Ziynet Odası       Odam Olsun       Türklider Odaları       Sizin Odalarınız       Sohbet Odası       TV Odası       E-Kitap Odası       BŞenver       Gazete Odası       iPad       Hakkımızda       Şifremi Unuttum   

 

Sunay AKIN Gözüyle 



Tüm Yazıları
       ShareThis

 

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
10.03.2012
Okunma Sayısı : 3300
Oy Sayısı : 1
Değerlendirme : 5
Popülarite : 0
Verdiğiniz Puan :
 

 

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Sunay Akın


Amerika  Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, Türkiye'ye yaptığı ziyaret programında, Ankara'daki  Millet Meclisi'nde bir konuşma yapar.

Konuşmasında, ülkesinin kuruluş yıldönümü  anısına Washington'da yapılan bir anıta, dönemin padişahı Abdülmecit'in  tuğrasını gönderdiğini anımsatır.

Obama kürsüden alkışlarla iner ama Meclis'te bulunan  hiç kimsenin aklına söz alıp  şunları söylemek gelmez: "Az önce bu kürsüden  Abdülmecit'i andınız.

Size teşekkür ederiz ama atalarınız ten rengi  kara olduğu için ülkenizde Ku Klux Klan  tarafından diri diri yakılırken ve ordunuz İkinci Dünya Savaşı yıllarında kara tenli vatandaşlarınızdan  aşağılık ırk saydıkları  için kan bağışı kabul etmezken, an önce adını andığınız Abdülmecit, dünyada köleliği kaldıran liderlerin başında gelir. Onu  böyle hatırlamanızı isteriz!"

1854 yılında, Kızıldeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesi , Mısır Hıdivi Sait paşa tarafından , dönemin  padişahı  Sultan Abdülmecit'e sunulur. Kanalım mühendisi Ferdinand de Lesseps'le yapılan  anlaşmanın  bir maddesinde, kanalın Akdeniz'e açılan sahillerinde bulunan ""Port Said" liman kentine, fener olarak oldukça büyük bir heykel konulması yazılıdır.

Abdülmecit erken sayılacak  bir yaşta, 38'inde ölünce, yerine tahta Sultan Abdülaziz, denizciliğe verdiği önemden dolayı  Osmanlı'nın  okyanuslara açılarak güç kazanmasından çekinen İngiltere'ye rağmen  projenin sürdürülmesini ister.

Bu arada, kanalın Akdeniz kıyısına konulacak  dev  heykel, dönemin ünlü  heykeltıraşı Frederic Auguste Bartholdi'ye sipariş edilir ve sanatçı  heykeli yapmaya koyulur. Heykel o denli büyük  olacaktır ki, ayakta durması  için çelik  bir iskelete gereksinim  duyulur. Bu görevi de, Eyfel Kulesi'nin  mühendisi Gustave Eiffel üstlenir.

Kimi kaynaklar, Müslüman bir ülkede  böylesine gösterişli bir heykelin huzursuzluk yaratacağı düşüncesiyle yerine konulmadığını yazsa da, bu görüşe katıldığımı söyleyemem. 1867 yılında, Avrupa'ya yaptığı  seyahat esnasında meydanlardaki heykelleri gören ve hayran olan Abdülaziz'in  önünde çok daha somut bir engel vardır: parasızlık!...

Borçlanmadan  doğan kapitülasyonlar devletin kasasını  boşalttığından, heykelin tamamlanması için sanatçıya yapılması gereken ödemelere para ayıramaz.

Bartholdi  de çaresizlik içinde heykeli beklemeye alır. Amerika ve Fransa'nın  yakınlaştığı  bu dönemde, Fransızlar, Amerika'ya bir heykel armağan  etmeye karar verirler.

Heykel siparişi  Bartholdi'ye verilince, sanatçı kolları yeniden sıvar ve Türklerin Akdeniz'e koymayı düşündüğü heykelin karşısına geçer; hummalı bir çalışma sonrasında ortaya sol elinde Bağımsızlık Bildirgesi, sağ elinde meşale tutan Özgürlük Anıtı ortaya çıkar!

Abdülaziz, sırtı doğuya, yüzü batıya dönecek şekilde koymayı  düşünüyordu. Bu duruşun anlamı şuydu:"Hey Batı, unutma ki, sadece güneş değil, uygarlığın ateşi de Doğu'dan yükselir!"

2005 yılında, New York'ta yaptığım bir gösteri sırasında sahnede bu öyküyü anlatmış ve şaşkınlıkla dinleyen Amerikalılara aynen şunları söylemiştim:

"Siz Amerikalılar, diyorsunuz ki, bizim size borcumuz var…

Ne borcu?...

Özgürlük Anıtı'nın  birkaç taksitini ben ödedim, parayı hemen getirin!..

Sizden para çıkmaz, bari  borçtan düşün… Tabii onca yılın  faizini de hesaplamayı unutmayın!"

Paris'te, kendini bir iple sokak lambasına asarak intihar eden adam, görenleri korkutur.

O , Abdülmecit döneminde İstanbul'a gelen, dahası padişahı  selamlamış olan Fransız şair Gerard de Nerval'dir.

Nerval İstanbul Yolunda adlı kitabında denize inen bir yolda "mütevazı" bir fayton içerisindeki Abdülmecit'le karşılaşmasına yer verir: "Sultanın kıyafetini diğerlerinden ayıran tek özellik, fesinin üzerindeki pırlantalı  imparatorluk  nişanı idi.

Solgun fakat  kibar yüzünde biz hüznün , duygunun izi okunuyordu. İnsiyaki bir hareketle onu selamlamak için şapkamı çıkardım…Bana dikkatle baktı, çünkü bu hareketimle örf ve adetleri bilmediğimi belli etmiştim. Burada sultana selam vermezler."

Abdülmecit dönemine kadar sarı ayakkabı yalnızca Müslümanlara tanınmış bir hak iken, 1839'da Mustafa Reşid Paşa'nın hazırladığı Tanzimat Fermanı'ndan  sonra, ayakkabılardaki bu ayrıcalık kaldırılır. Nerval, bu konuya da değinir: "Çizme ya da sarı pabuç giyme hakkı yalnız Türklerindi. Ermeniler kırmızı, Rumlar mavi, Yahudiler siyah pabuç giyeceklerdi.

Parlak  ve zengin kıyafetler de yalnız Türklere mahsustu. Evler bile bu ayrıma tabi tutulur, çok canlı renklere boyanan Türk evleri diğerlerinden hemen ayrılırdı, öbür toplumlar evlerini  ancak donuk, mat renklere boyayabilirlerdi. Bugün her şey  değişmiş bulunuyor, imparatorluğun tebaası olan herkes reformla gelen Avrupalı elbiseleri ve kırmızı fesi giyebilir."

İstanbul'da, 1839 yılına kadar, ayağa giyilen ayakkabıların renkleriyle, evlerin  dış görünümü arasında bir bağ olduğunu bilen kaç kişi vardır?

Sultan III. Selim'in  tahtta olduğu 1786, İstanbul'da gayrimüslimlere siyah ve kırmızı renkte ayakkabı yapan 60 adet gayrimüslim ayakkabı ustası vardı.

Bunlar, Müslüman ayakkabı ustalarıyla yaptıkları anlaşma gereği, birbirlerinin müşterilerine hitap edecek renklerde ayakkabı  yapamazlardı ve bu kurala uymayan cezalandırılırdı.

Kapıkulu Ocağı'ndaki yüksek rütbeli subaylar, imtiyaz simgesi olarak sarı çizme giyebiliyorlardı. 1839 fermanıyla bu ayrıcalık sona ermiştir ermesine ama "Sarı çizmeli Mehmet Ağa" sözü , verdiğimiz bu bilgi  unutulmuş olsa da, dönemden miras olarak günümüze kadar gelmiştir.

Aman, Amerikalılar bunu duymasın, yoksa Özgürlük Anıtı'ndan dolayı alacağımızı sarı çizmeli Mehmet Ağa'ya havale edebilirler!

Kötü         Çok İyi  Oyla  
  Geri  |  Arkadaşıma Gönder  |  Yazıcı Dostu
 
Tüm yazıları
ShareThis

    Hayat Verenler : Microsoft    HP Türkiye    PBS Bilişim    SAY Ajans    SFS - MAN    Superonline       

Türk Liderler:

Abbas Güçlü, Adil Karaağaç, Ali Ağaoğlu, <Ali Kibar, Adnan Nas, Adnan Polat, Adnan Şenses, Ahmet Başar, Ahmet Esen, Alber Bilen ,Ahmet Cemal Kura, Ali Abalıoğlu, Ali Naci Karacan, Ali Sabancı, Ali Koç, Ali Saydam, Ali Talip Özdemir, Ali Üstay, Arman Manukyan, Arzuhan Yalçındağ, Asaf Güneri, Atila Şenol, Attila Özdemiroğlu, Avni Çelik, Ayduk Koray, Aydın Ayaydın, Aydın Boysan, Ayhan Bermek, AyşeKulin, Ayten Gökçer, Başaran Ulusoy, BedrettinDalan, Bedri Baykam, Berhan Şimşek, BetülMardin, Bülend Özaydınlı, Bülent Akarcalı, Bülent Eczacıbaşı, Bülent Şenver, CağvitÇağlar, Can Ataklı, Can Dikmen, Can Has, Can Kıraç, Canan Edipoğlu, Celalettin Vardarsuyu, Cengiz Kaptanoğlu, Cevdetİnci, Çoşkun Ural, Cüneyt Asan, Cünety Ülsever, Çağlayan Arkan, Çetin Gezgincan, DenizAdanalı, Deniz Kurtsan, Didem Demirkent, Dilek Sabancı, Dr. Oktay Duran, Ege Cansel, Em. Org. Çevik Bir, Emre Berkin, Engin Akçakoca, Enver Ören, Erdal Aksoy, Erdoğan Demirören, ErhanKurdoğlu, Erkan Mumcu, Erkut Yücaoğlu, Ergun Özakat, Ergun Özen, Erol Üçer, Ersin Arıoğlu, Ersin Faralyalı, Ersin Özince, Ethem Sancak, Fatih Altaylı, Fatih Terim, Ferit Şahenk, Ferruh Tanay,Feyhan Kalpaklıoğlu, Feyyaz Berker, Fuat Miras, Fuat Süren, Füsun Önal, Göksel Kortay, Güler Sabancı, Güngör Kaymak, Hakan Ateş, Halit Soydan, Halit Kıvanç, Haluk Okutur, Haluk Şahin, Hamdi Akın, Hasan Güleşçi, HayrettinKaraca, Hazım Kantarcı, Hilmi Özkök, Hüsamettin Kavi, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hüsnü Özyeğin, Işın Çelebi, İbrahim Arıkan, İbrahim Betil, İbrahim Bodur, İbrahim Cevahir, İbrahim Kefeli, İdris Yamantürk, İhsan Kalkavan, İshak Alaton, İsmet Acar, İzzet Garih, İzzet Günay, İzzet Özilhan, JakKamhi, Kazım Taşkent, Kemal Köprülü, Kemal Şahin, Leyla Alaton Günyeli, LeylaUmar, Lucien Arkas, Mahfi Eğilmez, MehmetAli Birand, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Başer, Mehmet Günyeli, Mehmet Huntürk, Mehmet Keçeciler, Mehmet Kutman, Mehmet Şuhubi, Melih Aşık, Meltem Kurtsan, Mesut Erez, Metin Kalkavan, Metin Kaşo, Muharrem Kayhan, Muhtar Kent, Murat Akdoğan, Murat Dedeman, MuratVargı, Mustafa Koç, Mustafa Özyürek, Mustafa Sarıgül, Mustafa Süzer, Mümtaz Soysal, Nafi Güral, Nail Keçili, Nasuh Mahruki, Nebil Özgentürk, Neşe Erberk, Nevval Sevindi, Nezih Demirkent, Nihat Boytüzün, Nihat Gökyiğit, Nihat Sırdar, Niyazi Önen, Nur Ger, Nurettin Çarmıklı, Nuri Çolakoğlu, Nüzhet Kandemir, Oğuz Gürsel, Oktay Duran, Oktay Ekşi, Oktay Varlıer, Osman Birsel, Osman Şevket Çarmıklı, Ozan Diren, Özen Göksel, ÖzdemirErdoğan, Özhan Erem, Pervin Kaşo, R.BülentTarhan, Raffi Portakal, Rahmi Koç, Rauf Denktaş, Refik Baydur, Rıfat Hisarcıklıoğlu, SakıpSabancı, Samsa Karamehmet, Savaş Ünal, SedatAloğlu, Sefa Sirmen, Selçuk Alagöz, SelçukYaşar, Selim Seval, Semih Saygıner, SerdarBilgili, Sevan Bıçakçı, Sevgi Gönül, Sezen Cumhur Önal, SinanAygün, Suna Kıraç, Süha Derbent, Süleyman Demirel, ŞadanKalkavan, Şadi Gücüm, Şahin Tulga, Şakir Eczacıbaşı, Şarık Tara, Şerif Kaynar, ŞevketSabancı, Tan Sağtürk, Taner Ayhan, Tanıl Küçük, Tanju Argun, Tansu Yeğen, TavacıRecep Usta, Tayfun Okter, Tevfik Altınok, Tezcan Yaramancı, Tinaz Titiz, Tuna Beklevic, Tuncay Özilhan, Türkan Saylan, Uğur Dündar, Uluç Gürkan, Umur Talu, Ümit Tokçan, Üzeyir Garih, Vehbi Koç, Vitali Hakko, Vural Öger, Yaşar Aşçıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk, Yılmaz Ulusoy, Yusuf Köse, Zafer Çağlayan, Zeynel AbidinErdem

Tecrübeleriniz ve birikimleriniz toprak olmasın @ Copyright 2004 turklider.org