Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Sunay AKIN Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Kısa ve Çabuk Adımlar…
12.02.2012
Okunma Sayısı : 3774
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

Kısa ve Çabuk Adımlar…
Sunay Akın


Mevsimin ilk kar taneleri Londra Köprüsü'nün  kulelerinde birikirken, Oakley Sokağı'ndaki tek odalı  bir evde iki erkek çocuk kırmızı kadife ceketini terzi makasıyla kesen annelerini seyretmektedir.

Kadının,  büyük oğlu Sydney'e ceketini bozarak  diktiği pantolon  ortaya çıktığında bodrum  katındaki  odadan  hıçkırık sesleri yükselir: "Okuldaki  arkadaşlarım  beni böyle görünce ne düşünecek?"

Ertesi sabah, okul  yolundaki Sydney'in giydiği yalnızca annesinin ceketi değildir.

Ayaklarında da, annesinin,yüksek toplukları kesilen ayakkabıları vardır.

Alkolik  olan baba erken yaşta öldüğü için öylesine yoksullardı ki, Sydney okuldan arta kalan zamanlarında Londra'nın  kırmızı otobüslerinde gazete satmak zorundadır.

Bir gün, otobüsün üst katındaki boş bir koltukta bulduğu cüzdanın  üstünü yolcular görmeden  gazeteyle kapatır ve usulca cebine koyduktan sonra koşarak eve gelir.

Annesi sinir nöbetlerinden birini geçiriyordur.

Cüzdanın içindekileri yatağa boşaltır, fakat cüzdan hala ağırdır.

Biraz daha kurcalayınca cüzdanın  içindeki  küçük bir gözde yedi tane altın lira bulunur.

Annesi bu işe çok sevinir ve önce çocuklarına güzel kıyafetler alır daha sonra hafta sonu onları tatile götürür.

Sydney'in  kardeşi o günü şöyle anımsayacaktır: "Denizi ilk kez görüyordum, hemen büyülendim. Parlak güneşin altında suya yaklaştığımda kocaman  bir canavar kıvrılarak üzerime geliyor gibi bir duyguya kapılmıştım.

Üçümüz de ayakkabılarımızı çıkarıp ayaklarımızı suya soktuk. Su bileklerimi ıslatıyor, ayaklarım yumuşak kuma gömülüyordu."

Yalnızca Sydney mi, kardeşi de çalışmak zorundadır.

Küçük çocuk barlarda nergis çiçeği satar, oduncu da kesilen odunları dizer.

Annesinin eski giysilerini pazarda satmayı da dener ama sadece bir jartiyeri  bedelinden çok  daha az bir paraya satabilir ve tabii bunun için eve döndüğünde annesinden fırçayı yer.

Küçük çocuk bir gün, Kensington'ın arka sokaklarında yaşlı bir adam ve oğluyla tanışır.

Baba oğul, bir ayakkabıcıdan aldıkları eski ayakkabı kutuları , talaş, Noel kağıtları  ve tutkalla oyuncak gemiler yapıp sokakta satarak geçiniyorlardır.

Yoldan  geçenlerin dikkatini çeken renkli ipler ve bayraklarla donatılmış oyuncak gemilerin çok sayıda alıcısı vardır.

Bizim küçük kardeş, ayakkabı kutularından  oyuncak yapımını öğrenmek arzusuyla babayla oğluna yardım  etmeye başlar.

Onlar mahalleden  taşınınca da bu işi evde kendi yapmaya karar verir. Bir hafta içinde yaptığı üç düzine gemiyi zorlanmadan  satar satmasına ama zaten  küçük olan  evlerinde dikiş işleri yapan annesinin  malzemelerinden yer bulamaması ve kazandığı  paranın  az olması nedeniyle çok sevdiği oyuncakçılık işine istemese de son verir.

Annelerinin rahatsızlığı nedeniyle akıl hastanesine kaldırıldığı dönemlerde evde birbirine sokularak uyuyan  iki kardeşten  küçük olanı, yıllar sonra çocukluk günleriyle ilgili  şunları söyleyecektir:

"Yoksul mu yoksulduk. Küçük bir odada yaşıyorduk. Ayakkabılarımız da yoktu. Annem kimi kez potinlerini çıkarıp bize giydirir, potinleri giyen de yoksullara dağıtılan çorbanın  peşine düşer ve günlük tek aşımız olan  çorbayı kapıp getirirdi."

Annesinin ayakkabısını giyen bir çocuğun adımları nasıldır?

Ayağından  büyük olan ayakkabılar çıkmasın diye kısa ve çabuk çabuk'..

Bizim kardeşlerin bir de büyükbabaları vardır.

Ayakkabı tamircisi olan büyükbaba gut hastalığından doları elleri şişince, işini artık yapamaz olur.

Zavallı kadın, akıl hastanesinde tedavi görmediği günlerde çocuklarını yanına alarak  büyükbabanın  evine gitmekte ona yardımcı olmaktadır.

Yoksulluk içinde geçen yılların  ardından  küçük kardeş, "yatağın  altındaki  farelere ayakkabılarını fırlatarak" geçirdiği on iki günlük bir gemi yolculuğuyla önce Kanada'ya, oradan da trenle New York'a ulaşır.

Times Meydanı'nda tramvaydan indiğinde Amerika hakkındaki ilk izlenimleri şöyle olacaktır:

"Hemen hemen her köşede seyyar ayakkabı boyacılarının karşısına oturmuş kısa kollu gömlekler giyen insanlar büyük bir rahatlıkla ayakkabılarını boyatıyordu. İnsanda sanki giyinip kuşanmalarını sokakta tamamlıyorlarmış izlenimini bırakıyorlardı."

Aynı günlerde Amerikalı yönetmen Sennett, çekeceği otel sahnesini hazırlayan set işçilerini izliyordur.

Bu sırada ucunu  koparmak için ısırdığı purosunun tütününün yapıştığı dudaklarından şu sözcükler dökülür: "Bir komedi unsuruna ihtiyacımız var. " bu sözden  sonra Sennett, yaktığı purosundan  derin nefes çekerek, kenarda keşfedilmeyi bekleyen oyuncu  adaylarından birine döner ve "Komedi makyajı yap. Ne olursa olsun fark etmez," der.

Genç adam, gardıroba doğru yürürken, böyle bir fırsatın  bir daha eline geçmeyeceğini bilmektedir. Attığı her adımda, onlarca komik karakter gözünün  önünden  film şeridi gibi geçer…

Bürüneceği karakter bir an önce zihninde oluşmalıdır, zamanı çok azdır…

Oldukça bol bir pantolon  bulacak, başına küçük bir şapka koyacak ve büyük ayakkabılar giyecektir.

Gardırobun kapısını açtığında kararını vermiştir: "üstündeki her şeyin birbiriyle çelişkili olmasını istiyordum.

Yani torba gibi bol pantolon giyerken ceketim bedenime sıkıca yapışacaktı, şapkam başıma küçükken ayakkabılarım ayağımdan fırlayacak kadar büyük olacaktı."

Yıllar yıllar sonra o küçük çocuk, yani Charlie Chaplin, sinema tarihinin en unutulmaz, en güzel komedi karakteri Şarlo ile annesinin ayakkabıları ayağından çıkmasın diye çorba almaya giderken attığı adımlarla bütün dünyayı güldürecektir, kısa ve çabuk çabuk!...

.
.
.


Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org