

Kadının bedenine ilk neşter vurulup göğüs kafesi açıldığında, Doktor Genpaku da, anatomi kitabında o bölgedeki organların resimlerinin  görüldüğü sayfayı açar…

Kadavranın karın  bölgesine gelindiğinde, kitapta midenin, pankreasın, böbreğin çizimlerinin olduğu sayfalar bulunur…

Yapılan bu çalışma sonrasında, Doktor Kulmus'un  hazırladığı anatomi çizimlerinin kusursuz olduğu  anlaşılır.

Şimdi Doktor Genpaku'nun önünde kadavra bulmaktan daha zor bir engel vardır: Kitabı Japoncaya çevirmek!

Doktor Genpaku'nun elindeki kitap, eserin Flemenkçe baskısıdır ve o yıllarda Japonya'da Flemenkçe bilen hiç kimse yoktur!

Flemenkçe-Japonca bir sözlük de bulunmadığından Doktor Genpaku  anatomi kitabını şifre çözer gibi çevirmeye başlar.

Tam üç yıl süren bu zorlu  uğraş sonucunda arkadaşlarının da yardımıyla Japon bilim tarihinin en önemli eserlerinden biri olan Kaitai Şinso (İnsan Anatomisi Üzerine Yeni bir İnceleme) yayımlanır.

Doktor Genpaku Flemenkçe bir kelime dahi bilmeyen arkadaşlarıyla, Flemenkçe yazılmış  bir anatomi  kitabının  sayfalarını, organ resimlerine bakarak tercüme ettikleri o günleri şöyle anlatır:

"Tek bir kelime dahi çevirmeden, sabahtan günbatımına değin  birbirimizin   yüzüne boş  boş baktığımız günler oluyordu. Uzun bir bahar gününü "Kaş gözün üzerinde büyüyen bir tüydür" gibi bir cümleyi anlayabilmek için harcadığımız çok olmuştur."

İşte, kendi kabuğuna böylesine kapalı olan Japonya'nın  dünyaya açılımı 1800'lü yılların ikinci yarısında, İmparator Meici tarafından sağlanmıştır. Bu dönemde Avrupa tabak, çanak, fincan gibi  Japon seramiklerini çok sevmiş ve ithal etmeye başlamıştır. Tüccarlar, uzun süren  deniz yolculukları sırasında eşyanın  kırılmaması için kağıtlara sıkıca sarılmasını isterler. Porselen  ve seramikler hazırdır, sipariş de vardır, ama günlerce sürecek olan deniz yolculuğunda ambalaj olarak  kullanılacak kağıt ihtiyacı da çoktur!

Geleneksel Japon resim sanatı olan "ukiyo-e" yetişir imdada. Doğa ve gündelik  hayata ilişkin olan bu resimlerden  Japonya'da öylesine vardır ki, eski ve kullanılmayan "ukiyo-e"ler Avrupa'ya gönderilen  kırılacak eşyanın sarılıp  sarmalamasında kullanılır.

İlk gemiler Avrupa kıyılarına ulaşınca, akılları porselen ve seramiklerin kırılıp kırılmadığında olan tüccarlar ilk önce paketleri açıp, kontrol ederler ve bu sırada eşyanın sarılı  olduğu kağıtları da atarlar.

Zamanla, "ukiyo-e" resimlerinin limanlarda biriken kağıtları  sanatsever tüccarların ilgisini çeker.

Karlı dağların, köpüklü dalgaların, köprülerin, meyve ağaçlarının çiçekli, incecik  dallarının insana baktığında huzur veren  renklerle çizildiği resimlerden etkilenenler öylesine çoktur ki, onlardan  biri Anvers Limanı'na her gün gelmekte ve porselen takımları koruma görevi sona erdikten  sonra atılan Japon resimlerini toplamaktadır.

O adam Hollandalıdır ve tek kelime Flemenkçe bilmeyen Doktor Genpaku 'nun yaptığı  gibi, hiç  tanımadığı  Japon resim sanatının dilinden etkilenerek tablolar yapıp, altlarına imzasını "Vincent van Gogh" olarak atacaktır!

Van Gogh, Harvard Üniversitesi'nin  Fogg  Art Müzesin'de sergilenen Three Pairs of Shoes (Üç Çift Ayakkabı) adlı  tablosunda, o ayakkabıları giyen köylülerin acılarını,çilelerini, umutlarını yansıtır beyaz tuvale.

Sanatçı için resim doğada ve o doğa içerisinde emek harcayan, üreten insanların dünyasındadır.

Kardeşi Theo'ya yazdığı  bir mektuptaki, "Paris'te daha çok çarıklı  resim  bulunmaması  yazıktır doğrusu," sözünün  nedeni de bu düşüncesidir.

Yaşanmışlık, gidilen  yollar, iyisiyle kötüsüyle sürülen  bir hayatın  izleri ayakkabının  üstünden çok altındadır.

Bu nedenle Van Gogh, söz konusu tabloda olduğu gibi, Amsterdam'daki  müzesinde sergilenen A Pair Shoes (Bir Çift Ayakkabı) adlı  tablosunda da ayakkabıların birini  ters dönmüş olarak gösterir bizlere.

Vincent van Gogh'un  öyle bir tablosu  vardır ki, sanatçının öteki eserleri arasında aykırı ve çok farklı  durmaktadır.Moskova Puşkin Müzesi'ndeki  bu tablonun adı Prisoners Round-after Gustave Dore'dir. (Tutuklular Çemberi-Gusta ve Dore'den Sonra).

Bu tablonun öyküsünü öğrenmek için Fransa'nın  Strasbourg kentinde yaşayan yedi yaşındaki  bir erkek çocuğunun yanına gidelim.

Dadısı Françoise, kapıyı açtığında karşısındaki çocuğu  görünce şaşkınlıktan neredeyse küçükdilini yutacaktır: "Tanrı  adına!Efendi Gustave, ne oldu sana böyle?..

Kutsal Bakire aşkı için, ayakkabıların nerede?

Annen seni  bu durumda görünce ne diyecek?

Neredeydin?

Soğuk bir kış  günü eve yalınayak dönen çocuk yanıt verir:

Tamam Françoise, bugün oldukça talihsiz bazı  kimselerle, özellikle de korkunç derecede yoksul küçük  bir çocukla bayağı bir yol yürüdüm.

Benim gibi biriydi, ama paçavralar içindeydi ve ayağında pabuçları yoktu.

Kışta kıyamette onu öyle görmek beni üzer, biliyorsun.

Bu yüzden  ona kendiminkileri verdim, çünkü onun  benim gibi bir ayakkabı alacak bir babası yok.

Bu konuda hiçbir şey söyleme.

Eski pabuçlarımı dört ay daha giyerim. Ayaklarına tam uydu; ne şans değil mi? Anneme söyleme, yoksa bana çok kızar!"

Gustave Dore'dir, ayaklarını  çıplak ayaklı  bir arkadaşına verecek kadar  duyarlı olan  çocuğun adı… Ve, bu  duyarlılığını  büyüdüğünde resimlerine, gravürlerine taşıyacaktır.

Vincent van Gogh, 1890 yılında, Arles'daki  St. Paul Akıl hastanesi'nde tedavi görürken, kardeşi Theo ona Gustave Dore'nin  bir gravürünü gönderir.

Dore'nin Newgate-Exercise Yard (Newgate Hapishanesi'nde Volta Atan Mahkumlar) adlı bu eserinde, Charles Dickens'ın  "Londra'nın  sefaletini  ve suçluluğunu barındıran bir depo" olarak tanımladığını ünlü hapishanede çember şeklinde volta atan mahkumlar görülür.

Van Gogh, Dore'nin bu eserinden öylesine çok etkilenir ki, aynısını tuvale aktarır.

Dore'nin gravüründeki  hapsedilmişlik duygusu  ve duvarlar arasından  kurtulma arzusu, van Gogh'un  akıl hastanesinde yaşadığı  sıkılmışlıkla bire bir örtüşmektedir.

Öyle ki, resimde adımlarını  özgürlük tutkusu ve suçluluk duygusuyla atan adamlar arasında, ortada duran ve bize doğru  bakan  şapka giymemiş tek mahkum Vincent van Gogh'tan başkası değildir.

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org